23 results on '"Özkaya, Emel"'
Search Results
2. PERCEPTION DE SIVAS DANS LA MÉMOIRE CULTURELLE
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Social ,mémoire individuelle ,mémoire collective ,mémoire culturelle ,lieux historiques ,spécialités locales ,cinq sens ,Sivas et Aşık Veysel ,Sosyal - Abstract
La combinaison des expériences individuelles et collectives permet de construire la mémoire culturelle d'une ville. Dans la perception de la mémoire culturelle, les villes s’animent avec leurs monuments, leurs événements historiques et leurs saveurs traditionnelles. La mémoire culturelle qui se concentre sur les lieux historiques et les goûts locaux remplit une fonction importante dans le processus d'identité urbaine. Afin de mieux comprendre la perception de Sivas de la mémoire culturelle, il est nécessaire d'attirer l'attention aussi sur la mémoire individuelle ou collective qui se concentre sur les souvenirs. La mémoire individuelle développe un concept de rappel à partir de souvenirs involontaires dans la mémoire de l'individu, et la mémoire collective le développe dans un groupe ou une communauté. L'individualité et la collectivité représentent des souvenirs et soutiennent la mémoire culturelle. Les êtres ou les objets dont nous nous souvenons définissent le contenu de nos souvenirs. La mémoire renouvelle les souvenirs du passé et aide à former la mémoire culturelle. Les sens tels que le goût, l'odorat, l'ouïe, le toucher et la vue assurent la continuité des traditions de Sivas. La mémoire individuelle est sensible, tandis que la mémoire collective est laissée à la crédibilité des témoins qui rejoignent un groupe. La mémoire d'une ville ne peut être liée à l'individu ou à la société, et les valeurs culturelles doivent être prises en compte. Il existe une compréhension de la mémoire basée sur les coutumes et les traditions de cette ville. Selon Ricœur, les souvenirs des coutumes et des traditions d’une ville sont un miroir de la mémoire culturelle. Notre travail basé sur la mémoire culturelle de Paul Ricœur, sera justifié par les lieux historiques, par les sources thermales, par les saveurs traditionnelles et par Aşık Veysel qui est l’une des valeurs culturelles de Sivas. Dans cet article, nous allons essayer de trouver une réponse à ces problématiques. « Quels sont les éléments qui rendent permanente la mémoire culturelle d'une ville ?" et "Est-il nécessaire de protéger l’héritage culturel ?" Pour analyser la perception de la mémoire culturelle de Sivas, on va suivre une méthode qui va du général au particulier. Notre travail va se composer de deux parties principales. Dans la première partie de ce travail, on va parler des lieux historiques et des saveurs traditionnels qui reflètent la mémoire culturelle de Sivas. On va expliquer comment la mémoire individuelle devient la mémoire collective. Dans la deuxième partie, on va parler d’Aşık Veysel qui est l’un des bardes anatoliens les plus connus de la Turquie. Par les poèmes populaires anatoliens de Veysel, on va expliquer comment la mémoire individuelle et la mémoire collective deviennent la mémoire culturelle de Sivas. more...
- Published
- 2022
Catalog
3. Albert Camus’nün Yabancı ve Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam eserlerinde bilinç akışı
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Bilinç akışı,Albert Camus,Yabancı,Yusuf Atılgan,Aylak Adam ,Stream-of-consciousness,Albert Camus,The Stranger,Yusuf Atılgan,The Wanderer ,Literature ,Edebiyat - Abstract
The stream-of-conscious is a postmodern novelnarrative technique in which one's own feelings and thoughts are conveyed throughthe sensibility of the writer directly. The writers who use this techniqueexpress deeply and abstractly how the hero perceives life with the reflectionof consciousness. The most prominent feature of the stream of consciousnesstechnique is that there is no logical connection between thoughts and that itdoes not comply with grammar rules. Thoughts combined with sensory, auditoryand visual connections are instantly expressed. The stream-of-consciousnesstechnique, which is frequently used in modern literary works, conveys theheroes' perception of events and the reflections in their spiritual worlds. Thestream-of-consciousness technique began to manifest itself with Existentialismin the 20th century. The French writer Albert Camus, one of the pioneers ofthis movement and the founder of absurd philosophy (la philosophie d’absurde)specifically conveys the thoughts of his main character Meursault in his workcalled The Stranger through the stream-of-consciousness technique as he does inmost of his works. By this technique, which is frequently used in modernTurkish literature, Yusuf Atılgan expresses the thoughts in the memory of themain character C. of his work named The Wanderer without constructingany logical relationships rather than using the reflection of consciousness. Bycomparatively approaching to the stream-of consciousness technique in Camus’ TheStranger and Atılgan’s The Wanderer, our aim in this study is toidentify the impact of the it on the main characters' thoughts on their internalreckoning and its impact on their conversations. This comparative study focuseson the question of why and how the main characters perform their actions in aprocess. Within the frame of the school of Existentialism, which concentrateson the human being and his/her philosophy of existence, both writers, in theirworks, reveal the alienation of the main characters to the society they livein, their loneliness and the disintegration of those detached from the societyin an individual-oriented understanding and by means of thestream-of-consciousness technique., Bilinç akışı tekniği, kişinin duygu vedüşüncelerinin kendi ağzından, birinci tekil kişi ile yansıtıldığı, postmodernroman anlatım tekniğidir. Bu tekniği kullanan yazarlar, kahramanın bilinçyansımasıyla, hayatı nasıl algıladığını derin ve soyut ifadelerle dilegetirirler. Bilinç akışı tekniğinin en belirgin özelliği, düşünceler arasındamantıksal bir bağ bulunmayışı ve dilbilgisi kurallarına uygunluk olmayışıdır.Düşünceler anlık olarak, duyusal, işitsel ve görsel bağlantılarla birleşerekifade edilir. Modern edebiyat eserlerinde oldukça sık kullanılan bilinç akışıtekniği, kahramanların olayları algılama şeklini ve ruhsal dünyalarındakiyansımalarını aktarır. Bilinç akışı tekniği, XX. yüzyılda Varoluşçuluk(Existentialisme) akımı ile birlikte kendini göstermeye başlar. Bu akımınöncülerinden olan ve Saçma Felsefesinin (la philosophie d’absurde) kurucusuolan Fransız yazar Albert Camus, eserlerinin çoğunda, özellikle Yabancı(L’Etranger) isimli eserinde, ana karakteri Meursault’nun düşüncelerinibilinç akışı tekniği ile aktarır. Modern Türk Edebiyatı’nda sıkça kullanılan buteknik ile Yusuf Atılgan, Aylak Adam isimli eserinde ana karakter C.’ninbelleğindeki düşünceleri, mantıksal bir bağ kurmadan, bilinç yansımasıyla ifadeeder. Bu çalışmada Camus’nün Yabancı ve Atılgan’ın Aylak Adamisimli romanlarında karşılaştırmalı olarak bilinç akışı tekniği ele alınarak,ana karakterlerin kendi iç hesaplaşmalarındaki düşünceleri ve karşılıklıkonuşmaları üzerindeki etkileri belirtilmeye çalışılacaktır. Karşılaştırmalıolarak hazırlanan bu çalışmada, ana karakterlerin eylemlerini neden ve nasılbir süreç içerisinde yaptıkları sorunsalı üzerinde durulacaktır. İnsanınvaroluş felsefesini Varoluşçuluk düşüncesinde belirten her iki yazar da eserlerindekiana karakterlerin içinde yaşadıkları topluma yabancılaşmalarını,yalnızlıklarını, bilinç akışı tekniği ile birey odaklı bir anlayış içinde,toplumdan kopuk bireyin parçalanmışlığını dile getirirler. more...
- Published
- 2019
4. YAŞAR KEMAL’İN AL GÖZÜM SEYREYLE SALİH ROMANININ FRANSIZCA ÇEVİRİSİNDE SEVGİ VE ÖFKE SÖZCÜKLERİNİN KÜLTÜREL AKTARIMI
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Social ,Yaşar Kemal,Al Gözüm Seyreyle Salih,Çeviri eşdeğerliği ,Sosyal - Abstract
Toplum ve insan gerçekliğini derinlemesine araştıranYaşar Kemal, romanlarında Türk kültürünün elçisi olarak görülür. Yazar,yaşadığı ve tanıklık ettiği olaylardan hareketle Çukurova’yı ve Çukurovainsanını anlatır. Al Gözüm Seyreyle Salih,konusunu Çukurova’dan almayan, az sayıda romanlarından biridir. Yaşar Kemal buromanında, 1970’li yılların sahil kasabasında yaşayan balıkçıların, bez dokuyankadınların ve kanadı kırık bir martıya yardım etmeye çalışan on iki yaşında birçocuk olan Salih’in dünyasından bahseder. Yazarın bu eserini Fransızcayaçeviren Münevver Andaç, Türk toplumu ve Fransız toplumu arasında, kültürel birköprü oluşturur.Bu çalışmamızda, Münevver Andaç tarafından Salih L’émerveillé olarak çevrilen, YaşarKemal’in Al Gözüm Seyreyle Salihromanındaki sevgi ve öfke sözcüklerinin kültürel aktarımlarının nasıl yapıldığıele alınacaktır. Karadeniz sahil kasabasında yaşayan insanların sevgi ve öfkesözcükleri, Danica Seleskovitch ve Marianne Lederer tarafından geliştirilenYorumlayıcı Anlam Kuramına göre incelenecek, Türk kültüründeki bu sevgi ve öfkesözcüklerinin kültürel anlamıyla hedef kültüre nasıl aktarıldığıtartışılacaktır. more...
- Published
- 2019
5. VOLTAIRE’İN CANDIDE ESERİNDE ALAYCI NEDENSELLİKLER
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
VOLTAIRE,CANDIDE,ALAY,İYİMSERLİK,KARAMSARLIK,ÇALIŞMA,UMUT - Abstract
Candide, isimsiz biranlatıcı tarafından, üçüncü tekil kişiyle anlatılmış bir öyküdür. Bu eserde,Voltaire, alaycı nedensellik ilişkilerini kurmak için, dil yetisinin tümkaynaklarından yararlanır. Olguların iç mantığını, alaycı gerçekliklebirleştirir. Olaylar arasında özel bağlar kurarak, Voltaire, sebepleri vesonuçları tersine çevirir. İyimserlik, karamsarlık ve toplumsal tabakalararasındaki tutarsızlığı, gözde silahı alay yoluyla gösterir.Voltaire, bu zalim ve saçma dünyada, cennetin var olmadığımgözler önüne serer. Düşündüğünü tersine bir anlatımla söyleme ve yergidenoluşan ustaca karışım, Voltaire'in Candideeserinin çekiciliğini oluşturur. Yazara göre, her şeyin iyi olduğunu söylemeksaçmalıktır. Voltaire, alman filozofu Leibniz'in iyimserlik felsefesine karşıalaycı bir tepki gösterir. Kötülüğün her yerde bulunduğunu, savaş, kölelik,kendini beğenmişlik ve hoşgörüsüzlüğün kötülüğün belirtisi olduğunu gösterir.Voltaire, Candide eserinin sonunda,mutluluğa ulaşmak için, bahçemizi yetiştirmemiz gerektiğini söyleyerek bize birumut iletisi verir. more...
- Published
- 2018
6. YAŞAR KEMAL’İN AL GÖZÜM SEYREYLE SALİH ROMANININ FRANSIZCA ÇEVİRİSİNDE SEVGİ VE ÖFKE SÖZCÜKLERİNİN KÜLTÜREL AKTARIMI.
- Author
-
Özkaya, Emel
- Subjects
- *
STORYTELLING , *GULLS , *ANGER , *FISHERS , *AMBASSADORS - Abstract
Yaşar Kemal, who thoroughly explores society and human reality, is considered an ambassador of the Turkish culture in his novels. The author tells the story of Çukurova and the people of Çukurova from the events he experienced and witnessed. This novel is one of the few novels whose subject is not based on Çukurova. In this novel, the author talks about the world of fishermen living in the seaside town in the 1970s, women weaving sheets and Salih, a twelve-year-old boy trying to help a broken seagull. Münevver Andaç, who translated the author's work into French, forms a cultural bridge between the Turkish and the French societies. This study discusses how the cultural transfers of love and anger are made in the novel “The Saga of a Seagull” by Yaşar Kemal, which is translated as “Salih L’émerveillé” by Münevver Andaç into French. The words of love and anger of the inhabitants of the Black Sea coastal town will be examined according to the Interpretive Theory of Meaning developed by Danica Seleskovitch and Marianne Lederer, and how these words of love and anger in the Turkish culture are transferred to the target culture with their cultural meanings will be discussed. [ABSTRACT FROM AUTHOR] more...
- Published
- 2020
7. Memory in Nathalie Sarraute’s Childhood
- Author
-
ÖZKAYA, Emel, primary
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
8. ATAY VE CAMUS’DE TUTUNAMAYAN YABANCI
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Oğuz Atay,Albert Camus,Tutunamayanlar,Yabancı,Yalnızlık,Ölüm - Abstract
İnsan, toplumsal düzenin kendisini yok etmeye çalıştığını hissettiğinde, kendi iç dünyasında bu düzene karşı bir başkaldırı yaşar. Kişi kimliğini yitirerek, kalabalık bir toplumda kendi yalnızlığını yaşamaya başlar. Varoluşçu felsefenin etkisindeki Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar ve Albert Camus’nün Yabancı romanlarında, Selim ve Meursault, kendilerini anlamsız bir kuşatılmışlık içinde hissederler. Yalnızlık ve çevreyle uyuşmazlık kahramanların yaşantısında önemli yer tutar. Toplumdaki insanların nefretlerini haykırdıkları bir ortamda bulunmak, onları bunaltır. Bu yaşantıyı sürdürmenin anlamsızlığı içinde, kahramanların suskunlukları ve yalnızlığı seçmeleri, bu dünyaya karşı aldıkları bir tavırdır. Atay ve Camus, çağın insanını etkileyen sorunları, klasik roman tekniği dışında bir roman tekniği ile dile getirmişlerdir. Tutunamayanlar, Turgut’un Selim’in intihar haberini almasıyla, Yabancı, Meursault’nun annesinin o gün öldüğünü söylemesiyle başlar. Yaşadıkları çevre artık onlara uygun değildir. Hayatın anlamsızlığı meydana çıkınca Selim intihar eder, Meursault kendini ölüme sürükleyen dava sürecinde, anlaşılamadığı için kendini savunma gayreti içine girmez. Atay’ın romanında, Selim’in bilinçaltı, Doğu ve Batı’nın kültürel kargaşasıyla doludur ve bu kargaşa bir dramla, intiharla sonuçlanır. Camus’nün kahramanı Meursault, kumsalda Arabı niye öldürdüğünün farkında bile değildir. Mahkeme sürecinde kendini savunmaz, ölüme mahkûm edilişini olağan bir süreç gibi karşılar. Meursault, kendisini mahkûm edenler tarafından, Arabı öldürdüğü için değil de, sanki annesinin ölümündeki ilgisizliğinden dolayı suçlu olarak yargılanmıştır. Atay ve Camus, modern şehir yaşantısı içinde, kahramanların yaşadığı yalnızlığı, kalıplaşmış düşüncelere tutunamayan, yabancılaşan bireylerin duygu ve düşüncelerini birey merkezli bakış açısı ile gözler önüne sererler. more...
- Published
- 2016
9. THE INFLUENCE OF OBJECTS IN ALAIN ROBBE-GRILLET’S JEALOUSY
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Arkeoloji ,Alain Robbe-Grillet,Kıskançlık,anlatıcı-koca,nesnelerin etkileri,gözlemlenmiş detaylar,yalnızlık ,Archaeology ,Alain Robbe-Grillet,Jealousy,husband-narrator,the influence of objects,observed details,solitude - Abstract
Alain Robbe-Grillet is a practitioner of agricultural engineering, which leads him to travel a lot. This profession gives him the pleasure of observing the objects and people. He is regarded as both the master and the theorist of the formation the thought of The New Novel. Though the conventional novel gives importance to people, the new novel is accepted as the universe of the objects. Alain Robbe-Grillet’s Jealousy allows us to see this distinct stage. The title of the novel has double meaning, which gives a feeling and an object at the same time. Indeed, the basic theme of this novel is the bitter situation of the husband-narrator who observes his wife’s suspectable behaviours. Throughtout the story, he is not able to know whether his wife cheats him or not. But, the thing which constitutes the novelty of Jealousy is the style of narration of the writer. In this work, everything was told from the point of view of an envious husband-narrator who observed his wife. The writer gives us a conventional scheme consisting of a married women named A, a married man Franck who drops to visit her leaving his own wife Christiane at home alone. Though the narrator is never named throughout the book, we know that he exists by means of his anxieties and obsessions. The suspects of the jealous character justifies the choice of observed details, the form of the scenery., Alain Robbe-Grillet, çok fazla seyahat etmesine neden olan ziraat mühendisliği mesleğini yapar. Bu meslek ona nesneleri ve insanları gözlemleme zevkini verir. Yazar, Yeni Roman’ın gelişipolgunlaşmasında kuramcı ve önde gelen üstadı olarak kabul edilir. Klasik romanın kişileri ön planda tutmasına karşılık, Yeni roman nesnelerin evreni olarak kabul edilir. Alain Robbe-Grillet’nin Kıskançlık isimli eseri bu belirgin aşamayı görmemize olanak sağlar. Romanın başlığında, hem bir duyguyu hem de bir nesneyi belirten çift anlam bulunur. Açıkçası, bu eserin ana konusu karısının tüm şüpheli davranışlarını ortaya koyan anlatıcı-kocanın kıskançlık duygusudur. Anlatı boyunca, karısının onu aldatıp aldatmadığından emin olamaz. Fakat Kıskançlık romanına yenilik katan şey, yazarın anlatı yöntemidir. Bu eserde her şey, karısı A.’yı gözlemleyen kıskanç anlatıcı-kocanın bakış açısından betimlenir. Yazar bize geleneksel bir tablo sunar, ki bu tablo evli bir kadın olan A.’dan, karısı Christiane’ı evde bırakarak düzenli bir şekilde onu ziyarete gelen evli erkek Franck’tan ve her şeyi gözlemleyen anlatıcı-kocadan oluşur. Kitap boyunca anlatıcının adının söylenmemesine rağmen, sıkıntıları ve kaygılarıyla onun var olduğunu anlarız. Kıskanç kişinin şüpheleri, görünümün düzenini, gözlemlenmiş detayların seçimini gizli bir şekilde doğrular. more...
- Published
- 2016
10. L’OBSESSION DE L’ART DANS L’OEUVRE D’EMILE ZOLA
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Arkeoloji ,Archaeology ,Zola,naturalisme,milieu,hérédité,passion,art,obsession ,Zola,doğalcılık,ortam,soyaçekim,tutku,sanat,saplantı - Abstract
Başarının sıkıntısı insanı dayanılmaz fiziksel ve ahlaki acı içine sokar. İnsan mutlu ve başarılı bir hayat sürdürmek için önleyici tedbirler almak zorundadır. Fakat bunları abartmamak gerekir. İnsan tutkusunu abartmaya başladığında hayat onu rahatsız etmeye başlar. Sanat eserinin güzelliği yaratıcı gücünü göstermektedir. Sanatçının yaşam sıcaklığı duygularını ifade eder. İnsan gerçek sevgisinin kökeninde bulunan duyguları yansıtır. Bu sevgi bazen devamlı, güçlü ve sürekli bir eğilim gibi ortaya çıktığında saplantı haline dönüşebilir. XIX. yüzyılda resim sanatı sanatçılar için bir tutkuydu. Onlara göre, başarı ancak tutkuyla elde edilir. Claude Lantier, Zola’nın Eser’inde Gervaise Macquart’ın oğlu ve Meyhane’de Auguste Lantier’nin oğlu, tutkulu bir sanatçıdır. Asla sanatından tatmin olmuyor. Açık Hava (Plein Air) isimli tablosundan yeni bir sanat akımı doğar. Christine’nin sevgisine rağmen, arkadaşlarının yardımıyla Claude sanat tutkusu dolu olan birisi olarak hayatına devam eder. Ölen çocuğunun portresi kayıtsızlığını belirler. Ve Claude tamamlanmamış tablonun önünde kendini asar., L’angoisse de la réussite met l’homme à la souffrance physique ou morale intolérable. L’homme doit prendre des mesures préventives pour mener une vie heureuse et réussie, mais il ne faut pas les exagérer. Quand l’homme exagère sa passion, la vie commence à le déranger. La beauté de l’œuvre d’art montre la puissance créatrice, la chaleur de vie de l’artiste qui a la passion d’exprimer ses sentiments. L’être humain reflète ses sentiments dont l’origine se trouve dans un véritable amour. Cet amour peut se transformer parfois en obsession quand il apparaît comme une inclination puissante et durable. Au XIXème siècle, la peinture était une passion pour les artistes. Selon eux, la réussite ne s’obtient que passionnément. Dans L’œuvre de Zola, Claude Lantier, fils de Gervaise Macquart et d’Auguste Lantier dans L’Assommoir, est un peintre passionné. Il ne se contente jamais de son art. Une nouvelle école naît de son tableau intitulé Plein Air. En dépit de l’amour de Christine, les aides de ses camarades, Claude mène une vie pleine de la passion de l’art. Le portrait de son enfant mort détermine son indifférence. Et Claude se pend devant le tableau inachevé. more...
- Published
- 2016
11. Hugo'nun Sefiller'inde Yapay Cehennem
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Victor Hugo,Sefiller,Toplumsal Kurallar,Adalet Sistemi,Bilgisizlik,Yoksulluk,Yapay Cehennem - Abstract
Victor Hugo’nun ünlü romanı Sefiller, çok geniş bir çerçeve içinde, toplum hayatının gerçekçi sahnelerini, insan ruhunun en derin duygularıyla birleştiren büyük bir edebî anıttır. Acılarla dolu karanlık bir dünyadan uzaklaşıp, özgür ve aydınlık bir dünyaya kavuşmak isteyen zavallı insanların öyküsüdür. Hugo, içinde yaşadığı yüzyılın toplumsal kuralları ve yasalarının yarattığı sorunları, yapay bir cehennem imgesiyle tasvir ederek betimler. Romantizmin öncüsü olan yazar, yeryüzündeki bilgisizlik ve yoksulluk yüzünden erkeğin alçalmasını, kadının ve çocuğun yeteneklerinin yok olmasını, kalp sızlatıcı sahneleri kendi anlatım tarzıyla destekleyerek mükemmel bir sanat eseri yaratır. Yazar, dönemin haksız adalet sistemi ve politik hayatını, yaşanmış cehennemî acılar olarak görür. Hugo’ya göre, devlet yönetiminin toplumsal, siyasi ve ekonomik haksızlıkları olduğu sürece, yeryüzünde insanların acıları da var olacaktır. more...
- Published
- 2015
12. Time and Space in Butor’s Modification
- Author
-
Özkaya, Emel, primary
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
13. L’Analyse du Temps et de L’Espace dans La Curée de Zola
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Zola,Rougon-Macquart serisi,Tazı Payı,zaman,mekân - Abstract
Zola divise la série des Rougon-Macquart en plusieurs parties qui se composent des commerçants, de la bourgeoisie, des putains, des meurtriers, des prêtres et des artistes. Selon l’écrivain, les sciences doivent être présentées quelque part comme une voix générale de l’œuvre. Le schéma dessine les grandes lignes d’une ethnographie de la société moderne. Le seul de ces mondes occupe la quasi-totalité d’un roman. L’auteur parle du peuple dans L’Assommoir, de la bourgeoisie dans La Curée, des commerçants dans Le Ventre de Paris, des prêtres dans La Faute de l’abbé Mouret et des scientifiques dans Le Docteur Pascal. Le temps et l’espace dans les œuvres de Zola constituent les principaux facteurs de la structure. Dans La Curée qui est le deuxième roman de la série des Rougon-Macquart, le temps et l’espace apparaissent comme des éléments actifs du grand jeu qui se joue entre les ambitions et les désirs des personnages. more...
- Published
- 2013
14. L’İmportance des Objets dans Madame Bovary et dans L’Éducation Sentimentale de Flaubert
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Flaubert,Madame Bovary,Duygusal Eğitim,nesneler,olumlu,olumsuz ve ruhsal etkileri - Abstract
Edebi eserlerde, temel kahramanların hayatını, değişimlerini, işlerini ve duygularını ifade etmede nesneler belirgin bir işleve sahiptir. Flaubert’in Madame Bovary ve Duygusal Eğitim’inde, bir ruha sahip olan nesneler, temel kahramanların farklı özelliklerini ve hatta hayatlarının en küçük ayrıntılarını belirtmeye olanak sağlar. Nesnelerin belirgin işlevi, kişileri kendilerine çekmekten ibaret olan bir yönteme göre çalışır. Kişilerin mutluluk ve acılarına ortak olan bu nesneler, intihar ve yıkımların dünyasında yaşanan felaketlerin, dolaysız tanıklarıdır. more...
- Published
- 2012
15. The obsession of the art in Emile Zola's Work
- Author
-
Özkaya, Emel
- Subjects
Doğalcılık ,Soyaçekim ,Emile Zola ,Naturalisme ,Sanat ,Heredite ,Art - Abstract
URL: http://sefad.selcuk.edu.tr/sefad/article/view/57, Başarının sıkıntısı insanı dayanılmaz fiziksel ve ahlaki acı içine sokar. İnsan mutlu ve başarılı bir hayat sürdürmek için önleyici tedbirler almak zorundadır. Fakat bunları abartmamak gerekir. İnsan tutkusunu abartmaya başladığında hayat onu rahatsız etmeye baslar. Sanat eserinin güzelliği yaratıcı gücünü göstermektedir. Sanatçının yasam sıcaklığı duygularını ifade eder. İnsan gerçek sevgisinin kökeninde bulunan duyguları yansıtır. Bu sevgi bazen devamlı, güçlü ve sürekli bir eğilim gibi ortaya çıktığında saplantı haline dönüşebilir. XIX. yüzyılda resim sanatı sanatçılar için bir tutkuydu. Onlara göre, başarı ancak tutkuyla elde edilir. Claude Lantier, Zola’nın Eser’inde Gervaise Macquart’ın oğlu ve Meyhane’de Auguste Lantier’nin oğlu, tutkulu bir sanatçıdır. Asla sanatından tatmin olmuyor. Açık Hava (Plein Air) isimli tablosundan yeni bir sanat akımı doğar. Christine’nin sevgisine rağmen, arkadaşlarının yardımıyla Claude sanat tutkusu dolu olan birisi olarak hayatına devam eder. Ölen çocuğunun portresi kayıtsızlığını belirler. Ve Claude tamamlanmamış tablonun önünde kendini asar., L’angoisse de la réussite met l’homme à la souffrance physique ou morale intolérable. L’homme doit prendre des mesures préventives pour mener une vie heureuse et réussie, mais il ne faut pas les exagérer. Quand l’homme exagère sa passion, la vie commence à le déranger. La beauté de l’oeuvre d’art montre la puissance créatrice, la chaleur de vie de l’artiste qui a la passion d’exprimer ses sentiments. L’être humain reflète ses sentiments dont l’origine se trouve dans un véritable amour. Cet amour peut se transformer parfois en obsession quand il apparaît comme une inclination puissante et durable. Au XIXème siècle, la peinture était une passion pour les artistes. Selon eux, la réussite ne s’obtient que passionnément. Dans L’oeuvre de Zola, Claude Lantier, fils de Gervaise Macquart et d’Auguste Lantier dans L’Assommoir, est un peintre passionné. Il ne se contente jamais de son art. Une nouvelle école naît de son tableau intitulé Plein Air. En dépit de l’amour de Christine, les aides de ses camarades, Claude mène une vie pleine de la passion de l’art. Le portrait de son enfant mort détermine son indifférence. Et Claude se pend devant le tableau inachevé. more...
- Published
- 2012
16. Frédéric Moreau de Flaubert et Julien Sorel de Stendhal Sont-İls Arrivistes?
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Subjects
Duygusal Eğitim,Flaubert,Kırmızı ve Siyah,Stendhal,başarıya ulaşma tutkusu - Abstract
Flaubert ve Stendhal, eserlerinde hayatın gerçek yansımasını bize sunarlar. Flaubert’in Duygusal Eğitim’i ile Stendhal’in Kırmızı ve Siyah’ı bir gerçekliğin romanlarıdır. Flaubert, Duygusal Eğitim’de 1840-1851 arasındaki çalkantılı yılları şubat ayaklanmaları’nı, monarşi kaygısını özetliyor. Bu eserin kahramanı olan Frédéric Moreau, Stendhal’in Julien’i gibi, toplumda yükselme çabası olan tutkulu bir gençtir. Her iki yazar da, eserlerinde başarıya ulaşmak için kahramanların çabalarını gerçek gözlemlerle ortaya koyuyorlar. Anahtar kelimeler: Duygusal Eğitim, Flaubert, Kırmızı ve Siyah, Stendhal, başarıya ulaşma tutkusu. Flaubert and Stendhal we show in their works the discovery of the realities of the life. Sentimental Education and The Red and Black are the novels of a reality. Flaubert in Sentimental Education summarizes the years of turmoil between 1840 and 1851, and the concern of the rebellion of February from June through December which came into existence with the aim of removing the monarchy. The writer reflects the generation of that time in this book. The hero of the novel, Frederic Moreau, like Stendhal’s Julien, is a passionate young man with the desire of advancing in the society. In both of the works, the writers reflect these heroes’s trial of gaining a good place in the society., Flaubert ve Stendhal, eserlerinde hayatın gerçek yansımasını bize sunarlar. Flaubert’in Duygusal Eğitim’i ile Stendhal’in Kırmızı ve Siyah’ı bir gerçekliğin romanlarıdır. Flaubert, Duygusal Eğitim’de 1840-1851 arasındaki çalkantılı yılları şubat ayaklanmaları’nı, monarşi kaygısını özetliyor. Bu eserin kahramanı olan Frédéric Moreau, Stendhal’in Julien’i gibi, toplumda yükselme çabası olan tutkulu bir gençtir. Her iki yazar da, eserlerinde başarıya ulaşmak için kahramanların çabalarını gerçek gözlemlerle ortaya koyuyorlar more...
- Published
- 2011
17. Alain Robbe-Grillet'nin kıskanlık eserinde nesnelerin etkileri
- Author
-
Özkaya, Emel
- Subjects
Alain Robbe-Grillet ,Jealousy ,Yalnızlık ,Observed details ,Kıskançlık ,The influence of objects ,Solitude ,Gözlemlenmiş detaylar ,Nesnelerin etkileri - Abstract
URL: http://sefad.selcuk.edu.tr/sefad/article/view/87, Alain Robbe-Grillet, çok fazla seyahat etmesine neden olan ziraat mühendisliği mesleğini yapar. Bu meslek ona nesneleri ve insanları gözlemleme zevkini verir. Yazar, Yeni Roman’ın gelişip olgunlaşmasında kuramcı ve önde gelen üstadı olarak kabul edilir. Klasik romanın kişileri ön planda tutmasına karsılık, Yeni roman nesnelerin evreni olarak kabul edilir. Alain Robbe-Grillet’nin Kıskançlık isimli eseri bu belirgin aşamayı görmemize olanak sağlar. Romanın başlığında, hem bir duyguyu hem de bir nesneyi belirten çift anlam bulunur. Açıkçası, bu eserin ana konusu karısının tüm şüpheli davranışlarını ortaya koyan anlatıcı-kocanın kıskançlık duygusudur. Anlatı boyunca, karısının onu aldatıp aldatmadığından emin olamaz. Fakat Kıskançlık romanına yenilik katan şey, yazarın anlatı yöntemidir. Bu eserde her şey, karısı A.’yı gözlemleyen kıskanç anlatıcı-kocanın bakış açısından betimlenir. Yazar bize geleneksel bir tablo sunar, ki bu tablo evli bir kadın olan A.’dan, karısı Christiane’ı evde bırakarak düzenli bir şekilde onu ziyarete gelen evli erkek Franck’tan ve her şeyi gözlemleyen anlatıcı-kocadan oluşur. Kitap boyunca anlatıcının adının söylenmemesine rağmen, sıkıntıları ve kaygılarıyla onun var olduğunu anlarız. Kıskanç kisinin şüpheleri, görünümün düzenini, gözlemlenmiş detayların seçimini gizli bir şekilde doğrular., Alain Robbe-Grillet is a practitioner of agricultural engineering, which leads him to travel a lot. This profession gives him the pleasure of observing the objects and people. He is regarded as both the master and the theorist of the formation the thought of The New Novel. Though the conventional novel gives importance to people, the new novel is accepted as the universe of the objects. Alain Robbe-Grillet’s Jealousy allows us to see this distinct stage. The title of the novel has double meaning, which gives a feeling and an object at the same time. Indeed, the basic theme of this novel is the bitter situation of the husband-narrator who observes his wife’s suspectable behaviours. Throughtout the story, he is not able to know whether his wife cheats him or not. But, the thing which constitutes the novelty of Jealousy is the style of narration of the writer. In this work, everything was told from the point of view of an envious husband-narrator who observed his wife. The writer gives us a conventional scheme consisting of a married women named A, a married man Franck who drops to visit her leaving his own wife Christiane at home alone. Though the narrator is never named throughout the book, we know that he exists by means of his anxieties and obsessions. The suspects of the jealous character justifies the choice of observed details, the form of the scenery. more...
- Published
- 2011
18. BUTOR'UN DEĞİŞME ROMANINDA ZAMAN VE MEKÂN.
- Author
-
ÖZKAYA, Emel
- Abstract
Stendhal, theRed and Black of your novel is a long way along roamed mirror. Butor's novel Change also, Leon Delmont reflecting mirror the flow of internal conversations and of consciousness. The Narrator, the reader also to include the novel unlike the traditional novel, refers to himself in the second person plural. In the book, apart from the usual depiction of views of items, are portrayed in different perspective. Basic place, Paris-Rome is the third location of the train between cars. Allocated to three in the works, each with their own, consists of three basic parts. Train cars started in the ending consists of about twenty two hours duration of fiction. Technological and scientific developments of the modern age, leads to change of the rules of the traditional novel. Marcel Proust, Alain-Robbe Grillet, many authors such as Michel Butor, Henri Bergson inspired the philosophy of time, new methods of expression. In the novel, Bergson's venue Change butor functionality remains in the domain of philosophy that creates time. Stream of consciousness is directly proportional with the events revived in memory space. At the end of each chapter, Leon out of the wagon, seated at the beginning of the section that follows the Delmont back where. In this work the philosophy of Bergson's time-space Butor, making clear a literary monument. For this purpose, author, time, space, consciousness, reality, history, memories and future reveals the different meaning of the concepts, such as connections. [ABSTRACT FROM AUTHOR] more...
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
19. L' Analyse des procedes narratifs dans le Rouge et le Noir et dans la Chartreuse de Parme de Stendhal
- Author
-
Özkaya, Emel, Yaşar, A. Necmi, Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı, Yaşar, Ahmet Necmi, and Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Red and Black ,Parma Monastery ,Fransız Dili ve Edebiyatı ,Stendhal ,Novel ,French Linguistics and Literature ,Narrative techniques - Abstract
ÖZET STENDHAL'İN KIRMIZI VE SİYAH İLE PARMA MANASTERI'NDA ANLATI TEKNİKLERİNİN ÇÖZÜMLEMESİ Emel ÖZKAYA Doktora Tezi, Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı Danışman : Prof. Dr. A. Necmi YAŞAR Eylül, 2002, 190 Sayfa Stendhal'in iki büyük romanı, Kırmızı ve Siyah ve Parma Manastırı, üç farklı anlatım biçimiyle yazılmış olmaları bakımından ayrı bir önem taşır. Anlatıcının bakış açısı, kahramanların iç konuşmaları ve yazar müdahalelerinden oluşan bu üçlü teknikte, Stendhal kendine özgü edebi bir yaklaşım geliştirir. Kelimeler, cümleler ve olaylar bu biçimsel çeşitlilik ve derinlikle apayrı bir anlam kazanır. Söz konusu iki romanın anlatı tekniklerinin analizinde, Gerard Genette tarafından ortaya atılan anlatıbilimsel ele alış biçimini izledik. Bu ele alış biçiminin, dilbilimsel konularıyla ilgilenmedik. Romanın temel biçimlerini sunmak için, bakış açısını, anlatıcının kimliğini, zamansal ilişkileri ve kişileri ortaya koyan ikinci yöntemi tercih ettik. Anlatıcının bakış açısı, söyleme biçimi ve zamanı olayların ritmini düzenler. Kişiler üzerindeki eleştirmeli açıklamalarını ve yargılarını açığa vuran anlatıcı, okuyucuya olayların gerçekliğinden ipuçları sunar. Olaylar arasında kurduğu bağlantılar sayesinde, okuyucuya inanılabilir bir ortam hazırlar. Zaman zaman olaya müdahale eden anlatıcı, okuyucuyu da olayın içine çeker. Stendhal'in anlatı tekniği ruhbilim ile iç içe girer. Yazar kendi ruh çözümünü kişilerin iç konuşmalarına uygular, fakat okuyucunun dünyayı kendi gözleriyle görmesini istemez, zira her okuyucunun kendi bakış açısına sahip olması gerekir. Bakış açımız bizim kişiliğimizi belirler. Öykünün ortasındaki bu iç konuşma yeniliği Stendhal 'e özgüdür.Ill Kırmızı ve Siyah ile Parma Manastın, bir yaşam mücadelesini yansıtır. Ruhbilimsel çözümleme, anlaşılması güç olayları ayırdetmeye olanak sağlar. Bu iki eser, bakış açısının, iç konuşmaların ve ruhbilimsel karakterlerin yer almasıyla çağdaş eserler olarak görünürler. Kehanet tekniği, temel kişilerin kaderinin habercisidir. İkinci dereceden kişilere uygulanmış, ikileme tekniği çekici bir hava yaratır. Kişilerin karakterlerinin incelenmesi, Stendhal'in çağının toplumunu tanımaya olanak sağlar. Parma Manastın'nın sonunda bulunan `Az sayıda mutlu azınlığa` yazısı, Stendhal tarafından kitabının onu anlayabilecek çok az sayıda duygulu okuyucuya hitap ettiğini vurgulamak için tercih edilmiş bir semboldür. Fakat, günümüzde, bir avuç mutlu azınlık, mutlu çoğunluğa dönüşmüştür. Anahtar Kelimeler: Kırmızı ve Siyah, Parma Manastın, bakış açısı, anlatıcı, kişiler IV RESUME L' ANALYSE DES PROCEDES NARRATIFS DANS LE ROUGE ET LE NOIR ET DANS LA CHARTREUSE DE PARME DE STENDHAL Emel ÖZKAYA These de Doctorat, Departement de 1'Enseignement de la Langue Française Directeur de These : Prof. Dr. A. Necmi YAŞAR Septembre, 2002, 190 Pages Les deux grands romans de Stendhal, Le Rouge et le Noir et La Chartreuse de Panne prennent une autre importance au point de vue d'etre ecrites par de trois differentes façons. Stendhal developpe une approche litteraire propre â lui dans cette triple-technique constituee du point de vue du narrateur, des monologues interieurs et des interventions d'auteur. Les mots, les phrases et les evenements gagnent un tout autre sens dans la profondeur et la diversite stylistiques. Dans 1' analyse des precedes narratifs des deux romans susmentionnes, nous avons suivi l'approche narratologique inventee par Gerard Genette. Nous ne nous sommes pas interesses aux objets linguistiques de cette approche. Pour presenter des formes de base du roman, nous avons prefere la deuxieme demarche qui presente le point de vue, l'identite du narrateur, les relations temporelles et les personnages. Le point de vue du narrateur, la maniere et le temps de dire organisent le rythme des evenements. Le narrateur expliquant ses commentaires et ses jugements sur les personnages informe le lecteur de la realite des evenements. En se mettant en relation avec les evenements, il guide le lecteur et prepare une atmosphere croyable. Le narrateur, en intervenant de temps en temps dans Fevenement, impose au lecteur d'y intervenir. Dans Le Rouge et le Noir et dans La Chartreuse de Parme, le procede narratif de Stendhal interfere avec la psychologie. L'auteur applique sa propre psychanalyse auxmonologues interieurs des personnages, mais il n' invite pas le lecteur â voir le monde par ses propres yeux, car chaque lecteur doit posseder un propre point de vue. Notre point de vue determine notre presence, nötre personnalite. Cette nouveaute du discours interieur au milieu du recit est propre a Stendhal. Le Rouge et le Noir et La Chartreuse de Panne refletent une lutte pour la vie. L'analyse psychologique des personnages permet de distinguer les evenements compliques. Ces deux oeuvres apparaissent des oeuvres modernes par la mise en place du point de vue, des monologues interieurs et des caracteres psychologiques. Le procede du presage annonce le destin des personnages principaux. Le procede du redoublement applique aux personnages secondares cree une atmosphere charmante. L'etude des caracteres des personnages permet de connaître la society de l'epoque de Stendhal. « To the happy few », cette phrase qui se trouve a la fin de La Chartreuse de Parme est le celebre symbole choisi par Stendhal pour indiquer que son livre ne s'adressait qu'a un petit nombre de lecteurs susceptibles de le comprendre. Mais, de nos jours, une poignee de minorites heureuses, « happy few » s'est transformee en majorite heureuse, « happy many ». Mots-des : Rouge et Noir, Chartreuse de Parme, point de vue, narrateur, personnages 202 more...
- Published
- 2002
20. Le Naturalisme et l'immoralite dans Therese Raquin de Zola
- Author
-
Özkaya, Emel, Nemutlu, Duran, and Batı Dilleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı
- Subjects
Zola, Emile ,Therese Raquin ,Fransız Dili ve Edebiyatı ,19. century ,Naturalism ,French Linguistics and Literature - Abstract
104
- Published
- 1993
21. L'INFLUENCE CREATIVE DE LA MEMOIRE DANS ALBERTINE DISPARUE DE PROUST.
- Author
-
Özkaya, Emel
- Subjects
BOOKS -- Reviews ,VIOLENT deaths ,FICTION - Abstract
Copyright of Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi is the property of University of Cumhuriyet, Faculty of Sciences & Arts and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.) more...
- Published
- 2011
22. Frederic Moreau de Flaubert et Julien Sorel de Stendhal Sont-Šls Arrivistes?
- Author
-
Özkaya, Emel
- Subjects
REALITY ,MONARCHY ,REVOLUTIONS ,AMBITION - Abstract
Copyright of Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi is the property of University of Cumhuriyet, Faculty of Sciences & Arts and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.) more...
- Published
- 2011
23. Le remords dans Thérèse Raquin de Zola
- Author
-
Deniz, Filiz, Özkaya, Emel, and Fransız Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
- Subjects
Zola, Emile ,Literature ,Repentance ,Fransız Dili ve Edebiyatı ,French literature ,Novel ,French Linguistics and Literature - Abstract
Bu çalışmada, doğalcılık akımının öncülerinden Zola'nın Thérèse Raquin adlı romanında, vicdan azabı temasını incelemeye çalıştık. Bu romanda tutkularının peşinden koşan ve sonunda vicdan azabıyla kıvranan kahramanların, ruh hallerini göstermeye çalışacağız. Thérèse Raquin, Emile Zola'nın ilk romanıdır. Zola'nın kariyerinin başlangıcını oluşturan psikolojik ve fizyolojik gözlemlerden oluşan bir romandır. Yazar Thérèse Raquin adlı eserinde kalıtım ve çevre etkisini, romana adını veren Thérèse üzerinden anlatır. Babası bir asker, annesi Cezayirli bir kadın olan Thérèse, küçük yaşta öksüz kalır ve halası tarafından, hastalıklı kuzeni Camille ile birlikte büyütülür. Thérèse Cezayirli annesinden gelen genlerden dolayı canlı sağlıklı bir kızdır. Ama hasta kuzeni Camille ile aynı şartlarda büyür. Bu iki karşıt durum, Thérèse'in psikolojisi üzerine etkileri Zola tarafından romanda titizlikle incelenir. Thérèse'in yaşadığı çatışmalara, damarlarında taşıdığı Cezayirli kanı galip gelir. Bir akşam karşılaştığı eşinin arkadaşı Laurent'la tereddüt etmeden bir ilişki yaşamaya başlar. Thérèse' in iç dünyası, tüm hayatı karmakarışık olur. İki âşık mutluluğu Camille'i öldürerek elde edeceklerine inanırlar. Cinayetten sonra, içgüdülerinin ve tensel arzularının peşinde koşan bu iki insan, mutlu olmak yerine acılar içinde kıvranırlar. Birbirlerini suçlarlar. Her gece yatağa girdiklerinde Camille'in cesedinin aralarına yattığını hissederler. Her gece korkunç hayaletler ve karabasanlar görürler.Üç bölümden oluşan çalışmamızın ilk bölümünde, yazarın yaşamını, eserlerini onun Fransız edebiyatındaki yerini, doğalcılık akımını ve deneysel romanının incelmesini yaptık. İkinci bölümde ise, romandaki önemli karakterlerin özelliklerini yansıtmaya çalıştık. Üçüncü bölümde ise vicdan azabı temasını Camille'in cinayetinden önce ve sonra olarak incelemeye çalıştık. Bu vicdan azabıyla iki yaratığa dönüşen Thérèse ve Laurent'ın daha fazla bu duruma dayanamayarak ölümü tercih etmelerini incelemeye çalıştık.Anahtar Sözcükler: Natüralizm, cinayet, aşk, ahlaksızlık, ihtiras, intihar, Vicdan azabı. In this study, it is aimed to look at the theme of conscience in Thérèse Raquin a novel by Zola who is one of the pioneers of Naturalism. It will be looked at the psychological state of the characters who go after their passions and suffer from guilty conscience at the end. Thérèse Raquin is a novel consisting of psychological and physical observations and forming the beginning of Zola' career. The writer tells the impact of nature and nurture through Thérèse. Thérèse, whose father is a soldier and mother is Algerian, is orphaned at a young age and she is brought up with her diseased cousin Camille by her aunt. Thérèse is a healthy and lively girl due to her mother's genes. However, she grows up under the same conditions with her sick cousin Camille. Effects of these two opposite situations on Thérèse's psychology are examined carefully by Zola in the novel. Thérèse's Algerian side defeat against the conflicts she has. She starts having an affair with her husband's friend Laurent without hesitation when she comes across him one night. The whole life of Thérèse and inner world become mixed up. The lovers believe that they can get the happiness by killing Camille. After the murder, these two people running after their instincts and sensual desires are racked in pain instead of being happy. They blame each other. They feel that Camille's dead body is right there between them whenever they go to bed. They see terrifying ghosts and nightmares every night. In the first part of the study consisting of three sections, writer's life, his works, his importance in French Literature, naturalism and his experimental novel will be examined. In the second part, features of the characters in the novel will be presented. When it comes to the third part, theme of conscience will be discussed as before and after the murder of Camille. How Thérèse and Laurent becoming monsters with this guilty conscience prefer to die as they can't stands this situation any more will be looked at.Keywords: Naturalism, murder, love, immorality, passion, suicide, conscience. 109 more...
- Published
- 2015
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.