Search

Bu tezde Osmanlı İmparatorluğu'nun son çeyrek yüzyılı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk çeyrek yüzyılını kapsayan bir dönemde Çankırı şehri ele alınmıştır. Meşruti monarşi ve Cumhuriyet yönetim biçimi olarak farklı görünse de idari ve siyasal anlamda büyük bir değişiklik görünmez. Her iki dönemin paradigması modernleşme üzerine kurulmuştur. Hedeflenen Batı uygarlığı seviyesine ulaşmaktır. Bayındırlık, eğitim, siyasal sistem, gündelik hayat imparatorlukla ulus devlet formlarının sembolleriyle anlam kazanır. Bunların yirminci asrın başından yarısına kadarki süreçteki görünümü Çankırı'da modernleşmenin ne derece nüfuz alanı bulabildiğini gösterecektir. Mesela sinema gösterimi bunun örneklerindendir veya tiyatro. Bunların Cumhuriyet öncesinde bu şehirde henüz görünmemiş olması Cumhuriyet ile birlikte kültürel pratikler açısından fark edilir bir değişiklik olduğunu göstermektedir. Cumhuriyet öncesi dönem yoksul bir şehir olan Çankırı için uzun süren savaş olgusuna insan kaynağı vermenin dışında durağanlık göstergesidir. Kısa süren bu canlılık sürecinde görünen manzara bu araştırmanın konuları arasındadır. Sözlü tarih imkânları, arşiv ve arşiv dışı yazılı kaynaklar, bayındırlık ürünleri araştırmanın kaynakları arasında olmuştur.Anahtar Kelimeler: Çankırı, Şehir, Modernleşme In this thesis, Çankırı in a period covering the Ottoman Empire's last quarter century and first quarter century of Republic of Turkey is discussed. Constitutional monarchy and the Republic. Although it looks different in terms of government, there is no major change in administrative and political terms. The paradigm of both periods is based on modernization. The goal is to reach the level of Western civilization. Public works, education, political system, daily life become meaningful with the symbols of empire and nation state forms. Their appearance in the process from the beginning of the twentieth century to the half of the century will show how much influence modernization can find in Çankırı. Cinema and theater can be given as examples in this context. The fact that they were not in practice pre-republic means that there has been a noticeable difference in terms of cultural practices after the republic. Except for providing manpower for the long war, the pre-republic era meant stagnation for Çankırı, a poor city of the time. The view during this vivid but short period is among the subjects of this research. Sources used for this research include means of oral history, archive and non-archive records, and products of public works.Keywords: Çankırı, City, Modernization 302

Bu tez 1850 numaralı Çerkeş nüfus defterinin transkripsiyon ve değerlendirmesi üzerinedir. Hicri 1257, Miladi 1841-42 yıllarında kayıt edilmiştir. Modernleşmenin bir parçası olarak görülen ilk nüfus sayımı II. Mahmud döneminde gerçekleşmiştir. O dönemlerde kayıt edilen nüfus sayımlarında kadınların kayıt edilmemesinin sebebi erkeklerin zorunlu askerlik hizmetiyle alakalıdır. Günümüzde Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin nüfus defterlerini araştırmacılara açmasıyla bu alanda çalışmalar artmıştır. Bu çalışmada Çerkeş kazası köyleri, mahalleleri ve demografik yapısıyla alakalı tablolar oluşturulmuştur. Aynı zamanda daha önceden yapılan çalışmaların yöntemleri dikkate alınarak referans olarak kullanılmıştır.Anahtar Kelimeler: Çerkeş, nüfus defteri, köy, toplumsal-demografik yapı This thesis is related to the transcription and evaluation of the population registration book no 1830 of Çerkeş. This study covers records of 1841-42. ( Hijri 1257). The first census seen as part of the modernization II. Mahmud period was conducted. The reason for not registering women in the censuses recorded at that time is related to men's compulsory military service. Nowadays, with the opening of the Ottoman Archives of the Prime Ministry's archives to researchers, studies in this field have increased. In this study, tables related to Çerkeş's villages, neighborhoods and demographic structure were created. It was also used as a reference by considering the methods of previous studies.Keywords: Çerkeş, register, village, social-demographic structure 201

Hediyelik eşyalar hayatımızdaki sıra dışı deneyimlerimizi muhafaza ettiğimiz gizli hatırlatıcı objelerimizdir. Bu yazıda, hediyelik eşyaların turizm ve tasarımdaki konumu üzerinden şehir pazarlamasındaki rolü incelenmektedir. Güncel olarak kavram bilinirliği yükselmiş olan şehir pazarlaması konusunda birçok araştırma bulunmaktadır. Bu tezde, tasarlanmış varolan hediyelik eşyaların şehir pazarlamasında nasıl bir yeri olduğu incelenmektedir. Bunu yapabilmek için de İzmir vakası üzerinde çalışılmıştır. Öncelikle hediyelik eşya tanımlanarak, tarihi incelenmiştir. Bu noktada, hediyelik eşyaların taşıması gereken temel özelliklerinden biri olan otantiklik kavramı üzerinde değerlendirme yapılmıştır. Söz konusu hediyelik eşyaların şehirlerin markalaşmasında ve tanıtımında nasıl kullanıldığı soruları üzerinde durulmuştur. Markalaşmış şehir örnekleri ve şehirlerin nasıl temsil edildikleri üzerinde incelemelere yer verilmiştir. Vaka çalışması yapılırken öncelikle `İzmir`in sahip olduğu turistik değerler incelenmiştir. Toplanan veriler üzerinden şehrin halihazırda sahip olduğu hediyelik eşya örneklerine yer verilerek karşılaştırma yapılmıştır. Bu çalışmaya değer katması açısından İzmir Ticaret Odası Eğitim ve Sağlık Vakfı'nın markası olan `Gift35`in hediyelik eşya tasarımları incelenerek analiz edilmiştir. Sonuç olarak ise tasarım odaklı hediyelik eşyalar ile bu şehrin tanıtımına nasıl ve ne kadar katkı sağlanabilineceği değerlendirilmiştir. The souvenirs are our hidden reminder objects in which we maintain our extraordinary experiences in our lives. In this article, the role of souvenirs in tourism and design examined. Nowadays, there are many kinds of research about the city marketing which has increased concept awareness. In this thesis, how existing designed souvenirs and their place in city marketing are examined. In order to do this, the case of Izmir was studied. Firstly, the souvenirs were identified and the history of souvenirs was examined. At this point, the concept of authenticity, which is one of the basic features of souvenirs evaluated. The questions of how these souvenirs are `used in the branding cities` and `promote the cities` are emphasized. Examples of branded cities and how they are represented` included. In the case study, the touristic values of `Izmir` were examined. The collected data were compared with the examples of the souvenirs that the city already had. In order to add value to this study, souvenir designs Gift35, ın which is the brand of Izmir Chamber of Commerce Education and Health Foundation, analyzed. As a result, it has been evaluated how and how much contribution can be made to the promotion of this city with design-oriented souvenirs. 116

1352 yılında Bizans İmparatorluğu'nun taht kavgalarında taraf olan Osmanlılar, bu durumu lehlerine çevirerek Rumeli'ye kalıcı olarak yerleşmiş, akabinde de Rumeli'nin büyük çoğunluğunu ele geçirmişlerdir. Bu süreçte Osmanlıların en çok mücadele ettikleri taraflardan biri de Sırplardır. Bu bağlamda Osmanlı-Sırp ilişkileri siyasi, askeri, ekonomik, kültürel ve evlilik ilişkileri neticesinde inişli çıkışlı bir seyir takip etmiştir. I. Murat'ın 1371 yılında Sırp topraklarına Osmanlı ordusunu görevlendirmesiyle Sırp topraklarında ilk fetihler başlamıştır. Böylece Osmanlı-Sırp ilişkileri kimi zaman savaş, kimi zaman da ittifak yaparak devam etmiştir. I. Beyazıt ve II. Murat'ın Sırp kralının kızları ile evlenmeleri siyasi nedenlere dayanmaktaydı. Bu akrabalık bağlarıyla Sırplar, Osmanlı saldırılarının önüne geçmeyi hedeflerken, Osmanlılar ise Sırp topraklarındaki hakimiyetini meşrulaştırma çabası gütmüşlerdir. 1521 yılında Belgrad'ın fethi ile Osmanlı Sırp ilişkilerin de yeni bir dönem başlatmıştır. Bu fetihle Sırp topraklarında yaklaşık dört yüz yıl Osmanlı eğemenliğinde kalmıştır.Osmanlı-Sırp ilişkileri kapsamında Nişan ve Ahkam defterleri büyük önem taşımaktadır. Sırp tüccar ve elçilerden gelen yazışmalar bu defterlere kaydedilmiştir. Bu defterler, Osmanlı Devleti'nin limanlarını kullanabilmek için alınan izinler, konaklama, yol hükümleri, tüccar beratları, elçi, konsolos ve tercümanların çocuklarına tanınan ayrıcalıklar vb. konuları muhteva etmesi açısından oldukça önemli bir teşkil etmektedirler. Tez konusu olan defterler incelenerek değerlendirilmesi yapılmış olup, araştırma kaynaklarıyla desteklenmiştir. Sonuç olarak Nişan Defteri'nin 7 Nisan 1837-14 Şubat 1907 seneleri arasındaki 70 yıllık bir sürece ışık tuttuğu, Ahkam Defteri ise 25 Temmuz 1888-25 Temmuz 1907 yılları arasındaki 19 yıllık bir sürece tekabül ettiği sonucuna varılmıştır. Bu süreçte Osmanlı-Sırp ilişkilerine kaynaklık etmesi neticesinde Nişan ve Ahkam defteri büyük önem arz etmektedir. In 1352, the Ottomans, who became a party in the throne fights of the Byzantine Empire, turned this situation in their favor and settled in Rumelia permanently and subsequently seized the majority of Rumelia. In this process, one of the parties that the Ottomans fought the most was the Serbs. In this context, the Ottoman-Serbian relations followed a fluctuating course as a result of political, military, economic, cultural and marriage relations. The first conquest of Serbian lands began in 1371 when Murat I commissioned the Ottoman army to Serbian lands. Thus, Ottoman-Serbian relations continued with war and alliance. I. Beyazıt and II. Murat's marriage to the daughters of the Serbian king was political. With these kinship ties, the Serbs aimed to prevent the Ottoman attacks, while the Ottomans tried to justify their dominance in the Serbian territory. With the conquest of Belgrade in 1521, the Ottoman-Serbian relations also started a new era. With this conquest, he stayed in the Ottoman territory for about four hundred years on Serbian soil.Engagement and Ahkam books are of great importance in the context of the Ottoman-Serbian relations. Correspondence from Serbian merchants and ambassadors was recorded in these books. These books, permissions to use the ports of the Ottoman Empire, accommodation, road provisions, merchant licenses, the privileges granted to the children of ambassadors, consuls and interpreters and so on. they are very important in terms of content. The books that were the subject of the thesis were examined and evaluated and supported with research resources. As a result, it was concluded that the Engagement Book shed light on a 70-year period between 7 April 1837-14 February 1907, while the Ahkam Book corresponded to a 19-year period between 25 July 1888-25 July 1907. In this process, as a source of Ottoman-Serbian relations as a result of the Book of Engagement and Ahkam is of great importance. 166

Osmanlı İmparatorluğunda Askeri Ceza ve Disiplin Hukukunun varlığı, geçirdiği süreç, buna bağlı olarak da askeri yargının ortaya çıkışı ve gelişim aşamaları inceleme konusu yapılmıştır. Çalışmamızın mahiyeti dikkate alınarak, özellikle Asakir-i Mansure-i Muhammediyye'nin kurulmasıyla birlikte oluşturulan ve askeri yargıyı ilgilendiren kanunnameler ele alınmıştır. Şu ana kadar Osmanlı İmparatorluğunda Askeri Ceza ve Disiplin Hukukunun tarihsel gelişimi çok fazla ve derinlemesine olarak inceleme konusu yapılmamıştır.Osmanlı İmparatorluğunda Askeri Ceza/Disiplin Hukukunun ve askeri yargının tarihsel gelişimini ve bugünkü durumunu daha iyi değerlendirebilmek, tespit edebilmek için öncelikle bu kuralların geçmişteki uygulama şekillerinin bilinmesinde fayda olduğu değerlendirilmiştir. In the Ottoman Empire, the existence of the Military Penal and Disciplinary Law, the process it has been through, and accordingly, the emergence of military discipline and the development stages have been discussed. Taking into account the nature of our work, we have dealt with the laws of the military, which were created in particular with the establishment of Asakir-i Mansure-i Muhammediyye. Until now, the historical development of the Military Penal and Disciplinary Law in the Ottoman Empire has not been examined in a very extensive and in-depth manner.In order to be able to better assess and evaluate the historical development and present situation of the Military Penal / Disciplinary Law and the military sentence in the Ottoman Empire, it was firstly considered that these rules would be useful to know the patterns of practice in the past. 424

Bu tez çalışması Türkiye'de devletin toplumsal refaha yaklaşımını, Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli özelinde incelemektedir. Araştırmada arşiv araştırması yöntemi tercih edilmiştir. Araştırma verileri büyük ölçüde AK Parti dönemi ile sınırlandırılmıştır. Çalışma kamu kesimi-sermaye kesimi ve hanehalkları arasındaki sağlıksız ekonomik ilişki etrafında şekillendirilmiştir. Çalışma sonucunda kamu hizmetinin klasik tanım ve içeriğinden ve bilhassa Para-Banka sistematiğinden hareketle, YİD modelinin bir kamu hizmeti görme usulünden çok `gösterge ekonomisi`ni besleyici bir ekopolitik tercih olduğu kanaatine varılmıştır. This thesis examines the government's approach to social welfare in Turkey, specifically in the title of Build-Operate-Transfer (BOT) Model. Archive research method is preferred in the research. Research data is largely limited to the AK Party period. The study is shaped around the unhealhty economic relationship between the public sector, capital sector and households. As a result of the study, the BOT model was found to be an ecopolitical choice which nurtures the `economic illusion` rather than a public service method in the light of the classical definition and content of the public service and especially the money-banking system. 133

Turizm olgusu insanlığın var oluşundan bu yana çeşitli şekillerde meydana gelmiş fakat bugünkü halini ikinci dünya savaşından sonra almıştır. Günümüzde turizm ülke ekonomisine katkı yapan en önemli sektörlerin başında gelmektedir. Ülke istihdamına ve ödemeler dengesine sağladığı katkılarla önemi gün geçtikçe daha artan turizm sektörü sermaye piyasaları tarafından da yakından takip edilmektedir. Durağan varlık kullanımının fazla olduğu bu sektörde kararlarında doğru şekilde alınıp, uygulanması gerekmektedir. Şirket yöneticilerinin ve hissedarların şirketlerin finansal yönetiminde ve yatırımlarıyla ilgili alacakları kararlarda finansal analizlerin etkileri büyüktür. Bu çalışmanın amacı BIST turizm endeksinde yer alan altı turizm firmasının 2012-2016 yılları arasındaki finansal performanslarını ve yapısını analiz etmektir. Yatay analiz, dikey analiz ve oran analizin kullanıldığı bu amprik çalışmada turizm şirketlerinin finansal yapıları ve performansları değişik açılardan incelenmiştir. Aynı zamanda yapılan analizlerin sonucunda tasarruf sahipleri ve turizm şirket yöneticilerinin alacakları yatırım ve yönetimsel kararlara ışık tutulması amaçlanmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde turizm'in tanımı, tarihçesi ve ekonomi ile ilişkisine değinilmiştir. İkinci bölümde finans ile ilgili konulara değinilmiştir. Son olarak ta BIST'e kote olan altı turizm firmasının analizleri yapılmıştır. The phenomenon of tourism has been taking shape in various forms since the existence of mankind, but it has taken its present form-stuation after the second world war. Today, tourism is one of the most important sectors contributing to the country's economy. The increasing tourism sector is closely followed by capital markets with its contribution to country employment and payment equilibrium. In this sector where the use fixed assets is high, decisions must be taken correctly and applied. The impact of financial analysis on the decisions of the company's managers and shareholders regarding their financial management and investments is significant. The purpose of this study is to analyze the financial performance and structure of the six tourism companies listed on the BIST tourism index between 2012-2016. In this empirical study where horizontal analysis, vertical analysis and ratio analysis are used, financial structures and performances of the tourism companies are examined from different perspectives. At the same time, it is aimed to shed light on investment and managerial decisions of tourism company managers and stockholders as a result of the analyzes made. In the first part of the study, the definition of tourism and its relation with history and economics is mentioned. In the second part, financial issues are addressed. Finally, financial performance and positions of six tourism companies listed on BIST are analyzed. 105

Osmanlı Devleti tarihinde oldukça kritik bir dönemi kapsayan II. Mahmud'un saltanatı sırasında meydana gelen Vaka-i Hayriye hadisesi akabinde gelişen bir dizi reformlar silsilesi dönemin diplomatikasında `usul-ı nizam-ı müstahsene` kavramıyla tanımlanmaktadır. Söz konusu usulün getirdiği yeniliklerden biri de jurnal usulü ve bunun ürünü olan jurnal defterleridir. Kaza ve sancak merkezlerinde jurnal kâtibi unvanıyla görevlendirilen memurlar haftalık ve aylık periyotlar halinde söz konusu jurnal defterlerini tertip ederek merkeze göndermekteydiler. Düzenlenen bu defterlerde en sık karşılaşılan jurnal türü mürur tezkeresi ile seyahat eden kişilerin kayıtlarıdır. Bununla birlikte evlilik, doğum ve ölüm gibi nüfusa dair bilgiler ile yörede meydana gelen çeşitli hadiseler bu defterlerin içeriğini oluşturmaktadır. Nadir de olsa çeşitli emtia fiyatları ve adli vakalar da defterlerde yer almaktadır. Ayrıca defterlerden meslekler başta olmak üzere mahallinin ekonomik hayatına dair bilgiler edinmek de mümkündür. Günümüze dek söz konusu defter türü oldukça az çalışmaya konu edinilmiştir. Bu çalışmanın amacı Çankırı sancağına ait tespit edilen 4 defter örneğinden hareketle jurnal defterlerinden bir tarih kaynağı olarak nasıl istifade edilebileceği ile ilgilidir. Bu amaçla ilk bölümde jurnal defterinin tanımı yapılmış, bu usulün hususiyetleri ve meydana çıktığı dönem ile men-i mürur uygulamasıyla ilişkisine dair tespit edilebilen bulgular ortaya konulmuştur. İkinci bölümde defterlerden elde edilen bilgiler değerlendirilmiş ve dönemin Çankırı'sına dair gün yüzüne çıkan bilgilere yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise Çankırı jurnal defterinin transkripsiyonu yer almaktadır. Çalışma sonucunda modern devletin inşası sürecinde, tebaanın birey olarak tanımlanmaya ve kimliğinin inşa edilmeye başladığı bu dönemde; jurnal defterlerinin, merkezi devlet otoritesinin taşrayı gözetleme ve kontrol mekanizmalarının önemli bir parçası olduğu görülmüştür. Ayrıca Çankırı merkez kazası ile Kalecik, Tosya ve Milan kazalarının jurnal defterleri ışığında bu mahallerin tarihine dair ufak katkılar yapılmıştır. A series of reforms that followed the Vaka-i Hayriye event, which took place during the reign of Mahmud II, which included a very critical period in the history of the Ottoman State, is defined in the diplomatics of the period by the concept of `usul-i nizam-ı müstahsene`. One of the innovations brought about by this method is the jurnal method and the 'jurnal defteri' registers which are the products of this method.Officers who were assigned with the title of 'jurnal kâtibi' in township and sanjak centers arranged the jurnal registers in the weekly and monthly periods and sent them to the center. The most common jurnal type in these registers is the records of people traveling with mürur tezkeresi. However, information on the population such as marriage, birth and death, and the take place various events to the area, constitute the contents of these defters. In rare cases, various commodity prices and forensic cases are also included in the defters. It is also possible to obtain information on the economic life of the place, especially occupations, from the defters. Until now, the type of defters has been subject to very little study. The aim of this study is to find out how to use as a source of history from the jurnal defters by moving from the example of four defters belonging to Sanjak of Çankırı.For this purpose, in the first chapter, the definition of the jurnal defters was made and the findings related to the period and the application of the men-i mürur were revealed. In the second chapter, the information obtained from the defters was evaluated and the information on the day of the Çankırı period was given. The third chapter is the transcription of the Çankırı jurnal defters.As a result of this study, during the period of the construction of the modern state, when the subject began to be defined as an individual and his identity started to be constructed, jurnal defters have been found to be an important part of the public surveillance and control mechanisms of the central state authority. In addition, small additive have been made to the history of these sites in the light of the jurnal defters of the Çankırı central town and the Kalecik, Tosya and Milan towns. 156

XIX yüzyılda Çankırı'nın ilçesi olan Çerkeş'in sosyal, kültürel, hukuki ve sosyal hayatı hakkında doğru değerlendirmeler yapmak amaçlanmıştır. The aim of the study is the transcription of the sharia court records, which are the first hand sources that can contribute to local history studies and to render them as a source that historians and social scientists could benefit and through the evaluation part to be realised following the transcription, to reveal the Daily life and the legal system of Çerkeş of the XIXth century. 287

Zorunlu göç, geçmiş çağlardan günümüze, insan kitlelerinin çeşitli sorunlar karşısın da başvurdukları bir çözüm yolu olagelmiştir. Çağımızda zorunlu kitlesel göç, çoğunlukla savaş, siyasal ve toplumsal çatışmalar, salgın hastalıklar ve doğal afetler sonrası görülmektedir. 2011 yılından başlayarak şiddetini artıran Suriye'deki iç savaş neticesinde milyonlarca Suriyeli, ülkelerini terk etmek zorunda kalmış ve farklı ülkelere sığınarak koruma altına alınmıştır. Türkiye de, Suriyeli sığınmacıları misafir eden başlıca ülkelerden biridir. Bu kapsamda çalışma, Suriyeli sığınmacıların Türkiye'deki yaşam şartlarını, sosyal konumlarını ve karşılaştıkları sorunları incelemektedir. Çalışmada, Gaziantep'in Nizip ilçesinde ikamet eden sığınmacılar ile yapılan mülakatlarda elde edilen veriler üzerinden sığınmacıların istihdam, barınma, beslenme, ikamet tezkeresi harcı, sağlık, psikoloji ve eğitim ile ilgili sorunlarının, bağımlı değişken olarak, demografik olanlar başta olmak üzere, çeşitli bağımsız değişkenlere göre değişimi incelenmiştir.Çalışmada veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmıştır. Kullanılan anket formu iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, kişilerin demografik bilgilerinin alındığı bölümdür. Bu bölümde ankete katılanların cinsiyet, yaş, medeni durum vb. bilgileri alınmıştır. Anketin ikinci bölümünde Suriyeli sığınmacıların Türkiye'ye getireceği siyasi, ekonomik vb. etkilerini anlamaya yönelik sorular sorulmuştur.Verilerin analizi SPSS programı ile yapılmış ve analizlerden %95 güven ile çalışılmıştır. Bu kapsamda öncelikli olarak katılımcıların demografik bilgilere göre dağılımları verilmiş ve daha sonra sığınmacıların Türkiye'de yaşadığı sorunlar derinlemesine incelenmiştir. Çalışma, Suriyeli sığınmacıların yaşam şartları ve yaşadıkları sosyal sorunları alan araştırması bulguları ile ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda Gaziantep' in Nizip ilçesinde ikamet eden 205 sığınmacının cevaplarına göre Türkiye'de yaşanan sorunlar yaşanma oranlarına göre incelendiğinde en fazla istihdam ve barınma ile ilgili sorun yaşanırken en az eğitim, beslenme, psikoloji ve sağlık ile ilgili sorun yaşandığı belirlenmiştir. Yaşanan sorunların yaşanma oranları ise şu şekildedir;Ankete cevap veren katılımcılardan Türkiye'de ikamet tezkeresi harcı ile ilgili sorunu olanların oranı %20,0 iken olmayanların %80,0'dir.Ankete cevap veren katılımcılardan Türkiye'de sağlık ile ilgili sorunu olanların oranı %16,6 iken olmayanların %83,4'tür.Ankete cevap veren katılımcılardan Türkiye'de eğitim ile ilgili sorunu olanların oranı %0,5 iken olmayanların %99,5'tir.Ankete cevap veren katılımcılardan Türkiye'de barınma ile ilgili sorunu olanların oranı %57,6 iken olmayanların %42,4'tür.Ankete cevap veren katılımcılardan Türkiye'de beslenme ile ilgili sorunu olanların oranı %26,6 iken olmayanların %73,4'tür.Ankete cevap veren katılımcılardan Türkiye'de istihdam ile ilgili sorunu olanların oranı %61,0 iken olmayanların %39,0'dur.Ankete cevap veren katılımcılardan Türkiye'de psikoloji ile ilgili sorunu olanların oranı %15,6 iken olmayanların %84,4'dür.Anahtar kelimeler: Suriye, sığınmacı, mülteci, uyum süreci, sığınmacı sorunları. Forced migration has been a solution for long terms used when groups of people faced with various problems. Nowadays, forced migration is seen as a result of wars, political and social conflicts, epidemic and natural disasters. With the beginning of 2011, civil war in Syria is growing day by day and millions of people living in Syria forced to leave their country and they have had to live in other countries. One of the most important countries hosting those people is Turkey. That study examines living conditions, social statues and problems of people coming from Syria. At that study, data was collected via interviews with refugees living in Nizip/Gaziantep. Dependent variables are problems about employment, accommodation, nutrition, accommodation fee, health, mental status and education. Independent variables are demographic properties and some other properties.Survey questionnaires are used as data collection tool. There are two parts at the survey from. At the first part, there is information about demographic properties about attendants. Gender, age, marital status and some other demographic properties are in that part. At the second part, there are question about politics, economic and some other problems aroused via refugees in Turkey. Those questions are prepared in order to understand those problems.Data is evaluated via SPSS (Statistical Program for Social Sciences). There is a 95 percent reliability percentage. Firstly, demographic properties of refugees are examined and secondly, problems faced by refugees are examined in detailed manner.At that study, living conditions and social problems faced by refugees from Syria are understood via data collected from fieldwork. At the end of the study, it is seen that, according to the results of data collected from refugee living in Nizip/Gaziantep, employment and accommodation are the most widely seen problems faced by refugees. On the other hand, education, nutrition, mental problems and health are the least widely seen problems faced by refugees. Percentages of those problems are listed as follows:20 percent of the attendants face problems about accommodation fee while 80 percent don`t face problems about accommodation fee. 16,6 percent of the attendants face problems about health while 83,4 percent don`t face problems about health. 0,5 percent of the attendants face problems about education while 99,5 percent don`t face problems about health. 57,6 percent of the attendants face problems about accommodation while 42,4 percent don`t face problems about accommodation.26,6 percent of the attendants face problems about nutrition while 73,4 percent don`t face problems about nutrition. 61 percent of the attendants face problems about employment while 39 percent don`t face problems about employment. 15,6 percent of the attendants face problems about mental health while 84,4 percent don`t face problems about mental health.Key Words: Syria, refugee, fugitive, orientation period, refugee problems. 94

küresel uyuşturucu kaçakçılığının Türkiye'yi en çok ilgilendiren yönü yasadışı eroin ticareti ele alınmıştır. Türkiye'nin eroin üreticisi Güney Batı Asya ülkeleri ve maddenin en büyük pazarı Avrupa ülkeleri arasındaki transit rolü, maddenin üretim koşulları, sevkiyatında izlenen güzergâhların detaylı analizi, bu faaliyetleri gerçekleştiren örgütlerin yapısı incelenmiştir. Afganistan kaynaklı uyuşturucunun kaçakçılık güzergâhında bulunan ülkelere etkileri, komşularımızın uyuşturucuyla mücadeledeki durumları, rolleri değerlendirilmiştir. Ayrıca Türkiye'nin ulusal ve uluslararası politikası, iş birliği, AB ilerleme raporlarına yansıyan yönüyle mücadelesi ortaya konmuştur. This thesis work focused on illegal heroin trafficking that is the major concern for Turkey among different types of narcotics smuggling.Turkey's transit role between southwest asian cultivater and manufacturer countries and European countries which are esteemed as the largest market of drugs; circumstances of production; detailed analysis of transportation routes and the structure of drug cartels are examined and revealed.The impacts of the drugs, originating from Afghanistan, on the countries which are located along the route; the attitudes of Turkey's neighbour countries towards narcotics campaigns and additionally Turkey's national and international drug policy that is shown in the European Union's progress reports are analyzed in detail. 95

Türkiye ülke içi ihtiyaçlarını karşılamak ve enerji koridoru olma yolundaki amaçlarına ulaşmak için 1990'ların başıından beri uğraşmaktadır. SSCB'nin dağılması ve yeni Türki devletlerin ortaya çıkması ile Kafkasya ve Hazar bölgesindeki yerlatı kaynakların boru hatları ile Türkiye'ye ulaştırılması ve buradan Avrupa ülkelerine aktarımı için çeşitli anlaşmalar yapmış aksaklıklar ve sorunlar yüzünden ancak 2000'li yıllar da hedefine ulaşmıştır.Türkiye Petrol İhtiyaçlarını karşılamak için ilk olarak Irak ile Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattını faliyete geçirmiş ardından dünyada önemi hızla artan doğal gaz ihtiyacınıda Rusya ile Batı Gaz Hattını faliyete geçirmiştir. İran ile yapılan anlaşma ile İran gazının Türkiye'ye gelmesi sağlanarak ikinci bir doğalgaz kaynak ülke ile Rusya'ya bağlılık oranı azaltılmıştır. 1990'lar da yeni kurulan Türki devletler ile yer altı kaynakları için müzakereler halinde bulunurken ansızın Rusya ile birkez daha anlaşarak Mavi Akım hattıyla Rusya ile 2.Doğal Gaz Boru Hattını faliyete geçmiştir. Bu durum Türki devletleri hayal kırıklığına uğratmış olsa bile 2000'li yıllarda Azerbaycan-Kazakistan-Türkmenistan ile anlaşmalar yapılarak dünyada çok ses getiren Baku-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı(BTC-HPBH) ile Bakü-Tiflis-Ceyhan Doğal Gaz Boru Hatlarını(BTE-DGBH) devreye sokmuş ve Kazak Petrol ve Doğal Gaz kaynakları ile Türkmen gazı projeye entergre edilmiştir.İran gazından sonra Azerbaycan-Kazakistan-Türkmenistan petrol ve doğal gazlarının Türkiye'ye gelmesi ile büyük bir avantaj elde eden Türkiye, Enerji ihtiyacı fazla olan Avrupaya ulaştırmak için projeler yapmış ve bu projeler AB tarafından destek görmüştür. İlk önce NABUCO planlanmış ancak Rusya'nın araya girip projenin başlaması ve faaliyete girmesini engellemiş olsa bile. Türkiye-Yunanistan arasında Doğal Gaz Boru Hattı anlaşması yapılmış ve Türkiyeden AB ilk gaz sevkiyatı başlamıştır. Projeye sonradan dahil olan İtalya ile İran'dan gelecek olan doğal gaz Türkiye-Yunanistan-İtalya rotasını izleyerek AB doğalgaz dağıtım santrallerine kadar ulaşmış olacaktır.Türkiye Rusyanın bütün engellemelerine karşı NABUCCO projesini faaliyete geçirmeye çalışmaktadır. Azerbaycan-Kazakistan-Türkmenistan doğal gazlarının ve sonradan projeye destek olacaklarını ileten Irak Doğal Gaz Boru Hattı, Mısır, Cezayir, Nijerya ve Katar'dan LNG şeklinde gemiler ile gelecek olan doğal gazlar ile hem dünyada en değerli enerji koridoru haline gelecek hemde bu nakil hatları sayesinde ülke ekonomisine büyük kaynaklar sağlanmış olacaktır. Bu şekilde AB'de kaynaklarını çoğaltarak Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmış durumuna gelecektir.Küresel enerji koridoru olma yolunda ilerleyen Türkiye aynı zamandan ülke içinde kullanım için petrol ve doğal gaza ihtiyacı yüksek olan bir ülkedir. Enerjide %70 dışa bağımlı olan Türkiye, bu açığı kapatmak için Nükleer santral ihaleleri yaparak enerji ihtiyacında dışa bağımlılık oranını düşürmeyi planlamaktadır. Sadece Nükleer santraller ile değil günümüz enerji kaynaklarından Yenilenebilir enerji kaynaklarına da yatırımlar yaparak, gerek rüzgar enerjisi potansiyeli gerek güneş enerjisi potansiyeli bakımından zengin konumunda olan Türkiye, yapılan yatırımlar ile hem rüzgar enerjisi hemde güneş enerjisinden ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanılarak ülke içi kullanılan enerjiye kaynak sağlanarak dışa bağımlılık oranı azaltmayı planlamaktadır.Anahtar Sözcükler: İran Türkiye İlişkileri, Jeopolitik, Jeostratejik, Petrol Boru Hattı, Doğal Gaz Boru Hattı, BTC, BTE, NABUCCO, Nükleer Enerji, Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Rüzgar Enerjisi, Günej Enerjisi Turkey has been trying to cover its domestic needs and reach its aims of being an energy corridor since early 1990s. By the fall of USSR and immense of the new Turkic republics, though Turkey has made some agreements to carry the underground resources of The Caucasian and The Caspian region to Turkey via pipe lines, due to some problems, Turkey could achieve this by 2000s. Turkey, for to cover its oil need, first took into operation the Kirkuk -Yumurtalık Crude Oil Pipe Line of Iraq, then took into operation the Western Gas Line of Russia to provide the its increasing demand of gas. The agreement made with Iran to deliver the Iranian gas to Turkey, reduced the indepence to Russia for providing gas. In 1990s, while the negotiations were being carried with the newly established Turkic republics for the underground resources of those countries, Turkey suddenly once more agreed with Russia for the Blue Stream Line, and thus 2. Gas Pipe Line with Russia was taken into operation. Although the Turkic Republics were disappointed by this situation, in 2000s some agreements were made with Azerbaijan-Kazakhstan-Turkmenistan and Baku - Tbilisi - Ceyhan crude oil pipe line and Baku- Tbilisi - Ceyhan gas pipe line were taken into operation that integrated the Kazakh oil and gas resources along with the Turkmen gas into the project. Together with the delivery of the Azerbaijan-Kazakhstan-Turkmenistan oil and gas resources after the Iranian gas, Turkey gained great advantages and made some projects supported by EU to convey this new resources to European countries that have a need and lack for energy. First NABUCO was planned but Russia prevented the project to start. Gas pipe line agreement between Turkey and Greek was made and thus the first delivery of gas from Turkey to EU was started. The gas that is going to come from Italy an Iran, who joined project later, will be reaching the gas distribution centrals of EU via the route of Turkey – Greece – Italy. Turkey is trying to start the NABUCCO project despite all the preventions of Russia. Turkey is going to gain huge economical resources and will be the most valuable energy corridor with the Azerbaijan-Kazakhstan-Turkmenistan gas; along with Iraqi Gas Pipe line, Egypt, Algeria, Nigeria and Qatar gas who declared that they are going to contribute the project whose gas will be transported by ships. Thus EU will decrease its dependence to Russia by multiplying its energy resources. Turkey, taking huge steps on the way of being a global energy corridor, also has a high demend of oil and gas for domestic uses. Turkey plans to reduce its energey dependance to non-domestic resources, that is 70% of its needs, by holding nuclear power plant tenders. Turkey also intends to reduce its non-domestic energy dependence by investing not only on nuclear power plants but also on renewable energy resources, as Turkey has a rich potential of wind and solar energy. Through this investments on solar and wind energy new resources will be supplied for domestic energy needs, and this will reduce the non-domestic independence rate.Key Words: Iran Turkey Relations , Jeopolitical, Jeostrategical, Oil Pipe LinePetrol, Gas Pipe Line, BTC, BTE, NABUCCO, Nuclear Energy, Renewable Energy Resources, Wind Energy, Solar Energy 162

II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinden hemen sonra basın dünyasına Edirne Vilâyetinde giriş yapan Ordu mecmûası, Osmanlı Devleti'nin en kritik döneminde yayımlanmaya başlamıştır. Devletin asırlardır yaşadığı çıkmazın merkezinde görülen askerî alandaki yetersizlik, Ordu mecmûasının kurucuları olan Kolağası İbrahim Zihni ve Mümtâz Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü'nün matbûât hayatına girmelerindeki temel sebep olmuştur. Mecmûa mesleki konularda okuyucularını bilgilendirmeyi hedeflemiştir. Bu doğrultuda özellikle yabancı eserlerden ve gazetelerden tercüme yapmak suretiyle oluşturulan makalelere sayfalarında yer vermiş ve haftalık olarak basılmıştır. Mecmûanın siyasi nitelikli bir yönlendirme amacı söz konusu değildir. Dönemin özellikle askerî eğitim ve askerlik mesleğini icra anlayışına ışık tutmaktadır. Ordu mecmûası mesleklerini hakkıyla icra etmek isteyen idealist askerlerin dört ay sürebilen çabalarının bir semeresidir. 16 sayı basılmış, çoğu oldukça hacimli 43 makale yayımlanmıştır. Yerel bir yayın olmaktan ziyade kendi alanı olan askerî basın ve mesleki çevrelerde etkili olmuş bir taşra mecmûasıdır. Mecmûanın Osmanlıca'dan transkripsiyonu yapılmış, makaleler sınıflandırılmış ve değerlendirilmiştir. Soon after The Second Constituonal Governance had proclaimed in The Ottoman Empire, The Army periodical, that entered into the press World in Edirne province, was started to be published at that the most critical time of the state. The insufficiency in the military field that the state had been suffering for centuries led senior captain İbrahim Zihni and distinguished captain Hüseyin Hüsnü who were the founders of the Army periodical to enter the press life. The periodical aimed to inform its readers on professional issues. Translations from the military related books and articals published in other countries were utilized. It was published weekly. The periodical did not intend to motivate people politically. It in particular enlightened the military training and the way of performing the profession of that period of time. The Army periodical was the harvest of efforts which could last four mounths of those idealist soldiers. Fourty Three articles were published in sixteen issues. As being a provincial publication it was effective on its own field that was military press and professional environment rather than local people. It has been tanscripted from Ottoman letters to Latin letters, classified and analized. 395

Tez (yüksek lisans) - Anadolu Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Endüstriyel Sanatlar Anabilim Dalı, Kayıt no: 1036647, Bu tez çalışmasında Türk mutfağı, i) Sosyal ve geleneksel yemek yeme alışkanlıkları ve ii) Türler ve bölgeler mutfağı çerçevesinde incelenmiş; incelenen yemeklerin hazırlık ve pişirme aşamaları açısından “kendin pişir kendin tüket” mutfağına en uygun bölge ve yemekler belirlenerek, bu kriterler çerçevesinde örnek ürün tasarımı projesi oluşturulmaya çalışılmıştır. İlk olarak köklü bir tarihsel geçmişe sahip Türk mutfağı’ nın tarihsel dönemleri Orta Asya, Selçuklu ve Beylikler Dönemi, Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet Dönemi olarak incelenmiş ve yemek yeme alışkanlıkları ele alınmıştır. Türk mutfağının günümüze kadar devam eden ve değişen özellikleri değişime neden olan çeşitli etmenler ile birlikte başlıklar altında toplanmıştır. Ardından Türk mutfağının pişirme ve servis araçları sofra adabı ile beraber konu alınıp; türler ve bölgeler mutfağının yemekleri çeşitli kaynaklar ışığında hazırlık ve pişirme aşamaları süreleriyle incelenmiştir. “Türkiye’de dışarıda yemek yeme kültürü” nü sosyal boyutlarıyla da ele alan bu tezde “kendin hazırla kendin tüket” e dayalı restoranlar incelenmiş, tüketicilerin yemek pişirme deneyimleri ile ilgili bir alan çalışması yapılmıştır. Son bölümde Türkiye bölgeler ve türler mutfağını içeren, Türk mutfağında paylaşımı ve sosyalleşmeyi de destekleyecek mangal, mobilya ve davlumbazdan oluşan ürün tasarımı örneği sunulmuştur.

Otomotiv endüstrisinde, tarih boyunca, ürünlerin fiziksel özellikleri, markanın kişiliğini hem dolaylı hem de direk olarak tanımlayagelmiştir. Son yıllarda gelişen, marka ve tasarım konseptlerinin bir bütün olarak ele alınması ile, bazı markalar diğerlerine göre daha başarılı olmuşlardır. Bununla birlikte, otomobil tasarımı, marka kimliğinin ürünün fiziksel öğeleriyle yansıtılması açısından, tasarım dünyasında güçlü bir konuma sahiptir. Bu koşullar göz önüne alınarak, çalışma, otomobil tasarımında görsel kimlik ve tasarım dili arasındaki ilişkiye odaklanmaktadır. Çalışmaya destek olması açısından üreticilerin, hem birbirinden farklı, aynı zamanda da birbirine benzeyen, tasarım yaklaşımları incelenmiştir. İncelemeyi takiben, Volkswagen Markası'nın Görsel Marka Kimliği'ne olan yaklaşımı, güncel ürün gamının tasarım dili ve bunun VW grubundaki diğer markalar ile olan ilişkisi incelenmiştir. Throughout the history of the automobile industry, physical characteristics of the very products have signified brand identity, both explicitly and implicitly. With even more comprehension of brand and design as a whole in recent decades, some brands have been inclined to success than the others. In addition, automotive design is one of the strongest fields in design that the reflection of a brand relies on physical attributes of a product. Given the circumstances, this study mainly focuses on the brand identity in the automotive industry and its correlation with design characteristics. Distinctive, yet similar design approaches of the manufacturers have been analysed to support the executed research. Finally, Volkswagen Brand is discussed in further detail in terms of Visual Brand Identity creation; including the current product portfolio's design language, and also its correlation with other Volkswagen Auto Group brands. 258

Tarih boyunca oyuncaklar toplumsal cinsiyeti simgeleyen ve çocukları gelecekteki rollerine hazırlayan objeler olmuştur. Günümüzde oyuncaklar cinsiyete dair daha belirgin mesajlar vermektedir. Bu çalışmada günümüz oyuncaklarının ne gibi cinsiyet rollerini temsil ettiği ele alınmaktadır. Bu çalışmanın odak noktası kadınsılığın oyuncak tasarımıyla nasıl sembolize edildiğidir. Bu odak noktası çerçevesinde oyuncak bebekler ele alınmaktadır. Barbie bebek de bu kapsamda, genel tasarım özellikleri ve tarihsel dönüşümü dikkate alınarak analiz edilmektedir.Anahtar Kelimeler: Toplumsal cinsiyet, cinsiyet rolleri, oyuncak tasarımı, oyuncak bebekler, Barbie Throughout the history, toys have always signified gender, in order to make children learn their future roles. Contemporary toys transmit even stronger messages on gender. In this study, contemporary toys are examined in terms of the signification of gender. Focus of this study is the representation of femininity through toy design. Dolls are discussed considering representation of femininity. Finally, Barbie doll is discussed in further detail; including the general design characteristics and messages that the toy transmits about femininity.Keywords: Gender, gender roles, toy design, dolls, Barbie 122

Yelken aktivitesi; degisken cevre kosullari ve hreketli pozisyonda, asıl eleman olan yelkeni etkin bir sekilde kullanma amaci ile gerceklesen, bir grup organize aktivite, arac ve kullanicidan olusan, organize bir calisma sistemi olarak tanimlanabilir. Yelkenli yatlar bu sistemin mekanlaridir. Performans ve etkin kullanim, ayni zamanda kullanicilarin yatlarindan kullanim acisindan memnun olmalari, tasarim kriterleri arasindaki en onemli unsurdur. Yatin ozellikle yarislarda basarili olmasi, onun teknik anlamda iyi tasarlanmis bir govde ve yelkene sahip olmasinin yani sira, kullanicilari tarafindanda etkin bir sekilde kullanilabilmesi, kullanici dostu bir guverteye sahip olabilmesi, teknenin basarisi ile dogrudan ilgilidir.Guverte uzerinde her kullanicinin farkli gorevleri vardir ve farkli araclari , guvertenin farkli belirli noktalarinda kullanirlar. Ancak bu arac ve calisma alanlari her zaman kullanicinin kullanim kolayligi dusunulerek tasarlanmaz. Genellikle guverte yerlesimi, alanin kucuk olmasi sebebi ile imkanlar ve yer musait oldugu kadari ile gerceklesir. En etkin tasarim, tum kosullara en iyi sekilde hizmet veren tasarimdir ve bu sisteme ait tum tasarim elemanlari kullanici odakli tasarim kriterleri kullanilarak tasarlanmalidir.Bu tez,yelkenli yaris teknelerinde `kullanici gorevleri`, `kullanicilara ait mekansal dagilim` ve `araclarin tasarimi` iliskilerini iceren arastirmanin sonuclarini, kullanici odakli tasarim methodlarini kullanarak degerlendirmektedir. Arastirmanin hedefi, acikdeniz yelkenli yarislarinda, farkli kosullar icin, performansi etkileyen kullanici problemlerinin cozumune yonelik olarak araclara ve calisma alanlarina dair bir tasarim kilavuzu olusturmaktir.Bu calisma, yelkenli yaris teknesi uzerindeki farkli kullanici performanslarini ayri ayri analiz etmek, her gorevin birebir iliskili oldugu araclari ve kullanicilarinin calisma alanlarini karsilastirmak ve birbirleri ile olan iliskilerini analiz etmek gibi kullanici odakli tasarima referans veren bazi methodlar kullanilarak baslamaktadir. Bu analiz farkli tiplerdeki kokpit ve kokpit ici araclarin kullanimini icermektedir.Oncelikle Kullanici odakli tasarima ait literaturden elde edilen bilgi ve oneriler dogrultusunda teorik analiz uygulandi. Daha sonra yatlarin yaris icinde yaptiklari farkli manevralar, bu manevralar sirasinda kullanicilarin kokpit icerisindeki hareketleri ve arac kullanimlari farkli degerlendirme methodlari kullanilarak bir araya getirildi ve degerlendirmeye katildi.Tum bu analizler sonucunda ortaya cikan deneysel sonuclar, kullanicilarin rolleri goz onunde bulundurularak bir tasarim kilavuzu onerilmesine olanak sagladi. Arastirmalar sirasinda tespit edilen sorunlardan yola cikilarak hazirlanan ve yelkenli yaris teknelerinin tasarimi sirasinda dikkate alinmasi onerilen bu bilgiler, kullanicilarin calisma alanlari, kullandiklari araclarin calisma alanlari icerisindeki konumlari ve bu araclarin tasarimlarini kapsamaktadir. The sailing activity can be thought as an organized work system defined by a related group of elements which are organized activities, riggings and people, working in unstable environmental conditions and positions for sustaining the main object of ?sail with efficiency. A sailing yacht is a medium of this system. Performance, effectiveness and efficiency of sailing yacht and pleasure of users are most important things for design, because success is directly related to them.On board, each user has different defined roles and tasks. These tasks are performed by interacting with specific riggings in specific ?spaces? of the sailing yacht. However, these sailing elements do not always derive from user-centered design criteria. They often develop from arrangements, which usually are aesthetical, technical or organizational installations on board. Actually, the most efficient design that can serve the whole system contains each of them. And these elements should be designed considering the user-centered design criteria.This thesis outlines the results of an evaluation referred to the analysis, contains interrelation of ?tasks of users??, ?distribution of space? and ?designs of tools? in regarding with user-centered design methods. The target of the evaluation is to indicate the most important aspects of users? displeasure and problems that are affecting their performance in races and in order to define a guideline referring to different operative situations (organizational, positional and effective usability) as well as to different sets of rigging.The study started from some methods referred to user-centered design: in order to analyze the different user?s performance taken up in rapid succession, in comparison with each tasks connected to the most important riggings and work area of a sailing yacht. This analyze has been done in considers to different kinds of cockpits and uses of riggings.Primarily a theoretical analysis has been applied, referring to some suggestions got from the literature on user-centered design (UCD). Afterward an evaluation with different methods has been applied by registering the types of maneuvers and the different taken up movement of users? on board.The experimental results allowed providing some guidelines to favor and to guide design choices for users, work areas and riggings referred to the users? roles. At the end, guidelines will be forced in a solution of usable and functional user-friendly racing yachts. 248

19. yüzyılın sonunda elektriğin icadı o günlerde pek de tahmin edilemeyen ölçüde bir merak duygusu yaratmıştı. Kısa zamanda elektrik ve potansiyel olanakları, ulaşımdan iletişime kadar birçok alanda kullanılacak, insanların gelecekteki hayata dair tahminlerinde vazgeçilmez bir unsur olarak yerini alacaktı. Böyle bir merak ve ilgi ortamında ilk elektrik müzik aleti olarak patent alan Dynamophone icat edilmiş ve ardından görünüşleri benzesin veya benzemesin, benzer prensiplerle, elektriğin frekansı ve voltaj kontrolüne dayalı olarak çalışan müzik aletleri art arda tasarlanmaya başlamıştır.Yirminci yüzyılın ilk yarısında üretilen bu müzik aletlerinin hemen hiçbiri 1950'lerden sonraya kalamamış, tarihten silinip gitmişlerdir. Fakat onların açtığı yolda geleneksel müzik aletlerine, onlara oranla daha çok benzeyen, bu anlamda daha tutucu, elektrik-akustik prensiple çalışan müzik aletleri büyük bir ivme ile üretilmeye başlamışlardır. En önemlilerinden biri Hammond firmasının ürettiği kilise orguna oranla çok daha küçük olan ve temelde küçük kiliseler için üretilen elektrik org diye isimlendirilen bu çalgı aletleri 1960'lardan sonra çok büyük bir gelişme göstermiş, kısa zamanda elektrikten elektroniğe ve sonra da dijital prensiple çalışan müzik aletlerine dönüşmüşlerdir.1970'lerden itibaren tasarımın bir meslek olarak öneminin anlaşılması, bu müzik enstrumanı ve endüstriyel ürün arasında yer alan elektronik klavyeli çalgılara yeni bir boyut getirmiş ve müziğin evrimine de olumlu veya olumsuz etkileri olan sonuçlar doğurmuştur. Akustik müzik aletlerine göre birçok kısıtlayıcıdan bağımsız olarak üretilebilen, performansları ve kapasitelerini arttırmak adına büyük yatırımlarla desteklenen ve özelleşmiş tasarımcılar tarafından tasarlanan bu çalgılar icracılık ve bestecilik alanlarında önemli etkilere sahiptir. Bu çalışma klavyeli çalgı arayüz tasarımı bağlamında endüstriyel ürün tasarımının müziğin evrimine olan etkisine ışık tutmayı hedeflemektedir. Dynamophone was patented as the first electronic instrument of the history, and then whether their looks are similar or not, many electronic instruments have been manufactured whose sound production or modification principles are dependent on frequency and voltage control. Almost all of these electronic instruments designed in the first half of the 20th century couldn?t survive after 1950s. However, in the way they opened other keyboard instruments evolved; which resemble conventional acoustic instruments, and therefore regarded as being much conservative in comparison.These instruments have gained enormous importance after 1960s due to improving technology, and second half of this century witnessed important shifts in the technology, which in turn altered their working principles. These electric keyboards became popular and in a few decades they became rivals of conventional instruments. This research tries to elaborate on the way they evolved and what consequences they have in development of music in our century.At the turn of the 19th century the invention of the electricity brought about enthusiasm and curiosity which could hardly be predicted before. In a short period of time electricity and its possibilities would start to be adapted to many fields from transportation to telecommunication, and take its indispensible place in future prophecy. In those years the Dynamophone (the first patented electric musical instrument) was invented and then whether their looks are similar or not, many electronic instruments have been designed whose sound production or modification principles are similarly dependent on frequency and voltage control.Almost all of these electronic instruments designed in the first half of the 20th century couldn?t survive after 1950s. However, in the way they opened other keyboard instruments evolved; which resemble conventional acoustic instruments, and therefore regarded as being more conservative in comparison. One of the most important electric keyboards is Hammond organ, which was designed as a rival to church organ and works with electromechanical principles. These instruments have gained enormous importance after 1960s due to improving technology, and second half of this century witnessed important shifts in the technology, which in turn altered their working principles from electric to electronic and digital circuitry.After 1970s, the importance of design has been understand better, and that in turn opened new horizons in electronic keyboard design, which stands at the intersection of industrial design and conventional instrument design. Designerly ways of musical keyboard manufacturing has influenced the evolution of music in both positive and negative ways. These electronic keyboard instruments which are designed by specialised designers without many limitations of conventional instruments and supported by major investments in order to improve their capability and performance have important outcomes on composition and virtuosity. This research tends to elucidate on the influence of industrial design on the evolution of music in the context of musical instrument interface design. 164

Lüks, insanlık ve tasarım açısından tarihsel ve kültürel değerleri olan bir kavram, ve kesin ya da genel bir tanımlamanın zor olduğu bir sözcüktür. Genellikle lüks üzerine olumsuz eleştirilere sebep olan yorum karmaşası, lüksü ihtiyaç ile kıyaslama dürtüsünün sonucudur. Halbuki, lüks ürün veya servis tasarımı, değerlendirilmesi gereken ayırt edici özelliklere sahiptir.Bu çalışmanın amacı; 'lüks'ü bireylerin ve toplumların tarihsel ve kültürel gelişim süreçlerinde devamlı olarak değişen bir tasarım olgusu olarak analiz etmek, ve ürün ve servis tasarımlarını lüksleştiren özellikler doğrultusunda bir 'lüks' tanımı önermektir. Bu doğrultuda, lüks hem terim hem de kavram olarak tanımlanmış ve yapılandırılmış, lüks ürün özellikleri açığa çıkarılmış, lüks tasarımın tarihsel ve kültürel yönleri - endüstri ve tasarım ilişkili genel bir bakış açısıyla - sorgulanmış, ve çağdaş/güncel lüks - tüketim, marka ve medya üzerinden - incelenmiştir. Devamında, analiz edilen bilgi ve süreçlere bağlı olarak, üç farklı çalışma hazırlanmıştır. İlk çalışma, lüksün reklam yoluyla nasıl tanıtılabileceği üzerinedir; ikinci ve üçüncü çalışmalar ise, lüksün 'lüks özellikleri' üzerinden ürün ve servis tasarımında incelenmesi üzerinedir. Luxury is a concept that has historical and cultural values in terms of humanity and design, and a term that is difficult to define certainly or universally. The confusion of interpreting luxury that generally causes negative critisicms about luxury, is a result of the impulse to compare it with necessity. However, a luxury design whether a product or service has distinctive features that should be appreciated.The aim of this study is to analyze 'luxury' as a continuously mutable design phenomenon through historical and cultural progress of individuals and societies, and to suggest a 'luxury' definition through luxury qualifications of product and/or service designs. Thus, both the term and concept of luxury has been defined and structured, the characteristics of a luxury good have been revealed, the historical and cultural aspects have been interrogated - through a general historical line related to industry and design - and the contemporary luxury has been investigated - through consumerism, branding and media. Then, related to analyzed informations and progresses, three case studies have been prepared. The first study is on to concretize how luxury can be advertised; on the other hand, the second and third studies are on to analyze luxury through 'luxury qualifications' in a product design and a service design. 196

Bu çalışmanın amacı endüstriyel tasarım okullarında sıfırdan bir model yapımolanağı kurma yahut var olan bir model yapım olanağını geliştirme çalışmalarındaörnek alınabilecek bir model oluşturmaktır. Çalışma bu modeli oluştururken, ayrıcaikinci bir amaç olarak da Türkiye'de model yapım olanakları (ve makina atölyeleri)hakkında insanların zihinlerinde yıllar içinde bir gelenek hatta daha da kötüsü kültüredönüşmüş olan kötü fikirleri değiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşmak içinçalışma en büyük öncelik olarak sağlık ve güvenlik, ardından etkili planlama veyönetme, ve olabildiğince tüm fakülte elemanlarının katılımını ki diğer bir değişlesorumluluğun dağılımını vurgulamaktadır. Çalışma olanaklara hacim ve yapı, veüzerinde bulundurması gereken özellikler olarak, ve bu yapının içindeki donanımolarak odaklanmaktadır. Bu tip olanaklarda önem verilmesi gereken özellikler olanhavalandırma ve ışıklandırmayı, ne tip olanakların (e.g. ahşap atölyesi ve son katatölyesi) kurulması konuları üzerinde duruluyor. Yönetim ise çalışmanın vurguladığıson ama büyük ihtimalle de model yapım olanakları kurulumunun en zor bölümdür.Çalışmanın uygulamaları İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve TasarımFakültesi Model Yapım Olanaklarında yer almaktadır ve olanaklar kurulumaşamasında olduğu için de geliştirilmeleri devam etmektedir. The aim of this study is to create a model to help establishing a model makingfacility in an industrial design school from scratch or developing an existing modelmaking facility. While creating the model, the study also aims to change the idea inpeople?s minds in Turkey about model making facilities (and any machine facilities)that has been established as a habitude or even worse, a culture. To achieve this aim,the study emphasizes the importance of health and safety with the highest priority,effective planning and management, and as much contribution of faculty members aspossible, which means the distribution of the responsibility. The study focusesmainly on the facility as the space and what features it should have, and the facilityas the hardware in it. Important features of such facilities like ventilation, lighting,safety management is mainly emphasized followed by what types of facilities (e.g.woodworking and finishing) should be established is discussed. Management is thelast but probably the hardest part of an establishment and development process thatthe study focuses on lastly. The applications of the study is done at the IzmirUniversity of Economics Fine Arts and Design Model Making Facility, and is beingdeveloped as the facility has still been in establishment phase. 183

Türkiye'nin Güney Anadolu bölgesinde yer alan çeşitli lokasyonlardan (Alanya, Antalya, Ceyhan, Osmaniye, Karaman, Silifke, Hatay, Antep, Kilis, Urfa ve Maraş) 2006 ve 2007 yıllarında üç farklı hasat döneminde (1.dönem (15 Eylül- 1 Ekim), 2.dönem (20 Ekim- 1 Kasım), 3.dönem (20 Kasım- 10 Aralık)) temin edilen Ayvalık, Gemlik, Kilis yağlık ve Sarıulak çeşidi zeytinlerin ve bunlara ait zeytin yağlarının bazı fiziksel ve biyokimyasal özellikleri belirlenmiştir. Zeytin meyve ve yağlarında başlıca fenolik bileşenler (oleuropein, hidroksitirozol ve 4-hidroksifenil asetik asit) tespit edilmiştir. Meyvelerde organik asit olarak en yüksek miktarda sitrik asit belirlenmiştir. Zeytin meyvelerinde olgunlaşma ilerledikçe tane boyut ölçüleri ve ağırlıklarında önemli bir değişim olmazken, protein, kül, selüloz, kurumadde ve yağ içeriği yükselmiş, organik asit içeriği ise düşmüştür. Olgun zeytinlerden elde edilen zeytin yağlarında peroksit sayısı, serbest asitlik, sabunlaşmayan madde, linoleik asit değerleri artmış, klorofil, karotenoit ve oleik asit oranının düştüğü tespit edilmiştir. Zeytinlerin olgunluk seviyelerinin artmasıyla zeytin meyve ve yağlarında toplam fenolik madde, antioksidan aktivite, radikal tutucu etki ve fenolik bileşenlerin konsantrasyonunun azaldığı görülmüştür. Fenolik bileşen oranı olgunlaşma indeksi 2-5 olduğu zaman, yani Kasım ayında daha yüksek seviyede bulunmuştur., The physical and biochemical characteristics of the olive fruits and the oils of Ayvalık, Gemlik, Kilis yağlık and Sarıulak varieties obtained from several locations (Alanya, Antalya, Ceyhan, Osmaniye, Karaman, Silifke, Hatay, Antep, Kilis, Urfa and Maraş) of South Anatolia in Turkey, at three different harvest times (1st harvest time (September 15th- October 1st), 2nd harvest time (October 20th- November 1st), 3rd harvest time, (November 20th-December 10th)) in years of 2006 and 2007. Oleuropein, hydroxytyrosol and 4-hydroxyphenylacetic acid were the main phenolic compounds in both fruit and oil samples. Citric acid was the dominant organic acid in the olive fruits. While fruit size and weight did not present significant differences during ripening, protein, ash, crude fiber, dry matter and oil content of the fruits increased and the organic acids decreased. The olive oils which were extracted from ripened fruits showed higher peroxide value, free fatty acids, unsaponifiable matter, linoleic acid and lower chlorophyll, carotenoids and oleic acid ratios. As harvest time and ripening progresses, total phenolic, antioxidative activitiy, radical scavenging effect and the concentrations of phenolic compounds in the olive fruit and the oil decreased. The phenolic compounds were present at higher levels in fruits at the ripening stages of 2-5 which generally corresponds to November.

Kentlerde meydana gelen suç olaylarının azaltılmasında ve güvenli kentmekanları yaratılmasında, söz konusu bu alanların tasarım özellikleri çok önemli bir roloynamaktadır. Bu balamda, plancılar ve tasarımcılar, çevresel tasarım yoluyla suçunönlenmesi (CPTED) kavramının önemini vurgulamaktadırlar. Ancak, gelimi ülkelerinaksine, çevresel tasarım yoluyla suç olaylarının ve suça maruz kalma korkusununönlenmesi kavramı ülkemizde planlama ve tasarım çalımaları ile bir arada ele alınarakyeterince bütünletirilememitir.Çalımanın temel amacı bu büyük boluu doldurmaktır. Bu sebeple, tezinamacı, suç, suça maruz kalma korkusu ve mekansal özellikler arasındaki temelbalantıları ortaya koymaktır. Bu balamda, son yıllarda yeniden tasarlanmı bir kentmekanı olan Konak Meydanı'nın son hali CPTED ilkeleri dorultusunda analiz edilerekve bu mekan örneinden yola çıkılarak, kent mekanlarında güvenliin çevresel tasarımyoluyla arttırılmasına yönelik ilave önerilerde bulunulmaktadır.Bu amaçla, zmir Emniyet Müdürlüü ve Polis Tekilatı ile görümeler yapılmıve sözkonusu alana dair resmi suç kayıtları çıkarılmıtır. Bu verilere ek olarak, yapılananketler ve gözlem sonuçları istatistiksel olarak deerlendirilip anlamlı bulgularaulaılmıtır.Sonuç olarak, bu çalıma kentsel mekanlarda meydana gelen suç olayları veduyulan güvensizlik hissi ile bu alanların yapısal özellikleri arasında sıkı bir iliki veetkileim olduunu ortaya koymaktadır. Böylelikle, söz konusu çalıma, daha güvenli veyaanabilir kent mekanlarının yaratılmasında planlama ve tasarım süreçlerinin öneminivurgulamaktadır. Better design can play a crucial role for reducing crime and creating secureurban environments. In this regard, planners and designers have begun to acknowledgethe importance of Crime Prevention through Environmental Design (CPTED).However, unlike foreign countries, crime prevention through planning and designcontext has not been considered and integrated with the planning and design studies inTurkey.This study is aimed to fill this vital gap. Therefore, the main purpose of the studyis to examine the relationships between crime (as well as fear of crime) and the spatialbuilt environment. To do that, as one of the recently redesigned public space of zmir,Konak Square Design has been analysed through CPTED principles. In that case, acomparison of recent design of Konak Square and CPTED principles are carried out.Then, if design features of the square complies with CPTED principles or not, found out.Finally, additional recommendations are made that have not been covered by existingCPTED principles to improve security considerations of public places.For this purpose, interviews have been conducted with the zmir PoliceDepartment and also the official crime records of the area have been obtained fromthem. Besides using cross-correlation technique, systematic observations andquestionnaires have been used as research methods of this study.Consequently, this particular study did find support for the causal relationshipsbetween the occurrence of crime or feelings of insecurity and characteristics of thespatial built environments. Therefore, the study has emphasized that, planning anddesign issues should be considered carefully in order to create safer and livable publicspaces. 198

Thesis (Master)--Izmir Institute of Technology, Industrial Design, Izmir, 2006, Includes bibliographical references (leaves:149-156), Text in English, Abstract: Turkish and English, xiv,165 leaves, Throughout the history of mankind, the aging concept has been one of the oldest and most significant concerns of all societies and individuals. In the contemporary world, increasing ageing of the population has globally created phenomena and priorities that affect life styles and world views of all people. Demographic changes show the elderly population is the fastest growing part of the world.s population, particularly in Japan, Europe and the USA. Therefore, populations become older and more disabled and these trends continue in the future. The aging process restricts the many physical and cognitive abilities of the elderly.Besides, most of elderly people continue to live their own households. Present products which for increasing aging population living alone have become inadequate to meet their changing physical, sensory and cognitive requirements during the aging process. For this reason, product design for elderly and its criteria which can be adapted to global needs of people to reach an optimal solution should be considered profoundly. Products which can respond many physical problems of elderly help them to accomplish the activities of daily living in interior spaces and act as a physical and cognitive assistive role in their lives. This study aims to examine the domestic products which are being used by elderly people in interior spaces to make daily living activities more efficient and satisfying for them and reveal the criteria to reach a solution. These products aim to improve the independently living and the quality of life of elderly people and connect them to social life.

Yeni ürün geli time i lemi sırasında, her zaman eldeki verilerle bu verilereba lı tabloların çizimi sırasında bilgisel bir bo luk olu ur ve bu bilgi üzerinde yapılanyorumlar can alıcı de erler ta ır. Do ru yorumlanan verilerin çoklu u, tasarlananprojenin ba arılmasında büyük önem ta ır. Do ru bilgilerle beraber, uygunkavramlar altında yeni ürün geli time projeleri ortaya çıkar. Bilgileri do rukullanabilmek için bazı yöntemler kullanılır.Bu çalı ma sırasında, bu yöntemlerden bir olan, ?Grounded Theory? adlıteknik temel örneklerle incelenmek üzere seçilmi tir. Bu örneklerin yardımıyla,teknik net ve daha kesin bir biçimde açıklanmaya çalı ılmı tır. Farklı kavramlar ileyeni ürün geli tirme üzerine detaylanan bilgilerle bir çalı ma gerçekle tirilmeyeçalı ılmı tır. There is always a gap between analyzing the data and drawing the charts in relationwith these data. During the development of new products, there comments on data arehaving vital importance. The more data collected to be specified, the more success gained tolead to a breakthrough. By stating the correct data, the project of developing new productsunder appropriate concepts are accomplished. In order to apply the data correctly, thesedata are driven by some techniques.In this study, one of these techniques, Grounded Theory is chosen to be examinedaccording to basic examples. By the assistance of these examples, the theory is clarified. Inorder to be more precise, a case study is established and detailed with the data ofdeveloping a new product with a novel concept. 89

Thesis (Master)--Izmir Institute of Technology, Industrial Design, Izmir, 2006, Includes bibliographical references (leaves: 94-95), Text in English; Abstract: Turkish and English, xv, 96 leaves, The great experiences can be deliberate and are based upon principles that have been proven. This thesis study explored the most important of these principles before the practical study. After that, the study focused on making a practical study on the workspace domain in three main phases.In the data collecting phase, experience data was collected for a workspace domain by observing workspace activities. Used methods were photographing, informal interviews, field notes and ethnographic observation. In the data modeling phase, a data model were constructed. Pattern language was used as a base for re-modeling the experience data. The data model is simply a framework that allows the designer to document, collect, communicate and understand all design related information quickly and easily. During the design phase, this framework became the design guideline and was used as a roadmap for every single design idea.Framework also gives the opportunity of defining relations from patterns to patterns and from design ideas to patterns. This flexible opportunity lets the designer visualize experience scenarios with design ideas in a higher level of understanding. Framework has a special data encapsulation format which is inherited from pattern language. According to that format, short pattern names, short essence paragraphs and other sections makes easier to remember, communicate and connect the patterns with new ideas. At the end of the design phase, three different products which are actively related with the experience patterns were designed.

Thesis (Master)--Izmir Institute of Technology, Industrial Design, Izmir, 2006, Includes bibliographical references (leaves: 63-69), Text in English; Abstract:Turkish and English, x, 71 leaves, Today, a company's competitive advantage is directly related to its capacity to develop new products and global competitive pressure has motivated many companies to change to a more rapid form of product development with an emphasis on team and cross functional working. Concurrent Engineering (CE), or Concurrent Design, is a widely recognized approach to improving product introduction which attracts increasing attention of companies throughout the world. In the context of today.s manufacturing industry, design is essentially a social and collaborative process, thereby imposing cross-functional integration on companies. CE can be defined as a development philosophy that could improve design and produce better process quality via both integration and coordination. The CE approach enables synchronization of structural design and manufacturing processes, thus reduces product development time, and decreases costs by eliminating many of the trial-error steps. This research focuses on CE by using a case-study approach carried out in a Turkish company which has been selected as a representative sample of the companies involved in design-based manufacturing in Turkey. In this thesis, the traditional methods used by the company are extensively analysed and a Concurrent Engineering system for the optimum design and manufacturing of new products is proposed. The objective of this study is to provide further insight into the organizational aspect for success in Concurrent Engineering practices in design-based manufacturing.

Thesis (Master)--Izmir Institute of Technology, Industrial Design, Izmir, 2005, Includes bibliographical references (leaves: 111-115), Text in English; Abstract: Turkish and English, xi, 121 leaves, The main purpose of this study is to introduce and explain the terms .meme. and .memetics. with a brief description of the principles of natural selection and survival of the fittest rule in Biology. It also shows that memetic and genetic evolution are subjected to the same basic principles. With the help of memes, the study focuses on the idea that the principles of evolution of Industrial Product Design ideas work similar to the principles of natural selection in Biology and analyses the world of Industrial Product Design from a Darwinist point of view. Therefore, design ideas are presented as memes, mostly built on previous ones within the case study of typing including keyboards, keyboard layouts, and some functional keys. As a conclusion, the study suggests Biology and memetics to be put to practical use in Industrial Product Design world beside other sciences.

Endüstri ürünleri tasarımı, kendi disipliner bilgisini, araştırma ve endüstriyel bağlamda geliştirebilmek amacı ile, mühendisliğin de dahil olduğu pek çok disiplinin öngörü ve metotlarından faydalanır. Bu doğrultuda, diğer disiplinler arasında kendi çalışma alanı içerisindeki yerini güçlendirebilmek amacı ile, `tasarımcı yaklaşımlı`, bilme, düşünme ve hareket etme eylemlerine konsantre olmalıdır. Bu çalışmada, mühendislik disiplininin içerisindeki mühendislik öngörülerinin ve sezgisel olmayan tasarım metotlarının, endüstri ürünleri tasarımı alanında kullanılan sezgisel tasarım metotları içerisindeki yerini ortaya koyabilmek amacı ile; endüstri ürünleri tasarımı alanı ve mühendislik disiplini, kesişme noktaları bağlamında araştırılmıştır. Endüstri ürünleri tasarımına olan yakınlığı sebebiyle mühendislik disiplini tercih edilmiş; bu doğrultuda, endüstri ürünleri tasarımı alanının bazı mühendislik alanları ile birlikte, tasarım problemlerine ve araçlarına yaklaşımlarının karşılaştırılması gösterilmiştir. Ayrıca, mühendislikte kullanılan tasarım metotları ve bunların tasarım aktivitesi sürecindeki avantajları da konunun daha net bir şekilde açıklanabilmesi amacı ile belirlenmiştir. Bu çalışma, tasarım sistemleri alanının bir parçasıdır ve sonuçta, tasarım sürecine ve bilgisine yönelik akılcı yaklaşımların belirlenmesini amaçlanmaktadır. Sonuç olarak; mühendislik disiplininin ve endüstri ürünleri tasarımı alanının tasarım yaklaşımları ve öncelikleri, endüstriyel bir ürün olan bisiklet örneği üzerinde irdelenmiştir.Anahtar kelimeler: endüstri ürünleri tasarımı, tasarım kriterleri, tasarım mühendisliği, tasarım metotları, bisiklet Industrial product design, as a field of design discipline, borrows concepts and methods from other disciplines, one of which is engineering, in order to develop its own knowledge in research and industry contexts. In the means of strengthening its place among other disciplines, a concentration on 'designerly' ways of knowing, thinking and acting should be provided. Therefore, in this study, the intersection between industrial product design field and engineering discipline is searched for revealing the engineering concepts and non-intuitive design methods within intuitive design methods used in industrial product design. Engineering design field is stated, since its being close to industrial product design, and a comparison is made between industrial product design and some engineering fields through their approach to design problems and the tools they use. Engineering design methods are stated and their advantages in design activity are revealed. This study is a part of design systems area, with formal approaches to models of design processes and knowledge. Finally, a case study of bicycles is carried out in order to prove the design approaches and the priorities of engineering and industrial product design on a product.Keywords: industrial product design, design criteria, engineering design, design methods, bicycle 166