96 results on '"Infant-newborn"'
Search Results
2. Determination of self-certification and knowledge levels for newborn maintenance in primetary mothers
- Author
-
Ketenci, Özge, Karşıdağ, Ayşe Yasemin Karageyim, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, and Karageyim Karşıdağ, Ayşe Yasemin
- Subjects
Infant care ,Mothers ,Infant ,Self-efficacy belief ,Neonatal Care ,Halk Sağlığı ,Pregnancy ,Primipar anne ,Primiparous mother ,Yenidoğan Bakımı ,Self-Efficacy Perception ,Level of knowledge ,Public Health ,Özyeterlilik Algısı ,Self-efficacy ,Infant-newborn - Abstract
Bu araştırma primipar annelerin temel yenidoğan bakımına yönelik özyeterlilik algısını ve bilgi düzeylerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı kesitsel olarak yapılmıştır. Nisan - Mayıs 2018 tarihleri arasında, araştırmaya katılmayı kabul eden 100 gönüllü primipar anne araştırmaya alınmıştır. Verilerin elde edilmesinde genel özyeterlilik ölçeği ve araştırmacı tarafından hazırlanmış bilgi formu kullanılmıştır. Verilerin analizi IBM SPSS Statistics 17.0 (IBM Corporation, Armonk, NY, USA) paket programında yapılmış ve sonuçlar için p
- Published
- 2019
3. The effect of the mother smell and amniotic fluid smellon the pain occurred during the heel lance in newborn infants
- Author
-
Atal, Hande, Akgün Kostak, Melahat, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Amniotic fluid ,Infant-newborn diseases ,Anne Kokusu ,Infant ,Mothers ,Pain ,Nursing ,Mother Smell ,Newborn ,Topuk Kanı ,Ağrı ,Odor ,Yenidoğan ,Amniotic Fluid Smell ,Amniyotik Sıvı Kokusu ,Hemşirelik ,Heel Lace ,Infant-newborn ,Bloodletting - Abstract
Araştırma term (gestasyon haftası 37-42 hafta) yenidoğanlarda topuk kanı alınmasına bağlı olarak gelişen akut ağrıyı azaltmada anne kokusu ve amniyotik sıvı kokusunun etkisini belirlemek amacıyla randomize kontrollü olarak yapıldı. Araştırma verileri 20.02.2018-20.09.2018 tarihleri arasında özel bir hastanede doğan 90 yenidoğandan elde edildi. Araştırmanın verileri `Ebeveyn-Yenidoğan Veri Toplama Formu`, `Yenidoğan Bebek Ağrı Ölçeği (NIPS)` ve `Ağrı Skalası Değerlendirme Formu` ile toplandı. Verilerin analizinde ortalama, standart sapma, frekans, yüzde, medyan Mann Whitney U, Kruskal Wallis, Mann Whitney U testi Friedman, Wilcoxon İşaretli Sıralar testleri, Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı, Pearson Ki-kare testi ve Fisher Freeman-Hamilton Ki-kare testi, Spearman Rho Korelasyon Analizi kullanıldı.Anne kokusu, amniyotik sıvı kokusu ve kontrol grubundaki yenidoğanların topuk kanı alma işlemi öncesi (anne kokusu 0,67±0,80 puan, amniyotik sıvı kokusu 0,73±0,83 puan, kontrol grubu 0,97±1,10 puan) ağrısının olmadığı, işlem sırasında tüm grupların (anne kokusu 2,33±0,99 puan, amniyotik sıvı kokusu 2,30±1,42 puan, kontrol grubu 4,27±1,72 puan) ağrısının olduğu, kontrol grubundaki yenidoğanların işlem sırasındaki NIPS ağrı skorlarının, amniyotik sıvısı kokusu (p=0,001) ve anne kokusu (p=0,001) gruplarından anlamlı şekilde yüksek olduğu, kontrol grubunun işlem sonrasındaki NIPS ağrı skorlarının da amniyotik sıvı kokusu (p=0,001) ve anne kokusu (p=0,001) gruplarından anlamlı şekilde yüksek olduğu bulundu.Sonuç olarak, topuk kanı alınması sırasında anne kokusu ve amniyorik sıvı kokusu koklatmanın yenidoğanın ağrısını azaltmada etkili yöntemler olduğu, anne kokusu ve amniyotik sıvı kokusu arasında yenidoğanda ağrıyı gidermede fark olmadığı bulundu. Bu nedenle topuk kanı alınması sırasında yenidoğanların ağrısını azaltmak/gidermek amacıyla anne kokusu ve amniyotik sıvı kokusunun koklatılmasının yaygınlaştırılması için yenidoğan hemşirelerinin bilgilendirilmesi önemlidir.Anahtar kelimeler: yenidoğan, ağrı, topuk kanı, anne kokusu, amniyotik sıvı kokusu The research term (gestation period 37-42 week) was conducted as randomized controlled to determine the effect of the mother smell and amniotic fluid smell in alleviating the acute pain occurring through heel lance in newborns. The research data were acquired from 90 newborns who were born in a private hospital between 20.022018 and 20.09.2018. The research data was collected through `Parents-Newborn Data Collection Form`, `Neonatal Infant Pain Scale (NIPS)` and `Pain Scale Evaluation Form`. In the analysis of the data, followings were used; averaging, standard deviation, percentage, Median Mann Whitney U, Kruskal Wallis, Mann Whitney U test Freidman, Wilcoxon Signed Ranked Tests, Cronbach Alpha Reliability Co-efficient, Pearson Chi Square Test and Fisher Freeman- Hamilton Chi Square Test, Spearman Rho Correlation Analysis.In the newborns that are in the control group, group of mother smell and amniotic fluid smell, it was observed that there was not any pain occurred before the heel lance ( mother smell 0,67 ± 0,80 point, amniotic fluid smell 0,73 ± 0,83 point, control group 0,97 ± 1,10 point),however during the process the NIPS pain scores were significantly higher than the amniotic fluid smell group (p=0,001) and mother smell group (p=0,001), and after the process, NIPS pain scores were significantly higher than the amniotic fluid smell group (p=0,001) as well as the mother smell group (p=0,001).Eventually, it was found that the mother smell and amniotic fluid smell are effective methods in alleviating the pain of the newborns during the heel lance and there is not any difference between them as a degree in terms of relieving the pain. For this reason, it is important to inform the newborn nurses to spread the fact that the mother smell and amniotic fluid smell are alleviating/relieving the pain of the newborns during the heel lace.Key words: newborn, pain, heel lace, mother smell, amniotic fluid smell 85
- Published
- 2019
4. Yenidoğan yoğun bakımda bebeği yatan annelerin annelik memnuniyeti ve ilişkili faktörler
- Author
-
İlhan, Seda, Çınar, Nursan, and Hemşirelik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Intensive care ,Maternal experience ,Intensive care units-neonatal ,Infant ,Mothers ,Nursing ,Hemşirelik ,Infant-newborn - Abstract
Araştırma yenidoğan yoğun bakımda bebeği yatan annelerin annelik memnuniyetini belirlemek ve ilişkili faktörleri incelemek amacı ile tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak gerçekleştirilmiştir.Araştırma İstanbul'da bir Kamu Hastanesi ve bir Özel Hastanede Haziran 2017- Haziran 2018 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini vaka seçim kriterlerine uygun ve çalışmaya katılmaya gönüllü 100 anne oluşturmuştur. Araştırmada veriler 28 sorudan oluşan soru formu ve Mathey (2011) tarafından geliştirilen, Güler ve Çınar'ın (2016) Türkçe geçerlilik ve güvenilirliğini yaptığı ' Anne Olma Ölçeği' (BaM-13) kullanılarak toplanmıştır. Veriler IBM SPSS Statistics 23 programına aktarılarak değerlendirilmiştir. Çalışma verileri değerlendirilirken sayısal değişkenler, `Büyük Sayılar Yasası'na göre n→∞ için, örneklem ortalamasının dağılımı normal dağılıma yaklaşır nedeniyle parametrik testlerden yararlanılmıştır. Sayısal değişkenler için merkezi eğilim ölçülerinden ortalama, standart sapma, minimum ve maksimum değerleri verilmiştir. Kategorik değişkenler için frekans dağılımları verilmiştir. İki grup arasında fark olup olmadığına bağımsız örneklem t testi ile bakılmıştır. İkiden fazla grup arasında fark olup olmadığına tek yönlü varyans analizi (One Way ANOVA) ile bakılmıştır. Ayrıca ölçek güvenilirliği için ise cronbach's alfa değerinden faydalanmıştır.Çalışmaya katılan annelerin 29,52 +/- 5,84 (minimum 19, maksimum 48), %49'unun ev hanımı, %87'sinin çekirdek aile yapısına sahip ve %63'ünün tek çocuğu olduğu belirlendi. Çocuk sayısına göre Anne Olma Ölçeği, 'çocuk deneyimi' alt boyutu bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur(p
- Published
- 2019
5. Preterm bebek annelerine verilen yenidoğan bakımına ilişkin planlı eğitimin annelerin bilgi düzeyleri ve öz yeterlik algıları üzerine etkisi
- Author
-
Aydin, Ümmügülsüm, Uysal, Gülzade, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Infant care ,Knowledge ,Infant ,Mothers ,Level of knowledge ,Nursing ,Hemşirelik ,Self-efficacy ,Mother education ,Infant-premature ,Infant-newborn - Abstract
Bu araştırma, preterm bebek annelerine verilen yenidoğan bakımına ilişkin planlı eğitimin, annelerin bilgi düzeyleri ve öz yeterlik algıları üzerine etkisini belirlemek amacıyla deneysel olarak gerçekleştirilmiştir.Araştırmaya katılan çalışma ve kontrol grubundaki annelerin yaşı, öğrenim durumu, çalışma durumu, sosyal güvencesi, gelir durumu, aile tipi, gebelik öyküsü, doğum şekli değişkenleri ve yenidoğanların; cinsiyet, solunum şekli, gebelik haftası, doğum ağırlığı, doğum boyu değişkenleri arasında istatistiksel olarak fark olmayıp gruplar homojen dağılmaktadır. Çalışma ve kontrol grubundaki annelerin eğitim öncesi bilgi ve öz yeterlik puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsız olup gruplar homojen dağılmıştır (p>0,05). Çalışma grubundaki annelerin eğitim sonrası öz yeterlik toplam puan ortalaması (78,61±4,26), kontrol grubu toplam öz yeterlik puanından (57,07±12,02) yüksek bulunmuş olup sonuç istatistiksel olarak anlamlıdır (p0,05). Kontrol grubundaki annelerin çalışma grubuna kıyasla az bir artış olmakla birlikte bilgi testi son test puan ortalamaları ön test puan ortalamalarına göre daha yüksek bulunmuştur (p0,05). The self-efficacy post-education mean scores of the mothers in the study group (78,61±4,26) were higher than the self-efficacy total score of the control group (57,07±12,02) and the result was statistically significant (p0.05). Although there was a slight increase in the mothers of the control group compared to the study group, the knowledge test scores were higher than the pre-test mean scores (p
- Published
- 2019
6. Yenidoğan Yoğun bakım ünitesinde yatan bebeklerin annelerinde algılanan sosyal destek ile umutsuzluk düzeyi arasındaki ilişki
- Author
-
Karakaya, Arzu, Ekinci, Mine, and Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Social support ,Psychiatric nursing ,Perceived social support ,Intensive care ,Infant ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Hopelessness ,Nursing ,Hemşirelik ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: Bu araştırmada yenidoğan yoğun bakım ünitesinde(YDYB) yatan bebeklerin annelerinde algılanan sosyal destek ile umutsuzluk düzeyi arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapıldı.Materyal ve Metot: Bu araştırma ilişki arayıcı tipte yapılmıştır. Araştırmanın verileri Şubat 2018 – Ekim 2018 tarihleri arasında Bitlis /Tatvan Devlet Hastanesi YDYB ünitesinde toplandı. Araştırmanın evrenini belirtilen tarihlerde YDYB ünitesine başvuran 191 bebeğin annesi, örneklemi ise belirtilen evrenden araştırma kriterlerine uyan 127 anne oluşturdu. Verilerin toplanmasında; Sosyodemoğrafik Bilgi Formu, Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ) kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, ortalama, pearson korelasyon, kruskall wallis, bağımsız gruplarda t testi, mann withney-u testleri kullanıldı.Bulgular: Yenidoğan yoğun bakımda bebeği yatan annelerin en yüksek düzeyde sosyal desteği aileden (24.37±4.60), orta düzeyde arkadaştan (13.94±8.10), en düşük özel insandan(flört, nişanlı, komşu, akraba, doktor) (13.40±7.93) algıladığı sonucuna ulaşıldı. ÇBASDÖ toplam ve aile alt boyutu ile BUÖ gelecekle ilgili beklentiler alt boyutu arasında ve aile alt boyutu ile BUÖ toplam puan ortalaması arasında negatif yönde zayıf düzeyde bir ilişki belirlendi (p
- Published
- 2019
7. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde prematüre bebeği yatan annelerin stres düzeylerine hemşirelik girişimlerinin etkisi
- Author
-
Göral, Esra, Geçkil, Emine, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Intensive care units ,Labor-premature ,Intensive care units-neonatal ,Infant ,Mothers ,Nurses ,Nursing ,Hemşirelik ,Stress ,Infant-newborn - Abstract
Çalışma prematüre bebek annelerinin stres düzeyine hemşirelik girişimlerininetkisini belirlemek amacıyla yarı deneysel olarak yapıldı.Araştırmanın evrenini Edirne ili kent merkezinde yer alan Trakya ÜniversitesiTıp Fakültesi Hastanesinin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde yatışı yapılanprematüre tanısı almış bebeklerin anneleri oluşturdu. Araştırmanın örneklemine güçanalizi sonucuna göre 31 kontrol, 31 müdahale olmak üzere toplam 62 anne alındı.Verilerin toplanmasında Anne-Baba Stres Ölçeği: Yenidoğan Yoğun Bakım Formu,araştırmacı tarafından hazırlanan; Anne Bilgi Formu Yenidoğan Tanıtım Formukullanıldı. Veri toplama formları kontrol ve müdahale grubuna ön test ve son testolarak iki kez uygulandı. Veriler bilgisayar programında analiz edildi, p.05). Müdahale öncesiyapılan ön testlerde kontrol ve müdahale grubundaki annelerin stres düzeylerikarşılaştırıldığında iki grup arasında anlamlı bir farklılık olmadığı belirlendi (p>.05).Müdahale sonrasında yapılan son test uygulamasında müdahale grubundaki annelerinstres düzeyinin kontrol grubundaki annelerin stres düzeylerinden anlamlı şekildedüşük olduğu saptandı (p.05). In the pre-intervention pre-tests, when the stress levels of themothers in the control and intervention groups were compared, no significantdifference was found between the two groups (p>.05). In the posttests performedafter the intervention, it was determined that the stress levels of the mothers in theintervention group was significantly lower than the stress levels of the mothers in thecontrol group (p
- Published
- 2019
8. Maternal bağlanmanın bebek sağlığı üzerine etkisi
- Author
-
Pehlevan Akça, Sevinç, Kaya, Nurten, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Infant health ,Obstetrics and Gynecology ,Attachment ,Mothers ,Infant ,Yenidoğan Sağlığı ,Nursing ,Maternal child nursing ,Maternal Attachment ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Maternal-child health ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Newborn Health ,Maternal Bağlanma ,Hemşirelik ,Infant-newborn ,Prenatal attachment - Abstract
Bu araştırma maternal bağlanmanın bebek sağlığı üzerine etkisini incelemek amacıyla vaka kontrol araştırma tipinde gerçekleştirildi. Araştırmanın evreni İstanbul'daki bir Eğitim Araştırma Hastanesindeki Çocuk Polikliniklerine başvuran vajinal yol ve sezaryenla doğum yapan anneleri ve bir aylık sağlıklı bebeklerinden oluşmaktadır. Örneklemimiz 250 (117 vajinal, 133 sezeryan ile doğum yapan anneler ve 1 aylık bebeklerinden) vakadan meydana gelmektedir. Araştırmanın verileri Anne ve Bebek Bilgi Formu, Maternal Bağlanma Ölçeği (MBÖ) ve EuroQol-5D Sağlığı Değerlendirme Anketi ile toplandı. Bu araştırma için Maternal Bağlanma Ölçeğinin Cronbach Alfa İç tutarlılık güvenilirlik katsayısı 0.945 olarak hesaplandı. Araştırma kapsamına alınan kadınların MBÖ puan ortalamasının 86.7 (SS=13.8), vajinal yol ile doğumda 86.6 (SS=14.15), sezaryende 86.9 (SS=13.6) olduğu görüldü ve vajinal yol ile sezeryan doğum yapan annelerin MBÖ puanları arasında anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). Vajinal yol ile doğan bebeklerin birinci aydaki ağırlık persantiline bakıldığında 24 ve altı persantil aralığında kalan %39.2 iken sezeryan ile doğan bebeklerin birinci aydaki ağırlık persantil 24 ve altı persantil aralığında kalan %60.8'dir. Doğum boyu artıkça maternal bağlanma ölçeği ortalama puanında anlamlı artış görülmektedir (p˂0.05). Masaj yapma sıklığı artıkça maternal bağlanma ölçeği ortalama puanın arttığı görülmektedir (p˂0.05).Anahtar Kelimeler: Hemşirelik, maternal bağlanma, yenidoğan sağlığı, This study was carried out in case control type to investigate the effect of maternal attachment on baby health. The population of the study consisted of the vaginal route applied to Pediatric Policlinics in an Educational Research Hospital in Istanbul and their mothers giving birth by cesarean section and one month healthy babies. Our sample consisted of 250 (117 vaginal, 133 cesarean section mothers and 1 month old infants). The data of the study were collected by Maternal and Infant Information Form, Maternal Attachment Scale (MBÖ) and EuroQol-5D Health Assessment Questionnaire. The Cronbach Alpha internal consistency reliability coefficient of the Maternal Attachment Scale was calculated as 0.945 for this study. The mean score of the women included in the study was 86.7 (SD = 13.8), 86.6 (SD = 14.1) during vaginal delivery, 86.9 (SD = 13.6) in cesarean section and no significant difference was found between the VAS scores of the women who had vaginal delivery and cesarean section (p>0.05). When the weight percentile of babies born by vaginal route is 39.2% in the 24 and under percentiles, the weight percentile in the first month is 60.8% in the 30th and sixth percentile range. When maternal size increases, there is a significant increase in maternal attachment scale mean score (p
- Published
- 2019
9. Effect of breast-feeding on premature infants and their mothers' comfort levels
- Author
-
Alkan, Nazli, Yurtsal, Burcu, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yurtsal, Zeliha Burcu, and Ebelik Anabilim Dalı
- Subjects
Emzirme ,Family Medicine ,Infant-small for gestational age ,Infant ,Mothers ,Prematüre ,Aile Hekimliği ,Breast feeding ,Konfor ,ANNE ,Comfort ,Infant-premature ,Infant-newborn - Abstract
Araştırma, emzirmenin prematüre bebeklerin ve annelerinin konfor düzeyine etkisini belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemine 01 Şubat – 30 Haziran 2018 tarihleri arasında 34 hafta ve 37/6 hafta arasında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde yatan prematüre bebekler içinden araştırmaya, araştırmanın amacı açıklandıktan sonra çalışmaya katılmaya yazılı olarak olur veren 100 anne ve bebeği katılmıştır. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından geliştirilen ''Anneleri Tanıtıcı Bilgi Formu, Prematüre Bebeği Tanıtıcı Bilgi Formu, Doğum Sonu Konfor Ölçeği (DSKÖ), Prematüre Bebek Konfor Ölçeği (PBKÖ), Emzirme Gözlem Formu (EGF)'' kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde parametrik test sayımları yerine getirildiğinde Kolmogorow- Simirnov, tekrarlı ölçümlerde Varyans analizi, önemlilik kararı verildiğinde farklılık yapan grupları bulabilmek için Tukey ve Bonferroni testi, parametrik test varsayımları yerine getirilemediğinde ölçümle elde edilmiş bir değişken yönünden bağımsız iki grup karşılaştırılırken Mann Whitney-U testi, ikiden fazla grup karşılaştırılırken Kruskall- Wallis testi, aynı bireylerden değişik zamanlarda elde edilmiş ikiden fazla ölçüm değeri karşılaştırılırken Friedman testi, önemlilik kararı verildiğinde farklılık yapan ölçüm ya da ölçüm gruplarını bulmak için Wilcoxo testi, değişkenler arasındaki ilişkileri belirlemek için korelasyon analizi uygulanmıştır. Veriler tablolarda aritmetik ortalama, standart sapma, ortanca, minimum değer, maximuma değer, birey sayısı ve yüzdesi şeklinde belirtilerek, yanılma düzeyi 0.05 olarak alınmıştır. DSKÖ'e göre emzirme öncesi ile emzirme sırası, emzirme öncesi ile emzirme sonrası arasındaki farklılık önemli bulunurken (p0.05). Değişik zamanlardaki PBKÖ puanları karşılaştırıldığında emzirme öncesi ile emzirme esnası, emzirme öncesi ile emzirme sonrası ve emzirme esnası ile emzirme sonrası puanlar arasındaki farklılık önemli bulunmuştur (p0,05). When the PICS scores at different times were compared, the differences between pre-breastfeeding and breastfeeding duration, pre-breastfeeding and post-breastfeeding, breastfeeding duration and post-breastfeeding was significant (p
- Published
- 2019
10. Gestasyonel diyabetli annelerin bebeklerinin kan şekeri düzeyleri ile beslenme süreleri arasındaki ilişki
- Author
-
Karataş, Ezgi, Kökcü Doğan, Aysel, Hemşirelik Anabilim Dalı, and Kökçü Doğan, Aysel
- Subjects
BloodGlucose ,Blood Glucose Self-Monitoring ,Diabetes-gestational ,Mothers ,Infant ,Newborn ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Kan Şekeri ,Diabetes mellitus ,Pregnancy ,Gestasyonel Diyabet ,Yenidoğan ,Blood glucose ,Gestational Diabetes ,Nutrition ,Infant-newborn - Abstract
Diabetes mellitus, insülin eksikliği ile ortaya çıkan bir metabolizma hastalığıdır. Diyabetin gebelikte görülen şeklinegestasyonel diabetes mellitus (GDM) denir ve anne ile çocuğun sağlığını tehdit eden çeşitli komplikasyonlara neden olur. Bu çalışma, gestasyonel diyabetli annelerin bebeklerinin ilk altı saatlik kan şekeri düzeyleri ile beslenme süreleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla kesitsel olarak planlanan tanımlayıcıbir çalışmadır.Araştırmanın evrenini, Sağlık Bakanlığına bağlı İstanbul'da bulunan bir Devlet Üniversitesi Hastanesi bebek bakım ünitesine müracaat eden annelerin bebekleri, örneklemini ise bebek bakım ünitesine müracaat eden gestasyonel diyabetli annelerin 61 bebeği oluşturdu.Veriler araştırmacı tarafından geliştirilen toplam 17 soruluk `Gestasyonel Diyabetli Annelerin Bebeklerinin İlk Altı Saatlik Kan Şekeri Düzeyleri ile Beslenme Sürelerinin İlişkisi Bilgi Formu` ile toplandı.Araştırma sonucuna göre; çalışmada yer alanGDM'li annelerin bebeklerinin en az %85'inin doğumdan itibaren ilk 6 saatlik kan şekeri düzeyleri 45 mg/dl üzeri (p
- Published
- 2019
11. Adana İli Seyhan ilçesindeki bir Devlet Hastanesinde yeni doğum yapmış kadınlarda sağlık okuryazarlığı durumu ve anne ile yeni doğan üzerindeki sağlık sonuçları araştırması
- Author
-
Ayabakan Çot, Duygu, Aytaç, Necdet, and Halk Sağlığı Anabilim Dalı
- Subjects
Halk Sağlığı ,Adana-Seyhan ,Pregnancy ,Health literacy ,Mothers ,Infant ,Public Health ,Delivery ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: Adana ili Seyhan ilçesindeki bir devlet hastanesinde yeni doğum yapmış kadınların sağlık okuryazarlığı düzeyini tespit etmek ve anne ile yeni doğan açısından sağlık sonuçlarını değerlendirmektir.Gereç Ve Yöntem: Bu çalışma kesitsel tipte bir araştırmadır. Adana ili Seyhan ilçesindeki Adana Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları hastanesinde yeni doğum yapmış kadınlarda çalışmaya katılmaya kabul eden 345 kadın çalışmaya dâhil edildi. Ocak -Temmuz 2018 tarihleri arasında yüz yüze görüşme yapılarak anket uygulandı. Anket sosyodemografik bilgiler ve Türkiye sağlık okuryazarlığı ölçeğini (TSOY-32) içermekteydi. İstatistiksel analiz olarak frekans tabloları ve ki-kare testi kullanıldı. P
- Published
- 2019
12. The effects of listening to music on breast milk production in mothers who have premature newborns in neonatal intensive care unit
- Author
-
Varişoğlu, Yeliz, Satılmış, İlkay Güngör, İÜC, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Varışoğlu, Yeliz, Güngör Satılmış, İlkay, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Müzik dinleme ,Intensive care units-pediatric ,Bebek-yenidoğmuş ,Labor-premature ,Obstetrics and Gynecology ,Mothers ,Nursing ,Doğum-prematür ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Anne sütü ,Anneler ,Music listening ,Yoğun bakım üniteleri-pediyatrik ,Hemşirelik ,Müzik ,Milk-human ,Bebek-prematür ,Music ,Infant-premature ,Infant-newborn - Abstract
Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebeği yatan annelerin stres ve kaygı düzeylerinin yüksek olduğu ve anne sütü miktarının olumsuz etkilendiği bildirilmektedir.Bu araştırma, prematüre bebeği olan annelere dinletilen müziğin anne sütü üretimine etkisini belirlemek amacıyla randomize kontrollü deneysel bir çalışma olarak planlandı.Araştırmanın örneklemi Kasım 2017–Kasım 2018 tarihleri arasında İstanbul'da iki üniversite hastanesinin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde yatmakta olan yenidoğanların anneleri arasından rastgele seçilen 20 deney ve 20 kontrol grubu anneden oluşmuştur. İlk gün tüm annelere pompa ile süt sağma eğitimi verildi. İkinci ve dördüncü günler arasında deney grubundaki annelere 11.00 ve 16.00'da iki seans 15 dakika müzik dinleme ve pompa ile süt sağma, kontrol grubu annelere sadece iki seans süt sağma işlemi yapıldı. Annelerin stres düzeylerini değerlendirmek için çalışmanın ilk ve son günlerinde Spielberg Durumluluk Sürekli Kaygı Envanteri ve tükürük kortizol testi uygulandı. Çalışmaya katılan annelerin ortalama yaşı 28,5±5,3, gebelik haftası ortalama 32,21±2,26 ve yenidoğanların doğum ağırlığı ortalama 1748±533,4 gr bulundu. Müzik grubunun durumluluk ve toplam kaygı puanları istatistiksel olarak düştü (p0,05). Ayrıca, müzik grubu annelerin son test kortizol düzeyleri ön test ölçümlerine göre istatistiksel olarak düştü (p 0.05). In addition, the final test cortisol levels of the mothers of the music group decreased statistically (p
- Published
- 2019
13. Yenidoğana dinletilen anne sesi ve beyaz gürültünün apgar skoruna ve bağlanma sürecine olan etkisinin incelenmesi
- Author
-
Aközlü, Zeynep, Öztürk Şahin, Özlem, and Hemşirelik Bilimi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Attachment ,Mothers ,Scales ,Infant ,Nursing ,Hemşirelik ,Noise ,Infant-newborn - Abstract
Araştırma, yenidoğanlara dinletilen anne sesi ve beyaz gürültünün, yenidoğanların APGAR skoruna ve bağlanma süreci üzerine olan etkinliğini araştırmak amacıyla yapıldı. Çalışmada, müdahale grubu A (anne sesi dinletilen), müdahale grubu B (beyaz gürültü dinletilen) ve kontrol grubu (ortam sesi dinleyen) olmak üzere üç grup belirlendi ve çalışma 87 yenidoğan ile gerçekleştirildi. Verilerin toplanmasında; Anne Bilgi Formu, Bebek Bilgi Formu ve Bağlanma Davranışı Gözlem Formu kullanıldı. Müdahale gruplarına alınan yenidoğanlara doğumdan hemen sonra 5 dakika boyunca anne sesi veya beyaz gürültü dinletildi. Dinletinin 1. ve 5. dakikalarında yenidoğanların APGAR skorları ölçüldü. Kontrol grubundaki bebeklere ise herhangi bir dinleti yapılmadı, yalnızca ortam sesine maruz bırakıldı. Tüm gruplardaki yenidoğanların annelerine teslim edilmeleri sonrası anneleri ile olan bağlanma davranışları gözlemlendi. Verilerin analizinde; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, medyan, Chi-Square, Shapiro-Wilk, One Way Anova, Kruskal Wallis H ve Kolmogorov-Smirnova testleri uygulandı. Araştırmada müdahale ve kontrol gruplarında bulunan yenidoğanların cinsiyet, gestasyonel yaş, boy, kilo ve baş çevresi özellikleri arasındaki farkın anlamlı olmadığı görüldü. Uygulama sonrasında yenidoğanların 1. dakika APGAR skor ortalamalarının kontrol grubunda 7,70±0,60, anne sesi grubunda 8,17±0,60 ve beyaz gürültü grubunda 8,14±0,71 olduğu belirlendi. 1. dakika APGAR skorları ortalamaları arasındaki farkın anlamlı olduğu görüldü (p0,05). Kontrol grubundaki yenidoğanların %20,0'sinin (n=6), anne sesi dinletilen yenidoğanların %58,6'sının (n=17) ve beyaz gürültü dinletilen yenidoğanların %60,7'sinin (n=17) memeyi kavradığı ve aralarındaki farkın anlamlı olduğu görüldü (p=0,0020,05). 20.0% (n = 6) of the newborns in the control group, 58.6% (n = 17) of the newborns who listened to the mother's voice, and 60.7% (n = 17) of the newborns who listened to the white noise, and between them the difference was significant (p = 0.002
- Published
- 2019
14. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebeği yatan annelerin deneyimleri: Nitel bir çalışma
- Author
-
Özata, Arzu, Çetinkaya, Aynur, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Halk Sağlığı ,Public health ,Patient-centered care ,Infant ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Public Health ,Patient care ,Infant-newborn - Abstract
Hemşirelik Anabilim Dalı Halk Sağlığı Hemşireliği Yükseklisans ProgramıAmaç: Yenidoğan yoğun bakımda bebeği yatan annelerin öznel deneyimlerini derinlemesine betimlemek, bu süreçte etkili sosyal, psikolojik, çevresel, sağlık hizmetleri ve sağlık ekibi ile ilgili faktörleri tanımlamaktır. Gereç ve Yöntem: Araştırma evrenini Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Bornova ek hizmet binasındaki Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde izlenen yenidoğanların anneleri oluşturmuştur. Araştırmanın çalışma grubunda anneler, amaçlı örneklem yönteminden ölçüt örneklem yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Araştırma Eylül 2018-Mart 2019 tarihleri arasında yoğun bakımda yatan bebeklerin annelerinden çalışmaya katılmayı kabul eden 11 anne ile tamamlanmıştır. Veriler Anneleri Tanıtıcı Özellikler Soru Formu ve Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu kullanılarak elde edilmiştir. Veriler, yüz yüze derinlemesine görüşme tekniğiyle ses kaydı alınarak toplanmıştır. Veriler 358 dk 23 saniyelik ses kayıtlarının, 105 sayfalık Word dökümanı haline dönüştürülmesi sonrası içerik analizi ile çözümlenmiştir.Bulgular: Araştırmada, 7 temaya ulaşılmıştır. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebeği yatan annelerin deneyimlerine ilişkin ulaşılan tema etiketleri, `Zor gebelik deneyimleri`, `Doğum sürecine ilişkin duygusal yoğunluk`, `Anne bebek ayrılığı`, `Yoğun bakım algısı`, `Profesyonellerin tutumu`, `Annelik yetisi` ve `Baş etme` şeklindedir. Sonuç: Anneler yatış öncesi ve yatış dönemi olmak üzere bu süreçte aykırı duygular yaşamaktadır. Annelik yetisini yerine getirememe kaygısı ve bebeğinden ayrı kalmakla birlikte yoğun bakıma yüklediği anlam süreci şekillendirmektedir. Bu süreçte baş etmede inanç sistemi ve ilişki dinamikleri kullanılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yenidoğan yoğun bakım, anne, bebek, nitel araştırma. Department of Nursing, Master Programme of Public Health Nursing Purpose: This study is to aim describing subjective experiences of mothers whose babies are in newborn intensive care unit deeply, and defining effective factors relating to social, psychological, environmental, health services and health team.Method: Universe includes newborn mothers' followed in Newborn Intensive Care Unit of Health Sciences University, Tepecik Training and Research Hospital, Bornova Additional Service Building. Mothers in this study, have been determined by using criterion sampling from purposive sampling method and completed by 11 of mothers whose babies accepting to attend into this study were in intensive care unit between 2018, September and 2019, March. Data have been obtained by using Questionnaire Form with Mothers Identifier Features and Semi-Structured Interview Form and have been collected by voice records pursuing face to face meetings. Data have been solved by transforming 358 minutes, 23 seconds voice records into 105-page word document and then by content analysis.Findings: 7 themes have been obtained in this study. Themes tags obtained relation to mothers' experiences whose babies are in newborn intensive care unit are 'difficult pregnancy experiences', 'emotional density relating to birth process', 'intensive care perception', 'mother-infant separation', 'attitudes of professionals', 'coping', and 'maternity capacity'. Conclusion: Mothers have contrary emotions during this process as before and after hospitalization. Unable to mothers' duties, remaining separate from their babies and their conceptions about intensive care form this process. Belief system and relation dynamics about coping during this process are applied. Key words: Neonatal intensive care, mother, infant, qualitative research. 86
- Published
- 2019
15. Preterm bebeklerde emzirme destekleyici sistemin tam anne memesine geçiş ve emme başarısı üzerine etkisi
- Author
-
Aydin, Çiler, Aytekin Özdemir, Aynur, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Mothers ,Infant ,Nursing ,Breast feeding ,Breast ,Hemşirelik ,Infant-premature ,Infant-newborn ,Sucking behavior - Abstract
Amaç: Bu çalışma, preterm bebeklerde emzirme destekleyici sistem (EDS) kullanımının tam anne memesine geçiş ve emme başarısı üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.Materyal ve Metot: Çalışma, bir üniversite hastanesinin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde 04 Ocak 2018- 02 Temmuz 2019 tarihleri arasında randomize kontrollü deneysel olarak yapılmıştır. Evreni, 20 Kasım 2018- 30 Nisan 2019 tarihleri arasında araştırmanın yapıldığı klinikte yatan preterm bebekler ve anneleri oluşturmuştur. Örneklemi ise araştırma grubu seçim kriterlerine uyan bebekler ve anneleri oluşturmuştur. Örneklem büyüklüğü için yapılan güç analizinde 0.05 anlamlılık seviyesinde, 0.95 güven aralığında ve 1.18 etki büyüklüğü ile araştırmanın gücünün 0.97 olduğu belirlenmiştir. Deney grubundaki bebekler (n=33) tam anne memesine geçene kadar beslenme öğünlerinde önce tek başına anne memesini emmiş, arkasından EDS ile desteklenmiş anne memesini emerek beslenmiştir. Kontrol grubundaki bebeklere (n=32) klinik beslenme protokolü dışında herhangi bir uygulama yapılmamıştır. Veriler `Tanıtıcı Bilgi Formu`, `Preterm Bebek İzlem Formu` ve `LATCH Emzirme Tanılama Ölçüm Aracı` ile araştırmacı tarafından toplanmıştır. Verilerin analizinde yüzdelik dağılımlar, ortalama, standart sapma, ki-kare testi, bağımsız gruplarda t-testi, Cronbach alfa katsayı hesaplaması, bağımsız gözlemciler arası uyum analizinde Kappa testi kullanılmıştır. Araştırmanın yapılabilmesi için etik onay, resmi izin ve ailelerden aydınlatılmış onam alınmıştır.Bulgular: Çalışmada deney grubundaki preterm bebeklerin kontrol grubundan daha kısa sürede tam anne memesine geçtiği ve taburcu olduğu saptanmıştır (p0.05); son ölçümde deney grubunun emme başarısının, kontrol grubundan daha yüksek olduğu bulunmuştur (p0.05). In the last measurement, the sucking success of the experimental group was higher than the control group (p
- Published
- 2019
16. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan bebeklerin annelerinin sağlık okuryazarlık düzeylerinin evde bebek bakımı bilgisine etkisi
- Author
-
Ertan, Dicle, Yılmaz, Medine, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Halk Sağlığı ,Infant care ,Intensive care ,Infant ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Health literacy ,Level of knowledge ,Public Health ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: Bu çalışmanın amacı yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan bebeklerin annelerinin sağlık okuryazarlık düzeylerinin evde bebek bakım bilgisine etkisinin incelenmesidir.Yöntem: Tanımlayıcı ve analitik tipteki bu araştırma İstanbul Koç Üniversitesi Hastanesi ve İzmir Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde bebeği yatmakta olan 129 anne ile yürütülmüştür. Veriler Aralık 2018-2019 Haziran tarihleri arasında, Yenidoğan Evde Bakım Bilgisi Anketi (YEBBA) ve En Yeni Hayati İşaret Testi (NVST) kullanılarak toplanmıştır. Veriler SPSS 25.0 programında analiz edilmiştir. Bulgular: Annelerin YEBBA puan ortalaması 17,79±4,66'dır (Medyan 19, min-max: 3-28). Lise, üniversite mezunu ve çalışan annelerden ( p=0,000) ek doz ateş düşürücü vermeyi ve uygun meyve suyu miktarı vermeyi bilen annelerin (p=0,017) YEBBA puan ortalamaları daha yüksektir. Annelerin %65,1'i 0-1 düzeyinde (sınırlı), %16,3'ünün olası sınırlı (2-3 arası puan) ve %18,6'sı yeterli (4-6 arası puan) düzeyde sağlık okuryazarlığına sahiptir. Bölge Eğitim Hastanesi'nde yatan bebeklerin annelerinin daha çok `sınırlı` sağlık okuryazarlığına sahip olduğu, özel hastanede yatan bebeklerin annelerin `yeterli` sağlık okuryazarlık düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir (p=0,000). Sağlık okuryazarlık durumuna göre annelerin YEBBA puan ortalamalarının değiştiği, sınırlı sağlık okuryazarlığına sahip annelerin YEBBA puan ortalamalarının, yeterli okuryazar grupta olan annelerin YEBBA puan ortalamalarından daha düşük olduğu belirlenmiştir (p=0,000). Sonuç: Araştırma bulguları annelerin evde bebek bakım bilgilerinin orta düzeyde, sağlık okuryazarlık düzeylerinin orta düzeyde olduğunu göstermiştir. Sağlık okuryazarlığı arttıkça YEBBA puanlarının arttığı belirlenmiştir. Aile hekimliği tarafından yürütülen gebelik izlemleri sürecinde bebek bakım bilgisine yönelik eğitimlerin süre ve içerik olarak genişletilmesi, gebe ve annelere yönelik sunulacak eğitimlerde annenin eğitim durumunun göz önüne alınması ve sağlık okuryazarlık düzeylerinin belirlenerek, bu doğrultuda eğitim içeriklerinin oluşturulması ve yürütülmesi önerilebilir.Anahtar Kelimeler: Sağlık Okuryazarlığı, Yenidoğan Bakımı, Annelerin Bilgi Düzeyi Objectives: The aim of this study is to investigate the effect of health literacy levels of mothers of infants hospitalized in neonatal intensive care unit at home baby care knowledge.Methods: This descriptive and analytical study was carried out with 129 mothers who were hospitalized in the neonatal intensive care units of Istanbul Koc University Hospital and Izmir Cigli Regional Training Hospital. Data were collected between December 2018-2019 June using the Neonatal Home Care Information Form (YEBBA) and Newest Vital Sign Test (NVST). The data were analyzed in SPSS 25.0 program.Results: The mean YEBBA score of the mothers was 17.79 ± 4.66 (Median 19, min-max: 3-28). High school, university graduates and working mothers (p=0.000), the additional dose of antipyretics and mothers who know to give the appropriate amount of fruit juice (p = 0.017) have higher YEBBA average score. 65.1% of mothers had 0-1 level (limited), 16.3% had possible limited (2-3 points) and 18.6% had sufficient (4-6 points) health literacy. It was determined that the mothers of the infants hospitalized in the Regional Training Hospital had more `limited` health literacy, while the mothers of the infants in the private hospital had `adequate` health literacy level (p = 0.000). According to the health literacy status, it was determined that the average of YEBBA scores of the mothers changed and the average of YEBBA scores of the mothers with limited health literacy was lower than the average of the mothers in the adequate literacy group (p = 0,000).Conclusions: The findings of the research showed that mothers' knowledge of home baby care was moderate and health literacy levels were moderate. As health literacy increased, YEBBA scores had increased. In the course of pregnancy follow-ups carried out by the family physician, it may be suggested to extend the trainings for infant care information in terms of duration and content, taking into account the educational status of the mother in the trainings to be offered for pregnant and mothers, determining the health literacy levels and creating and conducting educational contents in this direction.Keywords: Health Literacy, Newborn Care, Knowledge Level of Mothers 116
- Published
- 2019
17. Yenidoğan yoğun bakımda bebeği yatan annelerin emzirme tutumu ve emzirme başarılarının belirlenmesi
- Author
-
Yıldız, Kübra, Özyazıcıoğlu, Nurcan, Hemşirelik Anabilim Dalı, and Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Hemşirelik Anabilim Dalı.
- Subjects
Infant-newborn diseases ,Yenidoğan yoğun bakım ünitesi ,Emzirme tutumu ,Infant ,Mothers ,Nursing ,Breast feeding ,Newborn ,Emzirme başarısı ,Neonatal intensive care unit ,Intensive care ,Yenidoğan ,Intensive care units-neonatal ,Breastfeeding attitude ,Hemşirelik ,Milk-human ,Breastfeeding success ,Infant-newborn - Abstract
Araştırma, yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki anne-bebek uyum odasında takip edilen annelerin emzirme tutum ve emzirme başarılarını etkileyen faktörleri saptamak amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini Aralık 2016- Ağustos 2017 Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi `Çocuk Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde` bebeği yatan anneler oluşturdu. Araştırmanın örnekleminde ise örneklem seçim kriterlerine uyan toplam 75 anne yer aldı. Araştırmanın verileri, Tanıtıcı Bilgi Formu, Emzirme Tutumunu Değerlendirme Ölçeği ve LATCH Emzirme Tanılama Ölçüm Aracı kullanılarak toplandı. Araştırmanın istatistiksel analizleri için Shapiro-Wilk, Kruskal Wallis, Mann-Whitney U, t-testi ve Bonferroni testleri kullanıldı.Araştırma kapsamındaki annelerin yaş ortalaması 30,65±5,70 yıl olduğu, %36'sının lise mezunu olduğu, %81,4'ünün ev hanımı olduğu, %80'nin gelirinin giderine eşit, %52'sinin ilde oturduğu, %93,3'ünün ise çekirdek aile tipinde olduğu bulundu. Emzirme Tutumunu Değerlendirme Ölçeği puanı ile şimdiki gebelikteki sağlık kontrolü sayısı, yaş, eğitim durumu, meslek, gelir durumu, emzirme sürecinde eşe en çok hangi konularda ihtiyaç duyulacağı konuları arasında anlamlı fark bulunmuştur. LATCH Emzirme Tanılama Ölçüm Aracı puanı bebeğin doğum haftası, bebeğinizin doğum kilosu, yaşayan çocuk sayısı, bugüne kadarki gebelik sayısı, meslek, bebeğin hastanede yatma sebebi, emzirme sürecinde eşe en çok hangi konularda ihtiyaç duyulacağı, hastaneden taburcu olduktan sonra emzirme konusunda destek alacağı kişiler, kendi emzirme başarısının değerlendirilmesi arasında anlamlı fark bulunmuştur.Bu araştırma annelerin sosyo-demografik, obstetrik ve emzirmeyle ilgili özelliklerinin emzirme tutum ve başarılarını nasıl etkilediğini ortaya koymuştur. Annenin emzirmeye daha fazla cesaretlendirilmesi ve desteklenmesi ile emzirme oranları yükseltilebilir.Anahtar kelimeler: Yenidoğan, yenidoğan yoğun bakım ünitesi, emzirme tutumu, emzirme başarısı The research was conducted as a descriptive study with the aim of establishing the factors affecting attitudes and success concerning breastfeeding of mothers in the mother-baby adaptation room in the neonatal intensive care unit. The population of the study consisted of the mothers of babies admitted to the child and neonatal intensive care unit of the hospital of the Health Research and Training Center of Bursa Uludağ University between December 2016 and August 2017. The research sample was made up of the 75 mothers who fitted the sample selection criteria. Research data was collected using a Description Information Form, a Breastfeeding Attitudes Assessment Scale and the LATCH Breastfeeding Diagnosis Measurement Instrument. The Shapiro-Wilk, Kruskal Wallis and Mann Whitney U tests, t-test and the Bonferroni test were used in statistical analysis in the study.The mean age of the mothers included in the study was found to be 30.65±5.70 years; 36% were high school graduates; 81.4% were housewives; 80% had an income equal to expenditure; 52% lived in the province, and 93.3% had a nuclear-type family. Significant differences were found between their scores on the Breastfeeding Attitude Assessment Scale and their number of health checks in their current pregnancy, their age, their education level, their profession, their income, and what they would need most from their husband during breastfeeding. Significant differences were found between the LATCH Breastfeeding Diagnosis Measurement Instrument scores and the baby's birth week, the baby's birth weight, the number of surviving children, the number of pregnancies up to the present, profession, the reason why the baby was in hospital, what they would need most from their husband during breastfeeding, the people from whom they would receive support in breastfeeding after discharge from hospital, and their own assessment of their success at breastfeeding.This research showed how the mothers' socio-demographic and obstetric characteristics and their characteristics in relation to breastfeeding affected their attitudes and success regarding breastfeeding. Breastfeeding rates may be increased by encouraging mothers more to breastfeed and by supporting them.Key words: Newborn, neonatal intensive care unit, breastfeeding attitude, breastfeeding success 84
- Published
- 2019
18. Doğum şeklinin annelerin bebeklerini algılama, bağlanma ve ebeveynlik davranışı üzerine etkisi
- Author
-
Çelebi, Elif Zahide, Okumuş, Filiz, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Anne-Bebek İlişkisi ,Doğum Şekli ,Mother-Infant Relationship ,Parenting Behavior ,Obstetrics and Gynecology ,Mothers ,Infant ,Attachment ,Maternal Attachment ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Yenidoğanı Algılama ,Neonatal Perception ,Ebeveynlik Davranışı ,Pregnancy ,Maternal Bağlanma ,Perception ,Parenting behaviors ,Delivery ,Delivery Method ,Infant-newborn ,Prenatal attachment - Abstract
Bu çalışma doğum şeklinin annelerin bebeklerini algılama, bağlanma ve ebeveynlik davranışı üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Prospektif-tanımlayıcı tipte yapılan araştırma, İstanbul'da bulunan özel bir hastanede Ocak 2017-Haziran 2017 tarihleri arasında primipar 300 kadında doğum sonrası yüz yüze görüşme yöntemi ve telefon yolu ile iletişim kurularak gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak Tanıtıcı Bilgi Formu, Maternal Bağlanma Ölçeği (MBÖ), Yenidoğanı Algılama Ölçeği (YAÖ) ve Doğum Sonrası Ebeveynlik Davranışı Ölçeği (DSEDÖ) kullanılmıştır. İstatiksel analizler için SPSS programı kullanılmıştır. Araştırmaya katılan kadınların yaş ortalaması 27.46±3.52'dir. Annelerin çoğunluğu lisans mezunudur, gelir getiren bir işte çalışmaktadır ve gelirlerinin giderlerine denk olduğunu ifade etmişlerdir. Doğum şekli ile Maternal Bağlanma Ölçeği puan ortalaması arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0.05). Annelerin Yenidoğanı Algılama Ölçeğinden aldıkları puanları sonucu algılama durumları ile doğum şekli arasında anlamlı bir ilişki olmadığı saptanmıştır (p>0.05). Doğum şekli ile Doğum Sonrası Ebeveynlik Davranışı Ölçeği puan ortalaması arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark olduğu, vajinal doğum yapan annelerin puan ortalamasının acil sezaryen olanlara göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Gebeliğin planlanma durumu, plasenta ve ekleri ile ilgili problem yaşama, yenidoğanın doğum ağırlığı ve doğumda analjezi/anestezi kullanımının doğum sonrası erken dönemde ebeveynlik davranışını etkileyen faktörler olduğu bulunmuştur. Doğum Sonrası Ebeveynlik Davranışı Ölçeği puan ortalaması ile Maternal Bağlanma Ölçeği puan ortalaması arasında pozitif yönde zayıf bir ilişki olduğu saptanmıştır. Çalışma sonucunda, hemşirelerin doğum öncesi dönemden başlayarak çiftlere planlı bir gebeliğin önemi hakkında bilgi vermesi ve doğum sonrası dönemde anne-bebek arasındaki ilişkiyi yakından takip ederek risk faktörlerini belirlemesi gerektiği önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: Anne-bebek ilişkisi, Doğum şekli, Ebeveynlik davranışı, Maternalbağlanma, Yenidoğanı algılama This study was carried out to determine the effect of the delivery method on the perception, attachment and parenting behavior of mothers toward their babies. A prospective descriptive study was carried out in a private hospital in Istanbul between January 2017 and June 2017 with 300 women in the primipara by communicating with face-to-face interview way and on the telephone. Descriptive Information Form, Maternal Attachment Scale (MAS), Neonatal Perception Inventory (NPI) and Postpartum Parenting Behavior Scale (PPBS) were used as data collection tools. SPSS program was used for statistical analysis. The average age of women was 27.46 ± 3.52. The majority of the mothers have a bachelor's degree, are employed in wage-earning employment and stated that their income was equivalent to their expenses. There was no statistically significant difference between the delivery method and the Maternal Attachment Scale's point average (p>0.05). It was found that there was no significant relationship between the perception status and delivery type as a result of the scores obtained from the Neonatal Perception Inventory (p>0.05). There was a statistically significant difference between the type of delivery and the average point of Postpartum Parenting Behavior Scale and the average point of mothers who had vaginal birth was higher than those of which had an emergency cesarean section. It was found that the planning condition of the pregnancy, the problems related to the placenta and its attachments, the birth weight of the newborn and the use of analgesia/anesthesia during birth were factors affecting the parenting behavior in the early postpartum period. A weak positive correlation was found between the point average of Postpartum Parenting Behavior Scale and Maternal Attachment Scale. As a result of the study, it is suggested that nurses shall inform the couples about the importance of a planned pregnancy starting from the prenatal period and determine the risk factors by closely following the relationship between mother and baby in the postpartum period.Keywords: Delivery method, Maternal attachment, Mother-infant relationship, Neonatalperception, Parenting behavior 98
- Published
- 2019
19. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde preterm bebeği olan annelerin anne sütü bankası hakkındaki bilgi ve tutumları: Niteliksel bir çalışma
- Author
-
Atar, Gülsün, Çövener Özçelik, Çağrı, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Milk banks ,Intensive care ,Intensive care units-neonatal ,Infant ,Mothers ,Nursing ,Hemşirelik ,Milk-human ,Infant-premature ,Infant-newborn - Abstract
Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Preterm Bebeği Olan Annelerin Anne Sütü Bankası Hakkındaki Bilgi ve Tutumları: Niteliksel Bir ÇalışmaGülsün ATAR1, Çağrı ÇÖVENER ÖZÇELİK21.Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Hemşire; Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi2.Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Dr. Öğr. ÜyesiAmaç: Araştırma yenidoğan yoğun bakım ünitesinde preterm bebeği olan annelerin anne sütü bankası ile ilgili bilgi ve tutumlarının değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı olan araştırma, Haziran–Ekim 2016 tarihleri arasında İstanbul' da bir eğitim araştırma hastanesinin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan 26 preterm bebek annesi ile yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak; Anneyi Tanıtıcı Bilgi Formu, Ses Kayıt Cihazı, Yarı Yapılandırılmış Form kullanılmıştır. Niteliksel verileri değerlendirmek için içerik analizi yapılmıştır.Bulgular: Katılımcıların yaşları 19-38 arasında değişmekte olup yaş ortalaması 27,96±5,75 yıldır. Araştırma sonucunda katılımcıların %84,6' sı süt bankasını duymadığını belirtmişlerdir. 10 tema oluşturulmuştur; anne sütü farkındalığı, anne sütü paylaşımı, bilgi eksikliği, üzüntü, endişe, anne sütü paylaşımının dini boyutu, anne sütü bankası hakkındaki düşünceler, anne sütü bankası farkındalığı, anne sütü bankasının kurulumu ve kararsızlıktır.Sonuç: Annelerin çoğunun süt bankası ile ilgili bilgisi bulunmamaktadır. Annelerin büyük bir kısmı süt bankası kurulmasına sıcak bakmakta olup, bir kısım anne ise bilgi eksikliği, sütlerin karışacağı, süt kardeş evlilikleri, hastalık bulaşma riski, güvensizlik düsüncesiyle istememişler veya kararsız kalmışlardır.Anahtar kelimeler: Preterm bebek, anne sütü, preterm anne sütü, anne sütü bankası, anne sütü paylaşımı. Knowledge Levels and Attitudes of Mothers with Preterm Infants in Neonatal Intensive Care Unit About Breast Milk Bank: A Qualitative StudyGülsün ATAR1, Çağrı ÇÖVENER ÖZÇELİK21.Nurse, Sisli Hamidiye Etfal Training and Research Hospital Neonatal Intensive care Unit; MSN Student, Marmara University Faculty of Health Sciences Division of Nursing Department of Pediatric Nursing2.Assist. Prof. Marmara University Faculty of Health Sciences Division of Nursing Department of Pediatric NursingAim: The study was carried out to evaluate the knowledge and attitudes of mothers who have preterm infants in neonatal intensive care unit about milk banks.Methods: The descriptive study was conducted with 26 mothers with preterm infants who stayed in the neonatal intensive care unit of a training and research hospital in Istanbul between June and October 2016. An information form introducing mothers, a voice recorder and a semi-structured form were used as data collection tools. Content analysis was used to evaluate qualitative data.Results: The ages ofmothers ranged from 19 to 38 years, the mean age was 27,96 ± 5,75 years. Mothers' 84.6% reported that they have not heard the milk bank before. 10 themes were generated in findings: awareness of breast milk, sharing of breast milk, lack of information, sadness, anxiety, religious aspects of sharing breast milk, perception of milk banks, awareness of milk banks, foundation of milk banks and indecision.Conclusion: Most of the mothers do not have information about the milk banks. Most of the mothers think positively about the establishment of the milk banks, and some of the mothers are unwilling or unstable due to lack of information, concern about mixing different mothers' milk, marriages of milk siblings, risk of infectious disease and distrust.Key words: Preterm infant, breast milk, preterm breast milk, mothers' milk bank, sharing of breast milk. 156
- Published
- 2019
20. Prematüre bebeği olan annelerin maternal bağlanma düzeylerinin belirlenmesi
- Author
-
Koçyiğit, Naime, Kitiş, Yeter, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Labor-premature ,Mothers ,Attachment ,Intensive care units-neonatal ,Infant ,Attachment styles ,Nursing ,Hemşirelik ,Infant-newborn ,Infant-premature - Abstract
Bu çalışma, prematüre bebeği olan annelerin maternal bağlanma düzeylerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı tipte yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, Gazi Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesine 1 Ocak 2016-31 Aralık 2016 tarihleri arasında yatan 456 prematüre bebeğin anneleri oluşturmuştur. Örnekleme en az 109 annenin alınması gerektiği hesaplanmış, çalışma sürecinde 120 anneye ulaşılmıştır (n=120). Verilerin toplanmasında Anne Tanıtım Formu, Bebek Tanıtım Formu, Bebek İzlem Formu ve Maternal Bağlanma Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde Ki Kare, Anova Testi, Mann Whitney U, Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Annelerin, maternal bağlanma ölçek puan ortalaması 98,60 ±4,98 bulunmuştur. Bebeğinin gestasyon haftası 29-32 hafta arasında olan (Z=-2,306; p=0.021); bebeği yoğun bakımda 3 haftadan fazla yatan annelerin (Z=-2,895; p=0,004) maternal bağlanma puanları düşük bulunmuştur. Ayrıca, bebeği yoğun bakımda orogastrik tüp ile beslenen (Z=-2,368; p=0.018) ve solunum desteği alan (Z=-2,614; p=0.009) annelerin maternal bağlanma puanı düşük bulunmuştur. İlk bebeği olan (χ2=12,940; p=0.002), daha önce hiç düşük yapmamış (Z=-2,166; p=0.030), 25-29 yaş aralığında olan (χ2=12,288; p=0.006) ve çalışan annelerde (Z=-2,050; p=0,040) ise maternal bağlanma puanı daha yüksek bulunmuştur. Prematüre bebeği 33 gestasyonel haftadan daha küçük olan anneler ile prematüre bebeği yoğun bakımda uzun süre yatan, orogastrik tüp ile beslenen ve solunum desteği alan annelerin maternal bağlanmalarının güçlenmesi için prematüre bakımı konusunda eğitilmesine ve cesaretlendirilmesine daha fazla gereksinim olduğu sonucuna varılmıştır. Prematüre annelerinin taburculuk sonrası evde bakım ve destek gereksinimlerini belirleyen ve bu gereksinimlerin maternal bağlanmayla ilişkisini inceleyen çalışmaların yapılması önerilmiştir. This study was carried out descriptively to determine maternal attachment level of mothers who have premature baby. The universe of the study was consisted of the 456 mothers who have premature babies hospitalized between January 1, 2016 and December 31, 2016 in the Neonatal Intensive Care Unit of the Gazi University Health Education and Research Center. The sample size was calculated as 109 at least. We had reach to 120 mothers during the data collection period. Mother Identification Form, Baby Identification Form, Baby Follow-up Form and Maternal Attachment Inventory were used to collect data. Chi Square Analyze, One Way Anova, İndependent Samples T Tests, Mann Whitney U, Kruskal Wallis H and Bonferroni Correction tests were used for data analysis. The mean maternal attachment score was 98,60 ± 4,98. The score was lower in mothers who have baby between 29-32 gestation weeks (Z=-2,306; p=0.021) and mothers whose have baby was stayed in intensive care for more than three weeks (Z=-2,290; p=0.022). Besides, maternal attachment score was low in mothers whose baby was feeding with orogastric tube (Z=-2.368; p=0.018) and the mothers whose baby received respiratory support (Z=-2.614; p=0.009) in the intensive care unit. On the other side the maternal attachment score was higher among mothers who are 25-29 years old (χ2=12,288; p=0.006); who do not have an experience of abortion (Z=-2,166; p=0.030) and among working mothers (Z=-2,050; p=0,040). İt had been concluded was required to be educated and encouraged in premature care mothers who having a baby younger than 33 gestation weeks, who her baby were stayed intensive care for a long time, who were fed with orogastric tube and received respiratory support. It is suggested that studies which determine the home care and support needs of premature mothers after discharge and examine the relationship between these requirements and maternal attachment. 77
- Published
- 2018
21. Asfiksili bebekler ve annelerinin perinatal öyküleri
- Author
-
Balacan, Zeynep, Karaçam, Zekiye, and Ebelik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Sağlık Eğitimi ,Asphyxia ,Resuscitation ,Mothers ,Midwifery ,Health Education ,Perinatology ,Delivery ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Asphyxia-neonatal ,Infant-newborn - Abstract
Bu çalışma perinatal asfiksi nedeniyle tedavi alan bebekler ve annelerinin perinatal öykülerini incelemek ve perinatal asfiksi ile ilgili durumları saptamak amacıyla yapılmıştır. Araştırma niteliksel tipte Nisan 2017 ve Nisan 2018 tarihleri arasında Aydın Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi ve Adnan Menderes Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde yatan perinatal asfiksili bebeklerin anneleri ile yapılmıştır. Araştırmaya maksimum çeşitlilik örnekleme örneklem yöntemi ile 6 anne alınmıştır. Verilerin toplanmasında tanıtıcı bilgi formu ve perinatal öykü formu kullanılmıştır. Verilerin analizi içerik analiz yöntemi ile yapılmıştır. Annelerin öykülerinden hastaneye gelmeden önce gebelik ve bebekle ilgili anormal durum teması altında `pelvis darlığı`, travay süresince anne ve bebekle ilgili fark edilen anormal durumlarda `bebeğe ilişkin ve doğum eylemine ilişkin` alt temalar saptanmıştır. Bebeğe yapılan ilk müdahaleler teması altında `yenidoğan canlandırması, fizik muayene ve bakım`, doğum sonrası erken dönemde bebeğe ilişkin fark edilen anormal durumlar teması altında `yenidoğanda yaşam belirtisi, yenidoğana yapılan girişimler ve doğum ekibi` alt temaları belirlenmiştir. Annelerin perinatal öykülerinden çıkarılan bebekte gelişen durumun nedenine ilişkin annenin görüşleri teması altında `izlem ve bakım yetersizliği, zor doğum eylemi ve bebeğin fizyolojik özelliği alt temaları yer almıştır. Çalışmada annelerin doğum hikayelerinde perinatal asfiksinin erken sapmasına ve müdahalesine yönelik doğum distosisi ve fetal asfiksiye ilişkin önemli bilgilerin yer aldığı sonucuna ulaşılmıştır. Prenatal izlem yapan ve doğuma yardım eden ebe ve diğer sağlık çalışanlarının oluşan problemleri erken tanılaması ve müdahelesi ile perinatal asfiksi gelişmesi önlenebilir. This study was conducted to examine the perinatal histories of infants treated for perinatal asphyxia and their mothers in order to determine their status as regards perinatal asphyxia. The study took place over the period April 2017 - April 2018 with infants suffering from perinatal asphyxia and their mothers at the Aydın Gynecology, Obstetrics and Pediatrics Hospital and the Neonatal Intensive Care Unit of Adnan Menderes University Research and Applications Hospital. The random sampling method was used in the study, into which 6 mothers were recruited. A descriptive questionnaire and a perinatal history form were used in the collection of data. The method of content analysis was used in the data analysis. An underlying theme of `pelvis contraction` was discovered in the mothers medical history prior to hospital admittance with respect to abnormalities in the pregnancy and the child, sub-themes of `infant-related` and `labor-related` abnormalities were determined with respect to the mother in labor and her child. Other sub-themes were categorized under initial interventions to the child as `reviving the newborn, physical examination and care,` and under abnormalities of the infant detected during the early postnatal period as `signs of life in the neonate, interventions to the newborn and the obstetric team.` Sub-themes determined with regard to mothers‟ views about the reasons for the condition developing in the child, as taken from their perinatal histories, were `inadequate monitoring and care, difficult labor and birth, and physiological characteristics of the infant.` It was concluded in the study that the mothers‟ childbirth histories contained information that was significant in terms of the early diagnosis of perinatal asphyxia and the need for intervention, as well as about labor dystocia and fetal asphyxia. Midwives and other healthcare providers involved in prenatal monitoring and delivery can prevent the development of perinatal asphyxia through early diagnosis of issues and interventions. 105
- Published
- 2018
22. Annelerin term bebeklerine verilen erken kanguru bakımının maternal-fetal bağlanmaya etkisinin belirlenmesi
- Author
-
Çoktay, Zehra, Türk Delibalta, Rukiye, and Ebelik Anabilim Dalı
- Subjects
Mother-child effective ,Infant care ,Postnatal care ,Obstetrics and Gynecology ,Mothers ,Infant ,Attachment ,mother-child attachment ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Infant-newborn ,Prenatal attachment ,Object attachment - Abstract
Annelerin Term Bebeklerine Verilen Erken Kanguru Bakımının Maternal-Fetal Bağlanmaya Etkisinin BelirlenmesiBu çalışma, annelerin term bebeklerine verilen erken kanguru bakımının maternal-fetal bağlanmaya etkisinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Hatay Reyhanlı ve İskenderun Devlet Hastanesi kadın doğum servislerinde yatmakta olan, vajinal veya sezaryen doğum yapmış, 335 anne-bebek çifti oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, anket formu, Doğum Sonrası Bağlanma Ölçeği ve Anne-Bebek Bağlanması Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Çalışmada, bebeklere ortalama 65 dakika ten teması sağlanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde frekans dağılımları, en düşük en yüksek değer, ortanca, ortalama, standart sapma ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Çalışmaya katılan annelerin %57,0'sinin yaşı 30'dan küçük, %34,9'unun ilkokul mezunu olduğu belirlenmiştir. Çalışmada yer alan annelerin doğum sonrası bağlanma ölçeği puan ortalaması (5,84) anne-bebek bağlanma ölçek puan ortalaması ise, (1,67) olarak bulunmuştur. Sonuç olarak; çalışmamıza katılan annelerin term bebeklerine verilen erken kanguru bakımının maternal-fetal bağlanmayı artırdığı belirlenmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda, sağlık personellerine kanguru bakımına ilişkin gerekli eğitimlerin verilmesi ve kanguru bakımının yaygınlaştırılması için çalışmaların sürdürülmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir. Bu doğrultuda, kanguru bakımının sağlık bakım hizmeti veren sağlık kuruluşlarında annelere ve onların bebeklerine verilen günlük rutin bakıma entegre edilmesi önerilmektedir.Anahtar Sözcükler: Erken ten-tene temas, Maternal-fetal bağlanma, Kanguru bakımı, Doğum sonrası bağlanma, Anne-Bebek Bağlanması The Effect of Early Kangaroo Care Provided to Term Babies on the Maternal-Fetal Attachment.This descriptive study was carried out to determine the effect of early kangaroo care provided to term babies on the maternal-fetal attachment. The sample of the study consisted of 335 mother-infant pairs, who had vaginal or cesarean delivery in Hatay Reyhanlı and Iskenderun State Maternity Hospitals. The study data were collected using a questionnaire, Postnatal Attachment Scale and Mother-Baby Attachment Scale. In the study, an average of 65 minutes of skin contact with the baby was provided. In the evaluation of data, frequency distributions, minimum and maximum values, median, mean, standard deviation and one way ANOVA were used. It was determined that 57.0% of the mothers participated in the study was 30 years old and below and 34.9% was primary school graduate. Postpartum attachment scale score average of the mothers included in the study was 5.84 and maternal-infant attachment scale score average was 1.67. As a result, it was determined that early kangaroo care given to term babies of mothers included in our study increased maternal-fetal bonding. In the light of the results obtained from the study, it is believed that it is necessary to provide training to for the health personnel on kangaroo care and to continue the studies for dissemination of kangaroo care. In this regard, it is recommended to integrate kangaroo care into the daily routines given to mothers and their babies in health care providers.Keywords: Early skin contact, Maternal-fetal attachment, Kangaroo care, Postnatal attachment, Maternal-infant attachment. 134
- Published
- 2018
23. Anne ile yenidoğan bebeğin serum d vitamini düzeylerinin ve etkileşimlerinin belirlenmesi
- Author
-
Kepkep, Ufuk Ayşe, Pekcan, Ayla Gülden, and Beslenme ve Diyetetik Anabilim Dalı
- Subjects
Mother-child effective ,Gaziantep ,Fetal blood ,Nutrition and Dietetics ,Pregnancy ,Beslenme ve Diyetetik ,Mothers ,Infant ,Vitamin D ,Umbilical cord ,Infant-newborn - Abstract
Ufuk Ayşe KEPKEP, Anne ile Yenidoğan Bebeğin Serum D Vitamini Düzeylerinin ve Etkileşimlerinin Belirlenmesi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Programı Tezli Yüksek Lisans Tezi. Gaziantep, 2018. D vitamini eksikliği (VDE) gebelik ve bebeklik dâhil yaşam sürecinde sağlık üzerine ciddi olumsuz etkileri olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yaşam biçimi, güneş ışınlarından yararlanmama, gebelerde ve çocuklarda yetersiz D vitamini ve kalsiyum alımı temel eksiklik nedenleridir. Bu çalışmanın amacı gebe kadınlarda ve yenidoğanda serum D vitamini düzeylerinin ve etkileşimlerinin belirlenmesidir. Çalışma kesitsel bir çalışma olup Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü'nde gebeliğinin >37 haftası üzerinde olan 66 gebe kadın ve yenidoğanda yürütülmüştür. Kadınların demografik özellikleri, 24 saatlik besin tüketimi, besin desteği kullanma durumu belirlenmiş ve antropometrik ölçümleri yapılmıştır. Gebe kadınlarda ortalama yaş (±S) 28,8±6,9 yıldır. Türkiye `Gebe Kadınlarda D Vitamini Desteği Programı` yürütmesine karşın %33,3 oranında gebe kadının D vitamini desteği kullandığı ve kullanılan dozun da program önerisine (1200 IU/gün) uygun olmadığı belirlenmiştir. Gebe kadınlarda ortalama (±S) 25(OH)D vitamini düzeyi 17,3 ± 9,0 [destek kullanmayan kadın (DsizK): 16,5± 7,9; destek kullanan kadın (DK): 18,8 ±11,0] ng/mL ve yenidoğan kord kanında ise 16,6± 9,9 [annesi destek kullanmayan yenidoğan: (YDsizK): 13,9± 8,7; annesi destek kullanan yenidoğan (YDK): 22,1 ±10,1; p=0,000, p0,05). Sonuç olarak anne serum vitamin D düzeyi yenidoğanın değeri ile yüksek korelasyon göstermektedir. Anne D vitamini eksikliği önemli bir sorundur. Gebelere ve bebeklere D vitamini desteği programı etkin olarak yürütülmeli ve izlenmelidir. Aynı zamanda besin zenginleştirme programı da bir müdahale olarak düşünülmelidir. Ufuk Ayşe KEPKEP, Determination of Serum Vitamin D Status of Mothers and Newborns and Interactions, Hasan Kalyoncu University Institute of Health Sciences Nutrition and Dietetics MSc Thesis, Gaziantep, 2018. Vitamin D deficiency (VDD) is an important public health problem with severe adverse health outcomes, during lifecyle period including pregnancy and infancy. Lifestyles, inadequate sunlight exposure, lack of vitamin D (VD) and calcium intakes in pregnant women and children are the main causes. The aim of this study was to evaluate the magnitude of VDD and interactions in pregnant women and newborns. A cross-sectional study was carried out in a total of 66 pregnant women at >37 weeks of gestation newborns at the Gaziantep University Faculty of Medicine, Department of Obstetric and Gynecology in Gaziantep, Turkey. Demographic characteristics, 24-h dietary recalls, intake of food supplements were determined in pregnant women and anthropometric measurements were done. Mean age (±SD) of pregnant women was 28.8±6.9 years. Turkey has `National Vitamin D Supplementation Programme for Pregnant Women` but only 33.3% of women had VD supplementation during pregnancy, doesnot comply the recommended levels (1200 IU/day). In pregnat women mean (±SD) 25(OH)D level was found 17,3 ± 9,0 [non-supplemented women (NSW): 16,5± 7,9; supplemented women (SW): 18,8 ±11,0] ng/mL and in the cord blood of newborns it was 16.6± 9.9 [newborns of non-supplemented women (NNSW): 13,9± 8,7 ng/mL and and were newborns of supplemented women (NSW): 22,1 ±10,1 ng/mL; p=0,000, p0,05). As a result maternal vitamin D levels strongly correlate with newborns levels. Maternal vitamin D deficiency is an important problem. Vitamin D supplementation programme for pregnant women and infants should be effectively implemented and monitored. Also food fortification could be considered as an another intervention programme. 116
- Published
- 2018
24. The effect of early skin to skin contact on breastfeeding for the primaparious mothers giving birth through epidural anesthesia
- Author
-
Yaşar Kivik, Sümeyye, Kürtüncü, Meltem, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Mother-child effective ,Vaginal birth ,Natural childbirth ,Mothers ,Infant ,Breast feeding ,Anesthesia-epidural ,Delivery ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-newborn - Abstract
Bu çalışma, epidural anestezi ile vaginal doğum yapan primipar annelerde erken ten temasının emzirme üzerindeki etkisini tespit etmek amacıyla deneysel bir çalışma olarak planlanmıştır. Çalışma Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk hastalıkları Hastanesi'nde epidural anestezi ile vaginal doğum yapan, 30 deney ve 30 kontrol grubundan oluşan 60 primipar annelerle gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında, LATCH emzirme ölçüm aracı ve veri toplama formu kullanılmıştır. Deney grubuna bebek doğar doğmaz ten teması uygulanmış, kontrol grubuna ise hastane protokolleri uygulanmıştır. Veriler SPSS 16 programı ile değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda, kontrol grubunda ev hanımı oranının deney grubundan daha yüksek olduğu (p=0.005), deney ve kontrol grubundaki annelerin gebelik süresince emzirme ile ilgili eğitim alma durumları bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu saptanmıştır (p=0.028). Gruplar arasında annelerin doğumdan sonra ilk emzirdikleri zaman bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu saptanmıştır (p=0.038). Deney grubunda ilk 30 dakika içerisinde emzirme oranının kontrol grubundan yüksek olduğu saptanmıştır (p=0.012). Eğitim alan ve ten teması uygulanan anneler bebeklerini ilk 30 dakika içerisinde daha iyi emzirdikleri belirlenmiştir. Ten teması yaptırılan deney grubundaki anneler, ten teması sırasında spontan olarak yardımla emzirebilmiş ve kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Deney grubunda ten teması sırasında spontan ve yardımla emzirme oranı kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulunmuştur (p=0.048). Deney ve kontrol grubunda 1.saat LATCH ölçeği toplam puanları istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p=0.349; p>0.05). Ancak 24.saat LATCH ölçeği toplam puanları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0.009; p0.05). However, a statistically significant difference was found between the total scores of the 24 hour LATCH scale (p=0.009; p
- Published
- 2018
25. Prematüre bebeği yenidoğan yoğun bakımda yatan annelerde anne bebek bağlanması ve ilişkili faktörler
- Author
-
Eren Balci, Meryem, Geçkil, Emine, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Infant-newborn diseases ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Infant ,Nursing ,Hemşirelik ,mother-child attachment ,Infant-premature ,Infant-newborn - Abstract
Çalışma yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan prematüre bebeklerin annelerinde anne bebek bağlanması ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı.Araştırmanın evrenini Haziran 2017-Kasım 2017 tarihleri arasında Konya İl Merkezinde bulunan üç üniversite hastanesinin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde postnatal yaşı en az 30 günlük olan prematüre bebeklerin anneleri oluşturdu. Araştırmanın örneklemi, evreni bilinmeyen örneklem formülü ile hesaplandı ve örneklem grubu 127 bebek annesinden oluştu (n:127). Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından geliştirilen Yenidoğan Bilgi Formu, anneye ait Anket Formu ve anne-bebek bağlılığını değerlendirmek amacıyla `Maternal Bağlanma Ölçeği` (MBÖ) kullanıldı. Araştırmanın bağımlı değişkenini MBÖ parametreleri, bağımsız değişkenini ise anneye ve bebeğe ait özellikleri belirlemek amacıyla geliştirilen sorular oluşturdu. Veriler bilgisayarda skewness, kurtosisdeğerleri, Kolmogorov-Smirnow testi, Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis testi, ileri analizi Bonferroni düzeltmeli Mann Whitney U testi, çoklu regresyon ile analiz edildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p
- Published
- 2018
26. Sağlıklı annelerde ve onların term yenidoğanlarının anti-rsv antikor düzeylerinin doğumda (göbek kordon kanı) ve doğum sonrası 6. ayda alınan venöz kan örneklerinde değerlendirilmesi
- Author
-
Yildiz, Mehmet, Somer, Ayper, and Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Fetal blood ,Respiratory syncytial viruses ,Antibodies-viral ,Infant ,Mothers ,Respiratory tract infections ,Umbilical cord ,Antibodies ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: RSV, çocukluk çağında respiratuvar enfeksiyonların en önemli etkenlerindendir. Çocuklarda mortalite ve morbiditesi yüksek alt solunum yolu enfeksiyonlarına neden olmaktadır. Küratif tedavisi olmaması nedeniyle hastalıktan korunmak, toplum sağlığı açısından önem arz etmektedir. RSV'ye karşı gelişen antikor dinamiğinin anlaşılması, hastalıktan korunma stratejileri açısından önemli bilgiler sunacaktır. Bu çalışmada anne- bebek çiftlerinde anti-RSV antikor düzeyleri ve bu antikor seviyelerine etki edebilecek faktörler araştırılmıştır.Hastalar ve Yöntem: Bu çalışmada, Ocak 2016-Nisan 2016 tarihleri arasında İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı servisinde term doğum yapan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 127 anne bebek çifti ve 6 ay sonra çalışmaya devam eden 84 anne- bebek çifti dahil edildi. Anne-bebek çiftlerinde anti-RSV antikor düzeyleri çalışıldı ve antikor seviyelerine etki edebileceği düşünülen faktörler sorgulandı.Bulgular: Bebeklerin %52.2'si kız, %48.8'i erkek idi. Olguların %56.7'si erken term, %37'si tam term (full term), %6.3'ü geç term idi. Olguların %6.3'ü SGA, %73.2 AGA ve %20.5'i LGA idi. Anti-RSV IgG antikorları, çalışma grubundaki annelerin %61.5'inde pozitif, %3.1'inde borderline, %35.4'ünde negatif saptandı. Doğumda anti-RSV IgG antikorları bebeklerin %46.5'inde pozitif, %7.8'inde borderline, %45.7'ünde negatif bulundu. Altıncı ay kontrolünde anti-RSV IgG antikorları bebeklerin tamamında negatif saptandı. Çalışma grubundaki annelerin anti-RSV IgG antikor düzeyleri ortancası 12.08 (1.21-119.27) olarak saptandı. Bebeklerin doğumdaki anti-RSV IgG antikor düzey ortancaları 13.78 (3.99-108.6) idi. Bebeklerin 6. ayda anti-RSV IgG antikor düzey ortancaları 3.41 (2.56- 4.46) saptandı. Bebeklerin doğumda ve 6. aydaki anti-RSV IgG antikor seviyeleri arasında istatistiksel anlamlı, zayıf korelasyon saptandı (p: 0.0001; r: 0.371). Doğumda anne anti-RSV IgG antikor düzeyleri ile bebek anti-RSV IgG antikor düzeyleri arasında istatistiksel anlamlı, kuvvetli korelasyon saptandı (p: 0.0001; r: 0.706). Bebek doğum anti-RSV IgG antikor seviyesi, her çocuğun kendi annesinin anti-RSV antikor titresine oranlanarak, kord/ maternal antikor seviyesi oranı hesaplandı. Kord / maternal antikor oranı 1.35 (%95 güven aralığı; 1.22-1.47) saptandı.Sonuç: Çalışmamızda, anne-bebek çiftlerinde anti-RSV antikor dinamiğini araştırdık. RSV'nin çocukluk çağında önemli bir morbidite ve mortalite nedeni olması ve küratif bir tedavisinin olmaması nedeniyle hastalıktan korunmanın sağlanması toplum sağlığı açısından büyük bir önem teşkil etmektedir. Bu nedenle son yıllarda RSV'ye karşı aşı geliştirme çalışmaları hız kazanmıştır. Aşı çalışmalar devam ederken, virüse karşı gelişen antikor dinamiklerinin aydınlatılması önem kazanmaktadır. Anne antikor düzeyleri ile bebek doğum antikor düzeyleri arasında saptadığımız anlamlı pozitif korelasyon, maternal aşılama stratejilerinin mantıklı bir strateji olabileceğini düşündürmektedir. Maternal kaynaklı antikorların bebeklerimizin tamamında 6. ayda negatifleştiğini saptadık. Hasta grubunun genişletilerek yapılacak, maternal antikor dinamiklerinin aydınlatmaya yönelik çalışmalar, olası aşının takviminin belirmesinde başvurulacak önemli bilgiler sunacağı açıktır. Bu nedenle daha geniş hasta gruplarında, 6 aydan küçük bebeklerde yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Alt solunum yolu enfeksiyonu, Respiratuvar sinsisyal virüs, Anti-RSV antikor. ABSTRACTObjective: RSV is one of the most important agents of respiratory infections in childhood. It causes lower respiratory tract infections with high mortality and morbidity in children. Being protected from the disease presents importance in terms of public health as there is no curative treatment. Understanding the antibody dynamics against RSV is going to offer major data in terms of prevention strategies. In this study, anti-RSV antibody levels in mother-infant pairs and factors that may affect these antibody levels were investigated.Patients and Methods: 127 mother-infant pairs that had timely delivery between January 2016 – April 2016 in Istanbul Medical Faculty Gynecological Diseases and Obstetrics Department and 84 mother-infant pairs that continued the study after 6 months who accepted to participate the study were enrolled. Anti-RSV antibody levels were evaluated in mother-infant pairs and the factors that may affect these levels were interrogated.Results: %52.2 of the infants were female, %48.8 of them were male. %56.7 of the cases were early term, %37 of them were full terms and %6.3 were post term. %6.3 of the cases were SGA, %73.2 of them were AGA and %20.5 were LGA. Anti-RSV IgG antibodies were positive in %61.5 of the mothers in study group, %35.4 were negative and %3,1 were borderline. Anti-RSV IgG antibodies were positive %46.5 of the infants at birth, %45.7 were negative and %7.8 were borderline. At the sixth month control, anti-RSV antibodies were negative in all infants. Mean level of anti-RSV antibodies of the mothers in the study group was stated as 12.08 (1.21-119.27). Mean level of anti-RSV antibodies of the infants was 13.78 (3.99-108.6) at birth and it was 3.41 (2.56-4.46) in the sixth month. Between the anti-RSV antibody levels at birth and in the sixth month, statistically significant weak correlation was determined in the infants (p: 0.0001; r: 0.371). Between anti-RSV antibody levels in mothers and infants at birth, statistically significant strong correlation was determined (p: 0.0001; r: 0.706). Cord / maternal antibody level ratio was calculated by using infants' birth anti-RSV antibody levels and each child's own mother's antibody titration. Cord / maternal antibody ratio was stated as 1.35 (%95 confidence interval; 1.22-1.47).Conclusion: In this study, we investigated mother-infant anti-RSV antibody dynamics. The fact that RSV is a major cause of mortality and morbidity and there is no curative treatment for it; providing prevention matters a lot in terms of public health. For his reason, vaccine development studies against RSV have accelerated in recent years. As vaccine studies are going on, enlightening of antibody dynamics against the virus becomes important. The significant positive correlation that we determined between mothers' and infants' antibody levels at birth, suggests that maternal vaccination strategies are logical. We found that maternally-delivered antibodies were completely negative in all of our infants in the sixth month. It is clear that to elucidate the dynamics of maternal antibodies, which will be performed by expanding the patient group, will provide important information to be applied when determining the possible time of vaccination. Therefore, studies to be done in larger patient groups with infants younger than 6 months are needed.Keywords: Lower respiratory tract infection, Respiratory syncytial virus, Anti-RSV antibody. 88
- Published
- 2018
27. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde doğan ya da polikliniğe başvuran yenidoğanlarda major/minör konjenital anomali frekansı ve etkili faktörlerin taranması
- Author
-
Karaoğlu Asrak, Hatice, Giray Bozkaya, Özlem, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Subjects
Infant ,Mothers ,Urinary tract infections ,Relatives ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Teratogens ,Risk factors ,Genetics ,Izmir ,Genetik ,Abnormalities ,Education level ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: Bu çalışmanın amacı Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde doğan veya polikliniğe başvuran yenidoğanlarda konjenital anomali sıklığı ve dağılımını belirlemek bunun yanında oluşumlarında etkili faktörleri, prenatal tanı oranlarını saptamak, ülkemizdeki eksik verilere ve literatüre katkı sağlamaktır.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya doğum tarihi 1 Ekim 2016 - 31 Mart 2017 arasında olmak üzere üniversite hastanemizde doğan veya yenidoğan polikliniğine başvuran 0-28 gün yaşındaki hastalar dahil edildi. Her yenidoğan için önceden hazırlanmış veri toplama formları doldurularak bebekler ve annelere ait doğumla ilgili bilgiler, tıbbi öyküleri, ilaç ve vitamin kullanımları ile terarojen maruziyeti, yardımcı üreme teknolojilerinin kullanılıp kullanılmadığı, akrabalık, soygeçmiş ve sosyoekonomik veriler ile bebeğin fizik muayene bulguları kaydedildi. Tüm verilerin doğruluğu hastane bilgi sistemi üzerinden kontrol edildi, Eylül 2017'ye kadar varsa yapılan görüntüleme veya laboratuvar sonuçları ile saptanan anomaliler kaydedildi. Birden çok minör anomali veya herhangi bir majör anomalisi olan tüm hastalar çocuk genetik polikliniğine yönlendirildi. Bulgular: Çalışmamızda 486 hastaya ait veri formu değerlendirildi. Çalışmada 224 kız (%46,1), 262 erkek (%53,9) yer aldı. Normal vajinal yol ile doğan 207 (%42,6), sezeryan ile doğan 279 (%57,4'ü) bebek saptandı. Olguların 109'u (%22,4) preterm idi. Olguların %6'sı çoğul gebelik sonucu dünyaya gelmişti. %17,8'i yenidoğan döneminde bir yoğun bakım ünitesinde, %14'ü yenidoğan servisinde izlenmiş, kalan %68,2'nin herhangi bir hastane yatışı olmamıştı. Çalışma sürecinde mortalite %1,9 olarak saptandı. 486 hastanın 29'unda (%6) tek bir organ veya sistemi ilgilendiren major malformasyon, 5'inde (%1) multiple major malformasyonlar, 125'inde (%25,7) bir veya daha fazla minör anomali saptandı. Tüm malformasyonlar ele alındığında konjenital anomalili hasta sayısının 141'e (%29) yükseldiği görüldü. Major anomaliler arasında en sık kardiyovasküler anomaliler (%36,8) ikinci sıklıkta iskelet sistemi anomalileri (%15,8) ve üçüncü sıklıkta kulak burun boğaz (%13,2) ile genitoüriner (%13,2) sistem anomalileri görüldü. Minör anomaliler de eklendiğinde ise en sık genitoüriner sistem anomalileri (%28,2), ikinci sıklıkta santral sinir sistemi anomalileri (%17,3) ve üçüncü sıklıkta baş boyun bölgesi anomalileri (%11,2) saptandı. Antenatal tanının mümkün olduğu anomaliler arasında 23 hastada (%44,2) mevcut anomali prenatal olarak saptanabilmiştir. Konjenital anomalilerin sıklığını anlamlı olarak artıran faktörler annelerin gebelikte idrar yolu enfeksiyonu geçirmesi, gebelikte amniyon mayi bozukluklarının varlığı, yardımcı üreme teknolojilerinin kullanımı, ikinci derece kuzen ve daha yakın akraba evliliği, birinci derece akrabalarda anomali varlığı, annenin eğitim düzeyi ve çalışma durumu olarak saptanmıştır. Cinsiyet, doğum şekli, prematürite, doğum tartısı, çoğul gebelik, anne yaşı, gravida, parite, abortus, terminasyon ve ölü doğum sayısı, pregestasyonel veya gestasyonel diyabet, annelerin gebelikteki veya öncesindeki hastalıkları, gebelikteki ilaç kullanımları, gebelik izlem sıklıkları, folik asit kullanımı, alkol, sigara, radyasyon maruziyeti, babanın eğitim düzeyi ve çalışma durumu ile anomaliler arasında bir ilişki çalışmamız dahilinde gösterilememiştir. İki ve daha fazla minör anomali varlığında major anomali sıklığı çalışmamızda anlamlı şekilde artmıştır (OR=6.31, %95 CI: 2.74-14.48).Sonuç: Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde altı aylık dönemde konjenital major ve/veya minör anomali sıklığını ve etkili faktörlerini araştırdığımız bu çalışmada daha önceki çalışmalarla kıyaslandığında anomali sıklığının geçmiş yıllara oranla bir artış göstermiş olabileceğini ve karşılaştığımız anomalilerin dağılımının yıllar içinde farklılaştığını gözlemledik. Bu nedenle konjenital anomalilere dair ülke genelinde ivedilikle bir sürveyans çalışmasının başlatılması ve sürekliliği olan bir veritabanının oluşturulmasının gerekli olduğunu düşünmekteyiz. Saptadığımız risk faktörleri ışığında akraba evliliklerinin azaltılması ve kadınların eğitim düzeyinin artırılması ile konjenital anomalilerin çok büyük bir oranda önüne geçilebileceği sonucuna varılmıştır. Maternal idrar yolu enfeksiyonunun ve yardımcı üreme teknolojilerinin kullanımı ile anomalilerin ilişkisini ve patogenezini ortaya koyan daha geniş hasta popülasyonunu kapsayan randomize kontrollü ileri araştırmalara ihtiyaç vardır. Aim: The aim of this study is to determine the incidence and the distribution of congenital anomalies and re-identify the affecting factors in children who were born at Dokuz Eylül University Faculty of Medicine or referred to our neonatal polyclinic, to contribute to the literature in our country.Methods: The study included patients aged 0-28 days who were born alive or who applied to the neonatal polyclinic at Dokuz Eylül University Medical Faculty between 1 October 2016 and 31 March 2017. For each newborn, pre-prepared data collection forms were filled in and information about birth, medical history of the mother and baby, use of assisted reproductive technologies, folic acid and drug use in pregnancy, teratogen exposure, family history and physical examination findings of the baby were recorded. The accuracy of the information was checked via the hospital information system, the results of imaging or other consultations made up to September 2017 and the anomalies detected up to same date were recorded further. All patients with multiple minor anomalies or any major anomalies were directed to the policlinic of Pediatric Genetics Department.Results: Data forms of 486 patients was evaluated in this study. There were 224 girls (46.1%) and 262 males (53.9%). Of all, 207 (%42,6) cases delivered of spontaneous vaginal route and 279 (%57,4) of caesarean section were detected. Preterm birth rate was 22.4% (109 cases). Six percent of the cases were from multiple pregnancies. Of all, 17,8% were hospitalized in an neonatal intensive care unit and 14% in a newborn clinic. The mortality rate was 1.9% in the study period. Major malformations involving a single organ or system were found in 29 of 486 patients (6%), multiple major malformations in 5 (1%), and one or more minor anomalies in 125 (25.7%). When all malformations were considered, it was observed that the number of patients with a congenital anomaly increased to 141 (29%). It was determined that there was an increase over the years since the incidence of major anomalies was 1.6% and the frequency of all anomalies was 3.9% in live births in 1994 according to another study in our university hospital. In our study, cardiovascular anomalies (36,8%) were the most frequent major anomalies, the skeleton system (15,8%) was in the second and genitourinary system abnormalities (13,2%) were in the third place. When minor anomalies were added, genitourinary system anomalies (28.2%) were the most common, central nervous system anomalies (17.3%) were the second most frequent, and head and neck region anomalies (11.2%) were the third. Anomalies were detected before birth in 23 patients (44.2%) among whose anomalies where diagnosable prenatally. Factors significantly increasing the incidence of congenital anomalies were maternal urinary tract infections, amniotic fluid volume changes, assisted reproductive technologies, consanguinity (second degree cousins and closer relatives marriage), positive family history of anomalious person within parents and siblings, maternal education level and working status. A relationship between gender, mode of delivery, prematurity, birth weight, multiple pregnancy, maternal age, gravida, parity, abortus, termination and stillbirth numbers, pregestational or gestational diabetes mellitus, maternal diseases, gestational use of medicines, pregnancy follow-up frequency, use of folic acid, alcohol, cigarettes or exposure to radiation, level of education or working status of the father and the congenital anomalies has not been shown within our study. In the presence of two or more minor anomalies, the frequency of major anomalies significantly increased (OR = 6.31, 95% CI: 2.74-14.48).Conclusion: We investigated the frequency of congenital anomalies and affecting factors in a six-month period at the Dokuz Eylül University Medical Faculty Hospital, and observed that the frequency of anomalies may have increased and the distribution varied over the years comparing with previous researches. For this reason, we consider that it is necessary to initiate a surveillance programme immediately for the congenital anomalies throughout the country. In the light of the risk factors we have found, the reduction in the number of consanguineous marriages and the increase in the level of education of women should result in a great decrease in congenital anomaly frequency. There is a need for randomized controlled trails with larger populations, investigating the pathogenesis and assosiation between congenital anomalies and both maternal urinary tract infections and assisted reproductive technologies. 123
- Published
- 2018
28. Yenidoğanlarda ve annelerinde idrarda iyot düzeyi ölçümü
- Author
-
Apaydin, Gözde, Vural, Zekeriyya Mehmet, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Infant ,Mothers ,Urine ,Iodine deficiency ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-newborn ,Iodine - Abstract
Giriş: İyot, tiroid hormon sentezinde ve nörolojik sistemin gelişiminde önemlirol alan eser bir elementtir. İdrar iyot konsantrasyonu, serum TSH ve FT4 düzeylerivücut iyot düzeyinin uygun göstergeleri olarak kabul edilmektedir.Amaç: Yenidoğanlarda ve annelerinde idrar iyot düzeyi, serum TSH ve sT4düzeylerini ölçerek, toplumda diyet ile alınan iyotun yeterliliğini ortaya koymakhedeflenmektedir.Yöntem: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yenidoğan Ünitesi'nde 102 anne-bebekçiftinin dahil edildiği, gönüllü kesitsel bir çalışma yürütülmüştür. İdrar iyot düzeyiSandell-Kolthoff reaksiyonu ile tespit edilmiştir.
- Published
- 2018
29. The drug epidemic: effects on newborn infants and health resource consumption at a tertiary perinatal centre.
- Author
-
Kelly, Jj, Davis, Pg, Henschke, Pn, Davis, P, Kelly, J J, Davis, P G, and Henschke, P N
- Subjects
- *
MOTHERS , *HOSPITAL maternity services , *DRUG abuse ,NEWBORN infant health - Abstract
Objectives: Illicit drug taking in Australia, with its attendant social and medical consequences, is increasing and the effects extend to maternity hospitals where infants born to addicted mothers have more health problems in the neonatal period. The aims of this study were to evaluate (1) the patterns of illness of such infants and (2) the burden imposed on the neonatal department of a large tertiary maternity centre.Methodology: An audit was conducted of all Chemical Dependency Unit (CDU) mothers and babies delivered at the Royal Women's Hospital, Melbourne, Australia during 1997. Data were compared with those from a concurrent control group of mothers and babies randomly generated from the hospital's obstetric database.Results: Ninety-six infants born to CDU mothers were compared with a control group of 200 infant/mother pairs. The majority of women in the CDU clinic were treated for narcotic addiction with methadone (90%) but most continued to use heroin during pregnancy (68%). Infants born to CDU mothers were significantly less mature and lighter than control infants. Fifty-three (55%) CDU infants required admission to the Special Care Nursery either because of neonatal abstinence syndrome (n = 29) or other medical reasons (n = 24). The median length of hospital stay was significantly longer in CDU compared with control infants (8 vs 3 days, P < 0.01).Conclusions: Infants born to drug dependent mothers have more neonatal problems requiring specialized medical and nursing expertise, compared with control infants. These infants are large consumers of scarce health resources. [ABSTRACT FROM AUTHOR]- Published
- 2000
- Full Text
- View/download PDF
30. Yeni doğan yoğun bakımda bebeği yatan ebeveynlerin sosyal destek algıları ve ebeveyn bebek bağlanma durumları
- Author
-
Uçakci Asalioğlu, Canan, Yaman Sözbir, Şengül, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Parents ,Social support ,Parental bonding ,Intensive care units ,Intensive care ,Infant ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Attachment ,Nursing ,Hemşirelik ,Infant-newborn - Abstract
Bu araştırma yeni doğan yoğun bakımda bebeği olan ebeveynlerin sosyal destek algıları ile bebeklerine bağlanma durumlarını belirlemek amacı ile tanımlayıcı tipte yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini yenidoğan yoğun bakım ünitesinde (YYBÜ) bebeği yatan 308 ebeveyn oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında tanıtıcı bilgi formu, `Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği` (ÇBASDÖ), `Maternal Bağlanma Ölçeği`(MBÖ) ve `Baba-Bebek Bağlanma Ölçeği` kullanılmıştır. Ancak çalışmamızda B-BBÖ'nün cronbach alfa katsayısı (0,593) düşük bulunmuş, bu nedenle ölçekten 1. soru (Olumlu-Olumsuz duygu), 5. Soru (İlgili-İlgisiz olma), 10. soru (Bağlanma hissetme-hissetmeme) ve 13. soru (Bebekleri ile vakit geçirmekten memnuniyet) seçilerek analizlerde kullanılmıştır. Verilerin analizinde; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Mann Whitney U, Kruskal Wallis, Varyans analizi, Binary Lojistik Regresyon analizi, Ki Kare ve Anova testi kullanılmıştır. Çalışmada bebeklerin doğum haftaları ortalaması 34,4, yaş ortalaması 40,5 gün ve hastane yatış süreleri ortalama 23,7 gündür. Annelerin MBÖ puan ortalaması 98,89, toplam ÇBASDÖ puan ortalaması 64,13'tür. Annelerin toplam ÇBASDÖ puanı ile MBÖ puanı arasında anlamlı ilişki saptanmazken (p≥0.05), ÇBASDÖ'nin arkadaş alt boyutu ile MBÖ puanı arasında anlamlı ilişki saptanmıştır (p≤0.05). Annelerin toplam ÇBASDÖ puan ortalamalarını eğitim durumu ve bebeğe ilk temas etme zamanının etkilediği (p≤0.05); toplam MBÖ puanını ise bebekle ilk temasının başlama zamanının etkilediği (p≤0.05) saptanmıştır. Babaların %96,1'i bebeğe karşı olumlu duygu hissettiklerini, %88,9'sı bağlanma hissettiklerini, %83,1'i bebeğe karşı ilgili olduklarını ve %88,3'ü bebekle vakit geçirmekten memnun olduklarını ifade etmiştir. Babaların toplam ÇBASDÖ puan ortalaması 63,61'dir. Babaların bebeklere ilişkin duygu ve düşünceleri ile toplam ÇBASDÖ puanı arasında anlamlı ilişki saptanmazken (p≥0.05), ÇBASDÖ özel insan alt boyut puanı ile bağlanma hisleri arasında anlamlı ilişki (p≤0.05) saptanmıştır. Babaların bebeğe karşı duygu-düşüncelerini, bebeğe ilk temas etme zamanları ve sahip olunan çocuk sayısının etkilediği (p≤0,05) saptanmıştır. Anne ve babaların ÇBASDÖ puanları arasında anlamlı bir fark (p≥0.05) bulunmamıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda; YYBÜ'nde bebeği yatan ebeveynlerin birlikte ele alınarak desteklenmesi, ebeveynlerin ihtiyaç duydukları konularda bilgilendirilmeleri ve bebek-ebeveyn temasının olabildiğince erken sağlanması önerilebilir. This research has been conducted in descriptive to determine perception of social support of parents with newborn in NICU and the status of parents' attachment to their babies. The research of sample consists of 308 parents whose newborns have been treated in the NICU. Questionnaire form, ''Multi Dimensional Scale of Perceived Social Support'' (MSPSS), ''Maternal Attachment Inventory'' (MAI) and ''Paternal-Infant Attachment Scale'' (PIAS) were used to measure the datas. However, cronbach alpha coefficient (0,593) of PIAS has been found low in our study. Thus, Question 1 (positive-negative feeling), Question 5 (interest-indifference), Question 10 (feeling bound up or not), Question 13 (Plasure to spending time with the babies) have been selected from the scale and used for the analysis. Number, percentage, medium, Standard variation, Mann Whitney U, Kruskal Wallis Variance Analysis, Binary Logistic Regression, Chi Square and T tests have been used to analyze the data. The average of newborns' birth weeks is 34,4, the average of their ages is 40,5 and the average of hospitalization duration is 23,7 days. The average point of mothers' MAI is 98,89 and the total average point of MSPSS is 64,13. While no significant relationship has been found between MSPSS point of the mothers and the MAI point (p≥0,05), a significant relationship between MAI score and friend sub-dimension of MSPSS exists (p≤0,05). It has been detected that the total average of MSPSS point of mothers has been affected by the educational background and the time of the first touch to the newborn (p≤0,05) and the total MAI point has been influenced by the starting time of the first touch to the newborn (p≤0,05). While 96,1 % of fathers stated that they had positive feelings towards their newborn baby, 88,9 % of them felt attachment, 83,1 % expressed that they had bound up with their newborn and 88,3 % said that they were pleased to spent time the newborn. Medium of the total MSPSS score of fathers is 63,61. While no significant difference has been found between MSPSS scores of fathers (p≥0,05) and feelings and thoughts of fathers about the newborn (p≥0,05), it has been detected that there is a meaningful relation between the sub-dimension score of MSPSS special people and the feeling of attachment (p≤0,05). This study has showed that feelings and thoughts of the fathers towards the newborn have been affected by the number of children they have and time of the first touch to the newborn (p≤0,05). There is not a big difference between MSPSS points of the mothers and fathers (p≥0,05). In the lights of the results, it can be suggested that both mothers and fathers whose newborns are in the NICU should be supported alltogether; parents should be informed whenever they need and the contact between newborn and parents should start as soon as possible. 105
- Published
- 2017
31. Maternal obezitenin Anne ve yenidoğan sağlığına etkisi
- Author
-
Özgül, Selva, Taşpınar, Ayten, and Ebelik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Obstetrics and Gynecology ,Mothers ,Infant ,Obesity ,Postpartum period ,Midwifery ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Maternal-child health ,Infant-newborn - Abstract
Araştırmanın amacı, maternal obezitenin anne ve yenidoğan sağlığına etkisini incelemektir. Araştırma Mart 2015-Ağustos 2016 tarihleri arasında İskenderun Devlet Hastanesi loğusa servisinde, vaka-kontrol çalışması olarak yapılmıştır. Çalışmaya alınan kadınlar gebe kalmadan önceki beden kitle indekslerine göre normal kilolu (kontrol grubu n=144) ve obez (vaka grubu n=142) olmak üzere iki gruba ayrılmış ve toplam 286 kadın ile çalışma tamamlanmıştır. Veriler,`Veri Toplama Formu ve Edinburgh Postpartum Depresyon Ölçeği` ile toplanmıştır. Veri toplama formu klinikte loğusalar ile yüzyüze görüşme yöntemi, bazı veriler hasta dosyasından alınarak ve doğumdan altı hafta sonra telefon görüşmesi ile doldurulmuştur. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, Ki kare testi, Student t test, Fisher-Freeman-Halton testi, Fisher's Exact test ve Yates' düzeltmeli Ki-kare testi kullanılmıştır. Obez kadınların yaş, gebelik ve yaşayan çocuk sayısı ortalamalarının kontrol grubu kadınlara göre daha yüksek, eğitim düzeylerinin ve doğum haftası ortalamasının ise daha düşük olduğu saptanmıştır (p0,05). Her iki grup kadınlarda sezaryen oranı yüksek olup doğum şekilleri, yenidoğanların ilk yarım saatte emzirilmeye başlanması, yenidoğanlarda komlikasyon görülmesi yönünden gruplar arasında istatistiksel fark olmadığı (p>0,05), obez kadınların yenidoğanlarının 1. dk ve 5. dk Apgar puanlarının daha düşük olduğu (p0,05). Caesarean rate is high for newborns of both groups women. There is no statistics differance about birth forms, starting breastfeed of newborns in first half hour, concerning complication of newbirth (p>0,05). It was determined 1. minutes and 5. minutes Apgar score of newbirth of obese women are lower (p
- Published
- 2017
32. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde prematüre bebeği yatan annelerde stres düzeyi ve hemşire ebeveyn destek düzeyi ile ilişkisi
- Author
-
Akkoyun, Sevinç, Taş Arslan, Fatma, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Stress management ,Infant ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Nursing ,Hemşirelik ,Stress ,Nursing services ,Infant-newborn ,Infant-premature - Abstract
Bu çalışma YYBÜ'de prematüre bebeği yatan annelerde stres ve hemşire ebeveyn destek düzeyi ile ilişkili faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yapıldı. Araştırma Konya'da bulunan iki tıp fakültesi hastanesinin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde (YYBÜ) prematüre bebekleri yatan 106 annenin katılımıyla gerçekleşti. Araştırma verileri 23 Mart-26 Haziran 2017 tarihleri arasında anne bilgi formu, PSS:NICU (Parental Stressor Scale:Neonatal Intensive Care Unit- Anne-baba stres ölçeği:YYBÜ) ve NPST (Nurse-Parent Support Tool- Hemşire Ebeveyn Destek Anketi) kullanılarak toplandı. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, t-testi, ANOVA (F) testi, pearson korelasyon ve lineer regresyon analizi kullanıldı.Prematüre bebeğe sahip annelerin en yüksek stres düzeyi PSS:NICU anne-baba rolü alt boyutunda olduğu görüldü. Hemşire ebeveyn destek puanı orta düzeyde bulundu. Solunum cihazına bağlı olan ve parenteral yolla beslenen bebeklerin annelerinin stres düzeyini artırdığı bulundu (p0,05).Sonuç olarak bebeğin solunum ve beslenme durumunun annelerin stres düzeyini artığı belirlendi. Gelir durumu ve çocuk sayısının annelerin hemşire destek düzeyini etkilediği bulundu. This study was aimed to assess as descriptive and relationship design to determine the relation of the stress level of mothers whose premature infants hospitalized in neonatal intensive care unit (NICU) and their nurse-parent support level with the variables.The study was conducted with the participation of 106 mothers whose premature infants hospitalized the NICUs at two medical faculty hospitals in Konya. The study data were collected between March 23 and June 26 2017, using the maternal information form, PSS:NICU (Parental Stress Scale:NICU), NPST (Nurse Parent Support Tool). Numbers, percentage, mean, standard deviation, t-test, ANOVA (F) test, pearson correlation and linear regression analysis were used in the analysis of the data.Mothers with premature infants were found to have the highest parental stress level in the PSS: NICU parental role subscale. Their nurse-parent support scores were found to be moderate. The infants who were dependent on respiratory device and fed in parenteral route were found to increase the stress level of mothers (p0,05).As a result, it was determined that respiratory and nutritional status of the infant increased the stress level of mothers. Furthermore, it was found that income status and number children of the mothers affected the level of nurse support received by them. 77
- Published
- 2017
33. 0-6 aylık bebeklerde anne sütü kullanımı ile annelerin emzirme konusundaki bilgi ve davranışlarının saptanması
- Author
-
Er Develi, Özge, Alphan, Müveddet Emel, and Beslenme ve Diyetetik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Infant care ,Behavior ,Nutrition and Dietetics ,Knowledge ,Beslenme ve Diyetetik ,Infant ,Mothers ,Breast feeding ,Milk-human ,Infant-newborn - Abstract
Çalışma Ankara Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 0-6 aylık bebeklerin anne sütü kullanımı ve annelerin demografik ve obstetrik özellikleri ile anne sütü ve emzirmeye ilişkin bilgi ve uygulamalarını belirlemek amacıyla yapıldı. Bu amaçla, hastanemize Şubat 2016 - Mayıs 2016 tarihleri arasında herhangi bir nedenle başvurmuş 0-6 aylar arasında bebeği olan 186 anne ile görüşülerek bir anket uygulandı. Annelerinin %80,1'i ev hanımı, %2,7'si okuryazar değildi. Bebeklerin %96,8'ine ilk verilen besin anne sütüydü , %89,8'i doğumdan sonra ilk saat içinde anne sütü almıştı,%66,1 sadece anne sütünü altı aydan az almıştı. Bebek Dostu Hastane olan Etlik Zübeyde Hanım Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki çalışma sonucuna göre, verilen eğitimler neticesinde bebekler anne sütüyle erken tanıştıkları halde bebeklerde altı aydan önce ek gıdalara başlanması önemli bir sorun olarak belirlenmiştir ve bebeklerin sadece anne sütü alma süresi kısa bulunmuştur. The study was made in order to determine the information and applications concerning the breast milk and lactation and 0-6 month old babies' breastfeeding and demographic and obstetric characteristics of mothers in Ankara Etlik Zübeyde Hanım Gynecology Training and Research Hospital. For this purpose, a survey was conducted by consulting with 186mothers with 0-6 month old babies who applied for any reason between the dates of February 2016- May 2016 in our hospital. 80.1% of the mothers were housewife and 2.7% of them were illiterate. The first food given 96.8 % of infants was the breast milk, 89.8 of them were breastfed in the first hours after birth, and 66.1% of them had only the breast milk less than six months. According to the result of the study, even though breastfeeding after birth got started, early to begin additional food was identified as a significant problem in this study as in a variety of research conducted in Turkey. In addition, breastfeeding duration was regarded short. 77
- Published
- 2017
34. Yenidoğan yoğun bakım hemşirelerinin, fizyolojik sarılıklı bebeklerin ve annelerinin bakım gereksinimlerine yönelik bilgi düzeyleri ve etkileyen faktörler
- Author
-
Yalaniz, Buşra, Görak, Gülay, and Hemşirelik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Infant care ,Mothers ,Infant ,Nursing care ,Intensive care units-neonatal ,Nursing ,Nursing research ,Hemşirelik ,Maternal child nursing ,Jaundice-neonatal ,Nursing staff-hospital ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: Araştırma, yenidoğan yoğun bakım hemşirelerinin fizyolojik sarılıklı bebeklerin ve annelerinin bakım gereksinimlerine yönelik bilgi düzeyleri ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak gerçekleştirildi. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın evrenini Grup Florence Nightingale Hastanelerinde Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitelerinde çalışan hemşireler, örneklemi ise araştırmanın yapıldığı tarihlerde araştırmayı kabul eden ve ulaşılabilen 40 hemşire oluşturdu. Kurum izni ve etik kurul onayı alındı. Veriler anket formu ile toplandı. SPSS 16.0 programında değerlendirildi.Bulgular: Hemşirelerin demografik özellikleri incelendiğinde; %52,5'i 25 yaş altında, %57,5'i lisans mezunu, %47,5'i 2-5 yıl arasında çalışmakta ve %87,5'inin bekar olduğu belirlendi. Hemşirelerin sarılık bilgi düzeyi toplam tam puanı 25, ortalamaları 16,08±3,23, anne bakımı tam puanı 13, ortalamaları 12,80±0,51 ve toplam bilgi düzeyi tam puanı 38, ortalamalarının 28,87±3,36 olduğu belirlendi. Hemşirelerin toplam bilgi formundan en düşük aldıkları puan fototerapi uygulamaları ve fizyolojik sarılıklı bebeklerdeki günlük öğün sayısıydı. Hemşirelerin demografik özellikleri ile sarılık bilgi düzeyi ve toplam bilgi düzeyi puan ortalamaları karşılaştırıldığında; 25 yaş ve üzeri, evli, 6-10 yıl arası çalışan hemşirelerin puanlarının diğer hemşirelere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu belirlendi (p0,05). Sonuç: Yoğun bakım alanında 6-10 yıl arası çalışan, 25 yaş ve üzeri olan hemşirelerin hem sarılık hem de anne bakımı bilgi düzeylerinin yüksek olduğu, evli hemşirelerin sarılık bilgi düzeyinin bekarlara göre daha yüksek olduğu belirlendi. Hemşirelerin fizyolojik sarılık tanısı alan bebeğe uygulanan hemşirelik girişimlerini, fototerapinin uygulanışı ve tedavide oluşabilecek komplikasyonlar ile bilgi gereksinimleri olduğu belirlendi.Anahtar Sözcükler: Fizyolojik sarılık, bilgi düzeyi, yenidoğan, yoğun bakım, hemşire. Objective: The study has been designed to be descriptive in order to determine the knowledge level of neonatal intensive-care nurses on care requirements of babies with physiological jaundice and their mothers as well as the factors affecting nurses' level of knowledge. Methods: The universe of the survey includes nurses working in the Neonatal Intensive-Care Units of Group Florence Nightingale Hospitals, while the sample comprises of 40 nurses who were available and agreed to participate at the time of the survey. Permits from the institution and approval of the ethics committee were obtained. Data were collected through a questionnaire, which were analyzed by SPSS 16.0 software. Findings: Considering the demographic characteristics of the nurses, 52.5% of them were under the age of 25; 57.5% were bachelor's degree graduates; 47.5% had a work experience of 2-5 years; and 87.5% were single. Nurses' knowledge level of jaundice total full score was found to be 25, with an average of 16.08 ± 3.23, care for mother full score 13, with an average of 12.80 ± 0.51, and the total knowledge level full score 38, with an average of 28.87 ± 3.36. The nurses received their lowest scores in phototherapy applications and the number of daily meals for babies with physiological jaundice. When the demographic characteristics of nurses and their averages of total knowledge level scores were compared, the scores of nurses who were 25 or older, married, with a work experience of 6-10 years were found to be significantly higher (p0.05). Result: Nurses who had a work experience of 6-10 years, and were 25 or older, were found to have higher levels of knowledge on both jaundice and care for mothers, while married nurses were found to have higher level of knowledge on jaundice vis-a-vis single ones. The study has revealed that nurses lack some knowledge related to nursing interventions applied to infants with physiological jaundice, implementation of phototherapy, and complications that may arise during treatment.Keywords: Physiological jaundice, knowledge level, newborn, intensive care, nurse. 72
- Published
- 2017
35. Umblikal arter kan gazı parametrelerinin klinikte kullanımı ve nabız oksimetre ile ilişkisi
- Author
-
Gümüşer, Rüveyda, Kasap, Tuba, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Subjects
Perfusion ,Blood gas analysis ,Infant ,Mothers ,Umbilical cord ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Oxymetry ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: Tarihsel süreçte yenidoğanın iyilik hali ve prognozu hakkında fikirveren ve doğum sonrası müdahale için yol gösterici olan bazı metodlargeliştirilmiştir. Doğum esnasında veya hemen sonrasında değerlendirilen umblikalkord kan gazı analizi; yenidoğanın klinik durumunun, tedavi planının veyaprognozun belirlenmesinde kullanılan objektif bir yöntemdir. Çalışmamız prospektifgözlemsel bir çalışma olup, doğumda alınan umblikal kord kan gazı parametreleri venabız oksimetre parametrelerinin; anne ve yenidoğan bebeğe ait bazı özelliklerle veyenidoğanların doğum sonrası klinik tabloları ile ilişkisine bakılması amaçlanmıştır.Gereç – Yöntem: Bu çalışmaya Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp FakültesiKadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde doğan 30. – 41. haftalar arasında normalvajinal yol ile veya sezeryan doğum ile doğmuş rastgele seçilen 300 yenidoğan dahiledildi. Yenidoğanların umblikal kord kan gazı parametrelerinin; anneye, bebeğe vedoğuma ait bazı özelliklerle ve takiplerinde gelişen klinik tablolarla ilişkisideğerlendirildi. Ayrıca 54 yenidoğanın nabız oksimetre parametrelerinden perfüzyonindeksi (Pİ), kalp tepe atımı (KTA) ve oksijen saturasyonunun (SpO2) bebeğintakibinde gelişen klinik tablolarla ilişkisi değerlendirildi.Bulgular: Umblikal kord kan gazı parametrelerinin, anneye ait faktörlerdenpreeklampsi, gebelik hipertansiyonu, gebelikte aktif sigara kullanımı, doğumda genelanestezi kullanımı; bebeğe ait faktörlerden prematürite, SGA (small for gestationalage), doğum ağırlığının 2000 gram'ın altında olması; takibinde gelişen kliniktablolardan postnatal inleme, mekonyum aspirasyon sendromu, mekanik ventilasyongereksinimi ile istatistiksel olarak ilişkili olduğu saptandı.Nabız oksimetre parametrelerinden Pİ ile kord kan gazı parametreleri veyatakipte gelişen klinik tablolar arasında anlamlı ilişki saptanmazken, KTA'nın Apgarskoru ile; oksijen saturasyonunun (SpO2) Apgar skoru, postnatal inleme ve mekanikventilasyon gereksinimi olması ile ilişkili olduğu saptandı.Sonuç: Umblikal kord kan gazı analizi, anne ve bebeğe ait birçok demografikve klinik özellikle birlikte değerlendirildiğinde yenidoğanın takibi ve tedavisi içinoldukça değerli ve yol gösterici bilgiler verecektir. Çalışmamızda kord kan gazıanalizi ve nabız oksimetrenin doğum sonrası erken dönemde kullanımının doğumsonrası gelişebilecek postnatal inleme, MAS, MV gereksinimi gibi tablolarıöngörmede bilgi verici olduğu saptanmış olup bu iki incelemenin neonatolojimerkezlerinde daha yaygın kullanımı sağlanmalıdır.Anahtar kelimeler: Umblikal kord kan gazı, Nabız oksimetre, Perfüzyon indeksi Aim of the study: Several methods have been developed that give an ideaabout the neonatal well-being and prognosis in the historical process and provideguidance for postpartum intervention. Umbilical cord blood gas analysis assessedduring or immediately after delivery; is an objective method used in determining theclinical condition, treatment plan or prognosis of newborn. In our prospectiveobservational study, it is aimed to investigate the relationship between the umbilicalcord blood gas parameters and pulse oximetry parameters at birth and clinical traitson postnatal follow-up.Material and method: This study included 300 randomly selected newbornbabies born between the 30th and 41st weeks of gestation, by normal vaginaldelivery or cesarean section at Gaziosmanpaşa University Medical Faculty Obstetricsand Gynecology Clinic. Umbilical cord blood gas analysis was evaluated in relationto some characteristics of mothers, babies and birth and clinical findings developedin their follow-up. We also evaluated the relationship between the pulse oximetryparameters -perfusion index (PI), heart rate (HR), and oxygen saturation (SpO2) andthe clinical findings of 54 newborns.Results: Maternal factors such as preeclampsia, gestational hypertension,active smoking in pregnancy, use of general anesthesia during cesarean section; andfetal/neonatal factors such as prematurity, SGA (small for gestational age), birthweight below 2000 grams, postnatal groaning, meconium aspiration syndrome andneed for mechanical ventilation; were found to be statistically related with umbilicalcord blood gas parametersThere was no significant relation between PI and cord blood parameters orclinical findings during follow-up of neonates. However; the relations between HRand Apgar score; SpO2 and Apgar score, postnatal groaning, mechanical ventilation(MV) requirement were statistically significant.Conclusion: Umbilical cord blood gas analysis will provide valuable andguiding information for newborn follow-up and treatment when evaluated togetherwith many demographic and clinical features of both mother and baby. In our study,cord blood gas analysis and early postpartum use of pulse oximetry were found to beinformative for expecting postnatal groaning, MAS, MV requirement; so these twoviishould be more widely used in neonatology centers.Key words: Umblical cord blood gas, Pulse oximetry, Perfusion index 69
- Published
- 2017
36. Determination of organochlorine pesticide levels in mother blood and umbilical vein and its effects on biochemical parameters of mothers and newborns
- Author
-
İşiner Kaya, Betül, DİKMEN, ZELİHA GÜNNUR, GÜRLER, MUKADDES, Biyokimya, Gürler, Mukaddes, and Biyokimya Anabilim Dalı
- Subjects
Fetal blood ,HKB ,p,p′-DDE ,Biyokimya ,p,p′-DDT ,o,p′-DDT ,Mothers ,Infant ,Pesticides ,Biochemistry ,Infant-newborn - Abstract
Yasaklı organoklorinpestisitlerin uzun çevresel ve biyolojik yarı ömürleri nedeniyle, dünyanın herköşesinde hala mevcut oldukları ve insanların maruziyetinin devam ettiğibilinmektedir. Bu tez çalışmasında, toplanan anne (n=76) ve kordon (n=76)kanlarında organoklorin pestisitlerden hekzaklorobenzen (HKB), p,pdiklorodifenildikloroetilen(p,p'-DDE), p,p-diklorodifeniltrikloroetan (p,p'-DDT) veo,p'-DDT tayini gaz kromatografisi–kütle spektrometresi ile yapıldı. Ortalama olarakHKB anne kanında 31,53 ng/mL, kordon kanında 26,5 ng/mL; p,p'-DDE annekanında 17,02 ng/mL, kordon kanında 14,53 ng/mL; p,p'-DDT anne kanında 60,56ng/mL, kordon kanında 55,03 ng/mL; o,p'-DDT anne kanında 13,33 ng/mL, kordonkanında 13,4 ng/mL düzeyinde bulundu. Annelerin maruziyet düzeyleri ile annelerindemografik özellikleri, bebeğin doğum bilgileri, annelerin biyokimya test sonuçları,tiroid fonksiyon testleri, kan sayımı değerleri ve idrar tetkiki sonuçları istatistikselolarak karşılaştırıldı. Tez çalışmasına alınan annelerin, HKB, p,p'-DDE, p,p'-DDT,ve o,p'-DDT'ye maruz kaldığı ve kordon kanıyla bu kimyasalların bebeğe aktarıldığısaptandı. HKB ile hemoglobin düzeyleri arasında; p,p′-DDE ile deniz ürünleritüketimi, alkalen fosfataz, potasyum, triiodotironin düzeyleri, eritrositlerdekihemoglobin konsantrasyonu yüzdesi ve trombosit ortalama büyüklüğü arasında; p,p′-DDT ile kreatinin düzeyi ve kandaki lökosit sayısı arasında; o,p′-DDT düzeyi iledoğum şekli ve gelir düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu(p
- Published
- 2017
37. Yenidoğan bebek annelerine verilen presentasyon ve demonstrasyon destekli bebek masajı eğitiminin etkinliğinin değerlendirilmesi
- Author
-
Gündoğdu Karakaya, Ayla, Seval, Müge, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Massage ,Infant care ,Infant ,Mothers ,Nursing ,Patient education ,Hemşirelik ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-newborn - Abstract
Ayla Gündoğdu Karakaya, Yenidoğan Bebek Annelerine Verilen Presentasyon ve Demonstrasyon Destekli Bebek Masajı Eğitiminin Etkinliğinin Değerlendirilmesi. Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Zonguldak, 2017.Yenidoğan dokunma sayesinde dış dünya ile iletişim kurarak çevresini tanır. Dokunmanın terapötik uygulanması masajdır. Bebek masajı özel olarak bebeklere uygulanır, anne-baba-bebek için faydalıdır. Bu çalışma, primipar annelere farklı öğretim yöntemleri kullanılarak verilen bebek masajı eğitimin etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla yarı deneysel ön test-son test çalışması olarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesi Kadın Doğum ve Yenidoğan Yoğun Bakım Servisinde yatan 400 primipar anne oluşturmuştur. 192 primipar anne evren olarak belirlenmiş ve örneklem seçim kriterlerine uyulmuştur. Verilerin toplanmasında; Kişisel Bilgi Formu, Masaj Bilgisi Değerlendirme Ön Test- Son Test Formu kullanılmıştır. Annelere kişisel bilgi formu ve ön test uygulanmış, video gösterimi ve araştırmacı tarafından maket üzerinde masaj uygulaması yapılmıştır. Devamında annelere maket üzerinde masaj uygulamasını yaptırılmış ve araştırmacı tarafından masaj evrelerini bilme, doğru şekilde uygulama durumu son test formuna kayıt edilmiştir. Bebek masajı eğitimi öncesi annelerin %41'inin (n= 79) bebeğine masaj yapabileceği, %93.8'inin (n=180) bebek masajı yapma konusunda kendisini yeterli hissetmediği belirlenmiştir. Eğitim sonrası annelerin masaj öncesi hazırlık (p=0.000), masaj sırasında doğru teknikle masajı uygulayabilme(p=0.000), masaj sonrası bebeği uygun şekilde rahatlatmayı bilme düzeyinin yapabilme düzeyine göre anlamlı olarak yükseldiği saptanmıştır (p=0.000). Sonuç olarak; masaj bilgisini arttırmak için annelere verilen eğitimin etkin olduğu, farklı öğretim teknikleri kullanılarak eğitimin etkinliğinin arttığı belirlenmiştir.Anahtar Kelimeler: Anne, Bebek Masajı, Eğitim, Yenidoğan Ayla Gündoğdu Karakaya, Evaluation of the Effectiveness of Presentation and Demonstration Assisted Baby Massage Training for Newborn Baby Mothers. Bülent Ecevit University Health Sciences Institute, Child Health and Diseases Nursing Department, Postgraduate Thesis, Zonguldak, 2017.The newborn recognizes the environment by communicating with the outside world through touch. Therapeutic application of touch is the massage. Baby massage is especially applied to infants, and it is useful for mother-father-infant. This study was conducted as a quasi-experimental pre-test - post-test study to evaluate the effectiveness of the baby massage training given to the primipara mothers using different teaching methods. The target population of the study was formed by 400 primipara mothers who were in Karadeniz Ereğli State Hospital, Gynecology and Newborn Intensive Care Unit. 192 primipara mothers were determined as target population and sample selection criteria were met. Personal information form and massage knowledge evaluation pre-test - post-test form were used to collect the data. Personal information form and pre-test were applied to the mothers, video demonstration and massage application on the model were done by the researcher. Afterwards, massage application on the model was practiced to mothers, and the knowledge of massage phases and the correct application status were recorded by the researcher on the post-test form. It was determined that 41% (n = 79) of the mothers could massage their baby before baby massage training, and 93.8% (n = 180) of them did not feel competent enough about making a baby massage. After the training, it was determined that the mothers' pre-massage preparation (p = 0.000), the massage with right technique during the massage (p = 0.000) and the level of knowing how to comfort the baby properly after the massage were significantly higher than those of the level of being able to do it (p = 0.000). As a result, it has been determined that the training given to the mothers to increase the massage knowledge was effective and the effectiveness of the training was improved by using different teaching techniques.Keywords: Mother, Baby Massage, Training, Newborn 76
- Published
- 2017
38. Oral glukoz tolerans testi ugulanan ve uygulanmayan anne bebeklerinin doğum sonrası komplikasyonlarının karşılaştırılması
- Author
-
Demirci Ecevit, Esra, Aydın, Nuran, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Mother-child effective ,Oral Glukoz Tolerans Testi ,Infant-newborn diseases ,Diabetes-gestational ,Mothers ,Infant ,Oral Glucose Tolerance Test ,Nursing ,Newborn ,Glucose tolerance test ,Gestasyonel Diyabet ,Yenidoğan ,Gestational Diabetes ,Hemşirelik ,Delivery ,Labor complications ,Infant-newborn - Abstract
Oral glukoz tolerans testi (OGTT) gestasyonel diyabetin tanımlanmasında en sık kullanılan yöntemdir. Çok sık tercih edilmesine karşın; uygulanmasının anne ve bebek sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceğine dair tartışmalar mevcuttur. Literatürde oral glukoz tolerans testinin bebek üzerine etkilerine dair bir çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışmamızın amacı oral glukoz tolerans testinin bebek sağlığı üzerine etkilerini belirleyebilmek ve mevcut tartışmalara katkı sağlayabilmektir. Araştırmaya; 20-35 yaş arası, herhangi bir kronik hastalığı olmayan, normal BKI sınırları içinde olan , gebeliği boyunca literatürün öngördüğü oranda kilo alan, akraba evliliği bulunmayan, 37- 41 hafta arasında normal doğum yapmış anneler ve bebekleri dahil edilmiştir. OGTT uygulanan 30 anne ve uygulanmayan 30 anne ve bebekleri araştırma örneklemini oluşturmuştur. Annelerden oluşturulan veri toplama formu ve Lacht Emzirme Tanılama Ölçeği ile bilgi alınmıştır. Bebeklerin doğum sonrasında Apgar Skoru, solunum, beslenme durumu, ağlama, kan şekeri bulguları ve fiziksel anomali açısından yaşamın ilk 24 saatinde değerlendirilmiştir. OGTT uygulanan ve uygulanmayan anne bebekleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır. OGTT'nin bebeklerin ileri yaş dönemlerinde etkili olup olmayacağının belirlenmesine yönelik araştırmaların yararlı olacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: oral glukoz tolerans testi, gestasyonel diyabet , yenidoğan Oral glucose tolerance test (OGTT) is the most commonly used method for the determining gestational diabetes. Although it is preferred very frequently, there are debates on whether it may affect the maternal and infant health negatively. No study was encountered in the literature regarding the effect of oral glucose tolerance test on infants. The aim of our study is to be able to determine the effects of oral glucose tolerance test on infant health and to contribute to the current debates. The study included the mothers who were between the ages of 20 and 35 years, who did not have any chronic disease, who were within normal BMI limits, who gained the weight at the rate that was anticipated by the literature during the gestation, who did not have consanguineous marriage, who had a normal vaginal delivery between 37-41 weeks of gestation and their infants. Thirty mothers on whom OGTT was performed and 30 mothers on whom OGTT was not performed and their infants constituted the research sample. The data of the mother were collected with the created data collection form and the Lacht Breastfeeding Diagnostic Scale. In respect to the infants, Apgar score, respiration, nutrition, crying, blood glucose (within the first 24 hours of life) after birth were evaluated. No statistically significant difference was found between the infants on whose mothers OGTT was performed or was not performed. It is suggested that the investigations for determining whether OGTT will affect the infants at older ages will be beneficial. Keywords: oral glucose tolerance test, gestational diabetes, newborn 63
- Published
- 2017
39. Bebeği indirekt hiperbilirubinemi tanısı almış annelerin emzirme öz-yeterliliği ve emzirme başarısının değerlendirilmesi
- Author
-
Yol, Eda, Tezel, Ayfer, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Infant-newborn diseases ,Infant ,Mothers ,Bilirubin ,Nursing ,Breast feeding ,Hemşirelik ,Phototherapy ,Self-efficacy ,Infant-newborn ,Hyperbilirubinemia - Abstract
Bu araştırma, bebeği indirekt hiperbilirubinemi tanısı almış annelerin emzirme öz-yeterliliği ve emzirme başarısının değerlendirilmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yenidoğan yoğun bakım, postpartum ve postoperatif bakım servislerinde, Mayıs 2015-Mayıs 2016 tarihleri arasında, bebeği İHB tanısı nedeniyle fototerapi tedavisi alan, işbirlikçi iletişime açık, çalışmayı kabul eden 115 anne oluşturmuştur.Veriler, hasta odalarında annelerle yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Anne bebek tanıtım formu ve emzirme öz-yeterlilik ölçeği anne tarafından doldurulduktan sonra, araştırmacı tarafından annelerin bebeklerini emzirmesi değerlendirilip, LATCH emzirmeyi tanılama ve değerlendirme ölçeğine göre puanlama yapılmıştır. Verilerin analizi bilgisayar ortamında yapılmıştır. Verilerin analizinde, Kolmogrow-Smirnov, Saphiro Wilk testi, Indepedent Sample T testi, Mann-Whitney U testi ve Kruskal-Wallis testleri kullanılmıştır. Ölçeklerin güvenirliği Cronbach alfa ile incelenmiştir. Bütün istatistiksel analizlerde önemlilik seviyesi p
- Published
- 2017
40. Yenidoğan yoğun bakım ve yenidoğan ünitelerine yatan bebek annelerine uygulanan hasta kabul protokolünün annelerin umutsuzluğu üzerine etkisi
- Author
-
Yilmaz, Burcu, Yıldırım, Ferdağ, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Patient admission ,Intensive care ,Infant-newborn diseases ,Infant ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Hopelessness ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-newborn - Abstract
Bu araştırma, Yenidoğan Yoğun Bakım ve Yenidoğan Ünitelerine yatırılan bebek annelerine uygulanan hasta kabul protokolünün annelerin umutsuzluğu üzerine etkisini araştırmak amacıyla planlanmıştır.Araştırmanın yapılabilmesi için Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu'ndan kurumdan yazılı izin alınmıştır. Araştırma, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Fevzi Mercan ve Mustafa Eraslan Çocuk Hastanesinin Yenidoğan Yoğun Bakım ve Yenidoğan Ünitelerinde (Prematür ve Matür servisi) yapılmıştır. Araştırma yarı deneysel olup araştırmaya uyma kriteri taşıyan 240 anne araştırma kapsamına alınmıştır. Araştırma kapsamındaki 120 anne servise kabul edilirken, bu annelere kişisel bilgi formu ve Beck Umutsuzluk Ölçeği uygulanmış, diğer 120 anne ise Yenidoğan Hasta Kabul Protokolüne göre servislere kabul edilmiş ve sonrasında kişisel bilgi formu ve Beck Umutsuzluk Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmanın verileri R 3.2.0 (www.r-project.org) paket programıyla analiz edilmiş ve değerlendirmede yüzdelik, Perason ki-kare, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Araştırmanın sonucuna göre; annelerin bazı sosyodemografik durumları gebeliği planlaması, gebelik süresince yaşadığı problemler hem çalışma hem de kontrol gruplarının umutsuzluklarını olumsuz etkilemektedir. Bebeklerinin preterm olması, solunum sistemine ilişkin rahatsızlığının olması, hastaneye getirilme zamanı ve getirilme sebebi de çalışma ve kontrol grubundaki annelerin umutsuzluğunu etkileyen diğer faktörlerdendir. Annelerin bebeklerini görüp bilgi alabilmesi, durumlarını bilmesi, anneleri karşılayan yenidoğan hemşiresinin güler yüzle kendini tanıtması, bebeğinin kaldığı yeri gösterip, yenidoğan ünitesini tanıtması, yapılacak işlemler hakkında bilgi vermesi ve annelerin destek kullanmaları da umutsuzluklarını etkilemektedir. Kontrol ve çalışma grubundaki anneler hafif seviyede umutsuz bulunmuş, kontrol grubundaki oran çalışma grubundan yüksek bulunmuştur (p=0.006). This study has been planned to investigate the effect of patient acceptance protocol on the desperation of mothers who were hospitalized in Neonatal Intensive Care and Newborn Units. In order to carry out the research, written permission has been obtained from Erciyes University Faculty of Medicine Clinical Research Ethics Committee.The research was applied at Erciyes University Medical Faculty Fevzi Mercan and Mustafa Eraslan Children's Hospital Neonatal Intensive Care and Neonatal Units (Premature and Mature Services). The study was semi-experimental and included 240 mothers who met the criteria for adherence to the study.120 mothers were included in the study, the personal information form and the Beck Hopelessness Scale were applied to these mothers; the other 120 mothers were admitted to the services according to the Newborn Patient Admission Protocol, and then the personal information form and the Beck Hopelessness Scale were implemented.Data of the study were analyzed with R 3.2.0 (www.r-project.org) package program; and percentage, Pearson Chi-square, Mann Whitney U and Kruskal Wallis test were used for the evaluation.According to the result of the research, some socio-demographic situations of mothers planning pregnancy, the problems they experience during pregnancy adversely affect the hopelessness of both study and control groups. Prematurity of the infants, respiratory complaints, and reasons and time to be brought to the hospital are other factors influencing the desperation of the mothers in the study and control groups. In addition to these, mothers' ability to see and get information about their babies, get to know their situation, to use support; newborn nurses' introduction of her/himself with a smiling face to the mothers, showing them where the babies are and introducing the newborn unit properly, informing the mothers regarding operation that are going to be held are also affect mothers' hopelessness. Mothers in control and study group were found in mild hopeless level whereas the ratio in the control group was found higher than in the study group. 100
- Published
- 2017
41. Investigation of factors affecting maternal bonding of mothers of the preterm infants hospitalised in neonatal intensive care unit
- Author
-
İşcan, Gülçin, Arslan, Filiz, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Intensive care ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Attachment ,Attachment styles ,Nursing ,Hemşirelik ,Infant-newborn ,Infant-premature - Abstract
Giriş: Yenidoğan döneminde bir bebeğin anne ile etkileşim sürecinin engellenmesi, bebeğin anneden erken ayrılması ve bebeğin güvenliği için annenin korku duyması, anne ile bebek arasında doyum sağlayıcı ilişkinin gelişmesine engel olmaktadır. Anne-bebek bağlanma sürecini olumsuz etkilemektedir. Anne bebek arasında yaşamın ilk yılında güvenli bağlanma sağlanamaz ise bebekler ileriki yaşlarında emosyonel, sosyal, fiziksel problemler ve dil gelişimi problemleri yaşayabilmekte ayrıca diğer kişilerle sağlıklı ilişkiler kurmakta, stres altında normal tepkiler vermekte ve kendileri de çocuklarıyla sağlıklı bağ oluşturmakta güçlükler yaşayabilmektedirler.Amaç: Bu çalışma erken doğum sebebiyle yaşamının ilk haftalarını yenidoğan yoğun bakım ünitesinde (YYBÜ) geçirmek zorunda kalan preterm bebeklerin ve annelerinin sosyodemografik ve tanıtıcı özelliklerinin, annelerin gebelik sürecinin ve preterm bebeğin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bakım sürecinin anne bebek bağlanması üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini İstanbul'da bir vakıf üniversitesi hastanesinin YYBÜ' de Ocak-Eylül 2016 tarihleri arasında preterm bebeği yatan 60 anne oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, `Yenidoğan Bebeği Tanıtıcı Bilgi Formu`, `Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Bebeği Yatan Annenin Gebelik Sürecine ve Preterm Bebeğin Bakım Sürecine İlişkin Tanıtıcı Bilgi Formu` ve `Doğum Sonrası Bağlanma Ölçeği` ile toplanmıştır. Veriler; SPSS 20.0 programında tanımlayıcı istatistiksel analizler, (frekans, yüzde, ortalama, standart sapma, minimum ve maksimum değer) bağımsız örneklem t testi, Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis Varyans Analizi kullanılarak %95'lik güven aralığında ve p
- Published
- 2017
42. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebeği yatan annelerin kaygı düzeyleri
- Author
-
Omak, Deniz, Kahriman, İlknur, and Hemşirelik Anabilim Dalı
- Subjects
Intensive care ,Intensive care units-neonatal ,Infant ,Mothers ,Anxiety ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-newborn ,Infant-premature - Abstract
Amaç: Çalışma yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebeği yatan annelerin kaygı düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte olup, gerekli izinler alındıktan sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde bebeği yatan ve araştırmaya katılmada gönüllü 148 anne ile Kasım 2015-Mayıs 2016 tarihleri arasında yürütülmüştür. Veriler `Ebeveyn ve Bebek Bilgi Formu` ve `Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği` ile toplanmıştır.Bulgular: Araştırmaya katılan annelerin %56.1'inin 25-34 yaş grubunda, %35.8'inin lise mezunu ve çalışmadığı (%70.9) çoğunun sezaryen ile doğum (%75.7) yaptığı ve %6.8'inin daha önceki gebeliklerinde riskli bir bebeğe sahip olduğu belirlenmiştir. Annelerin Durumluk Kaygı puan ortalamaları 40.43±4.31, Sürekli kaygı puan ortalamaları ise 41.43±4.89 olarak bulunmuştur. Yapılan çalışmada annelerin emzirme durumu, doğum şekli ve taburcu olmasına kendisini hazır hissetme durumu ile Durumluk Kaygı puanları arasında, annenin çalışma durumu ve doğum şekli ile Sürekli Kaygı puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu bulunmuştur.Sonuç: Araştırmada annelerin Durumluk ve Sürekli Kaygı puanlarının hafif düzeyde olduğu saptandı.Anahtar Kelimeler: Anne kaygı düzeyi, anksiyete, prematüre, yenidoğan Objective: This study was carried out to determine the anxiety levels of mothers whose babies were hospitalized in neonatal intensive care unit (NICU).Method: This was a descriptive study and after the necessary permissions were obtained, it was carried out with 148 volunteered mothers whose babies were hospitalized in Karadeniz Technical University Farabi Hospital Neonatal Intensive Care Unit between November 2015 and May 2016. The data were collected with `Parent and Baby Information Form` and `State and Trait Anxiety Scale`.Findings: It was determined that 56.1% of the mothers' participating in the study had a cesarean section (75.7%), 35.8% of them had graduated from high school and did not work (70.9%) and 6.8% had a risky baby in previous pregnancies.It was found that State anxiety point scores were 40.43±4.31 and Parmanent anxiety point score were 41.43±4.89. It was found that there was a statistically significant difference between maternal brestfeeding status mode of delivery and feeling ready to be discharged and State anxiety point scores; maternal working status, mode of delivery and parmanent anxiety scores.Conclusion: It was determined that the mothers' State and Parmanent anxity scores were mild in the study.Key words: Maternal anxiety level, anxiety, premature, newborn 81
- Published
- 2017
43. Term yenidoğan ve annelerinde vitamin b12 eksikliği sıklığının saptanması ve erken tedavisi
- Author
-
Çetinkaya, Tuğba, Acıpayam, Can, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Treatment ,Vitamin B 12 ,Pregnancy ,Diagnosis ,Infant ,Mothers ,Vitamin B 12 deficiency ,Homocysteine ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-premature ,Infant-newborn - Abstract
Vitamin B12'nin en önemli işlevi hücre bölünmesi ve çoğalması için gereklideoksiribonükleik asit (DNA) sentezini desteklemesidir. Bu nedenle, yenidoğan ve sütçocukluğu gibi büyümenin hızlı olduğu dönemlerde B12 vitamin eksikliği, diğerdönemlerde görülen anemi semptomlarından çok daha önemli ve ağır semptomlara yolaçmaktadır. Eksikliğinde santral ve periferik sinir sistemi, gastrointestinal sistem,kardiyovasküler sistem, kas-iskelet sistemi, hematolojik ve immünolojik sistemüzerinde olumsuz etkileri görülür. Gebelikte anneden bebeğe aktif olarak geçer. B12vitamini için en iyi kaynak et, süt, balık, yumurta gibi hayvansal proteinlerdir. Bunlarınanne tarafından tüketilmemesi, B12 vitamin eksikliği için önemli bir nedendir. Buçalışma Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde doğanterm yenidoğan ve annelerinde vitamin B 12 eksikliği taraması ve erken tedavisiamacıyla yapılmıştır.Prospektif olarak planlanan çalışmaya, KSÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde doğanterm 300 bebek ve anneleri alındı. Annelerin yaş ve gravidası ile yenidoğanlarıncinsiyet, doğum tartısı, boy ve baş çevresi kaydedildi. Annelerden doğumdan hemenönce ve bebeklerin kordon kanından tam kan sayımı ve B12 vitamini bakıldı. VitaminB12 düzeyi düşük olan bebeklerden homosistein bakıldı. Bebekte ve annede vitaminB12 düzeyi için alt sınırı 200 pg/ml olarak alındı. Homosistein için 12 umol/L 'ninüzerindeki değerler yüksek kabul edildi. Vitamin B12 düzeyi düşük ve normal olananne ve bebekler kendi arasında demografik özellikler (gravida, vücut ağırlığı, boy vebaş çevresi) ve tam kan sayımı değerleri açısından kıyaslandı.Çalışmaya dahil edilen 300 olgunun 152'si (%50,67) erkek, 148'i (%49,33) kızidi. Annelerin %55,3'ünde, yenidoğanların ise %41,7'sinde B12 vitamini eksikliğiIIIsaptandı. Vitamin B12 düzey düşük olan annelerin bebeklerinde B12 vitaminieksikliğinin sıklığı ise %72 olarak belirlendi. Vitamin B12 düzeyi düşük, homosisteinseviyesi ölçülen 107 bebeğin % 15,9'unun homosistein düzeyi yüksek bulundu. Gebeliksayısı arttıkça annelerin vitamin B12 düzeylerinin anlamlı olarak azaldığı, anne vebebek vitamin B12 düzeyleri ile bebek ağırlığı, boyu ve baş çevresi ölçümleri arasındaistatiksel olarak anlamlı negatif korelasyon tespit edildi. Ayrıca vitamin B12 düzeyidüşük olan bebeklerde ise WBC, RBC, HGB ve HCT değerleri vitamin B12 düzeyinormal olan bebeklere göre düşük iken MPV değerleri daha yüksek saptandı (p
- Published
- 2017
44. Şanlıurfa'da anne ve yenidoğan bebeklerinde B12 ve folik asit eksikliğinin sıklığı
- Author
-
Ataş, Nurgül, Çakmak, Alpay, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Şanlıurfa ,Vitamin B 12 ,Folic acid ,Pregnancy ,Folic acid deficiency ,Mothers ,Infant ,Anemia ,Vitamin B 12 deficiency ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: B12 vitamini suda eriyen, mikroorganizmalar tarafından sentezlenen bir vitamindir. İnsan ihtiyacı olan B12 vitaminini sentezleyemediği için besinlerle almak zorundadır. Diyetle alınan B12 vitamininin esas kaynağı ise hayvansal besinlerdir. B12 vitamininin en önemli işlevi folik asitle birlikte hücre bölünmesi ve çoğalması için gerekli deoksiribonükleik asit (DNA) sentezini desteklemesidir. B12 vitamini; DNA sentezi, metillenme, nörotrasmitter sentezi gibi görevlere sahip olan, homosistein/metyonin döngüsünde de görev alan bir kofaktördür. Bu nedenle, yenidoğan ve süt çocukluğu gibi büyümenin hızlı olduğu dönemlerde B12 vitamin eksikliği, diğer dönemlerde görülen anemi semptomlarından çok daha önemli semptomlara yol açmaktadır. Eksikliğinde santral ve periferik sinir sistemi, gastrointestinal sistem, kardiyovasküler sistem, kas-iskelet sistemi, hematolojik ve immünolojik sistem üzerinde olumsuz etkileri olan B12 vitamini, vücutta sentezlenmez. Gebelikte anneden bebeğe aktif olarak geçer. Bebek 25-50 mikrogram (mcg) B12 vitamini deposu ile doğar. Büyüme için gerekli olan miktar 0.1 mcg/gün'dür. Yenidoğanın sahip olduğu depo ona 6 ay-1 yıl yeter.Karşılaştığımız bu sorunun, sosyoekonomik seviyesi düşük olan hasta grubumuzun annelerindeki B12 vitamini deposunun eksikliğine bağlı olduğunu düşünmekteyiz. Bilindiği gibi, B12 vitamini için en iyi kaynak et, süt, balık, yumurta gibi hayvansal proteinlerdir. Bunların anne tarafından tüketilmemesi, B12 vitamin eksikliği için önemli bir nedendir. Gebelik sonrası dönemde de anne sütü, bu açıdan iyi bir kaynak olamamaktadır. Diğer nedenler ise annenin mide ilacı kullanması, vejeteryan olması ve karbonhidrat ağırlıklı beslenmesidir.Gereç-Yöntem: Prospektif olarak planlanan çalışmamıza Şanlıurfa'daki doğum servislerine doğum amacıyla başvuran 38-42 gebelik haftasında olan 600 adet gebe ve onların 2500 gram üstünde doğan, doğumda komplikasyon gelişmeyen bebeklerini aldık. Bebekte ve annede vitamin B12 için alt sınırı 200 pg/ml olarak belirledik. Annelerden yaş, çocuk sayısı, ilaç anamnezi, vejeteryan olup olmadığı, başka hastalığı olup olmadığı konusunda bilgi aldık.Bulgular: Çalışmamızın sonucunda çalışmaya alınan gebelerin %73,8'inde B12 vitamin eksikliği, %10,3'ünde folik asit eksikliği saptandı. Yenidoğanların ise %70,5'inde B12 vitamini eksikliği, %3,7'inde folik asit eksikliği saptandı. Ayrıca vitamin B12 düzeylerinde gebelerin %22,7'sinde, yenidoğanların %23,2'sinde sınırda değerler elde edildi. Sonuç olarak, yenidoğanlardaki B12 vitamini düzeylerinin annelerindeki düzeylerle ilişkili olduğu saptandı. Çalışmamızın sonucunda; klasik bilginin aksine, ülkemizde yenidoğan döneminde B12 vitamin eksikliğinin önemli bir oranda görüldüğünü gösterdik. Eksiklik olduğu halde klinik bulgu olmamakta, çocuk büyüyüp, eksiklik derinleştikçe klinik bulgular ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, yeni doğum yapmış annelerdeki B12 vitamin seviyesinin, önemli oranda düşük olduğunu gösterdik. Sonuç olarak, gebelerdeki B12 vitamini eksikliği önlenerek yenidoğanların düşük depo ile doğmaları ve süt çocukluğu döneminde eksikliğe bağlı geri dönüşümsüz olabilen özellikle nörolojik bulguların gelişmesi önlenebilir.Anahtar kelimeler: B12 vitamini eksikliği, anemi, yenidoğan, gebelik, folik Objective: Vitamin B12 is water soluble, is a vitamin synthesized by microorganisms. It is difficult to get food to people who can not synthesize vitamin B12 needs. The main source of dietary vitamin B12 are animal products. The most important function of folic acid in the cell division and the reproduction of vitamin B12 deoxyribonucleic acid (DNA) is the synthesis support.Vitamin B12; DNA synthesis, methylation, having the task of neurotransmitter synthesis, homocysteine / a cofactor involved in the methionine cycle. Therefore, newborns and infants with vitamin B12 deficiency such as during periods of rapid growth, leads to much more important symptoms of anemia symptoms in other periods. In the absence of the central and peripheral nervous system, gastrointestinal system, the cardiovascular system, the musculoskeletal system, vitamin B12, which have adverse effects on haematological and immunological systems are not synthesized in the body. actively it passes from mother to baby during pregnancy. Baby 25-50 micrograms (mcg) of vitamin B12 nature. the amount required for growth of 0.1 mcg / day. store owned by her newborn enough for 6 months to 1 year.The problem we face socio-economic level, we believe that due to the lack of vitamin B12 in our group of patients with low mother. As you know, the best source for vitamin B12 meat, milk, fish, are animal proteins such as eggs. They are not consumed by the mother, it is a major reason for the lack of vitamin B12. In the breastfeeding period after pregnancy can not be a good resource in this regard. Other reasons to use the mother's stomach medicine that is predominantly vegetarian and carbohydrate diet.Design: Who came to birth in the maternity ward of Sanliurfa planned prospective clinical trials with 600 pregnant women at 38-42 weeks of gestation and 2500 grams on their nature, we have babies when complications at birth. The lower limit of infant and maternal vitamin B12 200 pg / ml were determined. age of the mother, number of children, drug history, which is not vegetarian, we have information about whether other diseases.Results: Vitamin B12 deficiency in 73.8% of patients enrolled into the study at the end of the study, folic acid deficiency was found in 10.3%. The newborns in 70.5% of vitamin B12 deficiency, folic acid deficiency was found in 3.7%. In addition, 22.7% of pregnant women vitamin B12 levels, the limit values were obtained in 23.2% of newborns. As a result, it was found to be associated with levels of maternal vitamin B12 levels in neonates.In conclusion; Unlike classical scholar, observed in the neonatal period in our country, we have shown that a significant proportion of vitamin B12 deficiency. Although it is not the lack of clinical symptoms, the child grows, it deepens the lack of clinical symptoms arise. In addition, vitamin B12 levels in mothers who have recently given birth, we show that significantly lower. As a result, vitamin B12 deficiency in pregnant women is preventing newborns and infants born with low storage that can be irreversibly period, especially due to lack of development of neurological symptoms can be prevented.Key words: vitamin B12 deficiency, anemia, newborn, pregnancy, folic acid 88
- Published
- 2016
45. Gebelik yaşına göre küçük preterm yenidoğanlarda insülin direnci ile anne ve bebeklerin serum D vitamini düzeyleri arasındaki ilişki
- Author
-
Şekerci Özyandi, Sevda, Gülcan, Hande, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Vitamin D deficiency ,Pregnancy ,Infant ,Mothers ,Infant-small for gestational age ,Insulin resistance ,Vitamin D ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases ,Infant-premature ,Infant-newborn - Abstract
Doğumda gebelik yaşına göre küçük(SGA) olmak ve anormal yağ doku artışına neden olan postnatal hızlı büyüme yakalaması, ileri yaşlarda görülebilecek insülin direncinin önemli iki nedenidir. D vitamini eksikliğinin, glukoz intoleransı ve diyabetes mellitus (DM) gelişme sürecine; pankreatik beta hücre fonksiyonunda bozulma, insülin duyarlılığında azalma ile değişen oranlarda etkili olduğu bildirilmektedir.Bu çalışmada, preterm SGA doğan bebeklerin, çocukluk ve erişkin dönemde yaşamını etkileyen insülin direnci ile bu bebeklerin ve annelerinin serum D vitamini düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlandı.Çalışma grubunu yenidoğan yoğun bakım ünitesinde izlenen preterm SGA 25 bebek ve anneleri, kontrol grubunu ise aynı gebelik yaşına göre bire bir eşleştirilen, preterm AGA 25 bebek ve anneleri oluşturdu. Çalışmada toplam 50 yenidoğan bebek ve 50 anne prospektif olarak değerlendirildi. Çalışma grubunda doğum ağırlığı ve doğum boyunun, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düşük olduğu saptandı (p=0,001 ve p=0,001). Çalışma ve kontrol grubu bebekler arasında gebelik yaşı, cinsiyet, doğum sekli, doğum baş çevresi, 1. ve 5. dakika APGAR skorları, antenatal steroid uygulanması açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Çalışma grubu bebeklerin 6. ay kontrollerinde vücut ağırlığı ve boy ölçümlerinin kontrol grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak düşük olduğu, (p=0,046 ve p=0,022), ancak gruplar arasında baş çevresi, tartı artışı ve beslenme tipi açısından anlamlı fark olmadığı görüldü (p>0.05). Çalışma grubu annelerde preeklampsi, kronik hipertansiyon, EMR ve plasental yetmezlik sıklığı kontrol grubu annelere göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek (p=0.002) iken, gruplar arasında yaş, gravidite, parite, gebelikte kilo alımı, koryoamniyonit, sigara kullanımı, idrar yolu infeksiyonu ve antibiyotik kullanımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0,05). Çalışma ve kontrol grubu anneler arasında serum kalsiyum, fosfor, magnezyum, ALP, PTH, 25(OH)D3 düzeyleri arasında istatistiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05). Çalışma grubu annelerin %80'inde, kontrol grubu annelerin ise %72'sinde D vitamini eksikliği (0,05).Çalışma grubundaki bebeklerin 2. gün serum glukoz değerleri, kontrol grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak düşük saptandı (p=0.016). Ancak gruplar arasında serum insülin, kalsiyum, fosfor, magnezyum, ALP, PTH, 25(OH)D3 düzeyleri ve HOMA-IR değerleri açısından istatistiksel anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Annelerin serum 25(OH)D3 düzeyi ile bebeklerin 2. gün serum 25(OH)D3 düzeyleri arasında istatistiksel anlamlı olarak pozitif yönlü korelasyon saptandı (r=0.42, p=0,002). Çalışma ve kontrol grubundaki bebekler arasında 6. ay serum glukoz, insülin, kalsiyum, fosfor, magnezyum, ALP, PTH, 25(OH)D3 düzeyleri ve HOMA-IR değerleri arasında istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).Çalışmamızda bebeklerin doğum sonrası 2. gün serum 25(OH)D3 değeri ile 6. ay serum LDL kolesterol düzeyi arasında istatistiksel anlamlı olarak negatif yönlü kolerasyon saptandı (r= 0.34, p=0.005). Çalışmamızda, preterm SGA bebeklerin ve annelerinin serum D vitamini düzeyleri ile bebeklerin yaşamlarının altıncı ayında insülin direncine yönelik ölçümleri arasında anlamlı ilişki saptamadık. Aynı zamanda erken büyüme yakalaması gerçekleşmeyen 6 aylık preterm SGA bebeklerin glukoz metabolizmasının, AGA bebekler ile benzer olduğunu gözlemledik.Anahtar kelimeler: Gebelik yaşına göre küçük bebek, preterm yenidoğan, D vitamini, insülin direnci Being small for gestational age (SGA) and the early postnatal catch up growth that cause an abnormal increase in adipose tissue are the two most important factors of insulin resistance that are seen in adulthood. Vitamin D deficiency is effective in varying degrees on the development process of glucose intolerance, diabetes mellitus (DM) and deterioration in pancreatic beta cell function or decrease in insulin sensitivity. In this study, we aimed to discuss the correlation between the serum vitamin D levels of preterm SGA newborns and their mothers', and the insulin resistance in these infants which could effect them during childhood and adult life. The study group consisted of 25 preterm SGA newborns admitted to our neonatal intensive care unite and their mothers, and the control group consisted of 25 preterm AGA newborns and their mothers who were specifically matched by gestational age. In the study a total of 50 newborns and their mothers were evaluated. The birth weight and height were significantly lower in the study group than the control group (p=0.001 and p=0.001). There were no statistically significant difference in gestational age, sex, type of delivery, head circumference at birth, 1st and 5th minute APGAR scores or antenatal steroid administration between the two groups (p>0.05). Body weight and height were significantly lower in study groups compared to control group during the 6th month examination (p=0.046 and p=0.022). However there were no significant difference in head circumference, feeding types and weight gain between the groups (p>0.05). While the frequency of preeclampsia, chronic hypertension, placental insufficiency and EMR were significantly higher in study group mothers than the control group (p=0.002), there were no statistically significant differences in age, gravidity, parity, weight gain during pregnancy, chorioamnionitis, smoking, urinary tract infection, and antibiotic usage between the two groups (p>0.05).Serum calcium, phosphor, magnesium, ALP, PTH and 25(OH)D3 levels were not significantly different between the mothers in the study and control group (p>0.05). Eighty percent of the mothers in the study group and 72% percent of the mothers in the control group had vitamin D insufficiency (0.05). Serum glucose levels of the newborns on day 2 were significantly lower in the study group than the control group (p=0.016), though there were no statistically significant differences in serum insulin, calcium, phosphor, magnesium, ALP, PTH, 25(OH)D3 levels and HOMA-IR values (p>0.05). There was a statistically significant positive correlation between mothers serum 25(OH)D3 levels and serum 25(OH)D3 levels of newborns on day 2 (r=0.42, p=0.002). There were no statistically significant differences in serum glucose, insulin, calcium, phosphor, magnesium, ALP, PTH, 25(OH)D3 levels and HOMA-IR values between infants in control and study group at 6 months of age (p>0.05). In our study, there was a statistically significant negative correlation between the serum 25(OH)D3 levels of newborns on day 2 and serum LDL cholesterol levels at 6 months of age (r= 0.34, p=0.005).In our study, we didn't find any correlation between the serum 25(OH)D3 levels of preterm SGA newborns and their mothers and the measurements of insulin resistance in these infants at 6 months of age. Besides, the glucose metabolism of preterm SGA infant who did not achieve early catch up growth in the first 6 months of life was not significantly different from AGA newborns. Key Words: Small for gestational age, prematurity, vitamin D, insulin resistance 103
- Published
- 2016
46. Anne-yenidoğan ten tene temas ölçeğinin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması
- Author
-
Mamik Aktay, Dilek, Tuna Oran, Nazan, Ebelik Anabilim Dalı, and Sağlık Bilimleri Enstitüsü
- Subjects
Mother-child effective ,Reproducibility of results ,Ebelik ,Obstetrics and Gynecology ,Mothers ,Infant ,Scales ,Newborn ,Midwifery ,Ten Tene Temas ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Mother child relations ,Yenidoğan ,Skin-To-Skin Contact ,Infant-newborn - Abstract
Amaç: Bu araştırma, ebelerin doğum sonu anne-yenidoğan ten tene temasına yönelik tutumlarını ölçmek için Nahidi ve arkadaşları tarafından 2012 yılında geliştirilen Anne-Yenidoğan Ten Tene Temas Ölçeği'nin Türkçe uyarlamasının geçerlik ve güvenirliğini belirlemek amacıyla yapılan metodolojik tipte bir çalışmadır. Yöntem: Araştırma; İzmir ili ve ilçelerindeki hastanelerin doğumhane, anne ve yenidoğanın bulunduğu birimlerde çalışan ebelere uygulanmıştır. Veriler Ağustos 2014 – Haziran 2015 tarihleri arasında toplanmıştır (n=240). Ölçeğin geçerlik değerlendirmesinde; dil eşdeğerliği ve geri çeviri yapılmış ardından uzman görüşüne sunulmuştur. Kendall Uyuşum katsayısına bakılarak yapı geçerliliği için doğrulayıcı faktör analizine bakılmıştır. Güvenirlilik analizlerinde ise; cronbach alpha katsayısı, madde toplam korelasyon analizi uygulanmıştır. Bulgular: Uzman görüşüne dayalı Anne-Yenidoğan Ten Tene Temas Ölçeği toplam puan ortalaması 147.62±10.86 (min=40, max=100.00)'dir. Uzman görüşleri arasındaki uyumun değerlendirilmesi için uygulanan Kendall W iyi uyuşum analizi ile elde edilen değer 0.119'dir (p=0.124). Uzmanlar arasında görüş birliği olduğunu gösteren bu sonuç, aynı zamanda, Anne-Yenidoğan Ten Tene Temas Ölçeği'nin geçerli olduğunu, göstermektedir. Nahidi ve arkadaşları tarafından geliştirilen ölçeğin cronbach alpha Güvenirlik Katsayısı α=0.85 olarak rapor edilmiştir. Türkçeye uyarlanan ölçeğin, cronbach alpha Güvenirlik Katsayısı α=0.902 olarak saptanmıştır. İç tutarlılığın yüksek güvenirlikte (0.80≤α, Aim: This is a methodological study aimed to determine the validity and reliability of the Turkish translation of the Mother-Newborn Skin-to-Skin Contact Questionnaire, which was created by Nahidi et al. in 2012 with the purpose of assessing midwives' attitudes towards' postpartum mother-infant skin-to-skin contact. Method: The study was conducted in the province of İzmir and its districts with midwives who work in delivery rooms and units where mothers and newborns are together. The study data were collected between August, 2014 and June, 2015 (n=240). In the validity study, the researcher evaluated the language equivalence and then back-translated the questionnaire before consulting the experts about it. The researchers also checked their consistency using Kendall's coefficient of concordance and evaluated the results of confirmatory factor analysis to determine construct validity. For the reliability analyses, the researchers used Cronbach's alpha coefficient and total item correlation. The total mean score of the Mother-Infant Skin-to-Skin Contact Questionnaire, which is based on experts' opinion, was 147.62±10.86 (min=40, max=100.00). The value yielded by Kendall coefficient of concordance analysis was 0.119 (p=0.124). This showed that the experts agreed with each other, and that the Mother-Infant Skin-to-Skin Contact Questionnaire was valid. The Cronbach's alpha reliability coefficient of the questionnaire created by Nahidi at al. was reported to be α=0.85. The Cronbach's alpha reliability coefficient of the Turkish translation of the questionnaire was found to be α=0.902. This result shows that the internal consistency of the questionnaire was strong (0.80≤α
- Published
- 2016
47. A study on difficulties that mothers of newborn at risk have and milk banking
- Author
-
Dorum, Ayşe, Okumuş, Hülya, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Milk ,Risk factors ,Infant ,Mothers ,Nursing ,Breast feeding ,Hemşirelik ,Milk-human ,Infant-newborn - Abstract
Bu araştırma Şifa Üniversitesi Bornova Sağlık Uygulama ve Araştırma MerkeziYenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde riskli yenidoğana sahip, tedavi gören annelerin emzirmeye ilişkin yaşadığı güçlükleri saptamak ve süt bankacılığına ilişkin görüşlerini incelemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.Verilerin toplanmasında yüz yüze görüşme yaparak anket formu kullanılmıştır.Anket formunun birinci bölümünde annenin demografik verileri, ikinci bölümde emzirmeye ilişkin güçlükler, üçüncü bölümde süt bankacılığına ilişkin görüşler yer almaktadır. Araştırmanın örneklemini 154 riskli yenidoğana sahip anne oluşturmaktadır.Araştırma kapsamındaki annelerin %91.6'sı bebeği yenidoğan yoğunbakımda iken emziremediğini ve çok üzüldüğünü, %83.1'i emziremediği için aralarındaki bağın kopacağından korktuğunu, %46.8'i ise bebeği yoğunbakımda iken kendi sütü ile beslendiğinden emin olmadığını belirtmiştir.Annelerin süt bağışı yapacak olsa %64.5'i için bebeğin cinsiyetinin önemli olmadığını, ancak %59.1'inin anne sütü diye bir kavram duymadıklarını, uygulama olsa %50'sinin kendi sütlerini bağışlayabileceği sonucuna ulaşılmıştır.Süt bağışı düşünen annelerin nedenlerinin dağılımı gruplandırıldığında; birinci sırada %32.5 anne ve bebek sağlığını ilgilendiren nedenler, süt bağışı yapmayı düşünmeyen annelerin nedenleri gruplandırıldığında; birinci sırada %39.3 anne ve bebek sağlığını ilgilendiren nedenler bulunmuştur.Sosyo-demografik özellikler ile süt anne olma arasındaki ilişki incelendiğinde; araştırmaya katılan annelerin % 52.6'sı süt anne olma isteklerini belirtmiş, %25.9 oranında en yüksek 36-45 yaş grubu, %56.8 oranında en fazla çekirdek ailede yaşayan, %54.9 oranında çalışmayan annelerin süt anne olma isteği sonucuna ulaşılmıştır.Sosyo-demografik özellikler ile süt bankasından/başka anneden süt alma isteği karşılaştırıldığında; %36.2 oranında süt alacaklarını belirtmiş, 18-25 yaş grubunda %38.2 en fazla oranla, %37.9 çekirdek aileye sahip en yüksek oranla, %37.3 çalışan anneler anneler süt alacakları sonucu bulunmuştur.Yapılan istatiksel analizde anlamlı bir sonuç çıkmamıştır. (p>0.05) This study was performed to determine difficulties of breastfeeding of the mothers treated and having newborn at risk at newborn intensive care unit of Sifa University Bornova health application and research center and to examine their opinions about milk banking.Face-to-face interviews and questionnaires were used to collect data. In the first section of the questionnaire, demographical data of the mother and in the second section of the questionnaire, difficulties of breastfeeding and in the third sections opinions about milk banking are presented. Sample of the study comprises of 154 mothers with newborn at risk. 91.6% of the mothers included in the study indicated that they could not breastfeed the newborn at the newborn intensive care and they were very sorry and 83.1% of them indicated that they were afraid of breaking the attachment between them since they could not breastfeed and 46.8% of them expressed that while the baby was at the intensive care, they were not sure whether he/she was fed with her milk.It was concluded that for 64.5% of mothers sex was not significant if they donated milk however, 59.1% of mothers did not hear about the concept of mother milk and 50% of them would donate their milks if possible.When we grouped distribution of reasons of mothers thinking about milk donation, 32.5% reasons related to mother and baby health in the first rank and grouping reasons of mothers not thinking about milk donation 39.3% reasons related to mother and baby health were found.Considering the relation between socio-demographic features and being wetnurse, 52.6% of mothers participating in the study expressed that they wanted to be the wetnurse and it was concluded that at the rate of 25.9% the highest 36-45 age group and 56.8% mothers living in the elementary family and 54.9% mothers not working wanted to be a wet nurse.Comparing socio-demographic features and desire to obtain milk from the milk bank/another mother, 36.2% of them expressed that they would receive milk and it was concluded that in 18-25 age group 38.2% and 37.9% of mothers in elementary family and 37.3% working mothers would receive the milk.No significant result was not found in statistical analysis (p>0.05).Suggestions were made in line with the findings obtained.Keywords: breastfeeding, milk banking, at risk, newborn 72
- Published
- 2016
48. Sezaryen doğumlarda uygulanan anestezi yöntemlerinin, annenin ve yenidoğanın doğum sonu dönem konforuna ve uyumuna etkileri
- Author
-
Gökdağ Balci, Esra, Oskay, Ümran, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Obstetrics ,Infant ,Mothers ,Anesthesia ,Nursing ,Postpartum period ,Hemşirelik ,Obstetrical-nursing ,Cesarean section ,Anesthetics ,Infant-newborn - Abstract
GÖKDAĞ BALCI, E. (2015). Sezaryen Doğumlarda Uygulanan Anestezi Yöntemlerinin, Annenin ve Yenidoğanın Doğum Sonu Dönem Konforuna ve Uyumuna Etkileri. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kadın Sağlığı Ve Hastalıkları ABD. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.Araştırma, sezaryen doğumlarda uygulanan anestezi yöntemlerinin doğum sonu dönemde anne ve yenidoğana olan etkilerinin belirlenmesi amacıyla karşılaştırmalı, kesitsel niteliktedir. Araştırmanın örneklemini Ocak 2014-Haziran 2014 tarihleri arasında araştırma kriterlerine uyan 234 kadın ve 234 yenidoğan oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama araçları olarak, `Tanıtıcı Bilgi Formu`, `Doğum Sonrası Ebeveynlik Davranışı Ölçeği`, `Postpartum Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeğinin Kısa Formu`, `Genel Konfor Ölçeği`, `Doğum Sonrası Ebeveynlik Davranışı Ölçeği`,`APGAR`,` Vizüel Analog Skala ` kullanıldı. Genel anestezi ve bölgesel anestezi uygulanan kadınların yaş, çalışma ve eğitim durumu, evlilik süreleri ve gebelik sayılarına ilişkin verileri birbirine benzer bulundu.Sezaryen ameliyatında genel anestezi uygulanan kadınlarda bebeğini görmede ve bağ kurmada gecikme, oral beslenmeye başlamada gecikme, ağrı, mide bulantısı gibi sorunların bölgesel anestezi uygulananlara göre daha yüksek düzeyde olduğu bulundu. Bölgesel anestezi uygulanan kadınlarda genel anestezi uygulanan gruba göre Genel Konfor Ölçeği, Doğum Sonrası Ebevenylik Ölçeği ve Postpartum Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği toplam puan ortalamalarının daha yüksek olduğu belirlendi. Bölgesel anestezi uygulanan gruptaki yenidoğanların 5. dk. Apgar puanlarının daha yüksek, 1.gün ve 2.gün tartı kaybı ortalamalarının daha düşük olduğu bulundu.Bu çalışmanın sonucuna göre sezaryen doğumlarda uygulanan bölgesel anesteziye kıyasla genel anestezinin annenin ve yenidoğanın doğum sonu dönem konforunu ve uyumunu olumsuz etkilediği saptandı.Anahtar kelimeler: sezaryen, obstetrik anestezi, lohusa, yenidoğan. GÖKDAĞ BALCI, E. (2015). Effects of Anaesthesia Approaches to the Mother and New-Born's Comfort and Adaptation Period That Can Apply in the Caesarean Births. Istanbul University Institute of Health Sciences, Department of Obstetrics and Gynaecologic Nursing. Graduate Thesis. Istanbul.The present study was planned to study effects of the anaesthesia approaches for the cesarean births in the post-partum period. The study was comparative and cross-sectional type and it was carried out with mothers and their new-born babies between January 2014 and June 2014. The sample groups were consisted of 234 women and 234 new borns. In the study, seven data collection instruments were used: `Identifier Information Form`, `Parenthood Behavior Scales in the Post-Partum Period`, `Short Form of the Self-Capability Scale During the Post-Partum Period`, `APGAR`, and `Scale of the Visual Analogue`.The findings in the general anesthesia and local anesthesia groups were similar with respect to age, profession, education, economic status and number of pregnancy birth. After the information was gathered, the results showed some differences between general anesthesia and local anesthesia groups. In the general anesthesia groups, problems like delaying to start oral feeding, misleading to face and to associate with their new borns, pain and nausea are higher than local anesthesia ones. However, `General Comfort Scale, Parenthood Scale in the Post-Partum Period, and Self-Capability Scale in the Post-Partum Lactation Period` data collections were higher in the local anesthesia groups. There was a considerable improvement in 5 minutes of Apgar Test and downturn of weight loss in the first and second day of the post-partum period. In conclusion, this study showed that general anesthesia affected mother and her new-born's comfort and adaptation negatively unlike to local anesthesia in the cesarean surgeries.Key words: cesarean surgery, obstetrics anesthesia, maternity, new-born. 130
- Published
- 2016
49. The effect of training of mothers of premature infants in neonatal intensive care unit on mother's selfconfidence
- Author
-
Balaban, Emre, Karakoç, Ayşe, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yenidoğan Hemşireliği, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Infant care ,Self confidence ,Çocuk sağlığı ,Nurses ,Infant ,Intensive care units-neonatal ,Mothers ,Nursing ,Patient education ,Çalışma ve öğretim ,Hemşirelik ,Çocuk bakımı ,Infant-newborn - Abstract
Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Prematüre Bebek Annelerine Verilen Eğitimin Anne Özgüvenine Etkisi1.ÖZET Amaç: Bu araştırma yenidoğan yoğun bakım ünitesinde (YYBÜ) prematüre bebek annelerine verilen eğitimin anne özgüvenine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Gereç/Yöntem: Araştırma ön test/son test kontrol gruplu yarı deneysel olarak yapılmıştır. Çalışma YYBÜ’ de Nisan 2014-Ağustos 2014 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmanın evrenini YYBÜ ikinci düzeye yatışı yapılan bebeklerin anneleri arasından çalışmaya katılmayı kabul eden 110 anne oluşturmuştur. Anneler 55 deney 55 kontrol grubu olarak ayrılmış ve iki gruba da ön test/son test uygulanmış, deney grubuna ön testten sonra bebek bakım eğitim programı uygulanmıştır. Veriler anket formu kullanılarak toplanmış ve tanımlayıcı istatistikler, niceliksel verilerin karşılaştırılmasında iki grup arasındaki farkı t-testi, ikiden fazla grup durumunda parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında tekyönlü (Oneway) anova testi ve farklılığa neden olan grubun tespitinde tukey post hoc testi kullanılmıştır. Özgüven düzeyinin eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumları için eşleşmiş t-testi analizleri yapılmıştır.Bulgular ve Sonuçlar: Deney ve kontrol grubu annelerin eğitim öncesi Pharis Özgüven Ölçeği puan (PÖÖ) ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (t=1,174;p=,243). Eğitim sonrası ise deney grubundaki annelerin PÖÖ puan ortalamaları kontrol grubundaki annelere göre daha yüksek olduğu ve bu farklılığın istatistiksel olarak önemli olduğu saptanmıştır (t=-8,74;p=,000). Çalışmada planlı eğitimin annelerin preterm bebek bakımına yönelik özgüveni artırmada etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Sözcükler: Hemşire, preterm, yenidoğan yoğun bakım ünitesi, özgüven, bebek bakım eğitim programı.2. SUMMARYAim: The present study was conduced to investigate the effect of training provided to mothers of premature infants in neonatal intensive care unit on selfconfidence of mother.Material/Method: The study was semi-experimental with pretest/posttest control group. The research was conducted between April 2014-August 2014 at NICU. The sample of the study consists of 110 voluntary mothers among those whose infants were admitted to second level hospitalization at NICU. The mothers were divided into control and experimental group with 55 participants each and were administered both pre-tests and post-tests and experimental group was exposed to training following the pre-tests. The data were collected by questionnaires and descriptive statistics. t-test was used to compare two groups. In case of more than one group, one-way anova test was employed for intergroup comparisons. In order to find the group that leads to difference, tukey post hoc test was conducted. T-test analysis were used to reveal the level of selfconfidence prior and following the training. Findings and Results: No statistically significant difference was found between average scores of experimental and control group mothers in Pharis Selfconfidence Scale before training (t=1,174;p= ,243). Average Scores of Pharis Selfconfidence Scale of mothers in experimental group were higher than those in control group and the difference was statistically significant (t=-8,74;p= ,000). The results showed that planned training was more effective on increasing the level of selfconfidence of mothers in preterm infant care.Keywords: Nurse, preterm, neonatal intensive care unit, selfconfidence, babycare training program.
- Published
- 2016
50. Genel anestezi ve spinal anestezi altında yapılan elektif sezaryen ameliyatlarında annenin hemodinamisi ve yenidoğanın iyilik halinin karşılaştırılması
- Author
-
Mercan, Mehmet, Yüceyar, Lale, and Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı
- Subjects
Anestezi ve Reanimasyon ,Hemodynamics ,Mothers ,Infant ,Anesthesia ,Surgery ,Anesthesiology and Reanimation ,Anesthesia-spinal ,Cesarean section ,Anesthesia-general ,Infant-newborn - Abstract
Çalışmamızda, sezaryen ameliyatlarında genel anestezi ve spinal anestezinin annenin perioperatif hemodinamisi ve bununla birlikte yenidoğanın erken dönem iyilik hali üzerine olan etkilerini karşılaştırmayı amaçladık.Elektif sezaryen endikasyonu konulan, 18-35 yaş arası, ASA I-II, gestasyonel yaşı 37-41 hafta arasında olan; sağlıklı ve tek bebek bekleyen 60 gebe, Grup G(genel anestezi, n=30) ve Grup S(spinal anestezi) olmak üzere iki gruba ayrıldı.Grup G'de indüksiyon sonrası, 3 ve 5.dakikalarda kalp atım hızları yüksekti. Kan basınçları başlangıç değerine göre indüksiyondan sonra düşük, 3.dakikada yüksekti, 10. dakikadan sonra düşük devam etti. Grup S'de hipotansiyon insidansı daha fazlaydı(P:0.0018), kan basınçları blok uygulanmasını takiben başlangıç değerine göre düşük seyretti. Kan basınçlarındaki ortalama değerler iki grupta da normotansiyon sınırları içindeydi.Umblikal arter örneğinde pH ve HCO3 Grup S'de; PO2 ise Grup G'de daha yüksek, umblikal ven örneğinde pH Grup S'de, PCO2 ise Grup G'de daha yüksek olsa da tüm parametreler her iki grupta da referans aralıklar içindeydi.Cilt insizyonundan bebek çıkartılıncaya kadar geçen süre gruplar arasında benzerdi.Grup S'de 1. ve 5.dakika APGAR skorları daha yüksekti(P:0.000017). APGAR skoru 7'nin üstü/altı olan bebek sayısı gruplar arasında benzerdi, 15.dakika NACS puanları Grup S'de daha yüksek, 2 ve 24.saatlerdeki NACS puanları benzerdi.Yenidoğanların oksijen gereksinimi Grup G'de daha yüksek, pozitif basınçlı ventilasyon ve entübasyon ihtiyaçları gruplar arasında benzerdi. Grup S'de doğumdan sonraki ilk 7 dakikada hedef SpO2'ye ulaşan yenidoğan sayısı daha yüksekti.Her iki anestezi yönteminin sezaryende anne ve yenidoğan için güvenli olduğu fakat doğumdan sonraki erken dönemde, spinal anestezinin yenidoğan için genel anesteziden daha fazla avantaj sağladığı kanaatine vardık. In our research we aimed to compare the effects of general and spinal anesthesia to the mother's hemodynamics and to the newborn's well-being in early period of the birth.The research has been executed on 60 pregnant women, who have indication of elective caesarean-section operation and who have been expected to have a single and healthy baby. All the patients are between 18-35 years of age, ASAI-II pregnant women in 37-41 weeks of gestational age. The patients have been divided into two groups; Group G(general anestesia, n:30) and Group S(spinal anesthesia).In Group G the maternal heart rates measured in 3. and 5. minutes were high. In comparism with the initial one, blood pressures were lower after indcution of the anesthesia and higher in 3. minute and the blood pressures proceed low after 10. minute. The incidence of hypotension was higher in Group S(P: 0,0018), after the application of the block the blood pressures proceed low in comparism with the initial blood pressure. The mean values in blood pressures were in the normal ranges in both groups.In umblical artery sampling pH and HCO3 were higher in Group S, PO2 was higher in Group G and in umblical vein sampling pH was higher in Group S, PCO2 is higher in Group G. However in the both groups all the parameters were in reference range.The time from the first incision of skin until the baby was taken out were similar among the both groups.In Group S the APGAR scores of 1 and 5. minutes were higher(P:0,000017). The amount of babies with higher/lower than 7 APGAR scores was similar in both groups. NACS scores in 15th minute were higher in Group S, whereas the NACS scores in 2nd and 24th hours were similar among the both groups.The need of supplemental oxygen for the newborns was higher in Group G, the need for positive pressure ventilation and entubation for the newborns was similar in the both groups. The amount of newborns who have reached to the aimed SpO2 level in the first seven minutes after birth was higher in Group S.We have reached to the conclusion that the both anesthesia methods in caesarean-section operations are safe for the mother and the newborn, in the early stage after birth the spinal anethesia has more advantages than the general anesthesia for the newborn. 73
- Published
- 2016
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.