Yalan ifadeler, beyaz, siyah, gri, pembe, büyük, küçük, zararlı, zararsız, özgecil, bencil gibi sıfatlarla gündelik hayatta çok farklı şekillerde anılmakta ve kullanılmaktadır. Kişiler bazen bir kişiyi suçlarken “bana büyük bir yalan söyledi, onu affedemem” diyebilirken bazen kendilerini “ama sen kırılma diye sana küçük, beyaz bir yalan söyledim” diyerek meşrulaştırmaktadırlar. Kişiler yalanları tek başlarına söyleyebildikleri gibi bazen de arkadaşlarından, ailelerinden yardım alarak grup halinde yalan söylemektedirler. Kişiler kimi zaman başkasını korumak için yalan söylerken kimi zaman da kendilerine fayda sağlamak için yalanlara başvurmaktadırlar. “Yemeğimi beğendiniz mi?” diye soran bir ev sahibine; okula, işe gitmemek için doktordan rapor alırken doktora; gündelik hayatta veya iş başvurularında izlenim yönetimi için iş verenlere; istemediğimiz şekilde damgalanmamak için içinde bulunduğumuz gruba vb. birçok sayısız etkileşim sürecinde yalanlara başvurulabilmektedir. Yalana maruz kalan kişi kimi zaman gerçeklerin kendilerinden saklandığını anlar ve yalan söyleyen kişiye olan güvenlerini yitirebilir kimi zaman yalanın kendilerini korumak için söylendiğini kabul eder ve o kişiye daha fazla güven duymaya başlayabilirler. Son tahlilde kişiler ve gruplar zaman zaman yalan söyler zaman zaman da yalanlara maruz kalırlar. Bu yüksek lisans tezi de insanlık tarihi kadar eski gündelik hayatın içerisinde varlığını yoğun bir şekilde gösteren yalan olgusunu ele almaktadır. Bu çalışma yalan ifade ve yalan söylemeyi epistemolojik ve ontolojik olarak inceleyerek başlayacak ve yalan ifadelerin grup veya insan etkileşimlerinde nasıl ve neden kullanıldıklarını ve bu etkileşimlerin sonuçlarını irdeleyecektir. Hangi yalanların kabul edilebilir sayılırken hangilerinin kabul edilemez oldukları ve yalan söylemek ile ahlak arasındaki ilişki ele alınacaktır. Yalanların sadece bireysel bir davranış olmadığı, grupların da yalan söyleyebileceği üzerinde durulacaktır. Tüm bunların sonucundan hareketle yalanların sosyal gerçekliği tekrar ve tekrar nasıl ürettiği ve kişiler veya gruplarası güven ilişkilerini nasıl etkilediğine odaklanılacaktır. Simmel’in etkileşim biçimleri teorisinden hareketle yalan bir etkileşim biçimi olarak ele alınacaktır, etkileşimin öznelerine, yani yalan söyleyen ve yalana maruz kalanların birbirilerini nasıl etkilediklerine ve bu etkileşimlerin doğurduğu toplumsal sonuçlara odaklanılacaktır. Burada yalan olgusunun sosyolojik bir olgu olduğunu ispat etmek amaçlanmaktadır. Çünkü literatürde de görüleceği üzere yalan söylemek bireysel bir davranış olarak ele alınmış ve sosyolojik perspektiften yapılan incelemeler eksik kalmıştır. Bu tez çalışması için nicel ya da niteliksel bir araştırma yapılmamıştır. Ancak yapılan diğer araştırmalardan yola çıkarak soyutlamalar elde edilmiştir. Dolayısıyla bu çalışma teorik bir çalışmadır. Çalışmanın bulgularına göre öncelikle yalan söylemek her zaman bireysel biriidavranış değildir, zaman zaman grupların da yalan söylemeleri mümkündür. İkinci sonucuna göre siyah ve kötücül ben merkezli yalanların yaygınlaşması toplumsal güvensizliği doğurarak etkileşimlerin gerçekleşmesine engel olmakta ve toplumlaşmayı olumsuz anlamda etkilemektedir. Özgecil ve beyaz yalanlar ise etkileşimde yarattıkları yeni simüle edilmiş gerçeklikler ile kişilerin daha hızlı etkileşime girmelerini sağlayarak toplumlaşmaya yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla yalanlar sadece toplumun çözülmesine veya etkileşimlerin güçlenmesine sebep olmamaktadır. Yalan olgusu kendi içerisinde dikotomik bir dengeyi barındırmaktadır. False statements are mentioned and used in many different ways in daily life with adjectives such as white, black, gray, pink, big, small, harmful, harmless, altruistic, selfish. While people can sometimes say \"he told me a big lie, I can't forgive him\" when accusing someone, sometimes they justify themselves by saying \"but I told you a little white lie so you don't get offended\". While they lie alone, they sometimes lie in groups with the help of their friends and families. While people sometimes lie to protect others, they sometimes resort to lies to benefit themselves. “Did you like my meal?” asks a landlord; to the doctor while receiving a report from the doctor for not going to school or work; to employers for impression management in everyday life or job applications; to the group we are in, etc., so as not to be stigmatized as we do not want. they can resort to lies in many and countless interaction processes. The person exposed to the lie sometimes realizes that the truth is hidden from them and may lose their trust in the liar, sometimes they accept that the lie was told to protect them and they may start to trust that person more. In the final analysis, individuals and groups sometimes lie and sometimes they are exposed to lies. This master's thesis deals with the phenomenon of lying, which is in the middle of daily life as old as human history. This study will begin by examining false statements and lying epistemologically and ontologically, and will examine how and why false statements are used in group or human interactions and the consequences of these interactions. Which lies are acceptable and which are not, and the relationship between lying and morality will be discussed. It will be emphasized that lies are not just an individual behavior, but that groups can also lie. As a result of all these, it will be focused on how lies repeatedly reproduce social reality and how they affect relationships of trust between individuals or groups. Based on Simmel's theory of interaction forms, lying will be considered as a form of interaction. Here, the focus will be on the subjects of interaction, that is, how those who lie and those exposed to lies affect each other and the social consequences of these interactions. Here, it is aimed to prove that the lie phenomenon is a sociological phenomenon. Because, as can be seen in the literature, lying has been considered as an individual behavior and studies from a sociological perspective have been lacking. No quantitative or qualitative research was conducted for this thesis. However, abstractions have been obtained based on other researches. Therefore, this study is a theoretical study. According to the findings of the study, lying is not always an individual behavior, it is possible for groups to lie from time to time. According to the second result, the prevalence of black and malicious self-centered lies creates social distrust, prevents interactions and negatively affects socialization. Altruistic and white lies, on the other hand, help socialization by enabling peopleivto interact faster with the new simulated realities they create in interaction. Therefore, lies do not only cause the dissolution of society or the strengthening of interactions. The phenomenon of lying contains a dichotomous balance within itself.