Search

In the current information age unfortunately Turkish universities would not perform what potentially expected from them due to different facts. One of biggest reason related to why universities having trouble is deficiency in financial resources, and lack of fiscal autonomy. In this article first of all, financial role of university foundations and alumni associations to the higher education institutions will have discussed, after that, probable benefits of a new company structure similar to the municipality economic enterprises will have illustrated., İçinde bulunduğumuz bilgi çağında, zamanımızın önemli aktörleri arasında bulunması gereken Türk üniversiteleri, maalesef kendilerindenbeklenen performansı sergileyememektedirler. Üniversitelerin içerisinde bulunduğu en önemli problemlerin başında finansal yetersizlikler ve mali özerkliğin bulunmaması gelmektedir. Bu çalışmada öncelikle üniversite vakıfları ve mezun derneklerinin yükseköğretim kurumlarına finansal katkıları tartışılacak, daha sonra belediye iktisadi teşekküllerine (BİT) benzer bir şirket yapısının olası faydaları anlatılacaktır.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları küreselleşmenin ve dünya ekonomisinin özekllile son 20 yıldaki temel karakteristiklerinden birisidir. Farklı ülkelerden farklı sektörlerdeki daha fazla işletmenin doğrudan yatırımlar yoluyla yurtdışına eskiye nazaran açılması, bütün ekonomilerin söz konusu çok uluslu şirketleri cezbetme konusunda rekabete girmeleriyle sonuçlanmıştır. Bu gelişmelerin sonucunda Türkiye'ye doğru olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çeken faktörlerin neler olduğu ve hangi faktörlerin diğerlerine nazaran daha önemli olduğu konuları 1990-2007 yıllarını kapsayan panel veri seti kullanılarak açıklanmaya çalışılmaktadır.

&nbsp

Cinsiyet ve yolsuzluk arasındaki ilişki Özellikle iktisat alanı için yeni bir komi sayılabilir. Çalışmaları Dünya Bankası tarafından da destek gören Swamy ve diğerleri, parlamentolarında daha fazla kadın temsilci bulunan devletlerde yolsuzluğun daha az görüldüğünü iddia etmişlerdir. Bu çalışmada, sözkonusu hipotez 1987 ve 2006 yıllarım kapsayan bir veri seti kullanılarak Türkiye için test edilmiştir. Ulaştığımız sonuçlar, yerel yönetimdeki kadın politikacıların sayısı ile yolsuzluk arasında negatif bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Kamu maliyesi literatüründe vergi rekabetinin iyi ya da kötü olduğuhususunda süregelen bir tartısma sözkonusudur. Son on yılda, uluslararası isçevrelerinde artan küresellesme eğilimlerinin yanı sıra, bilisim teknolojilerindekigelismeler ve yabancı sermaye yatırımlarını çekebilmek için pek çok ülkede vergioranlarını düsürme temayülü, mevcut tartısmaların artmasıyla neticelenmistir. Bununyanı sıra, ülkelerin kurumlar vergisi ve dıs ticaret vergisi oranlarındaki farklılıklar,çok uluslu sirketlere kendi ürünlerine ait fiyatları değistirerek emsallerine uygunolmayan transfer fiyatlarıyla, vergi yüklerini daha düsük vergi oranı olan ülkeleretasıma yönünde tesvik etmektedir. Bu çalısmada Türkiye'de emsallerine uygunolmayan transfer fiyatları kullanılıp kullanılmadığının tespiti için Türkiye'nin 1995-2003 yılları arasında Almanya, Fransa, ?ngiltere ve ?talya'dan ithal ettiği ürünfiyatları kullanılarak bir model olusturulmustur. There has been a controversial on-going debate in public finance literature about taxcompetition regarding whether it is bad or good. In the past decade, in addition toincreased globalization tendencies and the effects of drastic advances in informationand communication technologies on the international business environment, the trendtoward a decrease in overall tax rates in many countries to attract foreign directinvestments has augmented level of the discussion. Besides, especially cross countrychanges in corporate tax rates and tariffs create an incentive for multinationals toalter market prices of their products by using abusive transfer prices in order to shifttheir profits to relatively low-tax countries. In this study, in order to determine theexistence of manipulated transfer prices in Turkey, we developed a model by usingTurkey?s import product prices from Germany, France, England and Italy between1995 and 2003. 138

ÖZET Elektronik ticaret 21. yüzyılın en önemli ekonomik gelişmelerinden biridir. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte elektronik ticaret; özellikle gelişmekte olan ülkelere yaşam kalitesine yükseltme, ekonomik refahı arttırma ve büyümeyi teşvik etme gibi fırsatlar sunmaktadır. Gelir idareleri bu yeni süreç içerisinde çok önemli bir rol oynamaktadırlar. Hükümetler, elektronik ticaretin küreselleşen piyasa yapısı içerisinde elverişli bir konuma ulaşabilmesi ve vatandaşların beklentilerine uygun, düzenli gelir sağlayan, adaletli bir vergi sistemine kavuşabilmek için uygun mali ortamı sağlamalıdırlar. Bunun başarabilmesi için kabul gören genel vergileme prensipleri olan tarafsızlık, etkinlik, açıklık, sadelik, adalet ve esnekliğin elektronik ticaretin vergilendirilmesine de uygulanması gerekmektedir. ABSTRACT Electronic commerce has the potential to be one of the great economic developments of the 21 st Century. Electronic commerce and the information and communication technologies which underlie this new way of doing business will provide opportunities to improve the global quality of life and economic well being and have the potential to spur growth and employment in industrialised, emerging and developing countries. Revenue authorities have a role to play in ensuring that this potential is realised. Goverments must provide a fiscal climate within which electronic commerce can achieve its proper place in the global marketplace, weighted against the obligation to operate a fair and predictable taxation system that provides the revenue required to meet the legimate expectations of citizens for publicly provided services. To achieve this, accepted general tax prenciples of neutralit, efficency, certainty, simplicity, effectiveness, fairness, and flexibility should apply to electronic commerce. m ÖZET Elektronik ticaret 21. yüzyılın en önemli ekonomik gelişmelerinden biridir. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte elektronik ticaret; özellikle gelişmekte olan ülkelere yaşam kalitesine yükseltme, ekonomik refahı arttırma ve büyümeyi teşvik etme gibi fırsatlar sunmaktadır. Gelir idareleri bu yeni süreç içerisinde çok önemli bir rol oynamaktadırlar. Hükümetler, elektronik ticaretin küreselleşen piyasa yapısı içerisinde elverişli bir konuma ulaşabilmesi ve vatandaşların beklentilerine uygun, düzenli gelir sağlayan, adaletli bir vergi sistemine kavuşabilmek için uygun mali ortamı sağlamalıdırlar. Bunun başarabilmesi için kabul gören genel vergileme prensipleri olan tarafsızlık, etkinlik, açıklık, sadelik, adalet ve esnekliğin elektronik ticaretin vergilendirilmesine de uygulanması gerekmektedir. ABSTRACT Electronic commerce has the potential to be one of the great economic developments of the 21 st Century. Electronic commerce and the information and communication technologies which underlie this new way of doing business will provide opportunities to improve the global quality of life and economic well being and have the potential to spur growth and employment in industrialised, emerging and developing countries. Revenue authorities have a role to play in ensuring that this potential is realised. Goverments must provide a fiscal climate within which electronic commerce can achieve its proper place in the global marketplace, weighted against the obligation to operate a fair and predictable taxation system that provides the revenue required to meet the legimate expectations of citizens for publicly provided services. To achieve this, accepted general tax prenciples of neutralit, efficency, certainty, simplicity, effectiveness, fairness, and flexibility should apply to electronic commerce. m 158

Uluslararası doğrudan yabancı sermaye yatırımları, sermaye fazlası olan ülkelerde yerleşik kişi ve kurumların sermaye birikimi yetersiz olan başka bir ülkede kar elde etmek amacıyla hareket halinde olması sonucu ortaya çıkmış bir kavramdır.Uluslararası sermaye hareketliliği sonucu ve gelişen teknolojik imkanlarla birlikte sermayenin mobilitesinin kolaylaşması ile de birlikte sermaye birikimi yetersiz olan ülkelerin hareket kabiliyeti kazanan yabancı sermayeyi ülkelerine çekmek için giriştikleri faaliyet neticesinde uluslararası vergi rekabeti kavramı ortaya çıkmıştır.Uluslararası vergi rekabeti, doğrudan yabancı sermaye hareketlerini etkileyecek bir unsur olmakla birlikte ana faktörlerden biri değildir. Yabancı sermaye hareket edeceği hedef ülkede gelişmiş, istikrarlı ve güven veren bir ekonomik yapı, hukuk sisteminin benimsendiği ve mülkiyet haklarının uluslararası güvence altında olduğu bir sistem ve kurumsal yapının geliştiği bürokratik engeller yerine kolaylıkların sunulduğu bir yapı aramaktadır. Bu çalışmada Uluslararası vergi rekabeti ve uluslararası vergi rekabeti kavramının teorik temelleri işlendikten sonra İstanbul'da faaliyet gösteren yabancı sermayeli kuruluşlar özelinde bir alan araştırması yapılarak Türkiye'nin doğrudan yabancı sermaye yatırım girişleri ve bunlara etki eden faktörler değerlendirilecektir. International foreign direct investment is a concept that has emerged as a result of the fact that the people and institutions in the countries with surplus capital are in the process of making profit in another country with insufficient capital accumulation.As a result of the international capital mobility and the technological opportunities, the mobility of capital has become easier and the international tax competition concept has emerged as a result of the activities of the countries with insufficient capital accumulation to attract foreign capital to their countries.International tax competition is not one of the main factors that will affect foreign direct investments. An advanced, stable and trustworthy economic structure in the target country in which the foreign capital will move is looking for a structure where the legal system is adopted, and a system where the property rights are internationally guaranteed, and the bureaucratic obstacles in which the institutional structure develops are presented.In this study, foreing owned organizations operating in Istanbul made a field research in particular foreign direct investment inflows to Turkey and the factors affecting them will be evaluated after examining the theoretical foundations of international tax competition and international tax competition concept. 239

Geçmişten günümüze kadar çeşitli iktisat ekolleri, devletin ekonomideki rolü ile ilgili çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. 1929 ekonomik krizine kadar hüküm süren Klasik iktisadi anlayış, devletin ekonomik düzen içerisindeki rolünü sadece temel kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi ile sınırlı tutmuş ve devletin ekonominin işleyişine müdahale etmemesi gerektiğini savunmuştur. 1929 Büyük Buhranı ile birlikte yaşanan durgunluğa çözüm olamayan bu görüş yerini Keynesyen iktisadi görüşe bırakmıştır. Devletin ekonomiye müdahalesinde siyasi iktidara geniş yetkiler veren ve kriz dönemlerinde hızlı ve etkin politikalar uygulayan bu görüşün etkisiyle İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla artan kamu harcamaları, sonraki yıllarda ülkelerin malî istikrarı kaybetmesine sebep olmuştur. 1970'li yıların başında ortaya çıkan stagflasyon (durgunluk içinde enflasyon) ve ileriki dönemlerde kümülatif olarak artan kamu borç stoku, iradi maliye politikalarının işlerliğinin sorgulanmasına sebep olmuştur. Bu noktadan hareketle, siyasi iradenin harcama, gelir ve borçlanma gibi kararları alırken iradi olarak değil de, belirli sınırlar dâhilinde hareket etmesine neden olan, kurala dayalı maliye politikalarını savunan yaklaşımlar geliştirilmiştir. Tüm bu bilgilerin ışığında çalışmada, iktisat politikası amaç ve araçları, maliye politikası amaç ve araçları teorik açıdan ele alınmış, iradi ve kurala dayalı maliye politikalarına ilişkin temel kavramlar ve konuyla ilgili yaklaşımlar incelenmiştir. Kurala dayalı politikalar uygulayan ülke ekonomilerinde yaşanan aksaklıklar ve bu aksaklıklara nasıl çözüm sağlandığı ele alınmıştır. Temelde makroekonomik istikrarı ve mali disiplini sağlamak adına uygulanan mali kural uygulamaları veya buna benzer uygulamaların ülkemizde ne şekilde uygulanmaya çalışıldığı ortaya konmuştur. From the past to the present, various schools of economics have put forward various views on the role of the state in the economy. Classical economic understanding, which prevailed until the economic crisis of 1929, limited the role of the state in the economic order to the fulfillment of basic public services and argued that the state should not interfere with the functioning of the economy. This view, which could not be a solution to the recession experienced with the Great Depression of 1929, was replaced by the Keynesian economic view. With the effect of this view, which gave broad powers to the political power in the intervention of the state to the economy and implemented fast and effective policies in times of crisis, the increasing public expenditures after the Second World War caused the countries to lose financial stability in the following years. The stagflation (inflation in recession) that emerged in the early 1970s and the cumulative increase in public debt stock in the following periods caused the questioning of the functioning of voluntary fiscal policies. From this point of view, approaches that advocate rule-based fiscal policies have been developed which cause political will to act within certain limits rather than as will when making decisions such as spending, income and borrowing. In the light of all this information, in this study, economic policy aims and tools, fiscal policy aims and tools have been discussed in theoretical terms, basic concepts and approaches related to voluntary and rule based fiscal policies have been examined. The problems experienced in the economies of countries that implement rule-based policies and how these solutions are provided are discussed. It has been demonstrated that fiscal rule practices or similar practices applied in order to ensure macroeconomic stability and fiscal discipline are applied in our country. 106

Bu çalışma, Türk yatırımcıları yurtdışında doğrudan sermaye yatırımına sevk eden unsurların ortaya çıkarılmasını amaçlamaktadır. Ancak çalışma, yatırım yapılan ülkeye özgü faktörlerin yatırım kararları üzerindeki etkisiyle sınırlıdır. Çalışmada öncelikle Türk yatırımcıların yurtdışı doğrudan yatırım kararlarını etkilediği düşünülen 19 faktör tespit edilmiş, ve yurtdışında doğrudan yatırım yapmış 104 Türk şirketinin katılımıyla gerçekleştirilen bir anketle yatırımcılara, bu faktörlerin yatırım kararı üzerindeki etkisi sorulmuştur. Elde edilen sonuçlarla faktör analizi yapılmış ve yatırım kararlarında etkili olduğu görülen ekonomik ve piyasaya özgü göstergeler, vergi, yasal düzenlemeler, üretim kaynakları ve kültür gibi beş ana faktöre ulaşılmıştır. Buradan hareketle Türk yatırımcısının temelde yeni piyasalar ve kaynak arayışında olan yatırımcı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Vergi, yatırım kararları üzerinde etkilidir. Ancak verginin yatırımcıyı yatırıma doğrudan sevk eden bir unsur olup olmadığına dair net bir bulgu yoktur. Bu nedenle verginin yatırım kararlarında `önemle` dikkate alınan ikincil bir unsur olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Benzer şekilde yasal düzenlemeler de yatırım kararları aşamasında ikincil bir öneme sahiptir. Kültürün ise daha önemsiz bir faktör olduğu; yatırım kararlarını doğrudan etkileme ve yatırımcıyı yatırıma sevk etme gücünün zayıf olduğu sonucuna ulaşılmıştır. This study aims to reveal driven factors of Turkish outward direct investment, and is only limited to host country factors affecting foreign direct investment decisions. After determining 19 factors that are supposed to have an effect on foreign direct investment decisions, a survey was conducted with 104 respondents that are Turkish companies investing abroad by asking what factors affected their investment decisions. Factor analysis, then, was conducted using survey results and decided that 5 main factors such as economic and market indicators, tax, legal regulations, production resources and culture have an effect on foreign direct investment decisions. Using these results, the study concludes that Turkish outward direct investments should be regarded as market seeking and resource seeking investment. Tax factor has an effect on foreign direct investment decisions, but there is no any clear evidence that tax is a driven factor for Turkish investors. Tax, therefore, should be accepted as a secondary factor on investment decisions, so do legal regulations. The study also concludes that culture is relatively insignificant, and has a minor effect on investment decisions. 167

Tarihin her döneminde varolan Yolsuzluk; kamu yetki ve gücüne sahip olanların emanet edilmiş görevin verdiği yetkiyi ve gücü kendine veya başkalarına özel çıkar sağlamak amacıyla kullanmasıdır. Yolsuzluk ülkelerin sosyal, kültürel ve ekonomik şartlarına göre farklılık gösterdiğinden, herzaman ve heryerde geçerli bir tanımının yapılması mümkün değildir. Gelişmekte olan ülkelerde daha çok görülen yolsuzluk, Türkiye'de siyasette, kamu kuruluşları, belediyeler ve bankalarda devamlı gündemde yer almıştır.Yolsuzluk Dünya'da enbaşta gelen küresel sorun olarak kabul edilmektedir. Küresel ekonomide büyük yolsuzluk, ülke içinde ve dışında; siyasette, ekonomik kalkınmada, bilimde, medyada, tıpta ulusal ve uluslar arası heryerde görülmekte ve önlenememektedir. Uluslararası yolsuzluk özellikle zararlı olduğundan, küresel yönetişimin başarısız olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu sonuçta küresel yönetişime katkıda bulunan başka faktörlerin de tesiri bulunmaktadır. Bu duruma göre küresel yolsuzluğun önlenmesi için yeni bir düşünce ve eylem tarzına ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Bu çalışmada yolsuzluğun tanımı, çeşitleri, nedenleri, etkileri ve önlenmesi konuları incelenmiştir. Yolsuzluğun sosyal, hukuki, siyasi ve ekonomik çeşitli nedenleri olduğu, az gelişmiş ülkelerde daha yaygın bulunduğu gibi, bu ülkelerde rüşvetle bazı işlerin hızlandırıldığı ve sınırlı yarar sağladığı fakat genelde ülkelere ve topluma büyük zararı dokunduğu görülmüştür. Türkiye'nin yolsuzluk sıralamasındaki durumu kötü olup bu durum son yıllarda bir düzelme göstermemiştir. Türkiye 2015 yılında yolsuzluk algılama endeksi sıralamasında 1 inci sıradaki ülkenin puanı 9,10 iken 168 ülke arasında 4,20 puanla 66 ıncı sıradadır. En az güven duyulan kurumlar: Politikacılar, Siyasi Partiler, Basın, Hükümet (Merkezi Yönetim) dir. Kamu iş ve işlemlerinde en fazla yolsuzluk: İhalelerde, İmarda, Gümrükte, Dış Ticarette, Ruhsat, Vergi ve Tapu işlemlerinde görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Yolsuzluk Çeşitleri, Yolsuzluk Nedenleri (Sosyal, Siyasal, Ekonomik), Yolsuzluğun belirlenmesi, önlenmesi. Every period of history existing corruption; public powers and authority of the tasks entrusted to those who have the power and the power of special interests in order to ensure the use of self or others. Corruption in countries' social, cultural and economic conditions that vary depending on, making a valid definition of anytime, anywhere is possible. Corruption, which is more common in developing countries, has always been on the agenda in politics, public institutions, municipalities and banks in Turkey.Corruption is one of the most important global problems in the world. Major corruption in the global economy is within and outside the real country; Politics, economics, science, media, national and international are seen everywhere and can not be prevented. As international corruption is more harmful, it is understood that global governance has failed. However, other contributing factors to global governance also play a role. It is therefore clear that there is a need for global governance in a new mode of thinking and action to prevent global corruption. In this study, the definition of corruption, types, causes, effects and prevention issues are examined. Corruption social, legal, political and economic causes that several causes, as is more common in less developed countries, these countries where corruption accelerate some jobs and provides limited benefits, but in general has been shown to cause great harm to the country and society.Situation is worse in the corruption ranking, Turkey showed an improvement in this situation last year. In 2015 corruption perception index ranking 1st in the country's score, while in 9,10, Turkey's points 4,20 and 60th among 168 countries. At least confiding institutions: are Politicians, Political Parties, Media, Government (Central Government). Most corruption in public works and transactions: are in the Auctions, Reconstruction, Customs, Foreign Trade, Licenses, is seen in tax and real estate transaction.Key Words: Types of Corruption, Reasons of corruption, (Social, politics, economic), measuring of corruption, prevention of corruption. 272

Devletler, sağlık harcamalarındaki dikkat çekici artışı finanse edebilmek ve gelecek nesillerin de sağlığını güvence altına alabilmek amacıyla son yıllarda sağlık sistemlerini ve finansman yöntemlerini gözden geçirmekte ve reformlara yönelmektedirler. Küresel düzeyde sağlık ekonomisindeki büyüme eğilimi 1980'lerle başlayan liberalleşme eğilimleriyle de yakından ilişkilidir. Sağlık hizmetlerindeki anlayışı büyük ölçüde değiştiren bu dönemin karakteristik özellikleri; kamunun hizmet sunumundaki ağırlığının azalması, devletin sağlık sistemini düzenleyici ve denetleyici rolünün öne çıkması, özel sektörün sağlık hizmetleriyle ilgili yatırımlara yönelmesi ile birlikte hizmet sunumundaki payını arttırması ve son aşamada sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerindeki reform hareketleridir. Sağlık alanındaki reformlar, hizmete erişimde yaşanan sorunları aşmayı, hizmet kalitesini yükseltmeyi, gelecek nesillerin de sağlığını ve refahını güvence altına almak üzere sürdürülebilir idari ve mali yapılanmayı gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Sağlık ekonomisinin bahsedilen dinamik karakteriyle uyumlu şekilde kamu kesiminin ve özel sektörün değişen rol ve sorumlulukları çerçevesinde, tıbbi açıdan olduğu kadar sosyal ve ekonomik açıdan da etkinliğinin artırılmasına yönelik yöntem ve uygulamaların geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Söz konusu gereksinim geçen çeyrek asırda kanıta dayalı tıp ve sağlık teknoloji değerlendirmesi gibi yeni bilimsel disiplinlerin gelişmesine vesile olmuştur.Sağlık teknoloji değerlendirmesi, sağlık politikası belirleyen ve ödeme kararı veren otoritelere mevcut veya yeni teknolojinin etkinliğini tıbbi ve etik anlamda olduğu gibi fayda, maliyet gibi ekonomik ölçütleri de kullanarak analiz eden multidisipliner süreçleri içermektedir. Sağlık teknoloji değerlendirmesi ile teknolojinin gerekliliği ve değerine göre sağladığı faydalar ölçülebilmekte, sonuç olarak da etkin tedavi seçeneği ve kaynak kullanımı imkânı elde edilmektedir. Bu çalışmada; sağlık ekonomisindeki gelişmeleri ortaya çıkaran nedenler refah devleti kavramı çerçevesinde değerlendirilmekte ve devamında sağlık teknoloji değerlendirmesinin anlamı, gelişimi ülke uygulamalarıyla ve belli karşılaştırmalarla ortaya konulmakta, ülkemizde bu alandaki gelişmeler ve kurumsal kapasite hakkında bilgiler verildikten sonra sistemdeki sorunlara vurgu yapılıp kurumsal ve fonksiyonel çözüm önerileri sunulmaktadır. Son bölümde ise ülkemiz için ideal bir sağlık teknoloji değerlendirmesi modeli nasıl olmalıdır sorusuna cevap verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Sağlık teknolojileri, refah devleti, sağlık sistemleri, sağlık ekonomisi, kanıta dayalı tıp, sağlık teknoloji değerlendirmesi, sağlık hizmetlerinin finansmanı. In recent years, governments have been reviewing their health systems and financing methods in order to finance of the remarkable increase in health spending for securing the future generations' health and gravitating to reforms accordingly.At global level, the growth trend in the health economy is closely related to liberalization tendencies starting with the 1980s. The characteristic of this period that changed the understanding of health care hugely are; decrease in the share of public sector in service delivery, highlights in the governments' regulatory and controller role in health system, increase in the share of private sector in service delivery by tending investments on health services and reform movements on health and social security systems. The reforms in the field of health aim to overcome the problems of access to services, raise the service quality, and achieve sustainable administrative and financial restructuring in order to secure future generations' health and welfare.Within the framework of the changing roles and responsibilities of the public and private sectors, there is a need on improvements for the methods and implementations towards the increase of the health economics' social, economical and medical efficiency in conformity with its existent dynamic character. In the last quarter century, this requirement has led to the development of new scientific disciplines such as evidence-based medicine and health technology assessment. Health technology assessment involves multidisciplinary processes in terms of analysing the effectiveness of the existing or new technology regarding medical and ethical matters by using economic criteria such as utility and cost to the policy and payment decision maker authorities The benefits in terms of the necessity and value of the technology can be measured with the health technology assessment, eventually effective treatment options and resource utilization could be obtained. In this study, the underlying causes in health economics developments are evaluated within the framework of welfare state concept, afterwards the meaning and the progress of health technology evaluation is revealed regarding country practices and comparisons. After giving information about the developments and institutional capacity in our country, the problems in the system are emphasized and institutional and functional solution proposals are presented. In the last section, it is answered how the ideal health technology assessment model should be for our country.Key Words: Health technologies, welfare state, health systems, health economy, evidence based medicine, health technology assessment, healtcare financing. 300

II. Dünya Savaşı sonrası artışa geçen ticari ve finansal liberalleşme hareketleri bilgi, iletişim ve teknoloji sektöründe gelişmelere neden olmuş, bu durum ise küreselleşmenin gelişmesine ve artmasına zemin hazırlamıştır.Artan teknolojik gelişmeler klasik ticaret anlayışını etkilemiş elektronik ticaretin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Elektronik ticaret ile birlikte ticari faaliyetlerde pek çok kolaylık ve faydanın sağlanması yanında çeşitli olumsuzluklar ve belirsizlikler meydana gelmiştir. Bu olumsuzluk ve belirsizlikler hem ulusal hem uluslararası düzeyde çözüm arayışlarının başlamasına sebep olmuştur.Küreselleşme ile birlikte elektronik ticaret imkânlarını kullanan Çok Uluslu Şirketler Yeni Ekonominin vergisel avantajlarından faydalanmaya başlamıştır. Transfer fiyatlandırması ile vergisel avantajların ortaya çıkması sonucu devletler vergi alanında dezavantaja sahip olmuştur. Bu dezavantajları gidermek için hem ulusal hem uluslararası çözüm arayışları başlamış ve devam etmektedir.Bir literatür taraması niteliğinde olan bu tez çalışması ile ilk olarak küreselleşme kavramı, küreselleşmenin tarihçesi, nedenleri, teorileri, etkileri ve sunduğu avantajlar ile dezavantajlar ele alınmıştır. Bu çalışma ile elektronik ticaret konusu ve vergi noktasındaki etkilerin değerlendirilmesinin yanında son olarak transfer fiyatlandırması konusu, etkileri ve çözüm arayışları hususlarına değinilmiş ve çalışma sonlandırılmıştır.Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Elektronik Ticaret, Çok Uluslu Şirketler, Transfer Fiyatlandırması After II World War, commercial and financial liberalization movements that had swelled has led to developments and increases in information, communication and technological industries and thus it has paved the way for expanding in globalization.Increasing number of technological developments have had an influence on conventional trade perception and caused to emerge e-commerce. E-commerce has provided plenty of simplicities and benefits alongside of hitches and uncertainities. Solution seekings in both domestic and international level have commenced in consequence of those hitches and uncertainities.Multinational Companies those who used e-commerce opportunities by the globalization have started to make use of taxational advantages provided by New Economies. As a result of taxational advantages emerged from transfer pricing, the states have been at a disadvantage in the field of taxation. Abovementioned solution seekings have fundamentally been started for the aim of ironing those disadvantages out.This dissertation study which is a literature review has dwelled upon the fact, history, reasons, theories, impacts, pros and cons of globalization. Additionally, e-commerce and its influences on taxational issues has been discussed. In conclusion, it has been touched on transfer pricing, its effect and solution seekings and the study has been completed.Keywords: Globalization, Electronic Commerce, Multinational Companies, Transfer Pricing 277

Aslında her ekonomik birimin-bireyin konusu olmasına rağmen `bütçe'kavramı ile genellikle ?Devlet Bütçesi? ifade edilmek istenir. Devlet Bütçesinindenkliği, yani gelirlerin giderleri karşılıyor olması en çok arzu edilendir hiçkuşkusuz. Oysaki ekonomilerin büyüme ve bireyin refaha kavuşturulması isteğiharcamaları artırma eğilimini ve Devlet Bütçesinin açık vermesi sorununu doğurur.Türkiye'de 1970'li yılların sonlarına değin uygulanan iktisat politikalarınaşekil veren anlayış, devletin ekonomik kalkınmada önemli bir rolü olduğu yönündeiken, 1980 yılına gelindiğinde devletin müdahale sahasını fazlaca genişlettiği, özelsektörün faaliyet sahasını daralttığı görüşü savunulmaya başlar. Devletin ekonomiiçerisindeki payının küçültülmesi olarak özetleyebileceğimiz 1980'lerin anlayışınagöre; kamu harcamaları ve gelirlerinin birlikte aşağı çekilmesi gerekirken harcamayönünden bu politika realize edilememiştir. Devlet harcamaları, nüfus artışı, hızlışehirleşme, hareketleri, ekonomik büyüme ve yatırım istekleri nedeniyle artıştrendini hızlanarak korumuştur.Ancak bu harcamaların vergi gelirleriyle finanse edilmemesinden doğanbütçe açıkları büyük ölçüde iç borçlanma yolu ile kapatılmaya çalışılmıştır. Sonuçolarak Türkiye'de iç borçlar bir yandan giderek büyüyen bütçe açıkları, diğer yandanda kısa vadeli borçların konsolide edilmesine bağlı olarak yıldan yıla artmıştır.Türkiye Ekonomisi; bu dönemde iç borçlanmanın gelir dağılımı, faiz oranları,yatırımlar ve enflasyon üzerindeki olumsuz etkilerini şiddetli bir biçimde yaşamıştır. Although it is the subject of each economic unit-individual, `budget` is aconcept, which meant to be the `Government's Budget`. Balance of theGovernment's Budget definitely the most desirable thing is the incomings cover thegovernment expenditures. Yet, the tendency of the economic programs towards thegrowth and welfare of the individuals caused increasing spending and deficit in theGovernment's Budget.While the understanding which formed the economic policies applied till theend of 1970's in Turkey was towards the government having an importance in thedevelopment, turned into an argument which the government has expanded its areaof intervening while the private sector tightens in 1980's. According to the concept of1980's which means the reducing share of the government within the economy; whileit was necessary to lower the public expenditures together with the incomings, suchpolicy could not be realized in terms of spending. Increasing trends have beenmaintained due to the Government's expenditures, growth of population, rapidurbanization, the needs of economic growth and investment.However, while such outgoings required funding by the incomings based ontaxes, it has been tried to cover by a considerable internal borrowing instead.Consequently, internal borrowing has increased every other year depending ongrowing budget deficit in one hand and consolidated short-term liabilities in theother. Turkish economy has experienced the negative impacts of the internalborrowings, interest rates and inflation severely during such term. 136

Türkiye'de geçmişte olduğu gibi bugünde Vakıflar, toplumsal, ekonomik ve kültürel hayattaki rolü geniş alanlara yayılmış ve fonksiyonları itibarıyla insan ve sosyal hayatın bütün cephelerini kuşatmıştır. Günümüzde İktisadi-sosyal ve siyasal yaşamın hareketli bir şekilde geliştiği ülkemizde, girişimcilerin gayretleriyle kurulmuş olan vakıflar sayesinde sektörel gelişime katkı sağlanabilmektedir.Kuruldukları tarihlerden itibaren gayeleri doğrultusunda faaliyetlerde bulunmaya çalışan denizcilikle ilgili vakıfların ancak bir kısmının bu amaçlarında muvaffak olabildikleri, birçoğunun ise finansal kaynak ve gelir temininde yaşamış oldukları problemler sebebiyle faaliyetlerini asgari seviyede sürdürebildikleri gözlemlenmiştir.Bu çalışmanın amacını denizcilik sektörünün ticari açıdan Türkiye'deki diğer sektörler kadar güçlü olduğu halde bu sektörde faaliyette bulunan işadamlarının kurmuş olduğu vakıfların mali yönden güçlenememelerinin sebeplerinin araştırılması oluşturmaktadır.Bunun yanında bu vakıfların daha güçlü mali yapıya kavuşturulabilmesi için iç bünyelerinde yapılabilecek değişiklikler ile finansal yapılarına olumlu katkılarda bulunabilecek yasal mevzuat değişikliklerinin neler olabileceği araştırılmıştır. Diğer sektörlerde faaliyette bulunan vakıflara tanınan yasal ve mali ayrıcalıkların, denizcilikle ilgili kurulmuş olan vakıflara da tanınması halinde bu vakıfların sektöre pozitif yönde katkı sağlayabilecek finansal potansiyele kavuşturulabileceğinin ortaya konulabilmesi amaçlanmaktadır. In Turkey, as in the past, the Foundations today, has spread to large areas in social, economic and cultural life and has encompassed the entire facade social life as of functions. Economic, social and political life today in a moving way to develop our country, contributions can be achieved through to sectoral development which was established with the efforts of entrepreneurs foundations.Since the dates the marine foundations have been established in line with the goal of trying to do their activities related to, it has been observed that only a part of this goal can be succeeded, while many others continue their activities at a minimum level because of the problems they experience in unavailable income and financial resources.The purpose of this study constitutes of investigations of the causes why the foundations founded by the businessmen, can not be strengthened by means of finances, although it is as strong as other sectors in commercial terms of the maritime sector in Turkey.Besides these its has been searched what legislative changes may be legitimated for stronger internal financial structure and what changes to be made to contribute to their financial structure of the foundations. It has been aimed and put forward that if the legal and financial privileges had been given to marine-related foundations as being given to the foundations having activities in other sectors in the diagnosis, contributions can be achieved in the financial potential that may affect the sector positively. 120