Search

Background: Coronary care units are sophisticated clinics established to reduce deaths due to acute cardiovascular events. Current data on coronary care unit mortality rates and predictors of mortality in Turkey are very limited. The MORtality predictors in CORonary care units in TURKey (MORCOR-TURK) trial was designed to provide information on the mortality rates and predictors in patients followed in coronary care units in Turkey. Methods: The MORCOR-TURK trial will be a national, observational, multicenter, and noninterventional study conducted in Turkey. The study population will include coronary care unit patients from 50 centers selected from all regions in Turkey. All consecutive patients admitted to coronary care units with cardiovascular diagnoses between 1 and 30 September 2022 will be prospectively enrolled. All data will be collected at one point in time, and the current clinical practice will be evaluated (ClinicalTrials.gov number NCT05296694). In the first step of the study, admission diagnoses, demographic characteristics, basic clinical and laboratory data, and in-hospital management will be assessed. At the end of the first step, the predictors and rates of in-hospital mortality will be documented. The second step will be in cohort design, and discharged patients will be followed up till 1 year. Predictors of short- and long-term mortality will be assessed. Moreover, a new coronary care unit mortality score will be generated with data acquired from this cohort. Results: The short-term outcomes of the study are planned to be shared by early 2023. Conclusion: The MORCOR-TURK trial will be the largest and most comprehensive study in Turkey evaluating the rates and predictors of in-hospital mortality of patients admitted to coronary care units.

Aim: To determine demographic characteristics, concomitant diseases, relationships between mortality and laboratory test parameters and echocardiography findings.Material and Method: Between July 2017 and July 2021, 755 patients who were undergoing hemodialysis because of chronic kidney disease regularly were inspected retrospectively. Patients under 18 years of age and patients who were undergoing hemodialysis for less than two months were excluded.Results: Age over 65 years, increased levels of C-reactive protein, ferritin, red cell diameter width, alkaline phosphatase, and decreased levels of albumin, calcium, total protein and low ejection fraction (EF) in echocardiography were found to have significant relationships. There were correlation between mortality and age, albumin levels, existence of hypertension, hyperlipidemia and low EF values. Conclusion: Advanced age, low albumin levels and low EF values and existence of hyperlipidemia and hypertension result in increased risk of mortality in hemodialysis patients. These patients must be carefully monitored. Anti-hypertensive medications have protective effects, and must be preferred whenever possible in hemodialysis patients., Giriş: Bu çalışmada hemodiyalize giren hastaların demografik özellikleri, eşlik eden hastalıkları, kan parametreleri ve EKO bulguları ile mortalite arasındaki ilişkinin saptanması hedeflendi.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma; Temmuz 2017 ile Temmuz 2021 tarihleri arasında kronik böbrek hastalığı nedeniyle düzenli hemodiyalize giren 755 hasta ile retrospektif olarak yapıldı. Onsekiz yaşından küçükler ve 60 günden az hemodiyalize girenler çalışmaya alınmadı.Bulgular: C- reaktif protein, ferritin, eritrosit dağılım hacmi, alkalen fosfataz yüksekliği, 65 yaşından büyük olmak, albumin, kalsiyum, protein eksikliği ve ejeksiyon fraksiyonu (EF) düşüklüğü ile ölüm arasında ilişki olduğu saptandı. Yaş, albümin düzeyi, hipertansiyon, hiperlipidemi ve EF düzeyleri ile mortalite arasında korelasyon bulundu.Sonuç: Hemodiyalize giren hastalarda; ileri yaş, albumin eksiliği ve EF düşüklüğü ile hiperlipidemi varlığında mortalite riski yüksek olup, bu hastaların daha dikkatli takip edilmesi gerekmektedir. Ayrıca antihipertansif ilaçların koruyucu özelliği olup, uygun olan her hastaya antihipertansif ilaç verilmesi önerilir.

Amaç: Bu çalışmada, akut koroner sendromla başvuran fakat ciddi koroner arter hastalığı olmayan hastalarda bir yıllık sağkalım ve iliş‐ kili faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Akut koroner sendrom tanısıyla koroner anjiyografi yapılan 150 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastane ve‐ ri tabanından demografik veriler, kardiyak risk faktörleri ve anjiyografik veriler kaydedildi. Bir yıllık sağkalım ve bununla ilişkili faktörler incelendi. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 62±13 yıldı ve %57'si (n=86) erkekti. Hastaların çoğu kararsız angına (%62) tanısı ile başvurmuştu. Sadece 11 hasta (%7,3) ST‐segment yükselmeli miyokard enfarktüsü tanısıyla hastaneye yatırıldı. Bir yıllık takip süresi boyunca tüm ça‐ lışma grubununda %5,3 (n=8) hastada ölüm meydana geldi. Mortalite, koroner ektazi grubunda ve troponin seviyesi yüksek olan has‐ talarda diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,035). Sonuç: Akut koroner sendromla başvuran fakat ciddi koroner arter hastalığı olmayan hastalarda bir yıllık sağkalım yüksek troponin se‐ viyeleri ve ektazi‐yavaş akım varlığı ile ilişkili bulundu. Bu hastaların risk faktörleri kontrol altında tutulmalı ve hastalar daha yakın ta‐ kip edilmelidir. Objjective: This study aims to evaluate one year survey and related factors of patients with acute coronary syndrome but without sig‐ nificant coronary artery disease. Material and Method: One hundred and fifty patients who had coronary angiography with the diagnosis of acute coronary syndrome were evaluated retrospectively. Demographic data, cardiac risk factors, and angiographic data were recorded from the hospital database. The one year survey and associated factors were examined. Results: The mean age of the patients was 62 ± 13 years and 57% (n=86) were male. Most of the patients were diagnosed with unsta‐ ble angına (62%). Only 11 patients (7.3%) hospitalized with the diagnosis of ST‐segment elevation myocardial infarction. The death oc‐ curred in 5.3% of the whole study group during one year follow‐up period (n=8). Mortality was statistically significant in the coronary ectasia group and patients with high troponin levels when compared to other groups (p=0.035). Conclusion: One‐year survival in patients presenting with acute coronary syndrome but without severe coronary artery disease was found to be associated with high Troponin levels and the presence of ectasia‐slow flow. The risk factors of these patients should be kept under control and patients should be followed up more close.

Amaç: Kalp yetersizliği olan hastalarda kronik total oklüzyon varlığının mortalite artışı ile ilişkisi gösterilmiştir. Bu çalışmadaki amaç, intra kardiyak defibrilatörü bulunan iskemik kardiyomiyopatili hastalarda kronik total oklüzyon varlığının uzun dönem prognoz üzerine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yötem: Birincil veya ikincil koruma amaçlı kardiyoverter defibrilatörü implante edilmiş 218 hastadan, iskemik kardiyomiyopatisi bulunan toplam 74 hasta çalışmaya alındı. Hastalar herhangi bir veya daha fazla koroner arterinde kronik total oklüzyon bulunanlar (n=32) ve bulunmayanlar (n=42) olmak üzere iki ana gruba, kronik total oklüzyon bulunan hastalar da miyokardiyal canlılığı olanlar (n=12) ve olmayanlar (n=20) olmak üzere alt gruplara ayrıldılar. Bulgular: 74 intrakardiyak defibrilatörü olan iskemik kardiyomiyopatili hastanın 32’sinde (%43,2) kronik total oklüzyon tespit edildi. Ortalama takip süresi olan 3,6 yılda tüm sebeplere bağlı 19 (%25,7) ölüm görüldü. Mortalite izlenen hastalarda ortalama yaş (p

Objective: Anthracycline-derived chemotherapy for cancer treatment may cause dose-dependent irreversible heart failure. Arterial stifness is a predictor of cardiovascular events. We aimed to investigate the relationship between chemotherapy and arterial stiffness.Material and Methods: Patients diagnosed non-Hodgkin's lymphoma, agreed to recieve anthracycline chemotherapy, were included in the study. Arterial stiffness was evaluated with applanation tonometer before, first and sixth cycles of chemotherapy.Results: There was a tendency to increase first and sixth cycles pulse wave velocity values ​​before anthracycline chemotherapy [9.08 (8.12-9.76), 10.31 (8.22-12.62), 9.64 (8.22-12.62) m/s, p = 0.053] but those changes were not reach statistically significance. Augmentation index change did not significantly change between anthracycline chemotherapy cycles (p = 0.810). There was also a tendency to decrease first and sixth cycle subendocardial viabilty ratio values ​​before [151.60 (122.20-188.70) and after 124.30 (94.50-154.10), p = 0.058] chemotherapy.Conclusion: Anthracycline chemotherapy tends to impaire arterial stiffness parameters, Öz:Amaç: Kanser tedavisinde kullanılan antrasiklin türevli kemoterapi doz bağımlı olarak geri dönüşümsüz kalp yetersizliğine sebep olabilmektedir. Arteriyel sertlik kardiyovasküler olayların öngördürücüsüdür. Kemoterapi ile arteriyel sertlik arasındaki ilişkiyi araştırmak amaçlandı.Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza, Hodgkin dışı lenfoma tanısı alan ve antrasiklin kemoterapisi alacak olan hastalar dahil edildi. Hastaların kemoterapi öncesi, ilk ve altıncı kür kemoterapi sonrası arteriyel sertlik aplanasyon tonometri ile değerlendirildi. Bulgular: Antrasiklin kemoterapi sonrası 1.kür ve 6.kür nabız dalga hızı değerlerinde bazale göre artış eğilimi vardı [9.08 (8.12-9.76), 10.31 (8.22-12.62), 9.64 (8.22-12.62) m/s, p = 0.053]. Antrasiklin kemoterapisiyle augmentasyon indeksinde anlamlı değişim olmadı (p=0.810). Tedavi öncesi bazal ve altıncı kür subendokardiyal viabilite oranı değerlerinde azalma eğilimi vardı [151.60 (122.20-188.70) and 124.30 (94.50-154.10), p = 0.058].Sonuç: Antrasiklin kemoterapisi arteriyel sertlik parametlerini bozma eğilimi göstermektedir.

ÖZETBİR SİYASAL İLETİŞİM UNSURU OLARAK NEFRET SÖYLEMİNİN SPOR MÜSABAKALARINA YANSIMASI: TWİTTER ÖRNEĞİBir siyasal iletişim unsuru olarak nefret söyleminin spor müsabakalarına yansımasını inceleyen bu çalışma, nefret söylemi kavramını geniş bir şekilde ele alarak Twitter üzerinde nefret söylemi oranlarını incelemektedir. Bu kapsamda 2017-2018 Spor Toto Süper Lig İlhan Cavcav Sezonunda Fenerbahçe ile Galatasaray derbilerinde iki takımın resmi Twitter hesaplarından atılan tweetlere yanıt olarak bireysel hesaplardan gelen mentionlar ele alınmıştır.Çalışmada öncelikle siyasal iletişimin tanımı yapılarak, siyasal iletişimle ilgili kavramlar incelenmiştir. Nefret söyleminin açıklanmasıyla birlikte, siyasal iletişimin nefret söylemi ile olan ilişkisi ele alınmıştır. Nefret söyleminin spor müsabakalarına yansımasını analiz edebilmek adına spor ve şiddet ilişkisine değinilerek, spor şiddetinin ortaya çıkış sebepleri ortaya konulmuş ve medyada nefret söylemi incelenmiştir.Araştırmada 2017-2018 Spor Toto Süper Lig İlhan Cavcav Sezonunda Fenerbahçe ile Galatasaray derbilerinde iki takımın resmi Twitter hesaplarından atılan tweetlere yanıt olarak bireysel hesaplardan gelen mentionlar toparlanmıştır. Toplam 2251 adet yazılı ifade içeren mentionlar içerisindeki söylemlere göre sınıflandırılmış, toplam mention sayısına göre nefret söylemlerinin oranı bulunmuştur. Elde edilen sonuçlarda büyük oranda nefret söylemine rastlanmıştır.İÇİNDEKİLERÖNSÖZvİÇİNDEKİLERviGRAFİKLER LİSTESİviiiKISALTMALAR LİSTESİixGİRİŞ1I. BÖLÜM: SİYASAL İLETİŞİM KAVRAMI VE SİYASAL İLETİŞİMDE NEFRET SÖYLEMİ31.1. Siyasal İletişimin Tanımı ve Kavramsal Çerçevesi31.2. Siyasal İletişim ile İlgili Kavramlar41.2.1. İdeoloji41.2.2. Kamuoyu51.2.3. Propaganda71.2.4. Kültür91.2.5. Medya111.2.6. İkna171.2.7. Halkla İlişkiler181.2.8. Reklam201.2.9. Söylem221.3. Siyasal İletişimde Nefret Söylemi241.3.1. Nefret Söyleminin Tanımı241.3.2. Nefret Söyleminin Türleri301.3.3. Nefret Suçları33II. BÖLÜM: SPOR MÜSABAKALARININ SUNUMUNDA NEFRET SÖYLEMİ392.1. Spor ve Şiddet İlişkisi392.2. Seyirci, Taraftar, Fanatik ve Holigan Kavramları472.3. Medyada Fanatizm Konumlandırması512.4. Spor Şiddetinin Ortaya Çıkış Sebepleri522.5. Medyada Nefret Söylemi53III. BÖLÜM: DERBİ MAÇLARINDA TWİTTER ÜZERİNDEN YAPILAN NEFRET SÖYLEMİNİN İNCELENMESİ563.1. Araştırma Amacı ve Önemi563.2. Araştırmanın Sorusu573.3. Araştırma Yöntemi583.4. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları593.5. Bulgular593.5.1. Olumsuz Söylem Kategorisi603.5.2. Nefret Söylemi Kategorisi613.5.3. Olumlu Söylem Kategorisi713.5.4.Etkisiz Söylem Kategorisi723.6. Genel Değerlendirme734. SONUÇ VE ÖNERİLER80KAYNAKÇA83--------------------ABSTRACTTHE REFLECTION OF HATE SPEECH WHICH IS ONE OF THE ITEMS OF POLITICAL COMMUNICATION ON SPORTS COMPETITION: IS THE EXAMPLE SHOWN ON TWITTERThis study, which examines the reflection of hate speech, as an element of political communication, on sports competitions, examines the hate speech ratios from the broad perspective on Twitter. In this scope, retaliatory twits, from Galatasaray and Fenerbahçe fans’s individual Twitter accounts in response to the tweets send from official accounts of Fenerbahçe and Galatasaray football teams, relating to the derby matches between these two teams in 2017-2018 Sports Toto Super League İlhan Cavcav Season, had been studied and reviewed. In this work out, first of all the concepts relating to the political communication had been examined by writing out the definition of political communication. The relation of political communication with hate speech is discussed together with the exposition of hatred speech. In order to analyze the reflection of hate speech on sport competitions, the relationship between sports and violence was explained and the reasons for the emergence of sports violence were revealed and hate speech in the media was examined.In the 2017-2018 Sports Toto Super League İlhan Cavcav Season, mention was made from individual accounts in response to the tweets thrown from the official Twitter accounts of the two teams at Fenerbahçe and Galatasaray derby. A total of 2251 written statements were categorized according to the discourses and the rate of hate speech was found according to the total number of words. The results obtained were mostly hate speech.İÇİNDEKİLERÖNSÖZvİÇİNDEKİLERviGRAFİKLER LİSTESİviiiKISALTMALAR LİSTESİixGİRİŞ1I. BÖLÜM: SİYASAL İLETİŞİM KAVRAMI VE SİYASAL İLETİŞİMDE NEFRET SÖYLEMİ31.1. Siyasal İletişimin Tanımı ve Kavramsal Çerçevesi31.2. Siyasal İletişim ile İlgili Kavramlar41.2.1. İdeoloji41.2.2. Kamuoyu51.2.3. Propaganda71.2.4. Kültür91.2.5. Medya111.2.6. İkna171.2.7. Halkla İlişkiler181.2.8. Reklam201.2.9. Söylem221.3. Siyasal İletişimde Nefret Söylemi241.3.1. Nefret Söyleminin Tanımı241.3.2. Nefret Söyleminin Türleri301.3.3. Nefret Suçları33II. BÖLÜM: SPOR MÜSABAKALARININ SUNUMUNDA NEFRET SÖYLEMİ392.1. Spor ve Şiddet İlişkisi392.2. Seyirci, Taraftar, Fanatik ve Holigan Kavramları472.3. Medyada Fanatizm Konumlandırması512.4. Spor Şiddetinin Ortaya Çıkış Sebepleri522.5. Medyada Nefret Söylemi53III. BÖLÜM: DERBİ MAÇLARINDA TWİTTER ÜZERİNDEN YAPILAN NEFRET SÖYLEMİNİN İNCELENMESİ563.1. Araştırma Amacı ve Önemi563.2. Araştırmanın Sorusu573.3. Araştırma Yöntemi583.4. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları593.5. Bulgular593.5.1. Olumsuz Söylem Kategorisi603.5.2. Nefret Söylemi Kategorisi613.5.3. Olumlu Söylem Kategorisi713.5.4.Etkisiz Söylem Kategorisi723.6. Genel Değerlendirme734. SONUÇ VE ÖNERİLER80KAYNAKÇA83

Amaç: Bu prospektif klinik çalışma ankilozan spondilit'de damar sertliği üzerine anti-tümör nekroz faktör-alfa (TNF-?) tedavisinin uzun dönemde etkinliğini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Hastalar ve yöntemler: Toplam 28 aktif ankilozan spondilit hastası (21 erkek, 7 kadın; ort. yaş 33.5±9.5 yıl; dağılım 20-52 yıl) çalışmaya alındı. Hastaların biyolojik tedavi başlangıcından önceki değerleri ve orta dönem (24. hafta) değerlendirilmesi rapor edildi. İleri değerlendirme için başlangıç raporları bulunan hastalarla anti-TNF-? tedavisinden sonraki ikinci yılda iletişime geçildi ve arteriyel sertlikleri nabız dalga hızı ile değerlendirildi. Bulgular: Anti-tümör nekroz faktör-alfa tedavisinden iki yıl sonra, hastaların semptomlarında ve klinik aktivite parametrelerini değerlendiren Bath Ankilozan Spondilit Hastalık Aktivite İndeksi skoru (4.9±0.9, 1.9±0.5 ve 1.8±0.9, p=0.0001), eritrosit sedimentasyon hızı (35.5±23.1 mm/h, 13.8±9.2 mm/h ve 25.0±17.9 mm/h, p=0.0001) ve C-reaktif proteinde (2.1±1.6 ng/dl, 0.4±0.3 ng/dl ve 0.6±0.9 ng/dl p=0.0001) anlamlı düzelmeler olmasına rağmen, arteriyel sertlik parametrelerinde (7.9±1.3 metre/saniye, 7.7±1.3 metre/saniye ve 8.3±1.1 metre/saniye, p=0.620) anlamlı değişiklik gözlemlenmedi. Sonuç: Önceki 24 haftalık değerlendirmeyle uyumlu olarak, ikinci yıldaki takip sonuçları anti-TNF-? tedavisinin ankilozan spondilitli hastalarda arteriyel sertliği düzeltmediğini gösterdi. Objectives: This prospective clinical study aims to evaluate the effectiveness of long-term of anti-tumor necrosis factor-alpha (TNF-a) therapy on arterial stiffness in ankylosing spondylitis. Patients and methods: A total of 28 active ankylosing spondylitis patients (21 males, 7 females; mean age 33.5±9.5 years; range 20 to 52 years) were enrolled. Patients’ values for before the initiation of biological therapy and mid-term (24 weeks) evaluation were reported. For further evaluation, this initially reported patients were contacted two years after anti-TNF-α therapy, and their arterial stiffness was assessed by using pulse wave velocity. Results: After two years of anti-TNF-α therapy, despite the significant improvements in patients’ symptoms and clinical activity parameters including Bath Ankylosing Spondylitis Disease Activity Index score (4.9±0.9, 1.9±0.5 and 1.8±0.9, p=0.0001), erythrocyte sedimentation rate (35.5±23.1 mm/h, 13.8±9.2 mm/h and 25.0±17.9 mm/h, p=0.0001), and C-reactive protein (2.1±1.6 ng/dL, 0.4±0.3 ng/dL and 0.6±0.9 ng/dL p=0.0001), no significant difference was observed in arterial stiffness parameters (7.9±1.3 meter/second, 7.7±1.3 meter/second and 8.3±1.1 meter/second, p=0.620). Conclusion: In line with the previous 24-week evaluation, the results at two-year follow-up indicates that anti-TNF-α therapy does not improve arterial stiffness in patients with ankylosing spondylitis.

The single coronary artery, anomalous origin of the right coronary artery from the left anterior descending artery, is a benign and very rare coronary artery anomaly. We firstly present a case with this type of single coronary artery and congenital pulmonary valvular stenosis with large poststenotic dilatation.

Amaç: AKS tanısı ile KAG yapılmış olup koroner arterlerde ciddi darlık tespit edilemeyen hastaların retrospektif olarak 1 yıllık surveyi ve surveyle ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi. Yöntem: 2009-2012 yılları arasında AKS tanısı ile KAG yapılan 150 hasta değerlendirmeye alındı. Retrospektif olarak dosya kayıtlarından demografik verileri, kardiyak risk faktörleri ve KAG verileri incelenerek değerlendirmeye alındı. 1 yıllık survey ve surveyle ilişkili faktörler incelendi Bulgular: Hastaların yaş aralığı 22-94 (ortalama 62,48±13,6) olup 64 (%42)?ü kadın, 86 (%57)?sı erkek idi. Hastaların %60?ında hipertansiyon , %20?sinde diyabetes mellitus mevcuttu. Sigara içenlerin oranı %22, hiperlipidemisi olan hasta oranı ise %42 idi. AKS öntanısı ile yatırılan hastaların büyük çoğunluğunu UAP tanılı hastalar olşturmakta idi (%62). Çalışmaya dahil edilen hastalardan sadece 11 hasta (%7,3) STEMI tanısı ile yatırılmıştı. 53 hastanın troponin değeri yüksekti (%35,3). Hastaların % 41?inde EKG?de iskemi bulgusu tespit edilmesine rağmen yalnızca %24?ünde EKO?da segmenter duvar hareket kusuru mevcuttu. Tüm çalışma gruplarında toplam 8 (%5,3) hastada ölüm meydana gelmiştir. Bunlardan 4 tanesi ektazi- yavaş akım, 2 tanesi non-kritik darlık ve 2 tanesi de plaklı olan gruptaydı. Ektazi grubunda mortalite diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı idi.(p=0,022)Sonuç: AKS ile başvuran ve KAG da ciddi darlık tespit edilmeyen hastalarda mortalite ciddi koroner darlığı olan hastalara göre düşük olup, troponin yüksekliği, koroner arterlerde ektazi-yavaş akım varlığı mortlite ile ilişkli bulunmuştur. Bu hastaların risk faktörlerinin kontrol altında tutulması ve hastaların yakın takip edilmesi gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: AKS, mortalite, koroner ektazi-yavaş akım, normal koroner arterler Objective: We aimed to investigate the clinical features and one year outcome of the acute coronary syndrome patients with non-significant coronary atherosclerosis documented with CAG.Methods: Between 2009 and 2012, 150 acute coronary syndrome patients with non-significant coronary lesions enrolled in the study. Baseline characteristics, coronary risk factors and one year mortality assesed retrospectively. Results: Mean age was 62±13 years. %64 of the patients were male and % 36 were female. Patients with HT and DM were % 60 and % 20 respectively. Most of the patients hopitalised with UAP. 11 patient (%7,3 ) diagnosed with STEMI. Troponin levels were positive in 53 (%35,3 ) patients. %41 of the patients had isemic changes on EKG and % 24 had SWMA at ECO. At one year 8 patient died and 4 of them were diagnosed with ectazia-slow coronary flow, 2 of them were diagnosed with non-critical koronary arteries ant 2 of them were diagnosed with normal coronary arteries. Mortality rate was significantly heigher in ectazia-slow flow group when compared with other groups. Also high troponin levels were associated with mortality.Conclusion: In our study, we evaluated that mortality rates are lower for ACS patients with non-significant coronary arteries than with significant coronary artery patients. High troponin levels and coronary ectazia are associted with mortality and these patient should be followed closely.Keywords: ACS, coroner ectasia-slow flow, mortality, normal coronary arteries, 48

KOMBİNE TAŞIMACILIK SİİRT ÖRNEĞİ(Yüksek Lisans Tezi )Mürsel ŞAHİNGAZİ ÜNİVERSİTESİFEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜŞubat 2006ÖZETÜlkemizin önemli sorunlarından birisinin de ulaşım sektörü olmasınedeniyle bu çalışmada devletin kısıtlı kaynakları kullanılarak yapılmış,Siirt ilinde kullanılan ve mevcut olan karayolu demiryolu hava yolupetrol ve karbondioksit boru hattı taşımacılığı, ulaştırma sistemlerininbirbirleri ile uyumlu hale getirilmesi dengenin nasıl sağlanacağıkonuları incelenmiştir. Denizyolu ulaştırması hariç bütün ulaştırmasistemleri için coğrafi şartların uygun olmasına rağmen sisteministenilen düzeyde kombine hale getirilemeyişi, kombine taşımacılıklailgili olarak altyapının türüne göre ulaştırma sistemlerinin işletmekolaylık ve ekonomik özellikleri açısından karşılaştırmaları yapılmıştır.Siirt ilinin diğer illerle irtibatı kentimizde yaşayanların sağlık huzur vegüvenliklerini ön plana çıkararak, ülkemizin ekonomik ve sosyalkalkınmasının temelini oluşturan ulaştırma sistemlerinin problemsahaları gündeme getirilmiş ve çözüm bulunmaya çalışılmıştır.Bilim Kodu : 963Anahtar Kelimeler : Kombine , Ulaştırma Sistemleri, Ulaşım SektörüSayfa Adedi : 133Tez Yöneticisi : Prof. Dr. Süleyman PAMPAL SIIRT EXEMPLE OF MULTIMODEL TRANSPORTATION(M.Sc. Thesis)Mürsel ŞAHİNGAZI UNIVERSTYINSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGYFebruary 2006ABSTRACTOne of major problems of our country is transportation sector.Thiswork is prepared using the limited resources of the state and includesSiirt?s currently used land, railroad ,air, petrolium and carbondioxidepipeline transportation systems and how to balance these systems tomake them adaptable with each other. Excluding sea transportation, allof these systems are avalieble with the geographical conditions. Yetthese transportations systems can not be combined at the desiredlevel. In this work , a comparision of tranportation systems according totheir infrastructure types is included. Emphasizing Siirt citizens healthand security conditions, Siirt?s transportations with the other cities ismentionet and problems related to transpotation syatems which are thebasis of our country?s and economic social development are issuedand solutions are tried to be found.Scienc Code : 963Key Words : Multimodel, Transportation Systems,Transportation SectorPage Number : 133Adviser : Prof. Dr. Süleyman PAMPAL 148

ÖZETAmaç: Bu çalışmada vazovagal senkobu olan hastalarda atriyal elektromekanik gecikme (AEMG) sürelerinin değerlendirilmesi amaçlandı.Yöntem: Vazovagal sekobu olan 27 hasta ile yaş ve cinsiyet açısından bunlara denk 28 kişilik sağlıklı konrol grubunun verileri karşılaştırılmıştır. Bütün atriyal elektromekanik interval parametreleri (PA lateral, PA septum, PA triküspit, inter-atriyal EMG, intra-sağ atriyal EMG ve intra-sol atriyal EMG), mitral lateral annulus, mitral septal annulus ve sağ ventrikül triküspit anulustan doku Doppler görüntüleme ile ölçüldü. LA hacimleri apikal dört boşluk görüntülemede disk yöntemi ile ölçüldü.Bulgular: Atriyal elektromekanik intervallerden PA lateral, PA septal, PA triküspit sürelerinin vazovagal senkop grubunda anlamlı olarak daha uzun olmasıyla birlikte (p=0.009, p=0,002, p=0,011), IA-EMG, I-Sağ-EMG, I-Sol-EMG süreleri vazovagal senkop hastalarında ve kontrol grubunda benzerdi (p=0,298, p=0,388, p=0,069). LA volümleri (minimum, maksimum ve presistolik) kontrol grubu ile kıyaslandığında vazovagal senkop grubunda anlamlı derecede artmıştı (p=0,001, p=0,001, p=0,007). Ek olarak, vazovagal senkop tipleri arasında atriyal elektromekanik intervaller açısından fark izlenmedi.Sonuç: Sağlıklı kişilerden oluşan kontrol grubuna kıyasla VVS hastaların inter-atriyal ve intra-atriyal EMG sürelerinde artış izlenmedi. Fakat, vazovagal senkop hastalarında atriyal volümlerde artış ve bazı AEMG sürelerinde uzama izlendi. Bu bulgular VVS hastalarında atriyal aritmi riskinde artış olabileceğini desteklemektedir. ABSTRACTObjective: In this study, evaluating atrial electromechanic delay (AEMD) in patients with vasovagal syncope was aimed.Method: Data of a total of 27 patients with vasovagal syncope and a matched control group including 28 healthy individual were compared. All atrial electromechanic interval parameters [PA lateral, PA septum, PA tricuspid, inter-atrial EMD (IA-EMD), intra-right atrial EMD (I- Right-EMD) and intra-left atrial EMD (I-Left- EMD)] were measured from mitral lateral annulus, mitral septal annulus and right ventricular tricuspit annulus with tissue Doppler imaging. Left atrium (LA) volumes were measured with disc method in apical four chamber imaging.Results: Although atrial electromechanic intervals as PA lateral, PA septal and PA tricuspid durations of vasovagal syncope group were significantly longer (p=0.009, p=0.002, p=0.011); IA-EMD, I-Right- EMD, I-Left- EMD durations were similar in vasovagal syncope and control groups (p=0.298, p=0.388, p=0.069). LA volumes (maximum, minimum and presystolic) were significantly increased in vasovagal syncope group when compared with control group (p=0.001, p=0.001, p=0.007). In addition, there was no difference between vasovagal syncope types in terms of atrial electromechanic intervals.Conclusion: There was no increase in inter-atrial and intra-atrial EMG durations in VVS patients compared to the control group of healthy individuals. However, increase in atrial volumes and prolongation of some AEMD times were observed in patients with VVS. These findings support that there may be an increased risk of atrial arrhythmia in patients with VVS. 58