43 results on '"Çam Çelikel, Feryal"'
Search Results
2. The Association of Bipolar Disorder and Neuro-Behçet Syndrome.
- Author
-
Hasbek, Ekrem, Kurt, Semiha, Karaer Ãnaldi, Hatice, ÇAm ÇElİKel, Feryal, ErdoĞAn Taycan, Serap, and Solmaz, Volkan
- Abstract
Copyright of Archives of Neuropsychiatry / Nöropsikiyatri Arşivi is the property of Turkish Association of Neuropsychiatry and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2012
- Full Text
- View/download PDF
3. Nöro-Behçet Sendromu ve İki Uçlu Bozukluk Birlikteliği.
- Author
-
HASBEK, Ekrem, KURT, Semiha, KARAER ÜNALDI, Hatice, ÇAM ÇELİKEL, Feryal, ERDOĞAN TAYCAN, Serap, and SOLMAZ, Volkan
- Subjects
BEHCET'S disease ,BIPOLAR disorder ,NEUROLOGICAL disorders ,DISEASE complications ,SYMPTOMS - Abstract
Copyright of Archives of Neuropsychiatry / Nöropsikiyatri Arşivi is the property of Turkish Association of Neuropsychiatry and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2012
- Full Text
- View/download PDF
4. Parkinson Hastaligi ve Delüzyonel Parazitoz Birlikteligi: Bir Olgu Sunumu.
- Author
-
Erdogan, Serap, Genç, Emrullah, Çam Çelikel, Feryal, Kurt, Semiha, and Karaer šnaldi, Hatice
- Subjects
PARKINSON'S disease ,COMORBIDITY ,DELUSIONAL parasitosis - Abstract
Copyright of Dusunen Adam: Journal of Psychiatry & Neurological Sciences is the property of KARE Publishing and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2012
- Full Text
- View/download PDF
5. Massive Creatine Kinase and Hepatic Enzyme Elevation Due to Quetiapine and Valproic Acid Treatment: A Case Report.
- Author
-
ERDOĞAN, Serap and Çam ÇELİKEL, Feryal
- Subjects
- *
CREATINE kinase , *ENZYMES , *LIVER , *BIPOLAR disorder , *VALPROIC acid , *QUETIAPINE , *PHARMACODYNAMICS - Abstract
In literature, creatine kinase (CK) elevations related to treatment with atypical antipsychotics have been reported in several case studies. In this paper, we present a case of a patient, whose previous and present medical histories showed a massive increase in serum CK and CK myoglobin-band (CK-MB) during quetiapine treatment and in alanine aminotransferase (ALT), aspartate aminotransferase (AST), gamma-glutamyl transferase (GGT) and lactate dehydrogenase (LDH) levels during valproic acid treatment. The possible mechanisms underlying the CK elevation related with quetiapine and the symptoms that the clinicians should be careful about will be discussed. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2012
- Full Text
- View/download PDF
6. Sağlık çalışanlarında ikincil travmatik stres: Covid-19 pandemi sürecine özgü bir çalışma
- Author
-
Polat, Elif Aybüke, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Polat, Elif Aybüke
- Subjects
Maladaptive schemas ,Psychological resilience ,Pandemic ,Stress (Psychology) ,Uyum bozucu şemalar ,Sağlık çalışanları ,Secondary traumatic stress ,RC451.4.M44 P65 2022 ,Medical personnel -- Mental health ,İkincil travmatik stres ,Medical personnel -- Psychology ,COVID-19 (Disease) -- Psychological aspects ,Psikolojik dayanıklılık ,Medical personnel -- Job stress ,Pandemi ,Healthcare employees ,Covid-19 - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 52-64) ix, 77 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı sağlık çalışanlarının ikincil travmatik stresleri, psikolojik dayanıklılıkları ve uyum bozucu şemaların ilişkisini Covid-19 süreci içerisinde incelemektir. Yöntem: Çalışmaya 190’ı (%72.8) kadın 71’i (%27.2) erkek olmak üzere toplamda 261 kişi dahil edilmiştir. Katılımcılara çevrimiçi yollar ile ulaşılmıştır. Örneklemin yaş ortalaması 41.6±9.70’tir. Tüm katılımcılara sırasıyla Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu, İkincil Travmatik Stres Ölçeği (İTSÖ), Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (YPDÖ) ve Young Şema Ölçeği Kısa Form-3 (YSÖ) uygulanmıştır. Veri analizinde bağımsız gruplar t testi, tek yönlü ANOVA, Pearson korelasyon analizi, basit doğrusal regresyon ve çoklu doğrusal regresyon kullanılmıştır. Bulgular: Örneklemin çoğunluğunu kadın (%72.8), evli (%65.9), çocuğu olan (%68.2) ve doktor (%41.4) bireyler oluşturmaktadır. Katılımcıların çoğunun kendisi (%60.2) veya yakını (%87.4) Covid-19 enfeksiyonu geçirmiştir. Ayrıca büyük çoğunluğu yalnız yaşamamaktadır (%91.2). Sonuçlarımız, uyum bozucu şemaların psikolojik dayanıklılığı yordadığını, uyum bozucu şemalar ile psikolojik dayanıklılığın ise ikincil travmatik stresi yordadığını göstermektedir. Kadın, hemşire, yalnız yaşamayan, Covid-19 ile doğrudan temas eden ve yakını Covid-19 geçiren katılımcıların ikincil travmatik stres düzeylerinin anlamlı düzeyde yüksek olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Bu bulgular sonucunda uyum bozucu şemalara sahip olan bireylerin psikolojik dayanıklılıklarının daha düşük düzeyde olduğu; Covid-19 pandemi sürecinde uyum bozucu şemalara sahip olan ve psikolojik dayanıklılıkları düşük olan sağlık çalışanlarının daha fazla ikincil travmatik stres geliştirme eğiliminde olduğu anlaşılmaktadır. Objective: This study aims to examine the relationship between secondary traumatic stress, psychological resilience and maladaptive schemas in healthcare employees during the Covid-19 pandemic. Method: A total of 261 individuals, 190 females (%72.8 ) and 71 males (%27.2), with a mean age of 41.6±9.70 years, were included in the study. Participants were reached online. All participants were applied a Sociodemograpic and Other Information Form, the Secondary Traumatic Stress Scale, the Psychological Resilience Scale for Adults and the Young Schema Scale Short Form-3. The independent samples t test, oneway ANOVA, Pearson correlation analysis, simple linear regression and multiple linear regression analysis were used in data analysis. Results: The majority of the sample were consisted of female (72.8%), married (65.9%), doctors (41.4%), with kids (68.2%). The majority of the participants were diagnosed as Covid-19 infection, either themselves (60.2%) or their relatives (87.4%). Besides the majority of the sample were not living alone (91.2%). Our results showed that maladaptive schemas predicted psychological resilience, maladaptive schemas and psychological resilience predicted secondary traumatic stress. The secondary traumatic stress level of those participants, who were women, nurses, those who did not live alone, who had direct contact with Covid-19 and whose relatives had Covid-19 were significantly higher. Conclusion: In light of our results, it can be concluded that among healthcare employees working in Covid-19 pandemic, individuals with maladaptive schemas had lower levels of psychological resilience, who also showed a higher tendency to develop secondary traumatic stress. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırmanın Başlıca Hipotezleri Araştırmanın Soruları Araştırmanın Önemi Araştırmanın Sayıltıları Tanımlar GENEL BİLGİLER Travma Kavramı İkincil Travmatik Stres İkincil Travmatik Stres Belirtileri Sağlık Çalışanlarında İkincil Travmatik Stres İkincil Travmatik Stres ile İlgili Yapılmış Çalışmalar Psikolojik Dayanıklılık Psikolojik Dayanıklılık ve İkincil Travmatik Stres Şema Kavramı Uyum Bozucu Şemalar ve Şema Alanları Uyum Bozucu Şemalar ve İkincil Travmatik Stres Covid-19 Pandemi Dönemi Covid-19 Pandemi Sürecinin İkincil Travmatik Stres ile İlişkisi YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu (Ek-B) İkincil Travmatik Stres Ölçeği (İTSÖ) (Ek-C) Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (YPDÖ) (Ek-D) Young Şema Ölçeği Kısa Form-3 (YSÖ KF-3) (Ek-E) İşlem Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri Örneklemin Pandemi Süreci ile İlişkili Özellikleri Araştırmada Kullanılan Ölçeklerin Güvenirlik Analizleri ve Betimleyici İstatistikleri Örneklemin Ölçek Puanları Ölçeklerin Normallik Dağılımları Ölçek Puanlarının Farklı Örneklem Özelliklerine Göre İncelenmesi Ölçek Puanlarının Pandemi Dönemi ile İlişkili Bilgilere Göre İncelenmesi Regresyon Analizleri TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2022
7. Obsesif kompulsif belirtiler, belirsizliğe tahammülsüzlük ve kaygı arasındaki ilişki: Covid-19 sürecine özgü bir çalışma
- Author
-
İskenderoğlu, İrem, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and İskenderoğlu, İrem
- Subjects
RA644.C67 I85 2022 ,Intolerance of uncertainty ,Pandemic ,Obsessive-compulsive disorder ,Obsesif kompulsif belirtiler ,Pandemi ,Kaygı ,Anxiety ,COVID-19 (Disease) -- Psychological aspects ,Covid-19 ,Belirsizliğe tahammülsüzlük ,Obsessive compulsive symptoms - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 53-59) xi, 71 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı, Covid-19 pandemi sürecindeki bireylerde obsesif kompulsif belirti, belirsizliğe tahammülsüzlük ve durumluk kaygı düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Yöntem: Çalışmada 233’ü (%70.2) kadın ve 99’u (%29.8) erkek olmak üzere toplam 332 yetişkin katılımcıya internet üzerinden ulaşılmış olup yaş ortalaması 32.11±10.89 yıldır. Tüm katılımcılara sırasıyla Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu, Padua Envanteri-Washington Eyalet Üniversitesi Revizyonu (PE-WEÜR), Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği Kısa Formu (BTÖ-12) ve Durumluk Kaygı Ölçeği (DKÖ) uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmada katılımcılar DKÖ toplam puanı bakımından karşılaştırıldığında, bekar, yalnız yaşayan, toplu taşıma kullanan, evinde Covid-19 risk grubundan bireyler ile yaşayan, ekonomik düzeyi düşük katılımcıların kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Yapılan basit doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre BTÖ-12 alt boyutlarından hem ileriye yönelik kaygının hem de engelleyici kaygının kaygı düzeyini yordadığı görülmüştür. Yapılan çoklu regresyon analiz sonuçlarına göre ise birlikte ele alındıklarında belirsizliğe tahammülsüzlük kaygıyı yordarken obsesif kompulsif belirtilerin kaygıyı yordamadığı saptanmıştır. Sonuçlar: Çalışmanın bulgularından yola çıkarak belirsizliğe tahammülsüzlük düzeylerinin obsesif kompulsif belirti düzeylerini yordayıcı bir etken olduğu gözlenmektedir. Pandemi sürecinin belirsizlik içeren doğası düşünüldüğünde, belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi yüksek olan bireylerin bu dönemde kaygı düzeylerinin de yüksek olması beklenen şekilde doğrulanmıştır. Objective: The aim of this study was to examine the relationship between obsessive compulsive symptoms, intolerance of uncertainty and anxiety during the Covid-19 pandemic. Method: In this study, a total of 332 adult participants, with 233 (70.2%) females and 99 (29.8%) males, were reached via the internet and the mean age was 32.11±10.89 years. A Sociodemographic and Other Information Form, the Padua Inventory-Washington State University Revision (PE-WEÜR), the Intolerance of Uncertainty Scale Short Form (IUS-12) and the State Anxiety Inventory (STAI-I), respectively, were applied to all participants. Results: In the study, when the participants were compared in terms of STAI-I total scores, it was observed that the anxiety levels of the participants, who were single, living alone, using public transportation, living at home with individuals from Covid- 19 risk groups and having low economic income were higher. The simple linear regression analysis showed that both of the sub-dimensions of IUS-12, the prospective anxiety and the inhibitory anxiety, predicted the anxiety level. The multiple regression analysis showed that intolerance to uncertainty predicted anxiety when taken together, while obsessive compulsive symptoms did not. Conclusion: Based on the findings of the study, it was observed that the individuals’ level of intolerance of uncertainty was a predictive factor for obsessive-compulsive symptom levels. Considering the uncertain nature of the pandemic process, it was confirmed, as expected, that individuals with high level of intolerance to uncertainty also had high levels of anxiety during this period. GİRİŞ Araştırmanın Amacı ve Önemi Araştırmanın Başlıca Hipotezleri Araştırma Soruları Araştırmanın Varsayımları ve Sınırlılıkları Tanımlar GENEL BİLGİLER Obsesif Kompulsif Bozukluk Obsesif Kompulsif Belirtiler Obsesyonlar Obsesyon Alt Boyutları Kompulsiyonlar Kompulsiyon Alt Boyutları Belirsizliğe Tahammülsüzlük Engelleyici Kaygı ve İleriye Yönelik Kaygı Alt Boyutları Obsesif Kompulsif Belirtiler ile Belirsizliğe Tahammülsüzlük Arasındaki İlişki Kaygı Kaygı Belirtileri Durumluk ve Sürekli Kaygı Belirsizliğe Tahammülsüzlük ile Kaygı Arasındaki İlişki Obsesif Kompulsif Bozukluk ile Kaygı Arasındaki İlişki YÖNTEM Araştırmanın Örneklemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu (Ek B) Padua Envanteri Washington Eyalet Üniversitesi Gözden Geçirilmiş Formu (PE-WEÜR) (Ek C) Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği Kısa Formu (BTÖ-12) (Ek D) Durumluk Kaygı Ölçeği (DKÖ) (EK E) İstatistiksel Analiz BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri Örneklemin Covid-19 Pandemi Süreci ile İlişkili Özellikleri Ölçeklerin İncelenmesi Ölçeklerin Güvenirlik Analizi Bilgileri Örneklemin Ölçek Puanları Ölçeklerin Normallik Analizleri Farklı Sosyodemografik ve Diğer Özellikteki Katılımcıların Ölçek Puanları Açısından Karşılaştırılması Yaş, Eğitim Süresi ve Ölçek Puanları Arasındaki İlişki Regresyon Analizleri TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2022
8. Algılanan stres ve yaşam doyumu ile kompulsif satın alma ilişkisi
- Author
-
Öztürk, Mehmet Gökhan, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Öztürk, Mehmet Gökhan
- Subjects
Kompulsif satın alma ,RC569.5.S56 O98 2022 ,Stress (Psychology) ,Algılanan stres ,Perceived stress ,Life satisfaction ,Yaşam doyumu ,Compulsive shopping ,Compulsive buying ,Depression, Mental - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 42-48) x, 55 leaves Amaç: Bu araştırmanın amacı erişkin bireylerde kompulsif satın alma, algılanan stres ve yaşam doyumu arasındaki ilişkiyi incelemek ve bu değişkenlerin farklı sosyodemografik ve Covid-19 pandemi süreci özelliklerine sahip bireylerde nasıl farklılık gösterdiğini araştırmaktır. Yöntem: Çalışmanın örneklemi, yaş ortalaması 37.04±11.43 yıl olan 162 (%52.9) kadın ve 144 (%47.1) erkek olmak üzere toplam 306 erişkin katılımcıdan oluşmaktadır. Herhangi bir psikiyatrik tanı almış ve/veya psikiyatrik/psikolojik tedavi sürecinde olan bireyler araştırmadan dışlanmıştır. Katılımcılara, sırasıyla, Sosyo-Demografik Özellikler ve Diğer Bilgiler Formu, Kompulsif Satın Alma Ölçeği (KSAÖ), Algılanan Stres Ölçeği (ASÖ) ve Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ) uygulanmıştır. Veri analizinde Bağımsız Gruplar T Testi, Tek Yönlü ANOVA, Pearson Korelasyon ve Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi kullanılmıştır. Bulgular: Örneklemin ASÖ puanları ile KSAÖ puanları arasında pozitif yönde, YDÖ puanları ile ise negatif yönde anlamlı ilişkiler saptanmıştır. KSAÖ puanları ile YDÖ puanları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı ancak YDÖ puanlarının KSAÖ puanları ile ASÖ puanları ilişkisinde aracı değişken olduğu gözlenmiştir. Kadın katılımcıların KSAÖ puanları erkek katılımcılara göre anlamlı bir farkla yüksek bulunmuştur. Evli katılımcıların ASÖ puanları anlamlı derecede düşük, yaşam doyumları ise anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Eğitim süresi ile KSAÖ ve YDÖ puanları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Yüksek gelir düzeyine sahip katılımcıların yaşam doyumlarının da daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Pandemi nedeniyle satın alma sıklığındaki değişim ile ölçek puanları arasında herhangi bir ilişki bulunmamıştır. Sonuç: Covid-19 pandemi sürecinde yürütülmüş bu çalışmada erişkin bir örneklemde algılanan stres düzeyleri arttıkça kompulsif satın alma oranlarının arttığı, yaşam doyumunun ise düştüğü gözlenmiştir. Ayrıca, algılanan stres ve kompulsif satın alma ilişkisinde yaşam doyumunun aracı değişken olduğu belirlenmiştir. Purpose: The aim of this study was to examine in a group of adults the relationship between compulsive buying, perceived stress and life satisfaction, and examine how these variables differed in individuals with different socio-demographic features as well as Covid-19 pandemic conditions. Method: The sample of the study consisted of 306 adult participants, with 162 (52.9%) women and 144 (47.1%) men with a mean age of 37.04±11.43 years. Individuals with any psychiatric diagnosis and/or in the process of a psychiatric/psychological treatment, were excluded from the study. The Socio-Demographic Characteristics and Other Information Form, the Compulsive Buying Scale (CBS), the Perceived Stress Scale (PSS), and the Life Satisfaction Scale (LSS) were applied to all participants. The Independent Groups T Test, One-Way ANOVA, Pearson Correlation and Multiple Linear Regression Analysis were used in data analysis. Results: Our results revealed a significantly positive correlation between PSS and CBS scores and a significantly negative correlation between PSS and LSS scores. No significant correlation existed between CBS and LSS scores; however, LSS scores proved to be mediating variable in the relationship between CBS and PSS scores. Besides, CBS scores of female participants were found to be significantly higher than that of males whereas in married individuals PSS scores were found to be significantly lower and LSS scores significantly higher. The duration of education was found to be significantly positively correlated with CBS and LSS scores. Participants with higher income levels found to be significantly highly satisfied with life. No correlation was found between the change in buying frequency due to pandemic and our scale scores. Conclusion: In this study, conducted in adults going through Covid-19 pandemic, it was observed that as the perceived stress increased, compulsive buying increased whereas life satisfaction decreased. In addition, life satisfaction was shown to be a mediating variable in the relationship between perceived stress and compulsive buying. Kompulsif Satın Alma Klinik Belirtiler Etiyoloji Sosyokültürel Faktörler Biyolojik Faktörler Birlikte Bulunan Psikopatolojiler Algılanan Stres Algılanan Stres ve Kompulsif Satın Alma İlişkisi Yaşam Doyumu Yaşam Doyumu ve Kompulsif Satın Alma İlişkisi Algılanan Stres ve Yaşam Doyumu İlişkisi
- Published
- 2022
9. The role of childhood trauma and self esteem in predicting codependency
- Author
-
Küçükyıldız, Arda, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Küçükyıldız, Arda
- Subjects
RJ506.P66 K83 2022 ,Çocukluk çağı travması ,Codependency ,İhmal ,Trauma ,Abuse ,Childhood trauma ,Benlik saygısı ,Relationship addiction ,Travma ,İlişki bağımlılığı ,Self-esteem ,Psychic trauma in children ,İstismar ,Neglect - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 54-62) viii, 73 leaves Bu çalışmada Türkiye’de yaşayan yetişkinlerde çocukluk çağı travmalarının ve benlik saygısının, ilişki bağımlılığı üzerindeki yordayıcı rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Oluşturulan anketler internet üzerinden 228’i kadın (%53,1) 201’i erkek (%46,9) olmak üzere toplam 429 katılımcıya ulaştırılmıştır. Örneklemin yaş ortalaması 34,77±11,56 olup 19-70 aralığındadır. Katılımcıların 213’ü evli (%49,7), 216’sı romantik ilişkisi olan bekar (%50,3) bireylerdir. Çalışmada Sosyodemgorafik ve Diğer Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Travma Ölçeği (ÇÇTÖ), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RSBÖ) ve Spann-Fischer İlişki Bağımlılığı Ölçeği (SFİBÖ) kullanılmıştır. Araştırmada sosyodemografik değişkenlerin çocukluk çağı travmaları, benlik saygıları ve ilişki bağımlılığı üzerindeki etkisini incelemek için bağımsız örneklem t-testi, başlıca hipotezlerini test etmek için ise Pearson korelasyon analizi ve regresyon analizleri kullanılmıştır. Yapılan analizin sonuçlarına göre evli katılımcılarda ÇÇTÖ alt boyutlarından duygusal ihmal ve istismar ile aşırı koruma kontrol ilişki bağımlılığının anlamlı bir yordayıcısıdır. Romantik ilişkisi olan katılımcılarda ise, ÇÇTÖ alt boyutlarından fiziksel ihmal ve istismar ile duygusal ihmal ve istimarın ilişki bağımlılığının anlamlı bir yordayıcı olduğu bulgusu elde edilmiştir. Bulgular, benlik saygısı değişkeninin hem evli olan hem de romantik ilişkisi olan bekar katılımcılar içim ilişki bağımlılığı anlamlı bir şekilde yordadığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma, bireylerin erken dönem ve genç erişkinlikte yaşadıkları travmatik yaşantıların ve benlik saygılarının, gelecekte eş/partner ilişkilerindeki bağımlılık düzeylerinin üzerindeki önemini işaret etmektedir. Araştırmanın bulguları doğrultusunda ilişki bağımlılığının, çocukluk çağı travma alt boyutları ve benlik saygısı ile ilişkili olduğu gözlenmiştir. In this study, it was aimed to examine the predictive role of childhood traumas and self-esteem on codependency in adults living in Turkey. A total of 429 participants, 228 females and 201 males, between the ages of 19-70 were reached via the internet. The mean age of the sample was 34.77 ± 11.56. Of the participants, 213 (49.7%) were married and 216 (50.3%) were romantically involved. The Sociodemographic and Other Information Form, the Childhood Trauma Scale, the Self-Esteem Scale and the Codependency Scale were used in the study. The independent sample t-test was used to examine the effects of sociodemographic variables on childhood traumas, self-esteem and codependency and Pearson correlation and regression analyzes were used to test the hypotheses of the research. According to the results of the study, codependency is a significant predictor of emotional neglect and abuse, which is one of the sub-dimensions of CTQ, and excessive protection-control codependency in married participants. In those participants in a romantic relationship, it was found that physical neglect and abuse, emotional neglect and abuse, which are sub-dimensions of CTQ, were significant predictors of codependency. The findings reveal that the self-esteem variable is a significant predictor of codependency among married and romantically involved participants. This study points out the importance of traumatic experiences and self-esteem of individuals in early and young adulthood on their future dependency levels in spouse/partner relationships. These findings indicate significant relationships between different types of childhood trauma, codependency and self esteem. İlişki Bağımlılığı İlişki Bağımlılığının Aşamaları İlk Aşama Orta Aşama Son Aşama İlişki Bağımlılığında Risk Faktörleri Ailede Alkol Kullanımı Ailedeki Fiziksel ve Ruhsal Rahatsızlıklar Ebeveynlik Stilleri Bağlanma Stilleri Kişilik Özellikleri Cinsiyet Olumsuz Aile Yaşantısı Travma Kavramı Çocukluk Çağı Travmaları Çocukluk Çağı Travmalarının Tanımı ve Tarihçesi Çocukluk Çağı Travmalarının Epidemiyolojisi Çocukluk Çağı Travma Türleri Fiziksel İhmal Fiziksel İstismar Cinsel İstismar Duygusal İhmal Duygusal İstismar Aşırı Kontrol-Koruma Benlik Kavramı ve Benlik Saygısı Benlik Kavramı Benlik Saygısı Benlik Saygısına Etki Eden Faktörler İlişki Bağımlılığı, Benlik Saygısı ve Çocukluk Çağı Travmaları Üzerine Çalışmalar YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Bilgilendirilmiş Onam Formu Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu Çocukluk Çağı Travma Ölçeği (ÇÇTÖ) Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) Spann-Fischer İlişki Bağımlılığı Ölçeği (SFİBÖ) İstatistiksel Analiz BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Katılımcıların Sosyodemografik Özellikleri Katılımcıların Çocukluk Çağı Travmaları, Benlik Saygısı ve İlişki Bağımlılığı Düzeyleri Ölçeklerin İncelenmesi Ölçeklerin Normallik Dağılımları Ölçeklerin Güvenilirlik Analizleri Ölçek Puanlarının Sosyodemografik Bilgiler Bakımından İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Regresyon Analizleri
- Published
- 2022
10. Attachment styles’ and alexithymia’s roles in predicting humor styles in married individuals
- Author
-
Toğrul, İdil Çağıl, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Toğrul, İdil Çağıl
- Subjects
Alexithymia ,Adult attachment styles ,Yetişkin bağlanma stilleri ,Aleksitimi ,Mizah tarzları ,Humor styles ,RC455.4.A84 T64 2021 ,Attachment behavior - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 56-64) ix, 76 leaves Amaç: Bu araştırmanın amacı, yetişkin bireylerdeki bağlanma stilleri, aleksitimi, mizah tarzları arasındaki ilişkiyi incelemek ve bağlanma stilleri ile aleksitiminin birlikte mizah tarzları üzerindeki yordayıcı etkisini araştırmaktır. Bunların yanı sıra değişkenler, yaş, cinsiyet, evlilik süresi, eğitim, gelir durumu gibi sosyodemografik özellikler açısından da incelenmiştir. Yöntem: Araştırmaya 254’ü kadın, 184’ü erkek olmak üzere toplamda 438 evli birey katılmıştır. Örneklemin yaş ortalaması 40.01±10.09 ve evlilik süre ortalaması 12.55±10.60 yıldır ve büyük çoğunluğunu üniversite mezunu (%58), çalışan (%68) bireyler oluşturmaktadır Tüm katılımcılara www.docs.google.com üzerinden Sosyodemografik Bilgi Formu, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II (YİYE–II), Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20), Mizah Tarzları Ölçeği (MTÖ) uygulanmıştır. Bulgular: Yapılan analizler sonucunda kaygılı bağlanma stilinin kendini yıkıcı ve saldırgan mizah tarzları ile pozitif yönde anlamlı ilişkisinin olduğu saptanmıştır. Kaçınmacı bağlanma stilinin ise katılımcı ve kendini geliştirici mizah tarzları ile negatif, kendini yıkıcı mizah tarzı ile pozitif yönde anlamlı ilişkisinin olduğu gözlenmiştir. Bununla birlikte, aleksitimi uyumlu mizah tarzları ile negatif, uyumsuz mizah tarzları ile pozitif yönde ilişkili bulunmuştur. Bulgularımıza göre aleksitimi ile kaygılı bağlanma stili kendini yıkıcı mizah tarzını ve aleksitimi ile kaçınmacı bağlanma stili ise katılımcı mizah tarzını yordamaktadır. Sonuç: Çalışmamızda, güvensiz bağlanma stillerinin olumsuz mizah ile ilişkili olduğu gibi aleksitiminin olumsuz mizahı yordayan rolüne dair bulgular elde edilmiştir. Araştırma sonuçları ilgili literatür ışığında tartışılmıştır. Objective: The purpose of this research was to examine the relationship between attachment styles, alexithymia, and humor styles in adults and to investigate the predictive effect of attachments styles and alexithymia together on humor styles. In addition, all variables were also examined in terms of sociodemographic features, such as age, gender, education, income levels, and duration of marriages. Method: A total of 438 married individuals participated the study, of whom 254 were females and 184 were males with an average of age of 40.01±10.09 years and of duration marriage of 12.55±10.60 years. The majority of the sample were university graduates (58%) and working (68%). All participants completed a Sociodemographic Information Form, the Experiences in Close Relationship Scale-Revised (ECR-R), the Toronto Alexithymia Scale (TAS-20), and the Humor Styles Questionnaire (HSQ). Results: The results of the study showed significant and positive correlations between anxious attachment style and self-destructive and offensive humor styles. It was also observed that avoidant attachment style was negatively correlated with attending and self-developing humor style, whereas, positively correlated with self-destructive humor style. However, alexithymia was found to be negatively correlated with compatible humor styles and positively correlated with non-compatible humor styles. According to our findings, alexithymia as well as anxious attachment style predicted self-destructive humor style and alexithymia as well as avoidant attachment style predicted attending humor style. Conclusion: In our research, insecure attachment styles were found to be related to negative humor and besides, alexithymia was shown to have a significant role in predicting negative humor. The results of the study were discussed in the light of the relevant literature. Araştırmanın Amacı ve Önemi Araştırmanın Başlıca Hipotezleri Korelasyon Hipotezleri Çoklu Doğrusal Regresyon Hipotezleri Araştırmanın Soruları Tanımlar Bağlanma Bağlanma Kuramları Çocukluk Döneminde Bağlanma Yetişkinlik Döneminde Bağlanma Aleksitimi Aleksitimi Kavramı Aleksitimik Belirtiler ve Özellikleri Mizah Mizah Kavramı Mizah Tarzları Bağlanma Stilleri ve Mizah Tarzları Arasındaki İlişki Aleksitimi ve Mizah Tarzları Arasındaki İlişki YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Bilgi Formu Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II (YİYE–II) Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20) Mizah Tarzları Ölçeği (MTÖ) Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin Sosyodemografik ve Diğer Bilgileri Araştırmada Kullanılan Ölçeklerin Güvenirlik Analizi ve Ölçek Puanlarının İncelemesi Ölçek Puanlarının Sosyodemografik Bilgilere Göre İncelenmesi Örneklemin Korelasyon Analizi Mizah Tarzlarını Yordayan Değişkenler ile Çoklu Regresyon Analizi MTÖ Saldırgan Mizah Puanını Yordayan Değişkenler ile Çoklu Regresyon Analizi MTÖ Kendini Yıkıcı Mizah Puanını Yordayan Değişkenler ile Çoklu Regresyon Analizi MTÖ Katılımcı Mizah Puanını Yordayan Değişkenler ile Çoklu Regresyon Analizi MTÖ Kendini Geliştirici Mizah Puanını Yordayan Değişkenler ile Çoklu Regresyon Analizi TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2021
11. The relationship between childhood traumas and dissociation: the mediator role of time perspective and emotion regulation
- Author
-
Karan, Aslı, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Karan, Aslı
- Subjects
Dissociative experience ,Psikolojik travma ,Dissociative disorders ,Çocukluk çağı travmaları ,RJ506.P66 K37 2021 ,Emotion regulation ,Dissosiyatif yaşantılar ,Psychological trauma ,Time perspective ,Psychic trauma in children ,Zaman perspektifi ,Childhood trauma ,Duygu düzenleme - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 70-85) x, 99 leaves Amaç: Bu araştırmanın amacı klinik olmayan bir örneklemde çocukluk çağı travmaları ile dissosiyatif yaşantılar arasındaki ilişkide zaman perspektifi ve duygu düzenlemenin sıralı aracı rolünü araştırmaktır. Örneklem: Araştırmaya yaşları 18 ve 57 arasında değişen, yaş ortalaması 32.82±7.84 olan 223 kadın ve 171 erkek olmak üzere toplam 389 kişi katılmıştır. Örneklemin büyük çoğunluğunu lise ve üniversite mezunu (%69.7), çalışan (%74.3) ve evli olmayan (%56.3) katılımcılar oluşturmaktadır. Araştırmanın amacı doğrultusunda Sosyodemografik Bilgi Formu, Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği (DES-II), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ), Zimbardo Zaman Perspektifi Envanteri (ZZPE) ve Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) kullanılmıştır. Verilerin analizinde Bağımsız Örneklem T-Testi, Tek Yönlü ANOVA, Pearson Korelasyon Analizi ve Hayes’in Yöntemi ile SPSS Process eklentisindeki Seri Çoklu Aracı Değişken Analizi uygulanmıştır. Bulgular: Çalışma sonucunda örneklemin demografik özelliklerine göre dissosiyatif yaşantıların evli olmayanlarda, çalışmayanlarda ve gençlerde anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu görülmüştür. Kadınlarda cinsel istismar, erkeklerde fiziksel ihmal öyküsünün daha fazla olduğu ve evli olmayanlarda travma düzeyinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Kadınların erkeklere göre daha gelecek odaklı oldukları, evli olanlarda zaman perspektifinin daha dengeli olduğu ve çalışmayanlarda geçmiş olumsuz perspektifin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Yaş arttıkça şimdi hazcı ve geçmiş olumsuz perspektif azalmaktadır. Evli olmayanlarda, çalışmayanlarda ve gençlerde duygu düzenleme güçlüğünün daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu çalışmada çoklu travmaya maruz kalanlarda dissosiyatif yaşantıların daha fazla olduğu görülmüştür. Son olarak, çocukluk çağı travmaları ile dissosiyatif yaşantılar arasındaki ilişkide geçmiş olumsuz ve şimdi kaderci zaman perspektifi ile duygu düzenleme güçlüğünün sıralı aracı rolü olduğu ortaya konmuştur. Sonuç: Çocukluk çağı travmaları yetişkinlikte yaşanan dissosiyatif yaşantılar ile ilişkilidir ve bu ilişkide kişinin geçmiş zamanda sıkışıp şimdide kaderci yaklaşımı benimsemesi ile duygu düzenlemede güçlük yaşanmasının etkisi bulunmaktadır. Objective: The aim of this study was to investigate the serial mediator role of time perspective and emotion regulation in the relationship between childhood traumas and dissociative experiences in a non-clinical sample. Method: The data were gathered from 389 adult participants, including 223 females and 171 males, between 18-57 years of age and with a mean age of 32.82±7.84. The majority of the sample consisted of high school and college graduates (69.7%), employed (74.3%) and single (56.3%) individuals. All participants were applied Sociodemographic Information Form, Dissociative Experiences Scale (DES-II), Childhood Trauma Questionnaire (CTQ-33), Zimbardo Time Perspective Inventory (ZTPI) and Difficulties in Emotion Regulation Scale (DERS). The research data were analyzed with Independent Sample T-Test, One-way ANOVA, Pearson Correlation and Serial Mediation Analysis. Mediation analysis was performed in SPSS Process Macro by Hayes' method. Results: The results of the study showed that dissociative experiences are higher in single, unemployed, and young people. It was observed that the history of sexual abuse was higher in females and physical neglect was higher in males, and single participants had more traumas in childhood than married ones. Females were more future-oriented than males, the time perspective was more balanced in married, and the past negative perspective is higher in unemployed participants. As age increased, the present hedonistic and past negative perspectives decreased. Emotion regulation difficulties were found to be higher in single, unemployed, and young individuals. Moreover, the results indicated that participants with multiple traumas had higher levels of dissociative experiences. Finally, serial mediation analysis revealed a serial mediator role of past negative and present fatalistic time perspective and difficulties in emotion regulation in the relationship between childhood traumas and dissociative experiences. Conclusion: Childhood traumas were associated with dissociative experiences in adulthood, and experiencing difficulties in emotion regulation, being stuck in the past and adopting a fatalistic approach in the present seemed to have an effect in this relationship. GİRİŞ Araştırmanın Amacı ve Önemi Araştırma Soruları Araştırmanın Hipotezleri GENEL BİLGİLER Dissosiyasyon Absorbsiyon Depersonalizasyon/Derealizasyon Dissosiyatif Amnezi Çocukluk Çağı Travmaları Cinsel İstismar Fiziksel İstismar Duygusal İstismar Fiziksel ve Duygusal İhmal Aşırı Koruma ve Kontrol Çocukluk Çağı Travmaları ve Dissosiyatif Yaşantılar Zaman Perspektifi Zaman Perspektifinin Çocukluk Çağı Travmaları ve Dissosiyasyon ile İlişkisi Duygu Düzenleme Güçlüğü Duygu Düzenleme Güçlüğünün Zaman Perspektifi, Çocukluk Çağı Travmaları ve Dissosiyasyon ile İlişkisi YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Bilgi Formu Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği (DES-II) Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ) Zimbardo Zaman Perspektifi Envanteri (ZZPE) Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri Ölçeklerin Güvenirlik Analizi ve Betimleyici İstatistikler Çalışma Değişkenlerinin Sosyodemografik Özelliklere Göre İncelenmesi Ölçekler Arası İlişkiler Çocukluk Çağı Travmaları ve Dissosiyatif Yaşantılar Arasındaki İlişki Çocukluk Çağı Travmaları ile Dissosiyatif Yaşantılar Arasındaki İlişkide Zaman Perspektifi ve Duygu Düzenlemenin Aracı Rolü TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2021
12. Life satisfaction, depression and anxiety levels of choir singers
- Author
-
Şenman, Öykü, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Şenman, Öykü
- Subjects
Depresyon ,Korist ,Depression ,Anksiyete ,Çoksesli koro müziği ,Life satisfaction ,Choir singer ,Yaşam doyumu ,Anxiety ,Depression, Mental ,Choral music ,RC537 .S466 2021 - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 42-50) viii, 60 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı korist olan ve olmayan bireylerin yaşam doyumu, depresyon ve anksiyete düzeyleri açısından farklılıklarını incelemek, depresyon ve anksiyetenin yaşam doyumu üzerindeki yordayıcı etkisini araştırmak ve korist katılımcılarda tüm değişkenlerin koro bağlantılı özelliklerle ilişkisini ortaya koymaktır. Yöntem: Araştırmanın örneklemi 377’si korist ve 373’ü korist olmayan toplam 750 erişkin bireyden oluşmaktadır. Tüm katılımcılara www.docs.google.com üzerinden Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu, Yaşam Doyumu Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği uygulanmıştır. Ayrıca korist katılımcılara koro çalışmaları ile bağlantılı sorular sorulmuştur. Bulgular: Araştırmamızda korist katılımcıların yaşam doyumu düzeyleri korist olmayanlara oranla anlamlı düzeyde yüksek, depresyon düzeyleri anlamlı düzeyde düşük bulunurken anksiyete düzeyleri açısından her iki grup arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır. Örneklemin korist katılımcılarında yaş ve yaşam doyumları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki gözlenirken depresyon ve anksiyete düzeyleri ile negatif yönde anlamlı ilişkiler saptandı. Koristlerde müzik eğitim süresi arttıkça yaşam doyumunun arttığı ve koro bağlantılı özellikleri incelendiğinde, çalışmalardaki olumlu hisleri arttıkça yaşam doyumlarının arttığı, depresyon ve anksiyete düzeylerinin anlamlı düzeyde azaldığı gözlenmiştir. Sonuçlar: Beklendiği üzere, koro deneyiminin kişilerin yaşam doyumu üzerinde olumlu etkileri olduğu, depresyon ve anksiyete düzeylerinin ise yaşam doyumunun yordayıcıları olduğu gözlenmiştir. Korist olan ve olmayan bireylerin karşılaştırılmasına yönelik sınırlı sayıda çalışma bulunduğundan daha büyük örneklemlerde yürütülecek araştırmalara gereksinim vardır. Objective: The purpose of this research was to determine the difference between individuals who are and who are not choir singers in terms of life satisfaction, depression and anxiety levels, to examine whether depression and anxiety predicted life satisfaction, and to reveal in choir singers the relationship of all variables with choir-related features. Methods: The sample consisted of 750 individuals, with 377, who are choir singers and 373 who are not. All participants were recruited from www.docs.google.com and were applied a Sociodemographic and Other Data Form, the Life Satisfaction Scale, the Beck Depression Inventory and the State-Trait Anxiety Inventory. The choir singer participants also answered choir-related questions. Results: In our study, choir singers were found to have significantly higher levels of life satisfaction, lower levels of depression than individuals who were not choir singers and no differences were observed between the groups with regard to anxiety. In the choir singer group, age showed a significant and positive correlation with life satisfaction and significant and negative correlations with depression and anxiety levels. Life satisfaction also increased as years in music education increased; and concerning the choir-related features, as positive feelings during rehearsals increased life satisfaction increased and depression and anxiety levels decreased significantly. Conclusion: The experience of being a choir singer were shown to make a difference in life satisfaction and depression and anxiety levels were the predictors. Since the number of studies are limited, new research with larger samples are needed to compare individuals who are and who are not choir singers. GİRİŞ Araştırmanın Amacı ve Önemi Araştırmanın Başlıca Hipotezleri GENEL BİLGİLER Çoksesli Koro Müziği Deneyimi Yaşam Doyumu Yaşam Doyumu Tanımı Yaşam Doyumunu Etkileyen Faktörleri Yaşam Doyumu ve Koro Müziği ile İlgili Araştırmalar Depresyon Depresyonun Tanımı ve Belirtileri Depresyonu Etkileyen Faktörler Depresyon ve Koro Müziği ile İlgili Araştırmalar Anksiyete Anksiyetenin Tanımı ve Belirtileri Anksiyeteyi Etkileyen Faktörler Anksiyete ve Koro Müziği ile İlgili Araştırmalar YÖNTEM Araştırmanın Örneklemi Araştırmanın Yöntemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu Koro ile Bağlantılı Sorular Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ) Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI) Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Sosyodemografik Özellikler Ölçeklerin İncelenmesi Ölçeklerin Güvenirliklerinin İncelenmesi Korist Katılımcıların Koro Bağlantılı Özellikleri Bakımından İncelenmesi Değişkenler Arası İlişkiler Regresyon Analizi TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2021
13. Başa çıkma tutumları, belirsizliğe tahammülsüzlük ve psikolojik belirtiler arasındaki ilişki: Covid-19 sürecine özgü bir çalışma
- Author
-
Salihoğlu, Hanife Nur, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Salihoğlu, Hanife Nur
- Subjects
Intolerance of uncertainty ,Pandemic ,Coping styles ,Pandemi ,Psychological symptoms ,RA644.C67 S25 2021 ,COVID-19 (Disease) -- Psychological aspects ,Belirsizliğe tahammülsüzlük ,Covid-19 ,Başa çıkma tutumları ,Psikolojik belirtiler - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 73-84) xi, 98 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı, bireylerin başa çıkma tutumları, belirsizliğe tahammülsüzlükleri ve psikolojik belirtilerin ilişkisini Covid-19 süreci içerisinde incelemektir. Yöntem: Çalışmaya 370’i kadın ve 205’i erkek olmak üzere toplam 575 yetişkin katılımcı dahil edilmiş olup yaş ortalaması 32.10±11.54’tür. Araştırma kapsamında veri toplama araçları olarak sırasıyla Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu, Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği (BTÖ-12), Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği (COPE) ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) kullanılmıştır. Veri analizinde Bağımsız Gruplar T Testi, Tek Yönlü Anova, Pearson Korelasyon ve Basit Doğrusal Regresyon Analizi kullanılmıştır. Bulgular: Örneklemin çoğunluğunu kadın (%64.3), evli olmayan (%56.2), ekonomik durumu orta düzeyde (%67.5) ve sağlık sigortası olan (%90.4) bireyler oluşturmaktadır. Katılımcıların çoğunun hane halkından biri Covid-19 tanısı almamış (%89) ya da bu nedenle yakın kaybı yaşamamıştır (%85.2); ayrıca, büyük çoğunluğu evinde kişisel alana sahip (%85.9) olup çoğunluğunun hanesinde risk grubu (%84.3), 65 yaş üzeri (%64.2) ya da kronik hastalığı olan (%71.8) kişiler bulunmamaktadır. Sonuçlarımız, belirsizliğe tahammülsüzlüğün işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarını yordadığını; belirsizliğe tahammülsüzlük ve işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarının ise psikolojik belirtileri yordadığını göstermektedir. Aynı zamanda bu değişkenler sosyodemografik özelliklerle ve pandemi ile ilişkili tutumlarla ilişkili bulunmuştur. Sonuç: Belirsizliğe tahammülsüzlüğü yüksek olan bireylerin işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarına yönelme eğiliminde oldukları; Covid-19 sürecinde belirsizliğe tahammülsüzlüğü yüksek olan ve işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarına yönelen bireylerde psikolojik belirtilerin görülme sıklığının daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Bireylerin duruma yönelik algıları, belirsizliğe tahammülsüzlükleri, başa çıkma tutumları ve psikolojik faktörler salgınları yönetme stratejilerinin başarısında kritik bir öneme sahiptir. Objective: The aim of this study was to examine the relationship between coping styles, intolerance of uncertainty and psychological symptoms in Covid-19 pandemic. Method: A total of 575 adults, 370 females and 205 males were included in the study. All participants were applied a Sociodemographic and Other Information Form, the Intolerance of Uncertainty Scale (IUS-12), the COPE Inventory, and the Brief Symptom Inventory (BSI). The Independent Samples T-Test, One Way Anova Test, Pearson Correlation, and Simple Linear Regression Analysis were used in data analysis. Results: The majority of the sample consisted of females (64.3%), single (56.2%) individuals having a medium level of income (67.5%), health insurance (90.4%), and had an average of 32.10±11.54 years of age. Besides, most of the the participants did not have a diagnosis of Covid-19 in their household (89%), did not lose someone to Covid-19 (85.2%), and in the household had noone in the risk group (84.3%) or someone over 65 years old (64.2%) or with chronic diseases (71.8%), and had his/her own personal space (85.9%). Our results showed that intolerance of uncertainty predicted non-functional coping attitudes; intolerance of uncertainty and non-functional coping attitudes predicted psychological symptoms. Besides, these variables were found to be related to certain sociodemographic features of the sample as well as attitudes toward the pandemic. Conclusion: It was understood that individuals with higher intolerance of uncertainty tended to have non-functional coping attitudes; and besides psychological symptoms were more common in individuals with high intolerance of uncertainty and non functional coping attitudes during the Covid-19 pandemic. The individuals' perceptions towards the situation, intolerance of uncertainty, coping attitudes, and psychological factors all seem critical in the success of management strategies of pandemics. GİRİŞ Araştırmanın Amacı ve Önemi Araştırma Soruları Alt Araştırma Soruları Araştırmanın Başlıca Hipotezleri Sayıltılar Sınırlılıklar Tanımlar GENEL BİLGİLER Başa Çıkma Tutumları Başa Çıkma Kavramının Açıklanması Başa Çıkma Tutumları ve Alt Boyutları Problem Odaklı Başa Çıkma Tutumları Duygu Odaklı Başa Çıkma Tutumları İşlevsel Olmayan Başa Çıkma Tutumları Belirsizliğe Tahammülsüzlük Belirsizliğe Tahammülsüzlük Kavramının Açıklanması Belirsizliğe Tahammülsüzlük ile Başa Çıkma Tutumları Arasındaki İlişki Psikolojik Belirtiler Psikolojik Belirtiler Kavramının Açıklanması Psikolojik Belirtiler ile Başa Çıkma Tutumları Arasındaki İlişki Psikolojik Belirtiler ile Belirsizliğe Tahammülsüzlük Arasındaki İlişki Covid-19 Pandemi Dönemi Covid-19 Sürecinin Belirsizliğe Tahammülsüzlük ve Başa Çıkma Tutumları ile İlişkisi Covid-19 Sürecinin Psikolojik Belirtilerle İlişkisi YÖNTEM Araştırmanın Örneklemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu (Ek B) Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği (BTÖ-12) (Ek C) Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği (COPE) (Ek D) Kısa Semptom Envanteri (KSE) (Ek E) Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri Örneklemin Pandemi Süreci ile İlişkili Özellikleri Araştırmada Kullanılan Ölçeklerin Güvenilirlik Analizi ve Betimleyici İstatistikleri Örneklemin Ölçek Puanları Ölçeklerin Normallik Dağılımları Ölçek Puanlarının Sosyodemografik ve Diğer Bilgilere Göre İncelenmesi Ölçek Puanlarının Pandemi Dönemi ile İlişkili Bilgilere Göre İncelenmesi Regresyon Analizleri TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2021
14. The relationship between orthorectic symptoms, eating attitude, self-esteem and perfectionism
- Author
-
Karatay, Hasan Hüseyin, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Karatay, Hasan Hüseyin
- Subjects
RC552.E18 K37 2021 ,Yeme tutumu ,Mükemmeliyetçilik ,Perfectionism (Personality trait) ,Self-esteem ,Orthorectic symptoms ,Eating attitude ,Perfectionism ,Eating disorders ,Ortorektik belirtiler ,Sosyodemografik özellikler ,Benlik saygısı ,Sociodemographic features - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 66-81) x, 92 leaves Amaç: Bu araştırmanın amacı ortorektik belirtiler ve yeme tutumu ile benlik saygısı ve mükemmeliyetçilik arasındaki ilişkiyi ve değişkenlerin sosyodemografik özelliklere göre ne şekilde farklılık gösterdiğini incelemektedir. Yöntem: Çalışmanın örneklemini erişkin yaşta 287 kadın ve 236 erkek olmak üzere toplam 523 katılımcı oluşturmaktadır. Örneklemin yaş ortalaması 27.22±5.99’dur ve psikiyatrik tedavi gören katılımcılar araştırmadan dışlanmıştır. Tüm katılımcılara sırasıyla Sosyodemografik Özellikler ve Bilgi Formu, ORTO-11 Testi, Yeme Tutum Testi (YTT-40), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) ve Frost Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği (FÇBMÖ) uygulanmıştır. Bulgular: Örneklemin ORTO-11 puanları ile YTT-40 ve FÇBMÖ toplam ve alt boyutlarından hata yapma endişesi, kişisel standartlar, ailesel beklentiler, yaptığından emin olamama ve düzen puanları arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Ayrıca yapılan hiyerarşik regresyon analizine göre FÇBMÖ’nün kişisel standartlar ve düzen alt boyutlarının ORTO-11 puanlarını yordadığı gözlenmiştir. Örneklemin YTT-40 puanları ile FÇBMÖ’nün hem toplam hem tüm alt boyut puanları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Ayrıca yapılan hiyerarşik regresyon analizine göre FÇBMÖ’nün kişisel standartlar alt boyutunun YTT-40 puanlarını yordadığı gözlenmiştir. Örneklemin ORTO-11 puanları ve YTT-40 puanları ile RBSÖ puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı ve RBSÖ’nin ORTO-11 ve YTT-40 puanlarını yordamadığı saptanmıştır. Sonuç: Araştırmada elde edilen bulgulara göre örneklemde ortorektik belirtiler arttıkça yeme tutumundaki bozulmalar ve mükemmeliyetçiliğin hata yapma endişesi, kişisel standartlar, ailesel beklentiler, yaptığından emin olamama ve düzen alt boyutlarının düzeyleri de artmaktadır. Ayrıca örneklemde her boyutu ile mükemmeliyetçilik düzeyleri arttıkça yeme tutumundaki bozulmalar da artmaktadır. Mükemmeliyetçiliğin kişisel standartlar ve düzen alt boyutları ortorektik belirtilerin; mükemmeliyetçiliğin kişisel standartlar alt boyutu ise yeme tutumundaki bozulmaların açıklanmasında rol oynamaktadır. Objective: The aim of this research was to analyze the relationship between orthorectic symptoms, eating attitude, self-esteem and perfectionism in adulthood and to examine the differeces among participants with various sociodemographic features. Methods: The research sample consisted of 523 adults (287 females and 236 males) with no psychiatric disorder and a mean age of 27.22±5.99. All participants were applied a Sociodemographic Features and Information Form, the ORTO-11 Test (ORTO-11), Eating Attitude Test (EAT-40), Rosenberg Self-Esteem Scale (RSES) and Frost Multidimensional Perfectionism Scale (FMPS). Results: The results revealed negative significant correlations between ORTO-11 scores and YTT-40 scores; negative significant correlations between ORTO-11 scores and the FMPS total and subscale scores (except for the parental criticism subscale); positive significant correlations between YTT-40 scores and FMPS scores (total and subdimensions). Besides, no significant correlations were observed between RSES scores, ORTO-11 and YTT-40 scores. The hierarchical regression analysis showed that FMPS subscale of personal standards and organization scores predicted ORTO-11 scores, personal standards scores predicted YTT-40 scores whereas RSES scores did not predict ORTO-11 and YTT-40 scores. Conclusion: According to the results of the study, as orthorectic symptoms increased, disordered eating attitudes and perfectionism levels (except for the parental criticism subscale) increased. Besides, as perfectionism levels increased, disordered eating attitudes increased, as well. Perfectionism subscales of personal standards and organization predicted orthorectic symptoms; personal standards predicted disordered eating attitudes. Besides, orthorectic symptoms and disordered eating attitudes did not associated with self-esteem and self-esteem did not predict orthorectic symptoms and disordered eating attitudes. GİRİŞ Araştırmanın Amacı ve Önemi Araştırmanın Başlıca Hipotezleri GENEL BİLGİLER Yeme Tutumu Ortoreksiya Nervoza Ortorektik Belirtiler ile Yeme Tutumu Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar Benlik Saygısı Benlik Saygısı ile Yeme Tutumu ve Ortorektik Belirtiler Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar Mükemmeliyetçilik Mükemmeliyetçilik ile Yeme Tutumu ve Ortorektik Belirtiler Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar YÖNTEM Araştırmanın Örneklemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Özellikler ve Bilgi Formu ORTO-11 Testi (ORTO-11) Yeme Tutum Testi (YTT-40) Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) Frost Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği (FÇBMÖ) Araştırmanın Yöntemi Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri ve Diğer Bilgileri Araştırmada Kullanılan Ölçeklerin Güvenirlik Analizi ve Betimleyici İstatistikleri Araştırmada Kullanılan Ölçeklerin Normallik Dağılımları Ölçek Puanlarının Örneklemin Sosyodemografik Özelliklerine Göre İncelenmesi ORTO-11 ve YTT-40 Puanlarının Örneklemin Diyet ve Egzersiz Özelliklerine Göre İncelenmesi Ölçek Puanları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Ortorektik Belirtilerin Yordayıcıları Yeme Tutumunun Yordayıcıları TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER Bilgilendirilmiş Onam Formu Sosyodmografik Özellikler ve Bilgi Formu ORTO-11 Testi Yeme Tutum Testi Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği Frost Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği
- Published
- 2021
15. The relationship between childhood traumas,forgiveness and marital adjustment
- Author
-
Sevinç, Pelin, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Sevinç, Pelin
- Subjects
Çocukluk çağı travmaları ,Travma ,Marital adjustment ,Evlilik uyumu ,Evlilik ,Marriage -- Psychological aspects ,Psychic trauma in children ,Marriage ,RJ506.P66 S48 2021 ,Affetme ,Trauma ,Childhood trauma ,Forgiveness - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 79-97) ix, 109 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı, çocukluk çağı travmaları ile affetmenin, evlilik uyumu üzerindeki yordayıcı rolünün araştırılmasıdır. Yöntem: Bu amaç doğrultusunda çalışmanın örneklemini 22-69 yaş aralığındaki (41.07±11.04) 344 evli birey (175 kadın, 169 erkek) oluşturmaktadır. Çalışmada katılımcılar gönüllülük esasına dayalı olarak yer almışlardır. Veri toplamak amacıyla Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ), Heartland Affetme Ölçeği (HAÖ) ve Çift Uyum Ölçeği (ÇUÖ) katılımcılara ‘online’ olarak sunulmuştur. Verilerin analiz sürecinde, betimleyici analizler, ölçeklerin psikometrik analizi, Pearson korelasyon analizi, bağımsız gruplar T-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), basit doğrusal regresyon ve çoklu regresyon analizleri SPSS programı ile yapılmıştır. Bulgular: Bulgulara göre, çocukluk çağı travmaları ile affetme evlilik uyumunu anlamlı olarak yordamaktadır. Erkeklerin, tanışarak/flört ederek evlenenlerin ve çocuğu olmayan katılımcıların evlilik uyumlarının anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır. Evlenme yaşı ve evlilik süresi arttıkça evlilik uyumunun da arttığı gözlenmiştir. Sonuç: Çalışmada, evli bireylerin çocukluk çağı travmalarının ve affetmenin evlilik uyumları üzerindeki etkisi incelenmiş ve anlamlı bulgular elde edilmiştir. Elde edilen bulgular ilgili alan yazın ışığında tartışılmıştır. Araştırma sonuçlarının, evlilik uyumunu etkilemesi olası problemleri anlayarak evlilik uyumunun arttırılmasına yönelik yararı olacağı düşünülmektedir. Klinik uygulamalar açısından ise çocuklukta maruz kalınan travma yaşantılarının ve affetmenin önemi konusunda yol gösterici olması beklenmektedir. Objective: The aim of this study was to investigate the role of childhood traumas and forgiveness in predicting marital adjustment. Method: For this purpose, the sample of the study consisted of 344 married individuals (175 females, 169 males) between ages of 22-69 (mean age=41.07±11.04). Participants took part in the study on a voluntary basis. In order to collect data, Sociodemographic and Other Information Form, Childhood Trauma Questionnaire (CTQ), Heartland Forgiveness Scale (HFS) and Dyadic Adjustment Scale (DAS) were applied via an online survey platform. In the study, descriptive analysis, psychometric analysis of scales, Pearson correlation analysis, independent groups T-test, one-way analysis of variance (ANOVA), simple linear regression and multiple regression analysis were conducted by SPSS Statistics. Results: According to our results, childhood traumas and forgiveness significantly predicted marital adjustment. Marital adjustments were significiantly higher in those participants, who were males, who got married after a flirting period and who had no children. It was also observed that marital adjustment increased as the participants’ age of marriage increased and the duration of marriages decreased. Conclusion: In the study, the predictive roles of childhood traumas and forgiveness on marital adjustment of married individuals were examined, significant findings were obtained and discussed in the light of the current literature. The results of the study are expected to guide the clinicians in understanding the related problems and thus in increasing marital adjustment. Besides in practice, may lead the clinicians about the importance of forgiveness and trauma experiences in childhood. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırmanın Başlıca Hipotezleri Araştırmanın Soruları Araştırmanın Önemi GENEL BİLGİLER Travma Kavramı Çocukluk Çağı Travmaları Fiziksel İstismar Duygusal İstismar Cinsel İstismar İhmal Fiziksel İhmal Duygusal İhmal Çocukluk Çağı Travmaları ile İlgili Çalışmalar Affetme Kendini Affetme Başkalarını Affetme Durumu Affetme Affetme ile İlgili Çalışmalar Çocukluk Çağı Travmaları ve Affetme ile İlgili Çalışmalar Evlilik ve Evlilik Uyumu Evlilik Uyumu ile İlgili Çalışmalar Evlilik Uyumu ve Çocukluk Çağı Travmaları ile İlgili Çalışmalar Evlilik Uyumu ve Affetme ile İlgili Çalışmalar YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ) Heartland Affetme Ölçeği (HAÖ) Çift Uyum Ölçeği (ÇUÖ) İşlem Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Sosyodemografik Özellikler Katılımcıların Ölçek Puanlarının İncelenmesi Ölçeklerin İncelenmesi Ölçeklerin Normallik Dağılımlarının İncelenmesi ÇÇTÖ, HAÖ ve ÇUÖ’nün Katılımcıların Özellikleri Bakımından İncelenmesi Sosyodemografik ve Evliliğe Yönelik Değişkenlerin Ölçekler ile İlişkisi Değişkenler Arası İlişkiler Regresyon Analizleri TARTIŞMA SONUÇ ve ÖNERİLER Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu Sosyodemografik Ve Diğer Bilgi Formu Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği Heartland Affetme Ölçeği Çift Uyum Ölçeği Etik Kurul Onay
- Published
- 2021
16. The relationship between narcisism levels, relaps and treatment motivation in men with alcohol and substance use disorders
- Author
-
Kahvecioğlu, Selin, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Kahvecioğlu, Selin
- Subjects
Nüks ,RC563.2 .K34 2020 ,Narcissism -- Alcoholism ,Madde kullanım bozuklukları ,Tedavi motivasyonu ,Alkol kullanım bozukluğu ,Alcohol use disorder ,Diseases -- Relapse ,Narsisizm ,Alcoholism -- Treatment ,Narcissism ,Substance abuse ,Relapse ,Substance use disorders ,Treatment motivation - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 59-65) x, 74 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı alkol ve madde bağımlılığı olan erkeklerde narsisizm düzeylerinin tedavi motivasyonu ve nüks ile ilişkisini incelemektir. Yöntem: Araştırmaya Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Alkol ve Madde Tedavi Merkezi’nde alkol veya madde kullanım bozuklukları tanılarıyla yatarak tedavi gören, yaş ortalaması 38,80±12,21 olan 75 erkek hasta katılmıştır. Katılımcılara sırasıyla Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu, Sosyodemografik ve Klinik Bilgi Formu, Kendilik Psikolojisi Envanteri (KPE) ve Tedavi Motivasyonu Anketi (TMA) uygulanmıştır. Araştırma verileri SPSS for Mac 23.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışma sonucunda KPE alt boyutu olan savunmacı büyüklenmeci kendilik ile TMA kişiler arası yardım alt boyutu arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca sosyal destek alan hastaların TMA içsel motivasyon, dışsal motivasyon ve toplam puanlarının anlamlı düzeyde yüksek olduğu gözlenmiştir. Çocuk sahibi olanların nüks sayılarının daha düşük olduğu; çocuk sayısı ve ilk tedaviye başvuru yaşının nüks ile negatif yönde anlamlı düzeyde ilişkili olduğu saptanmıştır. Örneklemimizde alkol/maddeye başlama yaşı ve narsisizm arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Ailede psikiyartik öyküye sahip olmayan alkol/madde kullanımına bağlı adli olay ve iş/okul kaybı yaşamış olan hastaların TMA alt boyutlarında anlamlı düzeyde yüksek puanlar aldığı bulunmuştur. Sonuç: Araştırmamız travmatik erken dönem yaşantıları ile patolojik gelişen, KPE alt boyutu olan savunmacı büyüklenmeci kendilik ile ölçülen narsisizmin alkol ve madde kullanım bozukluklarında tedavi motivasyonu için bir risk faktörü olabileceğini göstermektedir. Elde edilen bulguların, bağımlılıkta tedavi protokolleri geliştirilmesinde yol gösterici olacağı düşünülmektedir. Objective: The aim of this study was to examine the relationship between narcissism levels, treatment motivation and relapse in men with alcohol or substance use disorders. Method: The participants were 75 male patients with a mean age of 38,80 ± 12,21 who received inpatient treatment at Erenköy Psychiatric Hospital Alcohol and Substance Treatment Center with the diagnosis of alcohol or substance use disorders. All participants were applied an Informed Consent Form, Sociodemographic and Clinic Information Form, Self Psychology Inventory (CPI) and Treatment Motivation Questionnaire (TMQ). Research data were analyzed with SPSS for Mac 23.0 program. Results: As a result of the research, a significant and negative correlation observed between defensive grandiose self of KPE and TMA’s interpersonal help seeking is determined. In addition, it was found that participants who have received social support scored significantly higher on TMA’s internal motivation, external motivation and total score. It was found that patients with children had lower relapse scores; in addition, the number of having children and the age at which the patient first applied to treatment were negatively correlated with relapses. In our sample, age onset of alcohol and substance use were negatively correlated with narcisisim. The patients who had a psychiatric history in the family; had legal problems due to alcohol/subtance use and had a job/school loss scored significantly higher on TMA’s different scales. Conclusion: Our research showed that narcissism, measured with defensive grandiose self of KPE, developed pathologically with traumatic early life experiences may be a risk factor for treatment motivation in alcohol and substance use disorders. The findings are expected to guide in developing treatment protocols for dependence. Giriş Araştırmanın Amacı ve Önemi Hipotezler Genel Bilgiler Alkol ve Madde Kullanım Bozuklukları Bağımlılık Kavramı Alkol Kullanım Bozukluğu Tanımı Madde Kullanım Bozuklukları Tanımı Narsisizm Tedavi Motivasyonu Alkol ve Madde Kullanım Bozukluklarında Tedavi Motivasyonu Alkol ve Madde Kullanım Bozukluklarında Nüks Alkol ve Madde Kullanım Bozukluklarında Narsisizm, Tedavi Motivasyonu ve Nüks Yöntem Araştırma Örneklemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik ve Klinik Bilgi Formu Kendilik Psikolojisi Envanteri (KPE) Tedavi Motivasyonu Anketi (TMA) Verilerin İstatistiksel Analizi Bulgular Örneklemin İncelenmesi Örneklemin Sosyodemografik ve Diğer Özellikleri Örneklemin Alkol Madde Kullanımı ile İlgili Özellikleri Örneklemin Ölçek Puanları Ölçeklerin Normallik Dağılımları Ölçeklerin Güvenirlik Analizi Örneklemin Ölçekler Yönünden Değerlendirilmesi Farklı Sosyodemografik Özellikteki Katılımcıların Ölçek Puanları Açısından Karşılaştırılması Farklı Bağımlılık Özellikleri Olan Katılımcıların Ölçek Puanı Açısından Karşılaştırılması Ölçekler Arası İlişkilerin Değerlendirilmesi Tartışma SONUÇ VE ÖNERİLER Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu Sosyodemografı̇k ve Klı̇nı̇k Bı̇lgı̇ Formu Kendilik Psikolojisi Envanteri (KPE) Hata! Yer işareti tanımlanmamış. Tedavi Motivasyonu Anketi (TMA)
- Published
- 2020
17. Self-objectification and self-silencing in relation to dissociative experiences among women
- Author
-
Soysaltürk, Deniz, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Soysaltürk, Deniz
- Subjects
Toplumsal cinsiyet ,Dissociative disorders ,Dissosiyasyon ,Gender ,Self-objectification ,Dissociative experiences ,Dissociation ,Kendini susturma ,Multiple personality ,Self-silencing ,Kendini nesneleştirme ,RC553.D5 S69 2020 ,Dissosiyatif yaşantılar - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 57-68) ix, 78 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı klinik olmayan bir kadın örneklemde kendini nesneleştirme ve kendini susturmanın dissosiyatif yaşantılarla ilişkisini araştırmaktır. Yöntem: İnternet üzerinden yaşları 18 ile 73 arasında değişen ve yaş ortalaması 41,57±12,83 olan 441 kadın katılımcıya ulaşılmıştır. Örneklemin çoğunluğunu lise ve üniversite mezunu (%69,4), çalışan (%60,8) ve aylık hane geliri 10.000 TL’nin üzerinde (%62,4) kadınlar oluşturmuştur. Çalışmada Sosyodemografik ve Diğer Bilgiler Veri Formu, Nesneleştirilmiş Beden Bilinci Ölçeği’nin Beden Gözetimi ve Beden Utancı alt boyutları, Kendini Susturma Ölçeği ve Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği kullanılmıştır. Veri analizinde Bağımsız Gruplar T-Testi, Mann-Whitney U testi, Pearson Korelasyon Analizi ve Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmamızın sonuçlarına göre kadınlarda kendini nesneleştirme ile dissosiyatif yaşantı düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı ilişki (r=.271, p
- Published
- 2020
18. Investigating the relationship between domestic violence, childhood trauma, alexithymia, somatization
- Author
-
İzgi, Şahika, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and İzgi, Şahika
- Subjects
Alexithymia ,Somatization ,Çocukluk çağı travmaları ,Violence ,Violence against women ,Domestic violence ,Childhood trauma ,Şiddet ,Aleksitimi ,Bedenselleştirme ,Aile içi şiddet ,RC569.5.F3 I94 2020 - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 54-71) x, 85 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı evli kadınlarda aile içi şiddet yaşantıları, çocukluk çağı travma ve aleksitimi düzeyleri ile bedenselleştirme belirtileri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Yöntem: Araştırmaya yaş ortalaması 37,94±9,69 olan 18 yaş ve üzeri toplam 383 kadın katılmıştır. Katılımcılara sırasıyla Sosyodemografik Bilgi Formu, Aile İçi Şiddet Ölçeği (AİŞÖ), Çocukluk Çağı Ruhsal Travma Ölçeği (ÇÇTÖ), Toronto Aleksitimi Ölçeği-20 (TAÖ-20), Bedensel Duyumları Abartma Ölçeği (BDAÖ) uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen veriler SPSS for Windows 22.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmanın sonucunda, AİŞÖ toplam puanı ile ÇÇTÖ, TAÖ-20, BDAÖ toplam puanları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca, ÇÇTÖ toplam puanının, AİŞÖ toplam puanını ve AİŞÖ toplam puanının TAÖ-20 ve BDAÖ toplam puanlarını yordadığı belirlenmiştir. Evlilik ile ilgili özelliklerden evlilik süresi, evlilik biçimi, evlilik yaşı, evlilik sayısı, eşin evlilik sayısı ve çocuk sahibi olma ile AİŞÖ toplam puanı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Sonuç: Araştırmamızda, çocukluk çağı travmatik yaşantılarının yetişkin kadınların şiddete maruz kalmalarında bir risk faktörü olabileceğine işaret etmektedir. Benzer şekilde, çocukluk çağı travmatik yaşantıları ve aile içi şiddet düzeyi yüksek kadınların aleksitimi ve bedenselleştirme eğiliminin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Elde edilen bulgular, şiddete maruz kalan kadınlar ile çalışan uzmanlara müdahale stratejileri oluştururken yol gösterici olması beklenmektedir. Objective: The aim of this study was to examine the relationship between experience of domestic violence and childhood trauma, alexithymia and somatization levels among the married women. Methods: A total of 383 women with an average age of 37,94±9,69 and aged 18 and older, were included. Sociodemographic Information Form, The Domestic Violence Scale (DVS), Childhood Trauma Questionnaire (CTQ), Toronto Alexithymia Scale- 20 (TAS-20), Somatosensory Amplification Scale (SSAS) were respectively given to all participants. All data obtained from this study were analyzed by using SPSS for Windows 22.0. Results: In this study, a positive and statistically significant corelation was found between the total score of DVS and the total scores of CTQ, TAS-20, SSAS. Besides, it was determined that total score of CTQ predicted the total score of DVS and the total score of DVS predicted the total score of TAS-20 and SSAS. Significant relationships were found between DVS and marriage variables such as the duration of marriage, the type of marriage, marriage age, the number of marriage, the spouse's number of marriage and the parenthood. Conclusion: Our study indicated that childhood traumatic experiences may be a risk factor for adult women to be exposed to violence. Similarly, alexithymia and somatization tendency were found to be higher in women with high levels of traumatic experiences and domestic violence. Our findings can be a help for generating intervention strategies for experts who work with women exposed to violence. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırmanın Hipotezleri Araştırmanın Önemi GENEL BİLGİLER Aile İçi Şiddet Tanımı ve Prevalansı Duygusal Şiddet Fiziksel Şiddet Sözel Şiddet Cinsel Şiddet Ekonomik Şiddet Çocukluk Çağı Travmaları Çocukluk Çağı Travmaları ve Aile İçi Şiddet Aleksitimi Aile İçi Şiddet ve Aleksitimi Bedenselleştirme Aile İçi Şiddet ve Bedenselleştirme YÖNTEM Araştırmanın Örneklemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu Aile İçi Şiddet Ölçeği (AİŞÖ) Çocukluk Çağı Ruhsal Travma Ölçeği (ÇÇTÖ) Toronto Aleksitimi Ölçeği-20 (TAÖ-20) Bedensel Duyumları Abartma Ölçeği (BDAÖ) Verilerin İstatistiksel Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri Örneklemin Evlilik Özellikleri Örneklemin Ölçek Puanları Ölçekler Arası İlişkilerin İncelenmesi Ölçeklerin Normallik Dağılımlarının İncelenmesi Ölçeklerin Güvenirlik Analizi Örneklemin Ölçekler Yönünden Değerlendirmesi Çocukluk Çağı Travması ile Aile İçi Şiddete Maruz Kalma Üzerine Etkisi Aile İçi Şiddetin Aleksitimi Üzerine Yordayıcı Etkisi Aile İçi Şiddetin Bedensel Durumları Abartma Üzerine Yordayıcı Etkisi Farklı Sosyodemografik Gruplarda Ölçek Puanlarının İncelenmesi Farklı Evlilik Özelliklerine Sahip Gruplarda Ölçek Puanlarının İncelenmesi TARTIŞMA Araştırmanın Sınırlılıkları SONUÇ VE ÖNERİLER Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu A.İ.Ş.Ö Ç.Ç.T.Ö TAÖ-20 B.D.A.Ö.
- Published
- 2020
19. Çocukluk çağı travmaları, duygu düzenleme becerileri ve bilinçli farkındalık arasındaki ilişkilerin incelenmesi
- Author
-
Çelik, Seda Nur, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Çelik, Seda Nur, Çelikel, Feryal, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Çocukluk çağı travmaları ,Emotion regulation ,Duygu düzenleme güçlüğü ,Childhood traumas ,Mindfulness ,Difficulties in emotion regulation ,Bilinçli farkındalık ölçeği ,Childhood trauma scale ,Bilinçli farkındalık ,Childhood trauma ,Çocukluk çağı travmaları ölçeği ,Mindful attention awareness scale ,Psikoloji ,RC467 .C45 2020 ,Psychology ,Psychic trauma in children - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 53-63) xiii, 81 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı bireylerin bilinçli farkındalık, duygu düzenleme ve çocukluk çağı travmaları düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu ilişkinin yorumlanması ile kavramların daha iyi anlaşılabileceği ve psikoterapi uygulamalarında alternatif müdahaleleri destekleyici olabileceği düşünülmektedir. Yöntem: Bu araştırmanın örneklemi 18 yaş ve üzeri, 315’i kadın 146’sı erkek olmak üzere toplamda 461 kişiden oluşmaktadır. Katılımcıların yaş ortalaması 25,55±6,06 ve yaş aralığı 18-63’tür. Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu metninin ardından katılımcılara sırasıyla, Sosyodemografik Bilgi Formu, Bilinçli Farkındalık Ölçeği (BFÖ), Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ) uygulanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 21.0 paket program kullanılmıştır. Shapiro-Wilk Testi, Mann-Whitney U Testi ve Spearman’s Rho Korelasyon Analizi uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmanın sonucunda, ÇÇTÖ toplam puanı ile BFÖ toplam puanı arasında; BFÖ toplam puanı ve DDGÖ toplam puanı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. ÇÇTÖ toplam puanı ve DDGÖ toplam puanı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. BFÖ toplam puanı ve DDGÖ toplam puanı yaş değişkeni açısından gruplar arası farklılık göstermiştir. BFÖ yaşın artması ile artarken DDGÖ azalmıştır. ÇÇTÖ toplam puanı cinsiyet açısından farklılık göstermiştir. Fiziksel ihmal ve fiziksel istismar alt boyutlarında erkek katılımcılar kadın katılımcılardan daha yüksek puan almıştır. Sonuç: Bireylerin çocukluk çağına ilişkin aktardıkları olumsuz travmatik deneyimler arttıkça, duygu düzenleme güçlükleri de artmış, bilinçli farkındalık düzeyleri ise azalmıştır. Bu doğrultuda, çocukluk çağı travmalarına ilişkin psikoterapi müdahalelerinde bilinçli farkındalık tekniklerinin kullanılabilmesi ve duygu düzenleme çalışmalarının önemli olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Objective: This study was aimed to examine the relationships between childhood traumas, difficulties in emotion regulation and mindfulness. The explanation of these relationships may help to clarify the concepts and may promote alternative psychotherapy interventions. Method: The sample of this study was composed of 461 individuals aged 18 and older with 315 females and 146 males. A ‘Sociodemographic Data Form’ (SDF), the ‘Mindful Attention Awareness Scale’ (MAAS), the ‘Difficulties in Emotion Regulation Scale’ (DERS), the ‘Childhood Trauma Questionnaire’ (CTQ) were applied. The relationships between these variables were analysed with Shapiro-Wilk Test, Mann Whitney U Test and Spearman’s Rho Correlation Analysis. SPSS 21 package program was used for the analyses. Results: In this study, a negative and statistically significant correlation was found between the CTQ total score and the MAAS total score, a negative and statistically significant correlation was found between the MAAS total score and the DERS total score, a positive and statistically significant relationship was found between the CTQ total score and the DERS total score. Conclusions: As the individuals’ negative and traumatic experiences in childhood increases, their difficulties in emotion regulation increases as well, where as level of mindfulness decreases. These results indicate the important of mindfulness and emotion regulation techniques in psychotherapy interventions for childhood traumas. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırma Soruları Araştırmanın Önemi Tanımlar Çocukluk Çağı Travmaları Duygu Düzenleme Bilinçli Farkındalık Bilimsel Dayanak ÇOCUKLUK ÇAĞI TRAVMALARI, DUYGU DÜZENLEME ve BİLİNÇLİ FARKINDALIK Çocukluk Çağı Travmaları İstismar ve İhmal Fiziksel İstismar Cinsel İstismar Duygusal İstismar Sözel İstismar İhmal Çocukluk Çağı Travmalarının Psikososyal Etkileri Duygu Düzenleme Bilinçli Farkındalık Bilinçli Farkındalığın Tanımı Bilinçli Farkındalığın Dayandığı Kuramsal Temeller Çocukluk Çağı Travmaları Duygu Düzenleme Güçlüğü ve Bilinçli Farkındalık Çocukluk Çağı Travmaları ve Duygu Düzenleme Güçlüğü Arasındaki İlişki Bilinçli Farkındalık ve Çocukluk Çağı Travmaları Arasındaki İlişki Bilinçli Farkındalık ve Duygu Düzenleme Arasındaki İlişki YÖNTEM Örneklem Kullanılan Araç ve Gereçler Sosyodemografik Bilgi Formu Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ) Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) Bilinçli Farkındalık Ölçeği (BFÖ) Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Sosyodemografik Özellikler Çocukluk Çağı Travmaları, Duygu Düzenleme Güçlüğü ve Bilinçli Farkındalık Düzeylerinin İncelenmesi Ölçeklerin İncelenmesi Ölçeklerin Dağılımlarının İncelenmesi Ölçek Puanlarının Cinsiyete Göre İncelenmesi Ölçek Puanlarının Medeni Duruma Göre İncelenmesi Ölçek Puanlarının Yaş Gruplarına Göre İncelenmesi Ölçek Puanlarının Üniversite Altı Öğrenim ve Üniversite ve Üstü Öğrenim Düzeylerine Göre Karşılaştırılması ÇÇTÖ, DDGÖ ve BFÖ Puanları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2020
20. Çocukluk çağı travmaları ile mükemmeliyetçilik, ortorektik belirtiler ve yeme tutumu arasındaki ilişki
- Author
-
Yıldız, Kıymet, Çelikel, Feryal, Psikoloji Anabilim Dalı, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Yıldız, Kıymet
- Subjects
Eating attitudes ,Çocukluk çağı travmaları ,RJ506.P66 Y55 2020 ,Childhood trauma ,Ortoreksiya nervoza ,Yeme tutumu ,Perfectionism ,Mükemmeliyetçilik ,Psikoloji ,Orthorexia nervosa ,Psychology ,Eating disorders ,Sosyodemografik özellikler ,Sociodemographic features - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 72-87) ix, 99 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı, çocukluk çağında yaşanmış olan travmalar ile erişkinlikteki mükemmeliyetçilik eğiliminin, ortorektik belirtilerin ve yeme tutumunun birbiriyle ve tüm değişkenlerin sosyodemografik özellikler ile olan ilişkisini incelemektir. Yöntem: Bu araştırma www.docs.google.com bağlantısı yoluyla herhangi bir psikiyatrik hastalığı olmayan erişkin yaştaki 180’i kadın ve 200’ü erkek olmak üzere toplam 380 katılımcı ile yürütülmüştür. Araştırma kapsamında veri toplama araçları olarak sırasıyla Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Travmalar Ölçeği (ÇÇTÖ), ORTO-11 Testi, Frost Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği (FÇBMÖ) ve Yeme Tutumu Testi (YTT) kullanılmıştır. Analizler sonucunda örneklemin FÇBMÖ ve ORTO-11 testi puanlarının normal dağılım; ÇÇTÖ ve YTT toplam puanlarının normal olmayan dağılım gösterdiği bulunmuştur. Örneklemin yaş ortalaması 25.82±7.31 ve yaş aralığı 18 ile 57’dir. Bulgular: Araştırmanın örnekleminin çoğunluğunu eğitim düzeyi üniversite ve üzeri (%87.1), bekar (%87.9) ve gelir düzeyi orta (%63.9) olan bireyler oluşturmuştur. Katılımcıların ORTO-11 ve YTT puanları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunurken; FÇBMÖ ile negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Örneklemin ÇÇTÖ toplam puanları ile FÇBMÖ alt boyutlarından hata yapma endişesi, ailesel eleştiri ve yaptığından emin olamama puanları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler gözlenmiştir. Sonuç: Araştırmanın bulgularına göre, örneklemin çocukluk çağı travma düzeyleri arttıkça mükemmeliyetçilik alt boyutlarından hata yapma endişesi, ailesel eleştiri ve yaptığından emin olamama düzeyleri de artmaktadır. Çocukluk çağı travma düzeyleri ve ortorektik belirti düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Örneklemimizde ortorektik belirti düzeyleri arttıkça yeme tutumunda bozulmalar artmakta ve mükemmeliyetçilik düzeyleri azalmaktadır. Objective: The purpose of this research was to analyze the relationship between childhood traumas and perfectionism, orthorectic symptoms and eating attitudes in adulthood. Methods: This study was conducted via www.docs.google.com and the sample consisted a total of 380 adults (180 females and 200 males), with no psychiatric disorder. All participants were applied a Sociodemographic and Other Data Form, the Childhood Trauma Questionnaire (CTQ), the Frost Multidimensional Perfectionism Scale (FMPS), ORTO-11, and the Eating Attitudes Test (EAT). The results showed non-normal distributions for CTQ and EAT scores and normal distributions for FMPS and ORTO-11 scores. The mean age of the sample is 25.82 ± 7.31, with a range of 18-57. Results: The majority of the sample consisted of individuals, who were single (87.9%), with an educational level of university and above (87.1%), and with a moderate socioeconomic status (63.9%). The results revealed a positive and significant relationship between ORTO-11 and EAT; a negative and significant relationship between ORTO-11 and FMPS; positive and significant relationships between CTQ total scores and FMPS subscales of concern over mistakes, parental criticism and doubts about actions. Conclusion: According to the results of the study, as childhood trauma levels increased, the scores of perfectionism subscales, such as concern over mistakes, parental criticism and doubts about actions increased, as well. No significant relationship was observed between childhood trauma and orthorexia nervosa levels. In our sample, as orthorexia nervosa levels increased, the levels of disordered eating attitudes increased whereas perfectionism decreased. GİRİŞ Araştırmanın Amacı ve Önemi Araştırmanın Başlıca Hipotezleri GENEL BİLGİLER Yeme Bozuklukları Ortoreksiya Nervoza Ortoreksiya Nervoza ile İlgili Yapılmış Araştırmalar Çocukluk Çağı Travmaları Çocukluk Çağı Travmaları ve Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri Mükemmeliyetçilik Mükemmeliyetçiliğin Boyutları Mükemmeliyetçilik ile Yeme Bozuklukları ile İlgili Yapılmış Araştırmalar Mükemmeliyetçilik ve Ortoreksiya Nervoza ile İlgili Yapılmış Araştırmalar YÖNTEM Araştırmanın Örneklemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği ORTO-11 Testi Frost Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Testi Yeme Tutumu Testi Araştırmanın Yöntemi Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin Sosyodemografik ve Diğer Bilgileri Araştırmada Kullanılan Ölçeklerin Güvenirlik Analizi ve Betimleyici İstatistikleri Ölçek Puanlarının Sosyodemografik Bilgilere Göre İncelenmesi ORTO-11 Testi Puanlarının Örneklemin Beslenme Alışkanlıklarına Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği ORTO-11 Testi Frost Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği Yeme Tutumu Testi
- Published
- 2020
21. Reliability, validity, and factorial structure of the Turkish version of the Empathy Quotient (Turkish EQ)
- Author
-
Filiz Kulacaoglu, Samet Kose, Feryal Cam Celikel, Mehmet Yalçın, Vedat Ceylan, Ercan Akin, HKÜ, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Işık Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Işık University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Psychology, and Çam Çelikel, Feryal
- Subjects
Male ,Coping (psychology) ,Neurologic disease ,validity ,Turkish ,Autism ,Marlowe Crowne social desirability scale ,050109 social psychology ,Empathy quotient ,Antisocial personality disorder ,factor structure ,Thinking ,Pharmacology (medical) ,Forms ,Middle aged ,media_common ,Guttman scale ,05 social sciences ,Correlation analysis ,Emotional responsiveness ,Reliability ,Emotional empathy ,Feeling scale ,Psychiatry and Mental health ,Retrospective study ,Knowledge ,Prosocial behavior ,Feeling ,language ,Narcissism ,Test retest reliability ,Female ,Intelligence quotient ,emotional responsiveness ,Factor analysis ,Psychology ,Desirability ,Social psychology ,Human ,RC321-571 ,media_common.quotation_subject ,Social adaptation ,Principal component analysis ,Pain ,Empathy ,Neurosciences. Biological psychiatry. Neuropsychiatry ,Major clinical study ,050105 experimental psychology ,Article ,Empathic response ,Validity ,Education ,Semantic differential scale ,Adults ,Training ,Empathy Quotient (EQ) ,empathic response ,reliability ,0501 psychology and cognitive sciences ,Demography ,Pilot study ,Factor structure ,Questionnaire ,Mental disease ,Sex-differences ,language.human_language ,Scale ,Internal consistency ,Young adult ,Turk (people) ,Semantic differential ,Visceral afferent nerve ,Social neuroscience ,Controlled study - Abstract
OBJECTIVES: Empathy is an essential ability that allows us to tune into how others are feeling or thinking. Empathy makes it possible to resonate with others' positive and negative feelings alike so that we can thus feel happy when we vicariously share the joy of others and we can share the experience of suffering when we empathize with someone in pain. Empathy training not only promotes prosocial behaviour, but also augments positive affect and resilience, which in turn fosters better coping with stressful situations. The Empathy Quotient (EQ) is a self-report questionnaire that was developed to measure the cognitive, affective, and behavioural aspects of empathy. Here, we aimed to examine the validity, reliability, and factor structure of the EQ in a Turkish sample. METHODS: Participants were 436 mostly college students and civil servants (195 female, 241 male). Sociodemographic information, the Turkish version of the EQ, Marlowe-Crowne Social Desirability Scale (MC-SDS) 33-item full version and MC-SDS 13-item shorter versions were administered. All statistical analyses were performed by using SPSS version 23 for Windows. RESULT: EQ scores were significantly higher in female participants ((X) over bar (Female)=46.45, SDFemale=0.62) compared to the male participants ((X) over bar (Male)=43.68, SD (Male)=0.56). The Cronbach's alpha coefficient for the scale was 0.76, Guttman's split-half reliability coefficient was 0.61, and test-retest reliability coefficient was 0.95. A positive and statistically significant correlation was found between the Turkish EQ and MC-SDS Full version (r=0.299, p
- Published
- 2018
22. Normative data and factorial structure of the Turkish version of the Junior Temperament and Character Inventory-Revised
- Author
-
Feryal Cam Celikel, Cahit Kaya, Ilker Etikan, C. Robert Cloninger, Ercan Akin, Birgul Elbozan Cumurcu, Samet Kose, HKÜ, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Işık Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Işık University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Psychology, and Çam Çelikel, Feryal
- Subjects
Male ,Biopsychosocial model ,Character ,Character dimensions ,Adolescent ,Personality ,temperament ,character ,Junior TCI-R ,cross-cultural ,Turkish ,media_common.quotation_subject ,Population ,Dimensions ,Neurosciences. Biological psychiatry. Neuropsychiatry ,Major clinical study ,Article ,Validity ,Developmental psychology ,Cronbach's alpha ,Cronbach alpha coefficient ,Validation ,Pharmacology (medical) ,Temperament ,education ,media_common ,education.field_of_study ,Cross-cultural ,language.human_language ,Internal consistency ,Psychiatry and Mental health ,Character (mathematics) ,Human experiment ,language ,Female ,Temperament and Character Inventory ,Factor analysis ,Student ,Psychology ,Middle school ,Model ,Human ,RC321-571 - Abstract
Objective: Junior Temperament and Character Inventory (J-TCI) was developed by Luby, Svrakic, McCallum, Przybeck, and Cloninger based on Cloninger's biopsychosocial model to assess temperament and character dimensions in children and adolescents. Methods: The Turkish version of J-TCI-Revised (J-TCI-R) was administered to 1129 elementary and middle-school (male/female, 546/583) students. Internal consistency reliabilities were measured by Cronbach's alpha; test-retest was assessed across one month. Results: Cronbach's alphas for the subscales of J-TCI-R ranged from 0.60 to 0.75 for temperament and character subscales, which were comparable to US and other populations. The correlations between baseline and one month after administration of J-TCI-R were highly and statistically significant (r = 0.578-0.674 for scales and 0.366-0.582 for subscales) (n = 795). Factor analysis results using Eigenvalue greater than one rule indicated three out of four factors for temperament scales and one out of two factors for character subscales which were similar to findings from the other countries. When all of the subscales were subjected to factor analysis, four out of six factors were retained. To our knowledge, this is the first study analysing psychometric properties and factorial construct of the J-TCI-R. Conclusions: The internal reliability coefficients and test-retest indicated a good stability of scores over time and the factorial structure was consistent with Cloninger's model of personality. The reliability and validity of the Turkish version of the TCI is therefore supported. Publisher's Version
- Published
- 2017
23. Bulgaristan göçmeni yetişkinlerde travmanın kuşaklar arası aktarımı ile benlik saygısı arasındaki ilişkide sosyal desteğin rolü
- Author
-
Özgür, Nalan, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Özgür, Nalan, Çelikel, Feryal, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Emigration and immigration -- Psychological aspects ,Sosyal destek ,Emigration and immigration -- Mental health ,Intergenerational transmission of trauma ,Social Support ,Travmanın kuşaklararası aktarımı ,Self esteem ,Göç ,Trauma ,Benlik saygısı ,Immigrants -- Mental health ,Psikoloji ,Psychology ,Migration ,RC451.4.E45 O94 2019 - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 38-46) ix, 58 leaves Amaç: Bu araştırmada, 1989 zorunlu Bulgaristan göçü yaşamış yetişkinlerin olaydan etkilenme ve travma düzeyleri ölçülerek ikinci kuşaktaki bireylerin benlik saygıları incelenmiş ve bu ilişkide algılanan sosyal desteğin rolü araştırılmıştır. Yöntem: Çalışmaya Bulgaristan göçüne maruz kalmış 200 yetişkin (birinci kuşak) ve onların çocuklarından oluşan 200 birey (ikinci kuşak) katılmıştır. Veri toplama evresinde göçü yaşamış katılımcılara Sosyodemografik Veri Formu, Travmaya Maruziyet Ölçeği, Olayların Etkisi Ölçeği ve Kültürel Uzaklık Ölçeği uygulanmıştır. Çalışmamızın ikinci kuşağını oluşturan bireylere ise Sosyodemografik Veri Formu, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Örneklemimiz göçe maruz kalmış yetişkinler ve ikinci kuşaktaki bireyler olmak üzere iki gruptan oluşmaktadır. Göçe maruz kalmış yetişkinlerin yaş ortalaması 56.89±8.03 ve ikinci kuşaktaki bireylerin yaş ortalaması 27.09±4.87’dir. Çalışmamızda, göçe maruz kalmış bireylerin olaydan etkilenme ve travma maruziyet puanları ile ikinci kuşaktaki bireylerin benlik saygıları arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Araştırmamızda göçe maruz kalmış yetişkinlerin, travma maruziyetleri ve olaydan etkilenme düzeyleri ile ikinci kuşaktaki bireylerin benlik saygısı arasındaki ilişkide algılanan sosyal desteğin etkisi incelenmiş ve anlamlı bir ilişki bulunmaması nedeni ile aracı değişken ölçütlerini karşılamamıştır. Göçe maruz kalmış yetişkinlerin olaydan etkilenme düzeyleri ve yetişkinlerin kültürel uzaklık düzeyleri arttıkça olaylardan etkilenme düzeyleri de artmaktadır. Ayrıca göçe maruz kalmış yetişkinlerin kültürel uzaklık düzeyleri azaldıkça ikinci kuşaktaki bireylerin benlik saygısının da artmakta olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Özetle çalışmamızda, göçe maruz kalmış yetişkinlerin olaydan etkilenme ve travmaya maruz kalma düzeyleri ile ikinci kuşaktaki bireylerin benlik saygısı arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Objektive: In this study, it is aimed to examine the mediating role of perceived social support in self-esteem and the individuals in the second generation relationship by measuring the effects of the incident and trauma levels of parents who were subjected to the forced migration from Bulgaria were researched. Method: The study included 200 adults and 200 individuals of their children, who were exposed to Bulgarian immigration. During the data collection phase, Sociodemographic Data Form, Trauma Exposure Scale , Impact of Events Scale and Cultural Distance Scale were applied to the participants who lived through the immigration. Sociodemographic Data Form, Rosenberg Self-Esteem Scale and Multidimensional Scale of Perceived Social Support were applied to the individuals who formed the second generation of our study. Results: Our sample consisted of two groups as adults being exposed to immigration and the second generation.The average age of the adults who were exposed to migration was 56.89 ± 8.03 and the average age of the second generation was 27.09 ± 4.87. In our study, there was no significant relationship between the adults exposed to immigration and effects to the individuals of traumatic exposure points and self esteem of second generation people. In our study, the perceived social support in the relationship of level of influence to adults exposed to immigration and individual’s self-esteem was searched and it could not meet the criteria of the mediator variable since there was no significant relationship. As adults whom exposed to immigration and the cultural distance levels increase, also their level of influence escalates. In addition, it has been identified that the self-esteem of the individuals in the second generation increases as the cultural distance levels of the exposed adults decrease. Conclusion: In our study, no significant relationship was defined between the adults exposed to immigration and effects to the individuals of traumatic exposure and self esteem of second generation people. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırmanın Önemi Araştırma Soruları Başlıca Hipotezler GENEL BİLGİLER Göç ve Göçmenlik Kavramları Zorunlu Göç Bulgaristan’dan Türkiye’ye Göç ve 1989 Bulgaristan Göçü Göç ve Psikososyal Uyum Travma Travmanın Aktarımı Travmanın Aktarım Modelleri Travmanın Sonraki Kuşaklardaki Etkisi Travma ve Olaydan Etkilenme Düzeyi Benlik Saygısı Sosyal Destek Benlik Saygısı Ve Algılanan Sosyal Destek YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Zorunlu Göçe Maruz Kalmış Ebeveynlerden Veri Toplama Araçları Bilgi Formu (Ek B) Travmaya Maruziyet Ölçeği- TMÖ (Ek C) Olayların Etkisi Ölçeği- OEÖ-R (Ek D) İkinci Kuşaktaki Bireylerden Veri Toplama Araçları Bilgi Formu (İkinci Kuşak İçin) (Ek E) Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği- ÇBSDÖ (Ek F) Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği- RBSÖ (Ek G) İşlem Veri Analizi BULGULAR Katılımcıların Sosyodemografik Özelliklerinin İncelenmesi Katılımcıların Ölçek Puanlarının İncelenmesi İkinci Kuşaktaki Bireylerin Benlik Saygısının İncelenmesi Göçe Maruz Kalmış Yetişkinlerin Travmaya Maruziyetleri ve Olaylardan Etkilenme Düzeyleri ile İkinci Kuşaktaki Bireylerin Benlik Saygısı Arasındaki İlişkide Algılanan Sosyal Desteğin Aracı Rolü Benlik Saygısını Yordayan Değişkenler Ölçeklerden Alınan Puanlara İlişkin Korelasyon Sonuçları TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2019
24. Madde kullanım geçmişi olan erkeklerde emosyonel şemalar ve bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin çocukluk çağı travmaları ile ilişkisi: Bir kontrollü çalışma
- Author
-
Aktaş, Fatma, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Aktaş, Fatma, Çelikel, Feryal, and Diğer
- Subjects
Substance abuse ,Psikoloji ,Emotional schemas ,Çocukluk çağı travması ,Madde kullanımı ,Substance abuse -- Psychological aspects ,Drug abuse -- Psychological aspects ,Psychology ,RC564 .A38 2019 ,Bilişsel duygu düzenleme ,Cognitive emotional regulation strategies ,Childhood trauma ,Emosyonel şemalar - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 51-61) x, 70 leaves Amaç: Bu araştırmanın amacı madde kullanım geçmişi olan erkeklerin emosyonel şemaları ve bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin çocukluk çağı travmaları ile ilişkisini kontrollü bir çalışmada incelemektir. Yöntem: Araştırmanın çalışma grubunu, Umut Çocukları Derneği’nin Hayata Yeniden Başlıyorum Projesi’ne ve Balıklı Rum Hastanesi Anatolia Bağımlılık Klinikleri’ne başvuran 85 erkek, kontrol grubunu ise madde kullanım geçmişi olmayan 109 erkek katılımcı oluşturmuştur. Veriler Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu, Leahy Emosyonel Şema Ölçeği, Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği ve Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çalışma ve kontrol grupları yaş ortalamaları sırasıyla 26,72±5,91 ve 25,92±7,47 olup aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur. Araştırmamızda madde kullanım geçmişi olan erkeklerin çocukluk çağı travmaları ile emosyonel şema toplam puan ve alt boyutlarından kontrol edilmezlik, duygulara karşı zayıflık, ruminasyon, farklılık, uzlaşı, duyguları zararlı görme ve suçluluk arasında pozitif yönde ve anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmiştir. Bununla birlikte çalışma grubunun çocukluk çağı travmaları ile işlevsel olmayan bilişsel duygu düzenleme boyutlarından kendini suçlama, diğerlerini suçlama, düşünceye odaklanma ve felaketleştirme arasında pozitif yönde, zayıf düzeyde ve anlamlı bir ilişki vardır. Emosyonel şema toplam puan ile işlevsel olmayan bilişsel duygu düzenleme boyutlarından ise kendini suçlama, diğerlerini suçlama, düşünceye odaklanma ve felaketleştirme arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Aynı zamanda çocukluk çağı travmaları alt boyutları ile işlevsel olmayan bilişsel duygu düzenleme stratejileri ve uyum bozucu emosyonel şemaları arasında anlamlı ilişki olduğu bilgilerine ulaşılmıştır. Sonuç: Özetle çalışmamızda geçmiş dönemlerde madde kullanımına yönelen erkeklerin madde kullanım geçmişi olmayan erkeklere kıyasla işlevsel olmayan bilişsel duygu düzenleme stratejileri kullanma ve uyum bozucu emosyonel şemalara sahip olma düzeylerine dikkat çekmiş, bu durumun çocukluk çağı travmaları açısından ilişkisi incelenmiş ve sonuçlarımız literatür ışığında tartışılmıştır. Objective: The aim of this research was to examine the relationship between childhood traumas, emotional schemas and cognitive emotional regulation strategies in males with history of substance abuse in a controlled study. Methods: The participants of the study group (85 males) were selected from Umut Çocukları Association’s Project, named “Hayata Yeniden Başlıyorum” and Balıklı Rum Hospital. The participants of the control group (109 males) were individuals with no history of substance abuse. All participants were applied a Sociodemographic Data Form, the Leahy Emotional Schema Questionnaire, the Cognitive Emotional Regulation Questionnaire and the Childhood Traumas Questionnaire. Results: The mean age of the study and the control groups were as 26,72±5,91 and 25,92±7,47, respectively, with no significant difference between. In our study, significant and positive correlations were found between the levels of childhood traumas and emotional schemas, total and subscales (uncontrollability, weakness in emotions, rumination, differences, reconciliation, seeing emotions as dangerous, guilt). Moreover, a weak significant relationship was observed between the levels of childhood traumas and maladaptive regulation of emotion cognition strategies, such as blaming yourself, focusing on thought and catastrophizing in the study group. There was also a positive correlation between the emotional schema total score, the maladaptive cognitive emotional regulation strategies and the subscales, such as blaming yourself, focusing on thought and catastrophizing. In addition, a significant correlation was found between childhood traumas, unfunctional cognitive emotion regulation strategies and maladaptive emotional schemas in the study group. Conclusion: In our study it was found that males with history of substances abuse were more likely to use maladaptive emotional schemas and dysfunctional cognitive emotion regulation strategies compared to males with no history of substance abuse. GİRİŞ Araştımanın Amacı Araştırma Hipotezleri Araştırma Soruları Araştırmanın Önemi Araştırma Sayıltıları GENEL BİLGİLER Bağımlılık Kavramı Bağımlılık Çeşitleri Psikolojik Bağımlılık Fiziksel Bağımlılık Bağımlılık Yapıcı Maddelerin Ortak Özellikleri Madde Bağımlılığı Tanımı DSM IV Tanı Ölçütlerine Göre Madde Bağımlılığı Kriterleri Madde Bağımlılığının Oluşmasındaki Risk Faktörleri Travma ve Çocukluk Çağı Travma Kavramı İstismar ve İhmal Çeşitleri Fiziksel İstismar Cinsel İstismar Duygusal İstismar Duygusal İhmal Fiziksel İhmal Çocukluk Çağı Travmaları ve Bağımlılık Leahy Emosyonel Şema Modeli ve Tanımı Duygu Düzenleme Bilişsel Duygu Düzenleme Bilişsel Duygu Düzenleme Alt Ölçek Tanımlamaları Çocukluk Çağı Travmaları Duygu ve Bilişsel Duygu Düzenleme Madde Bağımlılığı, Emosyonel Şema, Bilişsel Duygu Düzenleme ve Çocukluk Çağı Travmaları YÖNTEM Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu Leahy Emosyonel Şema Ölçeği Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Sosyodemografik Özellikler Çalışma Grubunun Geçmiş Madde Kullanım Özellikleri Ölçeklerin İncelenmesi Ölçeklerin Normallik Dağılımlarının İncelenmesi Güvenirlik Analizi Madde Kullanım Geçmişi Olan Erkeklerde Ölçekler Arası İlişkilerin İncelenmesi TARTIŞMA ve SONUÇ Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu Leahy Emosyonel Şema Ölçeği Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği
- Published
- 2019
25. Evlilik doyumunun sosyotropi-otonomi kişilik özellikleri ve problem çözme becerisi ile ilişkisi
- Author
-
Kayış, Tuğçe, Çelikel, Feryal, Psikoloji Anabilim Dalı, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Kayış, Tuğçe
- Subjects
Marital ,Evlilik ,Marital satisfaction ,HQ734 .K39 2019 ,Sociotropy ,Problem solving ability ,Marital problem solving ,Evlilik doyumu ,Married people -- Psychology ,Psikoloji ,Sociotrophic personality ,Married couples ,Sosyotropi ,Marriage -- Moral and ethical aspects ,Evlilikte problem çözme ,Psychology ,Marriage -- Psychological aspects ,Communication in marriage ,Personality traits ,Marriage ,Autonomy ,Otonomi - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 60-76) xi, 89 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı evli bireylerin evlilik doyumlarının sosyotropi-otonomi kişilik özellikleri ve problem çözme becerisi arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu yolla, evlilik doyumunu etkileyen kişilik özellikleri ve evlilikte problem çözme becerileri incelenerek, toplumun en küçük yapıtaşı olan aile kurumundaki problemlere etkili müdahaleler geliştirebilmek hedeflenmiştir. Yöntem: Bu araştırma www.docs.google.com bağlantısı yolu ile 18 yaş ve üzeri, okur-yazar, evli ve 269’u kadın 131’i erkek olmak üzere toplam 400 birey ile yapılmıştır. Araştırmada sırasıyla ‘Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu’ ile başlanmış, daha sonra sırası ile ‘Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu’, ‘Evlilikte Uyum Ölçeği’, ‘Sosyotropi-Otonomi Ölçeği’, ‘Evlilikte Problem Çözme Ölçeği’ ve ‘Beck Depresyon Ölçeği’ uygulanmıştır. Araştırmada ilk olarak normallik varsayımı sınanmıştır. Verilerin normallik sınamasında Kolmogorov-Smirnov testi ve eğiklik-basıklık değerleri incelenmiştir. Analizler sonucunda toplam puanların dağılımının normal olmadığı görülmüş ve parametrik olmayan testler tercih edilmiştir. Araştırmada ikili gruplar arasındaki farkı incelemede, Mann Whitney U, araştırma değişkenlerinin arasındaki ilişkiyi incelemek için ise Spearman’s rho korelasyon analizi uygulanmıştır. Verilerin analiz edilmesinde SPSS.22 (Statistical Package for Social Science) paket programı kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan katılımcıların 269’u (%67,3) kadın, 131’i (%32,8) erkektir. 106’sı (%26,5) lise mezunu ve alt düzeyinde, 294’ü (%73,5) üniversite mezunu ve üzerindedir. 116’sının gelir durumu (%29) iyi ve 284’ünün (%71) orta ve altı gelir düzeye sahiptir. Araştırmaya katılan bireylerin evlilikte problem çözme becerisi ile evlilikte uyum, otonomi toplam ve kişisel başarı alt boyutu arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Bu sonuca göre evlilikte problem çözme becerisi arttıkça evlilikte uyum puanı da artmaktadır. Evlilikte uyum ile sosyotropiotonomi kişilik özellikleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Sonuç: Araştırmanın bulgularına göre; kişinin evlilikte problem çözme becerisi arttıkça evlilikte uyum puanının da arttığı görülmüş olup, bireylerin evlilik hayatında problem çözme becerilerinin önemi belirlenmiştir. Objective: The aim of this study is to investigate the relationship between sociotropy-autonomy personality traits and problem solving skills of married couples. In this way, it is aimed to develop effective interventions to problems in the family institution, which is the smallest building block of society, by examining the personality traits and problem solving skills in marriage which affect the satisfaction of marriage. Method: This research was composed of a total 400 individuals, 269 females and 131 males, all 18 years and above, and all married, through www.docs.google.com. The ‘Written Informed Consent Form’, ‘Sociodemographic Features and Data Form’, ‘Marital Adjustment Scale’, ‘Sociotropy-autonomy Scale’, ‘Marital Problem Solving Scale’ and ‘Beck Depression Scale’ were applied online to all participants. In the study, the hypothesis of normality was first tested. The Kolmogorov-Smirnov test and the height and height values of the data were analyzed in the normality Test. As a result of the analyses, it was observed that the distribution of the total scores was not normal and nonparametric tests were preferred. In the study, the difference between the two groups was examined, Mann Whitney U, and Spearman's Rho correlation analysis was applied to examine the relationship between the variables. SPSS for analysis of data.22 (statistical package for social science) package program was used. Results: 269 (67.3%) of the participants were females and 131 (32.8%) were males. 106 (26.5%) participants had an education level of high school or below, and 294 (73.5%) were university. The income status of 116 (29%) was good and 284 (71%) had middle and lower levels of income. A positive correlation was found between the problem solving skills of the participants in the study and the marital alignment, autonomy, total and personal success subscales. According to our results, as the problem solving skills in marriage increased, the adjustment score in marriage increased. No significant relationship was observed between marital harmony and sociotropy-autonomy personality traits. Conclusion: According to the findings of our study, as the problem solving skills of the individual increased in marriage, the marital adjustment scores were also increased, and thus the importance of problem solving skills of individuals was pointed out in marriage life. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırma Soruları Araştırmanın Önemi Araştırmanın Sayıltıları Tanımlar GENEL BİLGİLER Evlilik Doyumu Evlilik Kavramı Evliliğin İşlevleri Evlilik Doyumu Kavramı Evlilik Doyumunu Etkileyen Faktörler Evlilik Doyumu Üzerine Araştırmalar Sosyotropi ve Otonomi Sosyotropi ve Sosyotropik Kişilik Özellikleri Otonomi ve Otonomik Kişilik Özellikleri Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özellikleri Üzerine Araştırmalar Evlilikte Problem Çözme Problem ve Problem Çözme Evlilikte Problem Çözme Problem Çözme Becerisi Üzerine Araştırmalar Evlilik Doyumu, Sosyotropi-Otonomi Kişilik Özellikleri ve Evlilikte Problem Çözme Becerisi Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar Evlilik Doyumu ve Sosyotropi-Otonomi Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Çalışmalar Evlilik Doyumu ve Evlilikte Problem Çözme Becerisi Üzerine Çalışmalar YÖNTEM Örneklem Kullanılan Araç ve Gereçler Sosyodemografik Veri Formu Evlilikte Uyum Ölçeği (EUÖ) Sosyotropi-Otonomi Ölçeği (SOSOTÖ) Evlilikte Problem Çözme Ölçeği (EPÇÖ) Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) Veri Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Sosyodemografik ve Evlilik Özellikleri Sosyotropi-Otonomi, Evlilik Uyumu, Evlilikte Problem Çözme ve Depresyon Düzeylerinin İncelenmesi Ölçeklerin İncelenmesi Sosyotropi-Otonomi, Evlilik Uyumu, Evlilikte Problem Çözme, Depresyon Düzeylerinin İncelenmesi Ölçeklerin Normallik Dağılımın İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Cinsiyete Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Eğitim Durumuna Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Çalışma Durumuna Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Gelir Düzeyine Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Aile Tipine Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Çocuk Sahibi Olma Durumuna Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Evlilik Sayısına Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Evlenme Biçimine Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanları ile Katılımcıların Yaş, Evlilik Süresi ve Çocuk Sayısı Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi TARTIŞMA SONUÇ, ÖNERİLER ve KISITLILIKLAR Sosyodemografik Veri Formu Evlilikte Uyum Ölçeği (EUÖ) Sosyotropi-Otonomi Ölçeği (SOSOTÖ) Evlilikte Problem Çözme Ölçeği Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)
- Published
- 2019
26. Kadınlarda şiddete maruz kalma durumu ile sosyal destek algısı, depresyon ve psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkiler : karşılaştırmalı bir çalışma
- Author
-
Aydöner, Nazli Hazal, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Aydöner, Nazlı Hazal, Çelikel, Feryal, and Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Depresyon ,Resistance (Psychoanalysis) ,Depression in women ,Depression ,Violence against women ,Women -- Violence against -- Psychological aspects ,Male domination (Social structure) ,Violence ,Patriarchy -- Psychological aspects ,Şiddet ,Sex discrimination against women ,Psikolojik dayanıklılık ,Sosyal destek algısı ,Social support ,Psikoloji ,Perceived social support ,Violence -- Psychological aspects ,Şiddete maruz kalan kadınlar ,RC569.5.V55 A93 2018 ,Psychology ,Women ,Hardiness on psychological ,Psychologically abused women ,Psychological durability - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 50-55) viii, 55, [10] leaves Amaç: Bu araştırmanın amacı, kadınlarda şiddete maruz kalma durumu ile sosyal destek algısı, depresyon ve psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Yöntem: Çalışmada, hayatının herhangi bir döneminde herhangi bir şiddet türüne maruz kalan kadınlar ile hayatının herhangi bir döneminde hiçbir şiddet türüne maruz kalmamış kadınlar karşılaştırılmaktadır. Araştırmanın örneklemi, İstanbul’un çeşitli içlerinde yaşamakta olan yetişkin, okur-yazar olan ve hayatının herhangi bir döneminde fiziksel, cinsel veya sözel şiddete maruz kalmış 111 kadın oluşurken, kontrol grubu ise yetişkin, okur-yazar olan ve hayatının herhangi bir döneminde herhangi bir şiddet türüne maruz kalmamış 119 kadından oluşmaktadır. Veriler, Sosyodemografik Bilgi Formu, Yetişkinler İçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (YPDÖ), Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ) ve Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çalışma ve kontrol grubu yaş ortalamaları sırasıyla, 34,39±10,25 ve 35,45±7,77 olup aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur. Çalışma grubu ile kontrol grubu arasında medeni durum, meslek, çalışma hayatı, çocuk durumu ve aile sahiplenme durum değişkenleri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Şiddete maruz kalan kadınlarda YPDÖ puanları kontrol grubundaki kadınlara oranla anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur. Her iki grubun ÇBASDÖ puanları incelendiğinde, şiddete maruz kalan kadınların puanları, kontrol grubundaki kadınlara oranla anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur. Şiddete maruz kalan kadınların BDÖ puanları da kontrol grubundaki kadınlara oranla anlamlı düzeyde daha yüksektir. Sonuç: Özetle, çalışmamızda toplumun en büyük problemlerinden biri olan kadına yönelik şiddetin; şiddete maruz kalan kadınlarda psikolojik dayanıklılık, sosyal destek algısı ve depresyon düzeylerine dikkat çekilmiş, bu değişkenler açısından incelenmiş ve sonuçlarımız literatür ışığında tartışılmıştır. Objective: The aim of this study was to investigate the relationships between women is exposure to violence, social support, depression and psychological resilience. Methods: The study was carried out with two groups; the first, with 111 women who were exposed to violence in their lifetime and the second, with 119 women who did not experience violence atall. All participants were adults and literates, living in İstanbul. Data were collected using a Sociodemographic Data Form, the Resilience Scale for Adults (RSA), the Multidimensinal Scale of Perceived Social Support (MSPSS) and the Beck Depression Scale (BDI). Results: The mean ages of the study and the control groups were as follows, 34,39±10,25 and 35,45±7,77, respectively, with no statistically significant difference. There were statistically significant differences between the study group and the control group in terms of marial status, occupation, working life, having a child and family support. The RSA scores were significantly lower in women who were exposed to violence. Likewise, the MSPSS scores were significantly lower in women who were exposed to violence compared to the control group. On the other hand, when who experienced violence had significantly higher BDI scores. Conclusion: In summary, our study draws attention to the violence psychological durability, social support and depression levels in women who were victims of violence. Our findings are discussed under the light of previous research. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırmanın Önemi ve Gerekçesi Kadına Yönelik Şiddet Kadına Yönelik Şiddet Türleri Fiziksel Şiddet Sözlü-Psikolojik Şiddet Cinsel Şiddet Kadına Yönelik Şiddetin Nedenleri Kadına Yönelik Şiddetin Yaygınlığı Şiddetin Kadının Beden ve Ruh Sağlığına Etkileri Sosyal Destek Psikolojik Dayanıklılık Depresyon Sosyal Destek Algısı, Psikolojik Dayanıklılık ve Depresyonun Şiddet ile İlişkisi YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ) Yetişkinler İçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (YPDÖ) Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) İstatistiksel Analiz BULGULAR Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri Şiddete Maruz Kalan Kadınların Maruz Kaldıkları Şiddetin Özellikleri Örneklemin Sosyal Destek Algısı, Psikolojik Dayanıklılık ve Depresyon Düzeyleri Şiddete Maruz Kalan Kadınlarda Ölçek Puanlarının İncelenmesi Şiddete Maruz Kalan Kadınlara Ait Özelliklerin ÇBASDÖ Alt Boyutları Açısından Karşılaştırılması Şiddete Maruz Kalan Kadınlara Ait Özelliklerin YPDÖ Alt Boyutları Açısından Karşılaştırılması Şiddete Maruz Kalan Kadınlara Ait Özelliklerin BDÖ Açısından Karşılaştırılması Şiddete Maruz Kalan Kadınlarda Psikolojik Dayanıklılık, Sosyal Destek Algısı ve Depresyon Arasındaki İlişkinin İncelenmesi TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2018
27. Cinsel doyum ile beden imajı ve benlik saygısı arasındaki ilişki
- Author
-
Kiliçlar, Müge, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Kılıçlar, Müge, Çelikel, Feryal, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Sexual satisfaction ,Sexual attraction ,Self esteem ,Love -- Psychological aspects ,Body image -- Pleasure ,Benlik saygısı ,Sexual disorders ,Psikoloji ,Body image ,Cinsel doyum ,Self-esteem ,Self-esteem -- Testing ,Sex therapy ,Psychology ,Orgasm ,Beden imajı ,BF697.5.B63 K5 2018 ,Sex (Psychology) - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 42-52) viii, 64 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı, cinsel hayatı olan yetişkin bireylerin başlıca sosyodemografik özellikleri ve cinsel yaşama dair değişkenleri dikkate alındığında cinsel doyum, beden imajı ve benlik saygısı bakımından aralarında fark olup olmadığını araştırmaktır. Yöntem: Araştırmanın örneklemi gönüllülük usulüne göre, internet üzerinden Surveey anket sistemine katılım sağlamış, heteroseksüel cinsel hayatı olan 266’sı kadın, 138’i erkek, toplam 404 erişkin birey ile yürütülmüştür. Araştırma kapsamında veri toplama araçları olarak Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu, Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği (GRCDÖ), Vücut Algısı Ölçeği (VAÖ) ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmamızın sonucunda katılımcıların cinsel doyumu ve beden imajı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu, cinsel doyumu ve benlik saygısı arasında ise negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Ayrıca beden imajı ile benlik saygısı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Demografik ve diğer özellikler içerisinde medeni durum, çalışma hayatı, gelir düzeyi ve cinsel yaşam düzenine göre RBSÖ puanlarının farklılık gösterdiği bulunmuştur. Ek olarak, cinsel yaşam düzeni ve eğitim düzeyine göre GRCDÖ puanlarının farklılık gösterdiği gözlenmiştir. Kadınlarda GRCDÖ ve RBSÖ ile yaş arasında, erkeklerde ise GRCDÖ ile yaş arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sonuç: Bu araştırma klinik olmayan örneklemdeki bireylerde cinsel doyum, beden imajı ve benlik saygısı arasındaki ilişkiyi değerlendirmek üzere oluşturulmuştur. Araştırmanın bulguları doğrultusunda hem kadın hem de erkek katılımcılarda cinsel doyum, beden imajı ve benlik saygısı kavramlarının ilişkili olduğu gözlenmiştir. Elde edilen bulgular literatür ışığında tartışılmış ve gelecekte yürütülecek olan çalışmalar için öneriler sunulmuştur. Objective: The aim of this study was to investigate the differences in terms of sexual satisfaction, body image and self-esteem in participants with various sociodemographic characteristics and sexual life variables. Methods: The study was conducted with a total of 404 adult heterosexual individuals, including 266 females and 138 males who volunteered in the Surveey survey system online. All participants were given a Sociodemographic Characteristics and Data Form, the Golombok-Rust Sexual Satisfaction Scale (GRISS), the Body-Cathexis Scale (BCS) and the Rosenberg Self-Esteem Scale. Results: In our study, a significant positive correlation between participants' sexual satisfaction and body image, and a significant negative correlation between sexual satisfaction and self-esteem were observed. There was also a significant negative correlation between body image and self esteem. The RBSE scores differed in participants with various features of marital status, work life, income level and sex life patterns. In addition, it was observed that the GRISS scores differed between participants with different sex patterns and educational levels. There was a significant positive correlation between GRISS and RSSS in females and GRISS and age in males. Conclusion: This study was designed to assess the relationship between sexual satisfaction, body image, and self-esteem in individuals in a non-clinical sample. It was observed that sexual satisfaction, body image and self-esteem have significant relationships in both male and female participants. Based on our findings, previous research are discussed and suggestions for future work are presented. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırmanın Başlıca Hipotezleri Araştırmanın Soruları Araştırmanın Önemi Araştırmanın Sayıltıları GENEL BİLGİLER Cinsellik Kavramı Cinsel Doyum Beden İmajı Benlik Kavramı Benlik Saygısı Cinsel Doyum ile Beden İmajı Arasındaki İlişki Cinsel Doyum ile Benlik Saygısı Arasındaki İlişki Cinsel Doyum, Beden İmajı ve Benlik Saygısı Kavramlarının Birlikte Ele Alınması YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu (Ek B) Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği (GRCDÖ) (Ek C) Vücut Algısı Ölçeği (VAÖ) (Ek D) Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) (Ek E) Verilerin Analizi BULGULAR Sosyodemografik Özellikler Ölçeklerin Değerlendirilmesi Sosyodemografik ve Diğer Özelliklerin Beden İmajı ve Benlik Saygısı Yönünden Değerlendirilmesi Sosyodemografik ve Diğer Özelliklerin Cinsel Doyum Yönünden Değerlendirilmesi Cinsel Doyum, Beden İmajı ve Benlik Saygısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi TARTIŞMA VE SONUÇ Sonuç ve Öneriler BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLER VERİ FORMU GOLOMBOK-RUST CİNSEL DOYUM ÖLÇEĞİ VÜCUT ALGISI ÖLÇEĞİ ROSENBERG BENLİK SAYGISI ÖLÇEĞİ
- Published
- 2018
28. The mediating roless of resilience and anxiety sensitivity on the relationship between perceived parental attitudes and trait anxiety
- Author
-
Demirsu, Özge, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Demirsu, Özge
- Subjects
Psychological resilience ,Kaygı duyarlılığı ,Algılanan ebeveyn tutumları ,Trait anxiety ,RC531 .D46 2018 ,Anxiety Sensitivity ,Anxiety disorders ,Perceived parental attitudes ,Anxiety -- Testing ,Psikolojik dayanıklılık ,Sürekli kaygı ,Parents -- Attitudes ,Anxiety sensitivity - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves 106-140) xv, 152 leaves Amaç: Üniversite öğrencilerinde algılanan ebeveyn tutumları (aşırı koruyucu, reddedici, duygusal sıcak) ile sürekli kaygı düzeyi arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkide kaygı duyarlılığı ile psikolojik dayanıklılığın aracı rol üstlenip üstlenmediğini tespit etmektir. Yöntem: Araştırmamıza, Kocaeli ve İstanbul illerinde yaşayan, özel ve devlet üniversitelerinde lisans düzeyinde eğitim gören 18-33 yaş aralığında bulunan 175’i kadın ve 210’u erkek olmak üzere toplamda 385 kişi katılmıştır. Bütün katılımcılara Sosyodemografik ve Diğer Bilgiler Veri Formu, Kısaltılmış Algılanan Ebeveyn Tutumları Ölçeği Çocuk Formu, Anksiyete Duyarlılığı İndeksi-3, Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Yapılan korelasyon analizi sonucunda, algılanan ebeveyn tutumlarından aşırı koruyucu ve reddedici tutumların, sürekli kaygı ve kaygı duyarlılığı ile anlamlı düzeyde pozitif yönde, psikolojik dayanıklılık ile anlamlı düzeyde negatif yönde ilişkili olduğu bulunmuştur. Bunun tersine, algılanan ebeveyn duygusal sıcaklığının sürekli kaygı ve kaygı duyarlılığı ile anlamlı düzeyde negatif yönde, psikolojik dayanıklılık ile anlamlı düzeyde pozitif yönde ilişkili olduğu bulgulanmıştır. Yapılan aracı değişken analizi, psikolojik dayanıklılığın algılanan ebeveyn tutumlarından duygusal sıcaklık ile sürekli kaygı düzeyi arasındaki ilişkiye tam, ebeveynler tarafından algılanan aşırı koruyucu tutum ile sürekli kaygı düzeyi arasındaki ilişkiye kısmi olarak aracılık ettiğini ortaya koymuştur. Son olarak kaygı duyarlılığının algılanan aşırı koruyucu ve duygusal sıcak ebeveyn tutumları ile sürekli kaygı düzeyi arasındaki ilişkilere kısmi olarak aracılık ettiği bulunmuştur. Sonuç: Bulgularımız uyumsuz ebeveyn tutumlarının, yetişkin bireylerde bilişsel savunmasızlık algısının ortaya çıkmasında ve sürekli kaygı gibi belirli psikopatolojilerin gelişiminde rol oynayacağını öne sürmektedir. Çalışmanın literatüre katkısı, sınırlıkları, gelecek çalışmalara sunulacak öneriler üzerinde de durulmuştur. Objective: To determine the relation between the perceived parental attitudes (over protective, dismissive, emotional warmth) and trait anxiety levels among university students and whether psychological resilience and anxiety sensitivity play mediating roles in this relationship. Method: A total of 385 residents (170 females and 210 males) from Kocaeli and Istanbul between the ages of 18 to 33, studying at government or private universities, were recruited for the purpose of this study. All participants were applied a Sociodemographic and Data Form, the Egna Minnen Betraffande Uppfostran-Short Form (S-EMBU), the Anxiety Sensitivity Index-3, the Resilience Scale for Adults and the Spielberger State and Trait Anxiety Scale. The findings of this study point to a correlation between the perceived attitudes of parents, the trait anxiety levels, the anxiety sensitivity and the psychological resilience. Result: The correlation analysis showed that the over protective and dismissive types of perceived parental attitudes had a significantly positive relationship with trait anxiety, anxiety sensitivity and had a significantly negative corelation with psychological resilience. On the contrary, emotional warmth had a significantly negative correlation with trait anxiety and anxiety sensitivity and had a significantly positive correlation with psychological resilience. The mediator variable analysis showed that psychological resilience fully mediated the relationship between emotional warmth and trait anxiety levels and partially mediated the relationship between over protective attitude and trait anxiety levels. Finally, anxiety sensitivity was found to play a partial mediating role on the relationship between parental attitudes of emotional warmth and trait anxiety levels. Conclusion: Our findings suggest that maladaptive parental attitudes play a role in developing cognitive vulnerability and certain psychopathologies in adults, such as trait anxiety. The contribution of this study to the literature, its limitations and suggestions for similar studies are also discussed. GİRİŞ Kaygı Kavramına Kuramsal Bakış İki Faktörlü Kaygı Kuramı Durumluk Kaygı Sürekli Kaygı Ebeveynlik İki Faktörlü Kaygı Kuramı Algılanan Ebeveynlik Tutumları Duygusal Sıcaklık Aşırı Koruyuculuk Reddedicilik Kişilik Gelişimi Psikolojik Dayanıklılık Risk Faktörleri Koruyucu Faktörler Olumlu Sonuçlar Psikolojik Dayanıklılığın Kaynakları Psikolojik Dayanıklılığı Etkileyen Faktörler Benlik Saygısı Öz Yeterlilik Sosyal Yeterlilik Sosyal Destek Uyumsuz Ebeveyn Tutumlarının Bireylere Etkisi Kaygı Duyarlığı Ebeveyn Tutumları İle Kaygı Arasındaki İlişki Üzerine Yapılan Araştırmalar Ebeveyn Tutumları İle Psikolojik Dayanıklılık Arasındaki İlişki Üzerine Yapılan Çalışmalar Ebeveyn Tutumlarının Benlik Saygısı ile İlişkisini İnceleyen Araştırmalar Ebeveyn Tutumlarının Özerklik ile İlişkini İnceleyen Araştırmalar Ebeveyn Tutumlarının Öz Yeterlilik ile İlişkisini İnceleyen Araştırmalar Ebeveyn Tutumlarının Sosyal Yeterlilik ile İlişkisini İnceleyen Araştırmalar Ebeveyn Tutumlarının ile Kaygı Duyarlılığı Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Araştırmalar Kaygı Duyarlılığı ile Kaygı Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Araştırmalar Psikolojik Dayanıklılık ile Sürekli Kaygı Düzeyi Arasındaki İlişkiyi İnceleyen Araştırmalar Araştırmanın Amacı Hipotezler YÖNTEM Araştırmanın Yöntemi Uygulanan Ölçekler Sosyodemografik ve Diğer Bilgiler Formu Kısaltılmış Algılanan Ebeveyn Tutumları Ölçeği- Çocuk Formu Anksiyete Duyarlılığı İndeksi-3 Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI) Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği Veri Analizi BULGULAR Örneklemin Sosyodemografik Bilgileri Araştırma Ölçeklerinin Güvenirlik Analizi ve Betimleyici İstatistikleri Ölçeklerin Güvenirlik Analizleri Ölçeklerin Betimleyici İstatistikleri Farklı Sosyodemografik Özellikteki Katılımcıların Algılanan Ebeveyn Tutumu, Anksiyete Duyarlılığı, Sürekli Kaygı ve Psikolojik Dayanıklılık Açısından İncelenmesi Farklı Sosyodemografik Özellikteki Katılımcıların Algılanan Ana- Baba tutumları Açısından İncelenmesi Farklı Sosyodemografik Özellikteki Katılımcıların Anksiyete Duyarlılığı ve Sürekli Düzeyleri Açısından İncelenmesi Farklı Sosyodemografik Özellikteki Katılımcıların Psikolojik Dayanıklılık Düzeyleri Açısından İncelenmesi Korelasyon Analizleri Korelasyon Analizleri Aracı Değişken Analizleri Örneklemde Algılanan Ebeveyn Tutumları ile Sürekli Anksiyete Düzeyleri Arasındaki İlişkide Psikolojik Dayanıklılığın Aracı Etkisi Örneklemde Algılanan Ebeveyn Tutumları ile Sürekli Anksiyete Düzeyleri Arasındaki İlişkide Anksiyete Duyarlılığının Aracı Etkisi TARTIŞMA Sonuç ve Öneriler
- Published
- 2018
29. The relationship between job satisfaction, anxiety and burnout in health care workers
- Author
-
Yeniyol, Zehra Dicle, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Yeniyol, Zehra Dicle
- Subjects
Health care workers ,İş doyumu ,Job satisfaction ,Chronic fatigue syndrome ,Sağlık çalışanları ,RB150.F37 Y46 2018 ,Symptoms ,Kaygı ,Burnout ,Fatigue ,Anxiety ,Tükenmişlik - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 40-55) ix, 61 leaves Amaç: Bu araştırmada, sağlık çalışanlarının iş doyumu, kaygı ve tükenmişlik düzeylerinin ölçülmesi ve ardından çalışanların sosyodemografik ve işe dair özellikleri ile tüm değişkenlerin ilişkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma, herhangi bir psikiyatrik hastalığı olmayan ve işi gereği hastayla yüz yüze çalışmakta olan 183’ü kadın ve 65’i erkek toplam 248 sağlık çalışanı katılımıyla yapılmıştır. Araştırma kapsamında veri toplama araçları olarak Sosyodemografik Özellikler ve Bilgi Formu, Minnesota İş Doyum Ölçeği (MDÖ), Spielberger Sürekli Kaygı Envanteri (STAISürekli) ve Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ) kullanılmıştır. Bulgular: Sağlık çalışanlarından oluşan örneklemimizde, kadın katılımcıların STAI-Sürekli puan ortalamalarının ve MTÖ alt boyutlarından yalnızca kişisel başarı puan ortalamalarının erkek katılımcılara göre anlamlı derecede yüksek, MDÖ puan ortalamalarının ise anlamlı derecede düşük olduğu gözlenmiştir. Evli olan katılımcıların STAI-Sürekli puanları evli olmayanlara oranla anlamlı düzeyde yüksek, MDÖ puanları anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur. Katılımcılardan gelir düzeyi daha düşük olanların MTÖ alt boyutu duygusal tükenme puanlarının, geliri daha yüksek olanlardan anlamlı derecede yüksek olduğu görülmektedir. Kadrolu olarak çalışan katılımcıların STAI-Sürekli puanlarının ve MTÖ duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alt boyutlarının puanlarının sözleşmeli çalışanlara oranla anlamlı derecede yüksek, MDÖ puanlarının ise düşük olduğu belirlenmiştir. Meslekte çalıştığı süre beş yıl ve üzeri olan katılımcıların STAI-Sürekli puanlarının ve MTÖ duygusal tükenme puanlarının çalışma süresi beş yıldan az olanlardan anlamlı düzeyde yüksek, MDÖ puanlarının anlamlı düzeyde düşük olduğu gözlenmiştir. Araştırmamızda sağlık çalışanlarının, sürekli kaygı düzeyleri arttıkça duygusal tükenme ve duyarsızlaşmanın arttığı, kişisel başarının ise azaldığı ortaya konmuştur. Katılımcıların iş doyum düzeyleriyle sürekli kaygı, duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Bu bilgiler doğrultusunda sağlık çalışanlarının, iş doyum, sürekli kaygı ve tükenmişlik düzeyleri sosyodemografik ve iş alanı özellikleriyle ilişkili olarak tartışılmıştır. Elde edilen bulgulara dayanarak gelecekte yapılacak olan çalışmalara öneriler sunulmuştur. Objective: The purpose of this research was to analyze the relationship between the level of job satisfaction, anxiety and burnout levels in health care workers. Methods: The sample included a total of 248 participants who work face to face with patients and who do not have psychiyatric disorder. All participants were applied a Sociodemographic Characteristics and Data Form, Minnesota Satisfaction Inventory (MSQ), Trait Anxiety Inventory (STAI-Trait) and Maslach Burnout Inventory (MBI). Results: The results indicated that females reported significantly higher scores of STAI-Trait and only personal achievement subscale scores of MBI, and lower on MSQ. Thw married participants scored significantly higher on STAI-Trait and lower on MSQ comparing to unmarried participants. Low-income participants scored significantly lower on emotional exhaustion subscale of MBI. Permanent workers scored higher on STAI-Trait, emotional exhaustion and depersonalization subscales of MBI and lower on MSQ compared to covenanted workers. Participants who worked for over five years scored significantly higher on STAI-Trait and emotional exhaustion subscale of MBI, and significantly lower on MSQ compared to participants who worked for less than five years. It was observed that trait anxiety was positively correlated to emotional exhaustion and depersonalization whereas negatively correlated with personal accomplishment. Besides, the level of job satisfaction was negatively correlated with trait anxiety, emotional exhaustion, depersonalization and personal accomplishment in health care workers. Conclusion: The relationships between job satisfaction, anxiety and burnout levels in health care professionals were discussed in the light of previous findings. GİRİŞ Hipotezler GENEL BİLGİLER İş Doyumu İş Doyumu Kuramları Gereksinim Kuramları Süreç Kuramları İş Doyumunu Etkileyen Faktörler İş Doyumu İle İlgili Sonuçlar Kaygı Durumluk ve Sürekli Kaygı Tükenmişlik Tükenmişliğin Boyutları Duygusal Tükenme Duyarsızlaşma Kişisel Başarı Tükenmişliğin Nedenleri Tükenmişliğin Belirtileri İş Doyumu, Kaygı ve Tükenmişlik Kavramları Arasındaki İlişkiler YÖNTEM Araştırmanın Örneklemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Özellikler ve Bilgi Formu Minnesota İş Doyum Ölçeği Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı Envanteri Maslach Tükenmişlik Ölçeği Araştırmanın Yöntemi Veri Analizi BULGULAR Örneklemin Sosyodemografik Bilgileri Araştırma Ölçeklerinin Güvenirlik Analizi ve Betimleyici İstatistikleri Değişkenlerin Korelasyon Analizi TARTIŞMA Sınırlılıklar Sonuç ve Öneriler BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLER VE BİLGİ FORMU MİNNESOTA İŞ DOYUM ÖLÇEĞİ SÜREKLİ KAYGI ENVANTERİ MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİ
- Published
- 2018
30. Bireylerin medya tercihleri ile kişilik özellikleri ve üstbilişleri arasındaki ilişki
- Author
-
Gacal, Ayşegül, Çelikel, Feryal, Psikoloji Anabilim Dalı, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Gacal, Ayşegül
- Subjects
Choice (Psychology) ,Media ,Consumer preferences ,Metacognition ,Scales ,Medya tercihleri ,Metacognitive ,Üstbiliş ,Psikoloji ,Kişilik özellikleri ,Preferences ,Personality ,Psychology ,Müzik ,BF698.9.C6 G33 2018 ,Personality traits ,Motion pictures -- Ratings ,Film ,Music - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 52-54) xiii, 60 leaves Amaç: Araştırmamızın amacı, kişilik özellikleri, üstbiliş ve medya (film/müzik) tercihleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Yöntem: 247’si kadın, 169’u erkek olmak üzere toplam 416 katılımcıya (yaş ortalaması 41,72±12,62) Sosyodemografik ve Medya Tercihleri Bilgi Formu, Eysenck Kişilik Anketi- Gözden Geçirilmiş Kısa Formu (EKA-GGK) ve Üstbiliş Ölçeği-30 (ÜBO-30) uygulanmıştır. Bulgular: Farklı cinsiyet, yaş ve eğitim düzeyindeki katılımcılar EKA-GGK ve ÜBO-30 puanları bakımından farklılık göstermektedir. EKA-GGK nörotisizm ve dışa dönüklük puanları kadınlarda, nörotisizm ve psikotisizm puanları daha genç ve daha yüksek eğitimli gruplarda anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Erkeklerin ÜBO-30’dan bilişsel güven ve düşünceleri kontrol ihtiyacı hariç tüm alt ölçek puanları kadınlara oranla, lise ve altı eğitim düzeyindekilerin olumlu inançlar ve bilişsel güven hariç diğer alt boyutlardaki puanları yüksek eğitim grubundakilere oranla anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Çalışmamızda farklı medya tercihlerine sahip katılımcılar arasında EKA-GGK ve ÜBO-30 puanları bakımından anlamlı farklar gözlenmiştir. Farklı sıklıkta film izleyenler arasında tüm EKAGGK ve ÜBO-30’dan olumlu inançlar puanları, farklı türlerde film izleyenler arasında tüm EKA-GGK ve ÜBO-30 puanları, farklı amaçlarla film izleyenler arasında EKA-GGK’dan dışa dönüklük, ÜBO-30’dan kontrol edilemezlik ve tehlike hariç tüm alt ölçek puanları anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Farklı sıklıkta müzik dinleyenler arasında EKAGGK’dan dışa dönüklük ve psikotisizm, ÜBO-30’dan düşünceleri kontrol ihtiyacı, farklı türlerde müzik dinleyenler arasında EKA-GGK’dan pskitotisizm, ÜBO-30’dan düşünceleri kontrol ihtiyacı, farklı amaçlarla müzik dinleyenler arasında EKA-GGK’dan nörotisizm ve dışadönüklük, ÜBO-30’dan bilişsel farkındalık puanları anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Sonuç: Bulgularımız literatür eşliğinde incelenmiş, kişilik özellikleri ve üstbiliş düzeylerinin medya tercihleriyle olan ilişkisi tartışılmıştır. Objective: The aim of this study was to investigate the relationship between the individuals’ personality traits, metacognitions and the media (film/music) preferences. Method: 416 participants (247 females, 169 males, with a mean age of 41,72±12,62 years) were applied a Sociodemographic and Media Preferences Information Form, the Abbreviated Form of the Revised Eysenck Personality Questionnaire (EPQR-A), and the Metacognition Questionnaire-30 (MCQ-30). Results: The participants' EPQR-A and MCQ-30 scores differed by age, education and gender. Regarding EPQR-A, female participants scored significantly higher on neuroticism and extraversion, and younger and more educated groups of participants on neuroticism and psychoticism. On MCQ-30, all subscale scores of males were found to be higher than females except for cognitive confidence and need to control thought. Participants with lower education levels had significantly higher scores on positive beliefs and cognitive confidence dimensions. In our study, participants with different media preferences differed significantly in terms of EPQR-A and MCQ-30 scores. Positive beliefs scores differed significantly among participants with different frequencies of watching films. All EPQR-A and MCQ-30 subscales differed significantly among participants who watched different types of films. The subscale of extraversion of EPQR-A and all subscales of MCQ-30, except uncontrollability and danger, differed significantly among participants who watched films with different purposes. Significant differences were observed among participants who listened to music at different frequencies, extraversion and psychoticism scores of EPQR-A and need to control thought subscale ofMCQ-30, and among participants who listened different types of music, psychoticism on EPQR-A, and need to control thoughts on MCQ-30, among participants who listened music with different purposes neuroticism and extraversion on EPQR-A and cognitive confidence on MCQ-30. Conclusion: The relationships between personality traits, metacognitions and the individuals’ media preferences were discussed in the light of literature. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırma Soruları Kişilik Kişilik Özellikleri Nörotisizm Dışa Dönüklük Psikotisizm Üstbiliş Üstbiliş ve Kişilik Özellikleri Medya Tercihleri Medya Tercihleri ve Kişilik Film Tercihleri ve Kişilik Müzik Tercihleri ve Kişilik YÖNTEM İşlem ve Katılımcılar Veri Toplama Araçları Sosyodemografik ve Medya Tercihleri Bilgi Formu Eysenck Kişilik Anketi Gözden Geçirilmiş Kısa Formu (EKA-GGK) (Eysenck Personality Questionnaire Revised-Abbreviated) Üstbiliş Ölçeği-30 (ÜBO-30) (MCQ-30, The Metacognitions Questionnaire) Veri Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Sosyodemografik Özellikler Medya Tercihleri Kişilik Özellikleri ve Üstbiliş Ölçeklerine Dair Tanımlayıcı İstatistikler Korelasyon Analizleri Sosyodemografik Özellikler, Medya Tercihleri, Kişilik Özellikleri ve Üstbiliş Düzeylerinin İncelenmesi Sosyodemografik Özellikler ve Medya Tercihleri Arasındaki İlişki Sosyodemografik Özellikler ve Film İzleme Tercihleri Arasındaki İlişki Sosyodemografik Özellikler ve Müzik Dinleme Tercihleri Arasındaki İlişki Ölçeklerin İncelenmesi Ölçeklerin Normallik Dağılımlarının İncelenmesi EKA-GGK Alt Ölçek Puanlarının Cinsiyet, Eğitim Durumları ve Yaş Gruplarına Göre İncelenmesi ÜBO-30 ve Alt Ölçekle Puanlarının Cinsiyet, Eğitim Durumları ve Yaş Gruplarına Göre İncelenmesi Medya Tercihleri ile Kişilik Özellikleri ve Üstbiliş Arasındaki İlişki Analizleri Film İzleme Tercihleri ile Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişki Film İzleme Tercihleri ile Üstbiliş Düzeyleri Arasındaki İlişki Müzik Dinleme Tercihleri ile Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişki Müzik Dinleme Tercihleri ile Üstbiliş Düzeyleri Arasındaki İlişki TARTIŞMA ve SONUÇ Bilgilendirilmiş ve Gönüllü Olur Formu Sosyodemografik ve Medya Tercihleri Bilgi Formu Eysenck Kişilik Anketi -Gözden Geçirilmiş Kısa Formu Üstbiliş Ölçeği-30
- Published
- 2018
31. Evaluation of the expressed emotion levels in primary caregivers of schizophrenia patients
- Author
-
Algönül, Özde, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Algönül, Özde, Çelikel, Feryal, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Depresyon ,RC514.A44 2017 ,Patients ,Depression ,Anksiyete ,Patient care ,Anxiety ,Caregiver ,Duygu dışavurumu ,Patient nearness ,Psikoloji ,Caregivers ,Schizophrenics -- Care -- Research -- Turkey ,Expression -- Physiological aspects -- Research -- Turkey ,Psychology -- Research -- Turkey ,Schizophrenia ,Psychology ,Şizofreni ,Expressed emotion ,Bakım veren ,Emational expression ,Mental care -- Psychological aspects -- Research -- Turkey ,Psychological tests ,Depression, Mental -- Research -- Turkey - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 43-48) xi, 60 leaves Problemin Tanımı: Şizofreni hasta bireyi etkilediği gibi hastaya bakım veren ve birlikte yaşamakta olduğu bireyleri de etkileyen bir hastalıktır. Bu araştırmanın amacı, şizofreni tanılı hastalara birincil bakım veren bireylerin duygu dışavurumlarının incelenmesi ve hastaların hangi klinik özellikleri ile ilişkili olduğunun araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmada, şizofreni tanısı almış olan hastaların ve bu hastalara birincil bakım vermekte olan kişilerin özellikleri araştırılarak bakım verenlerin duygu dışavurumları açısından incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yatarak ve ayaktan tedavi görmekte olan 53 şizofreni tanılı hasta ve bu hastalara birincil olarak bakım veren 53 katılımcıdan oluşmaktadır. Veriler, Hastaya Ait Özellikler Bilgi Formu, Bakım Verene Ait Özellikler Bilgi Formu, Duygu Dışavurumu Ölçeği (DDÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) kullanılarak elde edilmiştir. Bulgular: Hasta grubunun 28’i kadın ve 25’i erkektir ve yaş ortalaması 40,98±12,82’dir. Bakım veren grubunun ise 35’i kadın 18’i erkek olup yaş ortalaması 49,34±15,15’tir ve 23’ü hastanın ebeveynidir. Ebeveyn bakım verenlerde DDÖ’nün düşmancıl/eleştirel oluş (EDO) puanlarının diğer bakım verenlere oranla anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bakım verenler arasında, kadın, çalışma hayatı olmayan ve hastanın ebeveyni olan bireylerde BDÖ ve BAÖ puanlarının erkek ve çalışma hayatı olan bakım verenlere oranla anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Şizofreni başlangıç yaşı daha küçük olan hastaların bakım verenlerinin, başlangıç yaşı daha yüksek olanlara oranla DDÖ toplam puanlarının anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Hastaneye yatışı olan şizofreni hastalarına bakım verenlerin DDÖ puanlarının, hastaneye yatışı olmayan hastaların bakım verenlerine oranla anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Bakım veren grupta DDÖ toplam ve alt ölçek puanları ile BDÖ ve BAÖ arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Şizofreni hastalarının yaşları ile bakım veren bireylerin BDÖ ve BAÖ puanları arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Şizofreni hastalarının hastalık başlangıç yaşı ile bakım veren bireylerin DDÖ toplam, BDÖ ve BAÖ puanları arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Hastaneye yatış sayıları ile hastalara bakım verenlerin DDÖ toplam puanları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sonuç: Özetle çalışmamızda, şizofreni tanılı hastalara bakım veren bireylerin duygu dışavurumlarının, hastaların hastalık başlangıç yaşı, hastaneye yatış sıklığı ve bakım verenin hastanın kendi ebeveyni olması ilişkili bulunmuştur. The Statement of the Problem: Schizophrenia is a disease, that affects not only the patient but also the caregivers and those individuals living together, as well. The aim of this study was to investigate the expressed emotion of the individuals who are the primary caregivers of schizophrenia patients and to identify possible relationships with the patients’ disease characteristics. Method: In this study, the expressed emotion of the primary caregivers of patiens with schizophrenia were examined. The sample consisted of patients with schizophrenia, who were hospitalized and followed-up at Bakırköy Psychiatry and Neurological Diseases Training and Research Hospital, and their primary caregivers, with 53 individuals in both groups. All participants were applied a Patient or Caregiver Data Form, the Expressed Emotion Scale (EE), the Beck Depression Inventory (BDI) and the Beck Anxiety Scale (BAI). Results: The patient group consisted of 28 females and 25 males, with a mean age of 40,98±12,82 years and the caregiver group consisted of 35 females and 18 males, with a mean age of 49,34±15,15 years. In the caregiver group, 23 individuals were the parents of the patient. Compared to others, the parent caregivers had significantly higher scores on hostility/criticism subscale of EE scale. Among the caregivers, females, parents, and those without a job had significantly higher scores on BDI and BAI. The caregivers of those patients with younger age of disease onset had significantly higher total scores of EE scale compared to those with higher age of disease onset. It was observed that the caregivers of schizophrenia patients with hospitalizations had significantly higher EE scale scores than those without. In the caregiver group, a significant and positive relationship was found between the total and all subscale scores of EE scale and the BDI and the BAI scores. The age of schizophrenia patients had a statistically significant negative relationship with the BDI and BAI scores of the caregivers. Besides, the age of disease onset of the schizophrenia patients had a statistically significant negative relationship with the total EE scale, BDI and BAI scores of the caregivers. A significant and positive relationship was observed between the number of hospitalizations of the patients and the EE scale total scores of the caregivers. Conclusion: In summary, our study suggests a relationship between the expressed emotion levels of the primary caregivers and the age of onset of schizophrenia and the number of hospitalizations. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırmanın Başlıca Hipotezleri Araştırmanın Önemi Araştırmanın Sayıltıları GENEL BİLGİLER Şizofreninin Tanımı Şizofreninin Epidemiyolojisi Şizofrenide Klinik Belirtiler ve Alt Tipler Şizofrenide Gidiş Şizofrenide Nüks Şizofrenide Psikososyal Faktörler Şizofrenide Ailenin Önemi Şizofrenide Bakım Veren Kavramı Şizofrenide Yük Kavramı Duygu Dışavurumu Kavramı Şizofrenide Duygu Dışavurumu Kavramı YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Hastaya Ait Özellikler Bilgi Formu Bakım Verene Ait Özellikler Bilgi Formu Duygu Dışavurumu Ölçeği (DDÖ) Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) Verilerin Analizi BULGULAR Sosyodemografik Özelliklerin İncelenmesi Hasta ve Bakım Veren Grubunun Sosyodemografik Özellikleri Katılımcıların Klinik ve Diğer Özellikleri Hasta Grubunun Klinik Özellikleri Bakım Veren Grubunun Diğer Özellikleri Ölçeklerin İncelenmesi Bakım Veren Grubunun Ölçek Puanları Ölçeklerin Normallik Testi Bakım Verenler Grubunda Duygu Dışavurumu Düzeylerinin Sosyodemografik Özellikler ve Diğer Değişkenlerle İlişkisi Bakım Veren Grubunda Depresyon ve Anksiyete Düzeylerinin Sosyodemografik Özellikler ve Diğer Değişkenlerle İlişkisi Hastaların Klinik Özellikleri ile Bakım Verenlerin Duygu Dışavurumu Düzeyleri ile İlişkisi Bakım Veren Grubunda Ölçekler Arası Korelasyon Hasta Grubunun Klinik Özellikleri ve Bakım Veren Grubunun Yaş ve Bakım Verme Süresi ile Ölçekler Arası Korelasyon TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu Hastaya Ait Özellikler Bilgi Formu Bakım Verene Ait Özellikler Bilgi Formu Duygu Dışavurumu Ölçeği (DDÖ) Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ)
- Published
- 2017
32. Influence of ABCB1 polymorphisms and serum concentrations on venlafaxine response in patients with major depressive disorder
- Author
-
Birgul Elbozan Cumurcu, Derya Kan, Ferda Percin, Feryal Cam Celikel, Ismail Cüneyt Güzey, Berna Yucel, Gul Ozbey, Ekrem Hasbek, Canan Uluoglu, Işık Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Işık University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Psychology, and Çam Çelikel, Feryal
- Subjects
Adult ,Male ,medicine.medical_specialty ,ATP Binding Cassette Transporter, Subfamily B ,Venlafaxine ,Akathisia ,03 medical and health sciences ,Young Adult ,0302 clinical medicine ,Genotype ,medicine ,Humans ,Serotonin and Noradrenaline Reuptake Inhibitors ,Serum concentration ,Psychiatry ,Depression (differential diagnoses) ,Aged ,Depressive Disorder, Major ,business.industry ,Venlafaxine Hydrochloride ,Hamilton Rating Scale for Depression ,Response ,Middle Aged ,medicine.disease ,030227 psychiatry ,ABCB1 polymorphism ,Psychiatry and Mental health ,Tolerability ,Pharmacodynamics ,Major depressive disorder ,Female ,medicine.symptom ,business ,030217 neurology & neurosurgery ,medicine.drug ,Akathisia, Drug-Induced - Abstract
PubMed ID: 28079463 Background: The pharmacokinetics and the pharmacodynamics of antidepressants show large inter-individual variations which result in unpredictable clinical responses. Aim: The aim of the study was to examine the effect of ABCB1 polymorphisms and the serum concentrations on the efficacy and tolerability of venlafaxine in patients with major depressive disorder (MDD). Methods: Fifty-two outpatients who met the Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders Fourth Edition (DSM-IV) criteria for MDD were recruited for the study. The severity of depression was assessed using the 17-item Hamilton Rating Scale for Depression scale (HDRS17) and tolerability was assessed based on a query regarding side-effects for 6 weeks. The ABCB1 C3435T/A and G2677T/A polymorphisms were genotyped by PCR/RFLP and steady-state serum venlafaxine concentrations were measured by high-performance liquid chromatography. Results: Patients with the TT genotype for the C3435T and the TT/TA genotype for the G2677T/A polymorphism showed significantly higher frequencies in venlafaxine-induced akathisia. This relationship was not observed for efficacy. As regards serum venlafaxine concentrations, patient groups showed no significant differences in efficacy and tolerability. Conclusion: The results suggest that individuals with the TT-TT/TA genotypes for the C3435T-G2677T/A polymorphisms of ABCB1 may be pre-disposed to a risk of akathisia. This study was supported by grants from the Scientific Research Projects of Gaziosmanpasa University (Project No: 2007/36), Turkey. Publisher's Version
- Published
- 2017
33. Kolorektal kanser tanılı hasta yakınlarında farkındalık, bilgi düzeyi ve psikopatolojinin değerlendirilmesi
- Author
-
Kunduz, Merve, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Kunduz, Merve, Çelikel, Feryal, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Somatizasyon ,Depresyon ,Patients ,Emotions -- Affect (Psychology) ,Rectum -- Cancer -- Psychological aspects ,Anxiety ,Cancer patients -- Psychological aspects ,Colorectal neoplasms ,Aftercare of hospitalized patients ,Somatization disorder ,Health anxiety ,Colon (Anatomy) -- Cancer -- Psychological aspects ,Psychology ,Anxiety disorders ,Psychological tests ,Information structure ,Kolorektal kanser ,Psychopathology ,Depression ,Anksiyete ,Cancer patients ,Psychology -- Research ,Awareness ,Colorectal cancer ,Patient nearness ,Psikoloji ,Somatization ,Sağlık anksiyetesi ,RC455.4 .E46 K86 2017 - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 40-45) xi, 60 leaves Problemin tanımı: Bu çalışmada amaç, kolorektal kanser (KRK) tanılı hastaların birinci derece akrabalarında bilgi düzeyi ve hastalık hakkındaki farkındalıklarını ölçerek somatizasyon, depresyon ve anksiyete düzeyleri ile ne şekilde ilişkili olduğunu belirlemektir. Yöntem: Çalışmaya İstanbul Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda takip edilmekte olan KRK nedeniyle ameliyat edilmiş 52 erişkin hastanın birinci derece yakınları (ebeveyn, kardeş, çocuk) dahil edilmiştir. Verilerin toplanmasında Sosyo-Demografik ve Tıbbi Bilgi Formu, Belirti Tarama Listesi (SCL90-R) ve Sağlık Anksiyetesi Ölçeği (Kısa Versiyon) kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların 27’si (%52) kadın, 25’i (%48) erkekti ve tüm örneklemin yaş ortalaması 37,52±11,74 yıldı. KRK tanılı hastaların ortalama hastalık süresi 14,37±13,19 ay idi. Kendisinde kanser riskinin artmış olduğunu bilen hasta yakınlarında sağlık anksiyetesi, SCL-90-R ile ölçülen depresyon ve anksiyete puanları anlamlı düzeyde daha yüksekti. Hastalık evresinin farkında olan hasta yakınlarında sağlık anksiyetesi, SCL-90R depresyon, anksiyete ve Genel Belirti İndeksi (GBİ) puanları anlamlı düzeyde daha yüksekti. Ostomi bakımını yapanlar ile yapmayanlar arasında sağlık anksiyetesi, SCL90-R ile ölçülen depresyon, anksiyete, somatizasyon ve Genel Belirti İndeksi (GBİ) puanları açısından anlamlı düzeyde bir fark saptanmamıştır. Benzer şekilde, kemoterapi sürecinde hastalarının yanında bulunanlarda sağlık anksiyetesi, SCL-90-R ile ölçülen depresyon, anksiyete, somatizasyon ve Genel Belirti İndeksi (GBİ) puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Sonuç: Bu çalışmada elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, kolorektal kanser tanılı hastaların yakınlarında, hastalık hakkındaki bilgi düzeyi ve farkındalık arttıkça psikopatolojik belirtilerde de artma gözlenmiştir. Bu noktadan yola çıkılarak, kanser tanılı hasta ve tedavisinin yanı sıra hasta yakınlarının da dikkate alınması ve gereksinimi olan hastalara psikolojik destek sağlanması önerilmektedir. The statement of the problem: The aim of this study was to determine the awareness and knowledge levels in the first-degree relatives of colorectal cancer (CRC) patients and to investigate their relationship with somatization, depression, and anxiety levels. Method: The study was carried out with the first-degree relatives (parents, siblings, and children) of 52 adult patients, operated for CRC at Istanbul Bezmialem Foundation University, Department of General Surgery. All participants were applied a SocioDemographic and Medical Information Form, the Symptom Check List (SCL-90-R), and the Health Anxiety Inventory (Short Version). Results: Twenty-seven (%52) of the participans were females and 25 (%48) were males, with a mean age of 37,52±11,74 years. The mean duration of disease was 14,37±13,19 months. The depression and anxiety scores, measured by SCL-90-R, and the health anxiety scores were significantly higher in those participants who were aware of their increased cancer risk. The SCL-90-R depression, anxiety, and Global Severity Index (GSI) scores as well as the health anxiety scores were significantly higher in those participants who accurately knew their patient’s stage of cancer. No significant differences were observed between those participants, who were or were not involved in their patient’s ostomy care, in their levels of the SCL-90-R depression, anxiety, somatization, GSI scores or the health anxiety scores. Similarly, no significant differences were observed between the participants who accompanied their patient to the chemotherapy or who did not, with respect to neither the SCL-90-R depression, anxiety, somatization, and GSI levels nor the health anxiety scores. Conclusion: In this study, it was observed that psychopathological symptoms increased when the awareness and knowledge levels increased in the first-degree relatives of colorectal cancer patients. From this point forward, it is suggested to take into account the relatives of patients and to provide psychological support to those in need. GİRİŞ Kolorektal Kanserler Tanım Epidemiyoloji Risk Faktörleri Değiştirilemeyen Risk Faktörleri Çevresel Risk Faktörleri Kolorektal Kanserlerin Tedavisi ve Tarama Tedavi Tarama Farkındalık ve Psikopatoloji Kanser Farkındalığı Anksiyete Sağlık Anksiyetesi Somatizasyon Depresyon YÖNTEM Evren ve Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyo- Demografik ve Tıbbi Bilgi Formu Belirti Tarama Listesi (SCL-90-R) Sağlık Anksiyetesi Ölçeği (Kısa Versiyon) (SAÖ) İstatistiksel Analiz BULGULAR Hasta Yakınlarının Sosyo-Demografik Bilgileri Hasta Yakınlarının Hastalık Hakkında Bilgisi Hasta Yakınlarının Hastalık Farkındalığı Hasta Yakınlarının Ölçek Puanlarının Değerlendirilmesi Hasta Yakınlarının Sağlık Anksiyetesi Düzeyleri Yönünden Karşılaştırılması Hasta Yakınlarının Somatizasyon Düzeyleri Yönünden Karşılaştırılması Hasta Yakınlarının Depresyon Düzeyleri Yönünden Karşılaştırılması Hasta Yakınlarının Anksiyete Düzeyleri Yönünden Karşılaştırılması Hasta Yakınlarının GBİ Düzeyleri Yönünden Karşılaştırılması Hasta Yakınlarının Sağlık Anksiyetesi Genel Psikopatoloji Düzeyleri Arasındaki İlişki TARTIŞMA SONUÇ
- Published
- 2017
34. Ağır sanayi kuruluşunda çalışan erkeklerde iş stresi, yeme tutumu, anksiyete ve depresyon düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
- Author
-
Şahin, Gizem, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Şahin, Gizem, Çelikel, Feryal, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Eating attitudes ,Depresyon ,İş stresi ,Depression, Mental -- Turkey -- Research ,Job stress -- Industrial -- Turkey ,Eating disorders -- Turkey -- Research ,Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ,Anxiety ,Yeme tutumu ,Job stress ,Job stress -- Health aspects -- Turkey -- Research ,Psychology ,Anxiety -- Case Studies -- Turkey -- Research ,Male worker ,Labour Economics and Industrial Relations ,Psychological tests ,Workers ,Depression ,Anxiety level ,Anksiyete ,RC963.48 S24 2017 ,Men ,Psychology -- Research ,Erkek çalışan ,Industrial foundations ,Psikoloji ,Steel industry ,Psychology -- Research -- Turkey ,Eating attitude - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 22-25) ix, 39 leaves Problemin Tanımı: Bu çalışmanın başlıca amacı bir ağır sanayi kuruluşu olan demir çelik fabrikasında çalışan erkeklerde iş stresi, yeme tutumu, beden kitle indeksleri ile anksiyete ve depresyon düzeylerini ölçmek ve aralarındaki ilişkiyi incelemektir. Yöntem: Araştırma, İskenderun’da bir demir çelik fabrikasında mavi ve beyaz yaka statüde çalışan 285 erkek ile yürütülmüştür. Katılımcılara İş Stresi Ölçeği (İSÖ), Yeme Tutum Testi (YTT), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), CES Depresyon Ölçeği (CES-D) uygulanmıştır. İstatistik aşamasında, tanımlayıcı istatistikler dışında Pearson korelasyon analizi, bağımsız t testi ve varyans analizi (one-way ANOVA) uygulanmış ve p
- Published
- 2017
35. Bir grup çalışan yetişkinde kaygı düzeyi, mükemmeliyetçilik ve öfke arasındaki ilişki
- Author
-
Cesur, Canan, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Cesur, Canan, Çelikel, Feryal, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Work -- Psychological aspects -- Turkey -- Research ,Anger -- Physiological aspects -- Turkey -- Research ,Anxiety level ,Anksiyete ,Öfke ,Working adults ,Anxiety sensitivity -- Turkey -- Research ,Psychology -- Research ,Anger ,Anxiety ,Fabrika ,Psikoloji ,Mükemmeliyetçilik ,Çalışan yetişkin ,Factory ,Psychology -- Research -- Turkey ,Factories ,Psychology ,Adults ,Perfectionism (Psychology) -- Turkey -- Research ,Perfectionism ,Psychological tests ,Workers ,BF175.5.W67. C47 2017 - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 50-58) ix, 67 leaves Problemin tanımı: Bu araştırmada Bursa ili içerisindeki üç ayrı fabrikada çalışan sağlıklı yetişkin bireylerde kaygı, mükemmeliyetçilik ve öfke düzeyleri ölçülmüş ve aralarındaki ilişki sosyodemografik değişkenler ışığında incelenmiştir. Yöntem: Araştırmaya 115’i kadın ve 311’i erkek olmak üzere toplam 426 birey katılmıştır. Tüm katılımcılara Sosyodemografik ve Kişisel Bilgi Formu, Beck Anksiyete Ölçeği, Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği ile Sürekli Öfke Öfke Tarz Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 17.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Mann Whitney-U ve Kruskal Wallis Testleri gruplar arası farkları belirlemek, Spearman Korelasyonu ise araştırmanın değişkenleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla kullanılmıştır. Sonuç: Araştırmada elde edilen bulgulara göre anksiyete, öfke ve mükemmeliyetçilik düzeyleri açısından farklı demografik özelliklere sahip çalışanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar gözlenmemiştir. Örneklemin anksiyete düzeyleri ile öfke toplam puanı ya da alt boyut ortalamaları ile mükemmeliyetçilik toplam puanı ya da alt boyut ortalamaları arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Öte yandan, başkası odaklı mükemmeliyetçilik alt boyutu ile öfke boyutlarından içte, dışta öfke ve öfke kontrol alt boyutları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki gözlenmiştir. Elde edilen bulgular mevcut literatür eşliğinde tartışılarak gelecekte yürütülecek araştırmalara ışık tutabilecek önerilere yer verilmiştir. The statement of the problem: In this research, anxiety levels, anger and perfectionism levels were investigated in a sample of healthy adult employees from three factories in the city of Bursa and their relationships were examined under the light of several sociodemographic variables. Method: A total of 426 individuals (115 female and 311 males) were included. A Sociodemographic and Personal Information Questionnaire, Beck Anxiety Scale, Multidimensional Perfectionism Scale and Anger Expression Inventory were applied to all participants. Results: The data obtained in this research were analyzed by using SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 17.0 program. Mann Whitney-U and Kruskal Wallis Tests were used to determine the group differences, and Spearman Correlation Analyses were used to examine the relationships between the study variables. Conclusion: According to our findings, no statistically significant relationships were observed among the workers with different demographic characteristics in terms of anxiety, anger and perfectionism levels. No statistically significant relationships were found between the anxiety and the perfectionism levels or any of the anger dimensions. On the other hand, significant relationships were observed between the sub-dimensions of perfectionism and anger. The research findings were discussed under the light of existing literature and suggestions were made for future studies. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırma Soruları Kaygı ve Tanımları Kaygı Türleri Sürekli Kaygı Durumluk Kaygı Kuramsal Açıdan Kaygı Psikanalitik Kuram Bilişsel Kuram Davranışçı Kuram Bilişsel Davranışçı Kuram Varoluşçu Kuram İlgili Çalışmalar Mükemmeliyetçilik ve Tanımları Mükemmeliyetçilliğin Boyutları Tek Boyutlu Mükemmeliyetçilik Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Kurumsal Açıdan Mükemmeliyetçilik Psikanalitik Kuram Bireysel Psikoloji Kuramı Davranışçı Kuram Bütüncül (Holistik) Psikoloji Yaklaşımı Mükemmeliyetçilik ve Kaygı Mükemmeliyetçilik ve Öfke İlgili Çalışmalar Öfke ve Tanımları Kuramsal Açıdan Öfke Psikanalitik Kuram Bireysel Psikoloji Yaklaşımı Davranışçı Kuram Bilişsel Davranışçı Kuram İlgili Çalışmalar Değişkenler ile İlgili Çalışmalar Mükemmeliyetçilik ve Kaygı ile İlgili Çalışmalar Mükemmeliyetçilik ve Öfke ile İlgili Çalışmalar Kaygı ve Öfke ile İlgili Çalışmalar YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Aracı Kişisel Bilgi Forumu (Ek B) Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) (Ek C) Sürekli Öfke Öfke Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ) (Ek D) Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilk Ölçeği (ÇBMÖ) (Ek E) İşlem İstatistiksel Analiz BULGULAR Soyodemografik Özellikler Ölçek Puanları Araştırma Sorularına Yönelik Bulgular Anksiyete Düzeylerinin Demografik Özelliklere Göre Farkı Öfke Düzeylerinin Demografik Özelliklere Göre Farkı Mükemmeliyetçilik Düzeylerinin Demografik Özelliklere Göre Farkı Anksiyete ile Öfke Tarzları Arasındaki İlişki Anksiyete ile Mükemmeliyetçilik Arasındaki İlişki Mükemmeliyetçilik ile Öfke Tarzları Arasındaki İlişki TARTIŞMA VE SONUÇ BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU KİŞİSEL BİLGİ FORMU BECK ANKSİYETE ÖLÇEĞİ SÜREKLİ ÖFKE ÖFKE TARZÖLÇEĞİ (SÖÖTÖ) ÇOK BOYUTLU MÜKEMMELİYETÇİLİK ÖLÇEĞİ
- Published
- 2017
36. Meme kanseri tanılı hastalarda hastalık algısı, anksiyete, depresyon ve eş uyumu ilişkisi: kontrollü bir çalışma
- Author
-
Alamiş, Buse, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, Alamış, Buse, Çelikel, Feryal, and Klinik Psikoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Depresyon ,Patients ,Health -- Psychological aspects ,Depression, Mental -- Turkey -- Research ,Clinical health psychology -- Turkey -- Research ,Anxiety ,Hastalık algısı ,Eş uyumu ,Measurement and evaluation ,Breast cancer ,Appropriateness of couples ,Illness perception ,Psychology ,Psychological tests ,Depression ,Anxiety level ,Anksiyete ,Cancer patients ,Psychology -- Research ,Cancer patients -- Turkey -- Research ,Meme kanseri ,Psikoloji ,Marital adjustment ,Psychology -- Research -- Turkey ,Breast neoplasms ,R726.7.A43 2017 ,Anxiety disorders -- Psychology -- Turkey - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 31-37) xi, 52 leaves Problemin tanımı: Bu araştırmanın amacı, meme kanseri tanılı hastalarda hastalık algısı, anksiyete, depresyon ve eş uyumu ilişkisini incelemektir. Yöntem: Çalışmada, cerrahi operasyon geçirmiş meme kanseri tanısı alan kadınlar ile meme kanseri tanısı olmayan ve başka bir nedenle cerrahi operasyon geçirmiş kadın hastalar karşılaştırılmıştır. Araştırmanın örneklemi, Özel Gaziosmanpaşa Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Merkezi'ne başvuran 35 kadından oluşurken kontrol grubu ise Genel Cerrahi Polikliniği'ne başvuran 35 kadından oluşmaktadır. Veriler Sosyodemografik Veri Formu, Çiftler (eşler arası) Uyum Ölçeği (ÇUÖ), Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) ve Hastalık Algısı Ölçeği (HAÖ) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çalışma ve kontrol grupları yaş ortalamaları sırasıyla 47.03±7.79 ve 44,51±9,00 olup aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur. Çalışma grubu ile kontrol grubu arasında medeni durum, eğitim, meslek bakımından istatistiksel olarak fark bulunamamıştır. Çalışma ve kontrol grubu arasında menopoz yaşı, ailedeki meme kanseri öyküsü, hastalıktan çevreye bahsetme, ameliyattan sonra cinsel ilişki sıklığı, ameliyattan sonra cinsel ilişkiden alınan zevk, ameliyattan sonra giyim ve kendine bakım, ameliyattan memnuniyet, hastalık hakkında bilgi, hastalıktan sonra eş davranışı, radyoterapi, kemoterapi, ameliyattan sonra korku ve endişe açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Meme kanseri tanılı kadınlarda ÇUÖ puanları kontrol grubundaki kadın hastalara oranla anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur. Her iki gruptaki HADÖ ile ölçülen anksiyete ve depresyon düzeyleri karşılaştırıldığında benzer şekilde meme kanseri tanılı hastalarda anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur. HAÖ ile ölçülen hastalık algısı toplam puanı ve alt boyutların her üçünden (belirtiler, algı ve nedenler) alınan puanlar, meme kanseri tanılı hastalarda kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. Sonuç: Özetle çalışmamızda, kadınlarda çok sık rastlanan bir sağlık problemi olan meme kanserinde hastalık algısı ve eşler arası uyumun yanı sıra anksiyete ve depresyon düzeylerine dikkat çekilmiş, hastalık değişkenleri açısından incelenmiş ve sonuçlarımız literatür ışığında tartışılmıştır. The statement of problem: The aim of this study is to investigate the relationship between illness perception, anxiety, depression and marital adjustment in patients with breast cancer. Methods: The study was carried out with two groups; the first with 35 women with a diagnosis of breast cancer and the second with 35 women who do not have breast cancer and who have undergone a surgery with another disease. All participants were patients of the Outpatient Clinic of.Gaziosmanpasa Yeni Yüzyil University Hospital Oncology Center. Results: Data were collected using the Sociodemographic Data Form, the Marital Adjustment Scale, the Hospital Anxiety and Depression Scale and the Illness Perception Scale. The mean ages of the study and the control groups were as follows, 47.03±7.79 and 44.51±9.00, respectively, with no statistically significant difference between. There were no statistically significant differences between the study group and the control group in terms of marital status, education, and occupation. Among the study and control groups, the age of menopause, the breast cancer story in the family, the relation between the disease and the surrounding area, the frequency of sexual intercourse after surgery, pleasure after sexual intercourse, clothing and self care after operation, satisfaction from operation, knowledge about disease, chemotherapy, radiotherapy and anxiety after surgery statistically significant difference. Dyadic Adjustment Scale scores were significantly lower in the breast cancer group compared to the control group. Similarly, anxiety and depression levels, measured by Hospital Anxiety and Depression Scale, were significantly lower in the study group with breast cancer. On the other hand, breast cancer patients scored significantly higher in Illness Perception Scale scores in total and all sub-dimensions (symptoms, perception, causes). Conclusion: In summary, our study drew attention to illness perception, marital adjustment, anxiety and depression levels in patients with breast cancer and besides examined these with respect to certain disease variables and discussed under the light of previous studies. GİRİŞ Araştırma Soruları Meme Kanseri Meme Kanseri Epidemiyolojisi Meme Kanserinde Risk Faktörleri Meme Kanserinin Belirti ve Bulguları Meme Kanserinde Tedavi Cerrahi Tedavi Radyoterapi Kemoterapi Psikoonkoloji Memenin Kadındaki Yeri Meme Kanseri Tanılı Kadınlarda Psikososyal Sorunlar ve Uyumu Etkileyen Faktörler Psikolojik Sorunlar Fiziksel Uyum Sorunları Aile ve Sosyal Yaşamla İlgili Sorunlar Mesleki ve Ekonomik Sorunlar Hastalık Algısı Meme Kanser Tanılı Hastalarda Eş Uyumu Kanserli Hastalarda Psikiyatrik Bozukluk Epidemiyolojisi Anksiyete Depresyon YÖNTEM Sosyodemografik ve Tıbbi Bilgi Formu (Ek-B) Çiftler Uyum Ölçeği (ÇUÖ) (Ek-C) Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) (Ek-D) Hastalık Algısı Ölçeği (HAÖ) (Ek-E) İstatistiksel Analiz BULGULAR Örneklemin Sosyodemografik Özellikleri Örneklemin Tıbbi Bilgileri Bakımından Karşılaştırılması Örneklemin Ölçek Puanları Çalışma Grubunun Hastalığa Dair Değişkenleri ile Toplam Ölçek Puanları Arasındaki İlişki Menopoz Yaşı ile Ölçek Puanları Arasındaki Korelasyon Analizi Meme Kanseri Tanılı Hasta Bilgilerinin ÇUÖ Alt Boyutları Açısından Karşılaştırılması Meme Kanseri Tanılı Hasta Bilgilerinin HADÖ Alt Boyutları Açısından Karşılaştırılması Meme Kanseri Tanılı Hasta Bilgilerinin HAÖ Alt Boyutları Açısından Karşılaştırılması Meme Kanseri Tanılı Hastalarda Çift Uyumu, Depresyon Anksiyete ve Hastalık Algısı İlişkisi TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER
- Published
- 2017
37. Tedavi gören multipl skleroz tanılı hastalarda bilişsel işlevlerin değerlendirilmesi
- Author
-
Candaş Demir, Merve Umay, Çelikel, Feryal, Klinik Psikoloji Anabilim Dalı, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Candaş Demir, Merve Umay
- Subjects
Depresyon ,Patients ,Neuropsychological tests -- Turkey -- Research ,Clinical health psychology -- Turkey -- Research ,Dalfampiridin ,Cognitive-analytic therapy -- Research ,Neuropsychological assessment ,Multiple sclerosis ,Multipl skleroz ,Nöropsikolojik değerlendirme ,Multiple sclerosis -- Psychological aspects ,Neuropsychology ,Psychology ,Psychological tests ,Depression ,RC377.D46 2017 ,Psychology -- Research ,Bilişsel işlevler ,Cognitive functions ,Treatment ,Psikoloji ,Multiple sclerosis -- Patients -- Research ,Psychology -- Research -- Turkey ,Dalfampridine ,Neuropsychological tests ,Cognitive function - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 57-66) xiii, 60 leaves Problemin Tanımı: Multipl Skleroz (MS) merkezi sinir sisteminin inflamatuar bir hastalığıdır. Bilişsel yıkım ve depresyon MS’de en sık görülen psikiyatrik tablolardır. Bilişsel yıkım MS’li hastaların %40-65’ini etkiler ve sıklıkla bellek, dikkat ve bilgi işleme süreçlerinde gözlenir. Dalfampiridin MS tanılı hastalardan da yürüme bozukluklarının semptomatik tedavisinde kullanılmak üzere onay almış farmakolojik bir ajandır. Bu farmakolojik ajanın aynı işleyiş ile bilişsel yıkım tedavisinde kullanılması mümkündür. Bu çalışmanın amacı, dalfampiridin tedavisinin bilişsel fonksiyonlar üzerine etkisini incelemektir. Yöntem: İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Polikliniği’nde takip edilen ve çalışma kriterlerine uyan MS tanılı ve dalfampiridin başlanması planlanan 12 hasta çalışmaya dahil edildi. Tedavi öncesinde (ön test) ve 10. haftanın sonunda (son test) olmak üzere toplam iki kez belirli nöropsikolojik testler uygulanmıştır. Bilişsel işlevlerin değerlendirmesi için Multipl Skleroz Fonksiyonel Kompozit (MSFC), Çizgi Yönünü Belirleme Testi (ÇYBT), Sözel Akıcılık Testi (WLG), Öktem-Sözel Bellek Süreçleri Testi, Stroop Test (ST) ve Sembol Sayı Modaliteleri Testi (SDMT) kullanıldı. Depresyon CES-Depresyon Ölçeği (CES-D) ve Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) ile ölçüldü. Hastaların tedavi öncesi puanları tedavi sonrası puanları ile karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya katılan 12 hastadan 7’si kadın, 5’i erkekti ve yaş ortalaması 42,75±10,58 idi. Dalfampiridin tedavisi alan hastaların 10 hafta sonra SDMT (p=0,005), PASAT 3” (p=0,009), PASAT 2’’ (p=0,033), ÇYBT (p=0,01), WLG (p=0,003), 9 HPT Dominant El Sağ (p=0,005), T25FW (p=0,007) ve Stoop alt testlerinden Stroop II (p=0,002) ve Enterferans (p=0,005) testlerinde anlamlı gelişme gözlenmiştir. Sonuç: Dalfampiridin tedavisinin MS tanılı hastaların yaşadıkları bilişsel bozuklukta olumlu etkilere sahip olabileceği düşünülmüştür. Bu tedavinin MS tanılı hastalar üzerindeki etkisini araştırmak için daha uzun takipli ve daha büyük hasta örneklemlerinde yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır. The Statement of Problem: Multiple Sclerosis (MS) is an inflammatory disease of the central nervous system. Cognitive impairment and depression are the most common psychiatric symptoms. Cognitive impairment is evident in 40-65% among MS patients and it is most common in memory, attention and information processing functions. Dalfampridine has been approved for the symptomatic treatment of gait disorders in patients with MS. It is possible that dalfampridine could improve the cognitive functions, as well. The aim of this study is to examine the effects of dalfampridine treatment on cognitive functions. Method: Twelve MS patients, who were on follow-up at the Neurology Outpatient Clinic of Istanbul University Istanbul Faculty of Medicine, were recruited for the study. All were planned to start on dalfampridine and were applied the following neuropsychological tests at baseline (pretest) and at the 10th week (posttest) of the treatment. The cognitive functions were assessed using the Multiple Sclerosis Functional Composite (MSFC), Benton Judgement of Line Orientation Test (JLO), Word List Generation (WLG), Auditory Verbal Learning Tedst, Stroop Color Word Interference Test (ST), Symbol Digit Modalities Test (SDMT). The Center of Epidemiologic Studies Depression Scale (CES-D) and the Hospital Anxiety and Depression Scale (HADS) were also applied. All pre- and post- treatment meausures were compared. Results: The mean age of the sample (7 females, 5 males) was 42,75±10,58. At the 10th week of treatment significant improvements were observed at the SDMT (p=0,005), PASAT 3” (p=0,009), PASAT 2’’ (p=0,033), JLO (p=0,01), WLG (p=0,003), 9 HPT Dominant hand right (p=0,005), T25FW (p=0,007) and two subcategories of Stroop II (p=0,002), Interference (p=0,005). Conclusion: Dalfampridine shows promising results in improving cognition in MS patients. Future studies with larger samples and longer follow-ups are needed in order to evaluate the effects of dalfampridine treatment on cognitive functions in MS patients. GİRİŞ Multipl Skleroz ve Bilişsel Bozukluk Araştırmanın Önem Araştırmanın Amacı Araştırmanın Hipotezi GENEL BİLGİLER Multipl Skleroz Tanım ve Tarihçe Epidemiyoloji Etyoloji Fizyopatoloji Tanı Kriterleri ve Seyir Tedavi Multipl Skleroz’da Bilişsel Bozukluk Tanım ve Tarihçe Etyopatogenez Hasta Üzerine Etkisi ve Nöropsikolojik Belirtileri Bilişsel Bozukluğun En Çok Etkilediği Alanlar ve İşlevleri Bilişsel Bozukluk Değerlendirmesi/Kullanılan Envanterler Multipl Skleroz’da Bilişsel Bozukluk Tedavisi Multipl Skleroz’da Duygudurum Bozuklukları Multipl Skleroz’da Yorgunluk, Yürüme ve Denge Bozuklukları Multipl Skleroz’da Dalfampiridin Tedavisi YÖNTEM Araçtırmanın Yöntemi Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Bilgi Formu Çalışmada Kullanılan Nöropsikolojik Testler Öktem-Sözel Bellek Süreçleri Testi (Öktem-SBST) Çizgi Yönünü Belirleme Testi (ÇYBT) Sözel Akıcılık Testi (WLG) Sembol Sayı Modaliteleri Testi (SDMT) Stroop Renk Sözcük Enterferans Tesi (ST) Multipl Skleroz Fonksiyonel Kompozit (MSFC) Adımlı İşitsel Seri Ekleme Testi (PASAT) 9-Delikli Peg Testi (9-HPT) 25 Adım Yürüme Testi (T25FW) Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) CES-Depresyon Ölçeği (CES-D) Verilerin Değerlendirilmesi ve İstatistiksel Analiz BULGULAR Demografik Bilgilerin Değerlendirilmesi Klinik Verilerin Değerlendirilmesi Öktem-SBST Sonuçlarının Değerlendirilmesi ÇYBT Sonuçlarının Değerlendirilmesi Stroop Test Sonuçlarının Değerlendirilmesi WLG Sonuçlarının Değerlendirilmesi Depresyon Ölçeklerinin Sonuçlarının Değerlendirilmesi MSFC Sonuçlarının Değerlendirilmesi TARTIŞMA SONUÇ VE ÖNERİLER Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ) Epidemiyolojik Çalışmalar Merkezi Depresyon Ölçeği (CES-D) Sosyodemografik ve Tıbbi Bilgi Formu Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu
- Published
- 2017
38. Sosyal medya kullanım özelliklerinin kişilik yapılanmaları, yaşam doyumu ve depresyon açısından incelenmesi
- Author
-
Çayırlı, Ezgi, Çelikel, Feryal, Psikoloji Anabilim Dalı, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Çayırlı, Ezgi
- Subjects
Depresyon ,Sosyal medya ,Personality -- Research ,Depression ,Narcissism -- Research -- Turkey ,Satisfaction ,Social media -- Psychological aspects -- Research ,Five factor personality model ,Kişilik ,RC569.5.I54 C39 2017 ,Yaşam doyumu ,Social media ,Psikoloji ,Narsisizm ,Psychology -- Research -- Turkey ,Bech depression scala ,Narcissism ,Psychology ,Life satisfaction ,Personality traits ,Psychological tests ,Internet addiction -- Psychological aspects -- Research ,Depression, Mental -- Research -- Turkey ,Personality - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical index and references (leaves: 47-52) ix, 64 leaves Amaç: Bu çalışmanın amacı sosyal medya kullanım özelliklerinin kişilik yapılanmaları, narsisizm, yaşam doyumu ve depresyon ile ilişkilerinin incelenmesidir. Yöntem: Araştırmanın örneklemi, gönüllülük usülüne göre, Surveey anket sistemi üzerinden katılım sağlamış, 281’i kadın, 147’si erkek olmak üzere toplam 428 sosyal medya kullanıcısından oluşmaktadır. Veri toplama aşamasında, Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu, Beş Faktör Kişilik Envanteri Kısa Form (5FKE), Narsisistik Kişilik Envanteri, Yaşam Doyumu Ölçeği ve Beck Depresyon Envanteri kullanılmıştır. Verilerin analizinde, frekans dağılımları oluşturulmuş, normallik dağılımlarında Shapiro-Wilk, Mann Whitney-U, Kruskal Wallis ve Spearman’s rho analizleri kullanılmıştır. Bulgular: Bulgularımıza göre sosyal medya kullanımı kadınlarda, erkeklerden ve 30 yaş ve altı katılımcıların 30 yaş üzerindekilerden daha yüksek oranda gözlenmiştir. En çok kullanılan sosyal medya aracının Facebook olduğu (%98,6), tüm katılımcıların çoğunluğunun en fazla günde 1-3 saatlerini (%45,1) sosyal medya araçları kullanarak geçirdikleri gözlenmiştir. Sosyal medyada en fazla günde 0-10 arası paylaşım (%93) yapılmaktadır. Arkadaş veya takipçi sayısı olarak 100-500 aralığı (%48,4), en çok katılımcının bulunduğu aralık olarak belirlenmiştir. Sosyal medya kullanımı ile yaş arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki gözlenmiştir. Depresyon ile sosyal medya kullanımı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. 5FKE’nin Sorumluluk alt boyutu ile sosyal medya arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki gözlenmiştir. Narsisizm ve yaşam doyumu ile sosyal medya kullanımı arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Sonuç: Bu bulgular doğrultusunda bireylerin, depresyon düzeyleri arttıkça sosyal medya kullanımlarının arttığı gözlenmiştir. Bununla beraber, bireylerde sorumluluk, dışadönüklük ve nevrotizm/duygusal denge arttıkça sosyal medya kullanımının azalmakta olduğu belirlenmiştir. Objective: The purpose of this research was to analyze the relationship of the social media usage characteristics on personality structures, narcissism, life satisfaction and depression. Methods: The sample included a total of 428 participants with 281 women and 147 men, who volunteered to participate using Surveey online survey system. In our research, Socio-demographic Characteristics and Data Form, The Short-Form Five Factor Personality Inventory (FFPI), The Narcissistic Personality Inventory (NPI), The Satisfaction with Life Scale (SWLS) and Beck Depression Inventory (BDI) were applied. In data analysis, frequency distribution, in normal distributions ShapiroWilk Mann Whitney-U, Kruskal Wallis and Spearman’s rho correlation test were used. Results: The results of the analysis showed that social media was more common among women and individuals under 30 years of age. The majority of the participants used Facebook (98,6%) and spent 1-3 hours a day with social media tools (45,1%) and shared a maximum of 0-10 posts daily (93%). The majority of (48,4%) had 100-500 friends or followers. A significant and negative relationship was observed between age and social media usage. Depression had a significant and positive relationship whereas the conscientiousness dimension of FFPI had a significant and negative relationship with social media usage. Conclusion: In the light of these findings, we can suggest that as depression levels increase, the usage of social media increases as well. As conscientiousness increases in individuals, the usage of social media is reduced. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırma Hipotezleri Araştırma Soruları Araştırmanın Önemi Araştırma Sayıltıları GENEL BİLGİLER İnternet Kavramı Sosyal Medya Kavramı Facebook Twitter Tumblr Instagram Snapchat ve Swarm Scorp Periscope Türkiye’de İnternet Verileri Kişilik ve Sosyal Medya Depresyon ve Sosyal Medya Yaşam Doyumu ve Sosyal Medya Narsisizm ve Sosyal Medya YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu Beş Faktör Kişilik Envanteri Kısa Form (Short-Form Five Factor Personality Inventory) Narsistik Kişilik Envanteri (Narcissistic Personality Inventory-NPI) Yaşam Doyumu Ölçeği (The Satisfaction with Life Scale-SWLS) Beck Depresyon Envanteri (Beck Depression Inventory – BDI) Verilerin Analizi BULGULAR Örneklemin İncelenmesi Sosyodemografik Özellikler Katılımcıların Sosyal Medya Araçlarının Kullanım Özellikleri Sosyal Medya, Kişilik Özellikleri, Narsisizm, Yaşam Doyumu ve Depresyon Düzeylerinin İncelenmesi Sosyal Medya Kullanımı ve Sosyodemografik Özellikler Ölçeklerin İncelenmesi Ölçeklerin Normallik Dağılımlarının İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Cinsiyete Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Yaş Gruplarına Göre İncelenmesi Örneklemin Ölçek Puanlarının Öğrenim Durumlarına Göre İncelenmesi Ölçekler Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Tartışma ve Sonuç Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu Sosyodemografik Özellikler ve Veri Formu Beş Faktör Kişilik Envanteri Kısa Form Narsisistik Kişilik Envanteri Yaşam Doyumu Ölçeği Beck Depresyon Envanteri
- Published
- 2017
39. İnternet bağımlılığının yordayıcıları olarak sosyotropi-otonomi kişilik özellikleri ve duygu düzenleme güçlüğü
- Author
-
Budak, Ceren Feyza, Çelikel, Feryal, Klinik Psikoloji Anabilim Dalı, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Budak, Ceren Feyza
- Subjects
Internet ,Internet addiction ,Internet addiction -- Research ,Emotions. Affect (Psychology) ,Dependency ,Psychology -- Research ,Emotion dysregulation ,Yaşam doyumu ,Emotion regulation difficulties ,Sosyotropi-otonomi kişilik özellikleri ,Internet addiction -- Psychological aspects ,Psikoloji ,Sociotrophic personality ,Computer usage ,Internet use ,Psychology ,Life satisfaction ,İnternet bağımlılığı ,Personality traits ,Duyguları düzenleme güçlüğü ,Sociotropy-autonomy personality characteristics ,Psychological tests ,Autonomy ,RC569.5.I54 B83 2017 ,Antisocial personality disorders - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 73-89) xi, 102 leaves Problemin tanımı: Bu çalışmanın amacı internet bağımlılığının sosyotropi-otonomi kişilik özellikleri, duygu düzenleme güçlüğü ve yaşam doyumu ile ilişkilerinin incelenmesidir. Yöntem: Araştırmanın örneklemi basit tesadüfi örnekleme yöntemiyle belirlenen 185’i kadın, 337’si erkek olmak üzere 522 erişkin internet kullanıcısından oluşmaktadır. Veri toplama aşamasında Sosyo-Demografik Veri Formu, Sosyotropi-Otonomi Ölçeği, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği, İnternet Bağımlılığı Ölçeği ve Yaşam Doyumu Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde frekans dağılımları oluşturulmuş, Bağımsız Örneklem T- Test, One Way ANOVA, Mann Whitney-U, Kruskal Wallis ve Spearman’s rho analizleri kullanılmıştır. Bulgular: Bulgularımıza göre internet bağımlılığı düzeyinin kadınlara oranla erkeklerde anlamlı düzeyde yüksek olduğu ve tüm katılımcılar arasında yaşın artması ile anlamlı düzeyde azaldığı görülmektedir. Sosyotropi kişilik özelliklerinin erkeklerde anlamlı düzeyde yüksek olduğu görülmektedir. Otonomi kişilik özelliklerinin ise evli olmayan ve lisansüstü eğitim düzeyine sahip bireylerde anlamlı düzeyde yüksek olduğu gözlenmiştir. Duygu düzenleme güçlüğü ile yaş arasında ise negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. Yapılan korelasyon analizi sonuçlarına göre internet bağımlılığı ile sosyotropi-otonomi kişilik özellikleri ve duygu düzenleme güçlüğü arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu gözlenmiştir. Yaşam doyumu ile internet bağımlılığı arasında ise negatif yönde anlamlı bir ilişki ortaya çıkmıştır. Duygu düzenleme güçlüğünün sosyotropi kişilik özellikleri ile arasında pozitif, yaşam doyumu ile arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu bulgularına ulaşılmıştır. Sonuç: Bu bulgular doğrultusunda bireylerin duygu düzenleme alanında yaşadığı güçlüklerin artmasının ve yaşam doyumlarının azalmasının internet bağımlılık düzeylerinin yordayıcısı olduğu söylenebilmektedir. Bunun yanında sosyotropik kişilik özelliklerine sahip bireylerin duygu düzenleme alanında güçlükler yaşadıkları ve yüksek sosyotropi-otonomi kişilik özelliklerine sahip bireylerin internet bağımlılıklarının daha fazla olduğu ileri sürülebilir. Bu araştırma bulgularına göre ortaya çıkan sonuçlar ile internet bağımlılığında sosyotropiotonomi kişilik özelliklerinin ve duygu düzenleme güçlüğünün klinik yaklaşımdaki önemi vurgulanabilmektedir. The statement of the problem: The aim of this study is to examine the association of internet addiction with the sociotropy-autonomy personality characteristics, emotion regulation difficulties and life satisfaction. Method: The sample included a total of 522 adult internet users, 185 females and 337 males, identified by simple random sampling method. All participants filled out a Socio-Demografic Information Form, the Sociotropy-Autonomy Scale, the Difficulties in Emotion Regulation Scale, the Internet Addiction Scale and the Satisfaction with Life Scale. In data analyses, frequency distributions were established and Independent Sample T-Test, One Way ANOVA, Mann Whitney-U, Kruskal Wallis and Spearman’s rho correlation analysis were performed. Results: Our results showed that the level of internet addiction was significantly higher among males than females and had a significant and negative correlation with age among all participants. The level of sociotropy personality characteristics were significantly higher among males and autonomy personality characteristics were significantly higher among single and higher educated individuals. A negative and significant correlation was observed between age and emotion regulation difficulties. Positive and significant relationships were observed between internet addiction and sociotropy-autonomy personality characteristics and also emotion regulation difficulties. A negative and significant relationship was observed between life satisfaction and internet addiction. Emotion regulation difficulties had a positive and significant relationship with sociotropy personality characteristics and had a negative and significant relationship with life satisfaction. Conclusion: Our results show that higher emotion regulation difficulties and lower life satisfaction levels predicted higher internet addiction levels. Besides, individuals with sociotropy personality characteristics had more difficulties in emotional regulation and individuals with higher levels of sociotropy-autonomy personality characteristics had higher levels of internet addiction. These findings indicate the importance of sociotropy-autonomy personality characteristics and emotion regulation difficulties in the clinical approach of internet addiction. GİRİŞ Araştırmanın Amacı Araştırma Soruları Araştırmanın Önemi Araştırma Sayıltıları Tanımlar GENEL BİLGİLER İnternet Bağımlılığı İnternet Bağımlılık İnternet Bağımlılığı Sosyotropik ve Otonomik Kişilik Özellikleri Kişilik Kişilik Özellikleri Kişilik Kuramları Bilişsel Kuramda Sosyotropi ve Otonomi Sosyotropi ve Sosyotropik Kişilik Özellikleri Otonomi ve Otonomik Kişilik Özellikleri Sosyotropi ve Otonomi Duygu Düzenleme Güçlüğü Duygu Düzenleme Kavramı Duygu Düzenleme Güçlüğü Duygu Düzenleme Güçlüğü ve Sosyotropik, Otonomik Kişilik Özellikleri Duygu Düzenleme Güçlüğü ve İnternet Bağımlılığı Duygu Düzenleme Güçlüğü ve Yaşam Doyumu Yaşam Doyumu Yaşam Doyumu Kavramı Yaşam Doyumu ve İnternet Bağımlılığı YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyo-Demografik Veri Formu (Ek B) Sosyotropi-Otonomi Ölçeği (SOSOTÖ) (Ek C) Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) (Ek D) İnternet Bağımlılığı Ölçeği (İBÖ) (Ek E) Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ) (Ek F) İşlem İstatistiksel Analiz BULGULAR Örneklem Özellikleri Sosyo-Demografik Özellikler İnternet Kullanım Özellikleri Araştırma Değişkenlerinin Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Araştırma Sorularına Yönelik Bulgular Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin Demografik Özelliklere Göre Değerlendirilmesi Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin Cinsiyete Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin Yaşla İlişkisi Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin Medeni Duruma Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin Eğitim Durumuna Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin Çalışma Durumuna Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin Aylık Gelire Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin İnternet Kullanım Özelliklerine Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin İnternet Kullanım Süresine Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin İnternette Kalma Süresine Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin İnternette Geçirilen Süreye Göre Farkı Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özelliklerinin İnternet Kullanım Amaçlarına Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün Demografik Özelliklere Göre Değerlendirilmesi Duygu Düzenleme Güçlüğünün Cinsiyete Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün Yaşa Göre İlişkisi Duygu Düzenleme Güçlüğünün Medeni Duruma Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün Eğitim Durumuna Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün Çalışma Durumuna Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün Aylık Gelire Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün İnternet Kullanım Özelliklerine Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün İnternet Kullanım Süresine Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün İnternette Kalma Süresine Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün İnternette Geçirilen Süreye Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğünün İnternet Kullanım Amaçlarına Göre Farkı İnternet Bağımlılık Düzeyinin Demografik Özelliklere Göre Değerlendirilmesi İnternet Bağımlılık Düzeyinin İnternet Kullanım Özelliklerine Göre Farkı Yaşam Doyumunun Demografik Özelliklere Göre Değerlendirilmesi Yaşam Doyumunun İnternet Kullanım Özelliklerine Göre Farkı Duygu Düzenleme Güçlüğü ile Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişki İnternet Bağımlılığı ile Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişki Yaşam Doyumu ile Sosyotropi ve Otonomi Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişki Duygu Düzenleme Güçlüğü ile İnternet Bağımlılığı Arasındaki İlişki Yaşam Doyumu ile İnternet Bağımlılığı Arasındaki İlişki Duygu Düzenleme Güçlüğü ile Yaşam Doyumu Arasındaki İlişki TARTIŞMA VE SONUÇ ÖNERİLER
- Published
- 2017
40. Paraoxonase (PON1) L55M and Q192R polymorphisms in major depressive disorder and bipolar disorder
- Author
-
Yıldız, Mesut, Çam, Feryal Çelikel, Ateş, Ömer, Erdoğan, Serap Taycan, Benli, İsmail, Demir, Osman, Işık Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Işık University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Psychology, Çam Çelikel, Feryal, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, and 0-Belirlenecek
- Subjects
Association study ,Bipolar disorder ,Depression ,Paraoxonase (PON1) ,Polymorphism ,Psikiyatri - Abstract
Objective: Oxidative and nitrosative stress pathways, along with immune-inflammatory response, might play an important role in the pathogenic mechanisms underlying major depressive disorder and bipolar disorder. The aim of the present study is to investigate paraoxonase 1 polymorphisms and its correlations with disease parameters in patients with major depressive disorder and bipolar disorder. Methods: PON1 L55M and Q192R single nucleotide polymorphisms were analyzed in a group consisted of 100 patients with major depressive disorder, and 100 patients with bipolar disorder and 96 healthy controls. Polymorphisms were analyzed by using polymerase chain reaction. Results: There were no statistically significant differences between groups for the existence of PON1 genotypes. Additionally, there was no association between the PON1 genotypes and disease variables in both depressed and bipolar patients. Conclusions: Evaluating the different stages of patients with mood disorders and examining the connection between PON1 polymorphisms and treatment outcomes will help us to clarify the relationship between PON1 and mood disorders. Publisher's Version
- Published
- 2017
41. Kadın cinsel işlev bozukluğunda cinsel mitlere inanma düzeyi, cinsel bilgi ve benlik saygısı
- Author
-
Diker, Gizem, Çelikel, Feryal, Diğer, Çam Çelikel, Feryal, Işık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı, and Diker, Gizem
- Subjects
RC560.S46 D55 2017 ,Beliefs ,Cinsiyet rolleri ,Gender roles ,Self esteem ,Sexual Dysfunction, Physiological -- Research -- Turkey ,Sexual desire disorders -- Research -- Turkey ,Sex (Psychology) -- Research -- Turkey ,Self-esteem ,Sexual knowledge level ,Psychology ,Women ,Psychological tests ,Sexual behavior and attitudes -- Research -- Turkey ,Female sexual dysfunction ,Sexual behavior (Psychology) -- Research -- Turkey ,Cinsel tabular ,Sexual dysfunctions-psychological ,Psychology -- Research ,Myths ,Cinsel mitler ,Kadın cinsel işlev bozuklukları ,Benlik saygısı ,Myth -- Psychology ,Psikoloji ,Self respect in Women -- Research -- Turkey ,Sexual myths ,Sexual taboos ,Sexual functions - Abstract
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English Includes bibliographical references (leaves: 39-47) x, 62 leaves Problemin tanımı: Bu araştırmada, kadınlarda cinsel mitlere inanma ve cinsel bilgi düzeyleri ile benlik saygısının cinsel işlev bozukluğu (CİB) ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmaya internet üzerinden toplam 492 erişkin kadın katılmıştır. Veri toplama aşamasında örneklem grubuna Sosyodemografik Bilgi Formu, Kadın Cinsel İşlevler Ölçeği (KCİÖ), Cinsel Mit Değerlendirme Formu (CMDF), Cinsel Bilgi Düzeyi Formu ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ)/Kısa Form uygulanmıştır. Araştırmada nominal veriler frekans analiziyle, ölçüm verileri ise ortalama ve standart sapma ile tanımlanmıştır. Ölçek ortalamalarının fark analizinden önce normallik dağılımı için Kolmogorov Smirnov testi yapılmıştır. Tüm ölçek ortalamaları normallik dağılımına uymadığından, fark analizlerinde ikili grupların arasındaki farklar için Mann Whitney U, ikiden çok grup arasındaki fark için Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Nonparametrik değişkenler arasındaki fark analizi için Ki-Kare testi kullanılmıştır. Tüm testler SPSS 17.0 for windows paket programında gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Örneklemimizin yaş ortalaması 27,46±6,63 olup yaş aralığı 18-56’dır. Çalışmamızda cinsel işlev bozukluğu, KCİÖ’den alınan toplam puana göre belirlenmiş ve 26.55’in altında puan alanlar cinsel işlev bozukluğu olan, 26.55 ve üzeri puan alanlar ise cinsel işlev bozukluğu olmayan şeklinde sınıflandırılarak tüm örneklem iki grupta incelenmiştir. Örneklemimizin büyük çoğunluğu (%74) CİB olmayan kadınlardan oluşmaktayken yalnızca %26’sında CİB olduğu gözlenmiştir. CİB olan ve olmayan katılımcıların sosyodemografik özellikleri incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Üniversite mezunu ve aylık geliri 3000 TL ve üzeri olan katılımcıların benlik saygısı düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek bulunurken kendi eğitim düzeyi ve baba eğitim düzeyi düşük olan katılımcıların cinsel mitlere inanma düzeyi daha yüksek bulunmuştur. Katılımcıların yaşı ile KCİÖ puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki gözlenmemiştir. CİB olan ve CİB olmayan kadınlar karşılaştırıldığında CİB olan grupta cinsel mitlere inanma derecesi istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek bulunurken benlik saygısı ve cinsel bilgi düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur. Ölçekler arası korelasyonlar incelendiğinde, KCİÖ toplam ve KCİÖ alt boyut puanları ile RSBÖ ve CMDF puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Benlik saygısı ile KCİÖ toplam puanı ve alt boyutlarından uyarılma, kayganlaşma, orgazm, doyum puanları arasında negatif yönde anlamlı ilişki saptanırken ağrı alt boyutu arasında pozitif yönde anlamlı ilişki gözlenmiştir. CMDF puanı ile KCİÖ’nün hem toplam hem de istek, uyarılma, kayganlaşma, orgazm ve doyum alt boyut puanları arasında negatif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Sonuç: Araştırma sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde, kadın cinsel işlev bozuklukları ile erişkin kadınların benlik saygısı, cinsel mit inanışı ve cinsel bilgi düzeyleri arasında bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Cinsel işlev bozukluğu olan ve olmayan gruplar cinsel bilgi düzeyleri bakımından karşılaştırıldığında, CİB olan erişkin kadınlarda cinsel bilgi düzeyinin daha düşük olduğu gözlenmiştir. Yapılan korelasyon analizi sonucunda cinsel işlev bozuklukları arttıkça benlik saygısının azaldığı ve cinsel mitlere inanma düzeyi arttıkça cinsel işlev bozukluğunun da arttığı ileri sürülebilir. The Statement of The Problem: The aim of this study was to examine the relationship between sexual dysfunction in females and their belief in sexual myths, level of sexual knowledge and self-esteem. Method: A total of 492 adult females filled out online, a Sociodemografic Information Form, the Female Sexual Function Index (FSFI), the Sexual Myth Evaluation Form, the Sexual Knowledge Level Form, and the Rosenberg Self-Esteem Scale (RSES)/Short Form. In data analyses, frequency and normality distributions were established and Mann Whitney-U, Kruskal Wallis, Chi-square and Spearman’s rho correlation analysis were performed. All tests were carried out via the SPSS 17.0 for windows package programme. Results: The sample had an average of 27,46±6,63 years of age. Those participants below a score of 26.55 on FSFI (26%) were considered to have sexual dysfunction whereas 74% scored above. Participants with and without sexual dysfunction did not differ significantly with respect to their sociodemographic features. Those with a university degree and a monthly income of 3000 TL and above had significantly higher self-esteem and those with lower educational levels had higher levels of belief in sexual myths. The sample’s FSFI levels did not significantly correlate with age. The participants with sexual dysfunction had significantly higher levels of belief in sexual myths and lower levels of self-esteem and sexual knowledge, compared to the group without sexual dysfunction. When the relationships between the scales were examined, statistically significant correlations were observed between all FSFI (total and sub-dimension) scores and RSES and levels of belief in sexual myths. The results show a significant negative correlation between the selfesteem levels and the FSFI total and sub-dimension scores, such as arousal, lubrication, orgasm and satisfaction; whereas the sub-dimension of pain alone displayed a significant positive correlation. The scores of the Sexual Myth Evaluation Form showed a significant negative correlation with FSFI total as well as desire, arousal, lubrication, orgasm and satisfaction sub-dimension scores. Conclusion: As a results of the research are evaluated, there is a correlation between female sexual dysfunctions and self-esteem of adult women with sexual myths and sexual knowledge levels. The level of sexual knowledge was observed to be lower in adult women with sexual dysfunction, when the groups with and without sexual dysfunction were compared in terms of sexual knowledge levels. As a result of the correlation analysis, it can be suggested that as sexual dysfunction increases, self esteem decreases and sexual dysfunction increases as the level of belief in sexual myths increases. GİRİŞ CİNSELLİK KAVRAMI Cinsellik Kavramının Anlamı Cinsel İşlev Kadınlarda Cinsel İşlev Bozuklukları Cinsel Mit Cinsel Bilgi Benlik Saygısı Araştırmanın Amacı Araştırmanın Önemi Araştırmanın Hipotezi YÖNTEM Örneklem Veri Toplama Araçları Sosyodemografik Form Kadın Cinsel İşlevler Ölçeği Cinsel Mit Değerlendirme Formu Cinsel Bilgi Düzeyi Formu Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği / Kısa Form Verilerin Analizi BULGULAR Sosyodemografik Özellikler Ölçeklerin Değerlendirilmesi Cinsel Mit Değerlendirme Formu Ölçeği Puanları Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği Puanları Ölçek Boyutlarının Normallik Testi Kadın Cinsel İşlevler Ölçeği’nin (KCİÖ) Değerlendirilmesi Sosyodemografik Özelliklerin KCİÖ Yönünden Değerlendirilmesi Sosyodemografik Özelliklerin CMDF Yönünden Değerlendirilmesi Sosyodemografik Özelliklerin RBSÖ Yönünden Değerlendirilmesi Cinsel İşlev Bozukluğu’nun Ölçekler Yönünden Değerlendirilmesi Cinsel İşlev Bozukluğu Olan ve Olmayan Grubun CMDF’ye Göre Değerlendirilmesi Cinsel İşlev Bozukluğu Olan ve Olmayan Grubun Cinsel Bilgi Düzeyine Göre Değerlendirilmesi Cinsel İşlev Bozukluğu Olan ve Olmayan Grubun RBSÖ’ye Göre Değerlendirilmesi KCİÖ Toplam, Alt Ölçekler, RBSÖ ve CMDF Arasındaki İlişki TARTIŞMA VE SONUÇ
- Published
- 2017
42. Paraoxonase (PON1) L55M and Q192R polymorphisms in major depression and bipolar affective disorder
- Author
-
Serap Erdoğan Taycan, Feryal Cam Celikel, Mesut Yildiz, İsmail Benli, Omer Ates, Osman Demir, Yildiz, Mesut, Celikel, Feryal Cam, Ates, Omer, Taycan, Serap Erdogan, Benli, Ismail, Demir, Osman, Işık Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Işık University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Psychology, and Çam Çelikel, Feryal
- Subjects
0301 basic medicine ,(Pon)1 activity ,STRESS ,ARYLESTERASE ,Genome-wide association study ,Gene ,polymorphism ,Arylesterase ,0302 clinical medicine ,Polymorphism (computer science) ,lcsh:Psychiatry ,Major depression ,POPULATION ,Depression (differential diagnoses) ,RISK ,education.field_of_study ,Genome-wide association ,biology ,Serum paraoxonase ,PON1 ,(PON)1 ACTIVITY ,Psychiatry and Mental health ,Health ,bipolar affective disorder ,030220 oncology & carcinogenesis ,Major depressive disorder ,HEALTH ,SERUM PARAOXONASE ,paraoxonase (PON1) ,Risk ,medicine.medical_specialty ,lcsh:RC435-571 ,Population ,Stress ,association study ,03 medical and health sciences ,Internal medicine ,medicine ,Bipolar disorder ,GENOME-WIDE ASSOCIATION ,education ,business.industry ,Paraoxonase ,medicine.disease ,GENE ,030227 psychiatry ,030104 developmental biology ,Endocrinology ,biology.protein ,business ,030217 neurology & neurosurgery - Abstract
Background: Oxidative and nitrosative stress pathways, along with immune-inflammatory response, might play an important role in the pathogenic mechanisms underlying major depression and bipolar disorder. Objective: The aim of the present study is to investigate paraoxonase 1 polymorphisms and its correlations with disease parameters in patients with major depression and bipolar affective disorder. Methods: PON1 L55M and Q192R single nucleotide polymorphisms were analyzed in a group consisted of 100 patients with major depression, and 100 patients with bipolar affective disorder and 96 healthy controls. Polymorphisms were analyzed by using polymerase chain reaction. Results: Our findings reported no association between Q192R and L55M polymorphisms of PON1 and major depression and bipolar disorder. Additionally, there was no association between the PON1 genotypes and disease variables in both depressed and bipolar patients. Discussion: Evaluating the different stages of patients with affective disorders and and investigating the connection between PON1 polymorphisms and treatment outcomes will help us to clarify the relationship between PON1 and mood disorders. This study was supported by the Gaziosmanpasa University (project no: 2015/28). The authors would like to thank the patients and the controls for their participation Publisher's Version
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
43. Comorbidity of Adult Attention Deficit and Hyperactivity Disorder in Bipolar and Unipolar Patients.
- Author
-
Harmanci H, Çam Çelikel F, and Etikan İ
- Abstract
Introduction: The co-occurrence of attention deficit hyperactivity disorder (ADHD) in affective disorder patients is considerably high. The aims of the present study were to search for the frequency and impact of ADHD co-occurrence on the clinical features of affective disorders and to examine the relationship between the dominant affective temperaments and ADHD., Methods: In total, 100 patients with bipolar disorder (BD), 100 patients with major depressive disorder (MDD), and 100 healthy controls (HC) were included. All diagnoses were assigned according to DSM-IV-TR criteria. The Adult Attention Deficit and Hyperactivity Self-Report Scale (ASRS); Wender Utah Rating Scale (WURS); and Temperament Evaluation of Memphis, Pisa, Paris, and San Diego Autoquestionnaire (TEMPS-A) were applied to all participants., Results: The percentage of BD patients meeting the criteria for a diagnosis of current ADHD was 48% compared with the percentage of MDD patients and HCC subjects, i.e., 25% and 12%, respectively. ADHD was significantly more frequent in bipolar adults than in not only HC but also depressive patients. In the BD group, patients with a comorbid ADHD diagnosis had significantly more suicidal history than those without ADHD. The scores of the temperament traits, namely depressive, cyclothymic, irritable, and anxious, were significantly higher in subjects with ADHD in all groups, including in HC., Conclusion: The most important findings of the present study were the observations that (1) the frequency of ADHD is considerably high among bipolar patients; (2) the frequency of suicide attempts is high in the bipolar patient group with comorbid ADHD; and (3) depressive, cyclothymic, irritable, and anxious temperaments are significantly associated with ADHD comorbidity in bipolar and depressive patients as well as in HC. The high comorbidity and chronic course of ADHD and its possible negative influence on the course of both disorders increase the importance of screening for adult ADHD., Competing Interests: Conflict of Interest: No conflict of interest was declared by the authors.
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.