Search

Amaç: Bu çalışmanın amacı kekik uçucu yağı (Oregano Onites L.) ve acı biber ekstraktı (Capsicum Oleoresin) ilavesinin, sütten kesilmiş Menemen ırkı kuzuların antioksidan durumu üzerine etkisini incelemektir. Materyal ve Metot: Sekiz haftalık yaşta, sütten kesilmiş toplam 36 adet Menemen ırkı kuzu, her grupta 6 dişi, 6 erkek olacak şekilde kontrol, kekik ve biber olmak üzere rastgele üç farklı gruba ayrılmıştır. Deneme boyunca tüm grupların taze suya ve yeme ad-libitum erişimi sağlanmış ve 56 gün süresince kuzular benzer kuzu büyütme yemi ile beslenmiştir. Kontrol grubundan farklı olarak kekik ve biber gruplarının yemlerine 300 mg/kg düzeyinde kekik uçucu yağı veya acı biber ekstraktı ilave edilmiştir. Deneme sonunda her gruptan 6 dişi ve 6 erkek kuzu ticari bir kesimhanede kesilerek analizlerde kullanılmak üzere karkasların her birinin sol yarısındaki longissimus dorsi kasından 2.5 cm kalınlığında doku örnekleri alınmıştır. Bulgular: Kontrol grubunun malondialdehit (MDA) düzeyinin muamele gruplarına göre daha yüksek, glutatyon peroksidaz (GPx) düzeyinin ise daha düşük olduğu saptanmıştır (P

Bu çalışma, kapsüle edilmiş rezene tohumu (Foeniculum vulgare Mill.) uçucu yağı’nın (RUY) karma yemlere ilavesinin, etlik piliçlerin büyüme performansı ile ince bağırsak mikroflorası ve morfolojisi üzerindeki etkinliğini ortaya koymak ve bu biyolojik süreçlerdeki genetik ve moleküler mekanizmaları nutrigenomik teknolojileri kullanarak ince bağırsak transkriptomik profillemesi üzerinden incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada toplam 400 adet 1 günlük yaştaki Ross-308 genotipindeki erkek civcivler her grupta 16 tekerrür olacak şekilde 5 gruba tesadüfi olarak dağıtılmıştır. Deneme, hiçbir yem katkı maddesi içermeyen standart yemle beslenen kontrol grubu ve her 1 kg standart yeme 50 mg (RUY50), 100 mg (RUY100), 200 mg (RUY200) veya 400 mg (RUY400) kapsüle edilmiş RUY ilavesiyle beslenen etlik piliç gruplarından oluşmuştur. Çalışma tesadüf parselleri deneme planına göre 6 hafta devam etmiştir. Elde edilen performans parametreleri değerlendirildiğinde canlı ağırlıklar (CA) ve Avrupa üretim etkinlik faktörü (EPEF) değerlerinin RUY50 grubunda artma eğiliminde olduğu, RUY100, RUY200 ve RUY400 gruplarında ise benzer ve kontrol grubuna kıyasla önemli derecede arttığı saptanmıştır (P0.05), yemden yararlanma oranı’nın (YYO) da kontrol grubuna kıyasla tüm RUY düzeylerinde iyileştiği (P0.05). RUY’un ölüm oranını ise rakamsal olarak azalttığı görülmüştür. RUY düzey artışının sıcak karkas randımanını ve göğüs kası ağırlığını artırdığı bulunmuştur. Özellikle de RUY100, RUY200 ve RUY400 gruplarında abdominal yağ, karaciğer, bursa fabricius ve total ince bağırsak ağırlıkları önemli derecede artmıştır (P, The aim of this study is to reveal the effect of the addition of the capsulated fennel seed (Foeniculum vulgare Mill.) essential oil (RUY) into the mixed feeds on the growth performance of broilers, small intestine microflora and morphology, and to examine the genetic and molecular mechanisms in these biological processes over small intestine transcriptomic profiling by using nutrigenomic technologies. In the study, a total of 400 1-day-old male chicks of the Ross-308 genotype were randomly distributed into 5 groups, with 16 replications in each group. The experiment included a control group fed with standard feed containing no feed additives and broiler groups fed with the addition of 50 mg (RUY50), 100 mg (RUY100), 200 mg (RUY200) or 400 mg (RUY400) capsulated RUY per 1 kg standard feed. The research continued for 6 weeks according to the randomized plot trial design. When the obtained performance parameters were evaluated, it was determined that the body weights (BW) and European production efficiency factor (EPEF) values tended to increase in the RUY50 group, while the RUY100, RUY200 and RUY400 groups were similar and significantly increased compared to the control group (P0.05), and that feed conversion rates (FCR) improved at all RUY levels (P0.05). RUY was observed to decrease the mortality rate numerically. It was found that hot carcass yield and breast muscle weights increased parallel to the increase in RUY levels. Particularly abdominal fat, liver, bursa of fabricius and total small intestine weights increased significantly in the RUY100, RUY200 and RUY400 groups (P

Bitki hücre çeperi selüloz, hemiselüloz ve lignin içeren karmaşık yapılı lignoselülozik bir kompleksten oluşur. Lignoselülazlardaki polisakkarit bileşenler, lignin katmanları içinde yoğun bir şekilde paketlenmiş mikrofiberleri oluşturmaktadır. Lignin ise bu bileşenleri hidrolitik enzimlere ve diğer dış etkenlere karşı korur. Ancak bu polisakkarit liflerin, enerji kaynağı olarak kullanılabilmesi için ligninin, lignoselülozik biyokütleden uzaklaştırılması gerekmektedir. Nitekim bazı yenilebilen mantar türleri, doğada bilinen en verimli lignin ayrıştırıcılarındandır. Bu çalışmada da, Trametes versicolor (hindi kuyruğu), Pleurotus ostreatus (istiridye mantarı), Morchella esculenta (kuzugöbeği), Ganoderma lucidum (reishi) ve Lentinula edodes (shiitake) yenilebilen mantar türlerinde lakkaz enzimini kodlayan genlerden Lcc1'in mRNA ekspresyon seviyeleri ve lakkaz enzim aktivitelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Mantarların şapka altı, şapka üstü, sap ve tüm dokuda olmak üzere Real Time-PCR ile Lcc1 genlerinin mRNA ekspresyonu tayin edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre tüm haldeki mantar dokularında Lcc1 geninin ekspresyonu T. versicolor'da 8.63, P. ostreatus'da 7.03, M. esculenta'da 2.31, G. lucidum'da 8.79 ve L. edodes'de 9.31 kat yüksek olduğu saptanmıştır. Toplam protein konsantrasyonları ise sırasıyla 0.10, 0.68, 2.03, 1.32 ve 1.12 mg/ml olarak tespit edilmiştir (p, The plant cell wall consists of a complicated lignocellulosic complex comprising cellulose, hemicellulose and lignin. Polysaccharide components in lignocellulases constitute intensively packed microfibers in lignin layers. Lignin as far protects these components against hydrolytic enzymes and other external factors. However, lignin must be removed from lignocellulosic biomass in order to use these polysaccharide fibers as energy sources. Indeed some edible fungi species are known among the most effecient lignin degraders. In this study, it was aimed to determine that the Lcc1 mRNA expression levels and laccase enzyme activities of some edible fungi such as Trametes versicolor (turkey tail), Pleurotus ostreatus (oyster mushroom), Morchella esculenta (morel), Ganoderma lucidum (reishi) and Lentinula edodes (shiitake). The mRNA expression of the Lcc1 genes was determined by Real Time-PCR in the gill, cap, stem and all tissues of fungi. According to the results, the expression of Lcc1 gene in all fungal tissues was 8.63 in T. versicolor, 7.03 in P. ostreatus, 2.31 in M. esculenta, 8.79 in G. lucidum and 9.31 in L. edodes. Total protein concentrations were 0.10, 0.68, 2.03, 1.32 and 1.12 mg/ml, respectively (p

Mycotoxins are small and quite stable molecules which are extremely difficult to remove or eradicate, and which areconsidered to be a great threat both for human and animal health in global terms. Especially in farm animals,mycotoxins can cause decreased performance, reducing in feed consumption, weakening of immunity system,reproductive disorders, diminished body weight gain and residues on food products of animal origin. The mycotoxinsof major concern as feed contaminants that are potentially removable from feed are mainly aflatoxins, ochratoxin A,zearalenone, deoxynivalenol, T-2 and fumonisins. One of the methods for reducing the exposure to mycotoxins is toreduce their absorption and bioavailability by using various mycotoxin binders. The most widely known of these arealuminosilicates like clay, bentonite, montmorillonite, zeolite, aqueus sodium calcium aluminosilicate (HSCAS) andactive carbons. Another method is the degradation of mycotoxins into non-toxic metabolites by using indigestablecomplex carbonhydrates (bacterium and yeast cell walls), enzyme, vitamin, amino-acid and synthetic polymers likecholestralamine, polivinil-polipirrolidon polymers (PVPP). The purpose of this review is to identify the benefits andrisky aspects of using toxin binders in animal nutrition and to give some idea about the future of this practice.

Amaç: Buçalışmanın amacı, bazı fiğ kuru otları ile botanik fraksiyonlarının yemdeğerlerinin in situ naylon torba tekniğiile belirlenmesidir. Materyalve Metot: Araştırmada, %25 çiçeklenmede hasat edilen 2 adi fiğ(Vicia sativa), 2 tüylü fiğ (V. villosa) ve 1 macar fiği (V. pannonica) olmak üzere toplam 5 çeşitfiğ kuru otu ile bunların yaprak ve sapları kullanılmıştır. Öncelikle yemlerin naylontorba tekniği yardımıyla ruminal KM parçalanabilirlikleri elde edilmiştir. Dahasonra KM parçalanabilirlikleri ile Neway programından yararlanılarak ruminal parçalanmakarakteristikleri hesaplanmıştır. Ayrıca yemlerin dekara KM ve HP verimlerindenyararlanılarak, in situparçalanabilirlik verimleri de saptanmıştır. Bulgular: Fiğçeşitlerinin, sap fraksiyonu hariç, KM ve HP içerikleri benzerdi (P>0.05). Sapfraksiyonu için en yüksek HP değeri (%11.38) EB-82 çeşidinde saptandı(P, Objective:The aim of this study is todetermine the feed values of some vetch hays and their botanical fractions within situ nylon bag technique.Materialand Methods: In the study, 2common vetch (Vicia sativa), 2 hairy vetch (V. villosa) and 1 hungarian vetch(V. pannocina), which were harvested without 25% flowering, in total 5varieties of vetch hay with their leaves and stems were used. Firstly, ruminalDM degradability of feeds were obtained by using nylon bag technique. Then, theruminal degradation characteristics were calculated by using DM degradability.Additionally, in situ degradability yields were also determined by takingadvantage of DM and CP yields of feeds per decare. Results:Excluding the stem fraction, theDM and CP contents of vetch varieties were found similary (P>0.05). Thehighest CP value (11.38%) for the stem fraction was determined in the EB-82variety (P

Çiftlikhayvanlarının beslenmesinde büyüme promotörü olarak kullanılan antibiyotiklerinyasaklanması ile son yıllarda araştırıcılar, antibiyotiklerin kullanımısırasında yaşanan gelişmeleri sürdürebilmek ve oluşabilecek olumsuzluklarıgiderebilmek için alternatif doğal ve güvenilir ürünler arayışına girmişlerdir.Bu amaçla, günümüzde hayvansal, bitkisel ve mikrobiyal kökenli antimikrobiyalözellik gösteren organik asit, esansiyel yağ ve bakteriyosinlerin kullanımpotansiyelleri giderek artmıştır. Yapılan çalışmalarda, bu bileşiklerin gerekhayvansal ürünlerde kalıntı bırakmayacak yapıda olmaları ve ürünlerin rafömrünü uzatmaları, gerekse de zararlı mikroorganizmalar üzerinde bakterisidal,bakteriyositatik veya pH’yı düşürücü özellikleriyle bağırsak ortam ve florasınıdüzenleyerek immun sistemin gelişmesini sağlamaları veya direkt olarak yemlerdebozulmaları ve fermantasyon koşularını iyileştirmeleri gibi etkilerinin olduğugörülmektedir. Ancak, bu doğal koruyucu maddelerin pratikte kullanımlarındaçeşitli sorunlar yaşanmakta ve oluşan bu sorunların giderilmesinde ise; enetkin dozların, kendi sınıflarında veya farklı kaynaklara ait bileşiklerleolabilecek kombinasyonların, hayvanlara veriliş şeklinin, kalıntı riskleri ileözellikle antibiyotiklerde olduğu gibi bakteriyosinlerin kullanımındaoluşabilecek dirençliliklerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu derlemenin amacıda, organik asit, esansiyel yağ ve bakteriyosinlerin etki mekanizmalarınıaçıklayarak ve kanatlı ile ruminantlarda yapılan çalışmaları derleyerek bubileşiklerin, hem hayvansal üretim işletmelerinde hem de et ve süt ürünlerininişlendiği tesislerde kullanımını arttıracak tanımlayıcı bilgiler vermektir.

…

Bu çalışmada, capsicum oleoresin (CAP, 150 mg/kg), carvacrol (CAR, 150 mg/kg), ve cinnamaldehyde (CIN, 150 mg/kg) ile eşit düzeylerde hazırlanan karışımlarının (CAP+CAR+CIN, 50'şer mg/kg capsicum oleoresin + carvacrol + cinnamaldehyde) etlik piliç karma yemlerine ilavesinin besi performansı, karkas özellikleri, et kalitesi, bazı kan parametreleri, barsak mikroflorası ile IGF1 gen ekspresyonu üzerine etkileri araştırılmıştır. Denemede her iki cinsiyette ve günlük yaşta toplam 400 adet Ross-308 genotopindeki etlik civcivler, 5 tekerrürden oluşan 5 muamele grubuna rastgele dağıtılmıştır. Denemede oluşturulan 5 muamele grupları; hiçbir yem katkı maddesi içermeyen (kontrol) grup, her kg yem için 150 mg capsicum oleoresin (CAP), 150 mg carvacrol (CAR), 150 mg cinnamaldehyde (CIN) ve 150 mg karışım (CAP+CAR+CIN) içeren karma yemlerle beslenmişlerdir. Deneme altı hafta devam etmiştir. Muamelelerin 7., 21., 28., 35. ve 42. günlerde canlı ağırlık ve 0-7., 14-21., 21-28. ile 35-42. günler arasındaki canlı ağırlık artışı üzerine etkisinin önemli olduğu (P0.05). Karkas özelliklerinden sadece karkas randımanı, organlara ait özellikler (bezel mide, taşlık, toplam barsak, duodenum, jejunum, ileum ve kalın barsak ağırlıkları), but eti duyusal özellikleri (tat, yumuşaklık, sululuk ve genel beğeni), göğüs eti ve but etlerinin fiziksel özellikleri (çözdürme kaybı, pişirme kaybı, su tutma kapasitesi, sertlik ve katılık özellikleri), but eti renk özelliği (L değeri) göğüs etinin kimyasal özellikleri (ham yağ, ham protein, linoleik, ekosenoik, EPA, lignoserik gibi yağ asitleri ile ∑MUFA ve n-3 yağ asitleri), but etinin kimyasal özellikleri (kuru madde, ham yağ, ham protein, linoleik, EPA, behenik gibi yağ asitleri ile ∑MUFA, ∑PUFA ve n-6 yağ asitleri), kan parametreleri (AST, trigliserid, LDL, toplam protein ve albümin değerleri) ile etlik piliçlerin ileumlarındaki Lactobacillus spp. sayısı, capsicum oleoresin, carvacrol, cinnamaldehyde ve karışımlarının ilavesinden önemli düzeyde (P0.05) bulunmuştur. Sonuç olarak, etlik piliç karma yemlerine 150 mg/kg düzeyinde capsicum oleoresin, carvacrol, cinnamaldehyde ve karışımlarının ilavesi, incelenen özellik ve kriterler üzerine benzer etkiler göstermiş ancak özellikle eşit düzeylerde bir araya getirilerek oluşturulmuş karışımın etlik piliçlerde performans, karkas özellikleri, bazı kan parametreleri ve barsak mikroflorasını iyileştirdiği görülmüştür., In this study, the effects of capsicum oleoresin (CAP, 150 mg/kg), carvacrol (CAR, 150 mg/kg), cinnamaldehyde (CIN, 150 mg/kg) and equal amount of mixtures (CAP+CAR+CIN, 50 mg/kg each, capsicum oleoresin + carvacrol + cinnamaldehyde) addition to broiler diet on the fattening performance, carcass properties, meat quality, some blood parameters, intestinal microflora and IGF1 gene expression were investigated. In the trial, four hundred Ross-308 day-old, both genders broiler chicks were randomly distributed to five dietary treatments, each with five replicates. Among these five dietary treatment groups formed for the trial, the control group was fed without feed additives (control), the second group with 150 mg capsicum oleoresin for each kg of feed, the third group with 150 mg carvacrol for each kg of feed, the fourth group with 150 mg cinnamaldehyde for each kg of feed, and the last group with 150 mg mixtures for each kg of feed. The trial was maintained to six weeks. The effects of the dietary treatments on the body weight on the 7, 21, 28, 35 and 42 days of age and the body weight gain between 0-7, 14-21, 21-28 and 35-42 days of trial were found to be significant (P0.05). Among carcass properties, only carcass yield, organ-related properties (glandular stomach, gizzard, total intestine, duodenum, jejunum, ileum and large intestine weights), thigh meat sensory properties (taste, softness, juiciness and general liking), physical properties of breast and thigh meat (thawing loss, cooking loss, water holding capacity, firmness and toughness), color property of thigh meat (L values), chemical properties of breast meat (crude fat, crude protein, fatty acids such as linoleic, eicosenoic, EPA, lignoceric acids, ∑MUFA and ∑n-3 fatty acids), chemical properties of thigh meat (dry matter, crude fat, crude protein, fatty acids such as linoleic, EPA, behenic acids and ∑MUFA, ∑PUFA and ∑n-6 fatty acids), blood parameters (AST, triglyceride, LDL, total protein and albumin values) and the number of Lactobacillus spp. in broiler ileums were significantly affected from addition of capsicum oleoresin, carvacrol, cinnamaldehyde and their mixtures (P0.05). In conclusion, the addition of 150 mg/kg capsicum oleoresin, carvacrol, cinnamaldehyde and mixtures of different proportions to broiler diets showed similar effects on examined properties and criteria. However, it was seen that especially mixtures were found to improve performance, carcass properties, some blood parameters and intestinal microflora in broilers.

The aim of this study was to reveal the effect of whey powder (WP) supplementation on chemical composition, silage fermentation, in vivo digestibility and net energy lactation (NEL) value of high dry matter (DM) alfalfa silage (Haylage). Alfalfa treated with different doses WP (0, 2, and 4%) were ensiled in plastic cans for 60 days. Nine Kıvırcık rams were used to estimated digestibilities of haylages in 3x3 Latin Square design with fifteen days experimental period. According to the results, the addition of WP significantly increased the DM of alfalfa haylage compared to the control whereas decreased ether extract, crude protein and crude ash. But, cell wall fraction rates of all groups were similar. Relative feed value and physical characteristics other than color improved in WP supplemented groups, and lactic acid rates increased in these groups. In terms of silo acids, the best values were found in the group with 4% WP. On the other hand, the addition of WP increased the organic matter digestibility of haylages, however the effect on other in vivo digestibility of crude protein, crude fiber, nitrogen free extract and neutral detergent fiber was insignificant. Moreover, total digestible nutrients (TDN) and NEL values of haylages were found to be improved with the addition of WP. As a result, it was concluded that in order to obtain quality haylage in the ensiling of high DM and long chopped alfalfa, WP generally can be used as an alternative source of carbohydrates and a 4% whey powder dose can be recommended in the production of haylage especially in the sense of improving silage fermentation.

The study aimed to evaluate the potential use of dried or ensiled paulownia (Paulownia spp.) leaves as roughage source for ruminants. Paulownia tree leaves were collected from one-year-old hybrid (C-125, CAR, and TF-33 clones) trees. Dried paulownia leaves of the clones were different in dry matter (DM), crude ash (CA), crude protein (CP), ether extract (EE), crude fiber (CF), and nitrogen-free extract (NfE) and similar in neutral detergent fiber (NDF), acid detergent fiber (ADF), and acid detergent lignin (ADL); however, these values (except EE and ADL) of ensiled leaves were significantly different among the clones. Mean CP, CA, and condensed tannin contents in dried leaves were 15.36, 9.21, and 1.75%, respectively; NDF, ADF, and ADL contents were 38.35, 35.49, and 12.08%, respectively. Mean total volatile fatty acids, in vitro organic matter digestibility (IVOMD), and metabolizable energy (ME) value in dried leaves were 95.26 mmol/L, 76.34%, and 10.77 MJ/kg, respectively, whereas, CO2 and CH4 production were 54.66 and 29.78 mmol/L, respectively. Buffering capacity and water-soluble carbohydrates varied among the pre-ensiled paulownia leaves, although their means were 395.66 mEq/kg DM and 86.63 g/kg DM, respectively. In ensiled leaves, the pH, lactic acid ratio, and acetic acid ratio were 4.98, 11.23, and 2.56%, respectively, and butyric acid was not detected in any of the silages. Mean values of IVOMD and ME in ensiled leaves were 72.30% and 9.93 MJ/kg, respectively. Dried paulownia leaves are a high-quality alternative forage and the ensiled form is of medium quality. Therefore, paulownia leaves could be used as an alternative roughage source for ruminants., TUBITAK-1002 Short Term R&D Funding Program [118O461], This study was supported by the TUBITAK-1002 Short Term R&D Funding Program (project number 118O461). Researchers extend their special thanks to TUBITAK (Turkiye Bilimsel ve Teknolojik Arastirma Kurumu) and Salih Ertan for their assistance in obtaining the paulownia leaves.

This study investigated dietary supplementation of weaned lambs with Origanum vulgare essential oil and Capsicum oleoresin (chilli pepper) extract. Thirty-six eight-week-old male and female Menemen lambs were used in this study. Three dietary treatment groups consisted of T1, an unsupplemented control group; T2, a group supplemented with 300 mg/kg oregano essential oil, and T3, a group supplemented with 300 mg/kg Capsicum oleoresin. Feed and fresh water were available to the lambs ad libitum during the 56-day experiment. No significant effects of treatment were detected on growth rate, feed intake and feed conversion. In addition, serum urea, creatine, total protein, albumin, amylase, aspartate amino transferase (AST), alanine amino transferase (ALT), and gamma glutamyl transferase (GGT) levels did not differ among treatments on day 56 of the study. When oregano oil and capsicum extract were added to the feed, total volatile fatty acids (TVFA), acetate (AA), propionate (PA), butyrate (BA), isobutyrate (IBA), valerate (VA), and AA to PA ratio in the rumen were decreased significantly in comparison with the control group at two hours after feeding, with the effect of T2 being greater than that of T3. Female lambs had lower levels of TVFA than male lambs. Thus, although neither additive affected fattening performance and serum constituents of the lambs, both altered the rumen fatty acid profile., Ege University Scientific Research Projects Directorate [2016-ZRF-070], This study was supported by Ege University Scientific Research Projects Directorate under Grant 2016-ZRF-070.