Search

Bu çalışma, Türkiye’de küreselleşme ve ekonomik büyümenin çevre üzerindeki etkisini ampirik olarak incelemek için gerçekleştirilmiştir. Çalışmada ayrıca Çevresel Kuznets Eğrisi hipotezinin Türkiye’de güncel olarak geçerli olup olmadığı da araştırılmıştır. Çalışmada, 1970 ile 2019 arasındaki yıllık zaman serisi verileri kullanılarak yeni bir yöntem olan dinamik ARDL simülasyon modeli ile analizler gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda (1) gayri safi yurtiçi hasılada meydana gelen artışların (azalışların) karbondioksit emisyonlarını hem kısa dönemde hem de uzun dönemde artırdığı (azalttığı); (2) gayri safi yurtiçi hasılanın karesinde meydana gelen artışların (azalışların) karbondioksit emisyonlarını hem kısa dönemde hem de uzun dönemde azalttığı (artırdığı); (3) küreselleşmede meydana gelen artışların (azalışların) karbondioksit emisyonlarını sadece uzun dönemde artırdığı (azalttığı); (4) ekonomik büyümenin çevreyi önce olumsuz etkilediği ve daha sonrasında ise çevreyi olumlu etkilediği, dolayısıyla Çevresel Kuznets Eğrisi hipotezinin Türkiye’de güncel olarak geçerli olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlar, politika yapıcıların ekonomik büyümeyi sürdürülebilir bir şekilde artıran ve küreselleşme süreçlerinde çevre dostu politikalar izlemeleri gerektiğini belirtmektedir., This study was carried out to empirically examine the impact of globalization and economic growth on the environment in Turkey. In the study, it was also investigated whether the Environmental Kuznets Curve hypothesis was currently valid or not in Turkey. In the study, analyzes were applied with the novel dynamic ARDL simulation model using annual time series data between 1970 and 2019. The findings showed that (1) increases (decreases) in gross domestic product increased (decrease) carbon dioxide emissions both in the short- and long-run; (2) increases (decreases) in the square of gross domestic product increased (decrease) carbon dioxide emissions both in the short- and long-run; (3) increases (decreases) in globalization increased (decrease) only carbon dioxide emissions in the long-run; (4) economic growth first effected the environment negatively and then positively. Based on these results, it was concluded that the Environmental Kuznets Curve hypothesis was currently valid in Turkey. These results indicate that policymakers should follow policies that increase economic growth in a sustainable way and environmentally friendly policies in globalization processes.

In this study, the impact of the financial development on ecological footprint is investigated for Turkey. In the study, analyses are carried out with the novel dynamic ARDL simulations model using the data of Turkey between 1980 and 2018. Also, the ARDL bounds test is used in the study. According to the ARDL bounds test results, a long-run relationship is determined between financial development and ecological footprint. On the other hand, the dynamic ARDL simulations model results reveal that increases (decreases) in financial development increase (decrease) the ecological footprint both in the short-run and in the long-run. The implication of these findings is that policymakers should follow more environmentally-friendly policies while providing financial development., Bu çalışmada finansal gelişmenin ekolojik ayak izi üzerindeki etkisi Türkiye için araştırılmıştır. Çalışmada, Türkiye’nin 1980 ile 2018 yılları arasındaki verileri kullanılarak güncel bir ekonometrik yöntem olan dinamik ARDL simülasyon modeli ile analizler gerçekleştirilmiştir. Çalışmada ayrıca ARDL sınır testi de kullanılmıştır. ARDL sınır testi sonuçlarına göre finansal gelişme ile ekolojik ayak izi arasında uzun dönemli ilişki belirlenmiştir. Dinamik ARDL simülasyon modeli sonuçları ise finansal gelişmede meydana gelen artışların (azalışların) ekolojik izini hem kısa dönemde hem de uzun dönemde artırdığını (azalttığını) ortaya koymuştur. Bu bulgular, politika yapıcıların finansal gelişmeyi sağlarken daha çevreci politikalar izlemesi gerektiğini belirtmektedir.

Environmental degradation occurs as an important problem that makes its impact felt day by day and affects all of humanity. Increased carbon emissions threaten human life and environmental sustainability. Factors such as industrialization, deforestation, unconscious and excessive use of resources increase environmental degradation. It is envisaged that environmental degradation will be combated in a democratic management approach where strong institutional structures, good governance and freedom of association exist. A democratic system in which freedom of information is established will also increase the environmental awareness of individuals. Increasing environmental awareness will increase environmental quality and reduce environmental degradation. It is aimed in this study to look into the relationship between democracy and environmental degradation. In accordance with the stated purpose, panel data analysis was carried out using data covering the period 2006-2019 in the E-20 countries. The Democracy Index published by The Economist was used as an indicator of democracy, while carbon emissions (metric tons per capita) were used as an indicator of environmental degradation. In addition, control variables such as GDP per capita, foreign direct investments, the share of the urban population in the total population and the ratio of trade openness were included in the study. It has been found as a result of the analysis that environmental degradation decreases as the level of democratization increases in the E-20 countries., Çevresel bozulma, günden güne etkisini hissettiren ve tüm insanlığı etkileyen önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Artan karbon salınımı, insan hayatını ve çevresel sürdürülebilirliği tehdit etmektedir. Sanayileşme, ormansızlaşma, kaynakların bilinçsizce ve aşırı kullanımı gibi faktörler çevresel bozulmayı artırmaktadır. Güçlü kurumsal yapıların, iyi yönetişimin ve örgütlenme özgürlüğünün mevcut olduğu demokratik bir yönetim anlayışında çevresel bozulma ile mücadele edileceği öngörülmektedir. Haber alma özgürlüğünün tesis edildiği demokratik bir sistem, aynı zamanda bireylerin çevresel farkındalıklarını da artıracaktır. Çevresel farkındalıkların artması, çevre kalitesinin artmasını sağlayacak ve çevresel bozulmayı azaltacaktır. Bu çalışmada demokrasi ve çevresel bozulma arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmaktadır. Belirtilen amaç doğrultusunda E-20 ülkelerinde 2006-2019 dönemini kapsayan veriler kullanılarak panel veri analizi yapılmıştır. Demokrasi göstergesi olarak The Economist tarafından yayınlanan Demokrasi Endeksi, çevresel bozulma göstergesi olarak ise karbon emisyonu (kişi başına metrik ton) kullanılmıştır. Ayrıca çalışmaya kişi başına düşen GSYİH, doğrudan yabancı yatırımlar, kentsel nüfusun toplam nüfus içindeki payı ve ticari açıklık oranı gibi kontrol değişkenleri dahil edilmiştir. Yapılan analiz neticesinde E-20 ülkelerinde demokratikleşme düzeyi arttıkça çevresel bozulmanın azaldığı bulgusuna ulaşılmıştır.

Temiz enerji kaynakları olarak da nitelendirilen yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının sürekli olarak arttığı gözlemlenmektedir. Fosil yakıtların çevreye verdiği zararlarla beraber yenilenebilir enerji kaynaklarının öneminin arttığı bilinmektedir. Yenilenebilir enerji tüketiminin artmasının yeni işler ve istihdam alanları oluşturduğu ifade edilse de işsizliği artırabildiği de yapılan araştırmalarda elde edilen bulgularda görülmektedir. Bu çalışmada ASEAN-5 ülkeleri olarak tanınan Singapur, Endonezya, Filipinler, Malezya ve Tayland’da yenilenebilir enerji tüketimi ile işsizlik değişkenleri arasındaki uzun dönemli ilişkinin test edilmesi amaçlanmaktadır. Belirtilen bu amaç kapsamında ASEAN-5 ülkelerine ait 1981-2018 dönemini kapsayan verilerin kullanılmasıyla birlikte panel ARDL analizi uygulanmıştır. Panel ARDL yöntemini uygulamak için uygun tahmincinin tespit edilmesi için Hausman testi yapılmış ve Hausman testi sonucunda PMG tahmincisinin etkin olduğu görülmüştür. PMG tahmincisiyle ulaşılan bulgular ASEAN-5 ülkelerinde yenilenebilir enerji tüketiminin ve işsizlik değişkenlerinin uzun dönemde eşbütünleşik olduğu yönündedir. Hata düzeltme katsayısının negatif olması ve ulaşılan bulgunun istatistiksel olarak anlamlı olması değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkiyi doğrulamaktadır. Uzun dönemde ASEAN-5 ülkelerinde yenilenebilir enerji tüketimi arttıkça işsizlik de artmaktadır.

As stated in the principles of post-normal science, environmental degradation impacts the entire globe and all living things as a global problem concerning everyone. The freedom of press has a vital function in preventing environmental degradation and improving environmental quality. A free press contributes to raising environmental awareness and ensures that action is taken on environmental issues. It is aimed in this study to investigate the impacts of freedom of press on environmental degradation in the Nordic-Baltic Eight (NB-8) countries. Panel data analysis was conducted out in accordance with the stated purpose, using data covering the period 2003-2018 belonging to the Nordic-Baltic Eight countries. The Press Freedom Index published by Reporters Without Borders was used as an indicator of press freedom, and carbon emissions (metric tons per capita) were used as an indicator of environmental degradation. The study also included control variables such as GDP per capita, renewable energy consumption, the share of the urban population in the total population and the trade openness ratio. It has been found as a result of the analysis that as the press freedom index value increases (as press freedom decreases) in the Nordic-Baltic Eight, environmental degradation increases., Çevresel bozulma küresel bir sorun olarak tüm dünyayı ve canlıları etkilemekte ve post normal bilimin esaslarında da yer aldığı gibi herkesi ilgilendirmektedir. Çevresel bozulmanın önlenmesinde ve çevresel kalitenin iyileştirilmesinde basının özgür olmasının önemli bir işlevi bulunmaktadır. Özgür bir basın, çevresel farkındalığın artırılmasına katkıda bulunur ve çevresel konularda harekete geçilmesini sağlar. Bu çalışmada Nordik-Baltık Sekizlisi (NB-8) ülkelerinde basın özgürlüğünün çevresel bozulma üzerine etkilerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Belirtilen amaç doğrultusunda Nordik-Baltık Sekizlisi ülkelerine ait 2003-2018 dönemini kapsayan veriler kullanılarak panel veri analizi yapılmıştır. Basın özgürlüğü göstergesi olarak Reporters Without Borders tarafından yayınlanan Basın Özgürlüğü Endeksi, çevresel bozulma göstergesi olarak ise karbon emisyonu (kişi başına metrik ton) kullanılmıştır. Ayrıca çalışmaya kişi başına düşen GSYİH, yenilenebilir enerji tüketimi, kentsel nüfusun toplam nüfus içindeki payı ve ticari açıklık oranı gibi kontrol değişkenleri dahil edilmiştir. Yapılan analiz neticesinde Nordik-Baltık Sekizlisinde basın özgürlüğü endeks değeri arttıkça (basın özgürlüğü azaldıkça) çevresel bozulmanın arttığı bulgusuna ulaşılmıştır.

The problem of global aging is frequently discussed and researched within the scope of its accompanying economic effects.The effects of population aging on foreign direct investment inflows is another interesting issue in this context.The aim of this study is to investigate the effect of population aging on foreign direct investment inflows.For the stated purpose, balanced panel data analysis was conducted using data covering the period from 1970 to 2019 belonging to Malaysia, Indonesia, Philippines, Singapore and Thailand, known as ASEAN-5 countries.The age dependency ratio (old) and the share of the population aged 65 and over in the total population were used as indicators of population aging.Foreign direct investment (net inflows) is the dependent variable and control variables such as gross fixed capital formation and trade openness are included in the study.As a result of the panel data analysis, it was found that foreign direct investments increased as the population aged in ASEAN-5 countries increased (as the age dependency ratio (old) and the share of the population aged 65 and over increased in the total population)., Küresel yaşlanma problemi, beraberindeki ekonomik etkileri kapsamında sıklıkla tartışılmakta ve araştırma konusu olmaktadır. Nüfusun yaşlanmasının doğrudan yabancı yatırım girişleri üzerine etkileri de bu kapsamda ilgi çekici bir diğer konudur. Bu çalışmanın amacı nüfus yaşlanmasının doğrudan yabancı yatırım girişleri üzerine etkisinin araştırılmasıdır. Belirtilen amaç doğrultusunda ASEAN-5 ülkeleri olarak bilinen Malezya, Endonezya, Filipinler, Singapur ve Tayland’a ait 1970-2019 dönemini kapsayan veriler kullanılarak dengeli panel veri analizi yapılmıştır. Nüfus yaşlılığı göstergeleri olarak yaşlı bağımlılık oranı ve 65 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfus içindeki payı kullanılmıştır. Doğrudan yabancı yatırımlar (net girişler) bağımlı değişken olup çalışmaya gayrisafi sabit sermaye oluşumu ve ticari açıklık oranı gibi kontrol değişkenleri dahil edilmiştir. Yapılan panel veri analizi sonucunda ASEAN-5 ülkelerinde nüfus yaşlılığı arttıkça (yaşlı bağımlılık oranı ve 65 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfus içindeki payı arttıkça) doğrudan yabancı yatırımların arttığı bulgusuna ulaşılmıştır.

Renewable energy is increasing its importance day by day as the damage caused by fossil fuels to the environment has reached significant proportions.Countries are trying to increase their renewable power generation for environmental sustainability. Although the usage areas of renewable energy are increasing, it is also known that it still has a significant cost for countries. It is known that the impact of innovations is important in reducing the costs of using renewable energy, and there is a consensus that renewable power generate will increase as innovations increase. It can be said that innovation will also increase energy efficiency, along with reducing costs.It is thought that the increase in innovations and therefore the increase in renewable power generation will make a significant contribution to reducing environmental pollution.In this study, it is aimed to investigate the effect of innovation on renewable power generation in 21 IEA member countries.The Global Innovation Index was used as an innovation indicator.In the study, where the dependent variable is renewable power generation (terawatt/hour), control variables such as GDP per capita and carbon emissions are also included.Balanced panel data analysis was conducted in the study, in which data from 21 IEA member countries between 2009 and 2019 were used.As a result of the analysis, it was found that innovation increased renewable power generation in 21 IEA member countries., Yenilenebilir enerji, fosil yakıtların çevreye verdiği zararların önemli boyutlara gelmesiyle beraber günden güne önemini artırmaktadır. Ülkeler, çevresel sürdürülebilirlik için yenilenebilir enerji üretimlerini artırma yoluna gitmektedirler. Yenilenebilir enerjinin kullanım alanları artsa da halen ülkeler için önemli bir maliyet içerdiği de bilinmektedir. Yenilenebilir enerjinin kullanımına yönelik maliyetlerin azaltılmasında inovasyonların etkisinin önemli olduğu bilinmekte ve inovasyonlar arttıkça yenilenebilir enerji üretiminin artacağı yönünde bir görüş birliği bulunmaktadır. Maliyetlerin azaltılması ile beraber inovasyonun ayrıca enerji verimliliğini artıracağı söylenebilir. İnovasyonların artması ve dolayısıyla yenilenebilir enerji üretiminin artmasının çevre kirliliğinin azaltılmasına önemli katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Bu çalışmada 21 IEA üyesi ülkede inovasyonun yenilenebilir enerji üretimi üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmaktadır. İnovasyon göstergesi olarak Küresel İnovasyon Endeksi kullanılmıştır. Bağımlı değişkenin yenilenebilir enerji üretimi (terawatt/saat) olduğu çalışmada ayrıca kişi başına düşen GSYİH ve karbon emisyonu gibi kontrol değişkenleri de dahil edilmiştir. 21 IEA ülkesine ait 2009-2019 yılları arası verilerin kullanıldığı çalışmada dengeli panel veri analizi yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda inovasyonun 21 IEA üyesi ülkede yenilenebilir enerji üretimini artırdığı bulgusuna ulaşılmıştır.

Bu çalışmada Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye, Türkmenistan ve Özbekistan Türk Cumhuriyetlerindeki ekonomik büyümenin ve enerji tüketiminin çevresel bozulma üzerindeki etkileri araştırılmaktadır. Çevresel Kuznets Eğrisi (EKC) modeli ile enerji tüketimini de içeren genişletilmiş EKC modeli 1992-2019 dönemi için test edilmiştir. Genel bulgular her iki modelin de Türk Cumhuriyetlerinin oluşturduğu panel grubu için geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre kalkınma sürecinde çevresel bozulmanın uzun dönemde çevresel iyileşmeye dönmesi beklense de çevresel bozulmanın maliyetlerini en aza indirmek için karbon salınımını azaltan enerji politikalarının oluşturulması sürdürülebilir ekonomik büyüme ve çevresel koşullar için gereklidir.

Bu çalışmada, BRICS ülkeleri kapsamında basın özgürlüğünün yolsuzluk ile olan ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Basın özgürlüğü göstergesi olarak Freedom House Basın Özgürlüğü Endeksi, yolsuzluk göstergesi olarak ise Dünya Bankası tarafından yayınlanan Yolsuzluk Kontrol Endeksi kullanılmıştır. Enflasyon oranı, ekonomik özgürlük endeksi, kişi başına düşen GSYİH, kamu harcamalarının GSYİH içerisindeki yeri, İnsani Gelişmişlik Endeksi, kentsel nüfus artış hızı ve ticari açıklık oranı gibi değişkenler de açıklayıcı değişkenler olarak çalışmaya dahil edilmiştir. BRICS ülkelerine ait 2002-2017 yılları arası veriler kullanılarak panel veri analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz sonucunda BRICS ülkelerinde basın özgürlük endeks değeri arttıkça (basın özgürlüğü azaldıkça), yolsuzluk kontrol endeksinin azaldığı (yolsuzlukların arttığı) sonucuna ulaşılmıştır., In this study, it is aimed to investigate the relationship between freedom of press and corruption with BRICS countries. The Freedom House Press Freedom Index was used as an indicator of press freedom and the Corruption Control Index published by the World Bank was used as an indicator of corruption.The study included explanatory variables such as inflation rate, economic freedom index, GDP per capita, public spending in GDP, Human Development Index, urban population growth rate and trade openness ratio. Panel data analysis was carried out using data from BRICS countries between 2002-2017.As a result of the analysis, as the press freedom index value increased (decreasing freedom of press) in BRICS countries, it was concluded that corruption control index decreased (corruption increased).

Ticari dışa açıklık, küreselleşmenin de etkisiyle beraber önem kazanan ve uluslararası ekonomiye entegre olmayı ifade eden, toplumsal refahın gerçekleştirilmesine katkıda bulunan önemli bir kavram olarak nitelendirilmektedir. Bu çalışmada ticari dışa açıklığın refah göstergelerinden insani gelişmişlik üzerine olan etkisinin V4 Ülkeleri kapsamında araştırılması amaçlanmaktadır. Çalışmada 1995- 2014 dönemine ait veriler kullanılarak dengeli panel veri analizi gerçekleştirilmiştir. Analizde bağımlı değişken olarak UNDP tarafından yayınlanan İnsani Gelişme Endeksi ve bağımsız değişkenlerden ticari açıklık göstergesi olarak ticari dışa açıklık oranı (ihracat+ithalat/GSYİH ) kullanılmıştır. Ayrıca kamu sağlık harcamalarının GSYİH içindeki payı, kamu eğitim harcamalarının GSYİH içindeki payı, enflasyon oranı, doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ekonomik büyüme oranı ve nüfus artışı gibi açıklayıc ı değişkenler de analize dahil edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda V4 ülkeleri olarak nitelendirilen Çekya, Polonya, Slovakya ve Macaristan’da ticari dışa açıklığın insani gelişmişliği pozitif y önde etkilediği bulgusuna ulaşılmıştır. Trade openness is considered as an important concept that contributes to the realization of social welfare, which gains importance with the impact of globalization and expresses integration with the international economy. In this study, it is aimed to investigate the effect of trade openness on welfare indicators on human development within V4 Countries. In this study, balanced panel data analysis was performed by using the data of 1995-2014 period. In the analysis, the Human Development Index published by UNDP was used as the dependent variable and the trade openness ratio (export + import / GDP) was used as an indicator of trade openness from independent variables. In addition, explanatory variables such as the share of public health expenditures in GDP, the share of public education expenditures in GDP, inflation rate, foreign direct investment, economic growth rate and population growth were also included in the analysis. As a result of the analysis, it was found that trade openness affects huma n development positively in Czech, Poland, Slovakia and Hungary, which are defined as V4 countries.

Universities are considered as important institutions that contribute to the accumulation of humancapitalandthusenablethemtocompetewithothercountries.However, universities provide economic advantages to the region sorcities where they are locatedand can support the development of those cities orregions. It is seen that especially the expenses of university students are important in this context.Inthisstudy, it is aimed to investigate the economic contributions of Suluova Vocational School of Amasya University to Suluova district. To this end, a face-to-face survey was conducted with 124 students studying at Suluova Vocational School. The average monthly income of Suluova Vocational School students was determined as 532,66 TL and the average monthly expenditure of these students was determined as 484,23 TL. As a result, it was revealed that Suluova Vocational School students made a contribution to Suluova district economy in the amount of 3.800.237,04 TL during 2017-2018 academic year., Üniversiteler, ülkelerin beşeri sermaye birikimine katkı sağlayan ve böylelikle diğer ülkelerle rekabet edebilmesine olanak tanıyan önemli kurumlar olarak nitelendirilmektedir. Bununla beraber üniversiteler, bulundukları bölgelere veya kentlere ekonomik yönden avantaj sağlamakta ve o kentlerin veya bölgelerin gelişimine destek olabilmektedir. Özellikle üniversite öğrencilerinin harcamalarının bu kapsamda önem arz ettiği görülmektedir.Çalışmada Amasya Üniversitesi Suluova Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin Suluova ilçesine ekonomik katkılarının araştırılması amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda Suluova Meslek Yüksekokulu’nda öğrenim gören 124 öğrenciyle yüz yüze anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Suluova Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin aylık ortalama geliri 532,66 TL olarak belirlenmiş ve yine bu öğrencilerin aylık ortalama harcama tutarı 484,23 TL olarak tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgular doğrultusunda Suluova Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin 2017-2018 eğitim-öğretim dönemi boyunca Suluova ilçe ekonomisine 3.800.237,04 TL ‘lik bir katkı sağladıkları ortaya koyulmuştur.

The aim of this study is to determine the effects of globalization on life expectancy at birth as an indicator of health and welfare within the Eagles Countries. For this purpose, balanced panel data analysis was performed by using the data of the Eagles Countries covering the period of 1990-2017. KOF Globalization Index was used as an indicator of globalization and as an independent variable. Life expectancy at birth is dependent variable, and explanatory variables such as GDP per capita, urbanization rate and gross capital formation were added to the study. The results of the study indicate that globalization positively affects life expectancy in Eagles Countries., Bu çalışmanın amacı küreselleşmenin bir sağlık ve refah göstergesi olarak doğuşta yaşam beklentisi üzerine etkilerinin Eagles Ülkeleri kapsamında saptanmasıdır. Belirtilen amaç doğrultusunda Eagles Ülkelerine ait 1990-2017 dönemini kapsayan veriler kullanılarak dengeli panel veri analizi gerçekleştirilmiştir. Küreselleşme göstergesi ve bağımsız değişken olarak KOF Küreselleşme Endeksi kullanılmıştır. Doğuşta yaşam beklentisi bağımlı değişken olup aynı zamanda çalışmaya kişi başına düşen GSYİH, kentleşme oranı ve gayrisafi sermaye oluşumu gibi açıklayıcı değişkenler eklenmiştir. Çalışmada ulaşılan sonuçlar Eagles Ülkeleri’nde küreselleşmenin yaşam beklentisini olumlu etkilediği yönündedir.

Küreselleşme ile teknoloji transferleri yaygınlaşmakta ve bilgi iletişim teknolojileri ülkelerin teknoloji açıklarını kapatabilmekte yardımcı olabilmektedir. Bilgi ekonomisi çerçevesinde internetin insan hayatının önemli bileşenlerinden birisi haline geldiği görülmektedir. Bilgiye ulaşımı kolaylaştıran internetin aynı zamanda iktisadi değişkenlerle olan ilişkisi de bilinmektedir. Bu çalışmada yükselen piyasa ekonomileri olarak nitelendirilen 21 ülkede internet kullanımının ekonomik büyüme üzerine olan etkisinin araştırılması amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda 21 ülkeye ait 1995-2017 dönemine ait veriler kullanılarak panel veri analizi gerçekleştirilmiştir. İnternet kullanım göstergesi olarak “internet kullanıcı sayısı /nüfus” , ekonomik büyüme göstergesi olarak ise “kişi başına gayri safi yurt içi hâsıla artışı” alınmıştır. Çalışmaya ayrıca enflasyon oranı, kamu harcamalarının GSYİH’ya oranı ve gayrisafi sermaye oluşumu gibi kontrol değişkenleri eklenmiştir. Çalışmada elde edilen bulgular yükselen piyasa ekonomilerinde analiz edilen veri aralığında internet kullanımının ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediği yönündedir. Ulaşılan sonuçlar literatürde elde edilen sonuçlarla uyumlu olup incelenen ülkelerde Solow’un Üretkenlik Paradoksu’nun geçerli olduğunu göstermektedir.

The relationship between trade openness and inflation is an important field of study that is frequently studied by researchers.According to the hypothesis, which is prominent in these studies and is called as the Romer hypothesis, inflation rates will decrease as commercial openness increases in small and open countries.In this study, defined as the Next 11 countries are Bangladesh, Indonesia, the Philippines, South Korea, Iran, Mexico, Egypt, Nigeria, Pakistan, Turkey and Vietnam aims to determine the relationship between the trade openness and inflation rate.Panel ARDL analysis was performed by using the data of 1996-2018 for the specified countries in line with the specified purpose.The results of the study show that, in contrast to the Romer Hypothesis, trade openness in Next 11 countries increases inflation.There was a positive relationship between trade openness and inflation variables both in the short term and long term.The fact that the error correction coefficient reached is negative and statistically significant confirms the long-term cointegration relationship between the variables of trade openness and inflation rate., Ticari dışa açıklık ile enflasyon arasındaki ilişki araştırmacılar tarafından sıklıkla incelenen önemli bir çalışma alanıdır. Bu çalışmalar içerisinde öne çıkan ve Romer hipotezi olarak nitelendirilen hipoteze göre küçük ve dışa açık ülkelerde ticari dışa açıklık arttıkça enflasyon oranları azalacaktır. Bu çalışmada Next 11 olarak tanımlanan Bangladeş, Endonezya, Filipinler, Güney Kore, İran, Meksika, Mısır, Nijerya, Pakistan, Türkiye ve Vietnam’da ticari dışa açıklık ile enflasyon oranı arasındaki ilişkinin test edilmesi amaçlanmaktadır. Belirlenen amaç doğrultusunda belirtilen ülkelere ait 1996-2018 yıllarına ait veriler kullanılarak panel ARDL analizi gerçekleştirilmiştir. Panel ARDL analizi kapsamında uygun tahminciyi belirlemek adına Hausman testinden yararlanılmış ve PMG tahmincisi tercih edilmiştir. Ulaşılan sonuçlar, Romer Hipotezi’nin aksine Next 11 ülkelerinde ticari dışa açıklığın enflasyonu artırdığını ortaya koymaktadır. Ticari dışa açıklık ve enflasyon değişkenleri arasında hem kısa dönemde hem de uzun dönemde pozitif yönlü bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Yine ulaşılan hata düzeltme katsayısının negatif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı olması ticari dışa açıklık ve enflasyon oranı değişkenlerinin uzun dönemde koentegrasyon ilişkisini doğrular niteliktedir.

The effects of economic freedoms on concepts such as economic growth and human development are frequently investigated. It is stated that economic freedoms that advocate that individuals are not restricted to their economic behaviors and activities increase the economic and social welfare of countries. In this study, the effects of economic freedoms on welfare indicators and human development are investigated. In this context, balanced panel data analysis was performed by using data from Czech Republic, Hungary, Slovakia and Poland between 1995 and 2014 as Visegrad Quartet. In the study, the Human Development Index published by UNDP and the Economic Freedom Index and sub-indices published by the Heritage Foundation as indicators of economic freedom were used as indicators of human development. As a control variable, the share of public health expenditures in GDP, the share of public education expenditures in GDP and the rate of inflation were used. In the study, it was found that economic freedoms have a positive effect on the level of human development in Visegrad countries., Ekonomik özgürlüklerin ekonomik büyüme ve insani gelişme üzerine olan etkileri sıklıkla araştırılan konulardan birisidir. Bireylerin iktisadi davranış ve faaliyetlerine herhangi bir sınırlama getirilmemesini savunan ekonomik özgürlüklerin ülkelerin ekonomik ve sosyal refahını artırdığı ifade edilmektedir. Bu çalışmada ekonomik özgürlüklerin refah göstergelerinden insani gelişmişlik üzerine olan etkisi araştırılmaktadır. Bu kapsamda Visegrad Dörtlüsü olarak ta nitelendirilen Çekya, Macaristan, Slovakya ve Polonya ülkelerinde 1995-2014 yılları arası veriler kullanılarak dengeli panel veri analizi gerçekleştirilmiştir. Çalışmada insani gelişmişlik göstergesi olarak UNDP tarafından yayınlanan İnsani Gelişme Endeksi ve ekonomik özgürlük göstergeleri olarak ta Heritage Foundation tarafından yayınlanan Ekonomik Özgürlük Endeksi ve alt endekslerinden Parasal Özgürlük Endeksi ve Mülkiyet Hakları Endeksi kullanılmıştır. Kontrol değişkenleri olarak ta kamu sağlık harcamalarının GSYİH içindeki payı, kamu eğitim harcamalarının GSYİH içindeki payı ve enflasyon oranı kullanılmıştır. Çalışmada Visegrad ülkelerinde ekonomik özgürlüklerin insani gelişmişlik seviyesini olumlu yönde etkilediği bulgusuna ulaşılmıştır.

Ticari dışa açıklık, küreselleşmenin de etkisiyle beraber önem kazanan ve uluslararası ekonomiye entegre olmayı ifade eden, toplumsal refahın gerçekleştirilmesine katkıda bulunan önemli bir kavram olarak nitelendirilmektedir. Bu çalışmada ticari dışa açıklığın refah göstergelerinden insani gelişmişlik üzerine olan etkisinin V4 Ülkeleri kapsamında saptanması amaçlanmaktadır. Çalışmada 1995 ile 2014 yılları arası veriler kullanılarak dengeli panel veri analizi gerçekleştirilmiştir. Çalışmada bağımlı değişken olarak UNDP tarafından yayınlanan İnsani Gelişme Endeksi yer almaktadır. Çalışmada bağımsız değişkenlerden ticari açıklık göstergesi olarak ticari dışa açıklık oranı (ihracat+ithalat/GSYİH) kullanılmıştır. Ayrıca kamu sağlık harcamalarının GSYİH içindeki payı, kamu eğitim harcamalarının GSYİH içindeki payı, enflasyon oranı, doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ekonomik büyüme oranı ve nüfus artışı gibi açıklayıcı değişkenler çalışmada yer almaktadır. Çalışmada V4 ülkeleri olarak nitelendirilen Çekya, Polonya, Slovakya ve Macaristan’da ticari dışa açıklığın insani gelişmişliği pozitif yönde etkilediği bulgusuna ulaşılmıştır., Trade openness is considered as an important concept that contributes to the realization of social welfare, which gains importance with the impact of globalization and expresses integration with the international economy. In this study, it is aimed to investigate the effect of trade openness on welfare indicators on human development within V4 Countries. In this study, balanced panel data analysis was performed by using the data of 1995-2014 period. In the analysis, the Human Development Index published by UNDP was used as the dependent variable and the trade openness ratio (export + import / GDP) was used as an indicator of trade openness from independent variables. In addition, explanatory variables such as the share of public health expenditures in GDP, the share of public education expenditures in GDP, inflation rate, foreign direct investment, economic growth rate and population growth were also included in the analysis. As a result of the analysis, it was found that trade openness affects human development positively in Czech, Poland, Slovakia and Hungary, which are defined as V4 countries.

Since direct capital inflow brings advantages tocountries in terms of balance on payments and employment figures, it appears asa welcomed movement for the economies in our world, where is ruled by theglobal economy. Foreign capital’s global mobility is closely related to theease of doing business. Accordingly, it is expected for countries with ease ofdoing business to have more foreign capital inflow because doing business withthem is more advantageous comparing to others. In this manner, World Bank’s“Doing Business Index / Establishing Business Index” is a significantindicator, which determines counties’ direct foreign capital flow. The purposeof developing this index is to gather the indicators for ease of doing businessand construct a world map for ease of doing business. Thus, it aims to assistinvestors to make their decisions according to the convenience in the areasthey want to invest. The goal of this study is to provide a situationassessment in the light of ease of doing business index in MINT countries,which also includes Turkey., Ülkelere doğrudan yabancı sermaye girişi, ödemeler dengesi ve istihdamrakamları üzerine iyileştirici bir takım avantajları beraberinde getireceğiiçin, küresel ekonominin hâkim olduğu günümüz dünya ekonomilerinde istenilenbir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğrudan yabancı sermayenin küreselhareketliliği ülkelerin iş yapma kolaylığı ile yakından ilgilidir. Buna görediğer ülkelere göre nisbi anlamda daha avantajlı olduğu düşünülen iş yapmakolaylığı daha fazla olan ülkelere daha fazla doğrudan yabancı sermaye girişibeklenir. Bu bağlamda Dünya Bankası’nın geliştirmiş olduğu “İş Yapma Endeksi/İş Kurma Kolaylığı Endeksi” ülkelerin doğrudan yabancı sermaye akımınıbelirleyen önemli bir göstergedir. Bu endeksin geliştirilmesindeki amaç; işyapma kolaylığı göstergelerini bir araya getirerek dünyanın iş yapma (DoingBusiness) haritasını ortaya koymaktır.Böylelikle yatırım ortamının uygunluk seviyesine göre yatırımcıların kararvermesine ve yatırım için tercihlerin belirlemesine yardımcı olmasıamaçlanmıştır. Bu çalışmanın amacı; Türkiye’nin de dâhil olduğu MINTülkelerinde iş yapma kolaylığı endeksleri ışığında bir durum değerlendirmesiyapmaktadır.

Demokrasi, halkın egemen olduğu bir yönetim biçimi olmakla beraber güçlü kurumsal yapıların var olduğu, kişisel hak ve özgürlüklere ve eşitliğe önem veren bir kavram olarak nitelendirilmektedir. Belirli bir demokratik kültürü olan ve demokrasiyi özümsemiş toplumların refah seviyelerinin ve gelişmişlik düzeylerinin yüksek olduğu görülmektedir.Demokrasi düzeyinin refah üzerine olan etkisini araştırma amacıyla çalışmada 2007 ile 2014 yılları arasındaki dönemi kapsayan veriler kullanılarak Avrupa Birliği ülkeleri analize dahil edilmiştir. Bu kapsamda dengeli panel veri analizi gerçekleştirilmiş, tesadüfi etkiler ve sabit etkiler modellerine yer verilmiştir.Çalışmada bağımsız değişkenlerden demokrasi göstergeleri olarak The Economist Demokrasi Endeksi ve Uluslararası Mülkiyet Hakları Endeksi ele alınmış, kontrol değişkenleri olarak ise enflasyon oranı, işsizlik oranı, kamu eğitim harcamaları, kamu sağlık harcamaları ve ticari açıklık oranı kullanılmıştır. Bağımlı değişkenler olarak ise kişi başına düşen GSYİH, İnsani Gelişme Endeksi ve Legatum Refah Endeksi kullanılmıştır.Çalışmada üç farklı model oluşturulmuş, bu kapsamda panel veri analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz sonuçları kapsamında demokrasinin refah üzerinde olumlu ve istatistiksel olarak anlamlı bir etkiye sahip olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinde demokratikleşme düzeyi arttıkça refah seviyesi yükselmektedir. Anahtar Kelimeler: demokrasi, refah, Avrupa Birliği ülkeleri, panel veri analizi. Democracy is characterized as a concept that is dominated by the people, and it is characterized by strong institutional structures and a concept that attaches importance to individual rights and freedoms and equality. It is seen that societies that have a certain democratic culture and who have assimilated democracy have high levels of welfare and development. In order to investigate the effect of the level of democracy on welfare, European Union countries were included in the study by using data covering the period between 2007 and 2014. In this context, balanced panel data analysis has been carried out and random effects and fixed effects models are included. In the study, the Economist Democracy Index and International Property Rights Index were analyzed as independent indicators, while inflation rate, unemployment rate, public education expenditures, public health expenditures and commercial openness ratio were used as control variables. As dependent variables, GDP per capita, Human Development Index and Legatum Welfare Index were used. In this study, three different models were formed and panel data analysis was performed. The results of the analysis showed that democracy has a positive and statistically significant effect on welfare. As the level of democratization increases in the European Union countries, the level of welfare increases. Keywords: democracy, welfare, EU countries, panel data analysis. 252

Enerjinin önemine binaen fosil yakıtların kıt kaynaklar olmaları ve sürdürülemez nitelikte olmaları, ekonomileri yeni alternatif arayışlara itmiştir. Bu arayışlar neticesinde önem kazanan yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtların aksine sürdürülebilir nitelik taşımakta ve temiz enerji kaynakları olarak değerlendirilmektedirler. Yenilenebilir enerji kaynaklarının yaşanabilir bir dünyada ekosistemlerle barışık olmaları ve yüksek miktarda karbon emisyonu salınımı ile fosil yakıtlara göre çevreyi daha az kirleten enerji kaynakları olmaları, bu kaynakları uluslararası kuruluşların enerji politikalarında en önemli unsur haline dönüştürmüştür. Fosil yakıtların kullanımı küresel kapsamda iklim değişikliklerine de neden olmaktadır. Toplumların geleceği için önem teşkil eden küresel ısınma probleminin oluşmasında yüksek karbon emisyonlarının dolayısıyla, fosil yakıtların payı oldukça fazladır. Çevresel etkilerin dışında fosil yakıtlar enerji kullanımında dışa bağımlı olmaya yol açmakta ve ekonomilerin hareket alanlarını kısıtlayabilmektedir. Rüzgar, güneş, hidrolik, biyokütle ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ekonomileri enerji kullanımında dışa bağımsız hale getirebilmektedir. Çalışmada TR83 bölgesinde yer alan Çorum, Amasya, Samsun, Tokat gibi illerin yenilenebilir enerji potansiyelleri, kullanım düzeyleri ve bu yenilebilir enerji kaynaklarının kullanım alanları ortaya koymaya çalışılacaktır. Bu bağlamda iller bazında karşılaştırmalı bir değerlendirme yapılmış, hangi enerji kaynaklarının kullanımının hangi iller için daha uygun olduğu, ilgili kuruluşlarca yatırım yapılabilir olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. In regard to the importance of energy, economies are today in search of new other alternatives than fossil fuels since fossil fuels are rare and unsustainable resources. Unlike fossil fuels, renewable energy sources are considered sustainable and clean energy sources. Renewable energy sources have become the foremost energy policy instruments of international companies since these sources are ecosystem friendly in a livable world and give less carbon emission than fossil fuels. The use of fossil fuels also causes climate change globally. Due to high carbon emission, the share of fossil fuels is remarkably high in the issue of global warming that is important for the future of societies. Apart from environmental effects, fossil fuels lead to external dependence on energy use and may restrict the movement of economies. The use of renewable energy sources such as wind, solar, hydraulics, biomass and geothermal can make economies independent of energy use. In the present study, we aim to reveal the renewable energy potentials and levels and areas of usage of these energy sources of some cities such as Çorum, Amasya, Samsun and Tokat, which are located in TR83 Region. In this context, we will make a comparative assessment and try to determine which energy sources are more suitable for which cities and are investable for relevant institutions.

2008 yılında bankacılık tabanlı ve ABD üslü ortaya çıkan ekonomik kriz, uluslar arası piyasaları ve ekonomileri olumsuz manada etkilemiş, politika atayıcılarını çözüm arayışlarına itmiştir. Kriz sonrası durgunluğa yönelik çözüm arayışları ile beraber kıt kaynakların bilinçsizce tüketimi neticesinde meydana gelen ekolojik krizlerin varlığı dünya üzerindeki biyolojik çeşitliliği ve aynı zamanda dünya üzerinde yaşayan insanların hayatlarını idame ettirebilme olasılığını da tehdit eder hale gelmiştir. Bu ekolojik krizlerle mücadele edebilme adına ve dünyanın dörtte üçünü kapsayan ve hayati öneme sahip olan deniz ve okyanusların sürdürülebilirliğinin sağlanması adına ortaya konulan mavi ekonomi kavramı ile beraber deniz ve okyanus ekosistemlerinin korunması, deniz ve okyanuslardaki biyolojik çeşitliliğin muhafaza altına alınması, deniz ve okyanuslardaki su kalitesinin kontrol altına alınarak sürdürülebilir deniz ve okyanusların gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Yine bunlarla beraber deniz ve okyanuslardan elde edilecek olan gıda ve enerjilerin güvenli ve temiz olması hususunda mavi ekonomi modeli önemlidir. Deniz ve okyanuslar taşıdığı yenilenebilir enerji potansiyeli ile oldukça önem taşımaktadır. Çalışmada mavi ekonomi kavramı açıklanacak, mavi ekonomik gerçekleştirilmesiyle beraber elde edilecek kazanımlar belirtilecektir. Çalışmada mavi ekonomi teorik boyutuyla ele alınacak, konu ile alakalı olarak kavramsal boyutta tartışma yapılacaktır. Çalışma, yeni bir kavram olan mavi ekonomi modelini kavramsal boyutlarıyla açıklamayı ve deniz ve okyanusların sürdürülebilir hale getirilmesinin neden önemli olduğunu açıklamayı amaçlamaktadır The banking and USA based financial crisis in 2008 affected international markets and economies negatively and forced policy makers to find solutions against it. The existence of ecological crisis which occurred as a result of the solution seeking for the recession after the crisis and unconscious consumption of scare sources have become threatening to the biological diversity on the planet and also to the chance of surviving for the people living in it. With the term of blue economy, which suggests fighting against these ecological crisis and to ensure the continuum of the seas and oceans that cover the one-third of the earth and have vital importance, it’s aimed to ensure the protection of sea and ocean ecosystems, the protection of the biological diversity in them and obtaining sustainable seas and oceans by getting their water quality under control. At the same time, gathering clean food and energy from sea and oceans is also significant for the blue economy model. Sea and oceans have also great importance regarding their potential for renewable energy. In this study the term of blue economy will be explained, and the gains that could be achieved with the implementation of blue economy and the actualization of the blue growth will be stated. It will be also emphasized how significant the sustainability of sea and oceans for societies and economies. The study aims to clarify the blue economy model with its conceptual dimensions and to explain why turning them into a sustainable state is vital

TARCT The purpose of this study is to determine activities of ISO 500 firms carrying on their business in weaving and clothing industry and to make prudential deductions. The research includes 2008-2010 period. 19 firms from the weaving industry and 6 firms from the clothing industry with adequate data were included. Data Envelopment Analysis was used in the study. Input-oriented constant returns to scale Charnes, Cooper, Rhodes (CCR) Model and input-oriented variable yield returns to scale Banker, Charnes, Cooper (BCC) Model were used. Whereas 4 firms from weaving industry and 2 firms from clothing industry were found as efficient according to CCR model, 11 firms from the weaving industry and 4 firms from clothing industry were found as efficient according to BCC model in 2010., Bu çalışmanın amacı, İSO 500’e giren dokuma ve giyim eşya sanayiinde faaliyet gösteren firmaların etkinliklerini belirlemek ve geleceğe yönelik çıkarımlar yapmaktır. Araştırma, 2008–2010 dönemini kapsamaktadır. Yeterli verisi olan dokuma sanayiinden 19 firma, giyim eşya sanayinden 6 firma alınmıştır. Çalışmada Veri Zarflama Analizi kullanılmıştır. Girdi yönelimli ölçeğe sabit getirili Charnes, Cooper, Rhodes (CCR) Modeli ve girdi yönelimli ölçeğe göre değişken getirili Banker, Charnes, Cooper (BCC) Modeli kullanılmıştır. 2010 yılında CCR modeline göre dokuma sanayinde 4, giyim eşya sanayinde 2 firma etkin bulunurken, BCC modeline göre ise dokuma sanayinde 11, giyim eşya sanayinde 4 firma etkin bulunmuştur.

Engel Kanunu gelir ile tüketim arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Bu çalışma ile Tokat ili kentsel alanda yaşayan farklı gelir gruplarındaki ailelerin değişik mal gruplarına yaptıkları harcamalar analiz edilmek istenmiştir. Çalışmada kullanılan veriler, araştırıcılar tarafından yüz yüze görüşme tekniği ile ailelerden derlenmiştir. Her harcama grubu için en uygun fonksiyonel formu bulmak için birçok sınama yapılmıştır. Regresyon analizleri sonucunda harcama grupları gelir esneklikleri elde edilmiştir. Analiz sonucu ailelerin gelirleri arttıkça lüks mallara daha çok pay ayırdıkları tespit edilmiştir. Uygulamalı olarak Engel Kanunu’nun geçerliliği test edilmiştir. Engel Law examines the relationship between income and consumption. This study aimed to analyse the expenditures on diff erent product groups by f amilies belonging to diff erent income groups in the urban area of Tokat. The data used in the study were obtained f rom the f amilies through f ace-to-f ace interviews by the researchers. Several tests were perf ormed in order to f ind the most appropriate f unctional f orm f or each expenditure group. As result of the regression analyses, expenditure group income elasticity was obtained. At the end of the analysis, it was determined that as the income of the f amilies increased, the f amilies allocated more shares f or luxury goods. Moreover, the validity of Engel Law was tested practically.