Search

Construction of retaining walls with geocell has been gaining in popularity because of its easy and fast installation compared to conventional methods. In this study, model tests were conducted by constructing the geocell retaining wall (GRW) at a constant height (i.e., 90 cm) and using aggregate as an infill material at four different configurations and two different surface angles. In these tests, a circular footing was placed behind the walls at different lateral distances from the wall surface and loaded monotonically. Subsequent to this vertical loading being applied to the footing, horizontal displacements on the GRW surface were measured at three different points. The performance of Type 4 GRW exceeded the other three types of GRW, with the highest lateral displacement occurring in Type 4 GRW at approximately 0.67 % of wall height. In addition, the results of these tests were compared with theoretical approaches widely accepted in the literature. The stress levels reached beneath the footing were found to be compatible with theoretical results. © 2021 Techno-Press, Ltd.

Blender, film ve bilgisayar oyunları endüstrisinde fiziksel bir sistemi gerçekçi biçimde canlandırmak, 2D veya 3D animasyon filmler üretmek için kullanılan bir yazılımdır. Bu makalede, medyanın katı bir vücut fiziği kullanılarak güvenilir bir şekilde modellenebileceği gösterilmiştir. Kaya düşmesi ve toprak kayması, tasarımcılar için kesin tahminlerin bulunmaması nedeniyle alternatif yolların bulunmasında kafa karıştırıcı sorunlardır. Animasyon programı, bir kaya düşmesi modelini simüle etmek, sonuçları değerlendirmek ve aralarındaki güven oranını bulmak için istatistiksel programla analiz etmek için kullanılmıştır. Fizik İzleyici Yazılımı tarafından tespit edilen malzemelerin orta mesafesinde bir aşaması olan tahtadan sabit yan eğimde iki parametre olarak Kübik ve küre şeklinde iki tür malzeme (Ahşap ve Çelik) test edilmiştir. Sonuçlar, bilgisayar yazılımı olarak Blender'ın bu amaç için mükemmel olduğunu ve parametreler arasında bir ilişki olduğunu (R2= 0,999) göstermiştir. Bu, tasarımcılara jeoteknik sorunlarda inşaat süreci öncesi en iyi çözümleri tahmin etmede ve bu tahminleri göz önünde bulundurmada yardımcı olacaktır. Blender is a software used in the film and computer games industries to realistically animate a physical system and produce 2D or 3D animation films. In this paper it is shown that media can be faithfully modeled using a rigid body physics, Rock falling and soil sliding are issues confusing the designers in selecting the alternative roots of roads due to miss availability of exact predicts. The animation program is used to simulate a rock fall model and analyze it by statistical program to evaluate the results and finding the rate of confidence between them. Two types of materials (Wood and Steel) in Cubic shape and spherical shape were tested in the laboratory as two parameters on fixed side slope made of wood, which it has one stage in the mid-distance the motion of materials detected by Physic Tracker Software. Results showed that Blender as computer software is perfect for this purpose and there is a relation of (R2=0.999) between the parameters. This will help the designers and the geotechnical problems in predicting and considering the best solutions before and even during the construction process. 73

İnşaat işlerinin en ağır ve en tehlikeli kısımlarından biri olan bu çalışmada, öncelikle tünel yapım aşamaları belirlenmiştir. Ardından belirlenen bu aşamaların her biri için iş sağlığı ve güvenliği açısından karşılaşılabilecek tehlike ve riskler tespit edilmiştir. Söz konusu bu riskleri ortadan kaldırmak için planlanan önleyici faaliyetlerin tanımlamaları yapılmıştır. Bu amaçla, tünel yapım aşamalarında yer alan 35 farklı faaliyet alanı için bir anket hazırlanmıştır. Bu anketler, önem seviyelerine göre ikili kıyaslama kullanarak risk önleyici faaliyetleri ve tehlikeleri tanımlamak için 5 farklı iş sağlığı ve güvenliği uzmanına gönderilmiştir. Bu çalışma, her biri 10 kilometre uzunluğunda 2 tünele sahip olan Bahçe-Nurdağı yüksek hızlı tren projesinde gerçekleştirilmiştir. Projede yapılan çalışmalar ile tünel yapım aşamalarında tespit edilen tehlikelerin ve risk önleyici faaliyetlerin önem derecesine göre öncelik sırasının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma sonucunda tünel çalışmalarındaki tehlike ve risklerin türü ve seviyesi konusunda farkındalık artmıştır. Bu nedenle, ölüm ve yaralanma riski en aza indirgenebilir ve böylece tünel çalışmaları istenen zamanda ve koşullarda tamamlanabilir. Tunnel construction stages have been identified primarily in this study which is one of the heaviest and most dangerous part of the construction works. Then the hazards and risks that could be encountered in terms of occupational health and safety were then determined for each of these identified stages. A description of the planned preventive actions to remove the risks has been made. For this purpose a questionnaire was prepared for 35 different fields of activity involved in tunnel constructions stages. These questionnaires were send to 5 different occupational health and safety expert to identify risk preventive actions and hazards using binary comparison according to their importance level. This study is carried out in Bahçe-Nurdağı high speed train project that has 2 tunnels each is 10 kilometers in length. With the studies done in the project, it is aimed to determine the order of precedence according to the importance level of the hazards, risk preventive actions detected in tunnel construction stages. Throughout the result of this study awareness about the type and level of risks and hazards in tunnel works has increased. Therefore, risk of death and injury may be minimized and thus tunnel works can be completed at desired time and conditions. 62

Bu çalışma, farklı atıklarla (uçucu kül (FA-F, FA-C), curuf (SL), cam tozu (GP), metakaolin (MK), mermer tozo (MP), dip külü (BA), pirinç kabuğu külü (RHA), silika dumanı (SF)) elde edilen geopolimerin derin karıştırma tekniği kullanılarak killi zeminin mekanik özelliklerinin iyileştirilmesinde kullanımının deneysel olarak araştırılmasını amaçlamaktadır. Bu amaçla, geopolimerle iyileştirilmiş olan kil zeminin dayanımı serbest basınç deneyleri ile farklı kür sürelerinde (7, 28, 90, 365 gün) belirlendi. Elde edilen değerler Portlant çimentosu (PC) ile iyileştirilmiş olan aynı zeminle karşılaştırıldı. Ayrıca, Sertleşmiş numuneler üzerinde ses dalgası hızı (UPV) testleri, geopolimer hazırlanırken seçilen molarite değerinin (8M -16M), gerilme-şekil değiştirme üzerine olan etkisi ve göçme anındaki kırılma davranışları incelendi. Kırılan numuneler üzerinde mikro yapının incelenmesi için SEM ve EDX ölçümleri yapıldı. Bunlara ilave olarak, geopolimer harcının reolojik özellikleri incelendi. Geopolimerle iyileştirilen zeminle Portlant çimentosuyla iyileştirilen zemin örneklerinin serbest basınç dayanımları karşılaştırıldığında i) FA-F, GP, MK, BA ve MP + FA-F ile elde edilen geopolimer numunelerinin basınç dayanımlarında azalma, ii) FA-C, SL ve SL nin farklı kombinasyonları ile iyileştirilen (BA + SL, RHA + SL, SF + SL, MK + SL) numunelerin basınç dayanımlarında artış eğilimi ve iii) kür süresinin artmasıyla (90 gün, 365 gün) basınç dayanımında artış gözlendi. Basınç dayanımlarında azalma gözlenmesine rağmen iyileşmelerin izin verilen sınırlar içerisinde olduğu tespit edildi (> 0.2MPa). Serbest basınç dayanım sonuçları çoğunlukla UPV performanslarıyla doğrulandı. Geopolimerle iyileştirilen zemin örneklerinin davranışı irdelendiğinde: i) 10M ila 14M arasındaki alkalin konsantrasyonunda en iyi performansın elde edildiği, ii) Basınç dayanım yüklemesinde gerilme-şekil değiştirme davranışının kırılgan olduğu ve kırılmaların eksen boyunca olduğu ve iii) SEM ve EDX sonuçlarından silika pikinin yoğunluğunun mikro yapıların sağlamlığının göstergesi olduğunu gösterdi. Çalışmadan elde edilen bulgulardan endüstriyel atıkların geopolymer üretiminde kullanılarak zeminlerde derin karıştırma kullanılma potansiyeli olduğu ortaya konuldu. Dolayısıyla, bu araştırma ileride bu konuyla ilgili yapılacak olan araştırmalar için önemli bir basamak olarak değerlendirilebilir. Bu çalışma, atıkların yeniden kullanımını sağlaması bakımından da daha temiz bir çevre için faydalı olacaktır. The research presented in this thesis aims to experimentally investigate a potential use of geopolymer made various stabilizers of by-products (fly ash (FA-F, FA-C), slag (SL), glass powder (GP), metakaolin (MK), marble powder (MP), bottom ash (BA), rice husk ash (RHA), silica fume (SF)) to enhance mechanical performance of soil (clay) via deep mixing technique. For this purpose, strengths of geopolymer soilcrete specimens were determined by unconfined compressive strength (UCS) tests regarding curing times (7, 28, 90 and 365 days) comparing with Portland cement (PC). In addition, ultrasonic pulse velocity (UPV) tests, the effect of molarity (8M-16M), stress-strain behavior, failure modes and microstructure (SEM, EDX) of geopolymer specimens were examined. Moreover the rheological characteristic of geopolymer grout that used to enhance soil was conducted to understand the grout performances. Test results showed that UCS responses of geopolymer specimens compared to PC yield to i) a decreasing trend for FA-F, GP, MK, BA and MP+FA-F, ii) an increasing trend for FA-C, SL and combinations of SL (BA+SL, RHA+SL, SF+SL, MK+SL) favorably with a fewer proportions of stabilizers, and iii) higher increment due to long-term curing (90-day, 365-day). Despite some decrements, most of UCS values were found acceptable (>0.2MPa) for sufficient enhancement of soft clay. The UCS results were mostly confirmed by UPV performances. The geopolymer specimens were also found to present: i) a strong development for the alkaline concentrations 10M to 14M, ii) brittle behavior of stress-strain curves failed in axially splitting and near axial directions, and iii) intensity of silica peak (SEM, EDX) for strength responsibility of dense microstructure. The findings of the study relatively supported the usage of waste by-products in the production of geopolymer for potentially use in deep mixing. Thus, this research could be a basis for further effort. Reuse of by-products in this study was also beneficial for a clean environment. 119

Bu çalışmada, organik topraklarda çekme yükü altında çok helezonlu plaka kazıklarının performansı, helezoni kazıklar üzerinde deneysel bir incelemeyle test edilmiştir. Testler, farklı sayıda plakaya sahip sert helezon kazıklar üzerinde gerçekleştirildi. Helezon kazıkları 16 mm çapında yumuşak çelik millerden yapılmıştır, bunun için çap ve zift için 50 mm'lik yumuşak çelik plakalar kaynak yapılmıştır. Testler, helezon aralığı 0.1 ila 0.5 arasında değişen çap oranlarına sahip tek, çift, üçlü ve dört boyutlu-helezon silindirik vida kazıkları üzerinde gerçekleştirildi. Verimliliği değerlendirmek için bir dizi test gerçekleştirildi. Testlerin sonuçları, farklı geometri ankrajları için nihai kapasitedeki farkı göstermek için kullanılır. Sonuçlar helezoni kazık davranışının temelde kazık geometrik karakteristiklerine ve toprak yoğunluğuna bağlı olduğunu gösterdi. Elde edilen sonuçlara göre helezoni kazıkların çekme yükü kapasitesi, aralık oranına (S/D) ve plakaların sayısına bağlıdır.Anahtar Kelimeler: Organik toprak, kazık, çekip çıkarma, kazık kapasitesi, gerilme. In this study, the performance of multi-helix plate piles under pull-out load in organic soils is tested through an experimental investigation on helical piles. Tests were carried out on rigid helical piles with different numbers of plates. The helix piles were made of 16 mm diameter mild steel shafts to which mild steel plates of 50 mm for both diameter and pitch were welded. Tests were performed on single, double, triple, and quadrable-helix cylindrical screw piles with helix spacing to diameter ratios varying from 0.1 to 0.5. A set of tests was also performed to evaluate efficiency. The results of the tests are used to illustrate the difference in ultimate capacity for the different geometry anchors. The results showed that the helical piles behavior depends essentially on pile geometric characteristics and soil density. According to the achievements, pull-out load capacity of helical piles depends on spacing ratio (S/D) and number of plates.Key Words: helical pile, organic soil, pull-out capacity, pile efficiency 63

Bu çalışmada, doğrudan kil üzerine serilen beton içerisinde oluşan çatlaklar incelendi. Bu kapsamda su/çimento oranı 0.55 olan beton sekiz farklı su muhtevasında (%0, %5, %10, %15, %20, % 25, 30 ve %35) hazırlana kil hazırlanılarak üzerlerine sıkıştırılarak yerleştirildi. 28 günlük kürlemenin ardında her beton numunenin içinde meydane gelen çatlakların derinlikleri ve açıklıkları incelendi. Ayrıca, kilin su muhtevasının betonun basınç dayanımı ve elestsite modülüne etkisine de bakıldı. Deneyler sonucunda kilın su muhtevasının betonda meydana gelen çatlakların derinliği ve genişliklerini etkilendiği tespit edildi. Kilin tamamen kuru olduğu durumda çatlak genişiliğin 2.8mm ve kilin su muhtevasının %35 olduğu durumda çatlak genişliğinin 0.1mm ye düştüğü görüldü. Kilin kuru olduğu durumda çatlak derinliğinin 40mm olduğu su muhtevasının likit limit değerine ulaştığında ise azalarak 0.5mm düştüğü gözlendi. Betonun mukavemetinin üzerine serilen kilin su muhtevasından etkilendiği ayrıca gözlendi. In this study, investigation of concrete slab cracks when placed directly on clay, types of cracks in seam zone, cracks depth and width, modulus of elasticity and compressive strength were studied. Also the effects of the cracks on the physical properties of concrete due to dry shrinkage. A total of eight concrete mixtures were produced with 500 kg/m3 of total cementitious materials content and with a constant water/binder ratio of (0.55). each mixture were casted over clay layer, Each layer of clay had various water content ratio from 0% to liquid limit , concrete samples were either cured by spraying at 23℃ or maximum temperature of 28 days curing period. Test results revealed that 28-days compressive strength enhanced while leading to reduce in ultrasonic pulse velocity, it was found that the concrete mixtures that placed over high clay water content had higher compressive strength and lower dry shrinkage values compared to the samples that casted over low water content clay. However e-modulus of elasticity increased due to dry shrinkage. 66

Bu çalışmada, organik zemin içerisine gömülü tekil çift burgulu kazık çalışıldı. Çalışmada, çift burgulu kazıkların çekme kapasitesinin burgular arası mesafeyle ve zeminin yoğunluğu ile etkileşimi incelendi. Çift burgulu tekil kazık önceden hazırlanan organik zemin içerisine döndürülerek yerleştirildi ve eksenel olarak çekme yükü uygulandı. Kazıkların çekme kapasiteleri çekme kuvvetinin - deformasyona eğrileri kullanılarak tahmin edildi. Çalışmada Sakarya bölgesinden elde edilen organik zemin kullanıldı. Bu zemin birleştirilmiş zemin sınıflama sistemine göre yüksek plastisiteli siltli organik zemin (OH) olarak tanımlandı. Zemini geoteknik özelliklerini belirlemek amacı ile zemin numuneleri üzerinde standart ve modifiye sıkışma, elek analizi, özgül ağırlık ve organik içerik tayini deneyleri yapıldı. Deney sonuçlarından, çift burgulu kazıkların nihai çekme kapasitelerinin burgular arasındaki mesafelerin değişiminden etkilendiği gözlendi. Burgular arasındaki mesafenin artmasıyla organik zemin içerisine gömülü kazıkların nihai çekme kapasitelerinin azaldığı belirlendi. Ayrıca, zeminin yoğunluğunun artmasıyla kazıkların nihai çekme kapasitelerinin arttığı belirlendi. Çift burgulu kazıklarda burgular arasındaki mesafe bir çap kadar olduğunda en yüksek çekme kapasitesi elde edildi en düşük çekme kapasitesi ise bu mesafenin dört çap kadar olduğu durumda elde edildi. Genel olarak, helikler arasındaki mesafenin bir ve iki çap olduğunda kazıkların çekme kapasitesi üç dört çap mesafeye göre 1.25 den 1.77 kata kadar daha fazla olduğu belirlendi.Anahtar kelimeler: Organik zemin, burgulu kazık, çekme kapasitesi, kazık yerleşitirme. The organic soil used in this study was obtained from Sakarya region, Turkey. According to the system of classification (USCS), the present soil is classified as an organic silt soil with high plasticity (OH). Standard and modified compaction, sieve analysis, specific gravity and organic content tests were done to obtain the engineering properties of organic soil.An experimental investigations on single helical piles were conducted in organic soil. In this work, the effect of spacing ratio of double-helix pile and soil density on the pile performance under vertical pull-out static load were investigated. Double-helix piles were installed and loaded axially in two soil densities: soft and stiff organic soil. Up lift performance was predicted using the axial load versus displacement readings. The pull-out load was applied vertically with the axis of the pile. Test results showed that the ultimate pull-out load capacities of double-helix pile are controlled by the spacing of helical plates. An increase in spacing ratios causing a decrease in ultimate pull-out capacity of helical pile in organic soil. Also, increasing the soil density increasing the ultimate pull-out load capacity. The study showed that the capacity of double-helix pile is greater when the spacing ratios 1 and 2 than 3 and 4. In general, the capacity of double-helix piles with a spacing ratios of 1 and 2 is ranged from 1.25 to 1.77 times the capacity of double-helix pile with spacing ratios of 3 and 4 in both stiff and soft soil respectively.Keywords: Organic soil, helical pile, pull-out, soil classification, pile installation. 50

Derin kazı destek sisteminin amacı, zemin kaymasını ve iksa sisteminin hareketini kazı boyunca engelleyerek yatay bir destek sağlamaktır. Kazı esnasında zemindeki kayma ve duvardaki hareket aşırı seviyede olursa, yolların, binaların ve büyük yapıların etrafında önemli zararlar oluşabilir. Hatta, bu yapıların çökmesine devrilmesine sebep olabilir. Bu tez kapsamında, gerçek bir saha uygulaması üzerinde çok yaygın kullanılan iki geoteknik mühendisliği yazılım programı, geoteknik analizleri yapmak için kullanılmıştır. Bu programlaradan biri Plaxis 2D, diğeri ise DeepXcav programlarıdır. Bu programların her ikiside geoteknik projelerde analiz ve tasarım yapımında kullanılan çok faydalı ve dünyada yaygın bir kullanıcı kitlesine sahip iki programdır. Bu programları birbiriyle karşılaştırdığımızda, aralarında bazı farklar vardır. Plaxis 2D ile analiz yapmak çok kolay, gerekli ve güvenilirken, bazı durumlar için DeepXcav programını kullanmak daha dikkate değerdir. Bundan dolayı, Plaxis 2D ve DeepXcav programlarıyla yapılmış analiz sonuçları bu tez kapsamında gözlemlenmiş ve birbirileriyle karşılaştırılarak tartışılmış ve sunulmuştur. The purpose of a deep excavation support system is to provide lateral support for the soil around an excavation to limit the wall deflections and ground movements. If the wall deflections and ground movements are excessive during the excavation process, severe damages to surrounding buildings, roads and infrastructures may occur and in the worst case, collapse of the excavation system itself. In this thesis, in order to make analysis for a case study in deep excavation two common softwares were used. One of them is Plaxis 2D and the other one is DeepXcav. Both of them are very beneficial and common programs to make design and analysis for geotechnical works. When they are compared with each other, there are some differences among them. Making an analysis with Plaxis 2D is easy, reasonable and reliable, on the other hand for some cases DeepXcav is more remarkable than Plaxis 2D. Therefore, the comparison results that were obtained from Plaxis 2D and DeepXcav were observed and presented in this study. 78

Günümüz yapı mühendisliğinde özellikle çok katlı yapılarda ekonomik tasarımlar üretme yolunda çokca çalışma bulunmaktadır. Yapı mühendisliğinde sığ ve derin temel sistemleri, yapının inşaasının yapılacağı zemin parametrelerine göre ve üst yapı yüküne göre belirlenmektedir. Bu çalışma kapsamında kazıklı temel sistemleri ve radyejeneral temel sistemleri çalışılmış bu sayede temel sistemlerinin kabul gören yayınlardan sağlanılan formülizasyonlarıyla ve günümüz uygulama mühendisliği ile bağı tartışılmaktadır. Ayrıca, örnek bir üst yapı tasarısının yumuşak killi bir zemin üzerindeki kazıklı temel sistemi modellemeleri gerçekleştirilmiştir. Üretilen tasarımlar ile kazıklı sistemlerin çapı, boyu ve zemin alanı içerisindeki dağılımları gibi parametreleri değiştirilerek farklı fraksyonlar elde edilmiştir. Bu sayede uygun ergonomide ve stabiliteye sahip tasarımlar sağlanmıştır. Yapı mühendisliğinde kullanılan kazıklı sistemlerde üst yapı yükü göreceli olarak duraysız olan zemine değil, bu zemin altında bulunan anakayaya taşıtılması esas alınmaktadır. Fakat radyejeneral sistemlerde üst yapıdan doğan yük temel üzerine yayılarak temel sistemi tarafından taşıtılması planlanmıştır. Elde edilen üç farklı modelde kazık boylarının ve temel planındaki kazık dağılımlarının farklılıkları üzerinde durulmuş, bu sayede yükün homojen bir şekilde taşınabilmesini sağlamak için farklı denemeler yapılmıştır. Anahtar Kelimeler:Temel Tasarımı, Kazık Uygulamaları, Zemin Stabilitasyonu, Statik, Sta4CAD Recent construction engineering contains quite studies on economical designs that especially occur on multi-storey buildings. Shallow and deep groundwork systems in construction engineering is related to soil parameters and building load. In this study, piled footing and spread footing have been examined therefore it has been discussed for the connection between formulizations which have been derived from esteemed previous studies and recent engineering practices. Moreover, piled footing on a sample structure construction has been performed in soft clay-bearing soil. Produced designs contains fractions of radius, length and distribution of the piling system on the groundwork. Thus, appropriate stability and ergonomical designs have been provided. On piled footing, using construction engineering does not aim to make the groundwork to carry the system however, system is carried by the hard rock beneath the unconsolidated soil. On contrary, spread footing aims to carry the load of the building itself. Three estimated models stand on the difference between pile length and distribution thus, there are several tryouts to provide homogenous carrying on the groundwork system.Key Words:Substructure, Pile Applications, Soil Stabilization, Static, Sta4CAD 73

Yapı arasındaki dikkat etkileşimi, Temel ve zemin altında analiz ve yapının tasarımı için yapının gerçek davranışlarını değiştirmek sadece yapı dikkate alınarak kazanmak. Toprak-yapı-etkileşim, birçok önemli süper yapı mühendislik projesinin güvenlik değerlendirmesi ile yakından ilişkili olduğu için, yapısal ve deprem tasarımcısı araştırmacıları araştırmacıları için önemli bir konudur. Tipik ve geleneksel tasarım uygulamalarının tümü, yapıların sabit baz olduğunu varsayacaktır ancak temelde esnek alan üzerinde inşa edilmiş olup temelin altındaki zemin esnektir ve hareket için yapıya neden olabilir, bu da deprem heyecan vericidir. Sunulan çalışmada, (12) gerçek katlı binanın mülkiyeti dört farklı toprak çeşidi altında modellenmiştir; Ilk düzeltme temel modeli, Kesme dalgası hızının eşit ikinci yoğun denge (500 m / sn), Kayma dalga hızının eşit olduğu üçüncü orta dereceli zemin sertliği (Vs = 250 m / sn), kayma dalga hızının eşit olduğu dördüncü zayıf toprak (120 m / sn). Sonlu Elemanlar Yöntemi, zemin-yapı-etkileşimini modellemek için kullanılır, Yapılar için kuvvetli deprem kayıtları uygulayabilir ve sayısal yazılım mühendisliği programı SAP 2000 Sürüm numarası 19 ile yapıların doğrusal dinamiğini analiz edebilir. Bu araştırmanın temel amacı, deprem esnasında oluşan strüktür ile zemin arasındaki etkileşim etkisini, etkisini ve davranışını araştırmaktır. Ve tasarımın yeni olguları için anlaşma, toprağın-yapı-etkileşimini ve geleneksel tasarımla (sabit bas tasarımı) karşılaştırmasını içerir; (i)determine displacement, (ii) kat kat arasında sürüklenme, (iii) maksimum makaslama kuvveti, (iv) maksimum eğilme momenti, (v) sabit taban tasarımı teorisi için maksimum torsiyon ve spektral hız ve farklı zemin tipleri için zemin-yapı-etkileşim hesabı. The consideration interaction between structure, foundation and soil under the foundation for analysis and design of the structure change the actual behavior of the structure than earn from the consideration of the structure only. Soil-structure-interaction has been a major topics in researchers of structural and earthquake designer engineering since it is closely related to the safety evaluation of many important super structure engineering projects, In the typical and traditional design practice all will assume that structures are fixed base but in real built on flexible area, soil under foundation is flex and capable to cause structure for motion, special during earthquake exciting. In the presented study the property of (12) real storey building are modelled under four type of different soil, first fix base model, Second very dense soil that shear wave velocity are equal (500 m/sec). Third medium soil stiffness that shear wave velocity are equal (Vs = 250 m/sec), fourth weak soil that shear wave velocity are equal (120 m/sec). Finite Element Method is used to model soil-structure-interaction, apply strong earthquake record for the structure and analysis linear dynamic of structures by numerical software engineering program SAP 2000 Version number 19. The main objective of this research are to investigate the influence , effect and behavior for interaction between structure and soil that build on it during earthquake exciting, and deal for new phenomena of design include soil-structure-interaction and compare with conventional design (fix bass design) by (i)determine displacement, (ii) drift between storey floor , (iii) maximum shear force, (iv) maximum bending moment, (v) maximum torsion and spectral velocity for fix base design theory and soil-structure-interaction consideration for different type of soil. 75

Bu çalışmada, Sivas ilinin Hafik bölgesinden temin edilmiş Anhidrit ve Jips minerallerinin bazı geoteknik özellikleri üzerine yapılmış bir inceleme sunulmuştur. Bahsedilen numunelerin geoteknik özelliklerini belirlemek için, magnezyum sülfat kullanımıyla donma dayanımı, Los Angeles sarsma deneyi, Brezilya çekme deneyi, birim ağırlık ve su tutma kapasitesi tayini ve serbest basınç dayanımı deneyi gibi bazı deney metodları kullanılmıştır. Geoteknik inceleme için yapılmış bazı arazi çalışmaları, zeminin doğal özelliklerini belirlemek için yürütülmüştür. Bu sebeple, 7 adet deneme kazısı açıldı ve bu kazılardan alınan örselenmiş ve örselenmemiş numuneler bahsedilen deneylerin yapılabilmesi için laboratuvar ortamına getirildi ve bir seri deneylere maruz bırakıldı. Anhidrit ve Jips arasındaki karşılaştırmalı sonuçlar bu çalışma kapsamında sunuldu ve buna ilaveten tartışıldı. Sonuç olarak, bu deneysel çalışma gösterdi ki; bu mineraller bazı geoteknik uygulamalarda ilave malzeme olarak kullanılabilir veya alçıtaşı(Jips)/anhidrit içeriği fazla olan zeminerlerde iyileştirmesi yapılması gerekebilir. This study aims to an investigation on some geotechnical properties of the anhydrite and gypsum that were collected from vicinity of Hafik district in Sivas region. So as to to evaluate the geotechnical properties of the samples several test methods, which includes frost resistance by using magnesium sulfate, Los Angeles Abrasion Test, Brazilian Tensile Test, Unit Weight and Water Absorption Test, Unconfined Compressive Test were conducted. The field works for geotechnical survey have been caried out the determining the nature of soil characteristics in the region. At this purpose, 7 trial pits had been excavated for collecting disturbed and undisturbed samples which have been subjected to complete the essential laboratory testings at the laboratories. The comperative results between the anhydrite and gypsum were presented and discussed as well. As a result, the test results showed that these minerals could be used for some geotechnical apllications as an supplementary materials or soil improvements may be needed on soils with excess gypsum/anyhdrite structure. 68

Bu çalışmada, organik zemin içerisine çakılan tekil kazıkların deneysel ve numerik analizleri yapıldı. Bu kapsamda, kazık malzeme tiplerinin ve zeminin yoğunluğunun düşey ve farklı açılarla yapılan çekme yüklemelerinin taşıma kapasitesine olan etkileri araştırıldı. Testlerde üç farklı kazık malzemesi; Ahşap, çelik ve beton kullanıldı. Ayrıca, beton kazıkların yüzeylerine kum taneleri yapıştırılarak pürüzleştirildi. Testler 80cmx80cmx80cm çelik kutu içerisinde yapıldı. Laboratuvar testlerinde 20mm çapında farklı boylarda kazıklar kullanıldı. Kazıkların çekmeye karşı taşıma kapasiteleri düşeyle 0o,30o,60o ve 90o lik açılarla uygulan kuvvetlerle tespit edildi. Test sonuçları, düşey yüklemede pürüzlü beton kazığın sürtünme direncinin deformasyonun artmasıyla arttığını gösterdi. Diğer kazıkların nihai sürtünme dirençlerine deformasyonun kazık çapının %10 olduğu değerde ulaştığı gözlendi. Pürüzlü betonun nihai sürtünme direnci diğer kazıklardan her durumda yüksek çıkmaktadır. Bununla beraber, bütün kazıkların nihai uç taşıma kapasitelerinin birbirine yakın sonuçlar verdiği gözlendi. Çekme testleri, kazıkların çekme kapasitelerinin kazıkların boyların artmasıyla arttığını gösterdi. Yükleme açısının artmasıyla çelik, ahşap ve pürüzsüz beton kazıkların çekme kapasitelerinin arttığını gözlendi. Çelik, ahşap ve beton kazıkların yatay taşıma kapasitelerinin çekme kapasitesinden yüksek olduğu görüldü. Kazıkların taşıma kapasitesi sonlu elemanlar yöntemiyle analiz edildi ve test sonuçlarına yakın değerler elde edildi. An experimental and Numerical investigations on single piles were adopted in organic soil. In this work, the effect of pile types and soil density on the pile behavior under vertical compression and oblique pull-out static load were investigated. The results of the compression load tests revealed that the capacity of the shaft load of rough concrete piles continuously increased with pile settlement. In contrast, the others pile types gotten the ultimate shaft resistance at a settlement equal to about 10% of the pile diameter. The ultimate unit shaft resistance of the rough concrete pile was always greater than that of other piles. However, the ultimate bearing resistance of all piles was approximately close to each other. The pull load was applied at an inclination of 0o,30o,60o and 90o with the vertical axis of the pile. Test results showed that ultimate uplift capacity increases with increase in L/D ratio. The increasing in angle of load inclination causing an increase in pullout load resistance for wood, steel and smooth concrete piles, and decrease when the load inclination angle exceeds 30o for the rough concrete pile. Lateral pullout capacity is obtained more than the axial uplift capacity for steel, wood and smooth concrete piles. The measured data obtained from the experimental tests are compared with the finite element simulation results using PLAXIS 2D. It shows reasonable agreement between laboratory test data and Plaxis results. 169

Derin karıştırma kolonu, zayıf veya problemli toprakları iyileştirmek için yaygın olarak kullanılan toprak geliştirme yöntemlerinden biridir taşıma kapasitesini arttırmak ve yerleşimi azaltmak için kullanabilir. Karışık sütunlar oluşturarak uygulandı içerir Toprak ve Portland çimentosu veya limonun özel makinelerle yerinde karıştırılmasını. Bu çalışmanın amacı çimento tüketimini azaltmak için atık cam tozu Portland çimento ile değiştirilme olasılığını tahmin etmektir, kumlu zeminin stabilizasyonu için derin karıştırma yöntemini kullanarak. Öğütülmüş cam sodadan ince bir toza kadar silika içeriğinden dolayı bazı puzolanik özellikler gösterilmektedir. Farklı oranlarda (% 0,% 3,% 6 ve 9%kuru ağırlık ile) çimento ile değiştirilen cam tozunun etkisini araştırmak için üç laboratuvar testi gerçekleştirildi (Vicat, serbest basınç (UCS), ultrasonik hız (UPV)) incelenmiştir (% 4 ve% 8 ve% 20) kil, farklı içeriği ile gevşek kum performanslarında derin karıştırma için deneysel olarak araştırılmıştır. Deney sonuçlarına göre, i) cam tozu, ayar süresini hızlandıramıyor, ii) birim hacim ağırlık, cam tozu, kil içeriği ve sertleşme süresi ile önemli ölçüde değişmez, iii) serbest basınçnin en iyi değeri 28 günlük kürlenme süresinde elde edilebilir dolayı 20 % kil içeriği ve cam tozu 3% Kuma eklendi. iv) Elastik modül, toprak numunelerinin çoğunluğunda UCS değerleri ile (R ≥ 83) iyi ilişkilidir ve v) en iyi UPV, cam tozunun% 3'üne yüklenmesinden dolayı 28 günlük bekleme süresinde elde edilebilir % 4 kil kum içeriği. The deep mixing column is one of the soil improvement methods that is extensively used to improve the weak or problematic soils in order to increase the bearing capacity and reduce the settlement applied by creating mixed columns which include in-situ mixing of soil and Portland cement or lime with special machines. The goal of this study was to estimate the possibility of replacing waste glass soda powder with Portland cement in the binder for stabilization of sandy soil using the deep mixing method in order to reduce the consumption of cement. The grounded waste glass soda to a fine powder shows some pozzolanic properties due to the silica content. Three laboratory tests were carried out (Vicat test, unconfined compressive test and Ultrasonic pulse velocity) in order to investigate the effect of the glass powder that replaced with cement in the binder at different proportions (0%, 3%, 6%, 9% by dry weight) has been experimentally investigated for the deep mixing on the performances of loose sand with various clay contents (4%, 8%, 20% by dry weight). It is found from the testing results that i) the glass powder is not able to accelerate the setting time of grout, ii) the bulk density does not significantly change with the glass powder, clay content and curing time, iii) The best value of UCS can be obtained at the 28-days curing time due to the addition 3% of glass powder at the 20% clay content of sand, iv) the elastic modulus correlates well with the UCS values (R ≥ 83) at the majority of soilcrete samples and v) the best UPV can be obtained at the 28-days curing time due to the addition 3%of glass powder at the 4% clay content of sand. 80

Bu tez çalışmasında atık alüminyum içecek kutusundan elde edilen şeritlerin düşük plastisiteli kilin mukavemeti ve şişmesi üzerine etkisi incelendi. Çalışmada, Irak'ın Kerkük şehrinin Shoraw bölgesinden alınan kil kullanıldı. Kil üzerinde yapılan analizlerden sonra birleştirilmiş zemin sınıflama sistemine göre CL yani düşük plastisiteli kil sınıfına girdiği belirlendi. Atık içecek kutuları yine aynı bölgede toplanıp temizlendikten sonar kesilerek 5mm kalınlığında ince şeritlere dönüştürüldükten sonar kille karıştırıldı. Hazırlanan karışımlar üzerinde standart Proctor, serbest şişme ve CBR testleri yapıldı. Atık Alüminyum şeritler zemine kilin kuru ağırlığının %2, 4, 6, 8 ve 10 u oranında katıldı. CBR deneyleri yapılmadan önce numuneler su içerisinde dört gün bekletildi. Su içerisinde bekleme esnasında zeminde oluşan şişme gözlenerek şişme değerleri kaydedildi. Deney sonuçları alüminyum şeritlerin kilin sıkışma değerleri olan optimum su muhtevası (OSM) ve maksimum kuru birim hacim ağırlığı (MKBHA), mukavemeti ve şişmesi üzerinde olumlu yönde etkisi olduğunu gösterdi. Atık alüminyum şeritler kilin MKBHA artırdığı ve OSM azalttığı gözlendi. Kilin serbest şişme yüzdesi %10 oranında atık alüminyum şeritlerin katılmasıyla %4.3 ten %1.8 e düştü. CBR değeri atık katkısıyla %2.7 den %9.6 ya yükseldi. This thesis presents an investigation of the effect of waste aluminum beverage cans strips on strength and swelling properties of lean clay. Soil used in the study was collected from Shoraw-site in Kirkuk, Iraq. After performing sieve analyses and consistency tests, the soil sample was classified as lean clay (CL) according to a unified soil classification system. Waste beverage cans (WBC) were also collected from the same region and cut into 5mm strips before being mixed with the soil. Three standard tests were carried on the prepared samples: compaction, free swelling, and California Bering Ratio (CBR) tests. Different percentages of aluminum by dry weight of soil, ranging from 2% to 10% in increments of 2%, were used. Waste aluminum strips were placed in the soil during the compaction stage. They were randomly distributed in the soil horizontally. Test results showed that WBC significantly affected compaction characteristics, swelling and strength property of the clay. Addition of WBC in the clay increased its maximum dry density and reduced its optimum moisture content. The percent swelling of native soil reduced from 4.3% to 1.8% at 10% WBC by dry soil mass. The CBR values also increased from 2.7% to 9.6%. All test results indicated that WBC can be used in improving swelling and strength properties of clayey soil. 84

Bu tez çalışmasında, pirinç kabuğu külü ikame edilmiş çimento bazlı grout karışımlarının akışkanlık, reolojik, mekanik ve stabilite özellikleri incelenmiştir. Deneysel program, üç farklı su/bağlayıcı oranında (w/b = 0.75%, 1.00%, and 1.25%) ve pirinç kabuğu külünün çeşitli oranlarda hazırlanmış (5%, 10%, 20%, and 30%) on beş adet farklı karışımdan ve 135 adet de silindirik numuneden oluşmaktadır. Hazırlanmış numunelerin akışkanlık, plastik viskozite, görünür viskozite ve kohezyon özellikleri çalışmanın ilk bölümünde incelenmiştir. Ve daha sonra, tek eksenli serbest basınç dayanımı, segregasyon miktarı ve eksenel yükleme esnasında oluşan kırılma kriteryası çalışmanın ikinci bölümünde incelendi. İkinci bölümde karışım oranları birinci bölümdeki gibi sabit tutuldu ve ağırlıkça 20% oranında kil bir zeminle karıştırıldı. Karışımlara 3, 7 ve 28 gün olmak üzere oda koşullarında kür işlemi uygulandı. Bu deneylerle, numunelerin serbest basınç dayanımları, elastik modulus değerleri ve segregasyon sonucu oturma oranları gözlemlendi. Deney sonuçları, çimento bazlı grout karışımlarda pirinç kabuğu külü kullanıldığında, pirinç kabuğu külü katkılı numunelerin reolojik, akışkanlık, serbest basınç dayanımı ve stabilite özellikleri üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu gösterdi. Tüm karışımlar için serbest basınç dayanımları 1 Mpa değerinin üzerinde ve 5% çökelme oranının altında kalarak, kabul edilebilir aralıklarda olduğu görüldü. This thesis investigated the fluidity, rheological, mechanical and stability properties of the cement based grout mixed with rice husk ash (RHA). The experimental program consisted of fifteen different mixture and 135 soilcretes samples having 5%, 10%, 20%, and 30% RHA content and three different water to binder ratios (w/b = 0.75%, 1.00%, and 1.25%). Workability properties, plastic viscosity, apparent viscosity, and the yield stress of the mixtures were determined in the first part of the study. And then, unconfined compressive strength (UCS), bleeding and failure criteria of the soilcrete samples prepared like first part of the study at similar proportions of RHA and w/b ratios. In order to obtain soilcrete samples, this grout mixtures were mixed with clay at 20% proportion by mass. 3,7 and 28 day air curing program was applied to all samples. The compressive strength, elastic modulus, stability parameters were investigated. Test results showed that increasing replacement level for the RHA amount increases marsh cone flow time, plate cohesion, plastic and apparent viscosity, and the yield stress, but also decreases mini slump diameter. Shear thickening and pseudo-plastic behavior was observed for high RHA content for w/b ratios greater than 1.00. All UCS values are greater than 1 Mpa and all bleeding values obtained are lower than 5%. 155

Bu çalışmada öğütülmüş atık soda şişe camının (ÖASŞC) kille karıştırılmasıdurumunda kilin geoteknik özelliklerinin iyileşmesine olan etkisi araştırılmıştır.Çalışmada kullanılan kil Irak'ın Süleymaniye kentinde elde edilmiştir. Atık sodaşişeleri öğütülerek 200 nolu elek altında kalan kısmı kilin kuru ağırlığının %3, 6, 9ve 12 oranlarında kile katılmıştır. ÖASŞC kille yukarıda verilen oranlardakarıştırıldıktan özgül ağırlık, kıvam limitleri, serbest basınç dayanımı, şişme ve CBRtestleri yapıldı. Serbest basınç dayanımı yapılmadan önce numuneler üç, yedi ve 28küre tabi tutuldu. CBR deneyleri numuneler dört gün suda bekletildikten sonrayapıldı. Deney sonuçları ÖASŞC kile karıştırılmasının kilin kıvam limitleri vemukavemeti üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösterdi. Karıştırılan her orandakiÖASŞC kilin optimum su muhtevasında, likit ve plastik limitinde, şişmesinde kaydadeğer azaltmalara sebep olduğu gözlendi. Ayrıca, katılan atık katkı maddesi kilinmaksimum kuru birim hacim ağırlığını ve CBR oranını artırmıştır. Deneysonuçlarından kürleme süresinin mukavemeti artırdığı belirlendi. This study was carried out with an intention to observe any sign of improvement ofclayey soil due to addition of waste soda lime glass powder (WSLGP). The clay usedin the study was collected from Sulaymaneyah city, Iraq. Waste soda lime glasspowder was crushed and sieved through number 200 (75 μm) sieve was stabilizer.WSLGP mixed with clay in varying proportions namely 3%, 6%, 9%, and 12% indry weight of clay. In order to investigate the effect of WSLGP on strength andconsistency of clay, specific gravity, atterberg limits, compaction, unconfinedcompressive strength (UCS), swelling, and California bearing ratio (CBR) tests werecarried out on the mixtures. Three different curing times was used for the mechanicaltests. All samples were cured in the air. 3, 7, and 28 days of curing were applied forunconfined compression test samples. CBR tests were carried out after 4 days ofcuring. The test results indicated that the addition of WSLGP into clay has asignificant effect on the strength and consistency of clay. It was found that there wasan apparent reduction in optimum moisture content, liquid limit, plastic limit,plasticity index, and swelling of clay for all percentages of WSLGP. Whereas, it wasfound that same additive caused increase in maximum dry density, and CBR valuefor all percentages. The test results also showed that curing time has a positive effecton compressive strength. In general, it was found that geotechnical parameters ofclay soil are improved substantially by the addition of waste soda lime glass powderinto clay. 88

Bu çalışmada EPS atığının geri dönüştürülmesi amacıyla hafif malzeme olarak dere kumu yerine kullanılması çalışılmıştır. Isıl prosese maruz bırakılmış EPS bu çalışma kapsamında kullanılmıştır. Atık EPS 130 oC de 15 dakika fırında bekletilerek EPS başka bir forma dönüştürülerek modifiye olmuş EPS (MEPS) elde edilmiştir. MEPS'in kayma direnci parametreleri üzerindeki etkisi (kohezyon ve içsel sürtünme açısı gibi) bu çalışma kapsamında incelenmiştir. Bu amaçla, çeşitli sayıda direk kesme deneyleri yapılmıştır. MEPS ve kum aynı gradasyonda ayarlanmış ve birbirleriyle ağırlıkça 2, 4, 6, 8 ve 10 % oranlarında gevşek ve sıkı olarak karıştırılmışlardır. Deney sonuçları, kum ile benzer gradasyonda hazırlanmış MEPS numunlerinin kayma direnci değerleri kumun kayma direnci değerleriyle benzer olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla, MEPS atığının geoteknik uygulamalarda hafif dolgu malzemesi olarak kullanılabileceği ortaya konmuştur. This thesis study presents the results of the study which influence the use of recycled waste expanded polystyrene foams (EPS), as a lightweight material used with river sand. In this study, thermally modified waste EPS have been used. The waste EPS were put in an oven at 130 oC through 15 min to obtain modified expanded polystyrene (MEPS). The influences of MEPS on shear strength properties such as cohesion and internal friction angle were investigated. For this purpose,several series of Direct Shear tests were carried out. MEPS and sand were prepared at same gradation curve and were mixed with each other at substituation of 2, 4, 6, 8 and 10 % by weight for loose and dense cases. The test results showed that MEPS has a similar behavior comparing with the shear strength of the sand at same gradation. MEPS can be an alternative light weight fill material for geotechnical applications. 56

Zemin-yapı elemanları arasında oluşan sürtünmenin değerlendirilmesi yaygın olarak yapılmakta olan kazıklı temeller, ankraj uygulamaları gibi temel mühendisliği alanları için önemi aşikardır. Bu çalışmada, farklı iki kum türü (kırma ve dere kumu) içeren ve farklı su muhtevalarında bulunan organic zeminin bazı yapı malzemeleriyle (beton, pürüzlü-pürüzsüz çelik ve ahşap) arasında ki sürütnme parametreleri incelenmiştir. Bunlara ek olarak, bu malzemelerle organic zemin arasında ki sürtünme parametreleriyle yüzey pürüzlülüğü arasında ilişki değerlendirilmiştir. Bütün deneyler klasik direk kesme test cihazı kullanılarak farklı yüklemeler altında yapılmıştır. Deney sonuçları, organik zemin içersinde ki kum ve su içeriği, malzeme türü ve malzemelerin yüzey pürüzlülük katsayıları organik zemin-yapı malzemesi arasında oluşan sürtünme değerleri üzerinde önemli etkiye sahip olduklarını göstermiştir. The understanding of the basic phenomena controlling the mobilization of friction at soil-solid surface contact is an important task for traditional foundation structures such as piles, micropiles, anchors, etc. In this study, interface frictional characteristics of organic soil and some of solid construction materials such as concrete, steel, and wood were investigated. Interface friction angles of organic soil-solid surfaces were determined for different water content and granular soil content. In addition, the relationship between surface roughnesses and interface friction was investigated. All tests in this study were performed using a direct shear test device under different normal stresses. The test results showed that water and granular soil content of the organic soil, material type, and surface roughness has an effect on frictional resistance between construction material and organic soil. 111

Bu çalışmada, Irak'ın başkenti Bağdat'ın merkezinden geçen Dicle nehri'nin doğu vebatı yakası boyunca uzanan zeminin geoteknik özellikleri, coğrafi bilgi sistemi (CBS)yardımıyla elektronik ortamda modellendi. Ayrıca, elde bulunan çok sayıdakilaboratuar ve arazi deney sonuçlarını kullanarak, zeminin basit geotekniközelliklerinden kompleks mekanik özelliklerini belirlemek amacıyla çeşitlikorelasyonlar yapıldı. Bu korelasyonlardan ampirik bazı bağıntılar elde edildi.Çalışma birkaç aşamada yapıldi; ilk aşamada adı geçen bölgenin uydu görüntüleri eldeedildi ve daha sonra bu görüntü üzerine sondaj yapılan noktaların koordinatları girildi.Her sondaj kuyusundan elde edilen zeminin laboratuar ve arazi deney sonuçlarıtoplandı. Bu toplanan veriler ArcGIS programı yardımı ile tabaka tabaka modellendi.Çalışma sonunda, çok değişkenlik gösteren bölgenin geoteknik yapısı. Zeminingeoteknik özellikleri üzerinde yapılan korelasyon çalışmalarında korelasyon katsayısıyüksek, ampirik bağıntılar elde edildi. Bu bağıntılar yardımı ile belirlenmesi uzunzaman alan ve maliyetli olan, serbest basınç dayanımı (qu), sıkışma indisi (Cc) gibi,çok önemli zemin parametrelerinin, basit laboratuar ve arazi deney sonuçlarıkullanılarak belirlenmesi sağlandı. En iyi korelasyon serbest basınç dayanımi ile,Standart Penetrasyon deneyi (SPT) arasinda (R2=0.86) ve plastisite indisi ile sikismaindisi arasinda (R2=0.80) bulundu. The objective of this study is to produce digital geotechnical maps for the area on bothsides of the Tigris River in Baghdad through employing the capabilities of GIS. Thesemaps can represent the distribution of different geotechnical properties in an accurate,easy to use manner. In addition, to take full advantage of the existing informationobtained from soils investigation reports in the study area, this study obtainedempirical correlations to estimate the mechanical properties in order to evaluate thegeotechnical properties of these soils. The research was performed in several stages,starting with the collection of a satellite image for the study area and collection oflaboratory tests reports for bore-holes. Their location was projected as a layer usingArcGIS software, after determining their position using a GPS instrument, whichproduced empirical correlations, using the capabilities of ArcGIS to produce spatialrelationships for different geotechnical properties that relate the distribution of thoseproperties across the study area. The results of this study point out the possibility ofproducing digital geotechnical maps using ArcGIS software that represent thedistribution of the geotechnical properties in a new perspective. This may lead to asimple identification and recognition of those properties since the geotechnicalproperties showed a wide scattering in their distribution throughout the study area. Inaddition, a result of the regression analysis conducted was that; the relationshipbetween (qu) and (SPTN60) shows the highest correlation coefficient (R2=0.86)followed by the relation between (Cc) and (PI) with (R2=0.8). 112

Tüm dünyada endüstriyel ürünlerle beraber yan atık ürünlerde ortaya çıkmaktadır. Bu ürünlerin depolanması ve uzaklaştırılması gibi zorluklar vardır. Ayrıca çevre kirliliğine de neden olmaktadır. Yüksek miktarda oluşan atık malzemelerden biri de pirinç kabuğudur. Her yıl dünyada üretilen atık pirinç kabuğu yaklaşık 400 milyon tondur.Pirinç kabuğu çok farklı amaçlarda kullanılmıştır, örneğin; tuğla fırınlarında yakıt olarak kullanımı, metal ve makine endistürisin de temizleme parlatma işlemi için, inşaat alanında yapı malzemeleri üretiminde kullanılması. Ayrıca hemen tutuşmadığı için birinci sınıf termal yalıtım malzemesi olarak da kullanılır. Beton üretiminde çimento ile yer değiştirilerek de külü kullanılmaktadır. Bu çalışmada, pirinç kabuğu tozu çimento bulamaçlarında dolgu maddesi olarak kullanılabilirliği incelendi. Bundan amaçla, pirinç kabuğu belirli bir inceliğe kadar öğütüldü ve çimento ile beraber karışıma 4, 8, 12, 16 ve %20 oranlarında katıldı. Bu karışımlar farklı su/çimento oranlarında (0.75, 1.00, 1.25 ve 1.50) hazırlanarak karışımın akışkanlık ve reolojik özellikleri incelendi. Su-çimento oranının 0.75, 1.00 ve 1.25 olduğu karışımlarda kayma incelmesi / psüdoplastik akışkan özelliği tüm pirinç kabuğu oranlarında gözlenmiştir. Ayrıca, su- çimento oranı 1.5 olan karışımlarda kayma kalınlaşması / dilatant akışkan özelliği görülmüştür. Deney sonuçları, bu atık ürünün jeoteknik uygulamalarda büyük boşlukları doldurmak için enjeksiyon harcı içinde dolgu maddesi olarak kullanılabilir olduğunu göstermiştir. It is appear that a lot of waste materials producted during industrial production in all over the world. There is a difficulty for storing and removing these products. Moreover, they cause pollution of the environment. One of the huge waste products is rice husk. Every year nearly 400 million tons of waste rice husk produced in the world.The rice husk has been used for different purposes such as a fuel in brick kilns, in furnaces, as an cleaning or polishing agent in metal and machine industry, in the manufacturing of building materials. In addition, rice husks themselves are a class A thermal insulating material because they are difficult to burn and less likely to allow moisture. Its ash is also replaced with cement as a cementitious material in concrete productionIn this study, feasibility of use of rice husk powder (RHP) as filler in cement grout was investigated. For this purpose rice husk was grinded to certain grain size and mixed with cement grouts at 4, 8, 12, 16 and 20% respectively. The mixture were prepared at different water to cement ratio (0.75, 1.00, 1.25 and 1.50). Effect of RHP on fluidity and rheological properties of the cement grout mixtures were studied. Test results showed that at water cement ratio (w/c) of 0.75, 1.00, 1.25 mixture showed shear thinning behavior. On the other hand, this behavior changes to shear thickening behavior at w/c = 1.50 at all RHP content. Experimental results indicated that this waste product can be utilized as filler in cement grout for geotechnical application such as filling large voids. 48

Yeni ve ilgi çekici bir yöntem olan bakteri yardımı ile kalsiyum karbonat çökelterek zemin iyileştirilmesi ilgili araştırmalar son otuz yıl içerisinde hız kazanmıştır. Bu konudaki çalışmaların büyük bir kısmı kumlu zeminlerde yapılmış ve oldukça iyi sonuçlar elde edilmiştir. Ancak bu yöntem geoteknik mühendisliği uygulamalarından problemli bir zemin türü olan organik zeminlerde kullanılmadığı görülmektedir. Bu çalışmada bölgesel zeminlerden kalsit çökelmesini sağlayan bakteri izole edilebilirliği ve bakteri kullanarak kalsit çökelmesinin organik zeminlerin geoteknik özelliklerinin iyileştirilmesinde kullanılabilirliği araştırılmıştır. iki aşamalı bir çalışma planlanmıştır. İlk aşamada, Gaziantep'ten bir kaç farklı zeminden konvensiyonel olarak kalsit çökelmesini sağlayan bakterinin izole edilmesi oluşturmuştur. İkinci aşamada ise standart B. pasteurii bakteri kullanarak besleme solüsyonu ile birlikte belirli zaman aralıklarında yerçekimi kuvveti ile organik zemine enjekte edilerek kalsit çökelip çökelmediği incelenmiştir. Her iyileştirme aşamasından sonra çökelen kalsit miktarı belirlenmiştir. İyileştirilmiş ve iyileştirilmemiş zemin numuneleri üzerinde kayma mukavemeti, sıkışabilirlilik ve geçirgenlik deneyleri yapılarak uygulanan yöntemin organik zeminin geoteknik özelliklerini nasıl etkilediği saptanmıştır. Çalışma sonucunda Gaziantep'ten alınan toprak örneklerinden izole edilen bakterinin kalsit çökeltme özelliği olduğu ortaya konulmuştur. Yapılan ölçümlerde organik zemin içerisinde ortalama olarak ağırlıkça % 20 civarında kalsit çökelttiği belirlenmiştir. Ayrıca, çökelen kalsitlerin organik zeminin kayma mukavemetini artırmış ve sıkışabilirlikle geçirgenliği azaltmıştır. Elde edilen sonuçlar incelendiğinde bakteri yardımı ile kalsit çökeltmesinin organik zeminlerin geoteknik özelliğini iyileştirme açısından oldukça olumlu sonuçlar alınmış ve geoteknik özelliğini iyileştirmesinde alternatif bir metot olabilme potansiyeli olduğu öngörülmüştür. Bacterial calcium carbonate precipitation (BCCP) become a new an attractive soil improvement method in the last three decades. Most of the studies were carried out on granular soil and very encouraging results were obtained. But this new improvement technique was not used for organic soil that was known as a problematic soil in geotechnical applications. This laboratory scale work investigates feasibility of this new improvement technique in organic soil. For this purpose, two-stage works were carried out. In the first stage, ureolytic bacteria were isolated from local soil and its ability for calcite precipitation was investigated. In the second stage, bacteria (B. pasteurii) were induced into the organic soil with treatment solution that was injected into the organic soil by gravity for a specified time intervals. The amount of precipitated calcite was determined at the end of the treatment. Shear strength, consolidation and permeability tests were performed on treated and untreated samples to investigate effect of calcite precipitation on geotechnical properties of the organic soil. The test results showed that ureolytic and calcite precipitating bacteria can be isolated from local soils. Microscopic scale investigation indicated that solid calcite particles were precipitated in the organic soil. It was found that the amount of precipitated calcium carbonate in treated organic soil was increased about 20% by weight. Also, the test results revealed that the BCCP method increased the shear strength and reduced compressibility and permeability of the organic soil. The finding of the study encourages the geotechnical engineers to use this technique as an alternative improvement method for the organic soil. 168

Mekanik olarak stabilize edilmiş dolgu duvarlar, geleneksel olarak kullanılan ağırlık duvarlarına göre basit yapım teknikleri, estetik açıdan görüm ve maliyet açısından daha iyi çözümler sunar. Bu çalışma güçlendirilmiş istinat duvarlarının analizini sunmaktadır. PLAXIS 2D lisanslı sonlu elemanlar programı kullanılarak mekanik olarak stabilize edilmiş dolgu duvarların mühendislik özellikleri ve bu duvarların davranışında etkili olan çeşitli parametreler incelenmiştir. Donatı uzunluğu, donatı tabakaları arasındaki dikey boşluklar, donatının sertliği, duvar yüksekliği,yüzey elemanlarının kalınlığı, trafik yükünün pozisyonu ve güçlendirilmiş zeminin tipi gibi geometrik parametreler analiz edilmiş ve etkiyen yüklerin donatılar ve duvar deformasyonları üzerinde ki etkileri incelenmiştir.Sonuçlar göstermiştir ki; etkiyen yükler genellikle donatı uzunluğundan, donatı sertliğinden ve yüzey elemanlarını kalınlığından bağımsızdır. Genellikle eksenel kuvvetler, duvar yüksekliğinin, geogrid tabakalar arasında ki dikey boşlukların ve dolgu zeminin içsel sürtünme açısının artmasıyla artış göstermiştir. Duvar deformasyonları genellikle geogrid uzunluklarına bağlı olmakta ve L/H oranı 0.7 olduğunda kabul edilebilir sonuçlar elde edilebilmektedir. Duvar deformasyonları ayrıca, geogrid sertliğinin artışına bağlı olarak azalma eğilimi göstermiştir ve bundan dolayı kullanım için yüksek dayanımlı geogridler önerilmiştir. Bunlara ek olarak, geogrid tabakalar arasında ki dikey boşluklar yatay yöndeki deformasyonlarda da etkili olmuştur ve minimum değer olarak bu dikey boşluklar 0.5 m olarak, mekanik olarak stabilize edilmiş dolgu duvarların tasarımında kullanılabileceği önerilmiştir. Mechanically stabilized earth (MSE) walls offer simple construction techniques, pleasing aesthetics, and cost-effective solutions as an alternative to conventional gravity walls.This dissertation presents the analysis of reinforced soil retaining walls were carried out to review the engineering properties of the MSE wall and perform parametric studies various factors that may govern the behaviour of the MSE wall by using finite element program PLAXIS 2D. The geometric parameters such as reinforcement length, vertical spacing between the reinforcement layers, reinforcement stiffness, wall height, face element thickness, position of traffic load, and finally the type of reinforced soil were examined to investigate their effects on the forces developed in the reinforcement and the wall deformation. It is shown that the forces developed are largely independent of reinforcement length, reinforcement stiffness, and face element thikness. Generally, axial force increases with increasing the wall height, vertical spacing between the geogrid layers, and angle of internal friction for backfill soil. While, wall deformation are largely dependent on geogrid length and an acceptable resultes were obtained when using L/H equal to 0.7. Wall deformation also decreasing with increasing geogrid stiffness and therfore geogrid with higher strength is recomended to be used. Beside, the vertical spacing (Sv) between geogrid layers which also affect on the horizontal deformation and the minimum value can be used in the design of MSE walls equal to 0.5 m. 141

Geniş açıklığından ve yetersiz kaya örtüsünden dolayı mağaraların göçmesi duraysızlık problemlerine maruz kaya kütleleri içinde geoteknik açıdan incelenebilecek bir tehlikedir. Kaya kütleleri içinde sığ derinlikteki mağaraların duraylılığı için analitik çözümler kaya kütlesinin doğal süreksizlikleri nedeniyle nadiren kullanılmaktadır. Bunun yerine, sonlu elemanlar, ayrık elemanlar ya da melez metotlar sıklıkla yapılmaktadır. Bu tezde, deneysel, analitik ve numerik analizler, kireçtaşı içinde açılmış olan Seyrantepe mağaralarının duraylılığını değerlendirmede beraberce ele alınmıştır. Mağaraların boyutları yerinde ölçülmüştür. Kaya kütle sınıflandırılması yapılmıştır. Kaya kütlelerinin sınıflandırılmasında RMR, GSI ve Q indekslerinden yararlanılmıştır. Mağaraların kısa zaman önce göçen kesiti üzerine geriye gönük analiz yapılmıştır. Hoek-Brown yenilme kriterine dayanan RocLab programı ve Mohr-Coulomb yenilme kriteri kaya kütlesinin geoteknik parametrelerini hesaplamada ayrıca kullanılmıştır. Mağaraların komşu açıklığının duraylılık ve göçük alanı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Geriye dönük analiz sonuçları Mohr-Coulomb'a kıyasla daha düşük dayanım parametreleri vermiştir. RocLab sonuçları bu masif kaya kütlesi için daha güvenli tarafta olmaktadır. Sonuçlar 9 m tavan kalınlığı için açıklığın genişliğinin 12 ila 15 m arasında olmasını ve duraysızlıklara karşı bazı koruyucu önlemlerin gerektiğini göstermiştir. The collapse of caves due to excessive spans or insufficient rock cover is a major geotechnical hazard in rock masses that are prone to the stability problems. Analytical solutions for the stability of near surface caves in rock masses are rarely used because of the inherently discountinuous nature of the problem; instead, numerical approaches such as the finite element, discrete element, or hybrid methods of analysis are typically employed. In this thesis integrated experimental, analytical and numerical analyses were undertaken to assess the stability condition of Seyrantepe caves which were excavated into limestone. The sizes of the caves were measured in the field. Rock mass characterization was performed. The RMR, GSI and Q indexes were utilized for rock mass classification. A back analysis was performed on the recently collapsed section of the caves. The RocLab software based on Hoek-Brown failure criteria, and Mohr-Coulomb failure criteria were also used to determine the geotechnical parameters of the rock mass. The effects of the adjacent spans of the caves on the stability and failure zone were investigated. Back anaysis results gave the lower strenght parameters compared with Mohr Coulomb. RocLab results became on the safe side for this massive rock mass. The results showed that limit roof span was between 12 and 15 m for the roof thickness of 9 m and some countermeasures against instability were necessary. 98

Bu tez saha kaya kütle özellikleri ve dolayısıyla duraylılığı denetleten ana etkenleri vurgulamaktadır. Bu özellik ve etkenlerden bazıları ana süreksizlik türü olan tabakalaşma ve katmalaşma, mineralojik özellikler ile kuru ve 72 saat suya batırılmış kaya dayanımlarıdır. Kil mineralleri, özellikle de smekit grubu kil mineralleri içeren kayaların nemli - suya doygun olmaları durumunda kaya dayanımın denetleyen en önemli etkendir. %5 smektit kil mineralleri içeren ve kuruyken tek eksenli dayanımı 5 MPa iken 72 saat suya batırılması durumunda 0,0 MPa'a düşebilmektedir. Donatı tasarımı (a) tabaka veya katmanlaşma ve yöresel olarak fay, (b) tektonik olarak yüklenen yerinde gerilmeler ve (c) kaya kütle ve kaya özelliklerinin bağımlı değişkenidir. Burada sunulan gelişimci yaklaşımlar aynı bölgede ve aşırı zayıf - orta zayıf dayanımlı tortul kaya içerisinde yer alan Salahaddin, Shaqlawa ve Mirawa tünellerinde uygulanmış ve sorunsuzca bu projeler tamamlanmıştır.Su, süreksizlik kil (SSK) üçlüsü bütün jeoteknik sorunları yaratan ana etkenlerdendir. Bu bağlamda 4 boyutta (x, y, z ve t) gerçekleştirilecek olan jeoloji, hidrojeoloji, mühendislik jeolojisi, jeoteknik ve jeoçevre model çalışmaları tünel geçkisinin doğru seçimi ve konumlandırması ile projenin arzu edildiği gibi güvenli olarak bitirilmesinde en başta yer alır. Diri bir fay kuşağına yerleştirilen tünelin kaçınılmaz sonunun göçme olduğunu öngörmek zor değildir. This thesis emphasizes the major factors which controls rock mass properties and thereof stability. Some of them are bedding and layering which are major types of discontinuity, mineralogical properties, and rock substance properties of both dry and 72 hours soaked samples. Clay minerals, particularly smectite group clay minerals, are the most governing factor when the medium is moist to wet. 5% of smectite clay mineral in a rock might be enough to turn the uniaxial compressive strength (Uc, MPa) of 5 to zero upon soaking for 72 hours. Reinforcement design is a dependent function of (a) attitude of bedding and in places fault, (b) tectonically induced in-situ stresses, and (c) rock mass and rock substance properties. The innovative approaches proposed herein contributed appreciably to Salahaddin, Shaqlawa, and Mirawa tunnels which have already been completed within extremely weak to moderately weak sedimentary rock units without any failure in the same region.The trinity water, discontinuity, and clay (WDC), is the main causative behind all geotechnical problems. In this sense model study of geology, hydrogeology, engineering geology, geotechnics, and geoenvironment in four dimensions (x, y, z, and t) comes first to locate and orient the alignment of a tunnel properly and complete the project at a desired level of confidence. It is not difficult to envisage and foresee inevitable failures, if a tunnel is located along an active fault. 155

Dünyanın bir çok ülkesinde bulunan peat, genellikle ince tabakalar halinde ve sınırlı alanlarda görülür. Peat yumuşak zeminlerin extrim halde ki formudur ve bundan dolayı düşük kesme dayanımı ve yüksek oranda oturma problemleri gösterir. Bu çalışma da içine kum kolon yerleştirilmiş fiberli peat?in kesme dayanımı ve oturma karakteristiklerinin laboratuvar bulguları sunulmuştur. Bu çalışmada kullanılan peat Türkiye?nin Sakarya bölgesinden alınmıştır. ASTM D 1997-91?a göre bu zemin fiberli peat olarak sınıflandırılmış ve Von post ölçeğinde düşük ve orta derecede çürümüş H1-H4 olarak tanımlanmıştır. Bu zeminin tabii su muhtevası % 236 dır ve likit limiti % 119 dur. Bütün deneylerde 200 nolu elekten geçen ve 100 nolu elek üzerinde kalan peat kullanılmıştır. Kum kolon yapımında iyi derecelenmemiş 2 mm elek çapından geçen 0,075 mm elek çapı üzerinde kalan dere kumu kullanılmıştır. Tüm deneylerde kun kolon çapının organik zeminin kesme dayınımı ve sıkaşabilirliği üzerinde ki etkisi üzerine odaklanılmıştır. Sıkışabilirlik ve kesme dayanımı deneyleri için dört farklı çapta kum kolonlar hazırlanmıştır (1.7, 2.5, 3.5 and 4.7cm)..tüm deney sonuçları göstermiştir ki; kum kolon yüzey alanı oranının organik zemin yüzey alanına oranı (S/O) arttığında , sıkışma indeksleri Cc,Cr ve hacimsel sıkışma (mv) azalmıştır. Ayrıca kum kolonlar organik zeminin içsel sürtünme açısını artırırken kohezyonu ise azaltmıştır. Peat is found in many countries throughout the world where it can be generally seen in thick layers in limited areas. Peat is an extreme form of soft soil and is considered problematic due to the low shear strength and large compressibility. This project presents laboratory finding on the compressibility and shear strength characteristics of fibrous peat with sand column.The peat used in the study is taken from Sakarya region, Turkey. It is classified as fibrous peataccording to ASTM D 1997-91 and due to its low to medium degree of decomposition classified as H_1-H_4 in von Post scale. The natural water content of the peat is 236 % and its liquid limit is 119%. In all tests, the fibrous peat used for the test passing #200 and remain on #100. The rounded sand used for making sand column is poorly graded passing from 2 mm sieve size and retaining on 0.075 mm sieve size. The tests focused on effect of diameter of granular column on shear strength and compressibility of the organic soil.Four different sand column diameters were used for compressibility and shear strength testswere (1.7, 2.5, 3.5and 4.7cm).All tests results showed that; when the ratio of sand column surface to organic soil surface area (S/O) increases; compression index (c_c); recompression index (c_( r)); and volume compressibility (m_v) decreases. Also,sand columns causes increase in (IFA)and reduction in (C) of the organic soil. 129

Kolayca şekil alabilen ve kesme taş olarak ev yapımında kullanıma uygun olankireştaşı, Gaziantep bölgesinin geniş bölümünü kapsamaktadır. Bu amaçla geçmiştebölge insanları birçok taş ocakları açmışlardır. Şehirde yerleşim alanlarınınartmasıyla, bu ocaklar mağara olarak günümüzde insanların yaşadığı alanlarınortasında tehlike oluşturacak şekilde bulunmaktadırlar. Bazı insanlar bu mağaralarınüzerinde inşa edilen evlerde yaşamakta, bazıları ise bu mağaraların içlerindeçalışmaktadırlar. Bu çalışmanın amacı şehir merkezinde bulunan mevcut mağaralarıngöçmeye karşı risk değerlendirilmelerinin yapılmasıdır. Mağaraların geometrikölçüleri ve kayanın geoteknik özellikleri kullanılarak modellemeler yapıldı. Toplamolarak 15 mağaranın, sonlu elemanlar yöntemine göre çalışan Plaxis V8, 2Dprogramıyla, analizleri gerçekleştirildi. Mağara tavanının üzerine 300 kPa yükuygulandı. Analiz sonuçları, incelenen tüm mağaraların, mevcut çalışma koşullarıaltında göçmeye karşı güvenli olduğunu göstermiştir.Anahtar kelimeler: Stabilite Analizleri, PLAXIS, Mağaralar, Kireçtaşı,Güvenlik katsayısı Limestone, which can be easily shaped and used as dimension stone at the houseconstruction, cover extensive area of Gaziantep. In the past, people living in theregion had opened many stone mines. Due to the increasing of residential areas at thecity, these mines started to be used as caves and now they exist in the urban areas,which cause danger. Some people are living over those caves and some are workingin the caves. The objective of this work is to investigate the collapse risk potential ofexisting caves in the city center. The caves were modeled using geometricaldimensions and geotechnical properties of the rock. Totally, 15 caves were analyzedusing Plaxis finite element code V8, 2D program. A 300 kPa foundation load appliedto roof of the cave. The results from the analysis showed that all the investigatedcaves are safe against failure under existing studied conditions.Key words: Stability Analysis, PLAXIS, Caves, Limestone, Factor of safety 102

Bu çalışma, çeşitli yerel zemin sınıflarının, farklı yüksekliktekibinalarda sismik taban izolatörü uygulamasına etkisini incelemektedir. Bununiçin 1999-Kocaeli depreminin zaman tanım alanındaki verileriyle oynanarak,hâkim periyodu gittikçe artan dört adet suni deprem kaydı elde edilmiştir. Busuni depremlerin hâkim periyotları, Türkiye Deprem Yönetmeliğinde tarifedilen yerel zemin sınıflarının Tb köşe karakteristik periyotları ileçakıştırılmıştır. Sismik yalıtım metodu olarak kurşun çekirdekli tabanizolatörleri seçilmiştir. Periyodu gittikçe büyüyen yapılar, sismik tabanizolatörleri yerleştirilmeden önce ve yerleştirildikten sonra zaman tanımalanında analiz edilmiştir. Yapıların çatı katında elde edilen en yüksek ivmekayıtları, taban kesme kuvvetleri, yer değiştirmeleri ve rölatif kat ötelenmeleri;farklı zemin koşulları için birbirleri ile kıyaslanmıştır. Çalışmanın sonucunda,sismik taban yalıtımı tekniğinin zemin koşullarının hâkim periyotlarından veyapı yükseklik artışından önemli ölçüde etkilendiği ortaya konmuştur. This study investigates the effect of local soil conditions on the use of seismic baseisolation for framed structures. The time interval of the 1999-Kocaeli Earthquake ismodified to obtain four different artificial earthquakes. The predominant periods ofthese artificial earthquakes coincide with the characteristic periods Tb of the local siteclasses defined in the Turkish Earthquake Code. Lead rubber bearings are selected asseismic isolators. Then, the fundamental periods of the structures are increasedgradually and each structure is analyzed with and without lead rubber bearings byusing time history analyses technique. The maximum accelerations, base shear forces,floor displacement values and relative drift ratios of each structure are compared witheach other under different soil conditions. It is concluded that the seismic base isolationtechnique is strongly affected by the predominant periods of the soil classes and also bythe height of the structure. 34

öz GAP BÖLGESİ İÇİN GEOTEKNİK VERİ BANKASI GELİŞTİRİLMESİ KAHVECİ, Zülkarneyin Yüksek Lisans Tezi, inş Müh. Bölümü Tez Yöneticisi: Yrd. Doç. Dr. Hanifi ÇANAKÇI Ağustos 2002, 94 sayfa Birçok geoteknik bilgi farklı kurum ve kuruluşlarda birbirinden bağımsız olarak bulunmasından dolayı geoteknik bilgilerden yeterince yararlanılamamaktadır. Bu gerçek doğrultusunda Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamı içerisinde yer alan şehirlerde (Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Siirt, Batman, Adıyaman ve Sımak) yapılmış olan zemin etüt çalışmaları sonuçlarını ve bölgeye ait jeolojik bilgileri bir araya getirebilen, geoteknik bilgileri kapsayan bir bilgisayar programı geliştirilmiştir (GEOGAPDATA). Program, kullanım kolaylığı sağlamak amacı ile Visual Basic® programlama dilinde hazırlanmış olup istenilen bilgilere fare yardımı ile rahatlıkla ulaşılabilmektedir. Hazırlanan bu program sayesinde GAP bölgesinde yapılacak olan zemin etüt çalışmaları planlamalarının daha kolay ve ekonomik bir şekilde yapılmasına katkıda bulunulmuş olacaktır. Anahtar kelimeler: geoteknik, veri bankası, GAP bölgesi, zemin etüdü. ABSTRACT DEVELOPMENT OF A GEOTECHNICAL DATABANK FOR GAP REGION KAHVECİ, Zülkarneyin M.Sc. in Civil Eng. Supervisor: Assist. Prof. Dr. Hanifi ÇANAKÇI August 2002, 94 pages There is much geotechnical information at different companies and establishments that is independent from each other. Because of this fact a computer program (GEOGAPDATA) has been developed for the presentation of geotechnical and geological information obtained from subsurface exploration work done in the South-eastern Anatolia Region of Turkey. Presentation of the information was made using Visual Basic® programming language to make it user friendly. The program contains maps of nine cities of the region, and up to date geotechnical information obtained from previous site investigation work. Use of the GEOGAPDATA can be extremely helpful in proper planning of site investigation in the region. As a result substantial saving may be realized by knowing the geotechnical problems in advance that may be encountered later in the site investigation program. Key words: geotechnical, databank, GAP region, site investigation. IV 94

ÖZ BAKTERİLER VE SENTETİK POLİMERLER YARDIMIYLA ZEMİN İYİLEŞTİRMESİ ÇABALAR, Ali Fırat Yüksek Lisans Tezi, İnş. Müh. Bölümü Tez Yöneticisi: Y. Doç. Dr. Hanifi ÇANAKÇI Ağustos 2002, 84 sayfa İnşaat sahasında karşılaşılan zeminler her zaman istenilen özelliklere sahip olmayabilmektedir. Bu gibi durumlarda, arazideki zemin tabakalarının özelliklerinin iyileştirilmesi yoluna gidilir. Bu çalışmada çeşitli mikroorganizma türleri ve bunların ürettikleri malzemelerin zemin iyileştirmesinde uygulanabilirliğinin tartışılması amaçlanmıştır. Çalışmada, yapışkanlık özelliği gösteren veya katı partikül üretebilen bakteriler ile bunların zemin mekaniğindeki kullanılabilirliği araştırıldı. Doğal polimerik malzeme üreten bu bakterilerin yanında, yapışkanlık özelliğine sahip olan sentetik polimerlerin yapısı üzerinde de durulmuştur. Ortaya atılan düşüncenin yapılabilirliği, yapılan detaylı literatür taraması ile birlikte Leighten Buzzord kumuna biopolimer eklenerek yapılan kesme kutusu deney sonuçları ile de desteklenmiştir. Yapılan bu çalışma, yapılar için uygun olmayan zeminlerin bakteriler ve polimerik malzemeler kulanılarak iyileştirilebileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: zemin iyileştirmesi, bakteri, polimer, kesme kutusu deneyi. iv ABSTRACT GROUND IMPROVEMENT BY BACTERIA AND SYNTHETIC POLYMERS ÇABALAR, Ali Fırat M.Sc. in Civil Eng. Supervisor: Assist. Prof. Dr. Hanifi ÇANAKÇI August 2002, 84 pages Where a project encounters difficult foundation conditions, ground improvement techniques are used to modify and improve poor and marginal soil and rock conditions to meet project requirements. In this thesis, applicabities of bacteria were examined as a different approach in ground improvement. Bacteria producing biopolymer, solid particules having cementatious property were searched. Structure of synthetic polymeric material were also examined. Furthermore, the applicability of this approach in ground improvement was supported by direct shear box experiments carried out using a biopolymeric material on Leighten Buzzord Sand. Reviewed literature and experimet results verified the applicability of bacterial agents in ground improvement. Key Words: ground improvement, bacteria, polymer, direct shear box test. in 84