27 results on '"Çocuk Sağlığı"'
Search Results
2. El Ayak Ağız Hastalığı Gelişen Tip 1 Diabetes Mellitus Tanılı Çocuk Hastanın NANDA-I'e Göre Hemşirelik Tanıları, NIC Girişimleri ve NOC Sonuçları.
- Author
-
ARIKAN, Aylin and ESENAY, Figen Işık
- Subjects
MEDICAL quality control ,NURSING ,NOSOLOGY ,HOSPITAL emergency services ,HAND, foot & mouth disease ,TYPE 1 diabetes ,NURSING practice ,CHILDREN'S health ,NURSING diagnosis ,CHILDREN - Abstract
Copyright of Turkiye Klinikleri Journal of Nursing Sciences is the property of Turkiye Klinikleri and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
3. Cyber Bullying: The New Period of Childhood and Nursing Approaches in Children.
- Author
-
MERAL, Buket and ÇAĞLAR, Seda
- Abstract
Copyright of Dokuz Eylül Üniversitesi Hemsirelik Fakültesi Elektronik Dergisi is the property of Dokuz Eylul Universitesi Hemsirelik Fakultesi Elektronik Dergisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
4. The effect of education given to asthmatic school children and their parents, considering health literacy, on the self-management of asthma
- Author
-
Güney Kızıl, Esma, Bayık Temel, Ayla, and Ege Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Halk Sağlığı Hemşireliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Sağlık Okuryazarlığı ,Schools ,Child Health ,Okullar ,Nursing ,Hemşirelik ,Astım ,Çocuk Sağlığı ,Asthma ,Health Literacy - Abstract
Giriş: Astım çocukluk döneminde hastane yatışlarının en sık nedenidir. Astımın hastalık özyönetimi ve eğitiminde sağlık okuryazarlığı dikkate alınmalıdır. Araştırmanın amacı astımlı okul çocuklarına ve ebeveynlerine yönelik sağlık okuryazarlığına duyarlı eğitimin hastalık özyönetimine etkisini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Bu araştırma, randomize kontrollü deneysel bir çalışmadır. Araştırma, İzmir ili Karabağlar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı kamu ilkokullarında Ekim 2018 - Temmuz 2019 tarihleri arasında yürütülmüştür. Çocukların ilkokul 2.,3. ve 4. sınıfta olması, hekim tanılı olması, astım ilacı kullanıyor olması, gönüllü olması, ebeveynin okuryazar olması araştırma kriterleridir. Araştırmanın örneklemi, evrenin içinden araştırma kriterlerine uygun olan 88 astımlı çocuk ve ebeveyni oluşturmuştur. Çocuklar; ebeveyn sağlık okuryazarlığı (SOY) puanı, çocuğun SOY puanı, Astım Kontrol Testi (AKT) puanı ve sınıf düzeylerine göre randomize edilerek gruplara ayrılmıştır. Girişim 1 grubu (çocuk ve ebeveyni) 31, Girişim 2 grubu (çocuk) 31, Kontrol grubu 32 çocuktan oluşmuştur. Veri toplamada Çocuk ve Ebeveyn Tanıtım Formu, SOY Ölçeği, Okul Çağındaki Çocuklar İçin SOY Ölçeği, Astımlı Çocuk ve Adölesanlar İçin Özetkililik Ölçeği, AKT, Astıma Spesifik Ebeveyn Eğitim Gereksinimi Formu ve Telefon Görüşme Formu kullanılmıştır. Öntest sonrası Girişim 1 grubunda hem çocuğa hem ebeveynine eğitim verilmiş, Girişim 2 grubunda sadece çocuğa eğitim verilmiş, kontrol grubuna eğitim verilmemiştir. Eğitim sonrası eğitim alan gruplara eğitim kitapçıkları verilmiştir. Eğitimden en az 3 hafta sonra tüm gruplara eğitim sonrası test uygulanmıştır. Telefon görüşmesi ile Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında izlemler yapılmıştır. Bulgular: Çocukların yaş ortalaması 8.44±0.92, %54'ü erkek, %44.8'i 3. sınıf olup grup dağılımları homojendir (p>0.05). Çocukların %64.8'inin ailesi 3-4 kişidir, %47.7'sinin balkon dahil evinde sigara içilmektedir. Isınma şekli hariç ev özellikleri açısından gruplar homojendir (p>0.05). Çocukların %52.3'ü son altı ay içinde astım atağı geçirmiştir. Çocuklar her izlem döneminde en çok kurtarıcı ilaçları kullanmışlardır. Çocukların %84.1'i ilacını düzenli kullanmakta, %52.3'ü ilaç kullanmada zorluk yaşamamaktadır. Çocukların %65.9'u devamsızlık yapmıştır. Ebeveynlerin %89.8'i anne, annelerin %80.7'si ev hanımıdır. Ebeveynlerin özellikleri çalışma gruplarına göre homojen dağılımdadır (p>0.05). Ebeveynlerin %71.6'sı ayrıntılı astım eğitimi almamıştır, %72.3'ünün astım bilgi kaynağı sağlık çalışanlarıdır. Eğitim sonrasında Girişim 1 grubu ebeveynlerinin astım bilgi puanı anlamlı olarak artmıştır (p0.05). Tüm çalışma gruplarında eğitim sonrası çocukların SOY puanı ve özetkililik puanlarında anlamlı fark yoktur (p>0.05). Tüm çalışma gruplarında eğitim sonrası çocukların AKT ve kurtarıcı ilaç kullanım puanlarında anlamlı artış belirlenmiştir (p, Introduction: Asthma is the most common cause of hospitalization in childhood. Health literacy should be taken into account in the self-management and education of asthma. The aim of the study was to examine the effect of education, considering health literacy, for asthmatic school children and their parents on disease self-management. Materials and Methods: The research, a randomized controlled trial, was carried out in public primary schools affiliated to the Karabağlar District Directorate of National Education in Izmir between October 2018 and July 2019. The criteria for the research were as such: Being in either 2nd, 3rd or the 4th grade of a primary school, being diagnosed by a physician, using asthma medication, being a volunteer, and having a literate parent. The study sample consisted of 88 students and their parents who were suitable for the research criteria. The children were divided into 3 groups as such: Intervention-1 group with 31 children and the parents, the intervention-2 group with 31 children and the control group with 32 children after the randomization of the children was performed according to the Parental Health Literacy (PHL) score, Child's HL score, Asthma Control Test (ACT) score, and their grades in the school. The forms used to collect data are Child and Parent Description Form, HL Scale, HL Scale for School-Age Children, Self-efficacy Scale for Asthmatic Children and Adolescents, ACT, Asthma-Specific Parent Education Requirements Form and Telephone Interview Form. After the pretest, training was given to both the children and the parents in the Intervention 1 group, while only the children in the Intervention 2 group was trained, and the control group participants were not given any training. After the training, training booklets were given to the training groups. The post-training test was administered to all groups at least three weeks after the training. Follow-ups were performed by phone calls in May, June and July. Results: The mean age of the children was 8.44±0.92 years, 54% were male, 44.8% were 3rd grade, and group distribution was homogeneous (p>0.05). The families of 64.8% of the children included 3-4 people, and 47.7% of them smoked at home including the balcony. The groups were homogeneous in terms of house characteristics except for heating methods (p>0.05). A total of 52.3% of the children had an asthma attack in the last six months. Children used rescue medications the most in each follow-up period. While 84.1% of them use their medication regularly, 52.3% of them do not have any difficulties in using medication. A total of 65.9% of them had absences from school. While 89.8% of parents are mothers, 80.7% of those are housewives. Parental characteristics were homogeneous according to the study groups (p>0.05). While health professionals were the source of asthma information for 72.3% of the parents, 71.6% of the parents did not receive detailed asthma education. After the training, the asthma knowledge score of the parents in the Intervention 1 group increased significantly (p0.05 A significant increase was found in the ACT and rescue medication use scores of the children in all groups (p
- Published
- 2022
5. Getting Pregnant While Breastfeeding: Can I Carry On Berastfeeding?
- Author
-
Büşra UYSAL and Nevin Akdolun BALKAYA
- Subjects
Health Care Sciences and Services ,Emzirme ,gebelik ,anne sağlığı ,çocuk sağlığı ,hemşirelik ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri ,Breastfeeding ,pregnancy ,maternal health ,child health ,nursing - Abstract
Emzirmenin ilk altı ay sadece anne sütü ile, devamında ek gıdalarla beraber iki yaşına kadar sürdürülmesi önerilmektedir. Emzirmenin önemi bilinmesine rağmen, etkili emzirme ve sadece anne sütüyle besleme halen istendik düzeyde değildir. Emzirme döneminde planlanmayan/planlanan yeni bir gebelik oluşumu bu sebepler arasında yer almaktadır. Anneler, aile bireyleri ve sağlık personeli gebelikte emzirmenin anne, fetüs ve bebek sağlığını olumsuz etkileyeceği konusunda yoğun kaygılar yaşamaktadır. Bu kaygılara bağlı gebelik döneminde emzirme erken dönemde sonlandırılmaktadır. Bu derlemenin amacı gebelikte emzirmenin anne, fetüs ve bebek sağlığı üzerine etkileri, bu süreçte yaşanan kaygıları ve bu konuda hemşirelerin sorumluluklarını incelemektir. Literatür taraması yapılırken çalışma sayısının sınırlı olması sebebiyle tarih belirlenmeden Google Akademik, PubMed ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Kütüphanesi veri tabanında ‘gebelik’, ‘emzirme’, ‘anne sağlığı’, ‘çocuk sağlığı’ anahtar kelimeleri ve ‘gebelikte emzirme’ kavramı Türkçe ve İngilizce taratılmış, konu ile ilgili kaynaklar ve bu kaynakların ilgili referansları incelenmiştir. Literatürde gebe annenin emzirmeye devam etmesinin, yeterli ve dengeli beslenme ve olası risklere karşı takibin sağlanması koşuluyla birinci ve ikinci trimesterde güvenli olduğu, üçüncü trimesterde ise sürdürülebilir olduğu belirtilmektedir. Hemşireler gebelikte emzirmenin anne, fetüs ve bebek sağlığına etkilerini açıklamalı, dengeli beslenme ve rutin kontrollerin gerekliliğini vurgulamalı, gebelikte emzirme konusunda kesin bir öneride bulunmamalı, ancak emzirmenin devamı için anneyi desteklemelidir., It is recommended that breastfeeding be continued exclusively with breast milk for six months, followed by additional food until the age of two. Although the importance of breastfeeding is known, effective breastfeeding and exclusive breastfeeding are still not at the desired level. Unintended or intended new pregnancies while breastfeeding is among these reasons. Mothers, family members, and healthcare staff feel extremely worried that breastfeeding during pregnancy will adversely affect maternal, fetal, and neonatal health. Due to these concerns, breastfeeding is stopped at the early phase during pregnancy. This paper aims to examine the effects of breastfeeding during pregnancy on the health of the mother, fetus, and baby and the worries that are experienced, and the responsibilities of nurses on this topic. While the literature was searched, due to the small number of studies, the keywords ‘pregnancy’, ‘breastfeeding’, ‘maternal health’, ‘child health’ and concept in ‘breastfeeding during pregnancy’ were searched in Turkish and English in the database of Google Scholar, PubMed and Muğla Sıtkı Koçman University Library without determining the date, and the resources related to the subject and the relevant references of these resources were examined. In the literature, it is maintained that it is safe for a pregnant mother to carry on breastfeeding in the first and second trimesters and sustainable in the third trimester, provided that an adequate and balanced diet and follow-up against any possible risks are provided. Nurses should explain the effects of breastfeeding during pregnancy on maternal, fetal, and neonatal health, emphasize the necessity of a balanced diet and routine controls, and should not make a definite recommendation about breastfeeding during pregnancy, but should support the mother to carry on breastfeeding.
- Published
- 2021
6. Nedensel ilişki modeli temelli çocukluk çağı obezitesini önleyici davranışlara yönelik sağlık okuryazarlığı ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması
- Author
-
Ünver, Filiz, Gür, Kamer, Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Reproducibility of results ,Child welfare ,Public health ,Şişmanlık ,Çocuk sağlığı ,Causal models ,Health literacy ,Scales ,Halk sağlığı ,Nursing ,Sağlık ,Health ,Obesity ,Hemşirelik ,Children - Abstract
Amaç: Çalışmada Nedensel İlişki Modeli Temelli Çocukluk Çağı Obezitesini Önleyici Davranışlara Yönelik Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği'nin Türkçe geçerlik ve güvenirliliğini araştırmak amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Bu metodolojik çalışma Mayıs 2019 tarihinde İstanbul' da bir ilkokul ve ortaokulda öğrenim gören 9-14 yaş arasındaki 705 çocukta yapıldı. Veriler sosyodemografik anket formu ve ölçeğin Türkçe formu ile toplandı. Ölçeğin Türkçe formu için dil uyarlamasında çeviri-geri çeviri tekniği kullanıldı. Geçerliliği, kapsam ve yapı geçerliliği ile değerlendirildi. Kapsam geçerliliği için on uzmandan görüş alındı ve kapsam geçerlik indeksi bulundu. Yapı geçerliliği için doğrulayıcı faktör analizi kullanıldı. Güvenirliliğinde, iç tutarlılığa bakılarak Kuder-Richardson 20, cronbach alfa ve madde toplam puan korelasyon yöntemleri kullanıldı.Bulgular: Uzman görüşleri sonrası ölçeğin kapsam geçerliliği indeksi %95 olarak bulundu. Doğrulayıcı faktör analizi sonucunda tüm maddelerin t değerleri anlamlı bulundu, uyum indekslerinin ise iyi uyum gösterdiği ve ölçeğin yedi faktörlü yapısını doğruladığı tespit edildi. Ölçeğin madde toplam korelasyonları tüm maddelerde 0,20' nin üzerinde, cronbach alfa güvenirlik katsayısı ise 0,91 olarak bulundu. Sonuçlar: Ölçeğin Türkçe formunun geçerli ve güvenilir olduğu tespit edilmiştir. Bu ölçek çocukluk çağı obezitesini önleyici davranışlara yönelik sağlık okuryazarlık düzeyini ölçmek amacı ile güvenle kullanılabilir. Objective: The aim was to study the Turkish validity and reliability of health literacy scale for causal relationship model based childhood obesity preventing behaviours.Material and Method: This methodological study was conducted with 705 children aged between 9-14 in a primary and a secondary school in Istanbul in May, 2019. Data was collected with sociodemographic questionnaire form and Turkish form of the scale. Back translation technique was used for Turkish form of the scale. Validity was assessed with content and face validity. Opinions of 10 experts are asked for content validity and content validity index was found out. Confirmatory factor analysis was used for face validity. Kuder-Richardson 20, Cronbach alpha and total item correlation methods are used for reliability with taking internal consistency into consideration.Findings : Content validity index of the scale was found out as %95 after expert opinions. As a result of confirmatory factor analysis, t values of all the items were meaningful, fit indices accorded well and confirmed seven factor structure of the scale. Total item correlation of the scale was above 0,20 for all the items and cronbach alpha reliability coefficient was 0.91. Results: It was determined that Turkish form of the scale was valid and reliable. This scale can be safely used to measure health literacy level for childhood obesity preventing behaviours. 91
- Published
- 2019
7. The effect of training of mothers of premature infants in neonatal intensive care unit on mother's selfconfidence
- Author
-
Balaban, Emre, Karakoç, Ayşe, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yenidoğan Hemşireliği, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Infant care ,Self confidence ,Çocuk sağlığı ,Nurses ,Infant ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Nursing ,Patient education ,Çalışma ve öğretim ,Hemşirelik ,Çocuk bakımı ,Infant-newborn - Abstract
Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Prematüre Bebek Annelerine Verilen Eğitimin Anne Özgüvenine Etkisi1.ÖZET Amaç: Bu araştırma yenidoğan yoğun bakım ünitesinde (YYBÜ) prematüre bebek annelerine verilen eğitimin anne özgüvenine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Gereç/Yöntem: Araştırma ön test/son test kontrol gruplu yarı deneysel olarak yapılmıştır. Çalışma YYBÜ’ de Nisan 2014-Ağustos 2014 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmanın evrenini YYBÜ ikinci düzeye yatışı yapılan bebeklerin anneleri arasından çalışmaya katılmayı kabul eden 110 anne oluşturmuştur. Anneler 55 deney 55 kontrol grubu olarak ayrılmış ve iki gruba da ön test/son test uygulanmış, deney grubuna ön testten sonra bebek bakım eğitim programı uygulanmıştır. Veriler anket formu kullanılarak toplanmış ve tanımlayıcı istatistikler, niceliksel verilerin karşılaştırılmasında iki grup arasındaki farkı t-testi, ikiden fazla grup durumunda parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında tekyönlü (Oneway) anova testi ve farklılığa neden olan grubun tespitinde tukey post hoc testi kullanılmıştır. Özgüven düzeyinin eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumları için eşleşmiş t-testi analizleri yapılmıştır.Bulgular ve Sonuçlar: Deney ve kontrol grubu annelerin eğitim öncesi Pharis Özgüven Ölçeği puan (PÖÖ) ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (t=1,174;p=,243). Eğitim sonrası ise deney grubundaki annelerin PÖÖ puan ortalamaları kontrol grubundaki annelere göre daha yüksek olduğu ve bu farklılığın istatistiksel olarak önemli olduğu saptanmıştır (t=-8,74;p=,000). Çalışmada planlı eğitimin annelerin preterm bebek bakımına yönelik özgüveni artırmada etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Sözcükler: Hemşire, preterm, yenidoğan yoğun bakım ünitesi, özgüven, bebek bakım eğitim programı.2. SUMMARYAim: The present study was conduced to investigate the effect of training provided to mothers of premature infants in neonatal intensive care unit on selfconfidence of mother.Material/Method: The study was semi-experimental with pretest/posttest control group. The research was conducted between April 2014-August 2014 at NICU. The sample of the study consists of 110 voluntary mothers among those whose infants were admitted to second level hospitalization at NICU. The mothers were divided into control and experimental group with 55 participants each and were administered both pre-tests and post-tests and experimental group was exposed to training following the pre-tests. The data were collected by questionnaires and descriptive statistics. t-test was used to compare two groups. In case of more than one group, one-way anova test was employed for intergroup comparisons. In order to find the group that leads to difference, tukey post hoc test was conducted. T-test analysis were used to reveal the level of selfconfidence prior and following the training. Findings and Results: No statistically significant difference was found between average scores of experimental and control group mothers in Pharis Selfconfidence Scale before training (t=1,174;p= ,243). Average Scores of Pharis Selfconfidence Scale of mothers in experimental group were higher than those in control group and the difference was statistically significant (t=-8,74;p= ,000). The results showed that planned training was more effective on increasing the level of selfconfidence of mothers in preterm infant care.Keywords: Nurse, preterm, neonatal intensive care unit, selfconfidence, babycare training program.
- Published
- 2016
8. Kanserli çocuklarda oyun temelli hemşirelik modeli
- Author
-
Manav, Gülay, Ocakçı, Ayşe Ferda, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Hasta çocuklar ,Çocuk Psikolojisi ,Oyun Terapisi ,Medical oncology ,Neoplasms ,Cancer patients ,Nursing ,Hemşirelik ,Children ,Çocuk Sağlığı ,Game theory - Abstract
ÖZETÇocukluk çağı kanserleri zaman zaman yoğun stres yaşatan ve travmatik durumlar ile karşı karşıya bırakan, yaşamı tehdit eden hastalıklardır. Bu zorlu duygusal yaşam, çocuğun benlik kavramının gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu araştırmanın amacı; kanser tanısı ile izlenen okul çocuğunun benlik etkilenimini oyun kullanarak ortaya koymaktır. Araştırmanın uygulaması İstanbul ilinde, bir devlet hastanesi çocuk onkoloji kliniğinde, Temmuz- Eylül 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Klinikte tedavi gören altı okul çocuğu ve annesi ile toplam sekiz oturum yapılmıştır. Araştırma deseni olarak yorumlayıcı durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Oyun oturumları çocuk merkezli oyun terapisi ve Roger’ın benlik teorisi temel alınarak gerçekleştirilmiştir. Hemşirelik Girişim; Oyun Modeli, araştırmacı ve çocuğun baş başa yaptıkları altı oyun oturumları ile oluşturulmuştur. Araştırmacı, modelin oluşturulma sürecinde kendi deneyimlerini de ifade etmiştir. Verilerin değerlendirilmesi; verilerin dökümünün yapılması ve içerik analizi olarak iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Oluşturulan oyun modelinde ise; a) mutlu anılarını ifade etme, b) kontrol, c) problem çözme, d) ilişkiler, e) agresif davranışlar, f) regresyon, g) iyi-kötü, h)travma ve ı) kaygı-yas olmak üzere 9 tema bulunmuştur. Oyun oturumları sonrasında araştırmacı “kanser okul çocuğunun benliğini etkiler” hipotezine ulaşmıştır. Sonuç olarak kanser tanısı ile izlenen okul çocuğunun benlik gelişiminin desteklenmesi gerekmektedir. Bu durum çalışması sonucunda ulaşılan temaların, gelecekte kanser tanısı ile izlenen çocuğun benliğinin etkilinimine yönelik oluşturulabilecek hemşirelik modeline destek olacağı düşünülmektedir.Anahtar Sözcükler: Kanser tanısı ile izlenen çocuk, benlik kavramı, durum çalışması, oyun terapisi, hemşirelik modeli. SUMMARYPLAY BASED NURSING MODEL FOR THE CHILD WITH CANCERChildhood cancers are fatal diseases which cause intense stress and traumatic situations for the ones who experience that disease. That kind of an emotionally hard life may reason some hardships for developing self concept. Therefore; the self concept of the school age child needs to be supported. The aim of the study is to put forth the self- exposure of a school age child by using play. The study was held in the oncohology service of a public hospital between the dates July and September, 2011. Eight sessions in total were made with the child who took treatment in that clinic together with the parents. As searching pattern, interpretive case study method has been used. Play sessions were held in the basis of Roger’s theory of self and child centered play theraphy. Nursing Intervention; Play Model was generated by six play sessions in which only the researcher and the child took place. The researcher expressed her own experiences during the process of generating the model. The assessment of data was realized in two stages: examining the data and content analysis. In the new formed play model 9 themes have been found out: a) expressing the good memories b) control c) problem solving d) relations e) aggressive behaviors f) regration g) good-bad h) trauma i) anxiety. The themes which are obtained at the end of this case study are thought to be supportive for prospective nursing models on the side of exposure of child’s self. Key words: Child with cancer, self concept, case study, play therapy, nursing model.
- Published
- 2013
9. 15-22 yaş ergenlerde arkadaş bağlılığının incelenmesi
- Author
-
Kola, Tuğba, Ocakçı, Ayşe Ferda, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Ergenler ,Psikoloji ,Ergen ,Friendship ,Scales ,Attachment ,Çocuk Hastalıkları Hemşireliği ,Nursing ,Hemşirelik ,Adolescents ,Çocuk Sağlığı ,Friend support - Abstract
ÖZETAraştırma; 15-22 yaş genel liselerde eğitimlerine devam eden ergenler ile aynı yaş aralığında Mesleki Eğitim Merkezi’ne (MEM) devam eden ergenlerin arkadaş bağlılık durumlarını incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışma tanımlayıcı kesitsel tiptedir. Araştırma, İstanbul ili Anadolu yakası Pendik, Sultanbeyli ve Ümraniye ilçelerindeki Mesleki Eğitim Merkezleri ile aynı ilçelerdeki Pendik Rauf Denktaş Lisesi, Gediktaş Lisesi ve Ümraniye liselerinde gerçekleştirilmiştir. Öğrenci Tanıtıcı Bilgi Formu ve Arkadaş Bağlılığı Ölçeği kullanılarak elde edilen verilerin istatiksel analizi bilgisayar ortamında yapılmıştır. Genel Lise ve Meslek Eğitim Merkezi öğrencilerinin Arkadaşlık Bağlılığı Ölçeği puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p
- Published
- 2013
10. Okul öncesi çocuklarda oyun terapisinin sosyal yetkinlik ve davranış yönetimine etkisi
- Author
-
Sezici, Emel, Ocakçı, Ayşe Ferda, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Behavior ,Çocuk Gelişimi ,Sağlık Yönleri ,Nursing ,Nursing research ,Oyunlar ,Sosyal Yönleri ,Social cognition ,Psikolojik Yönleri ,Öğrenim ve Öğretim ,School nursing ,Preschool childrens ,Learning ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Plays ,Game theory - Abstract
Okul Öncesi Çocuklarda Oyun Terapisinin Sosyal Yetkinlik ve Davranış Yönetimine EtkisiAraştırmada “Sosyal Bilişsel Öğrenme Teorisi” ne temellendirilmiş oyun terapisinin okul öncesi çocuklarda sosyal, duygusal, davranış becerileri üzerindeki etkinliğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma yarı deneysel olup, Ekim 2012 – Haziran 2013 tarihleri arasında Kütahya Nene Hatun Anaokuluna kayıtlı 4-5 yaşında olan 79 çocukla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada örneklem seçilmemiş, evrenin tamamına ulaşılması hedeflenmiştir. Araştırmada veriler; Okul Öncesi Çocuğu ve Aileyi Tanılama Formu, Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme–30 Ölçeğiyle toplanmıştır. Ön test sonrası her alt boyutun aritmetik ortalamasının altında puan alan maddeler hemşirelik tanısı olarak ele alınmıştır. Oyun terapisi kapsamında hazırlanan “Oyun Hamuru Çalışma Programı” deney grubunda bulunan 39 çocuk ile uygulanmıştır. Araştırmada ön test, son test, tekrar testlerden elde edilen ortalamalar arası farkın anlamlılığına bakılırken bağımlı gruplar için varyans analizi ve tekrarlı ölçümler için Anova testi kullanılmıştır. Deney ve kontrol grubundaki çocukların oyun hamuru çalışması öncesi alt boyutların puan ortalamaları arasında anlamlı fark yoktur (p>0.05). Ancak son testte ve tekrar testte, deney ve kontrol grubundaki çocukların puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p0.05). Oyun terapisinin okul öncesi çocuklarda sosyal, duygusal ve davranış becerilerini arttırdığı sonucuna varılmıştır. Sosyal Bilişsel Öğrenme Teorisi’ne temellendirilmiş Oyun Hamuru Çalışma Programının okul öncesi çocukların sosyal, duygusal ve davranış becerilerini geliştirmeleri için etkin bir program olması nedeniyle çocuk hemşireleri tarafından kullanılması önerilebilir. Böylelikle çocuk hemşireleri oyun programlarını belli bir standart çerçevesinde oluşturabileceklerdir.Anahtar Sözcükler: Hemşirelik süreci, Okul öncesi çocuklar, Oyun terapisi, Çocuk hemşireliği, Sosyal bilişsel öğrenme teorisi The Effect of Play Therapy on Social Competence and Behavior Management on Preschool ChildrenIn this research, it was aimed to determine the efficiency of play therapy, based on “Social Cognitive Theory”, on the social, emotional and behavioural skills at preschool children. The study is quasi-experimental and was carried out between October 2012 and June 2013 on 79 children aged between 4 and 5 registered at Kütahya Nene Hatun Kindergarten. No sampling was chosen in the study and it was aimed to access the whole population. The data were gathered using “Identification Form of Preschool Child and His/Her Parents” and “Scale for Assessment of Social Competence and Behaviour –30”. After pre-test, the items with scores lower than the arithmetic mean of every sub-dimension were assessed as nursing diagnosis. “Play Dough Exercise Program” prepared in the scope of play therapy was applied on 39 children in the experiment group. While assessing the significance of the difference between the pre-test, post-test and retest means, variance analysis was used for dependent groups and Anova test was used for iterative measurements. There were no significant difference between the score means of the sub-dimensions of the children in the experiment and control groups prior to play dough exercise (p>0.05). However, the difference between the post-test and retest score means of the children in the experiment and control groups was statistically significant (p0.05). It was concluded that play therapy increased the social, emotional and behavioural skills in preschool children. Because play dough exercise program, based on “Social Cognitive Theory”, is an efficient program for preschool children to improve their social, emotional and behavioural skills, they can be recommended to be used by paediatric nurses. Thus, pediatric nurses can form play programs around a standard frame.Key words: Nursing process, Child-preschool, Pediatric nursing, Play therapy, Social cognitive theory
- Published
- 2013
11. Yenidoğan yoğun bakım ebe ve hemşirelerinin etik ikilemleri ve mesleki profesyonellik düzeyleri ile ilişkisi
- Author
-
Esen, Burcu, Karakoç, Ayşe, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Çocuk Hastalıkları ,Ethics-medical ,Professionalism ,Hemşireler ,Infant-newborn diseases ,Nurses ,Intensive care units-neonatal ,Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Midwives ,Infant-newborn - Abstract
ÖZET Yoğun bakım çalışanlarının profesyonel davranışları yoğun bakım ünitelerinde yaşanan etik karar alma sürecinde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışma yenidoğan yoğun bakım alanında çalışan ebe ve hemşirelerin etik ikilemler karşısındaki tutumlarının mesleki profesyonellik düzeyleri ile ilişkisini saptamak ve bu sonuçlar ile literatüre özgün bir bilgi kazandırmak amaçlı tanımlayıcı ve analitik olarak planlanmıştır. Çalışmada İstanbul İli genelini temsilen 151 ebe ve hemşire katılımı sağlanmıştır (n=151). Verilerin toplanmasında; sosyo-demografik veri toplama formu, etik ikilemler anketi ve Meslekte Profesyonel Tutum Envanteri (MPTE) kullanılmıştır. YYBÜ çalışanlarının etik ikileme sebep olabilecek konulara ilişkin tercih ve görüşleri ile kişisel ve profesyonel özelliklerinin ilişkisi istatistiksel açıdan değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların yoğun bakımda etik ikileme sebep olan konular karşısında yararlılık, zarar vermeme ve adalet ilkeleri doğrultusunda tutum sergiledikleri görülmüştür. Özellikle mesleki profesyonellik artışı ile etik ikilemler karşısında karara dahil olma isteğinin arttığı, nafile tedavi kavramının benimsenmiş olmasına rağmen yenidoğana dair yaşamsal bir karar verilirken “yenidoğanın yaşam hakkı”nı savunan bir tutum içerisinde bulundukları görülmüştür. Sonuç olarak elde edilen bulgular doğrultusunda meslekte profesyonel tutum artışının etik ikilemler karşısında farkındalık kazanılmasına ve doğru tutum sergilenmesine sebep olduğu ancak meslekte profesyonelleşmenin artması için mesleki eğitime standart getirilmesi, mesleki eğitim programında yenidoğan yoğun bakım alanına dair belirli bir müfredat oluşturulması, etik ikilemler karşısında ebe, hemşire ve bebeğin ailesinin aktif katılımının sağlanabilmesi için yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin tüm çalışanlarını kapsayan aile merkezli bakım ve etik konulu hizmet içi eğitimler düzenlenmesi gerektiği düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Hemşireler, Ebeler, Tıbbi Etik, Yoğun Bakım Üniteleri-neonatal, ProfesyonellikABSTRACT THE RELATIONSHIP BETWEEN ETHICAL DILEMMAS AND OCCUPATIONAL PROFESSION LEVELS OF NEONATAL INTENSIVE CARE NURSES AND MIDWIFES Professional behaviors of intensive care employees are crucial in ethical decision making processes related with intensive care units. This study is designed as to explain relationship between attitudes of midwifes and nurses working at neonatal intensive care units over against ethical dilemmas and professionalism levels of those employees. This study is planned as a descriptive and analytical to provide unique information to the literature. In this thesis 151 midwifes and nurses included representing a sample for Istanbul. To collect a data, socio demographic data collection form, ethical dilemmas survey and Professional Attitudes Inventory at Occupation were employed. The relationship between choices and views of neonatal intensive care unit employees against matters that may cause ethical dilemma and professional features is statistically assessed. Results imply that, participants behave through helpfulness, not injuring the baby and justice principles. Especially, increasing occupational profession leads to increasing desire for involvement in decision process for the cases which have ethical dilemma. Although useless cure concept is accepted, participants defend right to life of new born. As a result, in accordance with the findings of the study, increasing professional attitudes leads gaining awareness against ethical dilemmas and to behave truly. But, to increase occupational profession, there should be standards for occupational education, syllabus for intensive care. Additionally to cope with ethical dilemmas, family oriented internal education programs covering all the employees of the neonatal intensive care units should be organized to allow active participation of midwifes, nurses and the family of the baby. Key Words : Nurses, Midwifes, Ethics- Medical, Intensive Care Units-Neonatal, Professionalism
- Published
- 2013
12. Bir cezaevinde kalan ergenlerde sağlık davranışlarının saptanması ve sağlığı geliştirme modeline temellendirilmiş eğitimin davranış değişikliğine etkisi
- Author
-
Öztürk, Özlem, Ocakçı, Ayşe Ferda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Stress management ,Psychiatric nursing ,Hemşirelik, Toplumda ,Hemşirelik Araştırması ,Çocuk Sağlığı Hizmetleri ,Hemşire ,Nursing ,Nursing research ,Stress ,Adolescents ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Sağlık Eğitimi ,Hasta İlişkileri ,Çocuk Hastalıkları Hemşireliği ,Hemşirelik ,Health Education ,Çocuk Sağlığı - Abstract
ÖZETBu araştırma, cezaevinde kalan ergenlerin sağlık davranışlarının saptanması ve saptanan sağlık davranışlarına göre sağlığı geliştirme modeli kullanılarak verilen eğitimin davranış değişikliğine olan etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma tanımlayıcı ve ön test-son test kontrol gruplu yarı deneysel bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini, İstanbul Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan tüm ergenler (N=276) oluşturmuştur. Araştırmanın birinci aşamasında 268 ergene, Adolesan Yaşam Biçimi Ölçeği uygulanmıştır. Adolesan Yaşam Biçimi Ölçeği alt grup puan ortalamalarına bakıldığında Stres Yönetimi alt boyutunun madde puan ortalamasının (1.53±0.30) diğer alt boyutlara göre daha düşük olduğu saptanmıştır. Araştırmanın ikinci aşamasında ise 73 ergene (deney=36, kontrol=37) Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği uygulanmıştır. Deney grubuna stresle baş etmede etkili başa çıkma yöntemlerini sağlamak amacıyla Stres Yönetimi Geliştirme Programı uygulanmıştır. Gruplara ön test, program sonrası son test ve programdan 1 ay sonra tekrar test yapılmıştır. Program sonrasında ikinci ve üçüncü ölçümde Stresle Başa Çıkma Tarzları grup puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu saptanmıştır (p
- Published
- 2013
13. Assessment of pain during and endotracheal suctioning in pediatric intensive care unit
- Author
-
Sönmez, Duygu, Kuğuoğlu, Sema, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Endotrakeal Aspirasyon ,Pediatri Yoğun Bakım Ünitesi ,Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Tıp - Abstract
ÖZETÇalışma, pediatrik yoğun bakım ünitesinde endotrakeal aspirasyon sırasında oluşan ağrının değerlendirilmesi amacıyla iki aşamalı tanımlayıcı ve karşılaştırmalı olarak planlandı.Araştırmanın evrenini; bir üniversite hastanesinin pediatri yoğun bakım ünitesine başvuran hastalar ve çalışan hemşireler oluşturdu. Örnekleme 1 Ocak – 2 Temmuz 2008 tarihleri arasında pediatri yoğun bakım ünitesine kabul edilen ve araştırma kriterlerine uyan tüm hastalar (65) ve onlara bakım veren hemşireler (18) alındı. İki aşamalı olarak gerçekleştirilen araştırmanın I.aşamasında rutin aspirasyon uygulandı. II. aşamasında hemşirelere “Hemşirelerin Aspirasyon Konusunda Bilgileri” anketi yapıldı ve sonrasında “Aspirasyon Klavuzu” anlatılarak aspirasyonu bu klavuz doğrultusunda yapmaları istendi. Veriler 16 sorudan oluşan “Veri Toplama Formu”, iki kısımdan oluşan “FLACC (Face, Legs, Activity, Cry, Consolability) Ağrı Ölçeği ve Wong-Baker Ağrı Yüz Değerlendirme Ölçeği” kullanılarak toplandı. Hastalar gözlemlendi ve monitörlerden izlendi. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS for Windows 14.0 (Statistical package fort he Social Sciences) paket programı kullanıldı.Araştırma sonucunda; hastaların % 33,8 (22)’inin 1 ay ile 1 yaş arasında ve %64,6 (42)’sının erkek olduğu belirlendi. Endotrakeal aspirasyon sırasında hastaların %83,1 (n=54)’inde oksijen saturasyonunda azalma olduğu, %81,5 (n=51)’inin öğürdüğü ve %67,7 (n=44)’sinin huzursuzlaştığı görüldü. Wong-Baker Ağrı yüz değerlendirme ve FLACC puanları Grup I olgularda daha yüksek bulunmasına rağmen gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p>0,05). Bolus olarak analjezik ve sedasyon alan hastaların Wong-Baker Ağrı yüz değerlendirme puanı (4,38±0,96(4)) ve FLACC puanı (4,61±1,94(4)) almayan hastalara oranla düşük bulundu. (p>0,05).Bu sonuçlara göre, örnekleme alınan hastaların ağrı çektiği ve ağrının aspirasyon uygulamaları ile azda olsa ilişkisi olduğu saptandı. Bu nedenle pediatri yoğun bakım ünitelerinde endotrakeal aspirasyon uygulamalarında standart “Aspirasyon Klavuzu” nun kullanılması önerildi.Anahtar Kelimeler: ağrı, endotrakeal aspirasyon, FLACC ağrı ölçeği, pediatri yoğun bakım ünitesi, Wong-Baker ağrı yüz değerlendirme ölçeğiSUMMARYASSESSMENT OF PAIN DURING AND ENDOTRACHEAL SUCTIONING IN PEDIATRIC INTENSIVE CARE UNITThis research is planned as a two levelled definitive and comparisive one that evaluates pain during endotracheal suction in pediatric intensive care units.Universe of the study is composed of patients applied to pediatric intensive care units and nurses working in pediatric intensive care unit. Cases are sellected trough pediatric intensive care unit patients (65) who filled the study criteria and nurses (18) who give care to them in a time interval of 1 January-2 July 2008. Rutine endotracheal suction was applied as the first level of study. For the second level inquiry on “knowledge of nurses about suction” is applied to nurses and then they are asked to do aspiration according to guideline of suction they were told. Data was obtained with 16 question data form. FLACC pain scale and Wong-Baker facial pain determination scale were used to evaluate patients. All the obtained data were evaluated by SPSS for Windows 14.0 (statistical pacakage fort he social sciences).To summarise; %33,8(22) of patients are between 1 mounth to 1 year old and %64,2 (42) of them are male. During endotracheal suction oxigen saturation of %83,1(54) patients was decreased, %81,5(54) retched, %67,7(44) was troubled. Although group 1 patients had higher scores on Wong-Baker pain facial determination scale and FLACC scale no statistical difference was found amoung two groups (p>0,05). Patients who had bolus dozes of analgesic and sedative drugs had lower Wong-Baker facial pain determination score (4,38+_ 0,96 (4)) and FLACC score(4,61+- 1,94(4)) (p>0,05).According to these; patients are troubling because of pain and pain is slightly but releated with aspiration. So suction guideline is recommended to be used in pediatric intensive care unit during endotracheal suction.Key words: endotracheal suction, FLACC pain scale, pain, pediatric intensive care unit, Wong-Baker facial pain determination scale.
- Published
- 2009
14. Okul öncesi dönemde (3-6 yaş) ana çocuk sağlığı ve anaokulundaki çocukların beslenme özelliklerinin karşılaştırılması
- Author
-
Kobak, Canan, Pek, Hatice, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Beslenme ,Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE (3-6 YAŞ) ANA ÇOCUK SAĞLIĞI VE ANAOKULUNDAKİ ÇOCUKLARIN BESLENME ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASICANAN KOBAKYÜKSEK LİSANS TEZİ1. ÖZET Anne-babaların yiyecek tüketimleri ve kendi beslenme alışkanlıkları, çocukların yiyecekleri seçimleri ve beslenme alışkanlıklarını doğrudan etkilemektedir. Çalışma Tekirdağ İli’nde okul öncesi dönemde Ana Çocuk Sağlığı ve Anaokulundaki çocukların beslenme özelliklerinin belirlenmesi ve bu özelliklerin karşılaştırılması amacıyla tanımlayıcı olarak planlandı. Çalışmanın evrenini, Ocak 2008- Aralık 2008 tarihleri arasında, Ana Çocuk Sağlığı’nda sağlam çocuk polikliniğine başvuran ebeveynler ve Umudum Anaokulu’nda çocukları bulunan ebeveynler oluşturdu. Örnekleme, seçim kriterlerine uygun, Ana Çocuk Sağlığından 80 ebeveyn ve Umudum Anaokulu’ndan 50 ebeveyn olmak üzere toplam 130 ebeveyn oluşturdu. Veri toplama araçları olarak; Araştırma Onay Formu, Aile ile İlgili Özellikler Formu, Çocuk ile İlgili Özellikler Formu, Beslenme ile İlgili Özellikler Formu kullanıldı. Veri, Statistical Package for Social Sciences for Windows 15.0 programı ortalama, standart sapma, frekans kullanılarak değerlendirildi. Parametreler arası ilişkileri değerlendirmede ki kare kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında, anlamlılık p
- Published
- 2009
15. Yenidoğan transport hizmetlerinde mevcut durum ve transport fizyolojik stabilite risk indeks değerlendirmesi
- Author
-
Karakoç Tarı, Ayşe, Çiğdem, Zerrin, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Yenidoğan ,Transportation ,Nursing ,Risk assesment ,Hemşirelik ,Infant mortality ,Çocuk Sağlığı ,Yenidoğan Transportu ,Perinatal Bakım ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-newborn - Abstract
1.ÖZETYenidoğan Transport Hizmetlerinde Mevcut Durum ve Transport Fizyolojik Stabilite Risk İndeks DeğerlendirmesiÇalışma yenidoğan transport hizmetlerinde mevcut durumu saptamak ve transport fizyolojik stabilite risk indeks (TRIPS) skorunu değerlendirmek amacıyla tanımlayıcı ve analitik olarak planlanmıştır. Veriler İstanbul il sınırları içinde, ventilatör desteği sağlayabilen, en az 5 yatak kapasitesi olan ve dışardan yenidoğan transportunu kabul eden toplam 12 hastanede, Ocak-Temmuz 2007 tarihleri arasında toplanmış olup 190 yenidoğan transportu incelenmiştir. Bulgular: Yenidoğanların sevk nedeni olarak %60.00 “yer olmaması”, kabul tanısı olarak ise; %40.52 “preterm+ek sorun ve %28.95 solunum sorunları ilk sırada yer almıştır. Çalışmada transport aracı olarak %87.90 ambulans kullanılmış olup, %44.74’ünde epikriz verilmişti. Ambulansta transport küvözü bulunma oranı %82.63, hemşire bulunma oranı %76.65’tir. Transport edilen bebeklerin YYBÜ’ne kabulü esnasında damar yolu açıklığı %68.42, entübasyon %25.79 sağlanmış olup girişimlerin tamamı gönderen hastanede uygulanmıştır. Yenidoğanların TRIPS skor puan dağılımlarında; vücut ısısına göre yüksek risk oranı %53.13, solunum durumuna göre yüksek risk oranı %41.25’tir. Transport sonrası toplam TRIPS puanlarına göre mortalite risk dağılımları; %36.88 yüksek riskli, %21.87 orta riskli olarak bulunmuştur. Sonuç:Yenidoğan transport organizasyonu için her bölgenin özelliklerine göre sistem kurulması göz önüne alındığında; sistematik veri toplamayı, analiz etmeyi, transportu ve ekibin performansını değerlendirmeyi kolaylaştıran TRIPS skorlama sisteminin kullanılmasını önermekteyiz.SUMMARYActual Conditions at Neonatal Transport Services and Transport Risk Index Physiologic Stability AssessmentObjective and Subject: Study planned descriptive and analytic in order to aim actual condition neonatal transport services and Transport Risk Index Physiologic Stability (TRIPS) assessment. Data collected between January and July 2007, where 12 private hospitals in Istanbul that can provide ventilator support with a capacity at least 5 beds and received neonatal transport from the outside hospital. 190 neonatal transports are examined. Result: First rank that reference cause “haven’t place” (%60), admission diagnosis “preterm+problem” (%40.52) and respiration problems (%28.95). In study to transport vehicle had %87.90 ambulance and patient report had given %44.74. The rate of transport incubator use in ambulance; %82.63, accompanied by nurse rate in ambulance is %76.65. %68.42 of transported infants was provide intravenous lines and %25.79 had intubated that all of them performed at referral hospital. High risk rate according to temperature %53.13, high risk rate according to respiratory state %41.25 at TRIPS score distribution of newborns. Mortality risk distribution according to post-transport total TRIPS score was obtained %36.88 high risky, %21.82 moderate risky. Conclusion: We suggestion which can use TRIPS score system that facilitated systematical data collect, analysis, assessment transport and team performance when in view of the fact that establish system according to each regional for neonatal transport organization.
- Published
- 2008
16. Time management skills of adolescents with type 1 diabetes and the effects on metabolic control
- Author
-
Dedik, Tülin, Pek, Hatice, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Diabetes mellitus ,Hastalıklar ,Zaman Yönetimi ,Endocrinology and Metabolic Diseases ,Diyabet ,Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları ,Nursing ,Hemşirelik ,Time management ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
TİP 1 DİYABETLİ ADOLESANLARIN ZAMAN YÖNETİMİ BECERİLERİ VE METABOLİK KONTROL ÜZERİNE ETKİSİAraştırma; 13-19 yaş arasındaki tip 1 diyabetli adolesanların zaman yönetimi becerileri ve bu becerilerin metabolik kontrol üzerindeki etkisinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Araştırma evrenini; İÜ. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Büyüme–Gelişme ve Pediatrik Endokrinoloji Ünitesi Diyabet Adolesan Obezite Polikliniği’ne kayıtlı ve ayaktan takip edilen tip 1 diabetes mellitüslü adolesanlar, örneklem grubunu 14.03.2006 – 30.06.2006 tarihlerinde poliklinik kontrolüne gelen örneklem seçim kriterlerine uygun tip 1 diyabetli 69 adolesan oluşturmuştur. Veri toplama araçlarını Diyabetli Adolesanı Tanılama Formu, Diyabet Zaman Yönetimi Anketi (DZYA), Diyabete Uyumda Alışkanlıklar, Davranışlar ve Bilgi Anketi (DUADBA), Metabolik Kontrol ve Günlük Kayıt Formu oluşturmuştur. Anketlerin geçerli ve güvenilir oldukları belirlenmiştir. Güvenirlilik çalışmalarında Cronbach’s alpha katsayısı DZYA’nde 0.78, DUADBA’nde 0.59’dur. Adolesanların aldıkları toplam ortalama puan DZYA’nde 118.98±17.64, DUADBA’nde 71.93±7.02’dir ve % 56.5 (n=39)’inde zaman yönetimi, % 50.7 (n=35)’sinde diyabete uyum iyi/orta düzeydedir. Sonuçlar; zaman yönetimi puanı ortalama puanı geçen ve zaman yönetimi iyi/orta olarak değerlendirilen adolesanlar tüm grubun yarısından fazlasını oluşturduğundan adolesanların davranışsal olarak da kendi kendini yönetimlerinin iyi/orta düzeyde olduğunu, zaman yönetimi iyi adolesanların diyabete uyumlu olduğunu, diyabete uyumun metabolik kontrolün iyi olması üzerine etkili olmadığını göstermiştir. Anahtar Sözcükler: Adolesan, diyabet, hemşire, uyum, zaman yönetimiTIME MANAGEMENT SKILLS OF ADOLESCENTS WITH TYPE 1 DIABETES AND THE EFFECTS ON METABOLIC CONTROLThe study was planned as a descriptive study to determine the time management skills of the adolescents aging between 13 – 19 years old with type 1 diabetes and to determine the effects of such skills on the metabolic control. The population of the study was composed of the adolescents with type 1 diabetes, registered and followed-up by Diabetes Adolescents Obesity Outpatient Clinics of Istanbul University, Medical Faculty, Department of Pediatrics, Growth–Development and Pediatric Endocrinology Unit; the sampling group was composed of 69 adolescents with type 1 diabetes fulfilling the sampling criteria who administered the outpatient clinics between dates 14.03.2006 and 30.06.2006 for the follow-up. Data collecting devices were Information Form of Adolescents with Diabetes, The Diabetes Time Management Questionnaire (DTMQ), The Habits, Attitudes and Knowledge Questionnaire of Diabetic Compliance (HAK), Metabolic Control and Daily Record Form. It was determined that the questionnaires were valid and reliable. In reliability studies, Cronbach’s alpha coefficient was 078 for DTMQ and 0.59 for HAK. Total mean score was 118.98±17.64 for DTMQ and 71.93±7.02 for HAK and time management was at a good/moderate level of 56.5% (n=39) and compliance to diabetes was at a good/moderate level of 50.7% (n=35). The results showed that self management of the adolescents was behaviorally at a good/moderate level since the adolescents whose time managements were assessed as good/moderate constituted more than half of the whole group; that the adolescents having good time management were compliant to diabetes; compliance to diabetes was not effective on good metabolic control. Key Words: Adolescent, compliance, diabetes, nurse, time management
- Published
- 2008
17. Öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmaline yönelik farkındalık düzeyleri
- Author
-
Tugay, Deniz, Kuğuoğlu, Sema, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Nursing ,Çocuk İstismarı ,Hemşirelik ,Öğretmenler ,Abuse ,İstismar ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
ÖZETBu çalışma çocuk ihmal ve istismarının tanılanmasında önemli rolü olan öğretmenlerin, konuya ilişkin farkındalıklarını belirlemek ve farkındalık düzeyini belirlemeye yönelik bir ölçme aracını Türk Literatürü’ne kazandırmak amacı ile yapılmıştır. Kullanılan anket Dr. Kerryann Walsh, Prf. Ann Farrell, Prf. Robert Schweitzer ve Ruth Bridgstock tarafından geliştirilen “Öğretmenler için Çocuk İstismar ve İhmal Anketi”dir. Araştırma, Ordu İli’ndeki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 52 adet lise, ilköğretim, anaokulu ve özel eğitim okulu içerisinden, okul yönetimi tarafından izin verilen okullarda çalışan ve anketi doldurmayı kabul eden 1000 öğretmen üzerinde yapılmıştır. 600 anketin % 60’nın boş bırakılması nedeniyle çalışma 400 öğretmenle tamamlanmıştır. Veriler 01.11.2006–01.02.2007 tarihleri arasında toplanmıştır. Verilerin istatistiksel analizleri SPSS 11.5 paket programında, yüzdelik, aritmetik ortalama, medyan, standart sapma ki-kare testi, t testi, korelâsyon ve regresyon analizi kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın birinci kısmında; öğretmen ve okul özellikleri, kanun ve politikalar hakkındaki farkındalıkları, çocuk ihmal ve istismarı türlerinin belirleyicileri hakkında bilgi, yaygınlığı ile ilgili inanışlar, konuyu bildirim durumu değerlendirilmiştir. İkinci kısımdaysa; öğretmen ve okul özelliklerinin cevap verilen 32 hikâye değişkenleri ile ilşkisi incelenmiştir. Öğretmenlerin hikâyelerde çocuk ihmal ve istismarını belirlemeye yönelik verdikleri cevapların ortalaması 5 üzerinden 3.01 olup “emin değilim” şeklindedir. Bildirime yönelik verdikleri cevapların ortalaması ise 2.77 olup muhtemelen hayır ve emin değilim arasındadır. Çocuk ihmal ve istismarını belirleme olasılıklarının artması ile öğretmenlerin bildirim olasılıklarının da arttığı görülmüştür (p0.001). As a result teachers aren’t sure themselves about determining child abuse and neglect and teachers have a lack of knowledge about reporting issues.Key Words: Abuse, child, recognition, reporting, teachers
- Published
- 2008
18. To assess the process of staying in supine position before discharge in preterm babies
- Author
-
Aydin, Melek, Çiğdem, Zerrin, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Preterm ,Yenidoğan Yoğun Bakım ,Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
Çalışma Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde (YYBÜ) tedavi/bakım alan preterm bebeklerde taburculuk öncesi supine pozisyonda kalma sürecinin değerlendirilmesi amacıyla planlanmıştır.Çalışma İstanbul il sınırları içinde III. düzey yoğun bakım hizmeti veren bir özel hastanede 1.7.2007 - 31.12.2007 tarihleri arasında yapılmıştır.Araştırmanın evrenini; araştırmanın yapıldığı YYBÜ'ye 1.7.2007-31.12.2007 tarihleri arasında yatan tüm bebekler, örneklemini ise aynı tarihler arası YYBÜ'ye yatan 30 preterm bebek oluşturmuştur.Araştırma verileri literatür bilgileri doğrultusunda hazırlanan Yenidoğan Bilgi Formu ve Yenidoğan İzlem Formu kullanılarak elde edilmiştir. YYBÜ'deki tüm preterm bebeklerin aileleri araştırma hakkında bilgilendirilmiş ve araştırmaya katılmayı kabul eden ailelerden yazılı izin alınmıştır.Araştırma verilerinin istatistiksel analizleri için Statistical Package for Social Sciences (SPSS) for Windows 15.0 programı kullanılmıştır. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanı sıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin gruplararası karşılaştırmalarında student t testi, normal dağılım göstermeyen parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test, niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi ve Fisher's Exact Ki-Kare testi kullanılmıştır. Sonuçlar % 95'lik güven aralığında, anlamlılık p
- Published
- 2008
19. Aralıksız birliktelik (rooming-in) uygulaması ile emzirme sürecinin ilişkisi
- Author
-
Sevinç, Emine, Sevinç, Emine, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, and Pek, Hatice
- Subjects
Beslenme ,Nursing ,Hemşirelik ,Anne Sütü ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
1. ÖZET Rooming-in doğumun hemen sonrasında anne ile bebeğin aym odaya yerleştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Rooming-in uygulaması emzirmeye başlamanın hızlanması ve etkinliğinin arttırılması açısından olumlu rol oynamaktadır. Çalışma, rooming-in uygulaması ile emzirme süreci arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amacı ile planlanan tanımlayıcı bir araştırmadır. Çalışmanın evrenini; Bebek Dostu Hastane unvanına sahip Acıbadem Hastanesi'nde, Kasım 2004-Ocak 2005 tarihleri arasında doğum yapan anne ve bebekleri oluşturmuştur. Örnekleme; seçim kriterleri doğrultusunda, NSD ile doğum yapan 21, SIC ile doğum yapan 130, toplam 151 anne ve bebeği alınmıştır. Veri toplama aracı olarak `Bilgi Formu`, emzirmenin değerlendirilmesi amacıyla Jensen, Wallace ve Kelsay tarafından geliştirilen Ülkemizde Demirhan, Pek tarafından geçerlilik güvenilirlik çalışmaları yapılan LATCH (Breastfeeding Charting System) Emzirme Puanlama Sistemi ve Emzirme İzlem Kartı kullanılmışta. Çalışmanın Cronbach's Alpha değerleri; 1. emzirmede 0.64, 2.emzirmede 0.62, 3.emzirmede 0.60, 4.emzirmede 0.62 ve taburcu olurken değerlendirilen 5.emzirme de 0.61 ve toplamda olarak ta 0.86 bulunmuştur. LATCH Emzirme Puanlama Sistemi, emzirmenin değerlendirilmesinde güvenilir bir araçtır.Sonuç olarak; Rooming-in uygulamasının, LATCH Emzirme Puanlama Sistemi ile elde edilen sonuçlara göre emzirme sürecini olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Rooming-in, Emzirme, LATCH Emzirme Puanlama Sistemi. 2. SUMMARY RELATIONSHIP OF BREASTFEEDING AND ROOMING-IN Rooming-in is a term used to define a baby and the mother stay in the same room immediately after birth. It has an positive role on the efficiency and pace of beginning breastfeeding. This study is the definer research that has been carried out with the aim of evaluating the interaction between the mother and the infant during breastfeeding in the setting of rooming-in. The study was carried out with mothers and their babies born in Acıbadem Hospital, which has the title of `Babies' Pal`, between November 2004 and January 2005. Studied group consisted of a total of 151 mothers, along with their babies, that fit in inclusion criteria, 21 of whom gave birth to healthy babies with NSD, and 130 of whom gave birth to healthy babies with SIC. Study data was collected using a `questionnaire form` prepared depending on literature information and LATCH (Breastfeeding Charting System) scoring system developed by Jensen, Wallace and Kelsay and studying, searching by Mrs. Demirhan and Mrs. Pek to evaluate breastfeeding.In this study, Cronbach's Alpha values; in 1st breastfeeding 0.64, in 2nd breastfeeding 0.62, in 3th breastfeeding 0.60, in 4th breastfeeding 0.62, in the last breastfeeding, in 5th one, just before discharge 0.61, for total 0.86 ; are found. LATCH Breastfeeding Charting System is the safety tool for evaluating breastfeeding. In conclusion, it has been observed that rooming-in positively affects course of breastfeeding depending on the results of LATCH Breastfeeding Charting System. Key Words: Rooming-in, Breastfeeding, LATCH Breastfeeding Charting System. 97
- Published
- 2005
20. Çocuklara bakım veren hemşirelerin çocuk istismar ve ihmalini tanıyabilmeleri
- Author
-
Aktaş Altunsu, Burcu, Pek, Hatice, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
ÖZET Çalışma, çocuklara bakım veren hemşirelerin çocuk istismar ve ihmalini tanıyabilme becerilerini değerlendirmek amacıyla planlanmıştır. Araştırma Mayıs-Temmuz 2003 tarihleri arasında prospektif olarak gerçekleştirilen kesitsel bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini Lütfîi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Vehbi Koç Vakfi Amerikan Hastanesi, İstanbul Memorial Hastanesi ve Şafak Hastanesi'nde çalışan tüm hemşireler, örneklemi ise; bu hastanelerde çocuklara bakım veren 112 hemşire oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak Bilgi Formu kullanılmıştır. Elde edilen veri SPSS (Statistical Package for Social Sciences) paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Değerlendirmede yüzdelik ve Ki-Kare testi kullanılmıştır. Kurumlar arasında çocuk istismar ve ihmaline yol açan faktörleri belirtmede, öykü ve gözlem sonucu belirlenen istismar ve ihmal nedenlerini belirtmede ve istismar ve ihmal ile ilgili vaka örneklerini doğru yanıtlamada fark olduğu saptanmıştır (0,01 0,05).Eğitim durumuna göre fiziksel, cinsel ve duygusal istismar belirtilerine verilen doğru yanıt oranlan arasında istatistiksel anlamlılık görülmemiştir(p>0,05). Eğitim durumu ile ihmal belirtileri karşılaştırıldığında sadece tıbbi ihmal belirtilerinde istatistiksel anlamlılık bulunmuştur (p
- Published
- 2004
21. Urinary system infections of children and effect of family education on recurrence of infection
- Author
-
Uzun, Berna, Cimete, Güler, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
1. ÖZET Bu araştırma, çocuklarda idrar yolu enfeksiyonuna yol açan faktörlerin belirlenmesi ve enfeksiyon tekrarının önlenmesinde, çocuk ve aileye verilen eğitimin etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla yan deneysel olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın ömeklerini, bir eğitim hastanesinin pediyatri polikliniğine başvuran ve idrar yolu enfeksiyonu saptanan 113 çocuk ve ailesi oluşturmuştur. Çocuklardan 60'ı deney, 53 'ü kontrol grubuna yerleştirilmiştir. Araştırma verileri, literatür bilgilerinden yararlanılarak hazırlanan sora formları ile toplanmıştır (Ek-1, Ek-2, Ek-3). Soru formları, idrar yolu enfeksiyonu için risk faktörlerini ve enfeksiyona ilişkin ev içi uygulamaları içermektedir. Deney grubu çocuk ve/veya ebeveynlerin öğretimi sırasında, enfeksiyonun tedavisi ve önlenmesine ilişkin bilgileri içeren broşür ve poster kullanılmıştır(Ek-4). Tam konulmasından 7-10 gün sonra tüm ailelerin evde çocuk bakımına yönelik uygulamalarındaki değişiklikler değerlendirilmiş ve 3 ay sonra enfeksiyonun tekrarlama durumu kontrol edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde; yüzdelik dağılımlar, kikare ve McNemar testleri değerlendirmede; -deney grubundan 4, kontrol grubundan 22 çocukta enfeksiyonun tekrarlaması, -deney grubundan 22 çocuğun günlük tükettiği sıvı miktarı artırılırken, bu sayının kontrol grubunda sadece 11 olması, besin içeriğinde olumlu değişim gösteren deney grubu çocuk sayısı 18 iken, kontrol grubunda hiç bulunmaması, -deney grubunda 43 çocuğun banyo sayısı haftada 3 ve üstü sayıya çıkarılırken, kontrol grubunda bu sayının sadece 1 1 olması -deney grubunda 40çocuktan 15 'inin iç çamaşır değiştirme sıklığı haftada 3 ve üstü sayıya yükselirken, kontrol grubunda çamaşır değiştirme sıklığında değişiklik olmaması, enfeksiyonu tekrarlayan çocuk oranının deney grubunda oldukça düşük çıkmasında öğretimin etkisini ortaya koymaktadır. Hemşirenin çocuk ve aileye uyguladığı eğitim ile çocukta idrar yolu enfeksiyonuna yol açan faktörlerin belirlenebileceği ve enfeksiyon tekrarının önlenebileceği sonucuna varılmıştır. URINARY SYSTEM INFECTIONS OF CHILDREN AND EFFECT OF FAMILY EDUCATION OURECURRANCE OF INFECTION 2. SUMMARY The research, which has a quasi-experimental structure, has been conducted to evaluate the effectiveness of the education - given to the child and family - on defining the factors that lead to urinary system infections and on preventing their recurrence. The sample is consisted of 113 children and their families who have visited the pediatric clinic of trainang hospital at which they have been diagnosed as having urinary system infections. Of the children, 60 were included in the experiment group, and 53 in the control group. Data of the research were gathered using a data form that was developed through the literature knowledge (Appendixes 1, 2, 3). The questionnaires cover questions related with the risk factors for urniary infections, particularly applications concerning hygiene and liquid-food consumption. The children and/or parents of the experiment group were given information on the treatment and prevention of the infection, and they were provided with posters and brochures (Appendix 4). The children and/or parents of the control group were not given any education. Alternations in the home care of all families were assessed following 7-10 the diagnosis, and infections were monitored against recurrences. Percentages, chi-square and McNemar tests were used in the evaluation of the data. Infection recurrences were observed in 4 children of the experiment group, and in 22 children of the control group. The following findings indicate the consequentiality of education: The daily liquid consumption of 22 children of the experiment group increased, while this number for the control group was 1 1 ; the number of the children with positive changes in eating habits was 18, while no children displayed such an alternation in the control group; in 43 children of the experiment group the number of weekly bathes increased to 3 or more, while this number for the control group was 1 1 ; and 1 5 out of 40 children in the experiment group began to change underwear at least three times a week, while no changes on this matter were noted in the control group. In this research it was concluded that the education given to the child and the family may be effective on changing the factors that set the groundwork of urethra infections and on 'The prevention of infections, and therefore it was suggested that family education should be focused on. 88
- Published
- 2004
22. Çocuk cerrahisinde günübirlik olgulara yönelik geliştirilen hemşirelik bakım standartlarının aile anksiyetesini azaltmaya etkisi
- Author
-
Boyacı, Mine, Kuğuoğlu, Sema, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Pediatric Surgery ,Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Cerrahisi - Abstract
ÖZET Günübirlik çocuk cerrahisi, çocukların geceyi hastanede geçirmelerine gerek kalmadan onlara uygulanan cerrahi işlemlerdir. Günübirlik cerrahi hem aile, hem çocuk, hem de sağlık çalışanları açısından avantajları olan ve bu açılardan tercih edilen uygulamadır. Etkin ve kaliteli bir sağlık hizmeti ancak standartlar yoluyla gerçekleştirilebilir. Standartlar bireyin hakkı olan sağlık hizmetinden, maximum düzeyde faydalanmasını sağlar. Günübirlik çocuk cerrahisinde de oluşturulan hemşirelik bakım standartları yoluyla çocuk ve ailesi sağlık hizmetlerinden en etkin bir şekilde faydalanır. Bu sayede kaliteli bakım verilmiş olur. Bu araştırma, çocuk cerrahisine kabul edilen günübirlik olgulara yönelik hemşirelik bakım standartları oluşturmak, oluşturulan bakım standartlarının aile anksiyetesini azaltmaya ve çocuğun evdeki bakımına etkisini araştırmak amacı ile vaka-kontrol çalışması olarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini; Eskişehir Osmangazi Üniveristesi Hastanesi Çocuk Cerrahisi Kliniğinde günübirlik ameliyat geçiren çocuk ve anneleri oluşturmuştur. Araştırma örneklemine; Mayıs 2002-Aralık 2002 tarihleri arasında 50 kontrol grubu, 50 vaka grubu olmak üzere toplam 100 anne ve çocuğu alınmıştır. Veriler literatür ışığında hazırlanan ` Aile ve Çocuğu Tanıtıcı Bilgi Formu`, `Evde Bakımı Değerlendirme Formu` ve Spilberger'in `Durumluk - Süreklilik Anksiyete Envanteri ( State- Trait Anxiety Inventory I-II)` kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde; SPSS (Statistical Package for Social Sciences) bilgisayar paket programından yararlanılmıştır. İstatistiksel değerlendirmede; yüzdelik, ki kare, iki ortalama arasındaki farkın Önemlilik testi (t testi), ANOVA ( varyans analizi), cronbach alpha iç tutarlılık testi, posthoc tukey HSD testi kullanılmıştır. Vaka ve kontrol grubundaki çocukların cinsiyetleri, annelerin eğitim durumları, meslekleri, ailenin çocuk sayısı, ailenin ve çocuğun hastane deneyimi, ailenin sosyal güvencesi karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı ve bu yönlerden iki grubun homojen olduğu görülmüştür.Annelerin ameliyat öncesi, ameliyat sonrası ve taburculuk sonrası durumluk- süreklilik anksiyete puan ortalamaları karşılaştırıldığında vaka grubundaki annelerin durumluk-süreklilik anksiyete düzeyleri kontrol grubundaki annelerden düşük ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Günübirlik çocuk cerrahisinde oluşturulan hemşirelik bakım standartları ile verilen bakımın aile anksiyetesini azalttığı görülmüştür. SUMMARY THE EFFECT OF STANDARTS OF CARE DEVELOPEDE DIRECTEDE TOWARDS CASES IN PEDIATRIC AMBULATORY SURGERY ON DECREASING ANXIETY IN CHILDREN Pediatric Ambulatory Surgery Consist of Surgical Procedures which enables children to discharge from hospital without staying a night. Ambulatory surgery has a lot of advantages for parents, children and health professionals. As a result of this, it is preferred by people. Effective and high quality health service is only performed by means of the standards. These standards enable people to benefit from health service in a maximum level. By means of the standards of nursing care which have been developed in pediatric ambulatory surgery, children and their parents can benefit from health services in the most effective way and high quality health service is performed to them The purpose of this research to constitute standards of nursing care which are accepted for day cases in pediatric ambulatory surgery and to look for the effects of these standards of nursing care on decreasing parents anxiety and the care of children at home. And it was made as an occurrence and control study. A total of 100 volunteer mothers and their children (50 for the control group and 50 for the occurrence groups) constituted the research group who were hospitalized in Osmangazi University, Osmangazi Faculty of Medicine, Health Research and Practice Hospital, Clinic of Pediatric Surgery the children in the control and occurrence groups had ambulatory operations. The research was made between May 2002 and December 2002. The data were acquired using introductory family and mother's information questionnaire, evaluation form of the care of children at home and 'State-Trait Anxiety Inventory I-II Spielberger.` The analyze of the data was made by SPSS (Statistical Package for Social Sciences), and the statistical evaluation of the data was tested by t test, X2 test (Chi- square), cronbach alpha test, percentage test and posthoc tukey HSD. In statistical terms, no significant difference was found between the control and the occurrence group with respect to sex of children, mother's level of education, mother's occupation, the number of child family had got the experience of children andtheir families and social guarantee and in addition to this in terms of these characteristics, the control and occurrence groups were found homogeneous. In statistical terms, significant relation ship were found that the point of State- Trait Anxiety in the mothers in the control group was higher than those in the occurrence group, when the average point of state-trait anxiety in the mothers in the control and occurrence groups were compared in preoperative, postoperative and after discharge processes. It was found that the care which was performed according to the standards of nursing care which constituted in Pediatric Ambulatory Surgery decreased the anxiety of the family. 113
- Published
- 2003
23. Kanserli çocuk ailelerinin yaşam kalitesi
- Author
-
Yokarıbaş, Elif, Cimete, Güler, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
1. ÖZET Bu çalışma, kanserli çocuğun ailelerinin yaşam kalitelerini ve ailelerin yaşam kalitesini etkileyen faktörleri saptamak amacıyla yapılmıştır. Çalışma, üç üniversite hastanesinin çocuk onkoloji-hematoloji servis ve polikliniklerinde izlenen 1-18 yaş arası 103 kanserli çocuğun ebeveyn ya da yakınları ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri, Tanıtıcı Bilgi Formu ve WHOQOL-BREF(TR) Yaşam Kalitesi Ölçeği ile toplanmıştır. WHOQL-BREF (TR) fiziksel, psikolojik, sosyal, çevre alanlarını içermektedir. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS for Windows programından yararlanılmış; yüzdelik dağılımlar, student t testi, mann whitney u testi, kruskal wallis varyans analizi testi, iç tutarlılık için cronbach alfa testi kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda; çocuğun tanısı, hastalık evresi, uygulanan tedavi ve yan etkilerinin ailelerin yaşam kalitesini etkilemediği tespit edilmiştir. Sadece lenfomalı çocukların çevre alan puanı anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p=0.003). Görüşülen bireylerin; algılanan genel yaşam kalitesi puan ortalaması 2.61, algılanan genel sağlık puan ortalaması 3.22, fiziksel alan puan ortalaması 1 1.75, psikolojik alan puan ortalaması 12.56, sosyal alan puan ortalaması 11.47, çevresel alan puan ortalaması 11.07 olarak bulunmuştur. Bu puanlar sağlıklı insanlarla yapılan araştırmalarda elde edilen puanlardan düşüktür. Araştırma sonucunda; yakınlarından destek alan ailelerin tüm alan puanlarının destek alamayanlardan yüksek ve aradaki farkın fiziksel, sosyal alanda anlamlı olduğu bulunmuştur (p= 0.04) (p= 0.01). 7-8 tane başetme yöntemi kullanan bireylerin daha az sayıda yöntem kullananlara göre, çevre alan puanın yüksek olduğu ve aralarındaki fark anlamlı olduğu belirlenmiştir (p= 0.02). Aylık geliri 50-100 milyon arasında olan ailelerin, sosyal ve çevre alanlarında aldıkları puanlar, daha yüksek gelire sahip olanlardan istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p= 0.001) (p= 0.001).Sonuç olarak; kanserli çocuğa sahip olmak, yaşam kalitesinin fiziksel, sosyal, çevresel boyutlarını etkilemektedir. Bu etkilerin azaltılmasında çocuğa ve aileye birebir bakım veren hemşirenin bütüncü yaklaşımı ailenin yaşam kalitesinin yükseltilmesine önemli katkı sağlayabilir. 2. SUMMARY This study was performed to define the quality of life of families whom their children have had cancer for at least 6 months. The sample of stud was compased parents and close relatives of 103 pediatric cancer patients between 1 to 18 years old, being monitored in the oncology-hematology units and polyclinics of three university hospitals. The data were collected by using Descriptive Information Form and WHOQOLBREF(TR) Life Quality Scale. This scale inclndes physical, psychological, social, environmental domains and percepted quality of life, general percepted health status. Percentages, student's t test, Mann Whitney u test, Kruskal Wallis variance analysis test, cronbach alpha test were used to evaluate the data via SPSS for Windows software. Results of stud; participants had these mean scores: 2.61 for percepted quality of life, 3.22 for percepted health status, 11.75 for physical domain, 12.56 for psychological domain, 11.47 for social domain, and 1 1.7 for environmental domain. These mean scores of participants are lower than those obtained from the studies on people with good health. The diagnosis, the stage of disease of child, applied treatments and side effects of drugs have not statistical significant effects on quality of life of participants. It was found that families who received support from relatives had higher scores in all domains compared to those that did not, and that the differences were significant in physical and social domains (p= 0.04) (p= 0.01). Individuals using 7-8 coping methods had higher scores in the environmental domain, compared to those using less coping methods, the difference being significantly high (p= 0.02). Families having 50-100 million TL's monthly income had statistically significant lesser scores than families who had higher incomes, in social and environmental domains (p= 0.001) (p= 0.001). As a result, having a child with cancer affects physical, social and environmental dimensions of the quality of life.Holistic approach of the nurses providing direct care to the children and their families may infease quality of life of families. T.C. YÜKSEKÖ?RETİM KüBülü BOKUMAHTASYON BAERKEll 74
- Published
- 2003
24. Improvement of 'Parent Anxiety Resources Scale' under conditions of disease and hospitalization of school age children and influence over children anxiety resources
- Author
-
Gönener, Huriye Demet, Pek, Hatice, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Hemşireler ,Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
1. ÖZET Araştırmamız, okul yaş dönemindeki çocukların hastalık ve hastaneye yatma durumunda `Ebeveynlerin Endişe Kaynakları Ölçeği`nin (EEKÖ) geliştirilmesini ve `Çocukların Endişe Kaynaklan`ile etkileşimini saptamak amacıyla metodolojik ve deneysel olarak planlandı. Araştırmamız, Sinop Atatürk İlköğretim Okulu'nda, Sinop SSK Hastanesi'nde, Sinop Devlet Hastanesi 'nde, Samsun SSK Bölge Hastanesi'nde, Samsun Doğum ve Çocuk Hastanesi'nde, gerekli izinler alındıktan sonra Eylül 2002-Ekim 2003 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, Sinop Atatürk İlköğretim Okulu'nda okuyan çocukların, Sinop Devlet Hastanesi'nde, Sinop SSK Hastanesi'nde ayakta/yatan hasta çocukların ebeveynleri ve Samsun SSK Bölge Hastanesi'nde ve Samsun Doğum ve Çocuk Hastanesi'nde yatan çocuklar ve ebeveynleri, örneklem ise, basit rastgele örneklem yöntemi ile belirlenen 60 çocuk ve 239 ebeveyn oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak, Ebeveynlerin Endişe Kaynağı Ölçeği (EEKÖ), Endişe Oluşturan Düşünce Kaynakları (ÇEKÖ), Beck Anksiyete Envanteri (BAE), Spielberger Durumluk -Sürekli Kaygı Envanteri (SDSKE), Aile - Çocuk Bilgi Formu kullanıldı. Veri değerlendirilmesinde, SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0 Programı kullanılmıştır. `Ebeveynlerin Endişe Kaynakları Ölçeği`nin güvenirlik ve geçerlik alfa katsayılan = 0.94 olarak bulunmuştur. Vaka grubundaki ebeveynlerin endişe kaynaklarından aldıkları puan ortalamaları ± standart sapmaları eğitim öncesi 158,1±14,4, sonrası 17,7±6,3, kontrol grubundaki ebeveynlerin ise l.gün 158±26,1, 3. gün 158±24,4'dür. Vaka grubundaki çocukların endişe ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları ve standart sapmaları l.gün 56,1±5,19 3.gün 4,48±2, kontrol grubunda ise 1.gün 56±8,55, 3.gün 55,8±7,56'dır. ^Vaka grubundaki ebeveynlerin ve vaka grubundaki çocukların, endişe kaynaklarından aldıkları puanların, ebeveynlere yapılan eğitim sonrasında düştüğü ve aradaki farkın ileri derecede anlamlı olduğu belirlendi (p
- Published
- 2003
25. Research on emotional neglect and abuse at hospitalized children over 6 years old whom chronic disease is diagnosed
- Author
-
Sertler, Şefika, Yıldırım, Zerrin, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, and Çiğdem, Zerrin
- Subjects
Çocuk Hastalıkları ,Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
1. ÖZET Araştırma kronik hastalığı olan 6 yaş üzeri çocuklarda duygusal ihmal ve istismarı değerlendirmek amacı ile tanımlayıcı ve analitik olarak planlanmıştır. Araştırmanın evrenim İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 'nda yatarak tedavi olan çocuklar, örneklemini ise vaka seçim kriterlerine uyan 58 çocuk ve annesi oluşturmuştur. Veriler, Aile ve Çocuğa Yönelik Bilgi Formu, Aile Kabul ve Reddetme Ölçeği ( Çocuk Formu ) ve Aile Kabul ve Reddetme Ölçeği (Anne Formu ) kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS ( Statistical Package for Social Sciences) programı kullanılarak analiz edilmiştir. İstatistiksel değerlendirmede, yüzdelik, standart sapma, t- testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), korelasyon katsayısı ( Correlation- Coefeciengcy- Cronbach- Alfa ) kullanılmıştır. Araştırmamızda çocukların 9-11 yaş grubunda yoğunlaştığı ve yaş ortalamalarının 1 1.8 ± 3.4 olduğu görülmüştür. Çalışmamızda çocuğun yaş grubu ve çocuğunu tanımlama durumuna göre annelerin reddetme puanlan arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir. Çocuğun hastalık grubu, hastalık süresi, hastaneye yatış sıklığı, hastalığın aile üzerine yük getiren yönleri, ailenin sosyal yaşantısındaki değişiklik durumları, annenin sıklıkla yaşadığı duygu durumları ile annelerin çocuklarına karşı davranışlarında algıladığı reddetme arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Yaş gruplarına, hastalık sürelerine, okula devam durumlarına, hastalığın aileye yük getiren yönlerine, ailenin sosyal yaşantısındaki değişiklik durumlarına, anneninsıklıkla yaşadığı duygu durumlarına, annelerin çocuklarını tanımlama durumlarına göre, çocukların algıladığı reddetme arasında anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır. Çocukların hastalık grupları, anneleri tararından belirtilen davranış durumları ile algıladıkları reddetme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür. Sonuç olarak kronik hastalık aileyi ve çocuğu bir çok yönden etkilemektedir. Özellikle ailede baş etme mekanizmalarının ve destek kaynaklarının eksikliği, çocuğun aşırı istekli ve negatif huy gibi özellikleri aile-çocuk ilişkisini etkileyerek, duygusal ihmal ve istismar riskini arttırabilir. 2. SUMMARY A descriptive and analytical research has been planned for the purpose of evaluation of emotional exploiting and negligence in children aged over 6 years and who have chronic illness. The children who undergo a treatment by hospitalization at Child Health and Disease form the cosmos of the research, while the 58 children and their mothers who conform with the criteria of case selection forming the examples. The data has been collected by using Parenteral Acceptance Rejection Questionnaire (Mother Form), Parental Acceptance Rejection Questionnaire (Child Form) and Family and Child Oriented Information Form. The data obtained has been analised by using SPSS ( Statistical Package for Social Sciences). Percentage, Standard Deviation, One-Way Variance Analysis (ANOVA), Correlation Co-efficiency - Cronbach-Alfa has been used in statistical evaluation. In our research, it has been seen that age average of children are 11.9 ± 3.4 and the children are intensified between 9-11 age groups. A meaningful statistical relation has been determined between the children's age group and mothers' refusal points according to mother's definition for their children. No meaningful statistical relation found between the children's refusal and group of child's illness, hospitalization frequency, aspects of the economical burden of the illness on the family, changes of the social life of the family because of the illness, emotional situation of the mothers at our studies.A meaningful statistical relation found between the children's refusal and group of child's illness, period of illness, attendance to their school duties, aspects of the economical burden of the illness on the family, changes of the social life of the family because of the illness, emotional situation of the mothers at our studies. No meaningful and statistical relation seen between the children's illness group and their refusals and behaviors determined and sensed by their mothers. As a result, a chronic disease might effect the family and the child in many ways. Especially lack of coping mechanisms and support source in the family as well as the child's special reactions such as extreme willingness and negative habits can increase the risk of emotional exploiting and negligence by influencing family-child relation. 164
- Published
- 2002
26. Evaluating and comparing the breast-feeding of mothers who gave birth through cesarean operation and through normal spontaneous delivery
- Author
-
Çakmak, Havva, Kuğuoğlu, Sema, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Beslenme ,Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
1. ÖZET Anne sütünün bebeklere en sağlıklı ulaşım şekli emzirmedir. Emzirmenin erken dönemde başlatılması; anne-bebek arasındaki duygusal bağın kurulmasında, başarılı laktasyonda, emzirmenin devamında ve emzirme sorunlarının önlenmesinde etkili olmaktadır. Emzirmeye başlama zamanını, anne ve bebeğe ait çeşitli faktörler olumsuz yönde etkilemektedir. Annenin doğum şekli bu faktörler arasında yer almaktadır. Bu araştırma, sezaryen ( S/C ) ve normal spontan doğum ( NSD ) yapan anneler de emzirmenin değerlendirilerek karşılaştırılması amacı ile yapılmıştır. Araştırmanın evrenini; İstanbul ili Özel Acıbadem Hastanesi Kadın -Doğum Bölümünde, bir yılda doğum yapan,sağlıklı yenidoğana sahip,tüm anneler ve bebekleri oluşturmuştur. Araştırma örneklemine; 04 Mart 2001-26 Eylül 2001 tarihleri arasında,doğum yapmış sağlıklı yenidoğana sahip,araştırmaya katılmaya istekli,S/C doğum yapan 118 ve NSD yapan 82 anne ve bebeği alınmıştır. Araştırma verileri,literatür bilgisinden yararlanılarak hazırlanan ` Tanıtıcı Bilgi Formu` ve ` Emzirme Değerlendirme Sistemi ( LATCH ) ` kullanılarak elde edilmiştir. Verilerin analizinde, SPSS ( Statistical Package for Social Sciences ) paket programından yararlanılmıştır. İstatistiksel değerlendirmede yüzdelik, ortalama, standart sapma, ki-kare ( Pearson,Fisher ), student's- 1 testi, mann-whitney test,tek yönlü varyans analizi ( ANOVA ) ve tekrarlı ölçümlerde tek yönlü varyans analizi (benfernoni ) kullanılmıştır.S/C ve NSD yapan anneler arasında demografik özellikler, obstetrik özellikler, bebeğin cinsiyeti ve emzirme konusunda bilgi alma durumları arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır. Annelerin emzirme deneyimi, emzirme bilgisi ve sağlık personelinden bilgi alma durumları ile LATCH Puanlama Sisteminden alınan emzirme puanlan karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır. S/C ve NSD yapan annelerin, bebeklerini ilk kez kucağa alma ve emzirme zamanlan açısından normal doğum yapan anneler lehine istatiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Bebeklerin ilk kez kucağa alınma ve emzirilme zamanları ile LATCH Puanlama Sisteminden alınan emzirme puanları karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir. LATCH Puanlama Sistemine göre, S/C doğum yapan annelerin birinci emzirmeden aldıkları toplam puan ortalaması 6.27 iken üçüncü emzirme için 8.81, NSD yapan annelerin birinci emzirmeden aldıkları toplam puan ortalaması 7.46, üçüncü emzirme için 9.70 dir. Annelerin emzirme toplam puan ortalamalarının emzirme sayısı arttıkça arttığı görülmüştür. LATCH Puanlama Sistemine göre, S/C ve NSD yapan annelerin birinci, ikinci ve üçüncü emzirme toplam puan ortalamaları arasında NSD yapan anneler lehine istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Sonuç olarak; doğum şeklinin doğum sonrası dönemde emzirmeyi etkilediği, S/C doğum yapan annelerin NSD yapan annelere göre emzirmede destek ve yardım gereksiniminin daha fazla olduğu görülmüştür. 2. SUMMARY The best way to supply with milk is through breast-feeding. If the breast feeding starts in his/her early days,it will greatly help establish the emotional relationship between the mother and the baby, ensure continuity of successful lactation as well as preventing possible breast-feeding problems. Several factor related with the mother and the baby negatively affect the initiation of the breast-feeding. The pattern of birth is one of these factors. This research is performed to assess and compare the breast-feeding process of mothers who gave birth through cesarean operation ( S/C ) and mothers who delivered the baby through normal spontaneous ways ( NSD ). The environment of the research was Acıbadem Private Hospital and the subjects were chosen among the mothers who delivered healty neonates within that year. The examples of the research were mothers who gave birth to healty neonates between 04 March 2001-26 September 2001 and who volunteered to participate the research. 118 S/C incidents and 82 NSD incidents were chosen. Data were obtained using ` Introductory Information Form `,which was prepared using related literature,and using ` ( LATCH ) Breastfeeding Assessment System `. SPSS ( Statistical Package for Social Sciences ) was utilized in the analysis of the data. For statistical assessment, percentage, average, standard deviation, chi-square ( Pearson,Fisher ), student's t-test, mann-whitney test, and one-way variance analysis ( ANOVA ); and for repeated measurements one-way variance analysis ( Benfernoni ) were used.No significant differences about demographic attributes, obstetric attributes, the sex of the babies and knowledge availability about breast-feeding were detected between S/C mothers and NSD mothers. When mothers 'breast-feeding experiences,knowledge of breast-feeding and availability of knowledge that they receive from health care staff are compared to their breast-feeding scores derived from LATCH Score System, a statistically,meaningful relation between them was defined to exist. Total information points of the S/C mothers and NSD mothers that reflect their ideas about breast-feeding, were found to be a statistically significant difference about empracing the baby for the first time and about breast-feeding times, on the behalf of mothers who gave birth spontaneously. When the times that the infants were first embraced and their breast-feeding times are compared to breast-feeding scores derived from LATCH Score System,a statistically meaningful relation between them was defined to exist. According to the LATCH Score System, S/C mothers' average score for the first bresat-feeding is 6.27 and 8.81 for the third. NSD mothers' average score for the first breast-feeding is 7.46 and 9.70 for the third. It was defined that,as the number of the breast-feeding increased,their breast-feeding points also increased. According to LATCH Scoring System, a statistically meaningful difference on the behalf of NSD mothers were defined between the first, second and third breast feeding overall average points of S/C and NSD mothers. As a result, it was defined that the pattern of the birth affects the breast-feeding and that S/C mothers needed more support and help when compared to NSD mothers. 7143
- Published
- 2002
27. The effectivenes cost of illness the meningoencephalities and vaccination of measles-mumps-rubella (MMR)
- Author
-
Açikgöz (Öcal), Ayfer, Pek, Hatice, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Nursing ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
ÖZETKABAKULAK MENİNGOENSEFALİTİ ve KIZAMIK-KABAKULAK-KIZAMIKÇIK (MMR) AŞISININ MALİYET ETKİNLİĞİÇocukluk çağındaki kızamık, kızamıkçık, kabakulak gibi viral enfeksiyonlardan korunmanın en iyi ve en ucuz yolu aşılamadır. MMR (Kızamık-Kabakulak-Kızamıkçık) aşısı, ülkemizde halen isteğe bağlı ve ücret karşılığı yapılmaktadır.Araştırmamız; MMR/M (/Mumps) aşısı uygulanmayan ve kabakulak enfeksiyonuna bağlı kabakulak meningoensefalit komplikasyonu nedeniyle hastaneye yatırılan çocukların tedavi maliyeti ile, Sağlık Bakanlığı'nın MMR aşısını rutin aşı programına alması durumunda getireceği maliyetin saptanması ve tedavi maliyeti ile aşı maliyetinin karşılaştırılması amacıyla planlanmış, analitik bir çalışmadır.Araştırmamız; Eskişehir İli'nde, bir üniversite hastanesinin Pediatri Enfeksiyon Servisi'nde, gerekli izinler alındıktan sonra yapılmıştır. Çalışma retrospektif ve prospektif olarak gerçekleştirilmiştir. Kesitsel bir çalışmadır.Retrospektif çalışma 01.01.2000-01.05.2001, prospektif çalışma 01.05.2001-01.01.2002 tarihleri arasında yapılmıştır.Araştırma evrenini Pediatri Enfeksiyon Servisi'nde yatan çocuklar, örneklemi ise, tam sayım örnekleme yöntemiyle belirlenen 32 çocuk oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak "Tedavi Maliyet Formu" ile, "Aşılama Maliyet Formu" kullanılmıştır. Tedavi Maliyet Formu, maliyete ilişkin bilgiler ile çocuğun tanıtıcı özellikleri, eğitimine ilişkin bulguları ve prognozunu da içermektedir. Verilerin değerlendirilmesinde, yüzde dağılımı ve ki-kare fisher test yöntemi kullanılmıştır.Çalışma bulgularına göre, olguların çoğunluğunun 6-10 yaş arası ve erkek olduğu, %91'inin hastalığı okul döneminde geçirdiği belirlenmiştir. Okula devamsızlık süresi ortalama 11.8 öğretim günüdür. Hastanede yatış süresinin ortalama 6.4 gün olduğu ve yatış süresine bağlı olarak tedavi maliyetinin de arttığı saptanmıştır (p
- Published
- 2002
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.