Search

Covid 19 salgını neticesinde yüzyüze eğitime geçiş yapılmasına bağlı olarak öğrencilerin çevrim içi eğitim yeterlik algıları ile sosyal duygusal yeterlikleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırma parallel karma desende yürütülmüştür. Nicel aşamada ilişkisel tarama yöntemi, nitel aşamada ise durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada 687 ortaokul öğrencisi ile çevrim içi eğitim yeterlik algıları ile sosyal duygusal yeterlikler arasındaki ilişki incelenmiştir. Üçüncü aşamada ise 20 ortaokul öğrencisi ile çevrim içi eğitim sürecinde yaşadıkları deneyimlere ilişkin görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Genel sonuç olarak, araştırma bulguları ortaokul öğrencilerinin çevrim içi eğitim yeterlik algılarının ve sosyal duygusal yeterliklerinin genel olarak yüksek olduğunu göstermiştir. Diğer taraftan öğrencilerin çevrim içi eğitim yeterlik algılarının sınıf düzeyi, kardeş sayısı, babanın ekonomik getirisi, kendisine ait bir odaya sahip olması ve çevrim içi eğitimden yararlanmak için kullandığı cihaz türü ile ilişkili olduğunu ancak cinsiyet, anne baba eğitim durumu ve annenin ekonomik getirisi ile bir ilişkisi olmadığı belirlenmiştir. Çevrim içi eğitim yeterlik algısı ile sosyal duygusal yeterlik algısının da ilişkili olduğu ve aralarında orta düzeyde pozitif yönde korelasyon olduğu görülmüştür. Öğrencilerin sosyal duygusal yeterlik algılarının öğrencilerin anne ve babasının eğitim durumu, kardeş sayısı, evinde kendisine ait bir odasının olması, babanın ekonomik getirisi olan bir işe sahip olması ile ilişkili olduğu ancak sınıf düzeyi, cinsiyeti, sahip oldukları teknolojik cihaz ve annenin ekonomik getirisi ile ilişkisinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Öğrenci görüşlerine göre Çevrim İçi Eğitim, Öğrenci İmkanları ve Öğrenci Farkındalığı başlıklarında 3 tema 6 kategori ve 19 kod oluşturulmuştur.

In the study, it was aimed to discover students' experiences of online distance education during the Covid-19 pandemic. For this purpose, a mixed-method research was conducted. The sample consisted of volunteers who attended a vocational school (99 for qualitative stage and 265 for the quantitative stage). In the qualitative stage, the experiences of the students were taken by an open-ended questionnaire. In the quantitative phase, an online survey was created and applied in line with qualitative data. As a result, it was observed that the students had positive and negative experiences. The main issue that stands out from negative experiences has been problems in accessing the internet and necessary digital technologies. One of the most positive experiences was the reduction in school expenses, time saving and access to course contents and virtual courses., Araştırmada, Covid-19 salgını sürecinde öğrencilerin çevrim içi uzaktan eğitime yönelik deneyimlerinin keşfedilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, karma araştırma desenlerinden “keşfedici sıralı desen” kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini, nitel aşamasında, bir meslek yüksekokulunda öğrenim gören ve gönüllü katılım sağlayan 99 öğrenci oluşturmuştur. Nicel aşamada ise yine aynı evrenden gönüllü katılım sağlayan 265 öğrenci oluşturmuştur. Nitel aşamada öğrencilerin uzaktan eğitime yönelik deneyimleri çevrim içi ortamda yapılandırılmamış sorulara cevaben yazılı olarak alınmış ve içerik analizi yapılmıştır. Analizler sonucunda elde edilen temalar doğrultusunda çevrim içi bir anket oluşturulmuştur. Daha sonra bu anket araştırma evrenine uygulanarak nicel veriler toplanmış ve betimsel istatistikler ile analizlergerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak öğrencilerin olumlu ve olumsuz deneyimlere sahip oldukları görülmüştür. Olumsuz deneyimlerden öne çıkan en temel sorunun internet ve gerekli dijital teknolojilere erişimde sorunlar yaşanması olmuştur. Olumlu deneyimlerin başında ise okul masraflarının azalması, zamandan kazanma ve ders içeriklerine ve sanal derslere tekrar ulaşılabilmesi gelmiştir.

Özel öğrenme güçlüğü (ÖÖG) bireyin zekası ve yaşı ile ilişkili olmadığı zayıf kültür ve kısıtlı eğitim imkanlarından gibi özellikler ile açıklanamayan gelişimsel bir problemdir. Öğrenme güçlüğünün neler etkilediği net ifade edilmemek ile birlikte kalıtsal ve çevresel etkiler ile ortaya çıktığı düşünülmektedir. Özel öğrenme güçlüğü olan bireylere tanı konulması tanı sonrası eğitim süreci kadar önemlidir. Bu çalışmada özel öğrenme güçlüğü olan bireylerin tanı konulmasında veri madenciliği tekniklerinden yararlanılarak uygun sınıflandırma yöntemini belirlemektir. Bu kapsamda Özel öğrenme Güçlüğü olan 392 ve özel öğrenme güçlüğü olmayan 107 öğrenciden toplamda 499 öğrenciden eğitsel tanı formu verileri, veliden alınan veli bilgi formu ve performans belirleme formları aracılığıyla veriler toplanmıştır. Bu veriler veri seti haline getirilerek gerekli hesaplamaları ve modelleri elde etmek için DecisionTable, RandomForest, NaiveBayes, JRip, DecisionStump, OneR, RandomTree, REPTree Part sınıflandırma algoritmaları, Weka programında uygulanarak doğru sınıflama oranı, kappa istatistiği, ortalama mutlak hata değerleri, ROC eğrisi değerleri sonuçlar karşılaştırılmıştır. Verilerin eğitim ve test olarak ayrıştırılmasında WEKA programında varsayılan olarak gelen 10 Fold çapraz doğrulama yöntemi kullanılmıştır. Uygulamanın sonucu olarak özel öğrenme güçlüğü tespitinde en iyi sonucu veren algoritma tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda 9 farklı sınıflandırma yönteminden doğru sınıflama oranı, kappa istatistiği ve ortalama mutlak hata değerleri bakımından en iyi sonuçlar Random Forest yöntemiyle elde edilmiştir. Kıyaslama sonucunda Random Forest algoritmasından %92 başarı elde edilmiştir.

Bu araştırmada, Tondeur ve diğerleri (2017) tarafından geliştirilen öğretmen adaylarına yönelik “Bilgi ve İletişim Teknolojisi Yeter-likleri Ölçeği’nin” Türkçe uyarlaması amaçlanmış ve psikometrik analizleri gerçekleştirilmiştir. Doğrulayıcı faktör analizi ve psikometrik analizler 331 öğretmen adayı üzerinde yürütülmüştür. Doğrulayıcı faktör analizi sonucunda ölçeğin 2 boyutlu modelinin Türk kültürüne uygun olduğu belirlenmiştir. Ölçek, 9 maddesi öğretmen adayının öğrencilerin bilişim teknolojilerini kullanımını destekleme, 7 maddesi ise bilişim teknolojilerini öğretim tasarımında kullanma öz yeterliği algısını ölçmek üzere iki faktör altında toplanmıştır. Ölçeğin iç tutar-lılığını gösteren Cronbach Alfa katsayısı ölçeğin bütünü için 0.944’dir. Buradan hareketle, ölçek öğretmen adaylarının bilgi ve iletişim teknoloji yeterliklerini ölçmede kullanılmak üzere güvenilir ve geçerli bulunmuştur. Ayrıca, yapılan psikometrik analizler göre de öğret-men adaylarının BİT yeterlik düzeylerinin yüksek olduğu, cinsiyet, sınıf ve yaş düzeyinin bu sonuçlar üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı bulunmuştur., In this study, Turkish adaptation of information andcommunication technology competency scale developed by Tondeur et al. (2017)was purposed and psychometric analysis was performed. Confirmatory factor andpsychometric analysis were conducted on 331 prospective teachers. Confirmatoryfactor analysis’ result shows that scale’s original 2-dimensional models wereappropriate for the Turkish sample. At the end of the analysis, similarto the original scale, the scale was confirmed at two factors as ICTcompetencies to support pupils for ICT use, ICT competencies for instructionaldesign, and a significant and high (p

Bu araştırma keşfedici karma desende üç safhada yürütülmüştür. Araştırmanın birinci (nitel) safhasında 18 öğrenci ve 16 öğretmen ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Toplanan nitel veriler içerik analizine tabi tutularak analiz edilmiştir. Araştırmanın ikinci safhasında nitel safhadan edinilen bulgulara dayanılarak lise öğrencilerinin sosyal ağlara yönelik algılarını belirlemeyi amaçlayan Sosyal Ağ Algı Ölçeği geliştirilmiştir. Araştırmanın üçüncü safhasında (nicel) Bilgi formu ve geliştirilen Sosyal Ağ Algı Ölçeği ile sosyal ağ kullanan 1296 katılımcıdan nicel veriler toplanmıştır. Toplanan veriler betimsel istatistiklerin beraberinde bağımsız gruplar t-testi, Anova ve Welch gibi testler de kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın nitel bölümünde Genel Fayda, Eğitsel Fayda, Bağımlılık, Dijital Takip, Akademik Başarıya Olumsuz Etki, Kullanıma Yönelik Sosyal Baskı, Paylaşımlar Yaparak Psikolojik Doyum Edinimi, Etkileşim Kaygısında Düşüş, Disiplin Sorunlarını Arttırma, Öğretmenlerle Arkadaşlığa Olumlu Tutum, Öğretmenlerle Arkadaşlığa Olumsuz Tutum ve Sosyal Etki temalarına ulaşılmıştır. Sosyal ağların öğrencilerin çevreleriyle iletişim kurmalarını ve güncel olaylardan haber almalarını kolaylaştırdığı bulgusuna erişilmiştir. Sosyal ağların öğrencilerce bireysel öğrenme ortamı olarak kullanıldığı, öğrencilerin sosyal ağları dersleri ile ilgili haber ve bilgi paylaşımı ve ödevlerinde birbirlerine yardım etmek amacıyla kullandıkları görülmüştür. Öğrencilerin sosyal ağlarda planladıklarından fazla zaman harcadıkları, bağımlılık sorunları yaşayabildikleri ve sosyal ağ hesaplarını kapatmak istediklerinde başarısız olabildikleriviigörülmüştür. Öğrencilerin sosyal ağ kullanımlarından dolayı geç uyudukları, yoğun sosyal ağ kullanmalarından dolayı aileleriyle daha az iletişim kurdukları ve aile içi çatışmalar yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Öğrencilerin zaman yönetimi becerilerini sosyal ağların olumsuz etkilediği, sosyal ağlardan dolayı ders çalışırken dikkatlerinin dağıldığı ve derslerine yönelik motivasyonlarının olumsuz etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Öğrencilerin sosyal ağları başkalarının hayatlarını takip etmek için bir araç olarak kullanabildikleri, sosyal ağlarda paylaşımlar yaparak özgüven, saygınlık ve tanınırlık kazanma vb. çeşitli psikolojik doyumlar edinmeye çalıştıkları görülmüştür. Öğrencilerin günlük hayatta yapamayacakları davranışları sosyal ağlarda sergileyebildikleri bulgusuna ulaşılmıştır. Sosyal ağlar okuldaki disiplin sorunlarını artırabilmekte ve öğrenciler arası çatışmaların sosyal ağlara yansıması problemlerin çözümünü zorlaştırabilmektedir. Öğrencilerin sosyal ağlardaki özgürlükleri kısıtlanabileceğinden dolayı öğretmenleriyle sosyal ağlarda arkadaş takipçi olmak istemedikleri, öğretmenlerin sosyal ağlardaki eğitsel olmayan paylaşımlarından dolayı öğretmen imajının zedelenebileceği ve öğretmenlerin sosyal ağlarda her öğrencinin arkadaşlık takipçilik isteğini kabul etmemesinin, kabul edilmeyen öğrencilerin, öğretmenlerine karşı olumsuz tutum geliştirmesine neden olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın nicel safhasında en çok kullanılan sosyal ağların sırasıyla Whatsapp, Instagram, Facebook, Twitter, Snapchat, Tumblr, Swarm ve Periscope olduğu bulgusuna erişilmiştir. Öğrencilerin %43’ü öğretmenleriyle sosyal ağlarda arkadaş-takipçi iken %57’si öğretmenleriyle arkadaş-takipçi değildir. Katılımcıların %77’si okullarda akıllı cep telefonu kullanımının serbest olması yönünde görüş bildirmişken, %23’ü yasak olması yönünde görüş bildirmiştir. Katılımcıların %15,5’inin yaklaşık yarım saat, %19,9’unun yaklaşık 1 saat, %21’inin yaklaşık 2 saat, %16,3’ünün yaklaşık 3 saat, %10,5’inin yaklaşık 4 saat ve 16,7’sinin 4 saatten fazla gün içerisinde sosyal ağ kullandığı bulgusuna ulaşılmıştır. Sosyal Ağ Algı Ölçeği faktörlerinden Genel Fayda ve Eğitsel Fayda faktör puanlarının genel ortalamaları “katılıyorum” düzeyindedir. Bağımlılık, Dijital Takip, Akademik Başarıya Olumsuz Etki, Paylaşımlar Yaparak Psikolojik Doyum Edinimi, Etkileşim Kaygısında Düşüş, Disiplin Sorunlarında Artış ve Sosyal Etki faktörlerinin genel ortalamaları “kararsızım” düzeyindedir. Kullanımına Yönelik Sosyal Baskı, Öğretmenlerle Arkadaşlığa Olumlu Tutum ve Öğretmenlerle Arkadaşlığa Olumsuz Tutum faktörlerinin genel ortalamaları ise “katılmıyorum” düzeyindedir. Cinsiyet, Öğretmenlerle Sosyal Ağlarda Arkadaş Takipçi Olma Durumu, Akıllı Cep Telefonlarının Okullarda Serbestliğine Dair Görüşe ve Sosyal Ağlarda Bulunan Derslerle İlgili Grup ve Sayfalara Üyelik Takipçilik durumuna göre Sosyal Ağ Algı Ölçeği faktör puanlarının anlamlı olarak farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır. Kız öğrencilerin sosyal ağ bağımlılığının daha fazla olduğu, tanıdıklarının yaşantılarından haberdar olmak için sosyal ağları daha fazla kullandığı ve sosyal ağlardan dolayı akademik yaşantılarının olumsuz yönde daha fazla etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Erkek öğrencilerin sosyal ağlarda günlük hayatta yapamayacakları davranışları daha fazla sergileyebileceği ve öğretmenleriyle sosyal ağlarda arkadaşlığa daha fazla olumsuz tutum içinde oldukları görülmüştür. Sınıf düzeyine göre Sosyal Ağ Algı Ölçeği faktör puanlarının değişim eğiliminde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Günlük sosyal ağ kullanım süresi arttıkça faktör puanlarının artış eğiliminde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öğrenciler ve öğretmenlere sosyal ağların sosyal ve psikolojik etkileri hususunda ve eğitsel olarak etkili ve verimli kullanımı hakkında eğitimler verilmesi önerisi getirilmiştir. This research was conducted in three stages in the exploratory mixed design. In the first phase of the study, semi-structured interviews were held with 18 students and 16 teachers. The collected qualitative data were analyzed using content analysis method. In the second phase of the study, the Social Network Perception Scale which aims to determine the perceptions of high school students towards social networks was developed. In the third phase of the study, quantitative data were collected from 1296 participants by using the Information Form and Social Network Perception Scale which was developed in the second phase of the study. Besides descriptive statistical techniques, independent-samples t-test, ANOVA and Welch tests were performed on the collected data. In the qualitative part of the research; those themes were developed as General Benefit, Educational Benefit, Addiction, Digital Follow-up, Negative Impact on Academic Achievement, Social Pressure on Usage, Psychological Satisfaction through Sharing, Decline in Interaction Anxiety, Increase in Disciplinary Problems, Positive Attitude towards friendship with Teachers, Negative Attitude towards Friendship with Teachers and Social Impact. It has been found that social networks make it easier for students to communicate with their environment and to receive news from current events. It has been seen that students use social networks as their personal learning environment, share news & information about their lessons, and help each other with their homework. It is observed that students spend more time on social networks than they have planned and fail when they want to deactivate their social network accounts. It has been concluded that the students sleep late because of their social network usage, they haveixless communication with their family members because of using social networks intensively and they can experience conflicts with other family members. It was concluded that social networks affect the students' time management skills in a negative way, distract them while studying and decrease their motivation towards their lessons. It has been seen that students are able to use social networks as a tool to follow the lives of others, and students try to have psychological satisfaction such as self-confidence, reputation, and recognition by sharing via social networks. It is concluded that students can exhibit behaviors that they cannot do in daily life when they are in social networks. It has been found that social networks can increase disciplinary problems in school environment and furthermore, the occurrence of conflicts between students can continue through social networks and this makes conflicts even harder to solve. It is concluded that students do not want to be friends with their teachers via social networks as teachers may restrict their freedom in social networks, teachers' professional identity can be damaged due to their non-educational sharing in social networks, teachers may not accept the friendship requests of all student in social networks and this might lead to a negative attitude in students’ mind towards the teacher. In the quantitative phase of research, it has been found that the most commonly used social networks are WhatsApp, Instagram, Facebook, Twitter, Snapchat, Tumblr, Swarm, and Periscope respectively. While 43% of the students are friends-followers in social networks with their teachers, 57% are not friends-followers with their teachers. 77% of the respondents expressed the opinion that the use of smartphones in schools should be permitted, while 23% stated that it should be banned. It has been found out that 15.5% of the participants use social networks about half an hour, 19.9% of the participants use about 1 hour, 21% of the participants use about 2 hours, 16.3% of participants use about 3 hours, 10.5% of participants use about 4 hours and 16.7% of participants use more than 4 hours in a day. The general averages of the General Benefit and Educational Benefit factor scores of the Social Network Perception Scale are at the level of “I agree”. Mean scores of the factors of Addiction, Digital Follow-up, Negative Impact on Academic Achievement, Psychological Satisfaction through Sharing, Decline in Interaction Anxiety, Increase in Disciplinary Problems and Social Impact Factors are at the level of “undecided”. Mean scores of the factors of Social Pressure on Usage, Positive Attitude towards friendship with Teachers, and Negative Attitude towards Friendship with Teachers are at the level of “I disagree”. It was concluded that Social Networking Perception Scale factor scores differ significantly in terms of gender, being friends-followers with teachers in social networks, the views on the freedom of smartphones in schools, and the membership of the groups and pages related to the courses in the social networks. It is concluded that female students are more addicted to the social networks, they use social networks more to be aware of friends’ lives, and their academic achievement is more adversely affected by social networks. It has been seen that male students can exhibit behaviors that they cannot do in daily life but in social networks and they have high negative attitudes towards friendship with their teachers in social networks. In terms of class level, it is concluded that the Social Network Perception Scale factor scores do not differ significantly. It is concluded that as the duration of daily social network usage increases, the factor scores also tend to increase. It has been suggested that students and teachers should be given training on the social and psychological effects of social networks and how to use these networks effectively and efficiently for educational purposes.

İnfertilite çiftlerin 1 yıl boyunca korunmasız düzenli ilişkiye rağmen gebe kalamaması durumudur. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplumun % 10- 15' lik bölümünü kapsamaktadır. Çiftler için maddi ve manevi bir sorundur. Tedavisi için çok büyük bütçeler harcanmasına rağmen sonuç alınamayan ciddi bir populasyon da mevcuttur.Çalışmamızda, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfertilite polikliniğine 01.01.2010 – 30.10.2018 tarihleri arasında başvurmuş olup açıklanamayan veya hafif erkek faktörü nedenleriyle intrauterin inseminasyon yapılmış hastaların, retrospektif olarak dosyalarına bakılmıştır. Spermiyogram parametreleri ile gebelik arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Yapılan intrauterin inseminasyon sonuçlarına etki eden spermiyogram parametrelerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır.Merkezimizde değerlendirilen 1735 hasta gebe olup olmama durumuna göre iki gruba ayrılmıştır. Bu iki grupta anne yaşı, serum FSH düzeyi, infertilite süreleri ve spermiyogram parametreleri ile gebelik oranının ilişkisine bakılmıştır.Hastaların tamamı ilk kez intrauterin inseminasyon yapılan ve tek folikül gelişen hastalardan oluşmaktadır. Çalışmamızda istatiksel olarak sadece infertilite süreleri ile gebelik oranı arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Çalışmamızda istatistik olarak anlamlı bulunmasa da total progresif motil sperm sayısı ve sperm normal morfoloji yüzdesi ile gebelik arasında ilişki olduğu gösterilmiştir.Günümüzde hastaların intrauterin inseminasyon başarısını gösteren erkek faktör açısından spermiyogram parametreleri dışında başka parametreye bakılmamaktadır. Spermiyogram dışında sperm kalitesini, DNA' sını gösteren yeni parametrelerin bulunması ve uygulamaya geçilmesi durumunda başarı şansının artacağı düşünülmektedir. Infertility is a condition in which couples can not conceive for 1 year despite unprotected regular intercourse. In our country, as in the world, where 10-15% of the society. It is a material and spiritual problem for couples. There is also a serious population that has no results despite the huge budgets for treatment.In this study, the files of patients who applied to the Infertility Outpatient Clinic of Ondokuz Mayis University Medical Faculty between 01.01.2010 - 30.10.2018 and who underwent intrauterine insemination due to unexplained or mild male factor were retrospectively reviewed. The relationship between spermiogram parameters and pregnancy was evaluated. The aim of this study was to determine the spermiogram parameters affecting intrauterine insemination results.1735 patients evaluated in our center were divided into two groups according to whether they were pregnant or not. In these two groups, maternal age, serum FSH level, duration of infertility, spermiogram settings and the relationship between annual rate were examined.All patients undergo intrauterine insemination for the first time and in one patient through a single follicle. In our study, only statistically significant relationship was found between the duration of infertility and pregnancy rate. Although it was not statistically significant in our study, it was shown that there was a relationship between total progressive motile sperm count and sperm normal morphology percentage and pregnancy. Nowadays, no other parameters are considered except the spermiogram. It is thought that the chances of success will increase if new parameters indicate sperm quality and DNA are found and applied. 66

Türkiye'de öğretmen yetiştirme programlarından bir tanesi farklı paydaşlardan gelen tüm eleştirilere rağmen pedagojik sertifika eğitim programıdır. Ülkemizde bu sertifika programı farklı üniversitelerde açılan eğitim hizmetleri ile birlikte tüm hızıyla devam etmektedir. Bu araştırmanın amacı pedagojik formasyon eğitim programına katılan öğrencilerin öğretmenlik kimliği ve mesleki kaygılarını incelemektir. Araştırmada formasyon öğrencilerinin ilgili bulguları ile önceki yıllarda yapılmış eğitim fakültesi öğrencilerinin verileri karşılaştırılmakta ve bu veriler ışığında derinlemesine bir tartışma sağlanmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre genel anlamda formasyon programı öğrencilerinin öğretmenlik kimliği ve mesleki kaygı düzeyleri eğitim fakültesi öğrencilerine göre anlamlı bir farklılık oluşturmamaktadır.

Bu araştırmanın temel amacı, eğitimde artırılmış gerçeklik (AG) kullanımının öğrencilerin akademik başarılarına etkisini inceleyen deneysel araştırmaların meta-analiz yoluyla analiz edilerek artırılmış gerçekliğin öğrencilerin akademik başarısı üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Çalışma kapsamında gerçekleştirilen aramalar sonucunda toplam 163 tez ve makaleye ulaşılmıştır. Dâhil edilme ölçütlerine uygun olduğu belirlenen 36 araştırmadan elde edilen veriler Comprehensive Meta-Analysis (CMA) yazılımı ile analiz edilmiştir. Araştırmada hesaplanan bütün etki büyüklükleri için Hedges'in g etki büyüklüğü kullanılmıştır. Bu araştırmada ayrıca, genel etki büyüklüğünde etkisinin olabileceği düşünülen sınıf/eğitim düzeyi, uygulama alanı, yıl, ülke ve yayın türü olmak üzere beş düzenleyici değişken belirlenmiştir. Meta-analizin güvenirliğini sağlamak için yayın yanlılığı test edilmiştir. Elde edilen bulgular AG'nin akademik başarı üzerindeki genel etki büyüklüğünün orta düzeyin alt sınırında olduğunu göstermiştir. The main objective of this study is to analyze the effect of augmented reality on students' academic achievements by conducting a meta-analysis that examines the experimental studies about augmented reality in education. At the end of the data gathering process, 163 studies including articles, thesis and dissertations are determined as eligible for the systematic literature review. After the inclusion criteria employed for the meta-analysis, it is seen that 36 studies are eligible for meta-analysis. Following the determination of the included studies, meta-analysis are conducted on Comprehensive Meta-Analysis (CMA) software, and Hedge's g effect size is used for all effect size calculations in this study. Beside of the general effect size calculations, other meta-analysis are carried out with educational level, field, years, countries and publication type moderator variables. In order to strengthen the reliability of the meta-analysis, tests regard to publication bias are performed and reported. The findings are demonstrated that the general effect size of augmented reality on academic achievement is on the threshold of the medium range category.

İslam Dini hem manevî hem de maddî temizliğe önem atfetmiştir. Biz bu makalede maddî temizlikle ilgili “istibrâ” hususunda vârid olan rivayetleri incelemeye çalışacağız. Bazı rivayetlerde “istibrâ”dan dolayı kabir azabı görenlerin olduğu ifade edilmiştir. Bir taraftan bu husustaki temizliğe dikkat etmeyenler, öte taraftan aşırı tavır sergileyenler mevcuttur. İşin aslını öğrenmek için istibrâ konusundaki rivayetleri sıhhat bakımından araştırıp okuyucuyla sonuçlarını paylaşmakla birlikte bu konudaki isabetli içtihat ve fetvaları sunmayı hedeflemekteyiz., Islamic Religion attaches importance to both spiritual and material cleanliness. We will try to examine the rumors on the subject of "istibrâ" regarding the material cleaning. In some reports it is stated that those who see grave punishment because of "istibrâ". On the one hand there are those who do not pay attention to this particular cleanliness, on the other there are those who show excessive attitude. To learn the truth of the matter, we aim to investigate the facts about istibrâ in terms of authenticity and share the results with readers; and to offer accurate ijtihad and fatwas on this issue

Bu araştırmada öğretmen eğitiminde sosyal ağlarda elektronik öğrenci üründosyası (EÖÜD) kullanımı öğrenci ve öğretim elemanı deneyimleri ve etkililikbakımından incelenmiştir. Araştırmanın deney grubunu Eğitim Fakültesi,Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümü Özel Öğretim Yöntemleridersini alan 30 öğrenci oluşturmuştur. Bu amaç doğrultusunda, öğretmenadaylarının ve öğretim elemanın sosyal ağlarda EÖÜD kullanımda yaşadığıdeneyimler; eğitsel fayda, yaşanılan zorluklar ve sınırlılıklar, sınıf içietkileşim, derse katılım, sosyal ağlarda EÖÜD kullanımına yönelik tutum ve dersbaşarısı kapsamında incelenmiştir. Araştırmada karma araştırma yaklaşımıbenimsenmiş, nitel ve nicel verilerin analizi ile yöntemsel çeşitliliğegidilmiştir. Araştırma verileri; gözlem, görüşme, gönderiler, görüş ölçeği vetutum ölçeği ile elde edilmiştir. Örneklemede ulaşılır durum örnekleme yöntemikullanılmıştır. Gözlemler katılımcı gözlem yöntemi ile elde edilmiştir.Araştırma sonuçlarına göre sosyal ağlarda EÖÜD’nin ders içi etkileşimi olumluyönde etkilediği, derse katılımı arttırdığı ve ders başarısına olumlu katkısıolduğu ortaya çıkmıştır. Öğretmen adaylarının sosyal ağlarda EÖÜD 'ye yönelikgenel görüşü olumlu olmakla beraber bu sosyal ağlarda EÖÜD’nin derstekullanımına yönelik tutumlarında artış ölçülse de istatistik olarak anlamlıbulunmamıştır. Öğretim elemanı da sosyal ağlarda EÖÜD uygulamasını faydalıbulmuş, derse katılımı arttırdığı, derse yönelik tutumu ve başarıyı olumluetkilediği yönünde kanaat edinmiştir. Öğretim elemanının sosyal ağlarda EÖÜD’debazı zorluklar yaşadığı da gözlemlenmiştir.

With the rapid development of technology, new concepts have emerged in the field of education. One of these is ubiquitous learning (u-learning). Within the scope of the study, it is aimed to evaluate the ubiquitous learning system in terms of usability. From this purpose, it has been revealed that what the level of u-learning system usability is, what types of usability problems are available and what kind of ease of use it provides. For this, 2nd grade 21 volunteer students at CEIT were selected as using purposive sampling method from a state university. It was specified that having smart phones by participants and internet connection in the classroom as a criterion for sampling. During the four weeks (12 lesson hours), this group was given lecture with u-learning strategies was observed and 10 volunteer students were interviewed. Interviews and observations were implemented to obtain data regarding the usability of u-learning system. In addition, the level of u-learning system usability was determined using System Usability Scale (SUS). As a result, the average score of SUS was got to be 72,14. As a result of the interviews and observation, it became clear that there was a problem of usability due to internet, mobile device and sensor technologies during the use of the u-learning system. However, these problems have been experienced individually and encountered only in the first week. It has also been observed that this does not pose any problem for the course. U-learning system has been evaluated as easy to use because of the effective time use, the simplicity of the Learning Management System and instant access to information through sensor technologies. Finally, several suggestions were given for future studies., Teknolojinin hızlı bir şekilde ilerlemesiyle birlikte eğitim-öğretim alanına yeni kavramlar girmektedir. Bunlardan biri de her yerde öğrenme kavramıdır. Bu çalışma kapsamında her yerde öğrenme sisteminin kullanılabilirlik açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda her yerde öğrenme sisteminin kullanılabilirlik derecesinin ne olduğu, ne tür kullanılabilirlik problemlerinin mevcut olduğu ve ne gibi kullanım kolaylığı sağladığı ortaya konulmuştur. Bunun için, bir devlet üniversitesinin Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü .sınıf öğrencileri amaçlı örnekleme yöntemi ile seçilmiştir. gönüllü öğrenciden oluşan katılımcıların akıllı telefonlara sahip olması ve sınıflarında internet bağlantısının olması ölçüt olarak belirlenmiştir. hafta ders saati boyunca her yerde öğrenme stratejisi ile ders anlatımı gerçekleştirilen bu grup gözlenmiş ve sonrasında gönüllü öğrenci ile görüşmeler yapılmıştır. Görüşme ve gözlemler her yerde öğrenme sisteminin kullanılabilirliğine ilişkin veriler elde etmek için yapılmıştır. Ayrıca Sistem Kullanılabilirlik Ölçeği (SKÖ) kullanılarak her yerde öğrenme sisteminin kullanılabilirlik derecesi tespit edilmiştir. Sonuç olarak öğrencilerin SKÖ puanlarının ortalaması , olarak bulunmuştur. Yapılan görüşme ve gözlemlerin sonucunda ise her yerde öğrenme sisteminin kullanımı sırasında internet, mobil cihaz ve algılayıcı teknolojilerden kaynaklı bir takım kullanılabilirlik problemi yaşandığı ortaya çıkmıştır. Fakat bu problemlerin bireysel olarak yaşandığı ve sadece ilk hafta karşılaşıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumun dersin işlenişine yönelik herhangi bir sorun oluşturmadığı da görülmüştür. Ayrıca, her yerde öğrenme sisteminin zamanı etkili kullanmayı sağlaması, Öğrenme Yönetim Sisteminin sade oluşu ve algılayıcı teknolojiler sayesinde anında bilgiye ulaşmayı sağlaması kullanım kolaylığı açısından değerlendirilmiştir. Son olarak, çalışma kapsamında gelecekteki çalışmalar için çeşitli öneriler sunulmuştur.

Taşınabilir bilgi işlem cihazlarının ve internet altyapısı teknolojilerinin hızla gelişmesi ve yaygınlaşması, bu teknolojilerin öğrenme amaçlı olarak kullanılması potansiyelinin araştırılması ile ilgili çalışmalara hız vermiştir. Mobil öğrenme, bu teknolojilerin öğrenme amaçlı kullanılmasındaki yöntemlerden biridir. Öğrenenlerin gerçek anlamda zamandan ve mekandan bağımsız olarak öğrenme kaynaklarına erişimini sağlayan, öğretmen ve diğer öğrenciler ile anında iletişim kurma fırsatı sunan mobil öğrenme, öğretmen adayları için de yeni öğrenme fırsatları sunmaktadır. Bu çalışmada, öğretmenlik uygulaması dersini alan öğretmen adaylarının farklı teknolojiler ile eriştikleri web günlüğü paylaşımlarının kendilerine ve akranlarına olan katkıları hakkındaki görüşlerini ortaya koymak hedeflenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu 2012-2013 yıllarında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Öğretmenlik Uygulaması dersini alan 48 öğrenciden oluşmuştur. Tarama yöntemi ile yürütülmüş olan çalışmanın verileri nitel analiz yöntemleri ile çözümlenmiştir. Analiz sonucunda bulgular 10 ana tema altında toplanmıştır. Bulgular, öğretmen adaylarının öğretmenlik uygulaması dersinde mobil günlüklerinin kulllanılmasının kendilerine olumlu katkı sağladığını, anında dönüt aldıkları için daha kalıcı öğrenmeler ve deneyimler yaşadıklarını göstermiştir. Öğretmen adayları ayrıca bu teknolojilerin kullanılmasında donanımsal ve pedagojik sorunlar yaşadıklarını da belirtmişlerdir. Çalışma sonuçlarının, mobil öğrenme yöntemleri için geliştirilen kavramsal çerçevenin test edilmesine ve mobil öğrenme için kullanılan teknolojilerin etkililiklerinin belirlenmesine hizmet edeceği düşünülmektedir., The development and the widespread usage of portable data processing devices and internet infrastructure technologies speeded up the studies about the investigation of the potential of these technologies’s usage for learning purposes. Mobile learning is among the methods in the usage of these technologies with learning aims. Mobile learning that provides the access of the learners to the learning sources independent from time and space and enables the simultaneous communication between the teacher and the student, also offers new learning opportunities for the pre-service teachers. The aim of this study is to put forward the views of pre-service teachers taking teaching practice course on the contributions of the blog sharings they accessed via various technologies on themselves and their peers. The study group was composed of 48 pre-service teachers taking teaching practice course in Gazi University Gazi Faculty of Education Computer and Instructional Technologies Department in 2012-2013 academic year. The data of the study, which was carried out by survey method, were analyzed with qualitative analysis methods. Findings that were gathered under 10 main themes revealed that the usage of mobile blogs in teaching practice courses contributed to pre-service teachers and they went through more permanent learning and experiences as they received simultaneous feedback. However, pre-service teachers indicated that they experienced some hardware and pedagogical problems in the usage of these technologies. The results of the study is believed to serve to identify the efficiency of the technologies used for mobile learning as well as to test the conceptual framework developed for mobile learning methods

This study aims to explore the relation between Internet addiction and problem solving self-perception. Moreover, the importance of gender was examined in this relation. The participants were preservice teachers from a government university in Anatolia region. Data was collected using problem solving and Internet addiction scales. Data was used to test the structural features of scales before data analysis. The results show that the self-perception of preservice teachers’ problem solving is medium and high, and the Internet addiction level is low and medium. The relation between self-perception scale and Internet addiction is opposite relationship and there is a case in favor of women in that situation. Araştırmada öğretmen adaylarında problem çözme eğilimi ile internet bağımlılığı özalgısı incelenmiş ve bu ilişkide cinsiyetin bir rol oynayıp oynamadığına bakılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını İç Anadolu bölgesinde bir taşra devlet üniversitesinde eğitim gören öğretmen adayları oluşturmuştur. Veriler Problem Çözme Envanteri ve İnternet Bağımlılığı ölçeği ile toplanmıştır. Analizler öncesi ölçeklerin yapısal özellikleri mevcut veriler ile test edilmiştir. Sonuç olarak öğretmen adaylarının problem çözme özalgılarının orta ve yüksek, internet bağımlılıklarının ise düşük ve orta düzeylerde olduğu, bu iki değişkenin zıt yönlü ilişkili olduğu ve bu ilişkide cinsiyetin kadınların lehine bir rol oynadığı bulunmuştur

Bu araştırmanın amacı, öğretim elemanlarının Web 2.0 araçlarını eğitim etkinliklerinde hangi düzeyde ve hangi amaçlarla kullandıklarını, karşılaştıkları problemleri ve kullanmalarına etki eden değişkenleri nicel olarak incelemektir. Araştırmada veri toplama amacıyla, Teknoloji Kabul ve Kullanımı Birleştirilmiş Modeli'ne dayalı olarak geliştirilen "Web 2.0 araçları kullanım ölçeği" ve demografik bilgileri, Web 2.0 beceri düzeyini, Web 2.0 kullanım amaçlarını ve kullanım esnasında karşılaşılan problemleri tespit etmeye yönelik "Web 2.0 araçları kullanım anketi" eğitim fakültelerinde görev yapmakta olan öğretim elemanlarına uygulanmış, 235 adet veri elde edilmiştir. Ölçekteki yapılar Doğrulayıcı Faktör Analizi ile test edilmiştir. Analizler sonucunda, en çok kullanılan araçların video, belge/depolama, sunu, sosyal ağ, anket ve viki olduğu tespit edilmiştir. Cinsiyet, yaş, unvan ve kıdem değişkenlerinin kullanılan Web 2.0 aracı sayısına etkisinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Öğretim elemanları Web 2.0 araçlarını en çok içerik sunma, ödev, görsel-işitsel zenginleştirme, proje, iletişim, işbirliğini arttırma ve mesleki gelişim amacıyla kullanmaktadırlar. Web 2.0 kullanımında en çok karşılaşılan problemler hizmet karşılığı para talebi, erişim sorunları, zaman yönetimi sorunları, öğrenci katılımında kalitenin düşük olması, içeriğin doğruluk ve güvenilirliğinin düşük olması, öğrencilerin sosyal ortama kendilerini fazla kaptırmaları, telif hakları ihlali ve teknik problemlerde bilgi işlem görevlilerinin yardımcı olmaması şeklinde araştırma sonuçlarına yansımıştır. Web 2.0 araçları beceri düzeylerinin ve yaş gruplarının, performans beklentisi, çaba beklentisi, kolaylaştırıcı koşullar, öz-yeterlilik, tutum, kaygı ve niyet üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Eğitim fakültesi öğretim elemanlarının büyük çoğunluğu Web 2.0 araçları kullanımında kendilerini iyi ve çok iyi beceri düzeyinde görmektedirler. Kıdem faktörünün, tutum ve kaygı üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Web 2.0 araçlarına yönelik öz-yeterlilik değerlerinin akademik alanlara göre değiştiği de araştırma bulguları arasındadır. Sonuç olarak, cinsiyet, yaş, unvan, kıdem, ana bilim dalı gibi değişkenler kullanılan Web 2.0 aracı sayısında etkili değilken, Web 2.0 kullanımına yönelik performans beklentisi, çaba beklentisi, kaygı, tutum, niyet ve öz-yeterlilik değişkenlerinin etkili olabildiği görülmüştür. Öğretim elemanlarının karşılaştıkları problemlere yönelik olarak, kolaylıkla erişebilecekleri bir teknik destek biriminin kurulması veya var olanın işlerliğinin arttırılması, ayrıca hizmet içi eğitim önerileri sunulmuştur. The aim of this research is to investigate of Web 2.0 tools are used in educational activities at which level, for which aims, anticipated problems while they are using them and affecting factors about usage of them by instructors quantitatively. "Web 2.0 Tools Usage Scale" that developed based on Unified Theory of Acceptance and Use of Technology and "Web 2.0 Tools Usage Survey" towards determine the demographic information, Web 2.0 skill level, Web 2.0 use aim and problems faced as using Web 2.0 tools applied to the instructors at the faculty of education, to gather information in the research, 235 data were obtained. The structures in the scale were tested with "Confirmatory Factor Analysis". The most used Web 2.0 tools are video, project / document / storage, presentation, social network, survey and viki have been determined at the results of analysis. The number of using Web 2.0 tools have not been effected by gender, age, title or seniority. The instructors use Web 2.0 tools mostly for content presentation, homework, audio-visual enhancement, project, communication, cooperation and professional development. Most common problems at using Web 2.0 tools as demand of service money, time management problems, low quality of students participation, the accuracy and reliability of content is low, students' addiction to social media, copyright infringement and not being assisted by technical staff in technical problems have been reflected to research results. It was seen that Web 2.0 skill levels and age groups have an effect on performance expectancy, effort expectancy, facilitating conditions, self-esteem, attitude, anxiety and intention. The majority of academic staff have thought themselves good or very good at skill level of using Web 2.0 tools. It was found that the factor of seniority have an effect on attitude and anxiety. Self-esteem values for Web 2.0 tools were changing according to academic fields have been at the findings. Consequently, while variables such as gender, age, title, seniority, major field of study don't have an effect on number of using Web 2.0 tools, may have an effect on performance expectancy, effort expectancy, anxiety, attitude, intention and self-esteem towards use of Web 2.0 tools were found. Establishing a technical support unit or improving the existing one for the problems faced by instructors, in-service training proposal have been offered.