Search

In this study mechanical and thermal properties of epoxy resin reinforced withdifferent numbers of nanofiber layers which produced with electrospinning method wasinvestigated. Solution of 10 wt% of polyacrylonitrile (PAN) in N,N-dimethylformamide(DMF) was used for electrospinning. The diameters of the obtained nanofibers were in therange of 380-420 nm. The average thickness of the produced nanofiber layer was about200 ?m. The special molds were prepared to produce the laminated composite plates. Thetensile tests show that the using of nanofiber PAN layers increase the tensile force 34.54%and decrease the elongation 8.87% in comparison with neat epoxy. The fracture surfaces ofthe specimens were inspected by using optical and scanning electron microscopy (SEM).The thermal properties of the nanofiber layered composites were determined by thermogravimetric analysis (TGA) and differential scanning calorimetry (DSC) analysis. It wasobserved that the glass transition temperature increased parallel to this as the number ofPAN layers increased and rose up to 86?C, while the thermal stability did not show mucheffect of PAN layers., Bu çalışmada elektrospin metodu ile üretilmiş farklı sayılardaki nanofiber takviyelitabakalı epoksi kompozitlerin mekanik ve termal özellikleri araştırılmıştır. Elektrospinişlemi için ağırlıkça %10 oranında poliakrilonitril (PAN) ve N,N dimetilformamid (DMF)çözeltisi kullanılmıştır. Elde edilen nanofiber çapları 380-420 nm aralığındadır. Üretilennanofiber tabaka kalınlığı ortalama 200 ?m’dir. Tabakalı kompozit plakaları elde etmekiçin özel kalıplar hazırlanmıştır. Çekme deney sonuçları nanofiber tabaka kullanımınınçekme kuvvetini saf epoksiye oranla % 34.54 arttırdığı ancak uzamayı saf epoksiye oranla% 8.87 azalttığı belirlenmiştir. Numunelerin kırılma yüzeyleri optik ve taramalı elektronmikroskopu (SEM) ile incelenmiştir. Üretilen nanofiber tabakalı kompozitlerin termalözellikleri termal gravimetrik analiz (TGA) ve diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC)analizleri ile belirlenmiştir. Camsı geçiş sıcaklığının PAN tabaka sayısı arttıkça buna paralelolarak arttığı ve 86 C ye kadar çıktığı, termal kararlılıkta ise PAN tabakalarının etkisininçok fazla olmadığı görülmüştür.

Bu çalışmada, 25-85 g/m2 gramaj arasındaki mikrofiber hava filtrelerininüzerine nanofiber kaplanarak çok küçük partikülleri yakalama performanslarıincelenmiştir. Filtrelerin performans tayini için basınç kaybı ve partikül yakalamatestleri yapılmıştır. Basınç kaybı deneylerinde filtrelere 0.3, 0.8, 1.3 m/s hızlarındahava, partikül yakalama testleri için ise 0.3 m/s hızında ortalama 100 nm çapındaformda toksik olmayan CaCO3 nanopartiküllü hava kullanılmıştır. Küçük fiberçapına sahip, kesit alanı büyük, rijit ve mukavim spunbond mikrofiber filtrelerinnanofiber tabaka kaplamaya elverişli olduğu ve optimum filtreleme sağladığıbelirlenmiştir. Küçük çaplı nanofiberlerin ince tabaka, büyük çaplı nanofiberlerinkalın tabakalı kaplanması filtreleme performansını arttırmaktadır. Nanofibertabaka kaplama ağırlığının artmasıyla performansın yükseldiği ve kritik birdeğerden sonra filtrenin tıkanarak ömrünü tamamladığı tespit edilmiştir., In this study, catchingsmallparticlesperformance of nanofibercoating onmicrofiber air filters between 25-85 g/m2 were examined. Pressure drop andparticle capture tests were conducted for the determination of filter performance.For pressure loss air with the velocity of 0.3, 0.8, 1.3 m/s and for particle capturetests air with 100 nm average diameternon-toxic CaCO3 nanoparticulate at 0.3 m/sof were used. Microfiber filters with a small fiber diameter, largecross-sectionalarea, rigid and resistant spunbond were found to be suitable for coating nanofiberlayer and ensure sand optimum filtering. Thin coating of small scale nanofibres thefiltering performance where asthick-layer coating is found sutable for big scalenanofibers. With the increase of the nanofiber layer coating weight theperformance increases and after a critical value the filter comes the end of thelifetime beacuse of blokage.

Prognostic molecular markers identified in leukemia are becomingincreasingly important especially in risk stratification and to determine therapy. Inthis study, we investigate the role of ELK-1 transcription factor and its potentialtarget genes in four cell lines; Daudi, Jurkat, K-562 and HL-60. To evaluate ELK-1,MCPIP, MCL-1, BCL-10, CEBPB and SRF genes expression profiles we haveperformed a Real-time PCR analysis on Daudi, Jurkat, K-562 and HL-60 cell lines.ELK-1 over expression concomitant with SRF overexpression was detected only inDaudi cell line while only SRF overexpression was detected in jurkat cells.Expression of MCPIP, MCL-1, BCL-10 and CEBPB genes were decreased in all celllines. Protein levels or phosphorylation status of ELK-1, BCL-10, CEBPB, MCL-1,MCPIP and SRF, moreover, changes that may occur when ELK-1 continuousoverexpression is provided or completely silenced in these cell lines have not beenevaluated. These questions are suggestions for future investigations. Lösemide yeni moleküler belirteçlerin tanımlanması prognostik risk saptanması ve tedavinin belirlenmesinde gittikçe önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, ELK-1 transkripsiyon faktörü ve potansiyel hedef genlerinin rolü Daudi, Jurkat, K-562 ve HL-60 hücre hatlarında araştırılmıştır. ELK-1, MCPIP, MCL-1, BCL- 10, CEBPB ve SRF gen ekspresyon profillerini değerlendirmek için Daudi, Jurkat, K- 562 ve HL-60 hücre hatlarında Gerçek-Zamanlı PZR analizi yapılmıştır. Daudi hücre hattında ELK-1 aşırı ekspresyonuna eşlik eden SRF artışı ve Jurkat hücrelerinde ise sadece ELK-1 artışı saptanmıştır. MCPIP, MCL-1, BCL-10 ve CEBPB genlerinin ekspresyonunun tüm hücre hatlarında kontrol grubuna kıyasla daha düşük olduğu saptanmıştır. ELK-1, BCL-10, CEBPB, MCL-1, MCPIP ve SRF'nin protein seviyeleri veya fosforilasyon durumu, ayrıca ELK-1 sürekli aşırı ekspresyonu sağlandığında veya bu hücre hatlarında tamamen susturulduğunda meydana gelebilecek değişiklikler değerlendirilmemiştir. Bu sorular gelecekteki çalışmalar için önerilmektedir.

Giyim konforu; insanın anatomik, fiziksel ve/veya mekaniksel ve psikolojik olarak materyalle uyum içerisinde olması olarak tanımlanmaktadır. Giyen kişiye rahatlık sağlamasının yanı sıra aynı zamanda performans ve verimliliği üzerinde de etkisi bulunmaktadır. Giysiyi oluşturan her bir materyal, konforu etkileyen önemli bir parametredir. Giysinin işlevsel parçalarından birisi olan astarlık kumaşlar ise insan vücuduyla ilk temas eden yüzeylerdir. Yüzyılımızın ağır ve hızlı yaşam koşullarında, giyim sektöründe şıklığın ve gösterişin yerini konforun ve rahatlığın egemen olduğu giysilerin alması ile astarlar son derece önemli hale gelmiştir. İnsan vücudunun hareketleriyle birlikte sürtünme, gerilme gibi etkilere maruz kalan astarlar, konfor açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Bu çalışmada; özel günlerde giyilen çocuk giysilerinin astarlanmasında yaygın olarak kullanılan kumaşlar araştırılmıştır. Bu kumaşlardan temin edilerek çeşitli testlerle fiziksel özellikleri ve konfor özellikleri değerlendirilmiştir. Sonuç olarak en konforlu astarlık kumaş önerisinde bulunulmuştur, Clothing comfort is defined as anatomic, physical and/or mechanic and psychological harmony of man with material. Wearing does not only affect the comfort of man but also his performance and effectiveness, too. Each material forming clothing is an important factor affecting the comfort. Lining fabrics as one of the functional part of the clothing are the first surfaces contacting with the human body. Under the heavy and rapid living conditions of our century, lining fabrics become very important for the clothing with comfort and coziness are dominant over elegance and panache in textile sector. Lining fabrics exposed to friction and tension with body movement has great importance in terms of comfort. In this study the fabrics used widely for special occasions are investigated. Physical and comfort properties of lining fabrics were evaluated with various tests. In conclusion the most suitable lining fabric and its properties were determined

Bu çalışmada; tabaklama öncesi yarma veya tıraş işlemlerinin deri kalitesine etkileri araştırılmıştır. Araştırmada deriler, kireçlikten yarma ve pikleden tıraş yöntemleri ile krom, bitkisel ve wet-white tabaklanarak ayakkabı yüzlük işlenmiştir. Kullanılan tabaklama yöntemine göre derilerin fiziksel ve kimyasal özellikleri arasında anlamlı bir farkın olup olmadığı istatistiksel incelenmiştir. Sonuç olarak, incelenen kalite özelliklerinin tabaklama öncesi yarma veya tıraş işlemi yapılan derilerde geleneksel yönteme göre genellikle yüksek olduğu görülmüştür, In this study, the effects of splitting and shaving process before tanning on the quality of leather are investigated. Within this scope, leathers are processed as shoe upper by splitting after liming and shaving after pickling methods and then by tanning as chrome, vegetable and wet-white. It is statically examined whether there is a significant difference between the physical and chemical properties of the leathers according to the tanning method used in this study. As a result, the quality properties that are examined, have been found to be generally high on the leathers that are processed by splitting and shaving before tanning compared to traditional methods

In this study, silver doped hydroxyapatite (Ag-HA) prepared by the microwave method was applied to leather in the finishing composition and its antifungal effect was investigated. The surface morphology of treated leathers was observed using Scanning Electron Microscopy (SEM). The Ag content in leather samples was identified with inductively coupled plasma optical emission spectrometry (ICP-OES). The antifungal activities of the control leather and the 0% – 5% Ag doped hydroxyapatite treated leather samples on the test fungi Aspergillus niger TEM and Trichoderma viride TEM were evaluated according to ASTM D 4576-08:2008 Standard Test Method for Mold Growth Resistance of Wet-Blue Leather. According to the results of the study, the antifungal performances of the treated leather were increased by increasing the concentration of Ag in hydroxyapatite. Moreover, the leather treated with Ag doped hydroxyapatite containing 2% or more of silver showed strong antifungal activity and it was decided that Ag doped hydroxyapatite could be used as an antifungal agent on leathers, Bu çalışmada, mikrodalga yöntemi ile hazırlanan gümüş katkılı hidroksiapatit (Ag-HA) finisaj kompozisyonu içinde deriye uygulanmış ve antifungal etkisi araştırılmıştır. Muamele edilen derilerin yüzey morfolojisi Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) kullanılarak gözlenmiştir. Deri örneklerindeki Ag miktarı İndüktif Eşleşmiş Plazma Optik Emisyon Spektrometresi (ICP-OES) ile tespit edilmiştir. Kontrol deri ve %0 -%5 Ag katkılı hidroksiapatit ile işlenmiş deri örneklerinin Aspergillus niger TEM ve Trichoderma viride TEM mantarlarına karşı antifungal aktiviteleri ASTM D 4576-08:2008 "Wet-blue Derilerin Mantar Gelişimine Karşı Direnci Standart Test Yöntemi"ne göre değerlendirilmiştir. Çalışma sonuçlarına göre, muamele edilen derilerin antifungal performansları hidroksiapatit içindeki Ag konsantrasyonunun artması ile artmıştır. Ayrıca, %2 veya daha fazla Ag içeren gümüş katkılı hidroksiapatit ile muamele edilen deriler daha güçlü bir antifungal aktivite göstermiş ve Ag katkılı hidroksiapatitin deri üzerine bir antifungal madde olarak kullanılabilirliği düşünülmüştür

Music Information Retrieval (MIR) has become a popular research area in recent years. In this context, researchers have developed music information systems to find solutions for such major problems as automatic playlist creation, hit song detection, and music genre or mood classification. Meta-data information, lyrics, or melodic content of music are used as feature resource in previous works. However, lyrics do not often used in MIR systems and the number of works in this field is not enough especially for Turkish. In this paper, firstly, we have extended our previously created Turkish MIR (TMIR) dataset, which comprises of Turkish lyrics, by including the audio file of each song. Secondly, we have investigated the effect of using audio and textual features together or separately on automatic Music Genre Classification (MGC). We have extracted textual features from lyrics using different feature extraction models such as word2vec and traditional Bag of Words. We have conducted our experiments on Support Vector Machine (SVM) algorithm and analysed the impact of feature selection and different feature groups on MGC. We have considered lyrics based MGC as a text classification task and also investigated the effect of term weighting method. Experimental results show that textual features can also be effective as well as audio features for Turkish MGC, especially when a supervised term weighting method is employed. We have achieved the highest success rate as 99,12% by using both audio and textual features together. Müzik Bilgi Getirimi (MIR) son yıllarda popüler bir araştırma alanı olmuştur. Bu baglamda, araştırmacılar müzik türü, sevilen şarkıların tespiti ve otomatik çalma listesi oluşturma gibi önemli problemlere çözüm üretmek için müzik bilgi sistemleri geliştirmişlerdir. Önceki çalışmalarda üst-veri bilgisi, şarkı sözleri ya da müzigin melodik içerigi nitelik kaynagı olarak kullanılmıştır. Ancak, şarkı sözleri genellikle MIR sistemlerinde ? kullanılmamış ve özellikle Türkçe için bu alanda yapılan çalışma sayısı yetersiz kalmıştır. Bu çalışmada, ilk olarak, her bir şarkıya ait ses dosyası eklenerek daha önce oluşturdugu- ? muz Türkçe şarkı sözlerinden oluşan Türkçe MIR (TMIR) veri kümesi genişletilmiştir. ?Ikinci olarak, ses ve metinsel niteliklerin birlikte ve ayrı kullanıldıklarında Müzik Türü Sınıflandırması (MGC) üzerindeki etkisi incelenmiştir. Metinsel nitelikler word2vec ve kelime torbası gibi nitelik çıkarım modelleri ile şarkı sözlerinden çıkarılmıştır. Deneyler Destek Vektör Makinesi (SVM) algoritması ile gerçekleştirilmiş ve nitelik seçimi ile farklı nitelik gruplarının MGC üzerindeki etkisi incelenmiştir. şarkı sözü tabanlı MGC bir metin sınıflandırma işlemi olarak ele alınmış, ayrıca terim agırlıklandırma yönteminin etkisi incelenmiştir. Deneysel sonuçlar ses niteliklerinin yanı sıra özellikle denetimli bir agırlık- landırma yöntemi kullanıldıgında metinsel niteliklerin de MGC için etkili olabilecegini göstermiştir. Metinsel nitelikler ses nitelikleri ile birlikte kullanılarak en yüksek %99,12 oranında başarı elde edilmiştir.

The energy eigenvalues and the wave functions of an $\alpha$ particle in a Bohrium $270$ nucleus were calculated by solving Schr\"odinger equation for Generalized Symmetric Woods-Saxon potential. Using the energy spectrum by excluding and including the quasi-bound eigenvalues, entropy, internal energy, Helmholtz energy, and specific heat, as functions of reduced temperature were calculated. Stability and emission characteristics are interpreted in terms of the wave and thermodynamic functions. The kinetic energy of a decayed $\alpha$ particle was calculated using the quasi-bound states, which is found close to the experimental value., Comment: 11 pages, 6 figures, 2 Tables, SDUFBED 2017

Günümüzde hazır giyim sektöründe gittikçe artan rekabet koşulları, firmaları en uygun maliyette üretime zorlamaktadır. Maliyet kalemlerinde sağlanacak en küçük bir artışın bile önemi büyük olmaktadır. Konfeksiyon sektöründe en çok kullanılan yardımcı malzeme olan dikiş ipliği de, önemli bir gider kalemidir. Bu çalışma ile farklı kalınlıktaki dokuma kumaşlara ait tüketilen dikiş ipliği miktarlarının hesaplanması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda seçilen dokuma kumaşlar, iki farklı dikiş türünde (düz dikiş ve 3 iplik overlok dikiş) ve 3 farklı dikiş adımında (3, 4 ve 5 adım/cm) dikilerek, 10 cm uzunluğundaki dikim bölgesi incelenmiştir. Çalışmada, piyasada en yaygın olarak kullanılan numarada dikiş ipliği (150 dtex * 2 polyesterpolyester ilikli dikiş ipliği), dikiş türleri (düz dikiş ve 3 iplik overlok dikişi) ve kumaş cinsi (%100 pamuk dokuma kumaşlar) kullanılmıştır. Deneysel çalışmalardan elde edilen veriler istatistiksel olarak incelenmiş; tüketilen dikiş ipliği miktarının her dikiş türü için, kumaş kalınlığı ve dikiş adımı sayısı ile arasındaki ilişki bulunmuş ve regresyon denklemi oluşturulmuştur. Bu veriler ışığında dikim uzunluğu, kumaş kalınlığı ile dikiş adımı sayısı bilinen ve düz dikiş veya 3 iplik overlok dikiş türü kullanılan bir dikim bölgesi için tüketilen dikiş ipliği miktarını ve sipariş adedi bilinen bir ürün için gerekli bobin sayısını hesaplayabilen bir yazılım geliştirilmiştir., Nowadays, increasing competition in apparel industry forces the firms to produce with optimum costs. Even minimum increase in costs leads to important results. Sewing threads which is one of the most used auxiliary materials in apparel industry is also an important expense item. In this study it was aimed to calculate the amount of consumed sewing thread for the woven fabrics with different thicknesses. In accordance with this purpose, the chosen woven fabrics which are sewn with two different stitch types (lockstitch and three-thread overedge stitch) and 3 different stitch densities (3, 4 and 5 stitch/cm) has been researched for the sewing area of 10 cm in length. In this study the most commonly used sewing thread (150 dtex * 2 polyester-polyester core-spun thread), stitch types (lock stitch and three-thread overedge stitch) and fabric type (100% cotton woven fabrics) are used. Data taken from this study were investigated statistically for two stitch types and a relation is observed between the amount of consumed sewing threads with fabric thickness and stitch density. And a regression equation was developed with these parameters. In terms of these data, a software which uses the information of fabric thickness, sewing length, order quantity and the stitch density for lockstitch type or three-thread overedge stitch type in order to calculate the amount of consumed sewing thread and number of bobbins was developed.

Bu çalışmada, denim terbiyesinde uygulanan farklı yıkama işlemlerinin denim kumaşların çeşitli performans ve yüzey özelliklerine etkisi incelenmiştir. Bu amaçla, %100 pamuklu iplikten 1/1 bezayağı, 2/2 dimi ve 3/1 dimi konstrüksiyonlarında olmak üzere 3 farklı kumaş üretilmiş, bu kumaşlara rinse, enzim, taş ve taş + hipo olmak üzere 4 farklı yıkama işlemleri uygulanmıştır. Yıkanmış numunelerin boyut değişimi, kopma mukavemeti, yırtılma mukavemeti, eğilme dayanımı, yüzey özellikleri ve renk değerlendirmesi incelenerek istatistiksel olarak örgü yapısının ve yıkama işlemlerinin denim kumaş performans özelliklerine etkisi incelenmiştir. In this study, the effect of different washing processes on various performance and surface properties of denim fabrics were examined. For this purpose, 3 different types of fabrics (1/1 plain, 2/2 twill and 3/1 twill constructions) were produced from 100% cotton yarn, and 4 different types of washing processes (rinse, enzyme, stone and stone+bleach) were applied. The effect of woven structure and washing processes on denim fabrics performance properties like dimensional stability, breaking strength, tearing strength, bending rigidity, surface views examination and colorimetric evaluation were investigated statistically.

Süprem örgü kumaşlar yazlık giysi üretiminde yaygın olarak kullanılmakta ve bu tip kumaşlar için önemli sorunlardan biri yıkama sonrası boyut stabilitesidir. Bu çalışmada, iplik üretiminde düze tipi ve kumaş üretiminde sıklık değişiminin ham ve boyalı süprem kumaşlarda, boyutsal stabilite ve may dönmesi üzerindeki etkisi incelenmiştir. Süprem kumaşlar %100 pamuk, Ne 30/1 open-end rotor ipliğinden üretilmiştir. İplik üretiminde beş farklı seramik düze tipi kullanılmıştır. İplik ve ticari değer/kalite şartları gözetilerek 14-17 cm minimum ve maksimum değerler arasında süprem kumaş olarak örülmüştür. Sonuç olarak düze tipinin boyutsal stabilite ve may dönmesi üzerinde istatiksel açıdan önemli bir etkisinin bulunmadığı, ancak ilmek iplik uzunluğunun (sıklık değişiminin) istatiksel açıdan önemli etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Single jersey knitted fabrics are widely used in production of summer clothing and dimensional distortion caused by domestic laundery is an important issue for this type of fabrics. In this study, the effects of fabric density and nozzle type on structural properties, dimensional stability and spirality of single jersey knitted fabrics were investigated for both grey and dyed state. Fabrics were produced with 100% cotton, Ne 30/1 rotor spun yarn. Five different ceramic nozzle types were used in yarn production. The yarns were converted to single jersey knitted fabrics adjusting the yarn loop length between 14-17 cm on the machine as they were the minimun and maximum values limited by the yarn type, machine and commercially accepted conditions. The effect of nozzle type on dimensional stability and spirality is found statistically insignificant, whereas the effect of yarn loop length is significant.

Temiz üretim, üretimin ve ürünün çevreye olan etkisini en aza indirmek için önleyici bir stratejidir. Küresel deri sanayi, çevresel ve ekonomik kısıtlamaları aşmak için geçerli daha temiz deri işleme yöntemleri aramaktadır. Deri üretiminin sürdürülebilir/iği deri yapımı için alternatif bir sistemin geliştirilmesine bağlı olacaktır. Enzimatik prosesler geleneksel metotlara göre, hızlı, spesifik etkileri ve hammadde, enerji, tasarrufu sağlamaları nedeniyle son yıllarda sanayide geniş bir yelpazede uygulanmaktadır. Enzimatik prosesler deri sektörü için daha temiz bir teknolojilerdir. Enzimatik yöntemler, geleneksel yöntemlere göre daha çevre dostu yöntemlerdir. Bu makalede enzimlerin deri üretiminde uygulamaları kısaca özetlenmiştir., Cleaner production is preventive strategy to minimize the impact of production and product on the environment. The global leather industry is looking for viable cleaner leather processing methodology to overcome environmental and economic constraints. The sustainability of leather production would depend on the development of an alternative system for leather making. Enzymatic processes have been implemented in broad range of industries in recent decades because they are specific, fast in action and often save raw materials, energy, chemicals and/or water compared to conventional processes. Enzymatic processes are more clean technology for leather industry. Enzymatic methods are more environmentally friendly methods than conventional methods. In this paper enzyme applications for leather making are briefly outlined.

Sahip olduğu üretim, istihdam ve ihracat rakamlarıyla Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahip olan tekstil ve hazır giyim sanayi yeniden yapılanma sürecinden geçmektedir. İşletme yöneticileri ve/veya sahipleri bu süreç içerisinde doğru ve sağlıklı kararlar alabilmek ve başarılı stratejiler oluşturabilmek için farklı analiz teknikleri kullanmak zorundadırlar. Bu noktada işletmenin ve sektörün finansal yapısı hakkında bilgiler veren rasyo analizi önemli bir finansal analiz tekniği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu araştırmada sektörlerin önde gelen firmalarının işlem gördüğü Borsa İstanbul’daki tekstil ve hazır giyim işletmelerinin performanslarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Borsa İstanbul’da işlem gören 22 tekstil ve hazır giyim firmasının 2008-2012 yılları arasındaki performansları rasyo analizi tekniği kullanılarak incelenmiştir. Ayrıca firmaların artık gelirleri de hesaplanarak yorumlanmıştır. Araştırma kapsamında elde edilen rasyo verileri hem uluslararası kriterler hem de Türkiye dinamikleri dikkate alınarak yorumlanmıştır. Elde edilen sonuçlar tekstil ve hazır giyim sektörünün ekonomik durumunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir., Textile and clothing industry, which has a significant place in Turkish economy with its production, employment and export figures, is passing through a reconstruction process. Managers and/or owners of the enterprises must use different analysis techniques in order to be able to take accurate and clear decisions and strategize successfully in this process. At this point, ratio analysis, which gives information about the financial structure of the enterprises and the sector, is seen as a significant financial analysis technique. In this research it is aimed to evaluate the performances of textile and clothing enterprises in Borsa İstanbul where the leading enterprises of the sectors are traded. In accordance with this purpose, the performances of 22 textile and clothing enterprises between the years of 2008 and 2012 are evaluated with ratio analysis technique. Besides, residual incomes of the enterprises are calculated and interpreted. The ratio data obtained within the research scope are interpreted according to both international criteria and Turkey’s dynamics. The obtained results reveal the economical situation of textile and clothing sector obviously.

Giysi konforu, genel olarak çevre ile insan vücudu arasındaki fiziksel, fizyolojik ve psikolojik uyumu içeren memnuniyet durumu olarak tanımlanabilir. Isıl, vücut hareketi, estetik ve duyusal konfor olmak üzere dört temel grup altında incelenmektedir. Giysi konforunu etkileyen en önemli parametrelerden birisi çevre ile insan vücudu arasında ısıl dengeyi ve iyi tutum özelliklerine sağlayan kumaş yapısıdır. Giysilerin üretiminde kullanılan tekstil malzemesinin konstrüksiyonu, kullanılan lif tipi ve oranı, iplik yapısı ve uygulanan terbiye işlemleri giysilerin konfor özelliklerini etkilemektedir. Bu çalışma kapsamında, takım elbiselik kumaşlara uygulanan kalandırlama ve dinkleme işlemlerinin kumaşların ısıl konfor ve yüzey özelliklerine etkileri araştırılmıştır. Sonuçlar, kalandırlama işleminden sonra hava geçirgenliği, kalınlık ve ısıl direnç değerlerinin düştüğünü; ısıl soğurganlık değerinin arttırdığını; yüzey özelliklerinde istatistiksel açıdan önemli bir değişim olmadığını göstermiştir. Bunun yanı sıra, dinkleme işlemi hava geçirgenliği, kalınlık, ısıl direnç ve sürtünme katsayısı değerlerini arttırmış; ısıl soğurganlık değerlerini düşürmüştür., The term of clothing comfort can be defined as a pleasant state including physiological, psychological and physical harmony between a human body and its environment. It is commonly classified into four broad categories: thermal, body movement, aesthetic and sensorial (tactile) comfort. One of the important components that affecting clothing comfort is the fabric that provides thermal balance between body and environment and achieves good tactile properties. Clothing comfort properties of fabrics are affected by fabric structure, type and ratio of fiber, yarn structure and finishing treatments. Within this study, the effects of calendering and milling process on thermal comfort and surface properties of suit fabrics were investigated. The results indicate that air permeability, thickness and thermal resistance values were decreased, while thermal absorptivity values were increased after calendering process. However, calendering had no significant effect on surface properties. Besides, milling process increased air permeability, thickness, thermal resistance and surface friction coefficient values and decreased thermal absorptivity values.

Deri ürünlerinde serbest formaldehit ve altı değerlikli krom bileşiklerinin varlığı, formaldehitin endüstriyel kimyasalların üretim proseslerinde kullanılması ve deri endüstrisinde tabaklama maddesi olarak kullanılan krom (III)ün belirli koşullar altında krom (VI)ya okside olmasından kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada kromla tabaklanmış deriler retenaj işleminde 0,1, 0,5, 1, 2 ve %3 oranlarında tannik asit ile muamele edilerek, tannik asidin antioksidan etkisinin altı değerlikli krom ve serbest formaldehit oluşumu üzerine etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla retenaj işlemi sonrasında derilerin serbest formaldehit içerikleri ISO TS 17226 metoduna göre HPLC cihazı kullanılarak analiz edilmiştir. Deri örnekleri yüksek sıcaklık ve UV gibi hızlandırılmış yaşlandırma koşullarına maruz bırakılarak derilerde altı değerlikli krom oluşumu sağlanmıştır. Deri örneklerindeki krom (VI) miktarları TS EN ISO 17075 standardına göre belirlenmiştir. Mamul derilerin fiziksel özellikleri üzerine olan etkisi de incelenmiştir. Tannik asidin altı değerlikli krom ve formaldehit oluşumu üzerine engelleyici etkisi, %1 tannik asit konsantrasyonunun üzerindeki değerlerde gözlenmiştir. %3 tannik asit kullanımı ile krom (VI) değerleri 3 ppmin altında elde edilmiş ve ayakkabı için eko etiket kriterlerini sağlamıştır. Bunun yanında uygulanan tüm tannik asit konsantrasyonları formaldehit miktarını kısıtlanan limit değerlerinin altında elde edilmesini sağlamıştır. Tannik asidin artan konsantrasyonları mamul derilerin fiziksel özellikleri üzerine olumlu bir etki göstermiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar tannik asidin derideki krom (VI) ve serbest formaldehit oluşumu üzerine etkin bir antioksidan etkisinin olduğunu göstermektedir. The presence of formaldehyde and hexavalent chromium in leather products, results from the inclusion of formaldehyde in chemical manufacturing process of industrial chemicals, and the oxidation of Cr (III), which is used as tanning agent in leather tanning industry, to Cr (VI) under certain conditions. In this study, wet-blue sheep skins were treated with different concentrations of tannic acid such as 0.1, 0.5, 1, 2 and 3% at retanning process in order to investigate the antioxidant effect of tannic acid on chromium (VI) and free formaldehyde formation in leather. For this purpose following the retanning process, formaldehyde content of leathers were analyzed according to ISO TS 17226 method with HPLC device. Hexavalent chromium formation was forced by exposing leather samples to accelerated ageing conditions, such as high temperature and UV. The chromium (VI) content on leather samples were determined in accordance with TS EN ISO 17075 standard procedure. The physical properties of final leathers were also investigated. Inhibitory efficiency of tannic acid both on hexavalent chromium and formaldehyde was attained at concentrations above 1% tannic acid. The offer of 3% tannic acid fulfilled the Eco-label criteria for footwear and provided lower chromium (VI) values than 3 ppm. Besides, all four tested concentrations of tannic acid maintained the formaldehyde concentrations under restricted limits. The improvement effect on the physical characteristics of leathers was observed in direct proportion of increasing tannic acid concentrations. The results indicated that tannic acid has a remarkable antioxidant effect on chromium (VI) and free formaldehyde formation in leather.

Çalışmada; bitkisel sepi/enmiş derilerin boyanması proseslerinde boyama sonrası banyoda kalan asit ve metal kompleks boyarmaddelerin miktarlarının belirlenmesi ve krom ve bitkisel tıraş atıklarının adsorban olarak kullanılması ile söz konusu boyarmaddelerin uzaklaştırılması amaçlanmıştır. Sonuçlar; asit boyarmaddelerin 97--867mg/L'1, metal kompleks boyarmaddelerin 15-369mg/L'1 lik değişen miktar aralıklarında boyama sonrası banyoda kaldığı belirlenmiştir. Denemelerde batch adsorpsiyon tekniği kullanılmıştır. Süre, pH ve adsorban miktarı parametrelerinin boya adsorpsiyonu üzerine etkisi araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre; kromlu tıraş atıklarının daha olmakla birlikte, hem kromlu hem de bitkisel tıraş atıklarının asit ve metal kompleks boyarmaddelerin uzaklaştırılasında adsorban olarak kullanılabileceğini açıkça görülmüştür. Denemelerde tüm boyarmaddeler için adsorpsiyon izoterm/erinin Langmuir modeline uygun olduğu belirlenmiştir., Present study aimed an investigation of amounts of acid and metal complex dyes remaining in dyeing processes of vegetable tanned leathers and their removal by using chromium and vegetable shavings as adsorbents. The results indicated that 97-867 mgL" of acid dyes and 15- 369 mgL" of metal complex dyes remain at the end of dyeing processes of vegetable tanned Ieathers. Batch adsorption technique was used in adsorption experiments. The effects of time, pH and adsorbent amount parameters on dye adsorption were investigated. From the results it was clearly seen that both chromium and vegetable shavings could be used as adsorbents for acid and metal complex dyes, while chromium shavings performed better. The experimental data of adsorption isotherms of all dyes fit well to the Langmuir model.

Bu çalışmada, pamuk ve poliester ipliklerden üretilmiş dokuma kumaşlar üzerinde anilinin kimyasal polimerizasyonu ile oluşan polianilin ile pamuk ve poliester dokuma kumaşlar kaplanarak iletken kompozit kumaşlar üretilmiştir. Sıcaklık ve nem sabit tutulup, kullanılan anilin oranları değiştirilerek iletkenlik oranlarındaki değişimler gözlenmiştir. Ayrıca çözeltiye gümüş nitrat ilave edilerek iletkenliğe olan etkisi incelendi. İletken polimer ile kumaşı kaplamak için fulard makinesi kullanılmıştır. İletken polimer kaplı tekstil kompozitleri üretmek için farklı deneyler yapılmıştır. Bu deneylerde monomer olarak anilin, oksidant olarak (NH4)2S2O8, yüzey aktif madde olarak Kieralon ED-B, asit olarak ise HCl kullanılmıştır. Ayrıca iletkenliği arttırmak için anilin çözeltisine AgNO3 eklenmiştir. Bütün proseslerin sonunda; Üretilen kompozit kumaşların elekriksel özellikleri ölçülmüştür ve SEM görüntüleri incelenerek polianilinin kumaş yüzeyine ne kadar tutunduğu ve dağılımı gözlenmiştir. In this study, conductive cotton and polyester composite fabrics were produced by chemical polimerization of aniline on fabrics. Variation of rates of conductivities were examined at the different rates of aniline and stable temperature, humidity. Fulard Machine was used for coating fabrics with conductive polymers. Four tests were tried using four different concentrations of aniline in production of composite fabrics coated conductive polymers. In these tests, aniline as monomer, (NH4)2S2O8 as oxidant, Kieralon ED-B as surfactant, HCl as acid were used. Also AgNO3 was added in aniline solution for increasing conductivity. Finally, electrical properties of produced composite fabrics were measured and images of SEM of them were examined to observe polyaniline ratio of holded onto fabrics and the polyaniline distribution of the fabric surfaces.

Bu çalışmanın amacı, Hesaplamali Akışkanlar Dinamiği (HAD) sistemlerinin bugünkü yeteneklerine gore, suprem kumaş hava geçirgenliği simülasyonu için yeni bir yaklaşım geliştirmektir. Örme kumaşların kalınlık boyunca geçirgenliğinin 3 boyutlu simülasyonu FLUENT® yazılım paketi kullanılarak gerçekleştirilmiş, nümerik sonuçlar deneysel veriler temelinde doğrulanmıştır. Çalışma sonunda, deneysel sonuçların nümerik HAD sonuçları ile büyük ölçüde uyumlu olduğu bulunmuştur. The aim of current study is to develop a novel approach for simulation of the single jersey fabrics’ air permeability based on the present abilities of Computational Fluid Dynamics (CFD) systems. 3D simulation of the through-thickness permeability of knitted fabrics was performed by using FLUENT® software package. The numerical results were verified on the basis of experimental data. At the end of study, it is found that experimental results are highly compatible with the numerical CFD results.

Doğal lifler uzun yıllardan bu yana güçlendirici malzeme olarak kullanılmaktadır. Doğal lifler düşük maliyette olması, yüksek fiziksel ve mekanik dirence sahip olması gibi birçok avantajından dolayı plastiklerle çeşitli oranlarda karıştırılarak plastik-kompozit malzemeler üretilmektedir. Plastik kompozitlerde kullanılan doğal lifler arasında tarımsal atıklar (buğday sapı, pirinç sapı, kenevir lifi, çeşitli kuru meyve kabukları vb.) da yer almaktadır. Bu çalışmada polipropilen (PP) ve atık fındık kabuklarından elde edilen unlar farklı oranlar kullanılarak polimer kompozit üretilmiştir. Ekstrüzyon ve pres kalıplama yöntemleriyle üretilen kompozitlerin; çekme, eğilme, darbe direnci, kalınlığına şişme ve su alma değerleri incelenmiştir. En iyi sonucun %30 oranında fındık kabuğu unu kullanılan kompozitlerde elde edildiği belirlenmiştir. Bununla birlikte üretilen kompozitlerin eğilme direnci ve elastikiyet modülü değerlerine bakıldığında ASTM D6662 standardındaki değerleri sağladığı görülmüştür. Elde edilen veriler ile ülkemizde büyük bir kısmı atıl halde olan fındık kabukları, polimer kompozit üretiminde değerlendirilebilmesine olanak sağlamaktadır. Bu sayede fındık kabuğunun farklı alanlarda kullanılarak üreticilere yeni bir gelir kaynağı oluşturulması hedeflenmiştir. Natural fibers have been commonly utilized to reinforced materials for many years. Recently due to advantages of natural fibers such as low cost, high physical and mechanical resistance are produced plastic-composite materials by mixing various proportions. In addition, plastic composites are used natural fibers include agricultural wastes (wheat straw, rice straw, hemp fiber, shells of various dry fruits, etc.). In this study, polymer composites were manufactured using waste nutshell flour as filler and polypropylene (PP) as polymer matrix. The nutshell-PP composites were manufactured via extrusion and compression methods. The final product tested to determine their tensile, flexural, impact strength properties as well as some physical features such as thickness swelling and water absorptions. The best Fındık Kabuklarının Polipropilen Esaslı Polimer Kompozit Üretiminde Değerlendirilmesi results were obtained composites containing 30% nutshell flour. In addition, composites which were produced nutshell provided the values of ASTM D6662 standard. The data collected in our country which waste a large portion of nutshell allows for the evaluation of the production polymer composites. The incorporation of nutshell flour feasible to produce plastic composites when appropriate formulations were used. As a result hazelnut shell which was considered agricultural waste can be utilized in polymer composite production.

Bu çalışmada, Pseudevernia furfuracea (L.) Zopf’ın aseton ve kloroform ekstraktları ile muamele edilmiş ham deri ve krom tabaklanmış deri numunelerinin antimikrobiyal aktivitesi disk difüzyon yöntemiyle, Bacillus subtilis (ATTC 6633), Bacillus cereus (CCM 99), Staphylococcus aureus (ATCC 6538-P), Escherichia coli (ATCC 11228), Enterococcus faecalis (ATCC 29212), Klebsiella pneumoniae (CCM 2318), Pseudomonas aeruginosa (ATCC 27853), Aspergillus niger, Aspergillus fumigatus, Aspergillus candidus, Aspergillus flavus, Penicillium jensenii, Geotrichum candidum ve Candida albicans’a karşı test edilmiştir. Çalışma sonucunda, Pseudevernia furfuracea (L.) Zopf’un aseton ve kloroform ekstraktlarının antimikrobiyal aktivitesi, ham deri ve krom ile tabaklanmış derilerde gözlenmiştir. Her iki ekstraktın inhibisyon zonları ham derilerde, test edilen bakteri ve funguslar için 11.0 mm ile 31.0 mm arasında, kromlu derilerde ise 11.2 mm ile 29.0 mm arasında değiştiği bulunmuştur., In the present study, antimicrobial activity of raw skin and chrome-tanned leather samples treated with acetone and chloroform extracts of Pseudevernia furfuracea (L.) Zopf were tested against Bacillus subtilis (ATTC 6633), Bacillus cereus (CCM 99), Staphylococcus aureus (ATCC 6538-P), Escherichia coli (ATCC 11228), Enterococcus faecalis (ATCC 29212), Klebsiella pneumoniae (CCM 2318), Pseudomonas aeruginosa (ATCC 27853), Aspergillus niger, Aspergillus fumigatus, Aspergillus candidus, Aspergillus flavus, Penicillium jensenii, Geotrichum candidum and Candida albicans by the disc diffusion method. The study showed that acetone and chloroform extracts of Pseudevernia furfuracea (L.) Zopf had antimicrobial activity on raw skin and chrome-tanned leather. The inhibition zones of both extracts for the bacteria and fungi tested were found to vary between 11.0 mm to 31.0 mm in raw skins, but between 11.2 mm and 29.0 mm in chrome-tanned leathers.

Elektrospin yöntemi, birkaç mikrometreden 100 nanometrenin altlarına kadar farklı çaplarda lif üretimi sağlayan bir metottur. Bu çalışmada ortam sıcaklığı ve bağıl nemin, elektrospin yöntemiyle üretilen polieterimid (PEI) liflerinin morfolojisi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Çözücü olarak 1-metil 2-pirolidon (NMP) kullanılmıştır. Elektrospin yöntemiyle üretilen PEI liflerinin yüzey morfolojileri ve çapları Alan Emisyonlu Taramalı Elektron Mikroskobu (FESEM) ile analiz edilmiştir. Elde edilen deneysel sonuçlara göre tüm sıcaklık değerleri için bağıl nemin artmasıyla ortalama PEI lif çapları artmaktadır. Ortam sıcaklığının artmasıyla ortalama PEI lif çaplarının azaldığı görülmüştür. Liflerin yüzey pürüzlülükleri, bağıl nemin artmasıyla artmıştır. Elde edilen tüm PEI liflerinin kesit şekillerinin dairesel olduğu gözlemlenmiştir. Electrospinning is a method that produces fibers with diameters ranging from a few micrometers down to under hundred nanometers. In this study, the influence of temperature and relative humidity on the morphology of electrospun polyetherimide (PEI) fibers is investigated. 1-methyl-2-pyrrolidinone (NMP) is used as a solvent. Surface morphologies and diameters of electrospun PEI fibers are examined by Field-Emission Scanning Electron Microscopy (FESEM). The experimental results show that average diameter of electrospun PEI fibers increases with increasing relative humidity at all ambient temperatures. As the temperature increase, average diameter of electrospun PEI fibers decreases. Surface roughness of the fibers increases with increasing of RH. The whole of the electrospun PEI fibers obtained are circular shaped.

Bu makalede bitkisel kaynaklı bir biyosürfektan olan Quillaja saponini ekstraktlarının alternatif, düşük maliyetli ve doğal sürfektan olarak koyun derilerinin yağ giderme işleminde kullanımı incelenmiştir. Pikle koyun derileri farklı oranlarda sapogenin içeren üç ticari Quillaja saponaria ürünüyle Q1 (Sigma, 26%), Q2 (AppliChem, 12%) ve Q3 (Carl Roth, 10%) işlenmiştir. Saponin kullanımına dayalı biyo-yağ giderme işleminin etkisi atık banyoların kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ), derilerin rengi ve taramalı elektron mikroskobuyla derilerin kesiti incelenerek belirlenmiştir. Q1, Q2 ve Q3ün %3.75 sapogenin konsantrasyonuyla gerçekleştirilen yağ giderme işlemlerinde sırasıyla %82, %79 ve %78e varan oranlarda yağ giderme etkinlikleri elde edilmiştir. Q1 saponini % 3.125 oranında kullanıldığında yağ giderme atık sularının KOİ değerleri %70 oranında azaltılmıştır. Sonuçlar biyosürfektanlar ile yağ gidermesi yapılmış derilerin düzgün boya dağılımı ve fiziksel yapı açısından geleneksel yöntemle işlenen derilere benzer özelliklere sahip olduğunu ve bu çalışmada geliştirilen, saponin kullanımına dayalı yağ giderme işleminin deri endüstrisi için uygulanabilir, gelecek vaat eden ve ekolojik bir alternatif olabileceğini göstermektedir. This paper describes the application of extracts of Quillaja bark saponin, a plant derived biosurfactant, as alternative low cost natural surfactants for the degreasing of sheep skins. Pickled sheep skins were treated using three commercial products of Quillaja saponaria saponins with different degrees of sapogenin content: Q1 (Sigma, 26%), Q2 (AppliChem, 12%) and Q3 (Carl Roth, 10%). The effect of saponin based biodegreasing was investigated in terms of chemical oxygen demand (COD) of residual floats, quantification of colour and scanning electron microscopic visualization of the biodegreased leathers. Degreasing efficiency levels up to 82%, 79% and 78% was attained with 3.75% sapogenin content of Q1, Q2 and Q3 respectively. COD values for degreasing effluents were reduced by 70%, with 3.125% offer of Q1 saponin. The results indicate that the properties of biodegreased leathers are comparable with those of conventionally processed leathers with respect to dye levelness and physical texture. This novel saponin based degreasing process can be a viable and promising ecological degreasing option for leather industry.

Yalın üretim, sistemdeki israfları ortadan kaldırmak ve sürekli olarak sistem etkinliğini artırmak temeline dayanmaktadır. Yalın düşüncenin başlangıç noktası olan değer; müşterinin parasını ödemeye hazır olduğu, ihtiyaçlarını belirli zaman diliminde, belirli fiyattan karşılayan, belirli özelliklere sahip belirli bir ürün ve/veya hizmet yaratılmasıdır. Değer akışı haritalandırma yalın üretimin önemli araçlarından birisidir. Bir kağıt kalem tekniği olarak ifade edilen değer akışı haritalandırma, ürünün geçtiği akışlar boyunca oluşan malzeme ve bilgi akışının görülmesine ve anlaşılmasına yardımcı olur. Bu çalışmada, denim pantolon üretimi yapan bir konfeksiyon firmasında değer akışı haritalandırma çalışması uygulanmıştır. Öncelikle mevcut durum ortaya konulmuş, sonrasında yalın teknik ve metotlar uygulanarak gelecek durum haritası oluşturulmuştur. Önerilen gelişmeler ve beklenen faydalar çalışmanın sonuçları olarak sunulmuştur., Lean production focuses on eliminating waste and increasing the effiency of system continuously. Value, the starting point of lean production, is a property of a product or service that customer is willing to pay and it provides the needs of customer at a specific time and price. Value stream mapping is one of the important tools of lean production. It is a pencil and paper tool that helps to see and understand the flow of material and information as a product makes its waythrough the value stream. In this paper, a value stream mapping study was carried out in a apparel company which produces jeans. First, the current state was introduced. Then by using lean techniques and methods future state map was created. The results of this study, outlining improvements and expected benefits, were proposed.

Bu çalışmada, boya terbiye işletmelerinde Zaman Serileri Modelleri kullanılarak en uygun talep tahmin modeli araştırılmıştır. Bunlar; Basit Üstel Düzeltme Yöntemi, Trend Düzeltmeli Üstel Yöntem ve Winter’s modelleridir. Seçilmiş bir tekstil işletmesinden alınan gerçek veriler üzerinde çalışılmıştır. Çalışma sonucunda Boya-Terbiye işletmelerinin talep Tahmininde ağırlıklı olarak talebin mevsimsel değiştiği ancak bazı ürün grupları için Trend yaklaşımlı talep tahminin de geçerli olabileceği görülmüştür. Basit Üstel Düzeltme Yöntemin ise uygun bir talep tahmin yöntemi olmadığı ortaya konulmuştur. In this study, the most suitable demand forecasting system is sought by Time Series Models in textile dyeing-finishing mills. This includes Basic Exponential Smoothing Method, Trend Corrected Exponential Smoothing Method and Winter’s Models. The study was performed on real data obtained from a chosen textile mill. And, demand was concluded to change mainly with season in Demand forecasting activities of Dyeing-Finishing Mills, but trend corrected demand forecasting method could also be valid for some product groups. Basic Exponential Smoothing method was concluded an unsuitable demand forecasting method.

r-PET lifleri, PET şişe atıklarından geri dönüştürülerek elde edilen liflerdir. r-PET lifleri, enerji ve hammadde maliyetlerinde getirdiği büyük avantajın yanı sıra daha az oluşum enerjisi ve karbon salınımıyla çevre dostu bir lif olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada r-PET lif ve karışımlarından elde edilen ipliklerin özellikleri kıyaslamalı olarak incelenerek tekstil endüstrisinde kullanılabilirliği araştırılmıştır. Farklı karışım oranlarındaki 9 farklı ipliğin kopma mukavemeti ve kopma uzaması, ince-kalın yer ve neps sayısı, düzgünsüzlük ve tüylülük değerleri ölçülerek istatistikî olarak değerlendirilmiştir. r-PET fibers are basically derived from recycling PET bottle wastes. These fibers can be accepted as eco-friendly because of their advantages and contributions to the reduction of energy and raw material costs. In this study, properties of the yarns produced by r-PET fibers and their blends and their availability for textile industry were comparatively investigated. Tensile strength, elongation, evenness, hairiness properties and IPI fault values of yarns spun using 9 different blend ratios were measured and their results were statistically evaluated.

Tekstil tedarik zincirinde ürün geliştirme, dinamik ve sürekli bir aktivite haline gelmiştir. Bu yüzden bu aşamada alınan kararları geliştirmek, riski en aza indirmek, kazancı artırmak için son derece önemlidir. Yeni bir hazır giyim ürünü geliştirmek, çok fazla zaman ve kaynak tüketen bir çalışmadır. Kaliteden ödün vermeden üretimde yapılacak her türlü tasarruf maliyetleri olumlu yönde etkileyeceğinden, gerek kullanılan her türlü malzeme ve sistemde gerekse üretim zamanında tasarrufa gidilmesi temel amaç olmalıdır. Bu çalışmada model olarak erkek gömleği kullanılmış, kalıp üzerinde en yönünde, boy yönünde, hem en hem boy yönünde değişimler yapılarak üretimde kullanılan kumaş enlerinin kumaş gideri üzerinde nasıl bir etki oluşturduğu belirlenmiştir., Product development in the textile supply chain become a dynamic and continous activity. Therefore, to improve decisions at this phase is extremely important to reduce the risk and increase the gain. To develope a new apparel product is a study to consume much more time and resource. Because the savings in production without compromising on quality will positievly influence costs, using of all kinds of material, system, and manufacturing time should be the main purpose. In this study, men’s shirt is used, it is determined how the fabric widths affect on the fabric cost in production by examing the width oriented, length oriented, and both of width and length oriented changes on pattern.

Denim, çözgüsü genellikle indigo boyalı dimi kumaştır. Rahatlığı, günümüzün estetik ve moda anlayışına uygun farklılıklar kazandırılabilmesi nedeniyle son zamanlarda çok popular olmuştur. Denim ürüne estetik ve farklı görünümler, çeşitli zararlı kimyasalların kullanıldığı yıkama teknikleriyle kazandırılmaktadır. Günümüzde çevre kirliliği ile ilgili endişeler nedeniyle, enzimler konvansiyonel tekstil terbiye proseslerinde kullanılan kimyasallara alternatif olmuştur. Tekstil terbiye işlemlerinde kullanılan enzimler arasında lakkaz, yeni ve kullanımı sınırlı olan bir enzimdir. Bu çalışmada, lakkazın denim yıkamada kullanım olanakları araştırılmıştır. Yapılan denemeler sonucunda; enzimle işlem süresinin denim giysinin daha yüksek L* değerleri için önemli bir etkisi olduğu görülmüştür. Fakat artan işlem süresiyle belirgin şekilde geri boyama sorunu ortaya çıkmıştır. pH ve enzim konsantrasyonunun etkisinin sınırlı olduğu belirlenmiştir., Denim is a twill fabric in which only the warp yarn is dyed with indigo dye. Denim fabrics are very popular in this century because they have high stability form and ensure different opportunities for novel esthetic and fashional effects and very comfortable. This can be ensured with different washing techniques generally consisting hazardous chemicals. Today because of environmental aspects and conscious, enzymes became an alternative to conventional processes in textile finishing. Among the enzymes used in textile treatment processes laccases are relatively new and usability is limited. In this study, it was aimed to investigate the use of laccase in denim washing. It was observed that especially enzymatic treatment duration has of great importance for the higher L* values of the denim garments. But with the increase in duration the back-staining was come out evidently. pH and Enzyme concentration has also effects on the obtained results but they were limited

İşletmelerin faaliyet gösterdikleri piyasalarda başarılı olabilmeleri rekabet güçlerine bağlıdır. İşletmelerin rekabetçilikleri ise ürünlerinin nitelikleri kadar, ürünlerin ve ürün markalarının müşteri üzerinde yarattığı etkiye de bağlı bulunmaktadır. Markanın tüketicinin gözünde yaratacağı olumlu etki bir yandan müşteri sadakati yaratırken diğer yandan da marka biliniliği ve kimliği üzerinde de önemli etkilere sahip olmaktadır. Güçlü bir marka yaratma ise, doğru ve etkin bir marka kimliği tasarımı ve yürütülmesi ile ilgilidir. Özellikle de bir markanın kalıcılığını sağlamak için kolay ve çabuk hatırlanabilir bir görsel kimliğe ihtiyaç duyulur, bu görsel kimlik algıyı ve markanın müşterisiyle olan ilişkisini belirler. Bu çalışma kapsamında belirlenen beş firma görsel öğeler ve müşterilerine vermek istedikleri mesajı iletme biçimlerine göre incelenerek, karşılaştırılmıştır. Tüketici bakış açısını yansıtmak amacıyla ise İzmir ilinde ve 341 kişi ile gerçekleştirilen bir anket çalışması yapılmıştır., Success factor of companies depends on their competition power in the market. Competitiveness of companies is based on impressing customers via products and brands as well as the properties of their products. Positive image in the eyes of customers, on the one hand, generates customer loyalty and on the other hand has a significant influence on brand recognition and identity. Creating a strong brand is possible by designing an effective brand identity and performing it. In order to ensure permanence of a brand, a visual identity which recalls the brand is needed. This identity defines perception of customers and the relationship between that brand and its customers. Five companies are determined and compared within this research according to their visual elements and ways used to convey their message to consumers. Moreover, a survey is conducted with 341 people in the city of Izmir to reflect the perceptions of consumers.

Bu araştırmanın amacı vücut değişimlerine bağlı olarak doğru bir hamile üst giysi temel kalıp formu oluşturmaktır. Araştırmanın materyalini, Adana ilinde yaşayan ve 2009 yılında ilde doğum yapmış olan 37.249 kadın oluşturmaktadır. Örneklem, evrenden kademeli yöntem ile seçilen ve Adana Kadın Doğum Hastanesi’nden destek alan 106 hamile kadındır. Veriler, pilot çalışma ile denenerek geliştirilen “ölçü formu” ile elde edilmiştir. Araştırmada üst giysi temel beden kalıbı için gerekli olan hamile vücut ölçülerinin aritmetik ortalamaları, yüzdelik dilimleri bulunmuştur. 5. ve 95. yüzdelik değerleri arasındaki farklar: Bütün boy ölçüsünde 10 cm, ön ortası yaka ucu ile kalça düşüklüğü arası ölçüsünde 10,7 cm, göğüs çevresi ölçüsünde 15,6 cm, karın çevresi ölçüsünde 21,6 cm, kalça çevresi ölçüsünde 21,6 cm’dir. Bu fark elde edilen en yüksek değerdir. Karın çevresi ölçüsü son trimester dönemi içerisinde çok fazla değişime uğramaktadır. Araştırma sonucunda, giysilerdeki boyutsal problemleri tolere edeceği düşünülen bir ölçü alma formu hazırlanmıştır. Bu form ile elde edilen ölçülere dayalı örnek bir drop sistemi ve bu sisteme göre hamileler için temel üst giysi kalıbı hazırlanmıştır. The aim of this research is to create a correct basic pattern form for an ovegarment depending on changes in their bodies. The material of the research is composed of 37,249 women who live in Adana and who bore a baby in the province in 2009. The sample is composed of 106 pregnant women who were elected from the universe using gradual method and who received support from Adana Maternity Hospital. The data was acquired through “measurement form” and developed through trial with pilot study. The arithmetic means and the percentiles of pregnant body measurements necessary for ovegarment basic body pattern were found in the research. The measurement of the abdominal circumference is faced with many changes within the last trimester period. At the end of the research, a measurement form supposed to tolerate the dimensional problems in the garments. A case of the drop system and basic pattern of over-garment for pregnant women was designed according to the system with measurements obtained by the form.

Ham deri koruma işleminde kullanılan tuz (NaCl) gerçekte birçok mikroorganizma için ideal yaşam alanı oluşturabilir. Bu mikroorganizmalardan birçoğu prokaryotik olup arkealar ve bakteriler alemlerinde yer alabildikleri gibi ökaryotik olanları da mevcuttur. Bu makalede tuzda gelişen ve günümüzde bilinen bazı arkeaların ve bakterilerin gram reaksiyon, pigmentasyon, gelişim gösterdiği optimum NaCl oranı, optimum üreme sıcaklığı, morfoloji ve doğal yaşam alanları (habitat) gibi özelliklerine göre gruplandırılması yapılmıştır., The salt (NaCl) which is used during leather conservation is, in fact, suitable medium for many microorganisms growth. These microorganisms are generally procaryotics and belong to bacteria and archea family but some of them are eucaryotic. In this paper some halophilic bacteria and archea' classifications were made depending on the nature of gram reaction, optimum growth media with NaCl, optimum growth temperature, morphology and habitat etc.

Elektromanyetik dalgaların hem hassas elektronik cihazlara hem de insane sağlığına olumsuz etkilerinin olduğu bilinmektedir. Elektromanyetik dalgalarin olumsuz etkilerinin önlenebilmesi elektromanyetik ekranlama ile mümkün olabilmektedir. Elektromanyetik ekranlama, elektromanyetik radyasyonun iletiminin bir malzeme tarafından engellenmesi olarak tanımlanabilir. Bu çalışmada, bakır özlü (Cu/Co) ipliklerle elektromanyetik koruyucu tekstil malzemelerinin üretilebilme olanakları araştırılmış ve bu ipliklerle üretilen dokuma kumaşların elektromanyetik ekranlama karakteristikleri incelenmiştir. Iplik numarası, öz inceliği, atkı sıklığı ve dalga frekansının dokuma kumaşların elektromanyetik koruyuculuğuna etkileri araştırılmıştır. Çalışma sonuçları, hem iplik ve kumaş parametreleri hem de dalga frekansının dokuma kumaşların elektromanyetik ekranlama etkinliğine önemli etkileri olduğunu göstermiştir. Bu çalışmada üretilen dokuma kumaşlarla 44,4 dB seviyesine kadar ekranlama etkinliği elde edilmiştir., Electromagnetic waves are known to have harmful effects for both sensitive electronic equipment and also for human health. These harmful effects can be in minor as well as major sizes, which can also cause serious economical losses. To prevent the negative effects of electromagnetic waves, shielding is necessary. Electromagnetic shielding can be described as prevention of electromagnetic radiation transmission by a material. In this paper, possibilities for producing textile materials with copper core yarns for the purpose of electromagnetic shielding were investigated and shielding characteristics of woven fabrics produced with (Cu/Co) yarns were studied. The effects of yarn count, fineness of the core filament, weft density and wave frequency on the electromagnetic shielding effectiveness of woven fabrics were investigated. The results have shown that yarn and fabric parameters as well as the wave frequency have significant effects on the shielding effectiveness of conductive woven fabrics. Up to 44,4 dB shielding effectiveness was obtained with the woven fabrics investigated in this research.

Her geçen gün malzeme teknolojileri ve lif kompozitlerindeki gelişmeler yapıya yeni malzemeler kazandırmakta, mimaride çağdaş strüktürlerin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Mimaride kullanılan tekstil malzeme, kazandırılan teknik özellikleriyle yapıda çeşitli amaçlara hizmet ederken, özellikle hafifliği yönüyle mimaride geniş boşlukların kapatılmasına olanak sağlamaktadır. Tekstil mimarisi olarak adlandırılan örtüler, dış hava koşullarına dayanıklılık kazandırılması amacıyla kaplanmaktadır. Son dönemlerde tekstil yüzeyleri için geliştirilen çeşitli kaplamalar bu malzemeyi daha dayanıklı yapmakta, dokunmuş veya dokunmamamış tekstiller bu pazarda çeşitlenerek artmaktadır. Bu araştırmada mimaride kullanılan diğer tekstil malzemelere göre daha hafif olan mikrolif tekstil malzemesi seçilerek, boyama işlemi sırasında üzerine değişik konsantrasyonlarda UV absorban madde uygulanmış, bu maddelerin dış hava koşullarına maruz bırakılan tekstil malzeme üzerindeki renk ve çekme dayanıma etkileri araştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda renklendirilmiş mikrolif tekstil malzeme üzerindeki UV absorban maddelerin farklı oranları arasından özellikle %3 konsantrasyondaki UV absorban madde miktarının malzemenin renk ve çekme dayanımını olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Continual growth and developments in material technology and fiber composites provide structures with new materials; contribute to the development of new and modern structures in architectural designs. Textile material used in architecture while serving various purposes, with these new technical features added, allows for the closing of huge spaces in architecture, particularly due to its lightness. Coverings that are used in construction systems are called architectural textiles. Surfaces are coated for resistance to weather conditions. Different textile coatings have improved for textile surfaces in recent years, making the material more durable. Woven and unwoven textiles have become more popular in an increasingly diverse market. In this study microfiber that is used in architecture, which is lighter than other textile materials, chosen as the textile material and is applied to the UV absorbent in different concentrations during the dying process. The effect of UV absorbant materials on the tensile strength and the color of the textile materials, which are exposed to a variety of different weather conditions were investigated. At the results of the study, it was detected that the UV absorbent on the colored microfiber textile material has positive effects on the color and tensile strength especially in the UV absorbent amount in the 3 % concentration among different ratios.

Gittikçe önemi artan keten lifleri yüksek mukavemet, doğal parlaklık gibi bazı önemli avantajlara sahiptir. Ayrıca keten lifleri konfor açısından da tercih edilmektedir. Bu çalışmada ring ve open-end sistemlerinde eğrilmiş keten/pamuk karışımlı ipliklerde farklı karışım oranlarının ve bazı üretim parametrelerinin iplik özelliklerine etkisi incelenmiştir. Karışım oranı, iplik numarası, büküm katsayısı ve eğirme sistemlerinin etkisi SPSS istatistik programı ile değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, çalışma karışımdaki keten oranının artmasıyla iplik özelliklerinin olumsuz yönde etkilendiğini ve sonuçlar arasındaki farkın önemli olduğunu göstermiştir (p0,05). Flax fibers have some significant advantages such as high tenacity and natural brightness. In addition, flax fibers are preferred in terms of comfort. In this study, effects of different blending ratio and some production parameters on ring and open-end spun flax/cotton blended yarns were investigated. The effects of blend ratio, yarn count, twist multiplier and spinning system were analyzed with SPSS programme. Consequently, our study demonstrated that physical yarn properties were effected negatively with increasing ratio of flax fiber and the effects were found statistically significant (p

Mamul deri üretiminde tüm deri işlem basamakları önemli rol oynar. Giysilik deri için yumuşaklık, dökümlü/ük, esneklik, ve boyanabilir/ik gibi önem taşıyan özellikleri, büyük ölçüde nötralizasyon işlem basamağında belirlenir. Giysilik deriler üzerine nötralizasyon pH değerlerinin etkisinin belirlendiği bu çalışmada; pH 5.0, 6.0, 7.0 ve 8.0 değerlerinde gerçekleştirilen nötralizasyon işleminin derilerinin fiziksel, kimyasal ve boyama özellikleri üzerine etkileri araştırılmıştır. Farklı nötralizasyon pH değerlerinin giysilik derilerin renk şiddeti ve fiziksel özellikleri üzerine etkili olduğu, bu özelliklerin artan pH değerleriyle arttığı ve optimum nötralizasyon pH değerinin 6.0 olarak belirlendiği çalışma sonucu olarak saptanmıştır., All processing steps in leather manufacturing play an important role for final leather product. The significant properties, such as softness, texture, elasticity and dyeability, are mostly determined by neutralization step. In this study, it was aimed to determine the effect of different neutralization pH values on garment leathers and neutralization process was performed at 5. 0, 6. 0, 7. 0, 8.0 pH values to investigate the physical, chemical and dyeing properties of processed leathers. The different neutralization pH values were found effective on color intensity and physical properties of garment leathers, the characteristic properties of leathers were increased by increased pH values and the optimum neutralization pH value was determined as 6.0 as result of the study.

Deri üretimi hayvan derilerinin, amaçlanan uygulamaya yönelik yeni özellikleri vermek amacıyla karmaşık bir dizi kimyasal reaksiyonlar ve mekanik işleme tabi tutularak mamul deriye dönüştürme işlemidir. Mekanik işlemler sırasında etleme budama, traş, zımpara tozu gibi katı atıklar ortaya çıkar. Bu atıkların imha veya depolanması pahalı ve çevre açısından istenmeyen bir durumdur. Hem çevrenin korunması ve kaynakların kaybının önlenmesi açısından bu maddelerin verimli kullanım alanını bulmak önemlidir. Deri üretiminden kaynaklanan katı atıklar nem, tuz, kireç, sülfür, krom, yağ, kıl ve proteinleri içerir. Bu atıkların çoğu tekrar kullanımı yüksek bir potansiyeli taşırlar. Makalede, deri üretiminden kaynaklanan katı atık türleri ve değerlendirme alanları hakkında bilgi verilmiştir., Leather making is conversion process that animal skins or hides are subjected to sequence of complex chemical reactions and mechanical treatments in order to give them new properties geared to the intended application. During mechanical processes generates solid waste such as trimmings, fleshings, shavings and dust. Disposing or storing these wastes are costly and environmentally undesirable. It is important to find efficient uses for these materials in terms of both protecting the environment and preventing loss of resources. Solid wastes generated from leather production include moisture, salt, lime, chromium, sulphide, fats, hairs and proteins. Most of these wastes carry high potential of reutilization. In this paper, it was given information about types of solid wastes from leather production and areas of evolations.

Günümüzün gittikçe artan rekabetçi koşulları, farklılık yaratan firmaları ön plana çıkarmaktadır. Bu durum, üreticileri önemi gittikçe artan kişisel üretim yöntemlerine doğru yöneltmiştir. İnsan vücudunun kişiler arasında farklılık göstermesi, giysi ve vücut uyumundan kaynaklanan problemleri de beraberinde getirmektedir. Bu da, giysi üretiminin bireysel vücut ölçülerine ve vücut şekillerine göre yapılmasının önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışma kapsamında, giysi ve vücut uyumundan kaynaklı problemlerin çözümü için kişilerin bireysel ölçüleri kullanılarak penssiz kadın temel beden kalıp çizim tekniği geliştirilmiş ve kalıp çizimi Assyst CAD sisteminde gerçekleştirilmiştir. Kalıp çiziminde 12 adet vücut ölçüsü kullanılmıştır. Dikdörtgen temeli üzerine oluşturulan kalıp, ‘üçgen’ ve ‘kum saati’ vücut şekillerine sahip 20 kadın için ayrı ayrı hazırlanmıştır. Hazırlanan kalıbın kontrolü için, patiska kumaşından prototipi dikilmiştir. Hazırlanan kalıbın farklı vücut şekillerine sahip kadınlar için kullanılabilirliği ve prototipin vücuda uygunluk değerlendirmeleri, önceden hazırlanan ölçütler doğrultusunda kullanıcılar ve uzmanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. 20 kullanıcı ve 3 uzmana ait değerlerin tanımlayıcı istatistikleri hesaplanmıştır. Çalışma sonucunda; geliştirilen kalıp çiziminin her iki vücut şekli için de kullanılabilir olduğu belirlenmiştir. Geliştirilen beden çiziminin sadece vücut ölçüleri kullanılarak gerçekleştiriliyor olmasının, vücut tarama sistemlerinden elde edilecek verilerle kişiye özel üretim yapılması sürecinin de alt yapısını oluşturacağı düşünülmektedir. Competitive conditions of today’s market feature the companies which make difference. This situation led manufacturers to consider the personal production methods, which is increasing in importance. The fact that human body differs from person to person causes to problems based on harmony between garment and body shapes. This situation reveals the importance of production according to individual body measurements and body shapes in garment production. In this study, a basic dartless pattern drafting method was made for woman by using individual body measurements and Assyst CAD pattern making system in order to solve problems related to the harmony between clothing and body shape. While designing the pattern, 12 body measurements were used. The pattern, which was made on rectangular basis, was separately designed for 20 women who have ‘triangle’ and ‘hourglass’ shapes. So as to check the pattern, a prototype was made by using batiste fabric. The usability of this pattern for women having different body shapes, and evaluations of fit of prototype were done by users and professionals within the framework of prepared criteria. Definitive statistics of values were calculated for 20 consumers and 3 professionals. At the end of the study it was determined that designed pattern drafting is useable for both body shapes. It is thought that providing designed pattern drafting only by using body measurements will constitute the infrastructure of made to measure production process by using data through body scanning systems.

Bu çalışmanın amacı, CCD çizgisel kamera ile kaydedilen dokuma kumaş görüntülerindeki belirli dokuma hatalarının tespit edilerek, hata tanımlarının sayısallaştırılmasıdır. Deneylerde, %100 pamuklu, bezayağı ve dimi dokuma ham bez kumaşlar kullanılmıştır.. Işıklı kalite kontrol panosu kullanılarak, CCD çizgisel kamera ile 2048*4096 piksel boyutlarında, BMP formatında görüntüler alınmıştır. Hatalı kumaş görüntüleri seçilerek, dokuma kumaş hata tanımlarına uygun olarak sınıflandırılmıştır. Hatalı bölgelerdeki (atkı kaçığı, seyrek atkı, duruş izi, çift atkı, yarım atkı, çözgü kopuğu, delik-yırtık, yağ lekesi, yağlı çözgü teli, tahar hatası) ortalama gri renk değerleri ve hata boyutları Photoshop CS3 programı ile ölçülmüş ve sonuçlar hatasız kısımlardaki değerlerle kıyaslanmıştır. The aim of this research is to digitize certain woven fabric defects from images of woven fabrics, taken by a CCD line scan camera. %100 cotton, plain and twill woven raw fabrics were used in the experiments. Using a lighted fabric quality control board, 2048*4096 pixels BMP format images of the fabrics were generated by a CCD line scan camera. Defected areas of the images were selected and classified by referring the fabrics. Average gray scale values and dimensions of the defected areas (missing pick, irregular pick density, starting mark, double pick, broken pick, broken end, hole-tear, oily spot, oily end, wrong drawing) were measured with the help of Photoshop CS3 program and results were compared with the regular image areas. Results showed that classification of fabric defects requires much more complicated algorithms than simple thresholding for industrial application of automated fabric quality control.

Yeni bir teknoloji olan plazma teknolojisi; sıklıkla maddenin dördüncü hali olarak tanımlanmaktadır. Plazma teknolojisi materyalin temel özelliklerini değiştirmeden yüzeyde yüzey aktivasyonu, temizleme, aşındırma, aşılama, çapraz bağlama gibi çeşitli modifikasyonlara sebep olmaktadrr. Bu makale plazma teknolojisi hakkında ve çeşitli kullanım alanları hakkında genel bir bilgi vermektedir., One of the new technologies is plasma technology which is often referred to as the fourth state of matter. The plasma technology cause different modifications such as cleaning, cross-section, surface activation, corrosion, vaccination without changing main properties of material. This article general inform about plasma technology and various areas of usage.

Otomotiv endüstrisinde döşeme amaçlı kullanılan deri ve deri mamulleri yüksek performans beklenen materyaller grubundadır. Bununla birlikte; otomotiv derilerinin performans değerleri ile ilgili belirlenmiş kalite kriterleri bulunmamaktadır. Her marka, satın alacağı deriler için kendi kriterlerini belirlemektedir. Bu makalede araba döşemelik derilerinden beklenen performans özelliklerinden bahsedilerek bu özelliklerin ortaya konulması için geliştirilen test metotları verilmektedir., Leather and leather products used for upholstery items in automotive industry is member of leather group expected high performance characteristic. In addition, there is no quality criteria of automotive leathers yet, Each brand determines own criteria for leathers to be purchased. In this article improved test methods are given by mentioning the performance properties expected from automotive upholstery leathers to carry out these properties

Bu araştırmada, Buldan ilçesinde Buldan bezinden üretilmekte olan klasik bayan bluzu modellerinin kesimi için ideal kumaş enlerinin saptanması amaçlanmaktadır. Bir kumaşın kullanım amacı, onun enini ve ondan yapılacak olan ürünlerin en ekonomik biçimde ortaya çıkmasını etkilemektedir. Bu nedenle kullanım amacına bağlı olarak bir kumaşı farklı enlerde çalışmakta fayda vardır. Araştırmanın sonuçlarına göre Buldan bezi üreticilerine klasik modeller için belirlenen ideal kumaş enleri önerilmiştir., In this study, the objective is to determine the ideal fabric width for the cut of the ladies’ classical blouse models that are made from Buldan cloth in Buldan country. The intended use of a fabric affects its width and the economical production of the items to be made from it. So, it is useful to work on the fabric in different widths in accordance with the intended use. According to the results of the study, the ideal fabric widths determined for the classical models were recommended to the Buldan cloth manufacturers.

…

nsan yaşamı ile başlayan, cinsiyet, kültür, coğrafi bölge ve tarihsel çağlara göre farklılıklar gösteren görsel yanı ağırlık taşıyan giyim; giysi modaları ve tasarımdan soyutlanamayan bir gereksinmedir. Giyim aynı zamanda kullananın kişiliğini hakkında çevresine mesaj veren kişisel dışa vurum aracıdır. Moda, sürekli değişen ve bu değişimini yaşama belirsiz zaman dilimlerinde yansıtan bir süreçtir, değişmeye inanan, değişme yoluna girmiş toplumlarda ortaya çıkar. Modanın etkisi en belirgin, hızlı ve etkin olarak giyim alanında görülmektedir. Tasarım bilimi içerisinde yer alan moda tasarımı da, hem teknolojik hem de sanatsal açıdan ülkemizin kalkınma hızını artıran önemli alanlardan biridir. İnsan yaşamındaki değişimi en açık biçimde yansıtan moda kavramı oldukça geniş ve kapsamlı bir olguyu ifade etmektedir. Türk deri giyim ürünleri Dünya pazarlarında daha fazla yer edinmeyi hak etmektedir. Deri konfeksiyon sektörü ticaretinde yaşanan değişimler globalleşme sürecinde uluslararası pazarda rakiplerinin çoğaldığı görülmektedir. Globalleşme sürecinde sektörün tutunabilmek için rekabetçi piyasalarda tasarım markaları yaratmak, yeni tüketici yaşam tarzlarına yönelik marka stratejileri geliştirmek tek çözümdür. Clothing begins with human life, and differs according to sexuality, culture, region and historical ages. Having a visual characteristic, clothing is a necessity that cannot be considered abstractly from fashion and design. Clothing is also a factor which expresses the personality of the user. Fashion is a process which changes continuously and reflects this, on life at an indefinite time period. It emerges in societies which are ready and open to change. The most significant and rapid influence of fashion is seen on clothing. Fashion design, which is included in design lore, is one of the important fields that, accelerates the development of our country in terms of both technology and art. Concept of fashion, describes a rather broad and inclusive fact that, overtly reflects the change in human life. Turkish leather garment products deserve to get higher share, in the world market. As can be seen from the change of the leather confection trade, the number of rivals in international markets is increasing with the advent of globalization. Creating new design brands and developing brand strategies for new consumer life styles, are the only solutions to firmly establish on competitive markets in the process of globalization.

Uşak Karma Organize Sanayi Bölgesi, Uşak-Denizli Karayolunun (7-10) km'sinde 2.641.685,62 rrf arazi üzerinde kurulmuştur. Bölge içinde alanları 2.000-40.000 rrf arasında değişen 329 sanayi parseli bulunmaktadır. Bu parsellerin tamamı 329 girişimciye tahsis edilmiştir. Bölgede hali hazırda 109 fabrika üretim yapmakta 47 fabrika inşaat halinde ve diğerleri de proje aşamasında bulunmaktadır. 81 adet deri firması üretim yapmakta, 30 deri fabrikası da inşaat halinde bulunmaktadır. Bölgedeki sanayi tesislerinin ihtiyacı olan doğalgazın bölgeye getirilmesi ve dağıtımının yapılması çalışmaları tamamlanmış ve doğalgazın sanayi tesislerine verilmesine başlanmıştır. Bölgede faaliyetlerini sürdüren isletmelere ait atık suların .arıtımını gerçekleştirmek üzere, çevre ve akarsular ve dolayısıyla Ege bölgesindeki tarım arazilerinin kirlenmesini önleyecek kapasiteye sahip 24.000 m3/gün ve bilahare 32.000 m3/gün debili, bölge evsel ve endüstriyel atık su arıtma tesisleri tamamlanmış ve 29.11.2005 tarihinde hizmete alınmıştır. Katı atıkların bertarafı kapsamında, sadece Organize Sanayi Bölgesi içerisinde yer alan deri isletmelerine ait etleme atıkları, bölgede yatırım yapan yağ üretim tesislerine verilmek suretiyle yeniden değerlendirilmektedir. Diğer katı atıkların ilgili mevzuatlar çerçevesinde bölgede belirlenen deponi alanında depolanmaktadır. Bu çalışmada, Uşak Karma Organize Sanayi Bölgesi'nin mevcut Atık Yönetim planının değerlendirilmesi yapılarak, güçlü ve zayıf yönlerinin ortaya konması ve Avrupa Birliği Mevzuatlarına uyumlu bir bölge atık yönetim planının geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Uşak Organized Industrial Zone was established on 2.641.685,62 rrf of land area at 7-10 km of Usak-Denizli highway. In the region there are 329 parcels of land, which have areas ranging between 2.000-40.000 rrf. All of these parcels were allocated to 329 entrepreneurs. In the industrial zone 109 factories are currently making production, 47 factories are still under construction and the others are off plan. The number of leather companies that make production is 81, and 30 leather factories are under construction. In the region, the operations to bring and distribute the natural gas to industrial plants are accomplished and delivery of natural gas to industrial plants is introduced. The construction of an industrial waste treatment plant, for waste water originated from the companies operating in the zone, with the treatment capacity of24.000 m3 per day which has the adequate capacity to prevent pollution of rivers, environment and agricultural fields in Aegean Region; and the construction of a domestic waste treatment plant having a debit of 32.000 m3 per day is completed and put into service on 29.11.2005. With in the scope of solid waste disposal, only the fleshing wastes of leather companies in the organized industrial zone are recovered by delivering them to fat production plants in the zone. Other solid wastes are landfilled in accordance with the regarding regulations in a specified area in the zone. In this study, by making an assessment of actual Waste Management plan of Usak Organized Industrial Zone, presenting weak and strong points of the plan and developing a regional waste management plan compatible with European Union Regulations is aimed.

…

Bebek patiği üretiminde kullanılan derilerdeki selenyum, civa, kurşun, krom, kadmiyum, baryum, arsenik ve antimon gibi ağır metal içeriklerinin belirlenerek elde edilen sonuçların deri ve tekstillere ait limit değerler ile karşılaştırılması bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Mamul derilerdeki ağır metal içeriğinin çoğunlukla işlentide kullanılmış olan kimyasallara bağlı olduğu sonucuna varılmıştır. Özellikle, krom içeriğinin oldukça yüksek olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan, boyama ve finisaj işlemleri sırasında meydana gelen kimyasal ve fiziksel reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan selenyum, civa, kurşun, kadmiyum, baryum, arsenik ve antimon içeriğinin ise daha düşük miktarlarda olduğu belirlenmiştir., The purpose of this work was to determine the content of heavy metals such as antimony, arsenic, barium, cadmium, chromium, lead, mercury, selenium in leather used by producing baby bootees and to compare the limit values for leather and textiles. It was concluded that heavy metal content of finished leathers depended mainly on the chemicals used in processing; in particular, high chromium contents were determined. Moreover, small amounts of antimony, arsenic, barium, cadmium, lead, mercury and selenium deriving from chemical and physical reactions during dyeing and finishing processes were detected.

…

The aim of this study is to determine and evaluate some comfort properties of laminated fabrics obtained with different membranes. In the study, 100% PES woven fabric was laminated using membrane materials as PU (polyurethane), PES (poliester) and PTFE(polytetrafluoroethylene). Water repellent finishing process was applied to these fabrics and some comfort tests of the fabric were carried out in two groups. These groups are; Group 1, subj ected to lamination after the application of water repellent finishing process; group 2, subjected to water repellent finishing process after lamination process. The comfort tests included water repellent, air permea bility, water impermeability, and water vapor transmission tests. The obtained results from experiment al studies were compared with graphics and thus interpreted. In conclusion, it could be recommended to apply water repellent processes after lamination, in contrast to traditi onal method using water repellent process prior to lamination. The aim of this study is to determine and evaluate some comfort properties of laminated fabrics obtained with different membranes. In the study, 100% PES woven fabric was laminated using membrane materials as PU (polyurethane), PES (poliester) and PTFE(polytetrafluoroethylene). Water repellent finishing process was applied to these fabrics and some comfort tests of the fabric were carried out in two groups. These groups are; Group 1, subj ected to lamination after the application of water repellent finishing process; group 2, subjected to water repellent finishing process after lamination process. The comfort tests included water repellent, air permea bility, water impermeability, and water vapor transmission tests. The obtained results from experiment al studies were compared with graphics and thus interpreted. In conclusion, it could be recommended to apply water repellent processes after lamination, in contrast to traditi onal method using water repellent process prior to lamination.

Discharge printing of cotton fabrics with sodium- and zinc formaldehyde sulphoxylate with different fixation conditions was discussed in this study. Superheated steam, saturated steam and thermofixation were used for fixation processes. It was observed that steam based fixations resulted in the higher discharging effects, while thermofixation lead to an inadequate effect even in higher temperatures. Superheated steam was found to be advantageous in terms of lower fixation times. Sodium formaldehyde sulphoxylate gave superior discharging effects compared with zinc formaldehyde sulphoxylate, which caused higher strength loss especially in superheated steam fixation. Furthermore, the effects of the softeners on the discharge printing results were also investigated in the scope of the study.

Çalışmada, standart ve tropikal atmosfer koşullarında kondisyon/amanın bazı deri fiziksel özelliklerine etkisi incelenmiştir. Bu amaçla; giysi/ik koyun derileri TS EN ISO 2419'da önerilen 23 °C i' °C sıcaklık, 50 nispi nemdeki standart atmosfer koşulları ve ISO/DIS 2419'da önerilen 27 °C "C sıcaklık, 65 i- nispi nemdeki tropikal atmosfer koşullarında kondisyon/anmışlardır. Ardından bazı deri fiziksel özelliklerindeki değişimler istatistiksel olarak incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; standart atmosfer koşulunda kondisyon/anan koyun derilerinin uzama yüzdesi 53.47 4.10, Young modülü 77.32 23.34 N/mm, çift kenar yırtığı 38.03 8.47 N, su buharı geçirgenliği 6.18 1- 0.55 mg/cn12.h olarak, tropikal atmosfer koşullarında ise derilerin uzama yüzdesi 57.67 1- 5.36, Young modülü 69.42 13.87 N/mm, çift kenar yırtığı 43.06 10.50 N, su buharı geçirgenliği 6.61 0.47 mg/cn12.h olarak saptanmıştır. Bu fiziksel özellikler arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir. Çekme mukavemeti ve tek kenar yırtığı değerlerindeki değişimin ise istatistiksel olarak önemli olmadığı tespit edilmiştir., ln this study, the effect of conditioning under standard and tropical atmospheric conditions on physical properties of leather was investigated. For this purpose, garment sheep leathers were conditioned under standard atmospheric conditions of 23 ”C (’C temperature and 50 relative humidity suggested in TS EN ISO 2419, and under tropical atmospheric conditions of 27 "C °C temperature and 65 i- relative humidity suggested in ISO/DIS 2419. Then, changes in leather physical properties were investigated statistically. According to results, for sheep leather conditioned under standard atmospheric conditions, percentage extension was 53.47 1- 4.10, Young's modulus was 77.32 1- 23.34 lem, double edge tear load was 38.03 i- 8.47 N, water vapour permeability was 6.18 i' 0.55 mg/cn12.h, while under tropical atmospheric conditions, percentage extension was 57. 67 -_I- 5.36, Young's modulus was 69.42 1- 13.87 N/mm, double edge tear load was 43.06 -_I- 10.50 N, water vapour permeability was 6.61 -_I0.47 mg/cmz.h. The difference between these physical properties was determined to be statistically significant. Changes in tensile strength and single edge tear load were not significant.

Flaman spektroskopisi, wet blue koyun derilerinde bazı Penicillium cinsine ait mantarların gelişiminin sebep olduğu yapısal değişimlerini aydınlatmak için kullanılmıştır. Krom tabaklamadan sonra deriler henüz ıslakken, derilerde yapısal bozulmaya neden olan Penicillium genusuna ait küf gelişimi görülebilir. Bu çalışmada; farklı fungus türleri Penicillium glabrum, Penicillium commune, Penicillium echinilatum, Penicillium brevicompactum ve Penicillium chrysogenum wet blue deri/ere inokule edilmiş ve 14 ay boyunca gelişmeye bırakılmıştır. 14 ay sonunda wet blue derilerin yapılarında meydana gelen değişimler Flaman spektroskopisi ile incelenmiştir. Sonuçlar, krom tabak/anmış koyun derilerinin değişik Penicillium fungus/arından farklı derecelerde etkilendiğini göstermiştir., Flaman spectroscopy was used to eIucidate structural changes of wet blue sheep leather due to the growth of fungi belonging to the genus Penicillium. After chrome tanning while leathers are still wet, they are prone to be affected by Penicillium, resulting in degradation of leather structure. In this study, different fungi species -Penicillium glabrum, Penicillium commune, Penicillium echinilatum, Penicillium brevicompactum and Penicillium chrysogenum- were inoculated on wet blues and let grown for 14 months. After 14 months, changes on wet blue structure were investigated with Raman spectroscopy. The results showed that chrome-tanned sheep leathers are affected to different degrees by various fungi from the Penicillium.