Search

Türkiye ekonomisinde 24 Ocak 1980 reform program ile beraber başlayıp günümüze kadar uzanan liberalleşme sürecinin önemli amaçlarında birisi de, küreselleşme sürecinin en hızlı gelişme kaydeden doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından daha fazla pay almak ve bunu ekonomik kalkınma yönünde kullanmak olmuştur. Bu makalenin amacı, Türkiye'de doğrudan yabancı sermaye, ihracat ve büyüme arasındaki ilişkileri araştırmaktır. Bu araştırma, 1994 ikinci çeyreği ile 2004 yılının son çeyreği arasındaki zaman dilimi için gerçekleştirilmektedir. Yapılan ekonometrik testler sonucunda, ihracat kaynaklı büyüme hipotezi Türkiye örneğinde desteklenmekte, fakat doğrudan yabancı yatırımların ihracat ve büyüme üzerindeki anlamlı bir etkiye yol açması için konu ile ilgili iktisat politikalarının geliştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Yapısalcı, neoklasik ve revizyonist kalkınmacı devlet yaklaşımlarından sonra, neoliberal dönemin paradigması olan Washington Konsensüs (WK), kalkınma yardımı yapan uluslararası finansal kuruluşların gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) önerdiği “piyasa dostu” bir reçete olmuştur. Ancak, GOÜ’lerin neoliberal politikalarla olan deneyimleri krizlerle sonuçlanınca, Washington-Sonrası Konsensüs (WSK) devlet ve piyasa faktörlerinin performansını daha iyi bir düzeye çıkarmaya çalışan yeni neoliberal ekonomi politikaları seti olarak ortaya çıktı. Bu çalışmanın amacı, iktisadi kalkınma sürecinde devlet-piyasa rollerini incelemek ve bunu özellikle WK ve WSK paradigmaları çerçevesinde tartışmaktır. Bu makale, WSK’nın devlet-piyasa bağlamında WK’ya göre oldukça önemli ilerlemeler sağladığını kabul etmekle beraber, onun bazı sınırlama ve açmazlarına da işaret etmektedir.

This paper surveys relationship between firms' financial structures and their financial vulnerabilities. After briefly describing literature about business finance, it examines why indebtedness has such important consequences for all economy. The paper gives brief overview of indebtedness in a series of financial crises, beginning with 1982 and ending with the global crisis of 2007. The paper also suggests that if firms continue borrowing, their vulnerability to crises increases more. Thus, they should use their own financing sources like retained earnings. © EuroJournals Publishing, Inc. 2010.

Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010, Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2010, Bu çalışmada, 1912 – 2009 yılları arasında olmuş 360 depremin fay düzlemi çözümlerinden yararlanarak Marmara Bölgesi’ndeki tektonik gerilme tensörleri tüm bölge ve belirlenen sismotektonik alanlar için hesap edilmiştir. Tüm fay düzlemi çözümleri ve bunlardan elde edilen P anlık gerilme eksenleri haritalandırılmıştır. Belirlenen alanlar için elde edilen ana gerilme eksenlerinin (sigma1, sigma2, sigma3) alansal dağılımları değerlendirilerek Marmara Bölgesi’nde süregiden güncel tektonik etkinlikler yorumlanmıştır. Bu çalışmada hesaplanan gerilme tensörü değerlerinin alansal dağılımları değerlendirildiğinde şu sonuçlar elde edilmiştir: Marmara Bölgesi’ndeki tüm tensörel değerlere göre Marmara Bölgesi’nde doğrultu atım bileşenli deformasyon (decrochement) baskın bir karakter sergilemektedir. Buna göre Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey Marmara’da baskın karakterini sergilediği söylenebilir. Ayrıca çek – ayır mekanizmasının da kısmen ve tali olarak işlediğine dair kanıtlar bulunmuştur. Mevcut fay düzlemi çözümleri ve diğer sismolojik bulguların Kuzey Anadolu Fayı’nın güney kolunun varlığına dair tatmin edici örüntüyü sunmadığı görülmektedir. Çınarcık ve Gemlik alanları baskın normal faylanma karakterini ortaya koymaktadır., In this study, tectonic stress tensors were calculated for the whole Marmara Region and the sub-tectonic areas by using the fault plane solutions of total 360 earthquakes that occurred in the time period between 1912-2009. All the fault plane solutions and their instantenous P-axes were mapped. The ongoing evaluation of current tectonic activity in the Marmara Region is interpreted with the spatial distribution of the principal stress axes (sigma1, sigma2, sigma3) for the specified areas. The following results were obtained when the spatial distribution of the calculated stress tensor is evaluated in this study: The overall evaluation of principal stress values in the Marmara Region shows major strike slip regime (decrochement). It is suggested that the North Anatolian Fault exhibits dominant character in the North Marmara Region. Also, there are evidences for partial activity and occurrence of pull-apart mechanisms in this region. Prevalent seismic fault plane solutions and other findings such as seismicity do not give satisfactory pattern for the existence of the southern branch of the North Anatolian Fault. Çınarcık and Gemlik areas reveal dominant normal faulting character., Yüksek Lisans, M.Sc.

Uluslararası ticaretteki gelişmeler incelendiğinde, dış ticaretin temelde, endüstriler-arası, özellikle son yıllarda da artan bir düzeyde endüstri-içi ticaret şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. Bu açıdan çalışmanın amacı, Türkiye’nin Avrupa Birliği (15) ülkeleriyle olan endüstri-içi ticaret performansını, rakip ülke performanslarıyla karşılaştırmalı olarak analiz etmeye yöneliktir. Bu kapsamda çalışmada, İhracat Benzerlik Endeksi, Grubel-Lloyd Endeksi ve Brülhart (A Endeksi) Endeksi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre Türkiye 1995–2007 yılları arasında Avrupa Birliği (15) ülkeleriyle gerçekleştirdiği endüstri-içi ticaret performansı açısından genel olarak rakiplerine oranla daha yüksek bir artış trendine sahiptir., When the developments in the international trade are analyzed, it can be seen that foreign trade has been mainly depending on the inter-industry trade, especially in recent years this dependence has also been accompanied by intra-industry trade at an increasing rate. The aim of paper is to compare Turkey’s intra-industry trade performance with theirs of rival counries in European Union (15) Market. It’is used Export Similarity Index, Grubel- Lloyd Index and Brülhart (A Index) Index in this paper. According to the results, the performance of Turkey’s intraindustry trade is higher than theirs of rival countries in European Union (15) Market between 1995–2007.

Bu çalışmada, konfeksiyon sektöründe Harrington kriterlerinin uygulanması üzerine bir alan çalışması sunulmaktadır. Çalışmanın amacı; süreç niteliği ve süreç performansı arasındaki sebep-sonuç ilişkisini kullanarak tekstil iş sürecinde iyileşme sağlamaktır. Harrington kriterleri iş süreçlerini altı seviyede sınıflandırır. Bu sınıflandırmayı yaparken sürecin, sekiz değişim alanı için belirlenmiş gereklilikleri sağlayıp sağlamadığına bakar. Sekiz değişim alanı; son müşteri ile ilgili ölçümler, süreç ölçümleri ve/veya performansı, tedarikçi ilişkileri, dokümantasyon, eğitim, kıyaslama, süreç adaptasyonu ve sürekli gelişimdir. Yapılan alan çalışmasının sonucunda; süreç iyileştirme çalışmalarının başında 6. seviyede olan tekstil iş süreci 5. seviyeye yükseltilmiştir, This paper presents a case study of Harrington qualification criteria in ready-made garment sector with the aim of improving the process by using the cause and effect relationship between process qualification and process performance. Harrington criteria qualifies business processes in one of six levels, examining whether they satisfy the requirements determined for eight change areas; endcustomer related measurements, process measurements and/or performance, supplier partnerships, documentation, training, benchmarking, process adaptability and continuous improvement. As a result of the case study, the process, which was qualified at level 6 at the beginning of the improvement studies, is upgraded to level 5

Bu çalışmada yapılan öğrencilere benzer çalışma kağıtları üzerinden problemler örnek olarak çözüldükten sonra onların yeni problemlerle karşılaştıkları zaman benzer modeller oluşturup oluşturmayacaklarını araştırmaktır. Bu amaçla bir eğitim fakültesi sınıf öğretmenliğinde öğrenimlerini sürdürmekte olan öğrenciler bir lisenin öğrencileri çalışmada yer almıştır.Anket çalışması iki aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşamasında öğrenciler açık uçlu sorulara yazılı olarak cevap vermeleri istenmiştir. İkinci aşamada ise rastgele erişim yöntemiyle seçilmiş öğrencilerle yarı yapılandırılmış mülakat yapılmıştır. Birinci aşama Trakya Bölgesi'nde bir ilçe lisesi ile Batı Anadolu'da orta ölçekli bir üniversitenin Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü'nde dördüncü dönemi okuyan öğrencilere uygulanmıştır.Anketlerden elde edilen verilerin değerlendirilmesinde Phenomenographic metot kullanılmıştır.Literatür taramasında genel tartışması yapılan problem çözme sürecine baktığımızda yapılması gerekenin problemin resimsel, fiziksel ve matematiksel modelini oluşturmak olduğu görülür. Birinci aşamada, resimsel model, sistemin karikatür resmi çizilir ve koordinat sistemi gösterilir. İkinci aşamada ise hareket diyagramı ( seçilen anlar için konum, hız vektörü ve ivme vektörü) veya kuvvet diyagramı verilir. Son aşama ise uygun matematiksel modelin oluşturulmasıdır. Zaman zaman matematiksel aşama uygun grafiklerle desteklenmelidir. Ancak yaptığımız çalışmada öğrencilerin doğal problem çözme şemasında bahsi geçen aşamalardan hemen hemen hiçbiri yoktur.Öğrenciler hem anket sorularına ve hem de mülakatlara verdikleri cevapların dikkatli analizinden sonra problemi bir an önce sonuçlandırma telaşı içinde oldukları gözlenmiştir.Öğrenciler fizik problemleriyle karşılaştıklarında, kendilerine bir çözüm haritası hazırlamaktan uzak, problemde verilen rakamlarla işlem yaparak sonuca ulaşma gayreti içerisindedirler. Böylece resimsel modeli ve fiziksel modeli atlayarak matematiksel modele geçmektedirler.Son olarak, lise öğrencilerinin anket ve mülakatta verdikleri cevapların genelde uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Buradan çıkarılabilecek sonuç ise öğrencilerin anketi samimiyetle doldurduklarıdır. Bu anket çalışmalarına katılan öğrencilere çalışmaya katıldıkları için herhangi bir puan eklemesi yapılmamıştır.Anahtar kelimeler: Aktif Öğrenme, Problem Çözme, Çalışma Yaprakları This study aims on finding out whether students can transfer problem solving techniques given to them through worksheets for different problems that they are unfamilier. The students involved in this study were students enrolled in a high school and at the Afyon Kocatepe University General Physics classes.Data were collected using a written questionnaire and semi-structured interviews. Questionnaires were administered to students at the end of the Fall Semester in 2006-2007 academic year. Using the phenomenographic method student responses were analyzed to extract the information about how students solve the problems.In the literature considerable emphasis is placed on developing multiplerepresentation problem solving skills. The first step in problem-solving is to ask students to construct the pictorial and physical representations for a large number of problems. On the next step students practice turning a physical description of a problem into a mathematical representation such as converting a free-body diagram into Newton?s second law in component form. In our case, students make conversion in the opposite direction. They then invent a problem consistent with the equations. After the carefull analysis of data, it is noticed that students did not follow the steps in problem solving. More or less it seemed like they are in big hurry to solve the problem. They are not trying to map out the problem for a better understanding.The last thing to point out is that students were honest both in their responses to written questionnaire and in semi-structured interview.Keywords: Active learning, Solving Problems, Worksheets

This paper presents a case study of Harrington qualification criteria in ready-made garment sector with the aim of improving the process by using the cause and effect relationship between process qualification and process performance. Harrington criteria qualifies business processes in one of six levels, examining whether they satisfy the requirements determined for eight change areas; end-customer related measurements, process measurements and/or performance, supplier partnerships, documentation, training, benchmarking, process adaptability and continuous improvement. As a result of the case study, the process, which was qualified at level 6 at the beginning of the improvement studies, is upgraded to level 5. Copyright of Journal of Textile & Apparel / Tekstil ve Konfeksiyon is the property of Tekstil ve Konfeksiyon and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. Bu çalışmada, konfeksiyon sektöründe Harrington kriterlerinin uygulanması üzerine bir alan çalışması sunulmaktadır. Çalışmanın amacı; süreç niteliği ve süreç performansı arasındaki sebep-sonuç ilişkisini kullanarak tekstil iş sürecinde iyileşme sağlamaktır. Harrington kriterleri iş süreçlerini altı seviyede sınıflandırır. Bu sınıflandırmayı yaparken sürecin, sekiz değişim alanı için belirlenmiş gereklilikleri sağlayıp sağlamadığına bakar. Sekiz değişim alanı; son müşteri ile ilgili ölçümler, süreç ölçümleri ve/veya performansı, tedarikçi ilişkileri, dokümantasyon, eğitim, kıyaslama, süreç adaptasyonu ve sürekli gelişimdir. Yapılan alan çalışmasının sonucunda; süreç iyileştirme çalışmalarının başında 6. seviyede olan tekstil iş süreci 5. seviyeye yükseltilmiştir

06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır. İnsanoğlu enerji kaynağı olarak yararlanabileceği her şeyi kendisine faydasağlayacak şekilde kullanmayı amaçlamıştır. Bu amaçla tarih boyunca doğalkaynaklara yönelmiştir. Enerji kaynakları ise kısıtlıdır. Günümüzde artan nüfus vesanayileşme gibi faktörler enerjiye olan talebi artırmakta, enerjinin daha azkullanılarak aynı faydayı sağlayacağı yeni yöntemler geliştirmeye zorlamaktadır.Yalıtım çalışmaları ilk olarak ısı yalıtımı üzerine olmuştur. Artan ve farklılaşanihtiyaçlar üzerine başka yalıtım çalışmaları da ısı yalıtımını takip etmiştir. Isı yalıtımıdoğrudan ısı enerjisinin korunmasını amaçlarken, diğer yalıtım şekilleri de daha iyiyaşam şartlarının sağlanmasını amaçlamaktadır.Geleneksel yalıtım yaklaşımında ısı, ses, su, yangın yalıtımları ayrı ayrı ele alınıpbuna göre çalışmalar yapılmıştır, ancak tüm faktörleri aynı anda ele alan bütünsel biryaklaşım daha önemlidir.Tezde yalıtım teknikleri olan ısı, su, ses ve yangın yalıtımı sırasıyla ele alınmıştır.Ülkemizdeki ve dünyadaki yalıtım çalışmaları karşılaştırılmış, ülkemizdeki yalıtımçalışmalarının çok daha az olduğu görülmüştür. Son olarak, ülkemizde yalıtımçalışmalarının artması ile enerji tasarrufunun sağlanacağı v e daha iyi yaşamkoşullarına ulaşılacağı belirtilmiştir. Mankind aims to use anything in terms of energy source to obtain benefit. For thispurpose, it goes towards to natural resources. However energy sources arerestricted. Today, factors such as increasing popuation and industrilization lead toincreasing demand for energy, and force to develop new methods to get the samebenefit from lesser energy consuptionIsolation studies first began with thermal isolation. With the increasing anddiffering requirements, other methods of isolation followed thermal isolation.Thermal isolation directly aims to conserve energy while other methods aim tomaintain better life standards.In traditional isolation approach, thermal, noise, water, fire isolation issues areconsidered seperately and studies are conducted according to these factors,however comprehensive approach evaluating all factor at the same time is moreimportant.In thesis, methods of isolation; thermal, water, noise and fire isolation are studied.Comparison between the techniques of isolation in our country and world is done,and showed that studies in our country are very rare relative to world. Finally, it isstated that if the isolation studies increase in our country, energy possessions willbe maintained and higher living accommodations will be achieved.

Bu tez, 1980-2003 döneminde Türkiye?de meydana gelen finansal krizlereolan duyarlılıgı arttıran ortak faktörleri inceler. Bulgular, iktisadi büyüme hızının düsük, enflasyon oranının yüksek oldugu durumlarda krizlerin ortaya çıkma egiliminde oldugunu göstermistir. Ayrıca yüksek reel faiz oranları ve düsük uluslararası rezervler de finansal krizlerle iliskilidir. Diger anlamlı degiskenler,M2/rezervler, banka mevduatları, iç kredi ve döviz yükümlülükleridir. Dıssal degiskenlere nazaran finansal ve içsel degiskenler, Türkiye?deki finansal krizleredaha fazla katkı yapmıstır. This thesis studies the common factors that increased vulnerability offinancial crises in Turkey in 1980-2003 period using binary probit econometricmodel. The results suggest that crises tend to erupt when growth is low and inflationis high. Also, high real interest rates and low international reserves are associatedwith financial crises. The another significant variables are M2/international reserves,bank deposits, domestic credit, and foreign liabilities. Relative to external variables,domestic and financial variables contributed much more to probability of crises inTurkey. 192

Çamlarin ve Sedirlerin önemli bir zararlisi olan çam kese böcegi (Thaumetopoeapityocampa) karaçam basta olmak üzere çamlarda büyük zarar yapmaktadir. Buçalismanin temel amaci, karaçam uçucu igne yaprak ekstraktiflerini inceleyerek çamkese böceginin konukçu seçimi ile farkli çam gruplarinda bulunan uçucu ibreekstraktiflerinin tipleri ve miktarlari arasinda bir iliskinin bulunup bulunmadiginibelirlemek; diger amaci ise, bu çam gruplarindaki odunlarin kimyasal bilesimlerinibelirlemek olmustur. Sonuç olarak çok böcekli ve az böcekli karaçamlar ile sariçamlarinolusturdugu üç farkli grupta uçucu ibre ekstraktifleri ve temel odun analizleriyapilmistir. Bu analizler üç gruptaki agaçlardan her gruptan ikiser agaçta temel odunanalizleri; çok böcekli karaçamlarda sekiz, az böcekli karaçamlarda ve sariçamlardabeser agaçta uçucu ibre ekstraktifleri analizleri seklinde yapilmistir.Arastirmanin sonunda, temel odun bilesenleri arasinda önemli bir farklilikbulunamazken, incelenen 25 önemli uçucu ibre bilesigi bakimindan çok böceklikaraçamlarin a-pinence zengin oldugu, az böcekli karaçamlar ve böcek bulunmayansariçamlarin ise Ã-pinence zengin oldugu bulunmustur.Bununla birlikte, yapilan tek yönlü varyans analizi ve Student-Newman-Keuls (SNK)testi sonucunda, incelenen 25 bilesikten sadece 11'inin istatistiksel olarak anlamlioldugu ve bu bilesikler arasinda tüm agaçlarda yaygin olarak bulunan a-pineninbulunmadigi ortaya çiktmistir. Istatistiksel bakimdan anlamli bulunan bilesikler arasindadikkat çekici olan 4 bilesik tespit edilmistir. Bunlardan Ã-pinen'in az böcekli karaçamlarile sariçamlar arasinda, geranil asetat'in ise çok böcekli karaçamlar ile sariçamlararasinda bir geçisi karakterize edebilecegi, diger yandan a -fenchol ve a-terpineol'un azböcekli karaçam grubunu diger gruplardan açikça ayirdigi bulunmustur. A serious defoliator of pines and cedars, pine processionary caterpillar (Thaumeoipoeapityocampa) make a great deal of damage on pines particularly on black pine (Pinusnigra L). The main aim of this study has therefore been to investigate volatile needleextractives of black pine to ascertain whether there is a correlation between the hostselection of pine processionary caterpillar and the amount and the type of volatileneedle extractives of different pine groups. Another part of the aim was to investigatechemical composition of the woods of these pine groups. Consequently analysis ofvolatile needle extractives and analysis of wood components were conducted in threegroups of pines, black pines of much infected, black pines of less infected and scotchpines (Pinus sylvestris) of not infected by caterpillar. These analyses were carried out aswood analysis of two woods of each group and volatile needle extractive analysis ofeight pines of much infected black pine group and five pines of less infected black pineand non-infected scotch pine groups.At the end of the study it was not found significant difference in wood components ofeach three pine groups whereas, as for the investigated 25 major volatile needlecompounds, it was found that much infected black pines are rich in a-pinene and lessinfected black pines and scotch pines are rich in Ã-pinene.However, after executing One Way Anova and Student Newman Keuls (SNK) tests itwas found that only 11 compounds of the important 25 compounds are statisticallysignificant and a-pinene, a common compound for all pine groups, is not found i thesecompounds. Among the statistically significant compounds, 4 striking compounds weredetermined. Of these compounds, it was found that à pinene and geranyl acetate mightcharacterize transitions between scotch pines and less infected black pines and betweenmuch infected black pines and scotch pines respectively; on the other hand, a-fencholand a-terpineol seemed to clearly seperate the less infected black pines from other pinegroups. 110

ÖZET Yüksek Lisans Tezi ŞEKER FABRİKASINDA ZAMAN ETÜDÜ Ali ŞEN Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım Makinalan Anabilim Dalı Danışman : Doç. Dr. Metin GÜNER Bu çalışmada, Ankara Şeker Fabrikasında şeker üretimine ilişkin makine ve insan gücü kullanımında zaman etüdü yapılmıştır. Bunun için iş akış diyagramına göre fabrikasyon birimlerinde geçen temel zaman, dağılım zamanı ve birim zamanlan ölçülerek standart zamanlar saptanmıştır. Elde edilen bulgular istatistik yöntemlerle değerlendirilmiştir. İş ölçüm çalışmalarında uluslararası REFA Standart programı kullanılmıştır. Yapılan çalışmada fabrikada pancar işlenmesine ilişkin 18 ana akış basamağı ve buna ek olarak da 56 alt grup basamağı saptanmışta-. Sonuçta, birim ürün üretimi için gereken birim zamanlar belirlenmiş ve incelenen şeker fabrikasında 1000 ton pancarın işlenmesi için geçen zaman 3592.59 dakika olarak bulunmuştur. 2001, 74 sayfa ANAHTAR KELİMELER : Zaman etüdü, iş akış diyagramı, performans, standart zaman, şeker, şeker pancarı, şeker fabrikası. ABSTRACT Master's Thesis TIME ANALYSIS EST SUGAR FACTORY Ali ŞEN Ankara University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Agricultural Machinery Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Metin GÜNER In this study, the time analysis was been searched for the usage of labor and machinery in sugar production at the Ankara Sugar Factory. For this purpose; the standart times were determined according to the work flow chart by measuring main time, distribution time and unit time in fabrication unit. These data have been evaluated by using the statistical methods. The international REFA Standart programme was used in the operation measuring studies. In the study, the eighteen main operation steps and in addition to this 56 sub group operation steps were determined in sugar beet processing at factory. As a result, unit times per unit product were determined and the time for processing 1000 ton of sugar beet was calculated as 3592.59 minutes. 2001, 74 pages Key Words : Time analysis, work flow chart, performance, standard time, sugar, sugar beet, sugar factory. 74

ÖZET DOLGU ALTINDAKİ YUMUŞAK ZEMİNLERDE STABDLITE VE DEFORMASYON PROBLEMLERİNİN İNCELENMESİ Yumuşak zeminler üzerine dolgu inşaatı, öteden beri karşımıza çözülmesi gereken problemler çıkarmaktadır. Bunlardan en önemlisi dolgu altındaki kayma mukavemeti düşük, kolay deforme olabilen temel zemininin dolgudan dolayı oluşan büyük yüklere karşı koyabilmesidir. Zeminin başlangıçta sahip olduğu kayma mukavemetine dayanarak yapılan hesaplamalarla büyük dolgu yükünün taşınabilmesi ve stabilitenin sağlanması mümkün olmamaktadır. Bu tür yapılarda kayma göçmesinin oluşması pratikte sıklıkla karşılaşılan bu dunundur. Göçmenin büyük deformasyonlar allında meydana gelmesi, yumuşak zemin davranışını takip edebilmek ihtiyacım ortaya çıkarmıştır. Bu da giderek artan bir şekilde kullanılan aletsel gözlemlemeyi ve bunu doğru bir şekilde yorumlayabilmeyi gerektirmektedir. Bu çalışmada İngiltere'de bir master tezi haline getirilmiş olan Stanstead Abbots dolgusuna ait arazi ölçüm dataları kullanılmıştır. Dolgu altındaki zemindeki düşey deplasmanlar ekstansometreler yatay deplasmanlar ise inklinometrelerle ölçülerek grafik hale getirilmiştir. Farklı tarihler ve farklı derinliklerde alman ekstansometre ve inklinometre dataları grafiklerden okunup nümerik hale çevrildi. Bu aşamada dolgunun yapımına başlandığı günden itibaren sekiz farklı tarih tespit edildi. Bu tarihlerin tespit edilmesinde yüklemenin başlangıç, bitiş ve dinlenme süreleri gözönünde bulundurulurken aynı zamanda aletlerin en fazla ortak olarak okuma aldıkları günler seçilmeye çalışıldı. Bu şekilde dolgu yapım ve dinlenme süreçleri boyunca oluşan deformasyonlar takip edildi. inklinometre ve ekstansometrelerin okumalarının alındığı tarihler çoğu zaman aynı güne denk getirilmeye çalışıldıysa da bunun gerçekleşmediği durumlarda en yalan okuma alınantarihlere göre ara değerler hesaplandı. Bu sayede dolgunun altında oluşturulan ağın her düğüm noktasında sekiz farklı gün için ekstansometre ve inklinometre değerleri elde edilerek data kullanılmaya hazır hale getirildi. Dolgu altodaki zeminde meydana gelen yatay ve düşey deplasmanlar (Ek I ve Ek J) dolgu simetri ekseninden uzaklığa bağlı olarak Ek B ve Ek D'de gösterildiği gibi grafikler ve tablolar halinde düzenlendi. Dolgu altodaki zemindeki yatay ve düşey deplasmanlar kullanılarak elemanlar için bulunan yatay, düşey ve kayma birim deformasyon değerleri (Ek L) düğüm noktalarında tanımlandı. Bu işlem her farklı gün için yapıldı. Daha sonra bu değerlerden yararlanılarak düğüm noktalarının oluşturduğu her eleman için her farklı güne ait deformasyon durumunu gösteren Mohr deformasyon daireleri çizildi (Ek E) ve Mohr daireleri kullanılarak her eleman için kayma düzlemleri ve genişleme açılan elde edildi. SUMMARY AN INVESTIGATION OF STABILITY AND DEFORMATION PROBLEMS IN SOFT CLAYS BENEATH EMBANKMENTS Embankment construction on soft clays present numerous problems. Soft clays have low shear strength and high deformation capacity. This results in problems related both to bearing capacity and stability. In order to prevent a bearing capacity or slope failure, in addition to taking care against excessive stress conditions, deformations should also be observed and evaluated. In order to follow soft clay behaviour, field instrumentation and monitoring techniques are faciliated. The field instrumentation data used in this work is taken from a real field monitoring in the soft clay foundation beneath Stanstead embankment in England. Beneath the embankment vertical deformation are measured by extansometers and horizontal displacements by inclinometers and these are prepared in graphical form. Extensometer and inclinometer datas taken in diftrent dates and depth have been read from the graphics and prepared in to numerical form. At this stage 8 diftrent dates are determined starting from the beginning of the embankment construction. The criteria to adopt the dates is to choose the dates on which both inclinometer and extensometer records are taken. By this means deformations occured during loadind and at the rest period are followed. Thus at every nodal point in the mesh beneath the embankment data are prepared containing the horizontal and vertical displacement values for 8 diftrent days. Horizontal and vertical displacements beneath the embankment are drawn in graphical and table forms as shown in Appendix B and Appendix D. 76Vertical, horizontal and shear strains (Appendix L) which are calculated for the mesh elements beneath the embankment are defined for nodal points. This operation has been repeated for every difrrent date. It was continued by drawing the Mohr deformation circles (Appendix E) for each strain state at each nodal point and then deformation state is thus defined. 77 137

Kalite kontrol çalışmalarında yapının istenilen özelliklerde olup olmadığını tespit edebilmek için istatistiksel Süreç Kontrolunda yapın'a ait kalite karakteristikleri, süreç içinde kontrol altında tutulmaya çalışılır. Çalışmada, yapının kendisi dışında ölçüm sisteminin de değişkenliğe sebep olabileceği bir uygulama ile konu açıklanmaya çalışılmıştır.

Tez (yüksek lisans) -- Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 1996 Libra Kayıt No: 35998 Hiç şüphe yoktur ki , insanlık tarihi boyunca teknolojik gelişmelerde toplumsal gelişmeler temel itici güç olmuştur. Yenilik arayışı ve "yeni" olma arzusu modernlik dediğimiz olgunun temel bir karakteridir.Kuşkusuz çağdaş uygarlığın oluşmasında bilimsel ve teknik gelişmelerin önemi yatsınamaz. Bilimsel ve teknik devrim,insanları önceki durumları ile kıyaslanmayacak derecede dünyaya egemen olması ile,birlikte hayat standartlarını da yükseltmiştir. Başlangıçta doğaya hakim olmaya çalışan insan kendi yarattığı makinanın tutsağı olmaya başlayıp kendine yabancılaşmıştır.Tüm bu gelimelere rağmen , etkiye karşı tepki konumunda kalan insan , kendisinin meydana getirdiği problemlerini yine kendisi çözmeye çalışacaktır. Çağdaş toplumun sanayçısı da sanatını bu etkenler içinde sürdürecektir. Bu yüzdern hangi nitelik ve formda olursa olsun modern sanat artık evrensel bir boyut kazanmıştır. Burada özellikle şunu belirtmekte yarar var;modern sanat , sanatın tarihsel evriminin bir sonucu değil , aksine modern sanatçıların klasik , tabiatçı ve akademik sanat anlayışlarının kalıplarından kurtulmak için yaptıkları mücadelelerin sonucudur. Değişen toplumda bugün artık değişikliklerin karşıtlarından oluştuğu , bilim ve teknolojinin analitik tutulumunun sanatçıya yeni çıkış yolları göstermesi rasyonel çağın sanatının da rasyonel olması fikrini sunmuştur. Bu itibarla modern sanat kendi misyonunu gerçekleştirmeye çalışırken insanın teknokrasiye tepki göstermesiyle ferde gerçek varlığını, kişiliğini hatırlatıyor ve onu kendi kendini aramaya ve gerçekleştirmye itiyor. Bu gerçekleştiği zaman modern sanatın kendi çeşitliliği içinde , modern bir klasizm şeklini alabileceği söylenebilir. Çağdaş bir heykel sanatçısı çağını iyi anlamalıdır. Heykel sanatçısı için teknoloji bir araç olarak kullanmak şahsi karardır. Çağdaş bir heykel sanatçısı için önemli üç husus;kaynaklar,problemler ve potansiyellerdir. Yeni teknoloji araştırmaları sırasında sanatçıların yaptıkları en önemli gelişme uluslararası boyutta kurdukları organizasyonlardır. Bu organizasyonların amacı sanatçıya yeni materyaller ve teknikler sunarak sanatçıyla işbirliği yapmaktadır. Artık günümüzde teknoloji,yaratma sürecinde sanatçının bedensel gücüyle gerçekleştiremeyeceği yapıtları gerçekleştirme olanağı sağlarken yaratıcı düşüncenin sınırları teknolojinin sağlamış olduğu potansiyeller sayesinde genişleyecek her yeni buluş beraberinde yeni realiteleri oluşturacaktır. Tüm bu değişimlere rağmen değişmeyen teknolojinin sanatçı için bir araç olduğudur.

53 ÖZET Hiç şüphe yoktur ki, insanlık tarihi boyunca teknolojik gelişmelerde toplumsal gelişmeler temel itici güç olmuştur. Yenilik arayışı ve `yeni` olma arzu su modernlik dediğimiz olgunun temel bir karakteridir. Kuşkusuz çağdaş uygar lığın oluşmasında bilimsel ve teknik gelişmelerin önemi yatsınamaz. Bilimsel ve teknik devrim, insanları önceki durumları ile kıyaslanamayacak derecede dünyaya egemen olması ile, birlikte hayat standartlarını da yükseltmiştir. Başlangıçta doğaya hakim olmaya çalışan insan kendi yarattığı makinanın tutsağı olmaya başlayıp kendine yabancılaşmıştır. Tüm bu gelişmelere rağmen, etkiye karşı tepki konunumda kalan insan, kendisinin meydana getirdiği prob lemlerini yine kendisi çözmeye çalışacaktır. Çağdaş toplumun sanatçısı da sanatını bu etkenler içinde sürdürecektir. Bu yüzden hangi nitelik ve formda olursa olsun modern sanat artık evrensel bir boyut kazanmıştır. Burada özellikle şunu belirtmekte yarar var; modern sanat, sanatın tarihsel evriminin bir sonucu değil, aksine modern sanatçıların klasik, tabiatçı ve akademik sanat anlayışlarının kalıplarından kurtulmak için yaptıkları mücadelelerin sonucudur. Değişen toplumda bugün artık değişikliklerin karşıtlarından oluştuğu, bilim ve teknolojinin analitik tutulumunun sanatçıya yeni çıkış yollan gösterme si, rasyonel çağın sanatının da rasyonel olması fikrini sunmuştur. Bu itibarla modern sanat kendi misyonunu gerçekleştirmeye çalışırken insanın teknokrasi ye tepki göstermesiyle ferde gerçek varlığını, kişiliğini hatırlatıyor ve onu kendi kendini aramaya ve gerçekleştirmeye itiyor. Bu gerçekleştiği zaman, modern sanatın kendi çeşitliliği içinde, modern bir klasizim şeklini alabileceği söylenebilir. Çağdaş bir helkel sanatçısı çağını iyi anlamalıdır. Heykel sanatçısı için teknoloji bir araç olarak kullanmak şahsi karardır. Çağdaş bir heykel sanatçısı için en Önemli üç husus; kaynaklar, problemler ve potansiyellerdir.54 Yeni teknoloji araştırmaları sırasında sanatçıların yaptıkları en önemli gelişme uluslararası boyutta kurdukları organizasyonlardır. Bu organizasyonların amacı sanatçıya yeni materyaller ve teknikler sunarak sanatçıyla işbirliği yapmaktır. Artık günümüzde teknoloji, yaratma sürecinde sanatçının bedensel gücüyle gerçekleştiremeyeceği yapıtları gerçekleştirme olanağı sağlarken, yaratıcı düşüncenin sınırları, teknolojinin sağlamış olduğu potansiyeller saye sinde genişleyecek her yeni buluş beraberinde yeni realiteleri oluşturacaktır. Tüm bu değişimlere rağmen değişmeyen, teknolojinin sanatçı için bir araç olduğudur. 55 SUMMARY Undoubtedly, social and technologic developments have been basic pro pulsions in tehe history of mankind. The search for inrovation and desire to be `new` are the fundamental chataracteristics of the concept called `moder nism`. In establishment of contemporary civilizations the unlikely to be de nied. Societies began to dominate the word via scentific and technic revolu tions, so life standards increased. At the beginning man who tried to rule over the rature came to be the cap tive of machinery he invented. As a result he secame alienated from himself. Despite all this process the man who comes into the position of effect- response is likely to overcome the problems that he causes. The artist in a contemporary society will carry on his art within these factors. That's why mo dern art of any quality and shape has a universal dimension. It should be re marked in this point that modern art is not the output of the historical evolution of art, but the result of fights started by modern artists in order to get rid of the conventional, naturalistic and academic thoughts in art. In a society which has steadily been changing it is know that modifica tions come out from the opposites of these changes. The fact that the analytic attitude of science and technology exhibit new starting points for the artist pre sent the ideal that the art of modern age should be rational as well. In this res pect, while modern art attempts to realize its own mission, the reaction of man to techrocracy and science comes into effect, shows its real existence and urges him to search for himself. It can be claimed that modern art may turn out to be a modern classicism within its own diversity. A contemporary sculptor should comprehend his era sufficiently. To use the technology as a means is a personal decision for the artist. The most cru cial factors for a contemporary sculptor are sources, problems and potentials. During the modern technologic investigations, the most remarkable inno-56 vation by the artists has been the foundation of organization all over the world. The objective of these organizations is to offer the artist new materials and technics and in this way to morke cooperation with him. Technology enables the artist to perform work which he wouldn't be able to do by himself. The bor ders of creative power will broaden and any invention will lead us to new reali ties. What never changes is the fact that technology is a means for the artist. 56

140