24 results on '"Özmen, Zeliha Cansel"'
Search Results
2. Relationship between chronic obstructive pulmonary disease and telomerase, agmatine, deubiquitinase and sirtuin in the pathway of aging
- Author
-
Kuruçay, Deniz, primary, Özmen, Zeliha Cansel, additional, Seyfikli, Zehra, additional, and Erşan, Serpil, additional
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
3. Serum and urinary angiotensinogen levels as prognostic indicators in acute kidney injury: a prospective study
- Author
-
Akin, Ali, primary, Demir, Ayşe Kevser, additional, and Özmen, Zeliha Cansel, additional
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
4. Evaluation the Effect of 50 g Glucose Tolerance Test on Oxidative Stress and Interleukin-8 Parameters in Prediabetic Pregnancy
- Author
-
ÖZMEN, Zeliha Cansel, primary, MERTOĞLU, Cuma, additional, AYDOĞAN, Leyla, additional, NACAR, Mehmet Can, additional, DEVECİ, Köksal, additional, KATAR, Muzaffer, additional, and ÖZSOY, Zeki, additional
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
5. The evaluation of abdominal findings in Crimean-Congo hemorrhagic fever
- Author
-
Özmen, Zafer, Albayrak, Eda, Özmen, Zeliha Cansel, Aktaş, Fatma, Aktas, Turan, and Duygu, Fazilet
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
6. Can Hypoxia-Inducible Factor 1α be used as a biomarker to evaluate disease severity and prognosis in COVID-19 patients?
- Author
-
DEVECİ, Köksal, ÖZMEN, Zeliha Cansel, ŞAY COŞKUN, Umut, and ÇAM, Samet
- Subjects
Health Care Sciences and Services ,Biomarker,Hypoxia-Inducible Factor 1α,Hypoxia-Inducible Factor 1α,SARS-CoV-2,SARS-CoV-2 ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri ,Biyobelirteç,Hypoxia-Inducible Factor 1α,SARS-CoV-2 - Abstract
This study was aimed to answer the questions of whether the serum levels of Hypoxia-Inducible Factor 1α (HIF-1α), which is increased by up to 100 times in many tissues including pulmonary tissue in cases of acute lung injury, could be used as a parameter for monitoring the severity and prognosis in COVID-19 patients. Fourty patients, who were admitted to the hospital with COVID-19 clinical symptoms, and 20 healthy control subjects were included in the study. The diagnosis of 20 patients within the patient group were confirmed by the PCR test. The remaining 20 patients were regarded as COVID-19 suspect group. Clinical and laboratory data of patients on admission were recorded. Clinical laboratory tests and serum HIF-1α levels were measured from the blood samples of COVID-19 group on the day of admission and one week after hospitalization. COVID-19 group was divided into four subgroups according to disease severity and HIF-1α values of each group were compared.In this study, serum HIF-1α values of confirmed COVID-19 patient group were measured higher than healthy control group’s serum HIF-1α values, however no significant difference was found for the COVID-19 suspect group. Within confirmed COVID-19 group, serum HIF-1α values on admission were higher than values after hospitalization, whereas Monocyte count, Platelet count and Ferritin values were lower. Among the confirmed COVID-19 cases, critically ill subgroup’s serum HIF-1α levels of the first week were significantly lower than mild subgroup’s serum HIF-1α levels of both the first week and the day of admission. HIF-1α values of COVID-19 group were strongly negative correlated with age, whereas weakly positive correlated with platelet counts. HIF-1α, which are thought to prevent alveolar damage, increased in COVID-19 patients. Additionally, low levels of HIF-1α in COVID-19 patients might be considered as a factor responsible for the aggravation of the clinical severity., Bu çalışmada akut akciğer hasarı durumlarında bir çok dokuda ve pulmoner dokuda düzeyleri 100 kat artan HIF-1a’nın serum düzeylerinin Covid-19 hastalarında hastalığın şiddeti ve prognozunu takipte etkili bir parametre olarak kullanılıp kullanılamayacağı sorularına yanıt aramak amaçlanmıştır. Çalışmaya Covid-19 klinik şikayetleri ile başvuran 40 hasta ve 20 sağlıklı kontrol bireyi dahil edildi. Hasta grubundan 20 hastanın PCR testi ile Covid-19 tanısı doğrulandı. Diğer 20 hasta ise Covid-19 şüpheli grup olarak kabul edildi. Hasta gruplarının başvuru klinik ve laboratuvar verileri kaydedildi. Covid-19 grubu hastaların başvuru günü ve başvuru sonrası 1. Hafta kan örneklerinden laboratuvar testleri ve serum HIF-1α düzeyleri ölçüldü. Covig-19 grubu hastalık şiddetine göre dört alt gruba ayrılıp her grubun HIF-1α değerleri birbirleri ile karşılaştırıldı. Bu çalışmada covid-19 doğrulanmış hasta grubunda serum HIF-1α değerlerinin sağlıklı kontrol grup serum HIF-1α değerlerinden daha yüksek olduğu bulundu. Bununla birlikte Covid-19 şüpheli grup ile arasında anlamlı farklılık bulunamadı. Covid-19 doğrulanmış hasta grubunda hastane yatış günü serum HIF-1α değerlerinin yatış sonrası HIF-1α değerlerinden yüksek bulunurken, monosit, platelet ve ferritin değerleri ise düşüktü. Covid-19 doğrulanmış hasta grubunun kritik alt grubunun 1. hafta serum HİF-1α değerleri hafif alt grup 0. Gün ve 1. Hafta değerlerinden anlamlı düzeyde düşüktü. Covid-19 grup HIF-1α değerleri hasta yaşı ile güçlü negatif korele bulunurken, platelet sayıları ile zayıf pozitif körele bulundu. COVİD-19 hastalarında alveolar hasarı engellediği düşünülen HIF-1α düzeyleri yükselmektedir. Bununla birlikte HIF-1α düşük seyreden COVİD-19 hastalarında yeterli artış olmaması klinik tablonun ağırlaşmasından sorumlu bir faktör olarak da göz önünde bulundurulabilir.
- Published
- 2021
7. Ailevi Akdeniz Ateşi Genetik Özellikleri ve Sistemik Hastalıklarla İlişkisi
- Author
-
Demir, Ayse Kevser, Deveci, Hülya, Özmen, Zeliha Cansel, Kefeli, Ayşe, Şahin, Şafak, Taşlıyurt, Türker, Deveci, Köksal, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, and 0-Belirlenecek
- Subjects
[Anahtar Kelime Yok] - Abstract
Amaç: Bu çalışma Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA) tanısı olan hastaların genetik özelliklerini analiz etmeyi ve AAA’nın sistemik hastalıklarla ilişkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada Ocak 2015 ve Mayıs 2018 arasında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi iç hastalıkları ve fizik tedavi polikliniklerine başvuran 277 AAA hastasının verileri geriye dönük olarak değerlendirildi. Tüm hastaların cinsiyeti, yaşı, AAA semptomları, eşlik eden sistemik hastalıkları ve mutasyon analizleri kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 277 AAA hastasının 176’sı (%63,5) kadın ve 101’i (%36,5) erkekti. Hastaların yaş ortalaması 33,6±11,8 idi. 277 AAA hastasının 170’inin (%61) mutasyon analizine ulaşıldı. 161 (%95) hastada mutasyon varlığı tespit edildi. En sık tespit edilen mutasyon M694V (%58,2) iken R202Q (%27,6) ve V726A (%18,2) diğer sık görülen mutasyonlardı. 277 AAA hastasının 36’sında (%13) eşlik eden sistemik bir hastalık saptanırken en sık Ankilozan spondilit (7 hasta) vardı. Sonuç: AAA ülkemizde sık görülen ve ayırıcı tanıda güçlük yaşanan bir hastalıktır. Otoinflamatuar bir hastalık olup çeşitli inflamatuar hastalıklar ve vaskülitler ile ilişkili olabilir. MEFV genindeki mutasyonlar olguların büyük bir çoğunluğunda tespit edilmektedir. Bu çalışmanın sonuçları MEFV gen mutasyonundaki heterojeniteyi ve bölgemizdeki hastaların geniş bir mutasyon çeşitliliğine sahip olduğunu göstermiştir. Objective: This study aims to analyze the genetic characteristics of patients with familial Mediterranean fever (FMF) and to evaluate the relationship between FMF and systemic diseases. Material and Method: In this study, data of 277 AAA patients who applied to the Internal Medicine and Physical Therapy outpatient clinics of Tokat Gaziosmanpaşa University between January 2015 and May 2018 were evaluated retrospectively. Gender, age, FMF symptoms, concomitant systemic diseases and mutation analyzes were recorded. Results: Of the 277 AAA patients included in the study, 176 (63.5%) were female and 101 (36.5%) were male. The mean age of the patients was 33,6±11,8 years. A total of 170 (61%) of the FMF patients had a mutation analysis. Of them, 161 (95%) patients had mutation. The most common detected mutation was M694V (58.2%), while R202Q (27.6%) and V726A (18.2%) were the other common mutations. In 36 of 277 AAA patients (13%), a concomitant systemic disease was found, while the most common was Ankylosing spondylitis (7 patients). Conclusion: FMF is a common disease in our country. It is an autoinflammatory disease and may be associated with various inflammatory diseases and vasculitis. Mutations in the MEFV gene are detected in the majority of cases. The results of this study supported the heterogeneity of MEFV gene mutation and showed that patients in our region had a wide variety of mutations.
- Published
- 2020
8. Evaluation of The Total Quality Performance of Our Clinical Laboratory With Six-Sigma Method
- Author
-
KATAR, Muzaffer, primary, DEVECİ, Köksal, additional, and ÖZMEN, Zeliha Cansel, additional
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
9. Evaluation of serum nitric oxide level and its relationship with disease activity parameters in patients with rheumatoid arthritis
- Author
-
DEVECİ, Hülya, primary and ÖZMEN, Zeliha Cansel, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
10. Hepatit B Virüsü ile Enfekte Hastalarda Trombosit İndekslerinin ve Biyokimyasal Parametrelerin Değerlendirilmesi
- Author
-
Coşkun, Umut Safiye Şay, Özmen, Zeliha Cansel, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, and 0-Belirlenecek
- Subjects
digestive system diseases ,Cerrahi - Abstract
Objective: The clinical importance of thrombosis in Hepatitis B virus (HBV)-related liver diseases has been demonstrated in many studies. In addition, it was shown that inflammation of the liver is associated with lipid metabolism disorder. The aim of this study was to determine the platelet index and biochemical parameters in HBV-DNA positive and HBV-DNA negative patients for investigating whether these parameters are contributing in the follow-up of Hepatitis B patients. Materials and Methods: In this study, results of 54 HBV–DNA positive and 54 HBV–DNA negative patients with chronic Hepatitis B between January 2016 and December 2017 at Tokat Gaziosmanpasa University Medicine Faculty Hospital Microbiology Laboratory were evaluated retrospectively. Aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT), low density lipoprotein (LDL) parameters were detected by COBAS 6000 (Roche Dianostic, France) device with spectrophotometric method. Platelet (PLT), mean platelet volume (MPV), platelet-large cell ratio (P-LCR) were measured by Sysmex XN 1000 (Sysmex Corporation, Kobe, Japan) complete blood count device. Student t test and one-way ANOVA test were used for comparison between groups. P
- Published
- 2019
11. The effect of SCN9A single nucleotide polymorphisms on postoperative pain and analgesic consumption.
- Author
-
Karaman, Tuğba, Karaman, Serkan, Tapar, Hakan, Doğru, Serkan, Özmen, Zeliha Cansel, Özsoy, Asker Zeki, and Süren, Mustafa
- Published
- 2021
12. Tip 2 Diabetes Mellitus Hastalarında Serum SCUBE-1 Değerinin Mikrovasküler Komplikasyonlar ile İlişkisinin İncelenmesi
- Author
-
Bingöl, Umut, Demir, Ayşe Kevser, Kutlutürk, Faruk, Özmen, Zeliha Cansel, Demir, Osman, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, and 0-Belirlenecek
- Subjects
Pediatri ,Hematoloji - Abstract
Amaç: Trombosit aktivasyon göstergesi olan “serum signal peptide-CUB-EGF domain-contai- ning protein 1 (SCUBE-1)” düzeyi ile Tip 2 diyabet ve Tip 2 diyabete bağlı mikrovasküler komplikas- yonlar arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya, mikrovasküler komplikasyon gelişmiş 50 Tip 2 diyabetik hasta (Grup 1), komplikasyon gelişmemiş 50 Tip 2 diyabe- tik hasta (Grup 2) ve 50 sağlıklı kontrol olgusu (Grup 3) alındı. Çalışmaya alınan tüm bireylerin an- tropometrik ve kan basınç ölçümleri yapıldı. Hastaların serum SCUBE-1 düzeyleri ELISA yöntemi ile ölçüldü. Tüm katılımcıların açlık kan glukoz, kan üre azotu, kreatinin, karaciğer fonksiyon testleri, protrombin zamanı, aktive parsiyel tromboplastin zamanı, hemoglobin, trombosit sayısı, serum lipit parametreleri ve hemoglobin A1c (HbA1c) değerleri kayıt altına alındı. Diyabetik retinopati tanısı pupil dilatasyonu sonrası indirekt fundus muayenesi ile kondu. Diyabetik nefropati 24 saatlik idrarda mikroalbumin varlığı ile belirlendi. Bulgular: Çalışmaya alınan hasta grupları ile kontrol grubu yaş ve cinsiyet açısından benzer idi. Ortanca SCUBE-1 serum düzeyi Grup 1, Grup 2 ve Grup 3’te sırasıyla 5,20 (2,35-9,55) ng/mL, 3,68 (1,47-6,42) ng/mL ve 3,87 (2,13-6,69) ng/mL idi. Diyabetik hastalar HbA1c düzeyine göre %7 olarak iki grupta ayrıldığında, hastaların serum SCUBE-1 düzeyi arasında anlamlı bir fark yoktu. Tüm katılımcılar açlık serum glukoz düzeyine göre 200 mg/dL altı ve üstü ola- rak incelendiğinde; ortanca serum SCUBE-1 düzeyleri sırasıyla 3,57 (1,79-6,72) ng/mL ve 5,63 (2,45- 9,88) ng/mL idi. Sonuç: Serum SCUBE-1 değerleri ile açlık kan şekeri yüksekliği arasında pozitif korelasyon olduğu saptandı. Fakat diyabetik retinopati veya nefropati gibi mikrovasküler komplikasyon varlığı ile serum SCUBE-1 değerleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı. Objective: The aim of this study was to investigate the association between “serum level of signal peptide-CUB-EGF domain-containing protein 1 (SCUBE-1)” and both Type 2 diabetes mel- litus and its related microvascular complications. Material and Methods: The study was included 50 Type 2 diabetic patients with complications (Group 1), 50 diabetic patients without complications (Group 2) and 50 healthy individuals as control group (Group 3). Anthropometry and blood pressure measurements were performed in all participants. Serum SCUBE-1 level was measured by ELISA method. Blood levels of fasting glucose, blood urea nitrogen, creatinine, liver function tests, pro- thrombin time, active partial thromboplastin time, hemoglobin, platelet count, serum lipid parame- ters, and hemoglobin A1c (HbA1c) values of participants were recorded. The diagnosis of diabetic retinopathy was performed by indirect fundus examination following pupil dilatation. The diagnosis of diabetic nephropathy was determined by microalbuminuria that measured by a 24-hour urine col- lection. Results: The groups were similar in terms of age and gender. The median SCUBE-1 serum levels were 5.2 (2.35-9.55) ng/mL, 3.68 (1.47-6.42) ng/ml, and 3.87 (2.13-6.69) ng/mL in Group 1, Group 2, and Group 3, respectively. There was not any significant difference between the groups ac- cording to SCUBE-1 serum level if diabetic subjects were divided into two groups according to their HbA1c levels as >7% or 200 mg/dL, median serum SCUBE-1 levels were 3.57 (1.79- 6.72) ng/mL and 5.63 (2.45-9.88) ng/mL, respectively. Conclusion: There was a positive correlation between serum SCUBE-1 level and fasting blood glucose level. However, there was not any meaningful change between serum SCUBE-1 level and diabetic microvascular complications such as diabetic retinopathy or nephropathy.
- Published
- 2017
13. Investigation of Serum SCUBE-1 Level in Relation to Microvascular Complications in Patients With Type 2 Diabetes Mellitus
- Author
-
BİNGÖL, Umut, primary, DEMİR, Ayşe Kevser, additional, KUTLUTÜRK, Faruk, additional, ÖZMEN, Zeliha Cansel, additional, and DEMİR, Osman, additional
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
14. The evaluation of abdominal findings in Crimean-Congo hemorrhagic fever
- Author
-
Özmen, Zafer, primary, Albayrak, Eda, additional, Özmen, Zeliha Cansel, additional, Aktaş, Fatma, additional, Aktas, Turan, additional, and Duygu, Fazilet, additional
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
15. Ratlarda roziglitazonun mitokondriyal genom üzerindeki etkilerinin moleküler yöntemlerle araştırılması
- Author
-
Özmen, Zeliha Cansel, Alvur, Muhlise, Bedir, Abdulkerim, and Biyokimya Anabilim Dalı
- Subjects
Oxidative stress ,Genetics ,Genetik - Abstract
Mitokondrial DNA'da görülen yaygın delesyon 4834 baz uzunluğundadır. Bu delesyon normal yaşlanma sürecinde oksidatif fosforilasyon kapasitesinin azalmasının bir sonucu olarak görülebilir ve aynı zamanda serbest radikallerin üretilmesi ile de ilişkili olabilir. Yaygın delesyon genellikle oksidatif hasarın bir belirteci olarak da kullanılmaktadır. Roziglitazon, Tip II diabet tedavisinde kulanılan tiazolidinedion sınıfına ait bir ilaçtır. Bu sınıf ilaçlar peroksizom proliferatör aktive reseptör-gama'nın ligandı olarak etki gösterirler.Bu çalışmada amaç, farklı rat dokularında yaygın delesyon görülme sıklığının incelenerek roziglitazonun mitokondriyal DNA üzerine olan etkilerinin araştırılmasıdır. Bu amaçla Sprague-Dawley cinsi erkek ratların karaciğer, ince bağırsak, pankreas dokuları ve lenfositlerinden nükleer ve mitokondriyal DNA izolasyonu yapıldı. Kantitatif PCR ile numunelerin nükleer DNA, mitokondriyal DNA ve yaygın delesyon kopya sayıları belirlendi. Yaygın delesyon frekansı ve hücre başına düşen mitokondriyal DNA kopya sayıları hesaplandı.Roziglitazonun tüm dozlarında karaciğer dokusunda yaygın delesyon frekansı kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulundu. Bununla beraber ince bağırsak ve pankreas dokularında hücre başına düşen mitokondriyal DNA kopya sayısı roziglitazonun tüm dozlarında kontrol grubuyla karşılaştırıldığında anlamlı olarak daha düşüktü. Aynı zamanda kontrol grupları arasında da yaygın delesyon frekansı ve hücre başına düşen mitokondriyal DNA kopya sayısında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı.Sonuç olarak, karaciğer dokusunda yaygın delesyon frekansındaki azalmaya yol açması roziglitazonun oksidan bir etkisinin olmadığını göstermektedir. Fakat pankreas ve ince bağırsaktaki mitokondriyal DNA kopya sayılarınında azalmaya neden olması roziglitazonun oksidan etkisinin olduğunu düşündürebilir.Anahtar Kelimeler: Roziglitazon, Yaygın Delesyon, Oksidatif Stres The common deletion seen at mitochondrial DNA has a length of 4834 base pair. This deletion could be seen as a result of the reduction of oxidative phosphorylation capacity in the normal aging process, and it may be also related to the production of free radicals. The common deletion is often used as a spesific indicator of oxidative damage as well. Rosiglitazone is a drug which belongs to tiazolidinedione class used in the treatment of Type II diabetes mellitus. Drugs of this class acts as ligands for the peroxisome proliferators activated receptor-gamma.The aim of this study was to investigate the effects of rosiglitazone on the mitochondrial DNA by examining the frequency of the common deletion in the different rat tissues. For this purpose, nuclear and mitochondrial DNA was isolated from of liver, small intestine, pancreas and lymphocytes of the male Sprague-Dawley rats. Nuclear DNA, mitochondrial DNA and common deletion copy numbers of the samples was determined by quantitative PCR. The mitochondrial DNA copy number per cell and common deletion frequencies were calculated.The common deletion frequency in the liver tissue at all doses of rosiglitazone was found to be significiantly lower than in the control group. However, the mitochondrial DNA copy numbers per cell in the tissues of small intestine and pancreas were significiantly lower than in all rosiglitazone doses compared to the control group. At the same time, there was a significiant statistical difference in the common deletion frequency and mitochondrial DNA copy numbers per cell between the control groups.As a conclusion, rosiglitazone treatment let to decrease the common deletion frequency in the tissue of liver, indicating no oxidant effect of it. But rosiglitazone caused to decrease the mitochondrial DNA copy numbers in the tissues of small intestine and pancreas, this condition might be considered rosiglitazone?s oxidant effect.Key Words: Rosiglitazone, Common Deletion, Oxidative Stress 140
- Published
- 2008
16. Is Hemorrhage the Reason in Crimean-Congo Hemorrhagic Fever Patients with Neurological Signs and Symptoms.
- Author
-
Aktaş, Fatma, Özmen, Zafer, Altunkaş, Ayşegül, Albayrak, Eda, Duygu, Fazilet, Demir, Osman, and Özmen, Zeliha Cansel
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
17. RATLARDA ROZİGLİTAZON’UN TELOMER DİNAMİĞİNE ETKİSİNİN MOLEKÜLER YÖNTEMLERLE ARAŞTIRILMASI
- Author
-
OKUYUCU, Ali, primary, BEDİR, Abdulkerim, additional, and ÖZMEN, Zeliha Cansel, additional
- Published
- 2011
- Full Text
- View/download PDF
18. SPRAGUE-DAWLEY CİNSİ RATLARDA TELOMER UZUNLUĞUNUN KANTİTATİF PCR İLE ÖLÇÜMÜ
- Author
-
OKUYUCU, Ali, primary, BEDİR, Abdulkerim, additional, and ÖZMEN, Zeliha Cansel, additional
- Published
- 2011
- Full Text
- View/download PDF
19. COMPARISON OF TWO DIFFERENT METHODS FOR THE DETERMINATION OF ERYTHROCYTE SEDIMENTATION RATE WITH REFERENCE WESTERGREN METHOD.
- Author
-
Nar, Rukiye, Avcı, Esin, and Özmen, Zeliha Cansel
- Subjects
BLOOD sedimentation ,ACUTE phase proteins ,CAPILLARY flow ,STATISTICAL software - Abstract
Objectives: The erythrocyte sedimentation rate (ESR) is widely used as an acute phase reactant test which has low sensitivity and high specificity. There are several different methods to determine the ESR, but the conventional Westergren method is still referred to as the reference method and for validation of new ESR methods. The aim of this study was to evaluate the performances of automated ESR systems with the reference Westergren method. Vision device which uses infrared technique and Test-1 device based on the photometrical capillary flow kinetic analysis were evaluated. Materials-Methods: Blood samples were collected from 63 adult patients in K2EDTA and citrated tubes and measured within 4 hours in accordance with recommendation of International Council for Standardization in Haematology. The calculations were performed by using MedCalc Statistical Software version 14. 8. 1. Results: The mean ± SD ESR was 12. 34 ± 11. 14 mm/hr for Weatergren method, 12. 04 ± 11. 16 mm/hr for Test-1 and 12. 52 ± 11. 47 mm/hr for Vision. There was no significant difference between the median values of the Test-1 and Vision and Westergren method (P = 0. 233; P = 0. 409, respectively) There was a significant positive correlation between the three methods (r = 0. 967, r = 0. 995 and r = 0. 959, respectively) (p<0. 0001). Conclusions: Test-1 and Vision devices can be used in routine laboratory when compared with the reference Westergren method. To reduce workload and processing time, it is preferable to use automated sedimentation devices. Nevertheless, the results of patients not compatible with the clinic should be checked with the reference Westergren method. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2019
20. Ratlarda böbrek iskemi-reperfüzyon hasarında erken bir biyobelirteç olarak MYO-inositol oksijenaz düzeyi
- Author
-
Mertoğlu, Cuma, Özmen, Zeliha Cansel, and Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı
- Subjects
Biochemistry ,Rats ,Acute kidney injury ,Reperfusion injury ,Nefroloji ,Nephrology ,Ischemia ,Biyokimya ,Reperfusion ,Oxygenases ,NGAL ,KIM-1 ,Biomarkers ,Inositol - Abstract
Akut böbrek hasarı (ABH) yüksek morbidite ve mortalite ile seyreden ciddi klinik bir problemdir. ABH erken tanısındaki kısıtlılıklar nedeniyle yeni biyobelirteç arayışları devam etmektedir. Myo-inositol oksijenaz (MIOX), myo-inositol katabolizmasının ilk ve hız kısıtlayıcı enzimidir ve ağırlıklı olarak böbreklerden salınmaktadır. Bu çalışmada ratlarda deneysel iskemi-reperfüzyon hasarı ile oluşturulan akut böbrek hasarının tanısında MIOX enziminin yeri araştırılmıştır. Toplamda 40 rat basit randomizasyon ile 8'erli 5 gruba ayrıldı ve kontrol grubu hariç deney gruplarına belirtilen sürelerde sol böbrek iskemi reperfüzyon uygulandı. Grup I, hasarsız kontrol grubu olarak değerlendirildi. Grup II, 1 saat iskemi ve 2 saat reperfüzyona maruz bırakıldı. Grup III, 1 saat iskemi ve 4 saat reperfüzyona maruz bırakıldı. Grup IV, 2 saat iskemi ve 2 saat reperfüzyona maruz bırakıldı. Grup V, 2 saat iskemi ve 4 saat reperfüzyona maruz bırakıldı. Serum BUN ve kreatinin düzeyleri deney gruplarında kontrol grubuna kıyasla daha yüksekti (p < 0.001). Serum MIOX düzeyleri grup II, III ve IV'de kontrol grubuna kıyasla daha yüksek iken grup V'de kontrol grubuna benzer düzeydeydi (p = 0.002). Doku MIOX düzeyleri ise grup II, IV ve V'de kontrol grubuna kıyasla daha düşüktü (p = 0.039). Serum ve doku nötrofil jelatinaz ilişkili lipokalin (NGAL) düzeyleri gruplar arasında kıyaslandığında anlamlı farklılık yoktu (p = 0.093, p = 0.161, sırasıyla). Histopatolojik incelemede hasar düzeyi; grup I < grup III < grup II = grup IV < grup V şeklinde olduğu görülmüştür. Serum MIOX düzeyi ABH'nın erken dönemlerinde yükselmektedir ancak ilerleyen sürelerde tekrar azalmaktadır. Dolayısıyla ABH erken tanısında serum MIOX düzeyi ümit vaad eden potansiyel bir biyobelirteç olabilir.Anahtar kelimeler: Böbrek iskemi-reperfüzyon, akut böbrek hasarı, myoinositol oksijenaz, nötrofil jelatinaz iliĢkili lipokalin. Acute kidney injury (AKI) is a serious clinical problem due to its high morbidity and mortality. The search for alternative markers for early diagnosis of AKI has been increasing due to the lack of early diagnostic of AKI. Myo-inositol oxygenase (MIOX) is the first rate-limiting enzyme of myo-inositol catabolism and is mostly observed in the kidney. In this study, the role of MIOX enzyme in the diagnosis of AKI induced by experimental ischemia-reperfusion injury in rats was investigated. In total 40 rats were divided into 5 groups of 8 with simple randomization and left kidney ischemia reperfusion was applied to the experimental groups except the control group. Group I was evaluated as undamaged control group. Group II was exposed to 60 min ischemia and 2 hr reperfusion. Group III was exposed to 60 min ischemia and 4 hr reperfusion. Group IV was exposed to ischemia for 2 hours and reperfusion for 2 hours. Group V was exposed to ischemia for 2 hours and reperfusion for 4 hours. Serum BUN and creatinine levels were higher in the experimental groups compared to the control group (p
- Published
- 2019
21. Yaşlanma yolağında bulunan telomeraz, agmatin, deubiquitinaz ve sirtüinin kronik obstruktif akciğer hastalığı ile ilişkisi
- Author
-
Bakir, Deniz, Özmen, Zeliha Cansel, and Biyokimya Anabilim Dalı
- Subjects
Aging ,Deubiquitnase ,Agmatine ,Biyokimya ,Chitinase ,Sirtuin ,Lung diseases-obstructive ,Biochemistry ,Telomerase ,Lung diseases - Abstract
Kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH) hava yollarında kronik bronşit ile ilgili değişiklikleri ve akciğer parankiminde amfizeme bağlı farklılıkları birlikte bulunduran ilerleyici bir hastalıktır. Ayrıca tüm dünyada önemi giderek artan mortalite nedenidir. Yaşlanma çok sayıda endojen ve eksojen faktörler sonucu ortaya çıkan hücre, doku, organ ve sistemleri kapsayan karmaşık ve değişmez bir olaydır. Agmatin, Telomeraz, Deubiquitinaz ve sirtuin yaşlanma yolağında bulunan moleküllerdir.Araştırmada KOAH 'ın yaşlanma yolağında rol alan moleküllere etkisinin olup olmadığının anlaşılması, hastalığın erken tanısı ve tedavisinde yeni ufuklar açabilir. Bizde çalışmamızda KOAH'taki yaşlanma moleküllerinden agmatin, telomeraz, sirtuin ve deubiquitinaz serum düzeylerinin hastalıkla ilşkilerinin değerlendirilmesini amaçladık. Çalışmada 35 KOAH hastası ile görünürde sağlıklı ve bilinen herhangi bir kronik hastalığı olmayan 35 kişi kontrol grubu olarak alındı.Serum agmatin değerleri yüksek performanslı sıvı kromotografisi (HPLC) yöntemiyle floresans dedektörle ölçüldü. Sırtuin, Deubiquitinaz ve telomeraz düzeyleri eliza yöntemi kullanarak değerlendirildi. İstatistiksel analiz sonucu hasta ve kontrol grubunda deubiquitinaz yönünden bir farklılık bulunmadı (p>0.05). Hasta grubunda sirtuin değerleri kontrollere göre daha düşük, telomeraz ve agmatin değerleri ise daha yüksek bulundu ( p0.05). In the patient group, sirtuin values were lower than the controls (P
- Published
- 2019
22. Nullipar ve multipar gebelerde obezitenin PROBNP, lipit parametreleri ve oksidatif stres üzerine etkilerinin değerlendirilmesi
- Author
-
Yavru, Işil, Deveci, Köksal, Özmen, Zeliha Cansel, and Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı
- Subjects
Pregnancy ,Oxidative stress ,Biyokimya ,Natriuretic agents ,Obesity ,Oxidants ,Biochemistry ,Antioxidants ,Body mass index - Abstract
Son zamanlarda obezite tüm dünyada sıklığı giderek artan önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Maternal obezite, nesiller arası bir obezite döngüsünü teşvik eden, yenidoğanlarda advers metabolik etkilerle ilişkilidir. Bu çalışmada, gebelik sayısının obeziteyi etkileyip etkilemediğini ve aynı zamanda tek gebelik ve 2' den fazla gebeliği olanlarda obezitenin serum lipid, total oksidatif stres ve brain natriüretik peptid (PROBNP) düzeyleri üzerine etkisi olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Çalışmamızda, Amasya Sabuncuoğlu Şerefeddin Eğitim Araştırma Hastanesi Kadın Doğum Kliniğine gelen gönüllülerden kan örnekleri alındı. Vücut kitle indeksine göre obezite kriterleri normal kilolu (VKİ = 18,5–24), fazla kilolu (25 ≤ VKİ 0.05).Obez multipar gebelerde, nullipar obez olmayan gebelere kıyasla PROBNP ve TAC değerleri düşük, TOS, bel, kalça ölçümleri ve yaşları yüksek bulunmuştur. Nullipar ve multipar gebeler arasında LDL, HDL, VLDL, TG, TAC ve TOS, OSİ parametreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmemiştir (p>0.05). Araştırmamızın sonuçları bize multiparite ve obezitenin gebelerde PROBNP değerinde azalmaya neden olabileceğini düşündürdü. Recently, obesity has become an important public health problem with increasing frequency all over the world. Maternal obesity is associated with adverse metabolic effects in offspring, which promotes an intergenerational cycle of obesity. In this study, we aimed to determine whether the number of pregnancies affects obesity and whether obesity has an effect on serum lipid, total oxidative cytres and brain natriuretic peptide (PROBNP) levels in women with single pregnancy and more than 2 pregnancies. In our study, blood samples were collected from volunteers who came to Amasya Sabuncuoğlu Şerefeddin Training and Research Hospital Gynecology Department. According to body mass index, obesity criteria were determined as normal weight (BMI = 18.5–24), overweight (25 ≤ BMI 0.05). PROBNP and TAC values were low, TOS, waist, hip measurements and age were higher in obese multiparous women compared to non-nulliparous pregnant women. No statistically significant difference was observed between nulliparous and multiparous pregnants between LDL, HDL, VLDL, TG, TAC and TOS and OSI parameters (p>0.05)Results of our research that multiparity and obesity can cause reduction of PROBNP value in pregnant women.Key words: Multiparous, Brain Natriuretic Peptide, Total Antioxidant capacity, Total Oxidative Stress, Body Mass IndexRecently, obesity has become an important public health problem with increasing frequency all over the world. Maternal obesity is associated with adverse metabolic effects in offspring, which promotes an intergenerational cycle of obesity. In this study, we aimed to determine whether the number of pregnancies affects obesity and whether obesity has an effect on serum lipid, total oxidative cytres and brain natriuretic peptide (PROBNP) levels in women with single pregnancy and more than 2 pregnancies. In our study, blood samples were collected from volunteers who came to Amasya Sabuncuoğlu Şerefeddin Training and Research Hospital Gynecology Department. According to body mass index, obesity criteria were determined as normal weight (BMI = 18.5–24), overweight (25 ≤ BMI 0.05). PROBNP and TAC values were low, TOS, waist, hip measurements and age were higher in obese multiparous women compared to non-nulliparous pregnant women. No statistically significant difference was observed between nulliparous and multiparous pregnants between LDL, HDL, VLDL, TG, TAC and TOS and OSI parameters (p>0.05)Results of our research that multiparity and obesity can cause reduction of PROBNP value in pregnant women.Key words: Multiparous, Brain Natriuretic Peptide, Total Antioxidant capacity, Total Oxidative Stress, Body Mass IndexEVALUATION OF EFFECT OF OBESİTY ON PROBNP, LIPID PARAMETERS AND OXIDATIVE STRESS IN NULLIPAR AND MULTIPAROUS PREGNANCYABSTRACT Recently, obesity has become an important public health problem with increasing frequency all over the world. Maternal obesity is associated with adverse metabolic effects in offspring, which promotes an intergenerational cycle of obesity. In this study, we aimed to determine whether the number of pregnancies affects obesity and whether obesity has an effect on serum lipid, total oxidative cytres and brain natriuretic peptide (PROBNP) levels in women with single pregnancy and more than 2 pregnancies. In our study, blood samples were collected from volunteers who came to Amasya Sabuncuoğlu Şerefeddin Training and Research Hospital Gynecology Department. According to body mass index, obesity criteria were determined as normal weight (BMI = 18.5–24), overweight (25 ≤ BMI 0.05). PROBNP and TAC values were low, TOS, waist, hip measurements and age were higher in obese multiparous women compared to non-nulliparous pregnant women. No statistically significant difference was observed between nulliparous and multiparous pregnants between LDL, HDL, VLDL, TG, TAC and TOS and OSI parameters (p>0.05)Results of our research that multiparity and obesity can cause reduction of PROBNP value in pregnant women.Key words: Multiparous, Brain Natriuretic Peptide, Total Antioxidant capacity, Total Oxidative Stress, Body Mass Index 83
- Published
- 2019
23. Multiple skleroz hastalarında oksidatif stresin değerlendirilmesi
- Author
-
Çitak, Gizem, Özmen, Zeliha Cansel, and Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı
- Subjects
Multiple sclerosis ,Oxidative stress ,Biyokimya ,Glutathione peroxidase ,Nitric oxide ,Superoxide dismutase ,Biochemistry ,Central nervous system diseases - Abstract
Multiple Skleroz (MS), santral sinir sisteminin bir hastalığı olup; kronik inflamatuvar seyreden bir süreçtir. Genellikle genç bireylerde görülen, önemli sorunlara ve iş gücü kaybına neden olan, ilerleyici bir hastalıktır. MS patofizyolojisi tam olarak aydınlatılamamakla beraber oksidatif stresin bu süreçte rol oynadığı bilinmektedir. MS hastaları oksidatif hasara sağlıklı kişilere göre daha duyarlıdır. Diğer yandan TAS (total antioksidan seviye) seviyelerinin kontrollere göre azaldığı bilinmektedir.Bu çalışmada amacımız, MS hastalarında, antioksidan enzimler olan Paraoksonaz (PON), Süperoksit Dismutaz (SOD), Glutatyon Peroksidaz (GPX) ve oksidatif stresi gösteren Malondialdehit (MDA), Protein Karbonil (PC) ve Nitrik Oksit (NO) düzeylerinin hastalığın etiyopatogenezine katkıda bulunup bulunmadığını incelemektir. Bu amaçla çalışmaya Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji polikliniğine başvuran ve MS tanısı alan 30 hasta ve 30 sağlıklı gönüllü dahil edildi. Serum SOD, GPX, MDA, PC ve NO düzeyleri spektrofotometrik yöntemle PON seviyesi ise ELİSA yöntemi ile ölçülmüştür.Çalışmamızda MS hasta grubu ile kontrol grubu karşılaştırıldığında, serum PON, SOD, MDA ve NO düzeyleri MS grubunda kontrol grubuna göre daha yüksek bulundu ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı idi. Ancak bireylerin GSH-Px ve PC düzeylerinin MS ve kontrol grubu arasındaki farkı istatistiksel açıdan anlamlı bulunamadı.Çalışmamız sonuçlarına göre MS'li hastalarda MDA ve NO gibi oksidatif stres parametrelerin yüksek olduğu görülmüş ve oksidatif stresin MS etiyopatogenezine katkı sağlayabileceği düşünülmüştür. PON ve SOD gibi antioksidan parametrelerde görülen artış ise artmış oksidatif strese karşı oluşan adaptasyon mekanizması olabileceğini akla getirmektedir. Anahtar Kelimeler: Multiple Skleroz, Süperoksit Dismutaz, Nitrik Oksit, Glutatyon Peroksidaz. Multiple Sclerosis (MS) is a central nervous system disease which process as chronic inflammation. Also, it is a progressive disease which is usually seen among young individuals and causes significant problems andloss of the capability to work. Even though MS pathophysiology cannot be clarified precisely, it is known that oxidative stress has a role within this process. In comparison to healthy people, the patients with MS are more sensitive to oxidative damages. According to the examinations, it is also known that total antioxidant levels (TAS) decrease. The aim of this study is to investigate whether the antioxidant enzymes such as Paraoxonase (PON), Superoxide Dismutase (SOD), Glutathione Peroxidase (GPX) as well as Malondialdehyde (MDA), Protein Carbonyl (PC), Nitric Oxide (NO) levels, which point out oxidative stress, make contribution to aetiopathogenesis of the disease. For this purpose, besides the 30 healthy volunteers, the 30 patients having applied to Gaziosmanpaşa University Hospital, Neurology Department and having been diagnosed as MS were included in this study. The serum levels of SOD, GPX, MDA, PC and NO were determined by the spectrophotometric method and PON levels were measured by ELISA method.In the study, when the patient and the control groups were compared, the serum levels of PON, SOD, MDA and NO were found to be higherin the MS group than in the control group; also, this difference was statistically significant. However, in terms of the GSH-Px and PC levels, the difference between the groups was not statistically significant.As a result of the study, it was found that the oxidative stress parameters such as MDA and NO were high in the patients with MS. Therefore, it can be thought that oxidative stress may contribute to MS aetiopathogenesis. Regarding the increased in the antioxidant parameters such as PON and SOD, it can be suggested that an adaptation mechanism developing against the escalating oxidative stress is possible.Keywords: Multiple Sclerosis, Superoxide Dismutase, Nitric Oxide, Glutathione Peroxidase. 70
- Published
- 2016
24. Ultrasound measurement of liver longitudinal length in a North Anatolian population: A community-based study.
- Author
-
Özmen Z, Aktaş F, Özmen ZC, Almus E, and Demir O
- Subjects
- Adult, Age Factors, Alanine Transaminase blood, Anthropometry, Aspartate Aminotransferases blood, Body Mass Index, Body Weight, Female, Healthy Volunteers, Humans, Male, Middle Aged, Organ Size, Prospective Studies, Sex Factors, Turkey, Waist Circumference, Liver diagnostic imaging, Liver Diseases diagnostic imaging, Ultrasonography methods
- Abstract
Background: Liver size can be influenced by various factors, including malignant diseases, infective processes, and anthropometric variations among individuals from different geographical locations and races. Therefore, the exact definition of hepatomegaly in the ultrasonographic measurement of liver size is controversial. Moreover, the majority of studies regarding the study of liver size are not community-based., Aims: The aim of this study is to establish a range of normal liver sizes by ultrasonography with respect to age and sex in healthy individuals and to identify factors affecting liver size., Study Design: This was a prospective, community-based study., Methods: Liver size was measured ultrasonographically from the midclavicular line in 822 individuals, of which 49.3% (n = 405) were male and 51.7% (n = 417) were female. Following physical examination, all participants provided blood samples. Height, weight, and waist circumference were recorded. The mean liver length was calculated for males, females, and for the whole study group. It was also determined whether there was an association between liver size and age, weight, height, body mass index (BMI), body surface area, alanine aminotransferase (ALT), and aspartate aminotransferase (AST) enzyme levels. Results: The mean liver length was significantly different between males (150.04 ± 14.84) and females (147.57 ± 18.32, P = 0.034). Weight and BMI were the most strongly associated with liver size. There was a significant difference between liver size in individuals with normal and elevated levels of AST and ALT enzymes (P < 0.01)., Conclusion: In a northern Anatolian Turkish population, liver size was greater among males than females. In light of these data, we believe our study may serve as a reference source for the evaluation of liver size., Competing Interests: There are no conflicts of interest
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.