86 results on '"Aslan, Ergül"'
Search Results
52. Normal Doğumda ve Sezaryen Doğumda Anne Memnuniyetinin Belirlenmesi
- Author
-
ÖZCAN, Şadiye and ASLAN, Ergül
- Subjects
Birth,postpartum care,mother,patient satisfaction ,Doğum,postpartum bakım,lohusa,hasta memnuniyeti ,reproductive and urinary physiology - Abstract
Amaç: Hastaneden taburcu olmadan önce, normal ve sezaryen doğum yapan lohusaların doğumdan memnuniyet düzeylerinin belirlenmesidir.Yöntem: Çalışma Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi’ne bağlı bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi’nde Aralık 2012-Nisan 2013 tarihleri arasında yapıldı. Tanımlayıcı kesitsel türde olan çalışmanın evrenini araştırma kriterlerine uyan ve çalış- mayı kabul eden tüm lohusalar oluşturdu. Örneklemine normal doğum yapan 300 ve sezaryen doğum yapan 300 olmak üzere toplam 600 lohusa alındı. Verilerin toplanmasında, kadınların demografi k özellikleri, gebelik ve doğum ile ilgili tanıtıcı özelliklere ait soruların yer aldığı bir tanıtım formu, Normal Doğum ve Sezaryen Doğumda Anne Memnuniyetini Değerlendirme Ölçekleri kullanıldı. Kadınların bilgilendirilmiş onamları alınarak taburcu olmadan önce normal doğum sonrası en erken 18 saat ile en geç 24 saat sonra; sezaryen doğumda ise en erken 24 saat ile en geç 72 saatte yukarıda belirtilen anketler uygulandı.Bulgular: Normal doğum yapan lohusaların ölçekte belirlenen kesme noktası değerine göre %100’ünün; sezaryen doğum yapan lohusaların ise ölçekte belirlenen kesme noktası değerine göre %95’inin doğum eyleminde verilen bakım ve hizmetlerden memnun olmadı- ğı belirlendi. Normal doğum yapan lohusaların sezaryen doğum yapan lohusalara göre doğum sonu bebekle tanışma ve (p: ,000) postpartum dönemde aldıkları bakımdan (p: ,000) memnuniyetlerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlendi. Sezaryen doğum yapan lohusaların ise normal doğum yapan lohusalara göre kararlara katılım ve bilgilendirmeden (p: ,000) ve hastane olanaklarından (p: ,000) memnuniyetlerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulundu. Sonuç: Normal doğumda ve sezaryen doğumda anne memnuniyeti genel olarak düşük bulundu. Sezaryen oranlarının yüksek olduğu ülkemizde özellikle normal doğum yapan annelerin memnuniyetlerinin artırılması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Doğum, postpartum bakım, lohusa, hasta memnuniyeti., Aim: The aim of this study was to determine maternal satisfaction at normal and cesarean birth before their discharge from the hospital.Method: Study was conducted in between December 2012- April 2013 at the Obstetrics and Gynecology Department of the Van Region and Research Hospital. Descriptive cross-sectional study was used. The sample included 300 normal birth and 300 cesarean, for a total of 600 healthy postpartum women. To gather the information, a brochure that contained demographics of women and questions on information regarding pregnancy and birth was used. In addition, The Scale for Measuring Maternal Satisfaction at Normal and Cesarean Birth was also used to gather the information. After giving informed consent, the scale was performed in between 18 to 24 hours for normal birth, between 24 to 72 hours for a cesarean birth before women’s discharge.Results: The results showed using the cut-off point of the scale, that 100% of normal birth and 95% of cesarean birth postpartum were not satisfi ed with care and services of giving birth. Mothers who had normal birth were found signifi cantly higher satisfaction according to cesarean birth that meet the baby (p: ,000). and postpartum care (p: ,000). Mothers who had cesarean birth were found signifi cantly higher satisfaction according to normal birth that participation and decision making and information (p: ,000) and hospital facilities (p: ,000).Conclusion: The results of the study showed that the satisfactions of mothers were generally low for normal and cesarean births. The satisfaction of mother’s that give normal births should be increased where Turkey has high cesarean birth rates.Key Words: Birth, postpartum care, mother, patient satisfaction.
- Published
- 2014
53. Pelvic Floor Muscle Exercises for Women and the Nurses Role
- Author
-
Cangöl, Eda, Aslan, Ergül, Yalçin, Önay, and Uşak Üniversitesi
- Subjects
Eğitim ,Eğitim Araştırmaları - Abstract
Pelvik taban kas yapısı cinsel sağlık ve kontinansın sürdürülmesi açı- sından önemlidir. Pelvik taban kaslarının kasılması, digital palpasyon, perineometre, elektromiyografi , görsel muayene, vaginal kon, dinamometre, ultrason ve manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilebilir. Pelvik taban kas gücünün artırılmasında egzersiz oldukça etkili olup, inkontinansın önlenmesinde ve tedavisinde öncelikli olarak düşünülmesi gereken davranışsal tedavi seçeneğidir. Egzersizler, kas gücü artışı sağlamasının yanında genital prolapsus olasılığını azaltır, bağırsak kontrolünü ve orgazmı artırır ve cinsel problemleri azaltır. Ayrıca aşırı aktif mesane tedavisinde, gebelikte ve doğum sonrası dönemde stres inkontinans tedavisinde de etkilidir. Pelvik taban kas egzersizlerinin etkili olabilmesi için doğru kasların kasılması ve belirlenmiş egzersiz programına uyulması önemlidir. Kadınlara kaslarını nasıl kasacağını, egzersizlerin ne kadar sıklık ve sürede yapılacağını öğretmek ve egzersize devam etme yönünde teşvik etmek multidisipliner ekibin en temel sorumluluğudur. Bu derlemede, pelvik taban kaslarının yapısı, kas gücünün değerlendirilmesi, pelvik taban kas egzersizlerinin kas yapısına etkisi ve egzersizlerin uygulanışı ve eğitim verilmesinde hemşirenin rolü literatür doğrultusunda incelenmiştir. Pelvic fl oor muscle structure is important for maintaining sexual health and continence. The contraction of pelvic fl oor muscles can be assessed by digital palpation, perineometer, electromyography, visual examination, vaginal cones, dynamometer, ultrasound and magnetic resonance imaging methods. Pelvic fl oor exercises are quite effective in improving muscle strength, and this behavioral treatment option should be considered as a priority for prevention and treatment of urinary incontinence. In addition to providing increased muscle strength, the exercises reduce the probability of genital prolapse, increase orgasm and bowel control and reduce sexual problems. They are also effective in the treatment of an overactive bladder and stress urinary incontinence during pregnancy and postpartum period. For pelvic fl oor muscle exercises to be effective, it is important to create a exercise program that will teach the ability to exercise the correct muscles. The essential responsibility of a multidisciplinary team is to teach women how to tighten muscles with correct frequency and duration and to encourage them to continue exercising. In this review, the structure of pelvic fl oor muscles, the assessment of muscle strength, the effect of pelvic fl oor muscle exercises, the application and teaching of exercises and the promotion of the nurses role are examined according to the literature.
- Published
- 2013
54. Kadın sağlığı Hemşireliği Derneği Üyelerinin Profili
- Author
-
CANBOLAT, SONAY, KILIÇ, AYŞE, ÇOŞKUN, ANAHİT, ASLAN, ERGÜL, ŞAHİN, NEVİN, AYDIN, ARİFE, DOĞAN MERİH, YELİZ, CAN GÜRKAN, ÖZLEM, BİLGİÇ, DİLEK, KADIN SAĞLIĞI HEMŞİRELİĞİ DERNEĞİ, DERNEĞİ, and CİNGİ, MELEK
- Published
- 2011
55. Gynaecology and Obstetrics Medical Errors and Patient Safety
- Author
-
Yılmaz Esencan, Tuğba, primary and Aslan, Ergül, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
56. The views of special education and rehabilitation center staff about sexual education of persons with disabilities.
- Author
-
Palas Karaca, Pelin, primary, Başgöl, Şükran, additional, Cangöl, Eda, additional, Aslan, Ergül, additional, and Cangöl, Seda, additional
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
57. The Effect of Woman’s Work Status on Breast-Feeding
- Author
-
YORGANCI SÖKÜCÜ, Fatoş and ASLAN, Ergül
- Subjects
Breastfeeding,working mother,breast milk,formula ,Health Care Sciences and Services ,Emzirme,çalışan anne,anne sütü,mama ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri - Abstract
Amaç: Bu çalışma Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) kadının çalışma durumunun emzirmeye etkisini belirlemek amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı, kesitsel bir çalışma olan bu araştırmanın örneklemini Mart-Ekim 2009 tarihleri arasında KKTC’de 6-12 aylık bebeğini muayeneye getiren çalışan ve çalışmayan anneler oluşturmuştur. Olasılıksız örneklem yöntemi ile se- çilen 190 çalışan ve 190 çalışmayan olmak üzere toplam 380 anne araştırmaya dahil edilmiştir. Araştırmaya başlamadan önce gerekli çalışma izni ve etik kurul izni alınmıştır. Emzirme durumu, emzirmede yaşanan sorunlar açısından, çalışan ve çalışmayan anneler arasında ilişkinin değerlendirilmesinde araştırmacı tarafından hazırlanan soru formu kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmayan annelerin %25,3’nün bebeklerini 2 saatte bir, çalışan annelerin %56,8’inin 4 saatte bir ve daha seyrek emzirdikleri tespit edilmiştir. Çalışan annelerin %51,6’sı 4 öğün ve üzeri emzirmektedir. Çalışmayan annelerin ise %91,6’sı 4 öğün ve üzeri emzirmektedir. Annelerin bebeklerini emzirmelerinin yoğunlaştığı saatler incelendiğinde, çalışmayan annelerin %45,3’nün emzirmelerinin sabah saatlerinde, çalışan annelerin %66,3’nün akşam saatlerinde yo- ğunlaştığı saptanmıştır. Annelerin bebeklerine ek mama verip vermeme durumları incelendiğinde, çalışmayan annelerin %78,9’u bebeklerine ek mama verirken, çalışan annelerin %87,9’u ek mama vermektedir. Annelerin ek mamaya başlama sebepleri incelendiğinde, çalışmayan annelerin %46,7’nın sütünün yetersiz olmasından, çalışan annelerin %26,3’nün ise çalıştıklarından dolayı ek mamaya başladığı belirlenmiştir. Çalışan annelerin bebeklerini ortalama17,03±6,84 ay, çalışmayan annelerin ise bebeklerini 17,57±6,11 ay süreyle emzirmeyi düşündükleri saptanmıştır. Sonuç: Bu çalışma sonucunda çalışan annelerin emzirme süresi, sıklığı, ek mamaya başlama durumu konusunda olumsuz etkilendikleri belirlenmiştir., Aim: The study was planned in order to determine the effect of woman’s work status on breast-feeding in Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC). Method: Descriptive and crossectional study was applied with mothers that their babies who is in the period between 6-12 months and mothers who apply to outpatient clinic of the Department of child public hospital and 190 mothers who have not job and 190 mothers that have same characteristic with other 190 mothers and who work in 3 different government agency of TRNC on March-October 2009. Socio-demographic character, nursing status and survey method were used by researchers to determine impacts on nursing of working status. Results: It was determined that 25,3% of nonworking mothers nursed every two hours and 56,8% of working mothers nursed every 4 hour and at infrequent intervals. 51,6% of working mothers and 91,6% of nonworking women nursed their baby 4 meals a day. Watches examined, mothers were concentrated breastfeeding, 45,3% of nonworking mothers generally nursed their baby in morning hours and 66,3% of working mothers generally nursed their baby in evening hours. 78,9% of nonworking mothers and 87,9% of working mothers were giving formula feeding. Analyzing the reasons for starting formula feeding, 46,7% of nonworking mothers expressed that not enough their milk and 26,3% of working mother were beginning through work. Working mothers want to nurse during 17,03±6,84 months and nonworking mothers want to nurse during 17,57±6,11 months. Conclusion: Regarding to the outcomes, in working mothers was decreased frequency and time of nursing and increased formula feeding.
- Published
- 2010
58. Perıneal Assesment After Normal Bırth
- Author
-
Kaya Şenol, Derya, primary and Aslan, Ergül, additional
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
59. Normal Doğumda ve Sezaryen Doğumda Anne Memnuniyetinin Belirlenmesi
- Author
-
ÖZCAN, Şadiye, primary and ASLAN, Ergül, additional
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
60. Perinatal Yas Ölçeği (33 maddeli Kısa Sürüm): Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması.
- Author
-
KÖNEŞ, Miray Özgür, MECDİ KAYDIRAK, Meltem, ASLAN, Ergül, and YILDIZ, Hatice
- Abstract
Copyright of Anatolian Journal of Psychiatry / Anadolu Psikiyatri Dergisi is the property of Anatolian Journal of Psychiatry and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
61. The effects of bladder training and Kegel exercises in women living in nursing home with urinary complaints
- Author
-
Aslan, Ergül, Kömürcü, Nuran, and Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Üriner Sistem Hastalıkları ,Obstetrics and Gynecology ,Boşaltım Sistemi Hastalıları ,Nursing ,Hemşirelik ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
HUZUREVİNDE YAŞAYAN ÜRİNER ŞİKAYETLERİ OLAN KADINLARDA MESANE EĞİTİMİ VE KEGEL EGZERSİZLERİNİN ETKİNLİĞİAdı ve Soyadı :Danışmanın Adı :Kabul Tarihi :Programı :Anabilim Dalı :Ergül AslanProf. Dr. Nuran Kömürcü14.03.2005HemşirelikDoğum ve Kadın Hastalıkları HemşireliğiÖZET Araştırmamız, huzurevinde yaşayan 65 yaş ve üzeri üriner şikayetleri olan kadınlarda, mesane eğitimi ve Kegel egzersizlerinin etkinliğini belirlemek amacıyla planlanmış olup, deneysel prospektif araştırma özelliğindedir. Araştırma, T.C. Emekli Sandığı Nisbetiye Dinlenme ve Bakımevi'nde, Kasım 2002-Ocak 2004 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Çalışmaya katılmaya istekli 25 kadın vaka grubuna, 25 kadın kontrol grubuna alındı. Örneklem seçiminde üriner şikayetleri olması, mobilite sorunu olmaması (Rankin Skalasına göre 0-3 puan) ve mental durumu yeterli olması (Mini Mental Test puanı 23 ve üzeri) koşulları dikkate alındı. Çalışmanın verilerini elde etmek üzere, vaka ve kontrol grubuna tedavi öncesi (TÖ) Görüşme Formu, Yaşam Kalitesi Ölçeği (KHQ), Mini Mental Test, Rankin Skalası uygulandı. Üriner günlük formları kadınlar tarafından dolduruldu. İnkontinansın varlığı ve şiddeti ped testi ile değerlendirildi. Pelvik taban kas gücü digital palpasyon ölçüldü. Vaka grubuna 6-8 haftalık süre ile mesane eğitimi ve Kegel egzersizleri uygulatıldı. Tedaviden 8 hafta sonra (TS) 1. kontrol ve tedavi sonrası 6. ayda (TS 6. ay) 2. kontrol yapıldı. Elde edilen verilere göre, vaka grubunun yaş ortalaması 78.88±4.80 kontrol grubunun ise, 79.44±5.32 idi. Huzurevinde kalma süresi ortalama olarak 7.34±4.46 yıldı. Üriner inkontinans tipleri arasında en sık olarak, vaka grubunda miks inkontinans (%52) ve kontrol grubunda urge inkontinans (%60) görüldüğü belirlendi. Urgency %68, frequency %68 ve noktüri %62 olarak yaygın şikayetlerdi. Olguların %50'sinde pelvik taban kas gücü, digital palpasyonda 1-2/5 olarak düşüktü. Vaka grubunun ped testi ortalaması 7.12±12.07 gr., kontrol grubunun 8.20±14.13 gr. idi. TÖ, TS ve TS 6. aydaki değerlendirmelerde, kaçırılan idrar miktarının, urgency, frequency ve noktüri şikayetlerinin vaka grubunda kontrol grubuna göre, istatistiki olarak derecede anlamlı şekilde azaldığı belirlendi (p
- Published
- 2005
62. The Importance of pad test for stress incontinance and the influence of this problem on the quality of life
- Author
-
Aslan, Ergül, Kızılkaya Beji, Nezihe, and Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,Tests ,Obstetrics and Gynecology ,Nurses ,Women ,Nursing ,Hemşirelik ,Urinary incontinence-stress ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
8. ÖZET Uluslararası Kontinans Derneği (ICS) üriner inkontinansı, objektif olarak gösterilebilen sosyal ve hijyenik problemlere yol açan istemsiz idrar kaybı olarak tanımlamaktadır. Toplumda her yaştaki her sosyal düzeydeki kadının, yaşamın herhangi bir döneminde karşılaşabileceği bir sorundur. Çalışmamız, stres üriner inkontinans olan kadınlarda inkontinansın derecesini ped test ile belirlemek ve yaşam kalitesi üzerine olan etkilerini saptamak amacıyla planlanmıştır. Kasım 1997- Mart 1998 tarihleri arasında hem betimi eyici hem de uygulamalı amaca yönelik planlanmış, tanımlayıcı nitelikte olan araştırmanın örneklemini, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Ürojinekoloji Birimine başvuran ve stres inkontinans tanısı konmuş tüm hastalardan, olasılıksız örneklem yöntemiyle seçilen 50 kadın oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, kadınların tüm tanıtıcı özelliklerini içeren araştırmacı tarafından geliştirilen çok sorulu anket formu; üriner günlük formları; Şikayet Şiddet İndeks, Semptom Etki İndeks (Black ve diğ. 1996) geçerlilik ve güvenirlik çalışması yapıldıktan sonra uygulanmıştır. İnkontinansın şiddetini belirlemek amacıyla da ped test ( Sutherst ve diğ. 1986) uygulanmıştır. Araştırmacı tarafından kadınlara üriner günlüğü nasıl dolduracakları anlatılmış ve 5 gün süreyle uygulatılmıştır. Yaş ortalaması 47.16± 10.35 olan kadınların ped test sonuçlarına göre %28'inde hafif / orta, %38'inde ağır ve çok ağır derecede inkontinans olduğu saptanmıştır. Şikayet Şiddet İndeks puanı 1 1.48 ± 4.86 olarak yüksek bulunmuş ve ped test sonuçlan ile ilişkisi anlamlı bulunmuştur (p< 0.01). Semptom Etki İndeks puanı 4.34 ± 3.97 olarak belirlenmiş ve ped test sonuçlan ile ilişkisi incelendiğinde sonuç, anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Kadınlann büyük çoğunluğunda, pelvik relaksasyon olduğu belirlenmiş ve ped test sonuçlanyla ilişkisi anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). 1062.ve3. Derece şişman (Vücut Kütle İndeksi ortalaması 46.92 ± 7.25) grubunda olan kadınların ped test sonuçlarıyla Vücut Kütle İndeksi bulguları arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Şikayet Şiddet İndeks ve Semptom Etki İndeks puanlarının yaş arttıkça artış gösterdiği belirlenmiştir (p< 0.05 ; p < 0.05). V, Kadınların Ped Test sonuçlan ile Yaş, Vajinal Doğum ve Menopoz Yılı arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p > 0.05). 107 9. SUMMARY THE IMPORTANCE OF PAD TEST FOR STRESS INCONTINENCE AND THE INFLUENCE OF THIS PROBLEM ON THE QUALITY OF LIFE International Continence Society (ICS) defines urinary incontinence as a condition in which involuntary loss of urine leads to social or hygienic problem and is objectively demonstrable. Urinary incontinence is a commonly encourtared symptom among every women, in every society and every term of life. Our study is planned to determine severity of stress urinary incontinence with pad test and affects the quality of life in women. The setting of this investigation performed between November 1997 and March 1998, aimed to be descriptive and practical and had definitive characteristics was comprised 50 women selected. Urogynecologic Unit of the Gynecologic Department of Istanbul University School of Medicine to have stress incontinence all of the women were selected and by using `Unprobability sampling method`. In collecting data contained all the characteristics of subjects which was developed by the investigator the multi-questioned questionnaire form wihich was used. Voiding diary forms were distuributed to the subjects and they were explained to by investigator for 5 days. Symptom Severity Index and Symptom Impact Index were developed by Black et al (1996) after their validity test was done, it was applied. Pad Test (Sutherst et al.-1986) was used to determine severity of urinary incontinence. The women whose median age was 47.16 ± 10.35 were determined to have 28% slight to moderate urine loss and 38% severe and very severe urine loss in the end of Pad Test. It was found relatively high scores of Symptom Severity Index (11.48 ± 4. 86) and determined to be statistically significant with the results of Pad Test (p < 0.01). The scores were found 4.34 ± 3.97 for the Symptom Impact Index and they weren't found statistically significant with the results of Pad Test (p>0.05). 108The majority of the women were determined to have pelvic relaxation and it was compared to the results of Pad Test, no statistically significiant results were found (p > 0.05). Among all of the women belonging to the 2 nd and 3 rd degree obese groups (Body Mass Index median score 46.92 ± 7.25) and the results weren't found statistically significiant when compare to the results of Pad Test (p > 0.05). It was determined as the age increases Symptom Severity Index and Symptom Impact Index Scores also group (p 0.05). 109 122
- Published
- 1999
63. Common Gynecological Problems of Adolescents
- Author
-
ÇETİN, Özge and ASLAN, Ergül
- Subjects
Adölesan sağlığı,adölesan,jinekolojik sorunlar ,Adolescent,adolescent health,gynecological problems - Abstract
Some problems seen in this period causes the health of the adolescent to deteriorate and affects the quality of adolescent’s life negatively. To give adolescent about essential information self-rated health and to provide early diagnosis and treatment in a affection are healthcare professional’s important role. In this review common gynecological problems in adolescent period are covered under the following headings dysmenorrhea, premenstrual syndrome, menstrual irregularities, dysfunctional uterine bleeding, endometriosis, polycystic ovary syndrome, precocious puberty, gynecological cancers, genital organ anomalies, sexuality and reproductive health problems. The effects of these problems on adolescent health have been included, Adölesan dönemde görülen bazı sorunlar, adölesanın kısa ve uzun dönemde sağlığının kötüye gitmesine sebep olmakta, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Adölesanlara sağlıklarıyla ilgili gerekli bilgiyi verme ve hastalık durumunda erken tanı ve tedavinin sağlanmasında sağlık profesyonellerine önemli rol düşmektedir. Bu derlemede adölesan dönemde sık görülen jinekolojik sorunlar dismenore, premenstrual sendrom, menstruasyon düzensizlikleri, disfonksiyonel uterus kanamaları, endometriyozis, polikistik over sendromu, puberte prekoks, jinekolojik kanserler, genital organ anomalileri, cinsellik ve üreme sağlığı sorunları başlıkları altında ele alınmıştır. Bu sorunların adölesan sağlığı üzerine etkilerine yer verilmiştir.
64. Production Process of Women Health Nursing Practice Videos in Istanbul University Florence Nightingale Faculty of Nursing.
- Author
-
GÜNGÖR, İlkay, KIZILKAYA BEJI, Nezihe, ŞAHIN, Nevin, OSKAY, Ümran, ASLAN, Ergül, RATHFISCH, Gülay, AYDIN, Semiha, KAL MERAM, Esra, BAŞGÖL, Şükran, and FIŞKIN, Gamze
- Subjects
NURSING practice ,HEALTH education of women ,NIGHTINGALE model of nursing ,PERCEPTUAL motor learning - Abstract
Limited opportunity for practicing skills in the clinical environment has resulted in a growing need for more effective use of skills laboratory in the faculty of nursing. Using instructional multimedia including video films for cognitive and psychomotor learning in nursing education appears to be an effective complement in the learning activities for nursing practice. Video films are valuable resources for learning nursing skills but require a great deal of time, effort and financial sources to create. Therefore it is important to decide on the best means of design, interaction and integration of the videos. Istanbul University Florence Nightingale Faculty of Nursing conducted a project to produce video films about all skills and practical issues about nursing. All departments in the faculty worked about their own specialties. The aim of this article is to present the development and production process of women health nursing practice videos in Istanbul University Florence Nightingale Faculty of Nursing. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2014
65. The effect of sexual counseling and pelvic floor relaxation on sexual functions in women with vaginismus treatment: A randomized controlled study
- Author
-
Işık, Cansu, Aslan, Ergül, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İÜC, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, and Işık, Cansu
- Subjects
vajinismus ,Sağlık Eğitimi ,IMB model ,pelvik relaksasyon ,cinsel işlev ,Obstetrics and Gynecology ,Cinsel danışmanlık ,Health Education ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
Bu çalışma vajinismus tedavisi gören kadınlarda cinsel danışmanlığın ve pelvik taban relaksasyonunun cinsel işlevlere etkisini belirlemek amacıyla, randomize kontrollü deneysel tasarımda yapılmıştır. Araştırma, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Cinsel Yaşam Polikliniği'nde Eylül 2018 – Eylül 2019 tarihleri arasında deneysel olarak yürütülmüştür. Vajinismus tedavi aşamasında olan 17 deney, 17 kontrol toplam 34 kadın örnekleme dahil edilmiştir. Deney grubundaki kadınlara rutin hemşirelik bakımı yanında pelvik relaksasyon ve 4 seanstan oluşan IMB model temelli cinsel danışmanlık verilmiştir. İlk ve son değerlendirmede; Bilgi Formu, Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (KCFİ), Vajinal Penetrasyon Biliş Ölçeği (VPBÖ), Golombok-Rust Cinsel Doyum Ölçeği (GRCDÖ) ve Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) kullanılmıştır. Deney grubunda; KCFİ toplam puanlarında zaman içinde görülen artış istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p0,05). VPBÖ toplam puanında tedavi sonrası puanda tedavi öncesine göre azalma gözlenirken, zaman içinde görülen değişim istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p0.05). While a decrease in the post-treatment score compared to the pre-treatment score was observed in the total VPCQ score, the change over time was found to be statistically significant (p
- Published
- 2020
66. Using Omaha system on gynecology and perinatology patients care
- Author
-
Çetin, Özge, Aslan, Ergül, İÜC, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Çetin, Özge, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Perinatoloji ,Omaha Sistemi ,Jinekoloji ,Hemşirelik Bakımı ,Bilişim ,Nursing ,Hemşirelik - Abstract
Bu çalışma jinekoloji ve perinatoloji hastalarında Omaha Sistemi'nin kullanımını değerlendirmek amacıyla tanımlayıcı ve kesitsel tipte planlandı. Araştırmanın örneklemini Mart-Mayıs 2019 tarihleri arasında bir eğitim ve araştırma hastanesinde yatan 30 jinekoloji ve 30 perinatoloji hastası oluşturdu. Veriler her hastayla iki görüşme yapılarak `Omaha Sistemi Problem Sınıflama Listesi ve Bakım Planı` formu ile toplandı ve online Nightingale Notları sistemine girilerek değerlendirildi.Jinekoloji ve perinatoloji hastalarında tanılanan problem alanları sırasıyla fizyolojik, sağlık davranışları, psikososyal, çevresel alan oldu. Toplam problem sayısı ilk değerlendirmede 450, ikinci değerlendirmede 462 olarak bulundu. Jinekoloji hastalarında en sık karşılaşılan problemler; bulaşıcı/infeksiyon durumu, ağrı, fiziksel aktivite, beslenme, bağırsak fonksiyonu oldu. Perinatoloji hasta grubunda ise bulaşıcı/infeksiyon durumu, gebelik, ruh sağlığı, ağrı, aile planlaması, dolaşım oldu. Problemler çoğunlukla aktüel olarak belirlendi. En sık belirlenen girişim kategorisi sürveyans iken onu eğitim, rehberlik ve danışmanlık, tedavi ve işlemin izlediği bulundu. Toplam girişim sayısı ilk değerlendirmede 837, ikinci değerlendirmede 370 olarak bulundu. Bakıma yönelik sonuçlarda hastaların bilgi düzeyinin genelde temel düzeyde, davranışlarının genellikle uygun olduğu ilk ve ikinci değerlendirmede belirgin farklılık olmadığı bulundu. İkinci değerlendirmede bazı problemlerin `durum` düzeyinde gelişme olduğu bulundu.Sonuç olarak bakım aktivitelerinin yoğun olduğu jinekoloji ve perinatoloji kliniklerinde hasta sorun ve gereksinimlerinin belirlenmesinde, girişimlerin planlanması, uygulanması ve sonuçların değerlendirilmesinde sınıflama sistemi olarak Omaha Sistemi kullanılabilir.Anahtar Kelimeler: Omaha Sistemi, Jinekoloji, Perinatoloji, Hemşirelik Bakımı, Bilişim This study was designed as descriptive and cross-sectional type to assessment using Omaha System on gynecology and perinatology patient. The sample of study consisted of 30 gynecology and 30 perinatology patient who were staying in training and research hospital in time interval March-May 2019. The data were collected from each patient by two interviews with `Omaha System Problem Classification List and Care Plan` form and analyzed by using online Nightingale Notes. Problems diagnosed for gynecology and perinatology patient were mostly by order of physiological, health behaviors, psycosocial, environmental domain. Total number of problems was 450 in first evaluation and 462 in second evaluation. Most common problems in gynecology patients were communicable/infectious condition, pain, physical activity, nutrition, bowel function. Most common problems in perinatology patients were communicable/infectious condition, pregnancy, mental health, pain, family planning, circulation. Problems were often identified actual. The most frequently identified intervention category was surveillance, followed by training, guidance and counseling, treatment and procedure. Total number of intervention was 837 in first evaluation and 370 in second evaluation. It was found that knowledge level of the patients was basic level and their behaviors were generally appropriate and there was no significant difference in first and second evaluation. It was found that `status` level of some of problems improved in second evaluation. In conclusion, Omaha System can be used as classification system for determining patient problem and needs, planning and implementation of intervention, evaluating the results in gynecology and perinatology clinics where intensive care activities.Key Words: Omaha System, Gynecology, Perinatology, Nursing Care, Informatics 141
- Published
- 2020
67. Sezaryen sonrası laktasyon yönetim modelinin geliştirilmesi ve etkinliğinin değerlendirilmesi
- Author
-
Eker, Aslı, Aslan, Ergül, İÜC, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği Ana Bilim Dalı, and Eker, Aslı
- Subjects
lactation management model ,breastfeeding training ,breastfeeding ,Obstetrics and Gynecology ,Mothers ,laktasyon yönetim modeli ,Nursing ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Laktasyon ,Sezaryen operasyonu ,Sezaryen ,emzirme eğitimi ,Anneler ,Lactation ,Caesarean section ,emzirme ,Hemşirelik ,Cesarean section - Abstract
YÖK Tez No: 557389 Sezaryen sonrası annelerin istendik sürede emzirmeleri ve bebeklerini sadece anne sütü ile beslemeleri önemlidir. Çalışmada laktasyon yönetim modeli geliştirilmesi ve sezaryen sonrası annelerde etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Araştırma randomize kontrollü ve deneysel tasarımda olup, 11.11.2017-31.10.2018 tarihleri arasında Mersin il merkezinde yer alan 3 farklı özel hastanede gerçekleştirildi. Toplam 66 kadın araştırmaya dahil edildi ve veri toplamak için Hasta Tanıtım Formu, Emzirme Gözlem Formu, LATCH Emzirme Tanılama Ölçüm Aracı, Bebeğin Aldığı Anne Sütü Miktarını Puanlama Sistemi-İMDAT Formu, Emzirme Tutumunu Değerlendirme Ölçeği, Emzirme Özyeterlilik Ölçeği, Anne Sütü ve Emzirme İzlem Formu kullanıldı. Veri toplamaya gebelik döneminde başlandı ve taburculuk, 1.gün, 9.gün ve ayda bir kere telefon ile aranarak 6 ay boyunca devam edildi. Geliştirilen Laktasyon Yönetim Modeli doğrultusunda deney grubuna laktasyon yönetim modeli uygulanırken, kontrol grubuna rutin klinik ptotokolü uygulandı. Programın sonunda LATCH ölçeği puan ortalamaları bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu (p
- Published
- 2019
68. Adolescent pregnant women i̇n antenatal period at fear of birth and social support levels of postpartum depression i̇n early period
- Author
-
Akbulut, Şahide, Aslan, Ergül, İÜC, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Akbulut, Şahide, and Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Nursing ,Hemşirelik - Abstract
Araştırma, adölesan gebelerde doğum korkusu ve sosyal destek düzeyinin postpartum depresyona etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı, prospektif ve karşılaştırmalı grup çalışması olarak gerçekleştirilen araştırma, Batman İl Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı 22 Aile Sağlık Merkezi'nde yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında Kişisel Bilgi Formu, Wijma Doğum Beklentisi Anketi-A (W-DEQ-A), Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Eş Desteği Değerlendirme Formu, Epidemiyolojik Araştırmalar Merkezi Depresyon Skalası (EAMDS) kullanılmıştır. Araştırma, 16-19 yaş arası adölesan (n=119) ile 20-24 yaş arası genç erişkin (n=121) gebeler ile üç farklı zaman diliminde gerçekleştirilmiştir. İlk görüşme gebeliğin 28-38. haftasında, postpartum erken dönemde (7-10 gün), postpartum geç dönemde (30-40 günde) gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan her iki grupta, gebelik döneminde yaşanan doğum korkusu ile postpartum erken dönemde depresyon belirtilerinin görülmesi arasında anlamlı ilişki bulunmuştur (p
- Published
- 2019
69. Jinekolojik kanser tedavisi gören hastalarda brakiterapinin fiziksel ve ruhsal etkilerinin kalitatif olarak belirlenmesi
- Author
-
Çağli Öztürk, Seda, Aslan, Ergül, and Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Brachytherapy ,Nursing ,Hemşirelik - Abstract
Jinekolojik kanser tanısıyla brakiterapi tedavisi alan hastalar çeşitli fiziksel ve ruhsal zorluklarla karşılaşırlar. Bu çalışma jinekolojik kanserli kadınlarda brakiterapi tedavisinin etkilerinin belirlenmesi amacıyla kalitatif, kesitsel, tanımlayıcı tipte yapıldı. Araştırma İstanbul Üniversitesi, Onkoloji Enstitüsü, Brakiterapi kliniğinde Mart- Aralık 2018 tarihleri arasında yürütüldü. Jinekolojik kanser tanısıyla brakiterapi tedavisi alan 30 endometriyum ve serviks kanserli hasta örneklem grubuna alındı. Hastalar Tanıtıcı Bilgi Formu dolduruldu. Nitel verilerin elde edilmesinde Yarı Yapılandırılmış Derinlemesine Görüşme Formu kullanıldı. Görüşmelerin kayıt edilmesinde hızlı not alma tekniği kullanıldı. Niteliksel verilerin değerlendirilmesinde içerik analizi ve niceliksel verilerin analizinde tanımlayıcı istatistik kullanıldı. Araştırmada kadınların brakiterapi tedavisi ile ilgili korku, bilinmezlik ve yapılan uygulamaya bağlı ağrı, kanama gibi fiziksel semptomlar yaşadıkları sonucuna ulaşıldı. Hastalar brakiterapi tedavisi süresince sağlık personellerinden hastalıkları, tedavi süreci ve brakiterapi prosedürleri, yan etkilerle başa çıkma yöntemleri ile ilgili bilgilendirme beklemektedirler. Bu sonuçlar doğrultusunda brakiterapi kliniğinde çalışan hemşirelere bireyselleştirilmiş hasta eğitimine ek olarak hastaların yaşadıkları fiziksel semptomların yönetimi için uygun hemşirelik bakımı vermesi önerilir. Jinekolojik kanserlerde brakiterapi tedavisi ile ilgili daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: brakiterapi, endometriyum kanseri, serviks kanseri, yan etki Patients diagnosed with gynecological cancer who received brachytherapy treatment face various physical and mental difficulties.This study was conducted to determine of brachytherapy treatment in women with gynecological cancer. The research was conducted in the brachytherapy clinic of the Oncology Institute of Istanbul University between March and December 2018. Thirty patients with endometrium and cervical cancer who underwent brachytherapy for gynecologic cancer were included in the sample group. The Patient Information Form was filled out by patient. Semi-Structured In-depth Interview Form was used to obtain qualitative data. Content analysis was used to evaluate qualitative data and descriptive statistics were used to analyze quantitative data. In this study, it was concluded that women experienced physical symptoms such as fear, obscurity, and pain and bleeding related to brachytherapy treatment. During the brachytherapy treatment, patients expected health personnel to be informed about their illnesses, treatment process and brachytherapy procedures and coping with side effects. In line with these results, it is recommended that nurses working in the brachytherapy clinic provide appropriate nursing care for the management of physical symptoms experienced by patients in addition to individualized patient education. There is a need for more comprehensive studies on the treatment of brachytherapy in gynecologic cancers. Key Words: brachytherapy, endometrial cancer, cervical cancer, side effects, 109
- Published
- 2019
70. Jinekolojik kanser tedavisi gören hastalarda brakiterapinin fiziksel ve ruhsal etkilerinin kalitatif olarak belirlenmesi
- Author
-
Öztürk, Seda Çağlı, Aslan, Ergül, İÜC, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği Ana Bilim Dalı, and Öztürk, Seda Çağlı
- Subjects
yan etki ,Brachytherapy ,serviks kanseri ,brakiterapi ,Nursing ,Hemşirelik ,endometriyum kanseri - Abstract
YÖK Tez No: 570438 Jinekolojik kanser tanısıyla brakiterapi tedavisi alan hastalar çeşitli fiziksel ve ruhsal zorluklarla karşılaşırlar. Bu çalışma jinekolojik kanserli kadınlarda brakiterapi tedavisinin etkilerinin belirlenmesi amacıyla kalitatif, kesitsel, tanımlayıcı tipte yapıldı. Araştırma İstanbul Üniversitesi, Onkoloji Enstitüsü, Brakiterapi kliniğinde Mart- Aralık 2018 tarihleri arasında yürütüldü. Jinekolojik kanser tanısıyla brakiterapi tedavisi alan 30 endometriyum ve serviks kanserli hasta örneklem grubuna alındı. Hastalar Tanıtıcı Bilgi Formu dolduruldu. Nitel verilerin elde edilmesinde Yarı Yapılandırılmış Derinlemesine Görüşme Formu kullanıldı. Görüşmelerin kayıt edilmesinde hızlı not alma tekniği kullanıldı. Niteliksel verilerin değerlendirilmesinde içerik analizi ve niceliksel verilerin analizinde tanımlayıcı istatistik kullanıldı. Araştırmada kadınların brakiterapi tedavisi ile ilgili korku, bilinmezlik ve yapılan uygulamaya bağlı ağrı, kanama gibi fiziksel semptomlar yaşadıkları sonucuna ulaşıldı. Hastalar brakiterapi tedavisi süresince sağlık personellerinden hastalıkları, tedavi süreci ve brakiterapi prosedürleri, yan etkilerle başa çıkma yöntemleri ile ilgili bilgilendirme beklemektedirler. Bu sonuçlar doğrultusunda brakiterapi kliniğinde çalışan hemşirelere bireyselleştirilmiş hasta eğitimine ek olarak hastaların yaşadıkları fiziksel semptomların yönetimi için uygun hemşirelik bakımı vermesi önerilir. Jinekolojik kanserlerde brakiterapi tedavisi ile ilgili daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Patients diagnosed with gynecological cancer who received brachytherapy treatment face various physical and mental difficulties.This study was conducted to determine of brachytherapy treatment in women with gynecological cancer. The research was conducted in the brachytherapy clinic of the Oncology Institute of Istanbul University between March and December 2018. Thirty patients with endometrium and cervical cancer who underwent brachytherapy for gynecologic cancer were included in the sample group. The Patient Information Form was filled out by patient. Semi-Structured In-depth Interview Form was used to obtain qualitative data. Content analysis was used to evaluate qualitative data and descriptive statistics were used to analyze quantitative data. In this study, it was concluded that women experienced physical symptoms such as fear, obscurity, and pain and bleeding related to brachytherapy treatment. During the brachytherapy treatment, patients expected health personnel to be informed about their illnesses, treatment process and brachytherapy procedures and coping with side effects. In line with these results, it is recommended that nurses working in the brachytherapy clinic provide appropriate nursing care for the management of physical symptoms experienced by patients in addition to individualized patient education. There is a need for more comprehensive studies on the treatment of brachytherapy in gynecologic cancers. Key Words: brachytherapy, endometrial cancer, cervical cancer, side effects
- Published
- 2019
71. The effectiveness of nursing support program developed forwomen undergoing hysterectomy
- Author
-
Yilmaz, Kübra, Aslan, Ergül, İÜC, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Yılmaz, Kübra, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Nursing ,Hemşirelik - Abstract
Bu çalışma histerektomi geçiren kadınlara yönelik geliştirilen hemşirelik destek programının etkinliğini değerlendirmek amacıyla yapılmış randomize kontrollü bir çalışmadır. Çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Doğum ve Kadın Hastalıkları Servisi'nde Kasım 2017- Kasım 2018 tarihinde yapılmıştır. Benign nedenlerle histerektomi geçirmiş 60 kadın deney ve kontrol gruplarına ayrılarak postoperatif 1-2. günde, postoperatif 6-7. günde ve postoperatif 2. ayda değerlendirilmiştir. İlk görüşmede Sosyodemografik Veri Formu, Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (KCFİ), Epidemiyolojik Araştırmalar ve Merkezi Depresyon Skalası (EAMDS), SF-12 Yaşam Kalitesi ölçeği, postoperatif 6-7. günde Postoperatif Veri Formu, Menopoz Semptomları Değerlendirme Ölçeği (MSDÖ), EAMDS, SF-12 Yaşam Kalitesi Ölçeği, postoperatif 2. ayda ise Postoperatif Veri Formu, MSDÖ, KCFİ, EAMDS ve SF-12 Yaşam Kalitesi ölçeği kullanılmıştır. Hemşirelik destek programı kapsamında hasta eğitimleri ve telefon desteği sadece deney grubundaki hastalara uygulanmıştır. Çalışmada deney grubundaki kadınlarda menopoz semptomları kontrol grubuna göre daha hafif düzeyde yaşanmıştır (p
- Published
- 2019
72. Sezaryen sonrası laktasyon yönetim modelinin geliştirilmesi ve etkinliğinin değerlendirilmesi
- Author
-
Eker, Asli, Aslan, Ergül, and Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Obstetrics and Gynecology ,Lactation ,Mothers ,Nursing ,Hemşirelik ,Cesarean section ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
Sezaryen sonrası annelerin istendik sürede emzirmeleri ve bebeklerini sadece anne sütü ile beslemeleri önemlidir. Çalışmada laktasyon yönetim modeli geliştirilmesi ve sezaryen sonrası annelerde etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Araştırma randomize kontrollü ve deneysel tasarımda olup, 11.11.2017-31.10.2018 tarihleri arasında Mersin il merkezinde yer alan 3 farklı özel hastanede gerçekleştirildi. Toplam 66 kadın araştırmaya dahil edildi ve veri toplamak için Hasta Tanıtım Formu, Emzirme Gözlem Formu, LATCH Emzirme Tanılama Ölçüm Aracı, Bebeğin Aldığı Anne Sütü Miktarını Puanlama Sistemi-İMDAT Formu, Emzirme Tutumunu Değerlendirme Ölçeği, Emzirme Özyeterlilik Ölçeği, Anne Sütü ve Emzirme İzlem Formu kullanıldı. Veri toplamaya gebelik döneminde başlandı ve taburculuk, 1.gün, 9.gün ve ayda bir kere telefon ile aranarak 6 ay boyunca devam edildi. Geliştirilen Laktasyon Yönetim Modeli doğrultusunda deney grubuna laktasyon yönetim modeli uygulanırken, kontrol grubuna rutin klinik ptotokolü uygulandı. Programın sonunda LATCH ölçeği puan ortalamaları bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu (p
- Published
- 2019
73. Tıbbi terminasyon kararı alınan gebelere roy adaptasyon modeli doğrultusunda geliştirilen destek programının etkinliği
- Author
-
Kaydirak, Meltem, Aslan, Ergül, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Roy Adaptation Model ,Support programs ,Pregnancy ,Prenatal diagnosis ,Nursing ,Pregnancy terminations ,Hemşirelik ,Anxiety - Abstract
Bu çalışma; maternal veya fetal nedenlerden dolayı tıbbi terminasyon kararı verilen gebelere tedavi süreci boyunca rutin hemşirelik bakımına ek olarak uygulanan Roy Adaptasyon Modeli doğrutusunda geliştirilen hemşirelik destek programının (TTDP) etkinliğini değerlendirmek amacıyla gerçekleştirildi. Ön test-son test düzeni kullanılarak yapılan bu çalışma, prospektif, tek körlü, randomize kontrollü tipte deneysel bir çalışmadır. Çalışma bir Üniversite hastanesinde Kasım 2016-Nisan 2018 tarihleri arasında yürütüldü. Ön değerlendirme aşamasında tıbbi terminasyon kararı verilen tüm kadınlara Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI-2) dolduruldu. Çalışma kriterine uyan ve STAI-2'den toplam 42 puan ve altı alan 77 kadın örneklem grubuna dahil edildi. Deney grubuna, rutin hemşirelik bakımına ek Roy Adaptasyon Modeli'ne temellendirilmiş tıbbi terminasyon hemşirelik destek programı uygulandı. Kontrol grubuna ise rutin hemşirelik bakımı uygulandı. İlk ve son değerlendirme aşamasında; Hasta Tanıtım Formu, Durumluk Kaygı Ölçeği (STAI-1), Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (SBÖ) ve Rol Fonksiyon Alanına Yönelik Adaptasyon Değerlendirme Formu (RFADF) kullanıldı. İzlem değerlendirmesinde Perinatal Yas Ölçeği (PYÖ) uygulandı.Deney grubunda TTDP sonrası, kontrol grubuna göre ilk ve son değerlendirme kaygı puanı farkı daha fazla saptansa da istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi. Kontrol grubuna göre, rutin hemşirelik bakımına ek olarak TTDP uygulanan deney grubunda SBÖ, RFADF ve fiziksel şikayetlerde olumlu yönde farklılık olduğu belirlendi. İzlem değerlendirmesinde ise kontrol grubunda PYÖ toplam puanı istatatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı fazla saptandı. Sonuç olarak, rutin hemşirelik bakımına ek olarak uygulanan Roy Adaptasyon Modeli'ne temellendirilmiş tıbbi teminasyon hemşirelik destek programı kadınların fizyolojik, benlik kavramı, rol fonksiyonu, karşılıklı bağlılık uyum alanına olumlu etkiler sağlayarak yas sürecini kolay atlatmasını sağladığı görüldü. Anahtar Kelimeler: Gebeliğin tıbbi terminasyonu, Perinatal kayıp, Perinatal yas, Roy Adaptason Modeli, Kaygı This study was carried out to determine the efficiency of the nursing support program (TTDP) developed in accordance with the Roy Adaptation Model which is applied to pregnant women for whom medical termination decision made due to maternal or fetal reason in addition to routine nursing care during treatment process.This study, which is conducted using pre-test – post-test order, is a prospective, single-blind and randomized controlled empirical study. The study was carried out at a university hospital between November 2016 and April 2018. Trait Anxiety Inventory (STAI-2) was filled for all women for whom medical termination decision is made in the pre-assessment stage. 77 women who meet the study criteria and get 42 or less points from STAI-2 were included in the sample group. Medical support program based on Roy Adaptation Model was applied to the experiment group in addition to routine nursing care. Routing nursing care was applied to the control group. In the first and last assessment stage; Patient Identification Form, State Anxiety Inventory (STAI-1), Styles of Coping with Stress Inventory and Adaptation Assessment Form for Role Function Area were used. In follow-up assessment, Perinatal Grief Scale was applied.In the experiment group, although first and last assessment anxiety score was determined higher than the control group after TTDP, no statistically significant difference was identified. Compared to control group, it was determined that there is positive difference in Styles of Coping with Stress Inventory, Adaptation Assessment Form for Role Function Area and physical complaints in the experiment group to whom TTDP was applied in addition to routine nursing care. In the follow-up assessment, total Perinatal Grief Scale score was identified to be statistically significantly higher in the control group.As a conclusion, medical termination nursing support program based on Roy Adaptation Model which is applied in addition to routine nursing care allows women overcome grief period more easily by providing positive contribution in the physiologic, self-conception, role function, mutual attachment adaptation field.Key Words: Anxiety, Medical termination of pregnancy, Perinatal grief, Perinatal loss, Roy Adaptation Model 188
- Published
- 2018
74. Lower urinary tract symptoms and quality of life in obese women
- Author
-
Malak, Arzu, Aslan, Ergül, İÜC, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Malak, Arzu, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,obezite ,Urinary tract ,Nutrition and Dietetics ,Yaşam kalitesi ,Beslenme ve Diyetetik ,Nursing ,alt üriner sistem şikayetleri ,Halk Sağlığı ,Women ,Üriner sistem ,Public Health ,Obesity ,Hemşirelik ,Kadınlar ,kadın - Abstract
Çalışma, obez kadınlarda alt üriner sistem şikayetlerini, şikayetlerin yaşam kalitesine etkisini kalitatif ve kantitatif araştırma yöntemleriyle belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Tanımlayıcı, kesitsel, vaka–kontrol çalışmasıdır. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Sağlık Araştırma Uygulama Merkezi'nde Nisan 2015- Nisan 2016 tarihleri arasında yürütülmüştür. Örneklem kapsamında 216 normal kilolu ve 237 obez kadın yer almıştır. Niceliksel değerlendirme için; tanıtıcı bilgi formu, Bristol Kadın Alt Üriner Sistem Semptomları Ölçeği (BFLUTS), SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği, Epidemiyolojik Araştırmalar Merkezi Depresyon Skalası (EAMDS) kullanılmıştır. Tüm kadınlara formlar doldurulup analiz yapıldıktan sonra alt üriner sistem yakınması olan 30 obez kadın ile çalışmanın 2. basamağı olan yarı yapılandırılmış görüşme formuyla derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Kadınların BKİ'ne göre kişisel tanıtıcı ve obstetrik-jinekolojik özellikleri arasında anlamlı fark saptanmamıştır (p˃0,05). Alt üriner semptomlardan depolama, idrar kaçırma, yaşam kalitesi arasında anlamlı fark saptanmıştır. Yaşam kalitesi alt boyutlarından fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, ağrı, genel sağlık algısı, enerji boyutlarında anlamlı fark saptanmıştır (p˂0,05). Niteliksel analizler sonucu alt üriner sistem semptomlarının kadının yaşamını önemli ölçüde olumsuz etkilediği, kadınların çoğu dışarı çıkınca tuvalet aradığı, namaz kılamadığı, cinsel hayatlarının olumsuz etkilendiği belirlenmiştir. Kadınların çoğu idrar şikayetlerinin sebeplerinin gebelik/doğum süreci, fazla kilo, yaşın ilerlemesi olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak obezitenin kadınlarda alt üriner sistem semptomlarına sebep olduğu, yaşam kalitesini olumsuz etkilediği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: alt üriner sistem şikayetleri, kadın, obezite, yaşam kalitesi The study was implemented to specify lower urinary tract symptoms of obese women and the impact on their quality of life via qualitative and quantitative research methods. The research is descriptive, cross-sectional and case-control in manner. It was carried out at Tekirdağ Namık Kemal University Application and Research Centre for Health during April 2015 – April 2016. The study sampling comprised 216 females with average weight and 237 obese females. The introductory info sheet, Bristol Female Lower Urinary Tract Symptoms Scale (BFLUTS), SF-36 Quality of Life Scale and the Center for Epidemiologic Studies Depression Scale (CESD-S) were utilized for quantitative assessments. Proceeding the completion of each form by all female participants, 30 obese females with lower urinary tract symptoms have been interviewed in-depth using the semi-structured interview form, to conduct the second stage of the research. Regarding BMI results, there was no significant difference found between groups for personal introductory and obstetric-gynecological features of those females (p˃0.05). There was statistically significant difference between samples for several lower urinary tract symptoms including storing, urinary incontinence and quality of life. There was also significant difference found for physical function, physical role deficiency, pain, general health perception and energy sub-dimensions of quality of life (p˂0.05). The quantitative analyses have depicted that lower urinary tract symptoms had negative effects on the female's quality of lifes most of the participants stated that they were in continual search for lavatory when outside, were not able to execute worship rituals (namaz) and their sexual life was negatively affected by the symptoms. The most of the participants indicated that urine symptoms were due to pregnancy and childbearing, excessive weight gain and getting old. In conclusion, obesity was found to bring about lower urinary tract symptoms for females and created negative effects on their life quality. Keywords. Lower urinary tract symptoms, female, obesity, quality of life 203
- Published
- 2018
75. Doğum korkusunu azaltmada iki farklı teknik: Duygusal özgürleşme ve nefes farkındalığı
- Author
-
Irmak Vural, Pinar, Aslan, Ergül, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Emotional capability ,Labor pain ,Breathing exercises ,Obstetrics and Gynecology ,Emotional autonomy ,Nursing ,Hemşirelik ,Anxiety ,Delivery ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
Bu çalışma doğum korkusunu azaltmada duygusal özgürleşme tekniği (Emotional Freedom Technique-EFT) ve nefes farkındalığı (NF) uygulamalarının etkinliğinin belirlenmesi amacıyla yapılan randomize kontrollü deneysel bir araştırmadır. Araştırma bir vakıf üniversite hastanesinde Nisan 2016-Mayıs 2017 tarihleri arasında gerçekleştirldi. Randomizasyonla gruplara ayrılmış doğum korkusu olan 35'er gebe EFT ve NF, 50 gebe kontrol grubunda olmak üzere toplamda 120 gebeyle yürütüldü. Gebelere öncelikle Tanıtıcı Özellikler Veri Formu ve Wijma Doğum Beklentisi/ Deneyimi Ölçeği A versiyonu uygulandı, dahil olduğu gruplara göre uygulamalar yapıldı. Doğumun birinci evresinde her bir fazın başında ve sonunda Öznel Rahatsızlık Birimi (SUD) ile doğum korkusu düzeyi belirlendi. İkinci evrede İnnatal Dönem Değerlendirme Formu uygulandı. Doğum gerçekleştikten 24 saat sonra ise Wijma Doğum Beklentisi/ Deneyimi Ölçeği B (W-DEQ B) versiyonu ve EFT ya da NF uygulaması anket formu uygulandı. Gebelerin gruplara göre sosyodemografik ve gebelik özellikleri, W-DEQ A versiyonu puan toplamları arasında farklılık saptanmadı (p>0,05). W-DEQ B versiyonundan alınan puan toplamları arasında farklılık saptandı (p0,05). Similarly, no difference as for the total scores of W-DEQ-A was spotted between groups of expectant mothers (p>0,05). The difference detected between total scores of W-DEQ-B (p
- Published
- 2017
76. Jinekolojik kanserli kadınlarda plıssıt modeli doğrultusunda yapılan cinsel danışmanlığın etkinliği
- Author
-
Bilge, Çiğdem, Aslan, Ergül, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Sex counseling ,Gynecology ,Neoplasms ,Genital diseases-female ,Genital neoplasms-female ,Nursing ,Hemşirelik ,Sexual dysfunction-physiological ,Sexuality - Abstract
Bu çalışma jinekolojik kanser tedavisi gören kadınlarda PLISSIT modeli doğrultusunda yapılan cinsel danışmanlığın etkinliğini belirlemek amacıyla yapılmış deneysel, prospektif bir çalışmadır. Araştırma, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Jinekolojik Onkoloji Bilim Dalı Polikliniği'nde Mart 2015 - Mart 2017 tarihleri arasında deneysel olarak yürütülmüştür. Jinekolojik kanser cerrahi operasyonu geçiren toplam 60 over, endometriyum ve serviks kanserli kadın örneklem kapsamına alınmıştır. İlk değerlendirme sırasında; Hasta Tanılama Formu, Cinsel Öykü Formu, Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (KCFİ) ve Kadın Cinsel Memnuniyet Ölçeği (KCMÖ) kullanılmıştır. İlk değerlendirmede kullanılan Cinsel Öykü Formu, KCFİ ve KCMÖ son değerlendirmede tüm kadınlara tekrar uygulanmıştır. Deney grubunda yer alan kadınlarda, kontrol grubuna göre, ilk değerlendirme ve son değerlendirmede KCFİ ve KCMÖ arasında olumlu yönde farklılık olduğu belirlenmiştir (p0.05); deney grubuna verilen cinsel danışmanlığın ardından yapılan değerlendirmede, deney grubunda istatistiksel olarak olumlu yönde anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir (p0.05); it was found that there was a significant difference in the statistically positive aspect of the experimental group at very advanced level only in the measurements made after the sexual counseling given to the experimental group (p
- Published
- 2017
77. Cinsel işlev bozukluğu olan infertil kadınlarda cinsel danışmanlığın cinsel sağlığa etkisi
- Author
-
Demir, Sevda, Aslan, Ergül, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Sex counseling ,Sex disorders ,Depression ,Infertility ,Infertility-female ,Nursing ,Self esteem ,Hemşirelik ,Sexual dysfunction-physiological ,Orgasm - Abstract
Bu çalışma cinsel işlev bozukluğu olan infertil kadınlara BETTER modeli doğrultusunda verilen cinsel danışmanlığın kadın cinsel sağlığına etkisini belirlemek amacı ile yapılan deneysel bir araştırmadır. Çalışma İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Reprodüktif Endokrinoloji ve İnfertilite Bilim Dalı İnfertilite Kliniği'nde Eylül 2015- Haziran 2016 tarihleri arasında yürütülmüştür. Cinsel işlev bozukluğu olan 35 kadın deney grubunda, 35 kadın kontrol grubunda olmak üzere toplam 70 infertil kadın örneklem kapsamına alınmıştır. Deney grubu ile toplam 4 görüşme, kontrol grubu ile toplam 2 görüşme yapılmıştır. Ön-İlk değerlendirme sırasında; Tanıtıcı Bilgi Formu, Cinsel Öykü Alma Formu, Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği (FSFI), Golombok–Rust Cinsel Doyum Ölçeği (GRCDÖ), Epidemiyolojik Araştırmalar Merkezi Depresyon Skalası (EAMDS), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) kullanılmıştır. Ön-İlk değerlendirme uygulanan FSFI, GRCDÖ, EAMDS, RBSÖ formları son değerlendirmede tüm kadınlara tekrar uygulanmıştır. Deney grubunda yer alan kadınlarda, ön-ilk değerlendirme ve son değerlendirmede FSFI ve GRCDÖ alt boyut ve toplam puan ortalamaları arasında olumlu yönde değişiklik (p0.05). İnfertil kadınlarda düşük eğitim seviyesi, 3 ve üzeri başarısız infertilite tedavi sayısı, 6 yıl ve üzeri infertil olma durumunda CİB iyileşme oranının daha düşük olduğu tespit edilmiştir.Sonuç olarak, cinsel işlev bozukluğu olan infertil kadınlara BETTER modeli doğrultusunda verilen cinsel danışmanlık kadın cinsel sağlığını geliştirmede yararlı olmuştur. This is an experimental study that was intended to determine the effect of sexual counseling which was provided to infertile women with sexual dysfunction under the guidance of the BETTER female sexual health model. The researchers carried out this study between September 2015 and June 2016 in the Reproductive Endocrinology and Infertility Clinic which is a section of the Gynecology and Obstetrics Department of Istanbul University's Faculty of Medicine. The sample of this study included 70 infertile women with sexual dysfunction (35 in the experimental group and 35 in the control group). The researchers held four and two interviews with the experimental and control groups, respectively. For the preliminary assessment, this study used the introductory identification form, form for taking a sexual history, Female Sexual Function Index (FSFI), Golombok–Rust Inventory of Sexual Satisfaction (GRISS), Center for Epidemiologic Studies Depression Scale (CES-D), and Rosenberg Self-Esteem Scale (RSES). At the final assessment stage, all the FSFI, GRISS, CES-D, RSES forms used in the preliminary assessment were re-administered to all women for feedback. This study determined that there was a significant increase (p0.05). This study determined that sexual dysfunction recovery rate is lower in the infertile women who have low education level, have been through three or more number of unsuccessful infertility treatment processs, and have experienced infertile for 6 or more years.In conclusion, this study found that the sexual counseling which was provided to infertile women with sexual dysfunction under the guidance of the BETTER model is beneficial for female sexual health promotion. 180
- Published
- 2016
78. Aşırı aktif mesane şikayeti olan kadınlarda refleksolojinin etkinliği
- Author
-
Aydin, Yasemin, Aslan, Ergül, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Obstetrics and Gynecology ,Nursing ,Hemşirelik ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
Bu çalışma aşırı aktif mesane şikayeti olan kadınlarda ayak refleksolojisinin etkinliğini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Randomize kontrollü olan çalışma, 1 Ocak–7 Aralık 2014 tarihleri arasında Ürojinekoloji Birimi'ne başvuran aşırı aktif mesane tanısı konulmuş 100 hasta ile yürütülmüştür. Deney grubununa ilaç tedavisi, davranış tedavisi (mesane eğitimi, kegel egzersizi, diyet düzenlemesi) ve ayak refleksolojisi, kontrol grubuna ise ilaç tedavisi ve davranış tedavisi (mesane eğitimi, kegel egzersizi, diyet düzenlemesi) uygulanmıştır. Verilerin toplanmasında tanıtıcı bilgi formu, Aşırı Aktif Mesane Değerlendirme Formu, İnkontinans Etki Soru Formu, üriner günlük, Görsel Analog Skala kullanılmış ve 24 saatlik ped testi yapılmıştır. Değerlendirmeler iki aşamada (tedavi öncesi ve sonrası 3. ayda) yapılmıştır. Tedavi sonrası deney grubunun idrar yapma zorunluluğu, gündüz-gece idrar yapma sayısı ve aşırı aktif mesane değerlendirme formu ölçek puanları, kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük bulunurken, ped testi sonuçlarında gruplar arasında fark olmadığı saptanmıştır. Tedavi sonrası deney grubundaki kadınların yaşam kalitesi daha yüksek bulunmuştur. İlaç tedavisi ve davranış tedavisine ilave edilen ayak refleksolojisinin aşırı aktif mesane şikayeti olan kadınların üriner semptomlarının çoğunu azaltırken yaşam kalitesini olumlu yönde etkilediği söylenebilir. This study was conducted in order to determine the effectiveness of foot refloxology in women with overactive bladder complaints. This randomized controlled study was carried out with 100 patients who were diagnosed with overactive bladder and who applied to the Urogynecology Unit between January, 1st and December 7th of the year 2014. The experiment group received medication treatment, behavior treatment (bladder training, Kegel exercises, dietray regulations) and foot refloxology; while the control group received medication treatment and behavior treatment (bladder training, Kegel exercises, dietray regulations). For data collection, a descriptive information form, The Overactive Bladder Questionnaire, The Incontinence Impact Questionnaire, urinary diaries, The Visual Analogue Scale, and the 24 hour pad test were administered. Assessments were done in two steps (prior to treatment and 3 months after treatment). It was found that the necessity of urination, number of urinations during day and night, and Overactive Bladder Questionnaire scores of the experiment group were significantly lower after treatment; while there were no differences between groups in terms of pad test results. It was determined that quality of life in the experiment group was higher after treatment. It was concluded that foot refloxology, which was added to medicine and behavior treatment, reduced most of urinary symptoms and affected quality of life positively in women with overactive bladder complaints. 174
- Published
- 2015
79. Klimakterik dönemdeki kadınların cinsel işlev özellikleri: Toplum temelli çalışma
- Author
-
Andaç, Tuğba, Aslan, Ergül, and Hemşirelik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Sex disorders ,Coitus ,Women ,Nursing ,Hemşirelik ,Menopause ,Sexuality - Abstract
Bu çalışma, klimakterik dönemdeki kadınların cinsel işlev özelliklerini toplum temelli olarak belirlemek amacıyla yapılmıştır.Ocak-Mayıs 2015 tarihleri arasında, kesitsel tanımlayıcı nitelikte ve toplum temelli olarak gerçekleştirilen çalışmanın örneklemini; 45-65 yaş arası klimakterik dönemde olan, cinsel yönden aktif ve düzenli cinsel yaşamı olan, mental düzeyi ve okuma yazma durumu yeterli, araştırmaya katılmaya gönüllü 282 klimakterik kadın oluşturmuştur.Çalışmada veri toplama araçları olarak, kadınların sosyo-demografik ve genel sağlık özelliklerini belirlemek için Tanılama Formu, menopoz semptomlarını değerlendirmek için Menopoz Semptomları Değerlendirme Ölçeği (MSDÖ), cinsel işlevleri değerlendirmek için Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (KCFİ), cinsel memnuniyeti belirlemek için Kadın Cinsel Memnuniyet Ölçeği (KCMÖ) kullanılmıştır. Formlar evde uygun ortam sağlanarak, araştırmacı tarafından mahremiyete özen gösterilerek ve etik kurallara uyularak, yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanmıştır. Her bir görüşme ortalama 30 dakika sürmüştür.Elde edilen verilere göre, klimakterik dönemde menopoz semptomlarının görülme sıklığının arttığı, klimakterik döneme özgü değişiklikler oldukça, kadın cinsel yaşamının ve memnuniyetinin azaldığı, somatik şikayetlerin cinsel memnuniyeti etkilemediği, somatik ve psikolojik şikayetlerin cinsel isteği, psikolojik şikayetlerin ise cinsel doyumu etkilemediği; kadın cinsel işlevlerinin cinsel memnuniyeti pozitif yönde etkilediği; kadın cinsel işlevinin ve cinsel memnuniyetin sosyo-demografik özellikler, obstetrik/jinekolojik özellikler ve genel sağlık durumlarından etkilendiği belirlenmiştir.Sonuç olarak, klimakterik dönemdeki menopoz semptomlarının kadında cinsel yaşamın olumsuz yönde etkilendiği ve memnuniyetinin azaldığı görülmüştür.Anahtar Kelimeler: Klimakteriyum, Menopoz, Cinsel İşlev Özellikleri, Cinsel Memnuniyet The study has been conducted for determining the sexual function of climacteric women.This population-based study conducted between January and May of 2015 with cross-sectional and descriptive qualities has used the following as its sample subject is 282 between 45 to 65 year old women volunteers in their climacteric period who are sexually active with a regular sexual life, with a healthy mental state and adequate intellect.For collecting data; identification forms for determining the subjects' socio-demographic and general health properties, Menopause Rating Scale (MRS) for the evaluation of their menopausal symptoms, The Female Sexual Function Index (FSFI) to evaluate their sexual functionalities, and Sexual Satisfaction Scale for Women (SSS-W) to investigate on sexual contentment. The forms have been applied in person within a house environment with respect to common courtesy, ethics and privacy. Each interview has taken 30 minutes on average. Based on the data gathered, it has been observed that; menopausal symptoms increase during the climacteric phase, female sexual activity and contentment decrease as the unique changes of the climacteric phase kick in, somatic complaints or problems do not have an effect on sexual satisfaction, sexual drive is not affected by somatic or psychological complaints or problems, sexual contentment or satisfaction is not affected by psychological complaints or problems, female sexual functionality has a positive effect on sexual contentment, and female sexual functionality and sexual contentment are affected by socio-demographic properties, obstetrical/gynecological properties and the general health state of the individual.In conclusion, it was observed that menopausal symptoms experienced during the climacteric period have a negative effect on sexual activity and sexual satisfaction.Keywords: Climacterium, Menopause, Sexual Function, Sexual Satisfaction 104
- Published
- 2015
80. Menstrüal siklus evrelerine göre kadında cinsel işlev özellikleri
- Author
-
Abali, Serpil, Aslan, Ergül, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Sex disorders ,Coitus ,Obstetrics and Gynecology ,Women ,Sex hormones ,Nursing ,Hemşirelik ,Orgasm ,Menstrual cycle ,Sexuality ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
Bu çalışma kadınların menstrüal siklus evrelerine göre cinsel işlev özelliklerini belirlemek, folliküler ve luteal evrelerde hormonların cinselliğe etkisini araştırmak amacıyla yapıldı. Ekim 2011-Nisan 2013 tarihleri arasında, tanımlayıcı olarak gerçekleştirilen çalışmanın örneklemini; 25-35 yaş arasında, sağlıklı, düzenli menstrüasyon olan, cinsel aktif 96 kadın oluşturdu. Kadınlardan folliküler ve luteal evreleri belirlenerek her iki evrenin ortasına gelen zamanlarda hormon analizi için kan alındı. Her iki menstrüal evrede Tanılama Formu, FSFI, KCMÖ ve BDE formları uygulandı. Veriler SPSS programında değerlendirildi. Kadınlar cinsel aktivitelerinin en iyi olduğu dönemi genellikle folliküler evre, en kötü olduğu dönemi ise luteal evre olarak ifade etti. Buna karşın kadınların FSFI ve KCMÖ toplam puan ortalamasının genellikle luteal evrede daha yüksek bulundu. Çalışmaya katılan kadınların folliküler ve luteal evredeki hormon seviyelerinin genellikle normal sınırlar içinde olduğu; folliküler evredeki FSFI toplam puanı yüksek olanların Progesteron, SHBG seviyesinin normal sınırlarda, E2, LH, Prolaktin ve Serbest Testosteron seviyesinin normalden düşük, FSH ve DHEA-S normalden yüksek olduğu; KCMÖ puanı yüksek olanların SHBG seviyesinin normal sınırlarda, E2, LH, Prolaktin seviyelerinin normalden yüksek, Serbest Testosteron seviyesinin normalden düşük olduğu ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı bulundu.Luteal evredeki FSFI toplam puanı yüksek olanların Progesteron ve LH seviyesinin normal sınırlarda, E2 ve SHBG seviyesinin normalden düşük, DHEA-S ve Serbest Testosteron seviyesinin normalden yüksek olduğu; KCMÖ toplam puanı yüksek olanların Progesteron ve LH seviyelerinin normal sınırlarda, E2 seviyesinin normalden düşük, SHBG, DHEA-S ve Serbest Testosteron seviyesinin normalden yüksek olduğu; yapılan istatistiksel analizde luteal evre LH seviyesi ile FSFI (ZMWU=-2,299, p= ,022) ve KCMÖ (ZMWU=-2,084, p= ,037) toplam puan ortalaması arasında anlamlı fark olduğu görüldü. Çalışmada kadınların cinsel işlev özelliklerinin menstrüal siklus evrelerine göre değişiklik gösterdiği ve bu durumu hormonların büyük ölçüde etkilediği belirlendi. This current research have been carried out to determine sexual function characteristics in women with respect to their menstrual cycle phases and to discover the effects of female hormones on the women's sexuality during the follicular and luteal phases.Between October 2011-April 2013, the sample of the study was the 96 women who were 25-35 years old, healthy, having regular menses and having active sexual life. The follicular and luteal phases of women were determined. When in the middle of both phases, the blood samples of women were taken for hormone analysis. For both menstrual phases, diagnostic form, FSFI, SSS-W and BDI forms were applied. The data was evaluated with the SPSS program. Women usually expressed that their sexual activity was the best period of time in follicular phase and the worst period of time in the luteal phase. However , the average of women's FSFI and SSS-W total score was higher in the luteal phase. During follicular and luteal phases, hormone levels of women participating in the study were usually within normal limits; in the follicular phase, progesterone was higher in FSFI total scores, SHBG levels were within the normal range, E2, LH, Prolactin and Free Testosterone levels were lower than normal, FSH and DHEA-S were higher than normal; the SHBG levels of the ones who had high SSS-W scores were within the normal range, E2, LH, Prolactin levels were higher than normal, Free Testosterone level was lower than normal and there was no statistically significant difference was found between them. In the luteal phase, the Progesterone and LH hormone level of ones who have high FSFI total score were within the normal range, E2 and SHBG levels were lower than normal, DHEA-S and Free Testosterone levels were higher than normal; the Progesterone and LH hormone level of ones who have high SSS-W total score were within the normal range, E2 level was lower than normal, SHBG, DHEA-S and Free Testosterone levels were higher than normal; according to the statistical analysis, there was significant difference between the LH level and the average of FSFI total score (ZMWU=-2,299, p= ,022) and SSS-W (ZMWU=-2,084, p= ,037).According to this study, the characteristics of women sexual function are vary depending on menstrual cycle stages and affected considerably by hormones. 174
- Published
- 2014
81. Normal doğum sonrası perineal bölgeye yapılan soğuk uygulamanın ağrıyı azaltmadaki etkisi
- Author
-
Kaya Şenol, Derya, Aslan, Ergül, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Birth injuries ,Labor pain ,Obstetrics and Gynecology ,Pain ,Nursing ,Hemşirelik ,Perineum ,Delivery ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Cold - Abstract
KAYA ŞENOL, D. (2014). Normal Doğum Sonrası Perineal Bölgeye Yapılan Soğuk Uygulamanın Ağrıyı Azaltmadaki Etkisi. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği ABD. Doktora Tezi. İstanbul. Araştırma, lohusaların normal doğumdan sonra yaşadığı perineal ağrının giderilmesinde ve annenin konfor düzeyinin artırılmasında soğuk jel ped uygulamanın etkisini belirlemek amacıyla yapıldı.Mersin Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi Lohusa Servisinde Eylül 2012 – Şubat 2013 tarihleri arasında, Lohusa Servisi'ne yatan ve normal doğum yapan, araştırma kriterlerine uyan lohusalar araştırma kapsamına alındı. Araştırma, deney grubu için normal doğum yapan 50 primipar ve 50 multipar (2. ve 3. doğum) lohusa, kontrol grubu için ise örneklem grubu ile aynı sayıda primipar ve multipar olmak üzere toplam 200 lohusa ile gerçekleştirildi.Verilerin toplanmasında literatür doğrultusunda araştırmacı tarafından hazırlanan tanıtıcı bilgi formu, VAS (Visüel Analog Skala), REEDA (Redness, Edema, Ecchymosis, Discharge, Approximation) Skalası ve DSKÖ (Doğum Sonu Konfor Ölçeği) kullanıldı. Doğum Sonu Konfor Ölçeği ve soğuk jel ped lohusalara doğum sonu 2. ve 4. saatte 20 dakika süreyle uygulandı.Araştırmada soğuk jel ped uygulamasının primipar ve multipar lohusalarda doğum sonu perineal sıcaklığı düşürdüğü, perineal ağrıyı azalttığı ve doğum sonu konforu artırdığı saptandı.Soğuk jel ped uygulanan primipar ve multipar lohusalarda Doğum Sonu Konfor Ölçeği alt grupları ve toplam puanlarında anlamlı artma olduğu ve lohusaların konfor düzeyinin arttığı belirlendi.Doğum sonu günlük aktivileri ve bebek bakımını olumsuz etkileyen perineal ağrının soğuk uygulama ile azaldığı, özellikle 2. soğuk uygulama sonrası yatma, oturma, yürüme, emzirme, idrar yapma gibi aktiviteleri yaparken ağrı düzeyinde anlamlı düzeyde azalma olduğu görüldü. Soğuk jel ped uygulanan primipar lohusaların %78,0'inin, multiparların ise %84,0'ünün uygulamadan memnun olduğu saptandı.Sonuç olarak normal doğum sonrası perineye soğuk jel ped uygulamanın perineal ağrıyı azalttığı ve lohusanın doğum sonu konforunu artırdığı belirlendi. KAYA ŞENOL, D. (2014). The Effects Of Cold Pad Application To The Perineum On Pain Relief After Normal Birth. School of Nursing, Department of Women's Health and Diseases Nursing, PhD thesis. İstanbul. The study was conducted to identify the effect of cold gel pad application on relieving the perineal pain experienced by puerpera following normal birth and increasing the mother's level of comfort.The puerpera who were hospitalized in and delivered at the Mersin Obstetrics and Gynecology Hospital Puerperal Department between September, 2012 and February, 2013 and complied with the study criteria were included in the study. The study was conducted on 200 puerpera in total with 50 primipara and 50 multipara (2. and 3. deliveries) puerpera for the experiment group and the same number of primipara and multipara in the control group. To collect the data, the identifying information form prepared by the researcher in line with the literature, the Visual Analogue Scale (VAS), REEDA (Redness, Edema, Ecchymosis, Discharge, Approximation) Scale and Postpartum Comfort Scale were used. The Postpartum Comfort Scale (PCS) and cold gel pads were applied to the puerpera at the end of delivery and for 20 minutes every 2 and 4 hours.It was identified in the study that the application of cold gel pad reduced the postpartum perineal temperature in primiparous and multiparous puerpera, relieved the perineal pain and enhanced postpartum comfort. It was identified that the primiparous and multiparous puerpera who received cold gel pad application had significant increase in their sub group and total scores and that the comfort level of puerpera was increased. It was observed that perineal pain, which adversely affects postpartum activities and infant care, was reduced by cold pad application and that there were significant decreases in the pain level especially while performing activities such as lying down, sitting, walking, breastfeeding and urinating after 2 cold pad applications. It was identified that 78.0% of primiparous puerpera and 84.0% of multiparous puerpera who received cold gel pad application were satisfied.It was determined that the application of cold gel pad on the perineum following normal birth relieved perineal pain and increased postpartum comfort for puerpera. 120
- Published
- 2014
82. Normal doğumda ve sezaryen doğumda anne memnuniyetinin değerlendirilmesi
- Author
-
Bozkurt, Şadiye, Aslan, Ergül, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Mothers ,Patient satisfaction ,Nursing ,Postpartum period ,Hemşirelik ,Cesarean section ,Delivery - Abstract
Bu çalışma ile normal veya sezaryen doğum yapan annelerin doğumdan memnuniyet düzeylerinin hastaneden taburcu olmadan önceki postpartum dönemde belirlenmesi amaçlanmıştır.Çalışma Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi?ne bağlı bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi?nde Aralık 2012- Nisan 2013 tarihleri arasında yapılmıştır.Çalışmanın örneklemine normal doğum yapan 300, sezaryen doğum yapan 300 olmak üzere toplam 600 lohusa alınmıştır. Verilerin toplanmasında, kadınların demografik özellikleri, gebelik ve doğum ile ilgili tanıtıcı özelliklere ait soruların yer aldığı bir Tanıtım Formu, Normal Doğum ve Sezaryen Doğumda Anne Memnuniyetini Değerlendirme Ölçekleri kullanılmıştır. Kadınların bilgilendirilmiş onamları alınarak taburcu olmadan önce normal doğum sonrası en erken 18 saat ile en geç 24 saat sonra; sezaryen doğumda ise en erken 24 saat ile en geç 72 saatte yukarıda belirtilen anketler uygulanmıştır.Normal doğum yapan lohusaların ölçekte belirlenen kesme noktası değerine göre %100?ünün; sezaryen doğum yapan lohusaların ise ölçekte belirlenen kesme noktası değerine göre %95?inin doğum eyleminde verilen bakım ve hizmetlerden memnun olmadığı belirlenmiştir.Türkiye genelinde doğurganlık hızı en yüksek olan iller arasında altıncı sırada yer alan Van ilinde yapılan bu araştırma sonucunda normal doğumda ve sezaryen doğumda anne memnuniyeti genel olarak düşük bulunmuştur. Sezaryen oranlarının yüksek olduğu ülkemizde özellikle normal doğum yapan annelerin memnuniyetlerinin artırılması gerekmektedir. The aim of this study was to determine maternal satisfaction of vaginal and cesarean birth in order to evaluate women?s experiences in labor and early postpartum period before their discharge from the hospital.Study was conducted in between December 2012- April 2013 at the Obstetrics and Gynecology Department of the Van Regioning and Research Hospital.The sample included 300 vaginal and 300 cesarean, for a total of 600 healthy postpartum women. To gather the information, a brochure that contained demographics of women and questions on information regarding pregnancy and birth was used. In addition, The Scale for Measuring Maternal Satisfaction in Normal and Cesarean Birth was also used to gather the information. After giving informed consent, the scale was performed in between 18 to 24 hours for vaginal birth, between 24 to 72 hours for a cesarean birth before women?s discharge.After the information was gathered, the results showed using the cutoff point of the scale, that 100% of vaginal birth and 95% of cesarean birth postpartum were not satisfied with care and services of giving birth.The results of the study that was performed in Van, which is placed sixth between provinces with the highest fertility rate in Turkey, showed that the satisfaction of mothers were generally low for vaginal and cesarean births. The satisfaction of mother?s that give vaginal births should be increased where Turkey has high cesarean birth rates. 127
- Published
- 2013
83. Kadının çalışma durumunun emzirmeye etkisi
- Author
-
Yorganci Sökücü, Fatoş, Aslan, Ergül, and Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Working women ,Obstetrics and Gynecology ,Women ,Nursing ,Breast feeding ,Hemşirelik ,Infant food ,Milk-human ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
Yorgancı Sökücü, F. (2010). Kadının Çalışma Durumunun Emzirmeye Etkisi. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği AD. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.Çalışma, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) bebeğini emziren kadınlarda, çalışma durumunun emzirme üzerine olan etkilerini belirlemek amacıyla yapıldı. Araştırma bebekleri 6-12 ay arası dönemde ve en az 3 ay süre ile emzirmiş olan, devlet hastanelerinin çocuk polikliniklerine başvuran, çalışmayan 190 anne ve aynı özelliklere sahip, 3 devlet dairesinde çalışan 190 anne ile gerçekleştirildi. Verilerin toplanmasında, sosyo-demografik özellikler, emzirme durumları ve çalışma durumunun emzirme üzerine olan etkilerini belirlemek üzere araştırmacı tarafından literatür doğrultusunda hazırlanan anket formu kullanıldı.Çalışmada annelerin çoğunluğu 24-29 yaş grubundaydı. Çalışan annelerin, çalışmayan annelere göre eğitim düzeyleri daha yüksek bulundu. Çalışan annelerin mesleği hemşire ve memur ağırlıklı idi. Annelerin çalışıyor olmasının anne sütü verme süresini azalttığı görüldü. Çalışan annelerin bebekleri çalışmayan anne bebeklerine göre daha az sıklıkla emzirilmekteydi. Çalışan annelerde daha sıklıkla gündüz mesaisi olduğu için bebeklerini akşam saatlerinde emzirmekteydiler. Ek gıda verme oranı çalışan annelerde daha yüksek bulundu. Annelerin doğum ve süt izinlerini yetersiz buldukları ve çalışma şekillerinin emzirmelerine engel olduğu belirlendi.Sonuç olarak, annelerin çalışma durumu emzirmenin sıklığını ve süresini azaltmakta, ek gıda ile beslemeyi arttırmaktadır. Çalışan annelerin bebeklerinin anne sütü alma süresini artırmaya yönelik olarak süt izni ve doğum sonrası izin gibi yasal ve sosyal düzenlemelerin yapılması önerilmektedir.Anahtar Kelimeler : Emzirme, çalışan anne, anne sütü, ek gıda, süt izni, hemşire Yorganci Sokucu F. (2010) The effect of woman's work status on breast-feeding. Istanbul University Institute of Health Science, Department of Obstetric and Gynecologic Nursing. Master thesis. istanbulThe study was planned in order to determine the effect of woman's work status on breast-feeding in Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC). The study was applied with mothers that their babies who is in the period between 6-12 months and have at least 3 months for a period of nursing and mothers who apply to outpatient clinic of the Department of child public hospital and 190 mothers who have not job and 190 mothers that have same characteristic with other 190 mothers and who work in 3 different government agency. Socio demographic character, nursing status and survey method were used by researchers to determine impacts on nursing of working status.In the study majority of mothers were in the period between 24-29 ages. Working mothers have high-education than nonworking mothers. Generally working jobs of mothers were or civil servant. According to study mother?s work status decreased nursing- time for baby. Working mother?s baby was nursed least than nonworking mother?s baby. Working mothers generally nursed their baby in evening period because of they have day-time work. Working mothers gave more additional food to baby than nonworking mothers. Study determined that according to mothers maternity leave and nursing leave was not enough and work status of mothers prevented to nursing.As conclusion, in working mothers was decreased frequency and time of nursing and increased formula feeding. For increasing breastfeeding time on working women?s babies, should be advice legal and social arrangements on breastfeeding and postpartum permissions.Key words: Breastfeeding, working woman, breast milk, formula, breastfeeding permission, nurse 68
- Published
- 2010
84. Validity and Reliability of the Turkish Version of Screening Tool on Distress in Fertility Treatment (SCREENIVF).
- Author
-
Irmak Vural P, Körpe G, and Aslan E
- Subjects
- Anxiety, Female, Humans, Mass Screening, Reproducibility of Results, Surveys and Questionnaires, Infertility, Female diagnosis, Infertility, Female therapy
- Abstract
Background: Women diagnosed with infertility and receiving infertility treatment reported high levels of depressive symptoms, anxiety and distress. Infertile women should first be screened for psychosocial risks. Psychosocial care interventions should be planned according to their needs. The aim of this methodologically designed study was to test the validity and reliability of the Screening Tool on Distress in Fertility Treatment's (SCREENIVF) Turkish version in infertile women., Subjects and Methods: The present study included 323 women diagnosed with nulliparous and undergoing fertility treatment. Women filled in the descriptive characteristics questionnaire, The Copenhagen Multi-Centre Psychosocial Infertility-Fertility Problem Stress Scale (COMPI-FPSS) and the SCREENIVF., Results: To examine the contribution of the items to the scale, six items with an insufficient contribution to the scale were removed from the scale as a result of the item-total score correlation values (Corrected item-total correlation <0.25). The item-total score correlation coefficients and subscale-total score correlation coefficients obtained for each subscale ranged from 0.31 to 0.98. According to the regression equation formed in line with the multivariate linear regression model that will model the linear relationship between COMPI-FPSS, which is a scale equivalent to the subscale of the SCREENIVF, the total scores of the subscale were statistically significant predictors of the scores obtained from COMPI-FPSS, and (F=161.281, p<0.001) multiple explanatory coefficients were 77.2%. Cronbach's alpha coefficient was 0.77 and accepted to be reliable. 16% of the women participating in this study were above the cut-off scores concerning anxiety and depression, 13.9% acceptance, 8.2% hopelessness and 2% social support. The scale consisted of five subscales and 28 items., Conclusion: The findings indicate that the Turkish version of SCREENIVF is a valid and reliable measurement tool that can be used in the routine assessment regarding psychosocial aspects in the infertility treatment process.
- Published
- 2021
85. Reflection of Learning Styles on Students' Anxiety and Learning Levels in Simulation Education: An Obstetrics and Neonatology Nursing Experience.
- Author
-
Kan Öntürk Z, Kanığ M, Aslan E, and Kuğuoğlu S
- Abstract
Aim: This study aimed to investigate whether the learning styles of nursing students affected their anxiety and learning levels during simulation education., Method: This was a cross-sectional and quasi-experimental study, which included a total of 60 nursing students. The students received simulation education about labor management and first care of newborns. The Learning Styles Inventory III, the Trait Anxiety Scale, and a pretest were used before the simulation education, and the Perceived Learning Scale and a posttest were used after the simulation education to collect data., Results: According to data from the learning styles inventory, 81.6% of the students had a diverging learning style, 11.7% had an assimilating learning style, and 6.7% had an accommodating learning style. The mean state anxiety score was 49.83 ± 10.59 just before the simulation. The mean pretest score was 51.50 ± 16.96 and the mean posttest score was 54.17 ± 15.22. The perceived learning score was 35.45 ± 5.12. There was a significant difference in anxiety levels in terms of learning styles ( p < .005)., Conclusion: Most of the students in this study had a diverging learning style. Their anxiety levels did not change depending on their learning styles. The pretest/posttest results and perceived learning levels showed that simulation helped to achieve learning in all types of learners., Competing Interests: Conflict of Interest: The authors have no conflicts of interest to declare., (Copyright © 2021 Florence Nightingale Journal of Nursing.)
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
86. Adaptation of the Prenatal Comfort Scale into Turkish: A Validity and Reliability Study.
- Author
-
Kaya Şenol D, Aydın Özkan S, and Aslan E
- Abstract
Aim: This study aims to test the validity and the reliability of the Turkish version of the Prenatal Comfort Scale., Method: The sample of this methodological study included 260 pregnant women presenting to a prenatal screening outpatient clinic. The Prenatal Comfort Scale included 15 items and 5 subscales. Internal consistency analysis, item-total score correlations, and confirmatory factor analysis with Lisrel (8.51) were used to test the reliability of the scale., Results: The internal consistency Cronbach's alpha value was .86 for the Prenatal Comfort Scale and .78, .79, .82, .69, and .60 for the subscales. The item-total score correlation coefficients ranged from .32 to .66 ( r = .32-.66). A factor analysis was made to evaluate consistency between the Turkish version of the scale and the original scale. The second item loaded on interacting with fetal movements in the original scale was found to load on recognizing changes during pregnancy in the Turkish version of the scale., Conclusion: The Turkish version of the Prenatal Comfort Scale was found to have sufficient compatibility. It is also a valid and reliable scale., Competing Interests: Conflict of Interest: The authors have no conflicts of interest to declare., (Copyright © 2021 Florence Nightingale Journal of Nursing.)
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.