Search

SUMMARYPREGNANCY AND PHEOCHROMOCYTOHAIn our study, we have presented a case of pheochrcaiccytoma during the course of pregnancy who admitted to our hospital with the finding of hypertension and whose definite diagnosis was made during the postpartum period. We reveiwed the related literature.ÖZETMakalemizde, gebeliğin 37. haftasında hipertansiyon bulgusu ile hastanemize başvuran, kesin tanısı postpartum dönemde konu¬lan, gebelik esnasında görülen bilateral adrenal feokromositoma olgusunu sunduk.

SUMMARYGASTRIC CARCINOMA FOLLOWING OPERATION FOR PEPTIC UXCER DISEASE AND DIAGNOSTIC ROLE OF GASTROSCOPIO SCREENINGDüring the last 30 years, especially from European Centers, have noted the increased incidence of gastric remnant carcinoma appearing 15 to 30 years after partial gastrectomy for both duodenal and benign gastric ulcers. In this study, to detect formation of this cancer in patients hairing undergone this operation, we initiated a screening protocol using flexible gastroscopy, and biopsy. From January 1986 to October 1988, 12 patients underwent gastroscopy and biopsy with a median postoperative interval of 24.4 years. Through screening, two remnant carcinomas were found, and reported here. In addition, 51 cases of gastric carcinoma, who have been diagnosed with gastroscopy and biopsy at our surgical department, from January, 1986 to October, 1988, were reviewed to determine the prevalance of gastric remnant carcinoma, and to compare our experience with that of others.We conclude that (1) routine gastroscopy leads to earlier detection and a higher rate of resectability if gastric remnant carcinoma is found, (2) yearly screening should be performed after a ten year postresection interval, and (3) gastroscopic biopsy is more accurate than upper gastrointestinal tract barium contrast studies and should be used preferentially to identify gastric reman carcinoma. ÖZETBenign gastroduodenal hastalıklar için yapılan rezeksiyondan 15-30 yıl sonra geride kalan midede gelişen karsinom insidensi, son 30 yıldır, özellikle Avrupa sağlık merkezlerinden yapılan yayınlarda artan oranlarda bildirilmektedir. Bu çalışmamızda, daha önce peptik ülser nedeniyle ameliyat edilmiş olgular ara¬sında mide artığı karsinomları gastroskopi ve biyopsi incele¬meleri ile araştırıldı. Ocak, 1986 ile Ekim, 1988 tarihleri arasında, mide ameliyatı üzerinden ortalama 24.4 yıl geçen 12 olguda yaptığımız araştırma sonunda 2'sinde mide artığı karsinomu tesbit edildi ve bu yazımızda sunuldu. Ayrıca Ocak, 1986 ile Ekim, 1988 tarihleri arasında Anabilim Dalımızda gastroskopik biyopsi ile tanı koyduğumuz 51 mide karsinomlu olgu gözden geçi¬rildi. Bunlar arasındaki mide artığı karsinomu prevalansı araş¬tırıldı ve literatürdeki yayınlarla karşılaştırıldı. Sonunda: (1) Mide artığı karsinomuna rutin endoskopik kontroller ile erken tanı konulabilir ve böylece rezeke edilebilir karsinom sayısı artar, (2) postoperatif 10.yıldan itibaren, birer yıl aralıklarla endoskopik kontroller yapılmalıdır, (3) mide artığı karsinomunun tanısında üst gastrointestinal sistemin baryumlu radyolojik incelemelerinden çok daha doğru sonuç verdiğinden gastroskopik biyopsi öncelikle tercih edilmelidir kanaatine varıldı.

SUMMARYFamilial Pheochromocytoma : A Report of 3 Cases in a Kindred.In this report 3 cases, 2 sibs and a maternal cousin, with pure bilateral pheochromocytoma are reported. The kindred is rather large and the pe¬digree chart covers at least 135 individuals. Genetic data suggested ope¬ration of a highly penetrant mendelian dominant gene.Clinical data revealed no other abnormality related to any other organ of the endocrine system. All of the tumors were bilateral, being confined to the adrenals. All 3 patients were treated by subtotal adrenalectomy (i.e., one side total, other side subtotal). All remained normotensive pos¬toperatively, requiring no corticosteroid medication at all. They all had normal catecholamine and VMA values nearly one year after surgical in-vervention.ÖzetBu makalede tanı ve tedavisi tarafımızdan yapılan, aynı aileye mensup 3 feokromositomalı olgu ile bunların 4kuşak boyunca 135 kişiyi içeren soy ağaçları sunulmuştur. Diğer endokrin organlara ait patolojilerin saptanma¬dığı hastalıkta mendelian dominant bir kalıtım kalıbı saptanırken genin penetransının yüksek olduğu belirlendi. Üç olgumuzdan ikisine sağa total, sola subtotal, birisine sola total, sağa subtotal adrenalektomi yapldı. Bir yıla yakın postoperatif takiplerde tümör rekürrensi ve kronik adrenal yet¬mezliğe ait klinik belirtileri ve laboratuvar bulgulara rastlanmadı. İdrar katekolamin ve VMA düzeyleri normal sınırlarda seyretti.

SUMMARYInvestigation of in-vitro susceptibilities of Gram Negative bacilli to various antibiotics.In this study antibotic susceptibilities of gram negative bacilli, isolated mainly from surgical wounds and hospital infections to various antibiotics were evaluated. The percentage of these strains susceptible to Amikacin, Netilmicin, Gentamicin, Kanamicin were 3,8 %, 66,7 %, 35,5 %, and 21,7 % respectively. Cefotaxim inhibited 66,3 % of these bacilli, Cefaperazone effectiveness ratios was 39,8 % whereas Cefazoline sensitivity was only 8,1 %.ÖzetBu araştırmada, çoğu cerrahi olmak üzere, hastane infeksiyonlarından izole edilen gram-negatif bakterilerin çeşitli antibiyotiklere duyarlılıkları ince¬lenmiştir. Bakterilerin % 83,8'i Amikacin'e, % 66,7'si Netilmicin'e, % 35,5'i Gentamicin'e, % 21,7'si Kanamicin'e duyarlı bulunmuştur. Cefotaxim bak¬terilerin % 66,3'ünü inhibe ederken, Cefaperazone bakterilerin % 39,8'ine, Cefazoline ise ancak % 8,1'ine etkili olmuştur.

Diffuse Nodular Goiter and Tracheomalacia: A Case Reportt/ A seventy-five years old woman referred with complaints of respiratory distress and a mass at her neck. The mass that was present since her childhood, enlarged and recently began to cause respiratory distress. On computerised tomography there was a compres¬sion on trachea between the levels of IT and T3. After thyroidectomy the trachea was exa¬mined locally. Cartilageus structure was soft and had no supportive qualify when the en¬dotracheal tube was pulled to the level of glottis, trachea collapsed. Then an external fixation was performed surgically. After the fixation, tracheal collapse did not recur and respiratory distress was not seen after extubation.Boyunda şişlik ve solunum sıkıntısı yalanması olan 75 yaşında, bayan hasta. Çocuklu¬ğundan beri olan boynunda şişlik son yıllarda büyümüş ve solunum sıkıntısına neden olmuş. Preoperatif bilgisayarlı tomografisinde T1-T3 arası trakea segmenti bas'ı ile da¬ralmış idi. Diffüz noduler guatr tanısı ile tiroidektomi yapılan hastada, cerrahi spesmen çıkarıldıktan sonra trakea lokal muayenesi yapıldı. Kıkırdak yapı destek özelliğini kaybe¬decek derecede yumuşak idi. Spontan solunumu olan hastada endotrakeal tüp glottis se¬viyesine çekilerek trakeada solunumla kollaps görüldü ve cerrahi bir yöntemle eksternal tespit yapıldı. Tespit sonrası değerlendirmede kollaps görülmedi ve ekstübasyon sonrası solunum sıkıntısı olmadı.