Search

Fossil resources are largely used for energy supply. This situation causes environ?mental pollution. In recent years, studies in the field of more environmentally friend?ly and sustainable energy conversion technologies have increased. In this context, organic Rankine cycle (ORC) technology is combined with RES. In this study, combined ORC and vapor compression cycle (VCC) were investigated. The electricity produced in the combined ORC-VCC system was used both in the compressor of the VCC system and in the plant. The main factor affecting the efficiency of the combined ORC-VCC system is the refrigerant. Therefore, it is necessary to examine the selection of the most suitable refrigerant for an ORC-VCC based system. Fifteen different refrigerants were optimized with the enginering equation solver program, and energy and exergy analyzes of the systems were made separately. According to the results, the best energy efficiency and COP values among the refrigerants was found to be R40 (?ORC = 0.1206) for the ORC system and R113 (COP = 4.405) for the VCC system. For all system components in the VCC, the most exergy destruction occurs in the evaporator, followed by the compressor, condenser, and throttle, respectively. In ORC, the most exergy destruction is in the evaporator, followed by the condenser, tube and pump, respectively. The total efficiency was found to be (? = 0.53) for the combined ORC-VCC system. The total exergetic efficiency was found to be (?glob = 0.26) for the combined ORC-VCC system.

In this study, a thermodynamic analysis of an industrial cabinet designed for industrial cabinet systems used in the food industry and providing simultaneous heating and cooling has been made. During the study, energy and exergy analyzes were carried out by using the engineering equation solver program to thermodynamic analysis of seven different refrigerants in the system designed by determining the mass-flow rate to obtain 10 kW heating power, which was selected by using the coolselector two program by using the refrigerant temperature values and operating pressure values. The condenser dew point temperature was kept at +30?C and the evaporator dew point temperature was kept at -1?C. Calculations were made under atmospheric conditions by keeping subcooling at -2?C, superheating at +5?C, and ambient temperature at 20?C. The coefficients determining the system performance were obtained for the highest R22 refrigerant and the lowest for R513A refrigerant. The exergy heating efficiency was obtained in the highest R22 and lowest R407C refrigerants, respectively. The calculated exergy cooling efficiencies were observed to be the highest R407C and the lowest R513A, respectively. The results of the study are presented in graphics. It has been revealed that the most suitable fluid in the designed industrial cabinet system is the system using R22.

1973 petrol krizi nedeniyle varil fiyatının 2,59 dolardan 11,65 dolara yükseldiğini görülmüştür. Bu krizden sonra dünya ülkeleri başka küresel enerji krizini yaşanmamak için alternatif çözümleri bulmaya odaklanmışlardır. Araştırmacılar yaptıkları araştırmalar sonucunda emisyonsuz, her yerde var olan ve fosil enerji kaynaklardan daha kolay kullanışlı olan yenilenebilir enerji kaynakları ortaya çıkarmışlardır. Güneş enerjisi, kullanım kolaylığı, her yerde bulunabilmesi ve aynı zamanda en ucuz enerji olması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarından ön plana çıkmaktadır. Güneş enerjisinden elektrik üretimi çok farklı teknolojiler ve metotlar vardır. Elektrik enerjisi elde etmek için en verimli ve yaygın teknoloji, güneş ışınlarını tek bir yerde yoğunlaştırıp yüksek sıcaklıklar elde ederek bir buhar türbinini çalıştırmaktır. Bu yöntem başında da parabolik oluk tipi güneş kollektörleri gelmektedir. Bu yöntemde direkt güneş ışınları bir yansıtıcı yüzey sayesinde parabolik kollektörünün odak noktasında boydan boya yerleştirilen alıcı boruya yansıtarak yoğunlaştırma yapman bir sistemdir. Bu çalışmada Komor Adaları'nda elektrik enerjisi üretim için kurulu gücü, 1 MWe olan parabolik oluk güneş yoğunlaştırıcı sistemi kullanılmıştır. Elektrik enerjisi üretmek için kullanılan kollektör teorik olarak tasarlanmıştır. Tasarlanan kollektör için su ve Therminol VP-1 ısı transfer akışkanı olarak kullanıp vakumlu ve vakumsuz tüplerde ısı kayıpları, optik kayıpları, faydalı enerji ve termal verimi hesaplanmıştır. Elde edilen değerlere göre alıcı sistem için vakumlu tüp ve ısı transfer akışkanı olarak ta su seçilmiştir. 1 MW'lik tesis için elektrik enerjisi üretiminde ORC türbin ve buhar türbin güç üretim sistemleri ayrı ayrı kullanılmıştır. Maliyet açısından Komor Adaları'nda buhar türbin ile elektrik üretiminin daha uygun olduğu görülmüştür. Ayrıca sistemin geri ödeme süresi 5,11 yıl olarak öngörülmüştür. Anahtar Kelimeler: Komor Adaları, Güneş Enerjisi, Yoğunlaştırılmış Güneş Enerjisi, Parabolik Oluk Tipi Kollektör, Enerji Üretimi, It was observed that the price of a barrel rose from $2.59 to $11.65 due to the 1973 oil crisis. After this crisis, the countries of the world focused on finding alternative solutions to avoid another global energy crisis. As a result of their research, researchers have revealed renewable energy sources that are emission-free, ubiquitous, and easier to use than fossil energy sources. Solar energy stands out from renewable energy sources due to its ease of use, ubiquity and being the cheapest energy at the same time. There are many different technologies and methods for generating electricity from solar energy. The most efficient and common technology for generating electrical energy is to run a steam turbine by concentrating the sun's rays in one place and generating high temperatures. Parabolic trough type solar collectors are at the forefront of this method. In this method, it is a system that concentrates the direct sunlight by reflecting it to the receiver pipe placed at the focal point of the parabolic collector through a reflective surface. In this study, a parabolic trough solar concentrator system with an installed power of 1 MW was used for electricity generation in Comoros. The collector used to generate electrical energy is theoretically designed. For the designed collector, heat losses, optical losses, useful energy and thermal efficiency were calculated in vacuum and non-vacuum tubes by using water and Therminol VP-1 as heat transfer fluid. According to the obtained values, a vacuum tube was chosen for the receiving system and water was chosen as the heat transfer fluid. ORC turbine and steam turbine power generation systems are used separately in the generation of electrical energy for the 1 MW facility. In terms of cost, it has been seen that electricity generation with steam turbines is more convenient in Comoros. In addition, the payback period of the system is foreseen as 5,11 years. Keywords: Comoros Islands, Solar Energy, Concentrated Solar Energy, Parabolic Trough Type Collector, Power Generation, Tez (Yüksek Lisans) - Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yenilenebilir Enerji Anabilim Dalı, 2022., Kaynakça var.

In the world, as a result of the effects of global warming and climate change, arable land is being destroyed and is gradually decreasing. Because of this, there are serious problems with the food supply in some coastal countries. It is one of the expected threats that this problem will gain a global dimension in the coming years. For this reason, floating agriculture is making progress with different application techniques in developing and developed countries. In this study, these application techniques are expressed as traditional and modern floating agriculture and floating agriculture examples of countries are examined. In this respect, smart floating farms, where agricultural and animal production are carried out together and which have a cyclical structure within themselves, are important for sustainable and ecological production.In our country, it is necessary to advance these future-oriented applications and to increase the studies. For this reason, in the study, different floating agriculture applications are mentioned and the necessity of it is emphasized. As a result of these examined examples, the concept of outdoor and indoor space floating agriculture is opened to discussion., Dünyada, küresel ısınma ve iklim değişikliği etkileri sonucunda, ekilebilir araziler tahrip olmakta ve giderek azalmaktadır. Bundan dolayı da bazı kıyı ülkelerinde gıda temini noktasında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunun gelecek yıllarda küresel bir boyut kazanması ise beklenen tehditler arasındadır. Bu nedenle gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde farklı uygulama teknikleri ile yüzer tarım ilerleme göstermektedir. Çalışmada bu uygulama teknikleri geleneksel ve modern yüzer tarım olarak ifade edilmekte ve ülkelerin yüzer tarım örnekleri incelenmektedir. Bu bakımdan, özellikle tarımsal ve hayvansal üretimin birlikte yapıldığı ve kendi içerisinde döngüsel yapıya sahip olan akıllı yüzer çiftlikler, sürdürülebilir ve ekolojik üretim açısından önemlidir.Ülkemizde de geleceğe dönük olan bu uygulamaların ilerlemesi ve çalışmaların arttırılması gerekmektedir. Bu nedenle çalışmada farklı yüzer tarım uygulamalarından bahsedilerek gerekliliğine vurgu yapılmaktadır. İncelenen bu örnekler sonucunda ise açık ve kapalı mekan yüzer tarım kavramı tartışmaya açılmaktadır.

Bu çalışma, özellikle heliostat aynaların alıcıya odaklanarak yüksek sıcaklıklarda enerji üretimi için çalışmalarda bulunulan Merkezi Odaklamalı Güneş Güç Sistemi veya Güneş Kulesi olarak adlandırılan sisteme ve sistem tasarımlarına farklı bakış açısı getirmek amacıyla SolarPILOT programı tanıtılmıştır. Isparta ili için günlük 10 MWt kapasiteli, yıllık enerji üretimi gerçekleştirilecek planlamasıyla, sistem uygulanabilirliği için sistem tasarımının en önemli hesaplama parametreleri olan heliostat alan ve heliostat alanın termal gücüne bağlı alıcı ve heliostat alan yerleşimi incelenmiştir. Bu işlemler için, güneş ışınım modeli, güneşlenme modeli, sistem tasarım parametreleri, heliostat seçim kriterleri, optimizasyon simülasyonu gerçekleştirilmiştir. Bu hususların adım adım SolarPILOT uygulamasında kullanılan modeller açıklanarak, hesaplama için seçimi gerçekleştirilen model açıklamasıyla birlikte verilmiştir. Uygulama tasarım değerleri tespit edilmiş olup, uygulamanın yapılması planlanan arazinin yıllık ortalama DNI (Direct Normal Irradiation (Doğrudan Normal Işınım)) verisi tespit edilerek sistem optimizasyonu gerçekleştirilmiştir. Alan düzenlemesi gerçekleştirilerek sistem için gerekli heliostat alanı tespit edilmiştir. Yaklaşık termal kayıplar belirlenerek sistem hesaplamaları tamamlanmıştır. Bulgular, güneş kulesi modelinin Isparta ili için uygulanabilir olduğunu göstermiş ve tasarım parametreleri elde edilmiştir., In this study, the SolarPILOT program has been introduced to bring a different perspective to the system and system designs called Central Focused Solar Power System or Solar Tower, where studies are carried out for energy generation at high temperatures, especially by focusing on the receiver of heliostat mirrors. The most important calculation parameters of the system design for the system applicability, the heliostat area and the receiver and heliostat area settlement depending on the thermal power of the heliostat area, were examined for the province of Isparta, with a daily capacity of 10 MWt and annual energy production planning. For these processes, solar radiation model, insolation model, system design parameters, heliostat selection criteria, optimization simulation were performed. These issues are explained step by step the models used in the SolarPILOT application, together with the model description selected for calculation. The application design values were determined, and the system optimization was performed by determining the annual average DNI (Direct Normal Irradiation) data of the land to be implemented. The heliostat area required for the system was determined by field arrangement. The system calculations have been completed by determining the approximate thermal losses. The findings showed that the solar tower model is applicable for the province of Isparta and design parameters were obtained.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği dünyayı ve dolayısıyla insanlığı tehdit eden çevre sorunlarının başında gelmektedir. Tarım, orman, temiz su kaynakları, hava kalitesi, biyoçeşitlilik ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ile son yıllarda insanlığın geleceğinin yadsınamaz tehdidi olmuştur. Çevre bilimciler ve araştırmacılar, yaşanan salgınla birlikte tüm sektörlerde kullanılan hammadde, sentetik kökenli kimyasal ve yardımcı maddeler yerine alternatif ‘yeşil’ ürünlerin ikamesi üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmışlardır. Bu çalışmada atıl yünden üç farklı yönteme göre elde edilen hidrolizat numuneleri incelenmiştir. Bu yöntemler klasik alkali yöntem, klasik indirgen madde sodyum sülfür ile yapılan indirgeme yöntemi ve sodyum sülfür yerine yeşil kimyasal glikoz kullanımı ile yapılan indirgemedir. Elde edilen numuneler katı madde tayini, FT-IR analizi ve SEM görüntüleri esas alınarak karşılaştırılmıştır. FT-IR analizi sonuçlarına göre yün hidrolizatı edesinde en etkili yöntem sodyum sülfür ile indirgeme işlemi iken, sonrasında glikoz esaslı indirgen madde kullanımının geldiği saptanmıştır. Alkali işlemin en ılıman yöntem olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçları numunelerin katı madde miktarı ve SEM analizleri desteklemektedir. Sodyum sülfür yerine glikoz esaslı madde kullanımıyla daha az lif zararı ve ağırlık kaybı oluşmaktadır. Deney sonuçlarına göre keratin eldesinde klasik indirgen olarak kullanılan sodyum sülfür yerine glikoz esaslı çevreci kimyasal maddenin rahatlıkla kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Bu hem sektör çalışanları hem de tüketici sağlığı açısından çok önemli olduğu gibi doğal kaynakların korunması, atıkların azaltılması ile doğa ile uyumlu bir üretim gerçekleştirilmesi açısından çevreyi en fazla kirleten sektörlerin başında gelen tekstil sektörü için iyi bir örnektir. Çalışmada Atıl durumdaki yün kullanılmıştır. Depolama sırasında çıkardığı metan gazıyla küresel ısınmaya yol açabilen yünün keratin eldesi ile ekonomiye kazandırarak biyomateryal, tarım tekstilleri, koruyucu giysiler, jeotekstiller, akıllı materyaller, tıbbi tekstiller ve yalıtım sistemleri gibi teknik uygulamalarda kullanılabilen düşük maliyetli ve biyouyumlu ve biyoçevrimli, sürdürülebilir materyal kaynağı üretimi gerçekleştirilmiştir. Çok boyutlu ve yıkıcı etkileme gücüne sahip küresel iklim değişikliğinin sorunun çözümü dünya genelinde çevre bilincinin yaygınlaştırılması, dayanışma ve işbirliğine bağlıdır. Bunun için de tüm sektörlerde temiz üretim esastır. Bunun için de tüm sektörlerde temiz üretim esastır.

As the demand for energy increases, it will be more and more necessary for Turkey to diversify its energy sources by investing in renewable energy technologies. In this study, we have presented an updated ‎review of solar chimney power plants, including most analytical, experimental, and numerical ‎simulation studies. We have also analyzed the effect of environmental factors on the performance of a large/small scale prototype of a solar chimney with a thermal storage system for different meteorological data. We have considered five regions of Turkey corresponding to different weather conditions (Adana, Antalya, ‎Burdur, Isparta, and Izmir). The small-scale prototype's theoretical results were ‎compared with ‎the solar chimney prototype's experimental data acquired at the Suleyman ‎Demirel University. Good ‎agreement is observed between theoretical and experimental results. The obtained results ‎showed ‎that the global horizontal irradiance, the ‎temperature, the relative humidity, and the wind velocity ‎influence the power output. Antalya region has the best power production according to it is the warmest and most irradiating site. Notice that the total annual power produced is 46.34E+6 kWh and 439.1E+3 kWh for large and small prototypes, respectively. The high wind velocity of the region generates a ‎decrease in power production.

Global warming and climate change are the leading environmental problems that threaten the world and therefore humanity. Agriculture, forestry, clean water resources, air quality, biodiversity and its negative effects on human health have become an undeniable threat to the future of humanity in recent years. After the epidemic, environmental scientists and researchers have concentrated their studies on the substitution of alternative 'green' products in raw materials, synthetic origin chemicals and auxiliary substances used in all sectors. In this study, hydrolysate samples obtained from waste wool by using three different methods were examined. These methods are the classical alkaline method, the reduction method with sodium sulfur as a classical reducing agent and the reduction method using green chemical glucose instead of sodium sulfur. The samples obtained were compared on the basis of weight loss determination, FT-IR analysis and SEM images. According to the FT-IR analysis results, it was determined that the most effective method in obtaining wool hydrolysate was reduction with sodium sulfur, followed by the use of glucose-based reducing agents. These results are supported by the weight loss of the samples and SEM analysis. Less fiber damage and weight loss occur with the use of glucose-based substances instead of sodium sulfur. According to the results of the experiments, it was concluded that glucose-based environmental chemical substance can be used easily instead of sodium sulfur used as the classical reducing agent in keratin production, which is not only very important for sector employees and consumer health but also a good example in terms of protection of natural resources, reduction of wastes and production compatible with nature for the textile and chemical industries that are two of the most polluting sectors. With the production of keratin from waste wool which causes global warming with its releasing methane gas during storage, low-cost, biocompatible and bio-cycle sustainable material source which is used in agricultural textiles, bio-material, protective clothes, geotextiles, smart materials, medical textiles and insulation materials is achieved. To solve the problem of global climate change which has multi-dimensional and destructive impact depends on the dissemination of environmental awareness, solidarity and cooperation all over the world. Hence, cleaner production is essential in all sectors., Küresel ısınma ve iklim değişikliği dünyayı ve dolayısıyla insanlığı tehdit eden çevre sorunlarının başında gelmektedir. Tarım, orman, temiz su kaynakları, hava kalitesi, biyoçeşitlilik ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ile son yıllarda insanlığın geleceğinin yadsınamaz tehdidi olmuştur. Çevre bilimciler ve araştırmacılar, yaşanan salgınla birlikte tüm sektörlerde kullanılan hammadde, sentetik kökenli kimyasal ve yardımcı maddeler yerine alternatif ‘yeşil’ ürünlerin ikamesi üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmışlardır. Bu çalışmada atıl yünden üç farklı yönteme göre elde edilen hidrolizat numuneleri incelenmiştir. Bu yöntemler klasik alkali yöntem, klasik indirgen madde sodyum sülfür ile yapılan indirgeme yöntemi ve sodyum sülfür yerine yeşil kimyasal glikoz kullanımı ile yapılan indirgemedir. Elde edilen numuneler katı madde tayini, FT-IR analizi ve SEM görüntüleri esas alınarak karşılaştırılmıştır. FT-IR analizi sonuçlarına göre yün hidrolizatı edesinde en etkili yöntem sodyum sülfür ile indirgeme işlemi iken, sonrasında glikoz esaslı indirgen madde kullanımının geldiği saptanmıştır. Alkali işlemin en ılıman yöntem olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçları numunelerin katı madde miktarı ve SEM analizleri desteklemektedir. Sodyum sülfür yerine glikoz esaslı madde kullanımıyla daha az lif zararı ve ağırlık kaybı oluşmaktadır. Deney sonuçlarına göre keratin eldesinde klasik indirgen olarak kullanılan sodyum sülfür yerine glikoz esaslı çevreci kimyasal maddenin rahatlıkla kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Bu hem sektör çalışanları hem de tüketici sağlığı açısından çok önemli olduğu gibi doğal kaynakların korunması, atıkların azaltılması ile doğa ile uyumlu bir üretim gerçekleştirilmesi açısından çevreyi en fazla kirleten sektörlerin başında gelen tekstil sektörü için iyi bir örnektir. Çalışmada Atıl durumdaki yün kullanılmıştır. Depolama sırasında çıkardığı metan gazıyla küresel ısınmaya yol açabilen yünün keratin eldesi ile ekonomiye kazandırarak biyomateryal, tarım tekstilleri, koruyucu giysiler, jeotekstiller, akıllı materyaller, tıbbi tekstiller ve yalıtım sistemleri gibi teknik uygulamalarda kullanılabilen düşük maliyetli ve biyouyumlu ve biyoçevrimli, sürdürülebilir materyal kaynağı üretimi gerçekleştirilmiştir. Çok boyutlu ve yıkıcı etkileme gücüne sahip küresel iklim değişikliğinin sorunun çözümü dünya genelinde çevre bilincinin yaygınlaştırılması, dayanışma ve işbirliğine bağlıdır. Bunun için de tüm sektörlerde temiz üretim esastır. Bunun için de tüm sektörlerde temiz üretim esastır.

Bu çalışma, özellikle heliostat aynaların alıcıya odaklanarak yüksek sıcaklıklarda enerji üretimi için çalışmalarda bulunulan Merkezi Odaklamalı Güneş Güç Sistemi veya Güneş Kulesi olarak adlandırılan sisteme ve sistem tasarımlarına farklı bakış açısı getirmek amacıyla SolarPILOT programı tanıtılmıştır. Isparta ili için günlük 10 MWt kapasiteli, yıllık enerji üretimi gerçekleştirilecek planlamasıyla, sistem uygulanabilirliği için sistem tasarımının en önemli hesaplama parametreleri olan heliostat alan ve heliostat alanın termal gücüne bağlı alıcı ve heliostat alan yerleşimi incelenmiştir. Bu işlemler için, güneş ışınım modeli, güneşlenme modeli, sistem tasarım parametreleri, heliostat seçim kriterleri, optimizasyon simülasyonu gerçekleştirilmiştir. Bu hususların adım adım SolarPILOT uygulamasında kullanılan modeller açıklanarak, hesaplama için seçimi gerçekleştirilen model açıklamasıyla birlikte verilmiştir. Uygulama tasarım değerleri tespit edilmiş olup, uygulamanın yapılması planlanan arazinin yıllık ortalama DNI (Direct Normal Irradiation (Doğrudan Normal Işınım)) verisi tespit edilerek sistem optimizasyonu gerçekleştirilmiştir. Alan düzenlemesi gerçekleştirilerek sistem için gerekli heliostat alanı tespit edilmiştir. Yaklaşık termal kayıplar belirlenerek sistem hesaplamaları tamamlanmıştır. Bulgular, güneş kulesi modelinin Isparta ili için uygulanabilir olduğunu göstermiş ve tasarım parametreleri elde edilmiştir., In this study, the SolarPILOT program has been introduced to bring a different perspective to the system and system designs called Central Focused Solar Power System or Solar Tower, where studies are carried out for energy generation at high temperatures, especially by focusing on the receiver of heliostat mirrors. The most important calculation parameters of the system design for the system applicability, the heliostat area and the receiver and heliostat area settlement depending on the thermal power of the heliostat area, were examined for the province of Isparta, with a daily capacity of 10 MWt and annual energy production planning. For these processes, solar radiation model, insolation model, system design parameters, heliostat selection criteria, optimization simulation were performed. These issues are explained step by step the models used in the SolarPILOT application, together with the model description selected for calculation. The application design values were determined, and the system optimization was performed by determining the annual average DNI (Direct Normal Irradiation) data of the land to be implemented. The heliostat area required for the system was determined by field arrangement. The system calculations have been completed by determining the approximate thermal losses. The findings showed that the solar tower model is applicable for the province of Isparta and design parameters were obtained.

Lignin is a substance that is in the state of waste in the forest industry and the paper industry, which is very much in the nature after cellulose. It is mentioned in the literature that lignin can be extracted as carbon fiber, which is a technical fiber, briefly used as raw material of carbon fiber. Although lignin is such an important area of use, unfortunately it cannot be effectively and adequately assessed, it is destroyed by burning in the heat recovery units in factories. This is how lignin is used in the worst way, leading to environmental problems. Evaluation of the lignin in the study, tensile strength as textile fibers was investigated. 11 lignin solutions and 4 Lignin-Polyvinyl Alcohol blends were formed. Blenders were pulled by electrospinning method, and fiber spinnability was investigated by a method which is similar to fiber spinning method solution to solution. Obtained results are given in table.

Intoday's increasing dependence on fossil-based energy resources, the trendtowards renewable energy sources is increasing day by day. Renewable energysources, especially in terms of the potential of solar energy in our countryhave a very high value. We are evaluating the use of this great potential inour country by investing in valuable agricultural land and establishing a solarenergy plant in the living areas. This use causes degradation of valuableagricultural land and ecological equilibrium. The construction of solar powerplants by choosing places that are not suitable for agriculture and where theycannot be used vitally will affect natural life less and will provide abrighter future. A preliminary study of the land to be used for energyproduction will be carried out in this study. The solar energy power plant willbe installed in the small and vital unused Rat Island in Kaş province and thepower generation of the power plant will be examined

This study describes a thermoeconomicalanalysis for an ejector cooling system. The energetic, exergetic and economicanalyses of an ejector cooling system are investigated by using four different operatingconditions. The influences of generator, evaporator, condenser, expansion valveand pump on thermoeconomical factors of the ejector cooling system are showedup. The results indicated that the thermoeconomic factors of the ejectorcooling system are dependent on the operating condition and the systemcomponents’ irreversibility.

Scope of this to investigate the steam-gasification insolar assisted gasification reactor of three types of lignite coal thatproduced in Turkeywas investigated. In this gasification process, heat was supplied from solarenergy. Using of solar energy as process heat, the discharge of pollutants isavoided, the gaseous products are not contaminated by combustion products and the calorific value of the fuelis upgraded [1].Turkey is a rich country in terms ofreserve of lignite coal. But these lignite coal reserves have got high ash,humidity and sulphur rates and low calorific value of fuel. From this view, itis necessary to use these coals with gasification for avoiding the discharge ofpollutants and upgrading the calorific value of the fuel. Furthermore, thesecoals are most appropriate fuel type because, they allow sensitive combustion,doesn’t leaves waste materials such as slag, ash, etc allows high combustiontemperatures [2].In this study, exergy andirreversibility calculations which are related coal type of reactor, heatexchanger and quencher are carried out from data obtained from literature andgiven as tables. Finally,the exergetic efficiency expressions for different coal types are obtained.

In this study, the disaster management and theoccupational health safety have been investigated and the issue has beenevaluated both legally and in terms of application. Disaster management can beconsidered as pre-disaster, order, and post-disaster planning as well asprevention and damage reduction, disaster preparedness, rescue and first aid,improvement and reconstruction. In this context, it is seen that Regulation ofDisaster and Emergency Response operating form 2013 regulates the stages ofcrisis management, intervention and first aid and reconstruction. However, riskassessment, risk reduction and mitigation and preparation stages of the firststage of disaster management are regulated by the relevant regulations of theOccupational Health and Safety given law No 6331. For the application ofdisaster management, these two legal regulations must be implemented together.The result is that a safe life of the working life and the maintaining thecountry's development is only possible within effective disaster plan. In thisstudy, basic concepts of disaster management were explained, the features ofearthquake hazard, disaster types stages of the disaster management system wereexamined and It has been introduced the feasibility of establishing andintegrated disaster plans in Turkey with evaluated the problems inapplications., Bu çalışmada, afet yönetimi ile iş sağlığı ve güvenliğiele alınmış konu hem yasal hem de uygulama açısından değerlendirilmiştir. Afetyönetimi afet öncesi, sırası ve sonrası planlama şeklinde ele alınabildiğigibi,önleme ve zarar azaltma, afetlere karşı hazırlık, kurtarma ve ilk yardım,iyileştirme ile yeniden inşa evrelerinden oluşan bir planlama sürecidir. Bubağlamda 2013 yılında yürürlüğe giren Afet ve Acil Durum MüdahaleYönetmeliği’nin daha çok kriz yönetimi evreleri olanmüdahale ve ilk yardım ileyeniden inşa aşamalarını düzenlediği görülmektedir. Ancak afet yönetimininbirinci evresi olan risk yönetiminin risk değerlendirme ve zarar azaltma ilehazırlık aşamaları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun ilgiliyönetmeliklerince düzenlemektedir. Afet yönetiminin uygulanması için bu ikiyasal düzenlemenin birlikte uygulanması gerekmektedir. Buradan çıkan sonuç,sosyal ve çalışma hayatının güvenli bir şekilde devamı, ülke kalkınmasınınsürdürülmesi ve iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ancak iyi bir afetyönetim planının uygulanması ile mümkündür. Bu çalışmada afet yönetimi iletemel kavramlar ele alınmış, deprem tehlike durumu, afet türleri, afet yönetimsisteminin aşamaları incelenmiş ve uygulamada karşılaşılacak sorunlar ortayakonularak Türkiye’de bütünleşik afet planının oluşturulması ve uygulanabilirliğiortaya konulmuştur.

Buçalışmada sol-jel daldırma tekniğini kullanılarak iplik yüzeyine Titanyum dioksit (TiO2)kaplanmıştır. TiO2 genişbant boşluğuna sahip, yarı iletken metal oksit olarak kolay bulunabilen, pahalı olmayan, çevreyi kirletmeyen ve en çok kullanılan yarıiletken foto katalitik malzeme olması nedeniyle yapılan testlerde tercihedilmiştir. Sol-jel teknolojisinden yararlanarak, elektriksel iletkenlikya da yarı iletkenlik kazandırılarak üretilen, günlük hayatımızdakullanılabilir ve giyilebilir tekstil yüzeyleri elde edilmesi ve bunlarınelektriğin bulunmadığı ortamlarda küçük teknolojik aletleti çalıştırmasıamaçlanmıştır. Yapılan çalışmalar doğrultusunda ipliklerin elektrikseliletkenlikleri ölçülmüş ve deneysel çalışmaları yapılmıştır. Yapılan testlersonucunda yarı iletken iplikler elde edilmiştir. Ayrıca elektriğin bulunmadığıortamlarda gücünü fotovoltaik (PV) sistemlerden alan peltier giyilebilirtekstil yüzeylerine monte edilip yazın soğutucu etki, kışın ise ısıtıcı etkisağlamıştır. Böylece fotovoltaik (PV) sistemleri tekstile uygulayarak ekonomikyoldan giysi konforu için enerji elde edilmiştir.

Tropikal vesubtropikal bölgelerde bolca bulunan, ucuz, ekolojik, doğal olarakhipoalerjenik ve antibakteriyel bir yapıya sahip olan bambu elyafı, kumaşolarak giysilerin kullanımında rahat, kırışıklıklara dirençli ve termaldüzenleyicidir. Fakat bambu elyafı tekstil sektöründe üretilecek ürüne göre tekbaşına kullanılmamakta farklı tekstil lifleri ile karıştırılmaktadır. Buçalışmada bambu elyafı ile pamuk elyafı karıştırılmış ve üretilen kumaş, kumaşüretiminde en yaygın kullanılan %100 pamuklu kumaş ile fiziksel ve boyamaözellikleri bakımından karşılaştırılmıştır.

Ekstrasellüler matriks (ECM), memeli dokuları içindeki hücrelerin arasında bulunan ve onları destekleyen bir kompleks yapıdır. ECM içinde bulunduğu veya temas halindeki hücreler tarafından salgılanmaktadır. Ekstrasellüler matriks (ECM), geleneksel olarak glikoaminglikanlar ve fibröz proteinler olarak sınıflandırılırlar. Glikoaminglikanlarda kendi içlerinde sülfatlanmamış proteinler (Hyalüronik asit) ve sülfatlanmış proteinler (kondroitin sülfat, keratan sülfat I ve II, heparin, heparan sülfat ve dermatan sülfat) olmak üzere ikiye ayrılır. Fibröz proteinler ise yapısal proteinler (kollajen, elastin) ve yapıştırıcı (adhezyon) proteinler (Fibronektin, laminin, tenaskin, vitronektin, integrin) olarak sınıflandırılır. Yapılan bu çalışma ile hücrelerin yapısı ve hareketini etkileyen, hücre gelişme ve farklılaşmasını etkileyen, su ve mineral tutan, büyüme faktörünü etkileyen ekstrasellüler matris molekülünün yapısı ve bu yapıda bulunan proteinlerin görevlerinden bahsedilmiştir. The extracellular matrix (ECM) is a complex structure located between and supporting cells within mammalian tissues. The ECM is secreted by cells in contact or contact. Extracellular matrix (ECM) is traditionally classified as glycosphingolipids and fibrous proteins. In glycosphingolipids, they are divided into two groups: non-sulfated proteins (hyaluronic acid) and sulfated proteins (chondroitin sulfate, keratin sulphate I and II, heparin, heparan sulfate and dermatan sulphate). Fibrous proteins are classified as structural proteins (collagen, elastin) and adhesion proteins (fibronectin, laminin, tenascin, vitronectin, integrin).This work deals with the structure of the extracellular matrix molecule affecting cell growth and differentiation, affecting cell growth and differentiation, water and minerals affecting the growth factor, and the proteins involved in this structure.

Bu çalışmada, mikrobiyel yakıt hücresi kullanarak tekstil atık sularının arıtımı sırasında elektrik üretimi araştırılmıştır. Bunun için iki farklı sistem tasarımı yapılmıştır. Bunlar biri tuz köprülü mikrobiyel yakıt hücresi diğeri ise membranlı mikrobiyel yakıt hücres idir. Bu sistemlerde iki farklı türde bakteri kullanılmıştır. Bakterilerin ilk grubu koku tüketirken diğer grup ise küf tüketmektedir. Substrat olarak atık haşıl çözeltisi, atık boyarmadde çözeltisi ve glikoz kullanılmıştır. Koku tüketen bakteri ile atık boyarmadde kullanılarak yapılan deneyde kirliliğe neden olan boyarmadde moleküllerinin parçalanmasıyla oluşan gazlar buradaki bakteriler tarafından yok edilerek elektrik üretimi sağlanmıştır. Küf tüketen bakteri ile organik besiyer ve glikoz kullanılarak yapılan deneyde elektrik akımı oluşumu gözlemlenmemiştir., In this study, using a microbial fuel cell power generation during the treatment of textile waste water was investigated. Two different systems were designed for it. Salt bridge and the other one of these microbial fuel cell membrane microbial fuel c ell. Two different types of bacteria were used in these systems. The first group of bacteria, mildew smell in the other group consumed consuming. Sizing waste as substrate solution, glucose solution and waste dyestuff used. Odor bacteria-consuming gases formed by decomposition of the dye molecule to cause pollution in the assay was performed using the waste dye wherein no generation of electricity has been supplied by the bacteria. Electric current formation in experiments using bacteria consume organic broth and glucose with defects observed.

Deselülerizeedilmiş doku ve organlar çeşitli doku mühendisliği ve rejeneratif tıpuygulamalarında başarıyla kullanılmaktadır. Ekstraselüler matristen elde edilenbiyolojik bir iskele, işlem görecek dokudan hücreleri etkin bir şekilde ortadankaldıran çeşitli deselülerizasyon yöntemleri ile üretilebilir. Kullanılan deselülerizasyonyöntemleri dokuların ve organların yapısına göre değişir. Hücrelerin birdokudan çıkarılması, dokunun kaynağına ve kullanılan spesifik fiziksel,kimyasal ve enzimatik yöntemlere bağlıdır. Bu yöntemlerin her biri geri kalanhücre dışı matrisin (ECM) yapısındaki biyokimyasal bileşimini, dokunun inceyapısını (ultrastrüktürünü) ve mekanikdavranışını etkiler. Bu makalede en sık kullanılan deselülerizasyon yöntemleri tanıtılarakve bu yöntemlerin biyolojik doku iskelesi materyali üzerindeki etkileri elealınmaktadır.

Buçalışmada sol-jel daldırma tekniğini kullanılarak iplik yüzeyine Titanyum dioksit (TiO2)kaplanmıştır. TiO2 genişbant boşluğuna sahip, yarı iletken metal oksit olarak kolay bulunabilen, pahalı olmayan, çevreyi kirletmeyen ve en çok kullanılan yarıiletken foto katalitik malzeme olması nedeniyle yapılan testlerde tercihedilmiştir. Sol-jel teknolojisinden yararlanarak, elektriksel iletkenlikya da yarı iletkenlik kazandırılarak üretilen, günlük hayatımızdakullanılabilir ve giyilebilir tekstil yüzeyleri elde edilmesi ve bunlarınelektriğin bulunmadığı ortamlarda küçük teknolojik aletleti çalıştırmasıamaçlanmıştır. Yapılan çalışmalar doğrultusunda ipliklerin elektrikseliletkenlikleri ölçülmüş ve deneysel çalışmaları yapılmıştır. Yapılan testlersonucunda yarı iletken iplikler elde edilmiştir. Ayrıca elektriğin bulunmadığıortamlarda gücünü fotovoltaik (PV) sistemlerden alan peltier giyilebilirtekstil yüzeylerine monte edilip yazın soğutucu etki, kışın ise ısıtıcı etkisağlamıştır. Böylece fotovoltaik (PV) sistemleri tekstile uygulayarak ekonomikyoldan giysi konforu için enerji elde edilmiştir.

The extracellular matrix (ECM) is a complexstructure located between and supporting cells within mammalian tissues. TheECM is secreted by cells in contact or contact. Extracellular matrix (ECM) istraditionally classified as glycosphingolipids and fibrous proteins. Inglycosphingolipids, they are divided into two groups: non-sulfated proteins(hyaluronic acid) and sulfated proteins (chondroitin sulfate, keratin sulphateI and II, heparin, heparan sulfate and dermatan sulphate). Fibrous proteins areclassified as structural proteins (collagen, elastin) and adhesion proteins(fibronectin, laminin, tenascin, vitronectin, integrin).This work deals with thestructure of the extracellular matrix molecule affecting cell growth anddifferentiation, affecting cell growth and differentiation, water and mineralsaffecting the growth factor, and the proteins involved in this structure., Ekstrasellülermatriks (ECM), memeli dokuları içindeki hücrelerin arasında bulunan ve onlarıdestekleyen bir kompleks yapıdır. ECM içinde bulunduğu veya temas halindekihücreler tarafından salgılanmaktadır. Ekstrasellüler matriks (ECM), gelenekselolarak glikoaminglikanlar ve fibröz proteinler olarak sınıflandırılırlar.Glikoaminglikanlarda kendi içlerinde sülfatlanmamış proteinler (Hyalüronikasit) ve sülfatlanmış proteinler (kondroitin sülfat, keratan sülfat I ve II,heparin, heparan sülfat ve dermatan sülfat) olmak üzere ikiye ayrılır. Fibrözproteinler ise yapısal proteinler (kollajen, elastin) ve yapıştırıcı (adhezyon)proteinler (Fibronektin, laminin, tenaskin, vitronektin, integrin) olaraksınıflandırılır. Yapılanbu çalışma ile hücrelerin yapısı ve hareketini etkileyen, hücre gelişme vefarklılaşmasını etkileyen, su ve mineral tutan, büyüme faktörünü etkileyen ekstrasellülermatris molekülünün yapısı ve bu yapıda bulunan proteinlerin görevlerindenbahsedilmiştir.