Aydın SAV Ege Üniversitesi mezunu bir doktor olarak, öğrenciliğimde bana patoloji dalını sevdirmiş hocalarımı ardımda bırakıp, bu alanda uzmanlık eğitimimi yapmak üzere birçok kapıyı çaldıktan soma ilk defa 1980 yılında “Talia Hoca”yla karşılaştım. Bu ilk mülakatımızda, beni dinleyip merakla bu mesleği neden seçtiğimi sormasıyla “mikroskobun içinden bir mikrofon sarkıtıp hücrelerle röportaj yapmak istediğim için” dediğimi hatırlıyorum. Hoca bana dönüp “İstanbul'da bir kalacak yerin var mı?” sorusuna olumlu yanıt verdikten sonraa, ertesi günü gönüllü olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim'de göreve başladım. Çok kısa bir süre sonraa hocamın asistan kadrosu açmasıyla sınavı geçip resmi asistanlık statümü kazandım. O günden 31 Ağustos 2003'e kadar tam tamına yirmi üç yıl geçti. Uzmanlık eğitimimi izleyen yıllarda da kesintisiz bir işbirliğiyle birlikte sonunda dostluğa dönüşen yolculuğumuz halen bütün canllılığı ve verimiyle devam ediyordu. Ta ki... 31 Ağustos 2003 Pazar günü Çanakkale, Küçükkuyu beldesinin bir tatil tesisinde denizde yüzerken bu yıldız aramızdan ayrıldı. Türkiye Cumhuriyetine kanat geren bir bilimci, “hoca”, dost ve “insan” Prof. Dr. Talia Bali Aykan. 1918 yılında İstanbul'un Beylerbeyi'nde başlayan ve yaşamının tamamım düşünmeye, araştırmaya, eğitime, anlamaya ve anlatmaya adamış olan hocam seksenbeş yıllık bir ömrün ardından, binlerce paylaşılmış anı, eser ve belge bırakarak ayrıldı aramızdan. Hocamı tanıdıkça, daha çok hayret, daha çok hayranlık ve hepsinden önemlisi daha çok saygı duydum. Başlarda bilimsel kişiliği ve yaklaşımları dikkatimi çekmişti. Giderek de mesleğini ve dünyayı makro planda ve son derece ciddiyet ve cesaretle ele alarak değerlendiren kişiliği. Tüm yaşamını, ülkeme nasıl hizmet ederim? Yapılan bu iş ülkenin yararına mıdır? Nasıl yapılırsa yararına olur? Sorularına cevap vererek, tartarak tartışarak ve uygulayarak geçirdi. Talia Hoca'nın düşünceleri ve uygulamaları boyları ve çapları her zaman ülkenin çıkarları doğrultusundaydı. Hocam, tıp biliminin kuramcısı, uygulayıcısı, tartışmacısı ve paylaşımcısıydı. Kişiliğinin bir başka yönünü de ilk defa asistanlığım sırasında, ki 12 Eylül 1980'ün hemen ardıdır, farkına vardım. O zamana kadar kimsesiz ve sahipsiz cenazelerin otopsilerini “kürsü”müzde (YÖK sonrası anabilim olarak isimlendirildi) yapardık. Otopsinin tıp fakültesi öğrenci eğitiminde olduğu kadar uzmanlık eğitimi, sürekli tıp eğitimi ve ulusal sağlık istatistiklerinde yeri olduğunu da böylece öğrenirdik. Ancak, 12 Eylül dönemin askeri idarecileri, bazı meslekdaşlarmızdan aldıkları akıl doğrultusunda, kimsesiz ve sahipsiz bu cenazelerin, patoloji disiplin ince otopsi yapmalarım engelleyerek başka bir bilim dalında eğitim amacıyla kullanılmasını sağlayan yeni kanuni bir düzenleme yapıp uygulamaya koydular. Hocamın, bu olay nedeniyle önce öfkelenip, daha soma akılcı bir yöntemle ele alıp ve karşı tavır koyarak mücadeleye başlamasıyla, kişiliğinin ödünsüz ve ardıcıl mücadeleci tarafım görmeye başladım. Çünkü, otopsisiz tıp: hakemsiz maç, eleştirmensiz sanat, yargıçsız adalet ve sınavsız eğitimdi. Uzun yıllar bakanlık, rektörlük, dekanlık, YÖK, yazık basm, kişisel görüşmelerle mücadelesini sürdürdü. Talia Hocanın biyografisini oluşturan unsurları arka arkaya yazdığımızda ilk bakışta görünmeyen, ancak satır aralarında binlerce küçüklü büyüklü mücadele örnekleri, acılar, sıkıntılar, dostluklar, hüzünler saklıdır (1). Buna yakınları, dostları, paylaşanları ve inananları tanıktır. Yurtdışı deneyimini tamamlayıp ülkesine döndüğünde, eski deyişiyle “vazife mukaddestir” anlayışıyla ülkemizin gereksinmelerine yönelik patoloji eğitiminin esaslarım kurma, otopsi ağırlıklı eğitim, bu amaca yönelik ders kitaplarının esaslarım kurmak üzere pratik ve teorik teksirler hazırlamayı görev bilmiştir. Bu amacına ulaşmak için 1967 yıhnda kurulan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bünyesindeki Genel Patoloji ve Patolojik Anatomi Kürsüsü'nün temellerini atmıştır. 1980 yılında hocamın kürsüsünde asistanlığa başladığımda, deneysel patoloji (hayvan odası ve doku kültürü), otopsi patolojisi (patoloji anatomi) ve cerrahi patoloji bölümleri tasarlanmış, planlanmış ve çalışmaktaydı (2). Tüm bu gözlemlerinden çıkardığım sonuç ise, hocamın aklı, görgüsü, deneyimi ve hedefleri, olayları, gerçekleri ve gereksinmeleri “makro” planda ele alarak değerlendirip, uygulayabilme beceri, inanç ve gücünden gelmesiydi. 3 Eylül 2003 Çarşamba günü, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde kendisi için yapılan resmi törende, Taha Hoca'nın ardından güzel sözler söyleyen ve göz yaşı dökenlerin hemen tamamı, devrimci, mücadeleci, bilimci, akıllı ve akılcı, Cumhuriyet kadını, “öğretmen”, anne ve babaanneye ve hepsinden önemlisi “örnek bir insan”a Tanrı'dan rahmet dilediler. Dönüp salona baktığımda her yaştan, kuşaktan ve görgüden gelen insanların yüzlerindeki ve sözlerindeki enerji, inanç ve ateş, Prof. Dr. Bülent Berkarda Hoca'nm deyimiyle “toplumlarm kaçınılmaz olarak yapılması gereken bir görev olarak bu tür toplantılara, toplumumuzun özellikle zor günlerinde gereksindiği birliktelik, güçbirhği ve paylaşım” hedefini sonuna kadar destekliyordu. Aydınlıklar içinde yat Hocam... 1. Nusret Erdoğan: Prof. Dr. Talia Bali Aykan'ın Biyografisi.Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıp Dergisi. 1999;29:3. 2. Prof. Dr Talia Balı Aykan. Patoloji. Dünyada ve Türkiye'de 1850 yılından sonra tıp tarihindeki ilerlemelerin tarihi. Editör: Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, no.4, 1988, 344-355.