26 results on '"Güneş, Merve"'
Search Results
2. Antigenotoxic and Lifespan-Promoting Effects of Flavoured Kombuchas on Drosophila melanogaster
- Author
-
Burgazlı, Ayşen Yağmur, primary, Tagorti, Ghada, additional, Yalçın, Burçin, additional, Güneş, Merve, additional, Eroğlu, Berfin, additional, Delik, Eda, additional, Tefon Öztürk, Burcu Emine, additional, and Kaya, Bülent, additional
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
3. Antigenotoxic and Life-Prolonging Effects of Flavoured Kombuchas on Drosophila melanogaster
- Author
-
Burgazlı, Ayşen Yağmur, Tagorti, Ghada, Yalçın, Burçin, Güneş, Merve, Eroğlu, Berfin, Delik, Eda, Öztürk, Burcu Emine Tefon, Kaya, Bülent, Burgazlı, Ayşen Yağmur, Tagorti, Ghada, Yalçın, Burçin, Güneş, Merve, Eroğlu, Berfin, Delik, Eda, Öztürk, Burcu Emine Tefon, and Kaya, Bülent
- Abstract
Research background. Kombucha is a fermented beverage with several health benefits; however, to improve its antioxidant activity, new raw materials such as hop, madimak and hawthorn were included in the present study. Experimental approach. The somatic mutation and recombination test (SMART) was performed on the fruit fly (Drosophila melanogaster) to evaluate the antigenotoxic potential of black tea-flavoured kombucha and three other flavours of kombuchas (hop, madimak and hawthorn) against H2O2- and K2Cr2O7-induced genotoxicity. Furthermore, a lifespan assay was performed to assess the effects of kombuchas on the longevity of the fruit fly. Results and conclusions. According to the results obtained from the SMART assay, hop-flavoured kombucha attenuated genotoxicity induced by H2O2, and madimak-flavoured kombucha reduced genotoxicity induced by H2O2 and K2Cr2O7. Black tea- and hop-flavoured kombucha prolonged the lifespan of the fruit fly (Drosophila melanogaster) after the treatment with H2O2 and K2Cr2O7. Novelty and scientific contribution. Hop-flavoured kombucha is a promising antioxidant that protects the genome and extends the lifespan of the fruit fly. This study sheds light on novel beverages that can combat ageing and protect against genotoxicity., Pozadina istraživanja. Kombucha je fermentirani napitak s višestrukim povoljnim učinkom na ljudsko zdravlje. No, da bi se poboljšala njegova antioksidacijska aktivnost, u ovom su mu radu dodane nove sirovine, kao što su hmelj, madimak (Polygonum cognatum) i glog. Eksperimentalni pristup. Provedena je analiza somatskih mutacija i rekombinacija (tzv. SMART) vinske mušice (Drosophila melanogaster), za procjenu učinka napitka kombucha obogaćenog s crnim čajem i s još tri vrste biljaka (hmelj, madimak i glog) na smanjenje genotoksičnosti H2O2 i K2Cr2O7. Nadalje, proveden je test dugovječnosti, radi procjene utjecaja napitka kombucha na životni vijek vinske mušice. Rezultati i zaključci. Iz rezultata dobivenih pomoću SMART može se zaključiti da je kombucha s dodatkom hmelja smanjila genotoksičnost H2O2, a kombucha s dodatkom madimaka smanjila genotoksičnost H2O2 i K2Cr2O7. Napici kombucha s dodatkom crnog čaja i hmelja produljili su životni vijek vinske mušice (Drosophila melanogaster) nakon izlaganja H2O2 i K2Cr2O7. Novina i znanstveni doprinos. Kombucha s dodatkom hmelja je obećavajući antioksidans, koji štiti genom i produljuje životni vijek vinske mušice. Ovo istraživanje otkriva nove napitke koji usporavaju starenje i štite stanice od genotoksičnih spojeva.
- Published
- 2024
4. Dose Volume and Liver Function Test Relationship following Radiotheraphy for Right Breast Cancer: A Multicenter Study
- Author
-
Güzelöz, Zeliha, primary, Ayrancıoğlu, Oğuzhan, additional, Aktürk, Nesrin, additional, Güneş, Merve, additional, and Alıcıkuş, Zümre Arıcan, additional
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
5. Bazı Fungusitlerin Genotoksik Potansiyellerinin Drosophila SMART ve KOMET Yöntemleri ile Araştırılması
- Author
-
KAYA, Bülent, primary, KURŞUN, Ayşen Yağmur, additional, GÜNEŞ, Merve, additional, YALCİN, Burcin, additional, and ERTUĞRUL, Havva, additional
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
6. INVESTIGATION OF LIQUEFACTION POTENTIAL UTILIZING NONLINEAR SEISMIC SITE RESPONSE OF THE PROJECT AREA LOCATED IN YALOVA PROVINCE SÜLEYMANBEY DISTRICT
- Author
-
GÜNEŞ, Merve and EKMEN, Arda Burak
- Subjects
Engineering ,Mühendislik ,Seismic Field Analysis ,Liquefaction Analysis ,Liquefaction Potential ,Earthquake ,Yalova Province ,Sismik Saha Analizi ,Sıvılaşma Analizi ,Sıvılaşma Potansiyeli ,Deprem ,Yalova İli - Abstract
Meydana gelen depremler sonucunda yapılarda sıvılaşma kaynaklı büyük hasarların oluşması, sıvılaşma analizlerinin önemini zamanla arttırmış ve bilgisayar destekli analizlerin daha sık kullanılmasına olanak sağlamıştır. Bu çalışmada, Yalova İli Süleymanbey Mahallesinde yer alan proje alanı için sismik saha tepkisi dikkate alınarak sıvılaşma potansiyeli değerlendirilmiştir. Sismik saha tepki analizleri gerçek deprem senaryoları kullanılarak Deepsoil programında yürütülmüştür. Sırasıyla Mw=5.3, 5.8, 6.6, 7.1 ve 7.6 büyüklüğündeki Çanakkale Ayvacık, Afyonkarahisar Çobanlar, Ege Denizi İzmir Seferihisar Açıkları, Düzce (Bolu) ve Kocaeli Deprem verileri kullanılarak nonlineer analiz yöntemiyle maksimum yer ivmesi değerlerine ulaşılmıştır. Söz konusu deprem senaryolarının ilgili proje alanına uygulanmasıyla elde edilen verilerin sıvılaşma analizlerinde bir girdi olarak kullanılması, analizlerin gerçek duruma yakın bir biçimde yürütülmesini sağlamıştır. Her bir deprem büyüklüğü için Novoliq programında yer alan 9 farklı metot ve sadeleştirilmiş teorik yöntem kullanılarak sıvılaşma analizleri gerçekleştirilmiş olup elde edilen sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Proje alanında Mw=5.3, 5.8 ve 6.6 büyüklüğündeki depremler için sıvılaşma potansiyeli değişkenlik gösterirken Mw=7.1 ile Mw=7.6 büyüklüğündeki depremlerde alanın tamamında sıvılaşma riski gözlemlenmiştir., The occurrence of significant liquefaction-induced damage in structures due to earthquakes has increased the importance of liquefaction analyses over time and has enabled computer-aided analyses to be used more frequently. This study evaluated the liquefaction potential for the project area located in the Süleymanbey District of Yalova Province considering the seismic field response. Seismic field response analyses were carried out in the Deepsoil software using real earthquake scenarios. Peak ground acceleration values were obtained by utilizing the nonlinear analysis method using Çanakkale Ayvacık, Afyonkarahisar Çobanlar, Aegean Sea İzmir Seferihisar Offshore, Düzce (Bolu) and Kocaeli Earthquake data with Mw=5.3, 5.8, 6.6, 7.1 and 7.6 magnitudes, respectively. Using the data obtained from earthquake scenarios in the relevant project area as an input enabled the analyses to be carried out realistically. Liquefaction analyses were performed for each earthquake magnitude utilizing the nine different methods in the Novoliq software and simplified theoretical method; then, the results were compared. While the liquefaction potential in the project area for earthquakes with a magnitude of Mw=5.3, 5.8, and 6.6 varies, liquefaction risk was observed throughout the area in earthquakes with a magnitude of Mw=7.1 and Mw=7.6.
- Published
- 2022
7. TRAVAYDA GEBELERE UYGULANAN HİDROTERAPİNİN DOĞUM ENDİŞESİ VE KONFOR DÜZEYİNE ETKİSİ: RANDOMİZE KONTROLLÜ BİR ÇALIŞMA
- Author
-
GÜNEŞ, Merve and IRMAK VURAL, Pınar
- Subjects
Labor,Hydrotherapy,Anxiety,Birth Comfort,Nurse ,Travay ,Hidroterapi,Endişe,Doğum Konforu,Hemşire ,Nursing ,Hemşirelik - Abstract
Aim: This study was carried out to evaluate the effect of hydrotherapy applied to pregnant women in labor on birth anxiety and comfort level.Method: This study was completed with a total of 80 pregnant women, 40 of whom were in the randomized controlled type and 40 in the control group. Pregnant women who were willing to participate in the study, who could speak and understand Turkish, were literate, had no chronic disease and pregnancy-related complications, were between the ages of 18-45 and had a cervical dilatation of 0-3 cm were included. Data were collected using a sociodemographic information form, Birth Comfort Scale (BCS), The Oxford Worries About Labour Scale (OWLS) and Subjective Unit of Discomfort Scale. The pregnant women in the experimental group were given a shower by the researcher in the bathroom in the labor room, at 37 °C, for each of the 3 phases of labor (active, latent, transitional) for an average of 20-25 minutes.Results: In the study, it was determined that the mean age of the pregnants in the control group was 27.66±3.84, while it was 26.76±3.04 in the experimental group (p>0.05). Statistically significant difference was found in terms of physical comfort, psycho-spiritual comfort and BCS total scores (p, Amaç: Bu çalışma travayda gebelere uygulanan hidroterapinin doğum endişesi ve konfor düzeyine etkisini değerlendirmek amacıyla yürütüldü.Yöntem: Bu çalışma randomize kontrollü olarak 40 deney ve 40 kontrol grubunda olmak üzere toplam 80 gebe ile tamamlandı. Araştırmaya katılmaya gönüllü, Türkçe konuşup anlayabilen ve okur yazar olan, kronik hastalığı ve gebeliğe bağlı komplikasyonu bulunmayan, 18-45 yaş arası ve servikal dilatasyonu 0-3 cm olan gebeler dahil edildi. Veriler tanıtıcı bilgi formu, Doğum Konforu Ölçeği (DKÖ), Oxford Doğum Endişesi Ölçeği (ODEÖ) ve Öznel Rahatsızlık Birimi Ölçeği ile toplandı. Deney grubundaki gebelere araştırmacı tarafından travay odasında bulunan banyoda 37 °C sıcaklıkta doğumun her 3 fazında (aktif, latent, geçiş) ortalama 20-25 dk süren bir defa duş aldırıldı. Bulgular: Çalışmada kontrol grubundaki gebelerin yaş ortalamasının 27.66±3.84 iken, deney grubunda 26.76±3.04 olduğu belirlendi (p>0.05). Deney ve kontrol grubundaki gebelerin DKÖ puanlarının son testteki karşılaştırılmasına bakıldığında; fiziksel konfor, psiko-spiritüel konfor ve DKÖ toplam puanlar açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu saptandı (p
- Published
- 2021
8. Investigation of Genotoxic Potentials of Some Fungicides by Drosophila SMART and KOMET Methods
- Author
-
KURŞUN, Ayşen Yağmur, GÜNEŞ, Merve, YALCİN, Burcin, ERTUĞRUL, Havva, and KAYA, Bülent
- Subjects
Engineering ,Drosophila,Fungusit,Genotoksisite,KOMET,SMART ,Mühendislik ,Drosophila,Fungicide,Genotoxicity,KOMET,SMART - Abstract
Her yıl birçok yeni pestisit kullanım amacıyla üretilmektedir. Pestisitlerin önemli alt gruplarından biri olan fungusitler, tarımsal ürünleri fungal enfeksiyonlardan korumak amacıyla kullanılmaktadır. Bununla birlikte fungusitlerin genotoksik potansiyelleri hakkındaki çalışmalar hala çok sınırlıdır. Bu çalışmada, yaygın kullanılan dört fungusit’in (metiram, kresoxim-methyl, propamocarb ve hymexazol) genotoksik potansiyelleri Drosophila Somatik Mutasyon ve Rekombinasyon Testi (SMART) ve Drosophila Tek Hücre Jel Elektroforezi Testi (Drosophila Komet Testi) kullanılarak araştırılmıştır. Son yıllarda genetik çalışmalarda yaygın olarak kullanılan Drosophila, insan genetik hastalıkları araştırmalarında, genetik ve moleküler yaklaşımların kullanılmasında güçlü bir sistem sağlamaktadır. Model organizma olarak Drosophila birçok açıdan insan sistemleri ile benzer yönler göstermektedir. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre genotoksik etkisi SMART yöntemi ile araştırılan 4 fungusitin genotoksisiteyi indüklemediği tespit edilmiştir. KOMET deneyinde ise çalışılan fungusitlerin DNA tek iplik kırığına yol açtığı belirlenmiştir. Bu çalışma pestisitlerin insan sağlığı ve olası genetik hastalıklar üzerine potansiyel etkileri hakkında yeni veriler sunmaktadır., Many new pesticides are produced for use every year. Fungicides, one of the important subgroups of pesticides, are used to protect agricultural products from fungal infections. However, studies on the genotoxic potential of fungicides are still very limited. In this study, the genotoxic potentials of four commonly used fungicides (metiram, kresoxim-methyl, propamocarb and hymexazol) were investigated using the Drosophila Somatic Mutation and Recombination Test (SMART) and the Drosophila Single Cell Gel Electrophoresis Test (Drosophila Comet Test). Drosophila, which has been widely used in genetic studies in recent years, provides a powerful system in the use of genetic and molecular approaches in human genetic diseases research. As a model organism, Drosophila is in many ways similar to human systems. According to the results obtained from the study, it was determined that 4 fungicides whose genotoxic effects were investigated by SMART method did not induce genotoxicity. In the KOMET experiment, it was determined that the studied fungicides caused DNA single strand breakage. This study provides new data on the potential effects of pesticides on human health and possible genetic diseases.
- Published
- 2021
9. MgO Nanopartiküllerinin Drosophila melanogaster Üzerindeki Davranışsal Toksisitesinin Değerlendirilmesi
- Author
-
KURŞUN, Ayşen Yağmur, YALCİN, Burcin, GÜNEŞ, Merve, TAGORTİ, Ghada, and KAYA, Bülent
- Subjects
Davranışsal Toksisite,Magnezyum oksit nanopartikül,Negatif Jeotaksis,Ömür Uzunluğu ,Behavioral Toxicity,Magnesium oxide nanoparticle,Negative geotaxis,Life span ,Biology ,Biyoloji - Abstract
Nowadays, after the determination of the superior physicochemical properties of nanoparticles, interest in nanoparticles and nanotechnology has increased rapidly and their usage areas have become widespread. Nanoparticles, which are defined as substances that have at least one of their three physical dimensions in the range of 1-100 nm and can show certain nanoscale properties, have a widespread use in many different fields such as medicine, electronics, cosmetics, environmental cleaning. Due to this widespread use, the exposure of humans to nanoparticles is increasing day by day. In addition, the spread of nanoparticles into the environment poses a risk to many living things in nature. For this reason, studies to understand the positive / negative biological effects that nanoparticles can cause have also gained momentum. In this context, it was aimed to investigate the effect of different concentrations of MgO nanoparticles (2, 5 and 10 mM) on behavioral toxicity on Drosophila melanogaster. In determining behavioral toxicity, larval weight and movement, adult weight, pupa formation success, pupal position, exit success, negative geotaxis and longevity tests were performed and evaluated. As a result of the study, it was determined that MgO NPs generally cause a negative effect on Drosophila melanogaster. Within the scope of the experiment in which the larval movement was examined, it was determined that the concentration of 10 mM, which was determined as the highest dose within the scope of the study, caused a statistically significant decrease., Günümüzde nanopartiküllerin üstün fizikokimyasal özelliklerinin belirlenmesinden sonra nanopartiküller ve nanoteknolojiye olan ilgi de hızlı bir şekilde artmış ve kullanım alanları da yaygınlaşmıştır. Üç fiziksel boyutundan en az biri 1-100 nm aralığında olan ve belirli nano-ölçekli özellikler gösterebilen maddeler olarak tanımlanan nanopartiküller, tıp, elektronik, kozmetik, çevresel temizlik gibi birçok farklı alanda yaygın kullanım alanına sahiptir. Bu yaygın kullanımdan dolayı insanların da nanopartiküllere olan maruziyeti gün geçtikçe artmaktadır. Ayrıca nanopartiküllerin çevreye yayılması doğada ki birçok canlı için risk oluşturmaktadır. Bu sebeple de nanopartiküllerin yol açabileceği olumlu/olumsuz biyolojik etkilerin anlaşılabilmesi için yapılan çalışmalar da hız kazanmıştır. Bu bağlamda yapılan çalışmada MgO nanopartiküllerinin farklı konsantrasyonlarının (2, 5 ve 10 mM) Drosophila melanogaster üzerindeki davranışsal toksisiteye etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Davranışsal toksisitenin belirlenmesinde larval ağırlık ve hareketi, ergin birey ağırlığı, pupa oluşturma başarısı, pupa pozisyonu, pupadan çıkış başarısı, negatif jeotaksis ve ömür uzunluğu deneyleri gerçekleştirilerek değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda MgO NP’lerinin genel olarak Drosophila melanogaster’da negatif bir etkiye neden olduğu tespit edilmiştir. Larval hareketin incelendiği deney kapsamında çalışma kapsamında en yüksek doz olarak belirlenen 10 mM’lık derişimin istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmaya neden olduğu tespit edilmiştir.
- Published
- 2021
10. The effect of hydrotherapy applied to pregnancy in tracy on birth anxiety and comfort level
- Author
-
Güneş, Merve and Vural, Pınar Irmak
- Subjects
Hidroterapi ,Pregnancy ,Worry ,Travay ,Gebe ,Konfor ,Nursing ,Hemşirelik ,Comfort ,Endişe ,Hydrotherapy - Abstract
Bu araştırma travayda gebelere uygulanan hidroterapinin doğum endişesi ve konfor düzeyine etkisini değerlendirmek amacıyla yapıldı. Araştırmanın verileri, İstanbul Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kadın Doğum Servislerinde 01 Mayıs 2020 - 01 Ağustos 2021 tarihleri arasında toplandı. Örnekleme araştırmanın dahil edilme kriterlerine uyan 40 deney, 40 kontrol grubu olmak üzere 80 kadın alındı. Veriler tanıtıcı bilgi formu, Doğum Konforu Ölçeği (DKÖ) ve Oxford Doğum Endişesi Ölçeği (ODEÖ) ile toplanmıştır. Randomize kontrollü olarak yapılan bu çalışmada, randomizasyon için çalışmaya dahil edilme kriterlerine uyan ve çalışmaya katılmayı kabul eden travayda olan gebelere numaralandırılmış zarflar olan cam fanus uzatılmış ve seçtiği zarfa göre deney veya kontrol grubuna dahil edilmişlerdir. Deney grubunda olan gebelere 25 dakika 37 °C sıcaklıkta doğumun her 3 fazında birer defa duş aldırılmıştır. Duş sırasında oturur pozisyondaki gebenin karın ve pelvis bölgesine duş başlığı ile sıcak su uygulanmıştır. Doğum eylemi gerçekleştikten sonra 24 saat içerisinde DKÖ ve ODEÖ uygulanmıştır. Kontrol grubundaki gebelere ise tanıtıcı bilgi formu, DKÖ ve ODEÖ uygulanmıştır. Çalışmada sosyo-demografik, obstetric, yaşam biçimi özelliklerine göre deney ve kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı farkın olmadığı belirlenmiştir (p>0,05). Araştırmada kontrol grubu ile karşılaştırıldığında hidroterapi uygulanan deney grubundaki gebelerin travay sürecinde DKÖ puan ortalamasının azaldığı, ODEÖ puan ortalamasının arttığı saptanmıştır (p>0,05). DKÖ ve ODEÖ arasında negatif yönde orta düzeyle anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (p>0,05). Sonuç olarak araştırma bulgularına göre hidroterapi yöntemi gebelerin travay sürecinde endişelerini azalttığı ve konfor düzeyini artırdığı belirlenmiştir. This research was conducted to evaluate the effect of hydrotherapy applied to pregnant women in labor on birth anxiety and comfort level. The data of the study were collected at the Gynecology Department of Istanbul Medipol Mega University Hospital between 01 May 2020 - 01 August 2021. The sample included 80 women, 40 of whom were in the experimental group and 40 in the control group, who met the inclusion criteria of the study. Data were collected with an introductory information form, the Birth Comfort Scale (BCS), and the Oxford Birth Worry Scale (OBWS). In this randomized controlled study, a glass lantern with numbered envelopes was extended to pregnant women who met the inclusion criteria for randomization and accepted to participate in the study, and were included in the experimental or control group according to the envelope they chose. The pregnant women in the experimental group were showered once in each of the 3 phases of labor at 37 °C for 25 minutes. During the shower, hot water was applied with a shower head to the abdomen and pelvis of the pregnant woman in a sitting position. BCS and OBWS were applied within 24 hours after delivery. Introductory information form, BCS and OBWS were applied to the pregnant women in the control group. In the study, it was determined that there was no statistically significant difference between the experimental and control groups in terms of socio-demographic, obstetric and lifestyle characteristics (p>0.05). When compared with the control group, it was determined that the BCS mean scores of the pregnant women in the experimental group who underwent hydrotherapy decreased during labor and their OBWS score averages increased (p>0.05). It was determined that there was a significant negative and moderate correlation between BCS and OBWS (p>0.05). As a result, according to the research findings, it was determined that the hydrotherapy method decreased the anxiety of the pregnant women during the labor process and increased the comfort level.
- Published
- 2021
11. The effect of inquiry-based instruction of mixtures on student achievement and motivation
- Author
-
Güneş, Merve Nuriye, Pekdağ, Bülent, and Fen Bilimleri Enstitüsü
- Subjects
Sorgulamaya Dayalı Öğrenme ,Akademik Başarı ,Motivation ,Karışımlar ,Academic Achievement ,5E Öğrenme Modeli ,Mixtures ,5E Learning Model ,Inquiry-Based Learning ,Motivasyon - Abstract
Balıkesir Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Ana Bilim Dalı, Bu çalışmada 10. sınıf kimya dersi konularından karışımlar konusunda akademik başarı ve kimya dersine yönelik motivasyon açısından sorgulamaya dayalı 5E öğrenme modelinin öğretmen merkezli öğretim yöntemi ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmanın örneklemini, Balıkesir il merkezinde bulunan bir devlet lisesinin 10. sınıflarından 2 farklı şubesinde öğrenim görmekte olan toplam 63 öğrenci oluşturmaktadır. Şubelerden biri deney grubu, diğeri ise kontrol grubu olarak rastgele atanmıştır. Deney grubunda sorgulamaya dayalı 5E öğrenme modeline uygun olarak tasarlanan dersler işlenirken kontrol grubunda ise öğretmen merkezli öğretim uygulanmıştır. Ön-test ve son test kontrol gruplu yarı deneysel araştırma deseninin kullanıldığı bu çalışmada, veri toplama aracı olarak Karışımlar Akademik Başarı Testi (KABT) ve 5’li likert tipi Kimya Motivasyon Ölçeği (KMÖ) kullanılmıştır. Veri toplama araçları öğretim öncesinde ve sonrasında ön-test ve son-test olarak iki gruba da uygulanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 25 programı kullanılarak parametrik testler (ilişkisiz ölçümler t-testi ve ilişkili ölçümler t-testi) yapılmıştır. Yapılan analizler sonucunda, akademik başarı açısından sorgulamaya dayalı 5E öğrenme modelinin uygulandığı deney grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Buna karşılık, motivasyon açısından deney ve kontrol grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır., In this study, it was aimed to compare the 5E learning model based on inquiry with the teacher-centered teaching method in terms of academic achievement and motivation for chemistry lesson in blends from the 10th grade chemistry course subjects. The sample of the study consists of 63 students studying in 2 different branches of the 10th grade of a state high school in Balıkesir city center. One of the branches was randomly assigned as the experimental group and the other as the control group. While the lessons designed in accordance with the inquiry-based 5E learning model were taught in the experimental group, teacher-centered teaching was applied in the control group. In this study, in which the pretest and posttest control group quasi-experimental research design was used, the Mixtures Academic Achievement Test and the 5-point Likert-type Chemistry Motivation Scale were used as data collection tools. Data collection tools were applied to both groups before and after the instruction as pre-test and post-test. In the analysis of the data, parametric tests (unpaired samples t-test and paired samples t test) were performed using the SPSS 25 program. As a result of the analysis, a statistically significant difference was found in favor of the experimental group in which the inquiry-based 5E learning model was applied in terms of academic achievement. On the other hand, no statistically significant difference was found between the experimental and control groups in terms of motivation.
- Published
- 2021
12. Demir (III) oksit (Fe2O3) nanopartiküllerinin genotoksisitesinin Drosophila hemositlerinde KOMET yöntemi ile araştırılması
- Author
-
YALCİN, Burcin, GÜNEŞ, Merve, CİĞERCİ, İbrahim Hakkı, and KAYA, Bülent
- Subjects
Fen ,Science ,education ,technology, industry, and agriculture ,Iron oxide,Drosophila,Genotoxicity,COMET,Nanoparticle ,Demir oksit,Drosophila,Genotoksisite,KOMET,Nanopartikül - Abstract
Nanopartikül (NP) kaynaklı ürünlerin giderek çeşitlenmesi ve bu ürünlerin ekonomik, çevresel ve insan sağlığı yararına fayda sağlaması nedeni ile NP’lerin kullanımı yaygınlaşmıştır. Ancak bu yoğun kullanım beraberinde bazı endişelerin oluşmasına da yol açmıştır. NP’ler kimyasal bileşimlerine, yapılarına, partikül büyüklüklerine, yüzey alanlarına ve şekillerine göre farklı toksik etkiler gösterebilmektedir. Şekilleri ve boyutları NP’lerin hücresel alımları ve potansiyel toksisitesinde önemli belirleyicilerdir. Demir (III) oksit (Fe2O3) NP’leri, manyetik rezonans görüntülemede, ilaç dağıtımında, biyolojik sıvıların detoksifikasyonu gibi birçok biyomedikal ve biyomühendislik alanlarında kullanıma sahiptir. Bu çalışmada Fe2O3 NP’lerinin genotoksisitesinin partikül boyutu ve şekli ile ilişkisini belirlemek amacıyla Drosophila hemositleri ile KOMET (alkali tek hücre jel elektroforez) analizi gerçekleştirilmiştir. KOMET sonucuna göre, The use of nanoparticles (NPs) has become widespread due to the increasing diversification of products from NP and the benefit of these products for economic, environmental and human health. However, this overutilize has also led to some concerns. NPs can show different toxic effects depending on their chemical composition, structure, particle size, surface area and shape. Their shape and size are important determinants in the cellular uptake and potential toxicity of NPs. Iron (III) oxide (Fe2O3) NPs are used in many biomedical and bioengineering fields such as magnetic resonance imaging, drug delivery, detoxification of biological fluids. In this study, COMET (alkaline single cell gel electrophoresis) analysis was performed with Drosophila hemocytes to determine the relationship between the genotoxicity of Fe2O3 NPs and particle size and shape. According to the result of COMET, no statistically significant difference was found in terms of genotoxicity when Fe2O3 NPs with of
- Published
- 2020
13. Öğrenci barınma hizmeti veren binalarda yangın güvenlik önlemleri
- Author
-
Güneş, Merve, Korkmaz, Serra Zerrin, and Mimarlık Anabilim Dalı
- Subjects
Architecture ,Mimarlık - Abstract
Eğitim, insanın doğumundan ölümüne kadar hayatına kattığı bilgi ve beceriler bütünüdür. Sağlıklı bir eğitim sürecinde eğitim binalarının yanında öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılayan binaların güvenliği de önem taşımaktadır. Can kaybı ve maddi kayıp olarak sonuçlanan, yaşanmış ve tekrar yaşanmayacağı garantisi verilemeyecek en önemli güvenlik problemlerinden biri de yangın tehlikesidir. Konaklama amaçlı yapı sınıfına giren öğrenci barınma hizmeti veren binalarda, insanların en pasif hâli olan uyuma eylemi de gerçekleştiğinden, yangın felaketi gece durumunda bu yapılar için ayrıca tehlikeli bir hâl almaktadır. Kullanıcıların farklı yaş gruplarında olmaları ve ailelerinden ayrı olmaları yangın güvenlik önlemleri açısından ayrıca önem taşımaktadır. Tezin amacı; öğrenci barınma hizmeti veren binalarda yangın güvenlik önlemlerinin doğru bir şekilde alınmasına olanak sağlamaktır. Binalarda yangın güvenliği bakımından eksikliklerin belirlenmesi ve giderilmesi, yapıların tasarımlarının güvenlik önlemlerini kapsayarak şekillenmesi, yeni yapılacak olan binalar için veri oluşturması ve aydınlatıcı olması hedeflenmiştir. Tez kapsamında; öğrenci yurdu ve pansiyonlarında çıkmış yangınlar incelenmiş, çıkış sebepleri doğrultusunda analizler yapılmıştır. Aktif yangın güvenlik önlemlerine değinilerek, mimarların asıl sorumluluğunda olan pasif yangın güvenlik önlemleri üzerinde durulmuştur. Literatür çalışmaları ve yönetmelikler kapsamında konu ele alınmıştır. Öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılayan binalar için yangın güvenlik önlemleri bağlamında performans kriterleri oluşturulmuştur. Örneklem olarak Ankara'da seçilen bir yükseköğretim öğrenci yurdu üzerinden performans kriterlerinin uygunluk analizleri yapılmıştır. Örneklem seçiminde bu yurt binası; diğer barınma binalarına göre büyük olması, yangın riski açısından daha tehlikeli olması vb. nedenlerden dolayı tercih edilmiştir. Sonuç olarak, yapılan araştırmalar ve performans kriterleri doğrultusunda öğrenci barınma hizmeti veren binalarda alınması gereken yangın güvenlik önlemleri ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Binalarda olması gereken yapı malzemeleri, yapı elemanları, taşıyıcı sistem, kaçış yolları, yangın riski yüksek mekânların planlanması, elektrik tesisatı, söndürme sistemleri, denetimler ile ilgili olarak önerilerde bulunulmuştur. Education is the whole of the knowledge and skills that people add to their lives from birth to death. In a healthy education process, besides the educational buildings, the safety of the buildings that meet the students ' needs for housing is also important. Fire danger is one of the most important safety problems that results in loss of life and financial loss, which has happened and there is no guarantee that it will not happen again. In buildings that provide student housing that entering the building class for accommodation purposes, the fire disaster also becomes dangerous for these structures in the night, since the most passive state of people is the act of sleeping. Special attention should be paid to fire safety measures, as users are separate from different age groups and families. The aim of the thesis is; It is to allow fire safety precautions to be taken correctly in buildings that provide student housing. It is aimed to identify and eliminate deficiencies in terms of fire safety in buildings. In addition, it is aimed that the designs of the buildings will be shaped by covering the security measures and that they will create and illuminate data for the new buildings to be built. Within the scope of the thesis; fires in student dormitories and hostels were examined and analyzes were made in accordance with the causes of fire. By referring to active fire safety measures, passive fire safety measures, which were the principal responsibility of the architects, were emphasized. The subject is handled within the scope of literature studies and regulations. Performance criteria have been established in the context of fire safety measures for buildings that meet the housing needs of students. As a sample, the appropriateness analysis of the performance criteria was made through a higher education dormitory selected in Ankara. In the sample selection, this dormitory building; being larger than other housing buildings, more dangerous in terms of fire risk, etc. It was preferred for reasons. As a result, evaluations were made regarding the fire safety measures that should be taken in the buildings that provide student housing in line with the researches and performance criteria. Suggestions were made regarding the building materials, structural elements, carrier system, escape routes, planning of high-risk places, electrical installation, extinguishing systems and inspections. 148
- Published
- 2020
14. Bazı Fungusitlerin Genotoksik Potansiyellerinin Drosophila SMART ve KOMET Yöntemleri ile Araştırılması.
- Author
-
KURŞUN, Ayşen Yağmur, GÜNEŞ, Merve, YALÇIN, Burçin, ERTUĞRUL, Havva, and KAYA, Bülent
- Abstract
Many new pesticides are produced for use every year. Fungicides, one of the important subgroups of pesticides, are used to protect agricultural products from fungal infections. However, studies on the genotoxic potential of fungicides are still very limited. In this study, the genotoxic potentials of four commonly used fungicides (metiram, kresoxim-methyl, propamocarb and hymexazol) were investigated using the Drosophila Somatic Mutation and Recombination Test (SMART) and the Drosophila Single Cell Gel Electrophoresis Test (Drosophila Comet Test). Drosophila, which has been widely used in genetic studies in recent years, provides a powerful system in the use of genetic and molecular approaches in human genetic diseases research. As a model organism, Drosophila is in many ways similar to human systems. According to the results obtained from the study, it was determined that 4 fungicides whose genotoxic effects were investigated by SMART method did not induce genotoxicity. In the KOMET experiment, it was determined that the studied fungicides caused DNA single strand breakage. This study provides new data on the potential effects of pesticides on human health and possible genetic diseases. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
15. Platon ve Farabi'de müzik felsefesi
- Author
-
Temizer Güneş, Merve, Kuşpınar, Bilal, Felsefe Anabilim Dalı, and NEÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe Anabilim Dalı
- Subjects
Ancient Greece ,Felsefe ,Medieval Islamic Civilization ,Antik Yunan Dönemi ,Philosophy of Art ,Müzik ,Ancient Greek Civilization ,Farabi ,Platon ,Music philisophy ,Music - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Bu çalışmada farklı kültür ve dönemlerde yaşamış olan iki filozofun müzik anlayışları incelenmektedir. Felsefe tarihinde bir sistem filozofu olan Platon ile müzik nazariyesi hakkında sistematik bir biçimde kitap yazan ve yine bir sistem filozofu olan ilk müzik bilimcisi Farabi'nin müzik anlayışları, müziğe bakışları ve müziğe dair düşünceleri araştırılmaktadır. Antik Yunan Medeniyeti ile Ortaçağ İslam Medeniyetinde yaşayan filozofların yaşadıkları dönemlerde müzik hakkındaki çalışmaları ve dönemlerine kazandırdıkları katkıların anlaşılmasını amaçlayan bu çalışma müziğin oluşum sürecine, gelişimine ve Antik Yunan döneminde hâkim olan müzik anlayışı ve dönemin büyük filozofu Platon'un müzik anlayışına odaklanmaktadır. Ayrıca Farabi'nin müzik anlayışını ve müzik sanatına bakışını yakından inceleyerek, Platon'dan ayrıldığı şekliyle onun bu konuya dair kendine özgün görüşlerini ortaya koymayı amaçlar. Bu tez, her iki filozofu karşılaştırarak, onların genelde sanata dair ve özelde ise müzik hakkındaki görüşlerinin başlıca yönlerini ortaya koymaktadır. Her iki filozofun sanat konusunda birkaç merkezi noktalarda paylaştıkları ortak noktalar olsa da, Farabi hem kapsam ve içerik açısından Platon'ununkileri fazlasıyla aşan müziğe dair yazılarıyla hem de müziğe bir disiplin olarak ele alan derin görüşleriyle, kendisine temayüz ettirmektedir. Ayrıca, her ne kadar Farabi Platon'dan siyaset anlayışı konusunda etkilense bile, daha derin bir müzik teorisi ve daha kapsamlı bir sistematik müzik tahlili sunmaktadır. Öyle ki bu nedenle o, felsefe tarihinde ilk önde gelen müzikologlardan biri olarak isimlendirmeyi hak etmektedir., This study analyzes the musical perceptions of two famous philosophers who lived in different cultures and periods in the history. The view of Platon on music, known as a system philosopher in the history of philosophy and that of Farabi's, who wrote a grand systematic work on musical theories and hence made a fame as the first musicologist have been examined comparatively in this thesis. This study aims at identifying the writings of these two philosophers about music, as well as their contributions to the formation process and the development of music and musical theories in the ancient Greek civilization and the medieval Islamic civilization. This thesis furthermore investigates Farabi's perception of the art of music and attempts to outline his original views on the subject as differed from Platon's. By comparing and contrasting these two philosophers, the thesis sets out the major aspects of their theories of art in general and those of their musical views in particular. In spite of several central points commonly shared by both philosophers on art, Farabi distinguished himself in the scope and content of his writings on music, far surpassed those of Platon, but also in his profound view of music itself as a discipline. Again, although Farabi was influenced by Platon in his understanding of politics, he apparently afforded a much deeper theory of music and a far better systematic analysis of music, therefore he deserves to be named in the history of philosophy as one of the early pioneering musicologists.
- Published
- 2018
16. Anti cancer effect of garlic exosomes on different cancertypes
- Author
-
Güneş, Merve, Şahin, Fikrettin, and Biyoteknoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Biyoteknoloji ,Biotechnology - Abstract
Ekzozomlar hücrelerin mesajlaşma mekanizması olarak bilinen nano boyutlardakiveziküllerdir. Boyutları 30-100 nm arasında değişen bu veziküller protein, RNA , DNA ,mRNA gibi salgılandığı hücreye ait bazı materyalleri hücreler arası taşımakla görevlidiler.Yapılan çalışmalar hücrelerin ekzozom salınımı için özel bir mekanizması olduğunugöstemektedir. Hücreler hangi hücreden salgılaşmış olursa olsun bütün ekzozomları hücreiçine alabilme potansiyeli göstermektedir. Bu bilgiler doğrultusuna bitki kaynaklıekzozomların izole edilerek memeli hücrelerine verilip etkilerini incelemek hedeflenmiştir.Metastatik meme kanseri, küçük hücreli akciğer kanseri ve kolon kanseri hücrelerinesarmısak bitkisinden elde edilen ekzozomlar verilerek bitki ekzozomunun kanser hücreleriüzerinde ki etkileri incelenmiştir. Aynı zamanda epitel damar hücreleri ile de uygulanantedavinin sağlıklı hücrelere olan zararları incelenmiştir. Sarmısaktan elde edilen eksozomlar,taramalı elektron mikroskobu ile görselleştirildi ve akış sitometrisinde yüzey markörleriCD63, HSP70, CD9 ve CD81 ile karakterize edildi. Sitotoksisite deneyleri yapıldı ve tedaviiçin en uygun doz seçildi. Apoptoz saptamak için, akış sitometrisi ile Annexin V miktarınabakıldı ve TUNEL testi konfokal mikroskopta yapıldı. VEGF ve Cas 3 protein ekspresyonmiktarı ELISA ile analiz edildi. p53, cas3, cas 9, Bcl-2 ve Bax gen ekspresyon seviyeleriRT-PCR ile incelendi. Ayrıca sarımsak eksozomlarının hücre döngüsü üzerindeki etkileriEdu testi ile analiz edilmiştir. Exosomes are nano-sized vesicles that are recognized as the messengers of cell-to-cellsignalling. These vesicles, ranging in size from 30-100 nm, are responsible for transportingmolecules -such as protein, RNA, DNA, mRNA, and miRNA- from a given cell to another.Studies show that cells have a special mechanisms for releasing exosomes. Cells have thepotential to engulf all exosomes, regardless of which cell they are secreted from. That said,current study aims to understand the effect of plant-derived exosomes on mammalian cells.Various malignant cell lines MDA-MB231 (metastatic breast cancer), DMS114 (small-celllung cancer), and HCT 116 (colon cancer cells) were treated with plant derived exosomesisolated from garlic. Effects of garlic exosomes was examined in terms of inducingapoptosis, cell proliferation, cell viability. At the same time, potential cytotoxic effects ofthese agents on normal cells were analysed by using human umbilical vein endothelial cells(HUVEC). Exosomes obtained from garlic were visualized by scanning electron microscope(SEM) and characterized based on the surface markers CD69, HSP70, CD9, and CD81 byflow cytometry. Cytotoxicity assays were performed and the most appropriate doses wereselected for treatment. In order to detect apootpsis, the annexin V and TUNEL assays wereperformed. VEGF and caspase 3 protein expression were analyzed by ELISA. p53,caspase3, caspase 9, Bcl-2 and Bax in gene expression levels were determined with RTPCR.Finally, effect of garlic exosomes on cell cycle was analysed by the Edu assay. 73
- Published
- 2018
17. Türk şiirinde II. Abdülhamit
- Author
-
Güneş, Merve Nur, Özcan, Hidayet, and Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
- Subjects
Turkish poem ,Türk Dili ve Edebiyatı ,Poem ,Ottoman State ,Turkish Language and Literature ,Abdülhamid II ,Ottoman Period - Abstract
Osmanlı İmparatorluğu'nun otuz dördüncü padişahı olan Sultan II. Abdülhamit 33 yıl tahtta kalmıştır. Devletin en zorlu yıllarında yönetimde olan II. Abdülhamit, hem iç hem dış problemlerle çevrili bir bunalım halkasının tam ortasında otoritesini kaybetmemek ve kendi öngörülerine dayanarak devletin menfaatlerini gözetmek adına mücadele etmiştir. Bu mücadele sürecinde ise büyük bir kesim tarafından baskıcı bir padişah olarak anılmıştır. Bu süreçte yaşanan pek çok olay, II. Abdülhamit Dönemi'ni hem romanlara hem de şiirlere konu edilmiştir. Bu dönemde kendilerini hürriyet taraftarları olarak nitelendiren gruplarca II. Abdülhamit, hürriyetin önünde güçlü bir set olarak görülmüş; böylelikle o, bu grupların yenmesi gereken yegâne bir düşman olarak algılanmıştır. Bu doğrultuda hürriyete olan inancı pekiştirmek ve tepkilerini ortaya koymak adına, özellikle bu görüşün en hararetli savunucularından olan Jön Türkler ile padişahın aleyhinde düşünen münferit kimseler tarafından onu ve `istibdat` olarak adlandırdıkları dönemi eleştiren içinde kimi zaman kendisine hakarete varan ifadeler dahi barındıran şiirler yazılmıştır. Padişah doğduğunda, tahta çıktığında veya askerî bir zafer elde ettiği zaman yazılanları saymazsak yaşadığı dönemde II. Abdülhamit'in lehinde konuşabilen ya da şiir yazabilen hemen hemen kimse yok gibidir. II. Abdülhamit'in ardından İttihat ve Terakki yönetime geçince yaşanan kaousun bitmediğine şahit olan aydınlar ve halk, tek kabahatin II. Abdülhamit'in kişiliğinde veya yönetiminde olmadığını düşünmeye başlamışlardır. Bu düşünceyle II. Abdülhamit'ten özür dileyen, onun idaresini ve şahsiyetini öven kişilerin şiirlerine rastlamak mümkündür. Çalışmamızın amacı II. Abdülhamit'i, onun dönemini öven ve yeren şiirleri bir araya toplamaktır. Edebiyatın özellikle de şiirin toplumdan ve siyasetten uzak kalamayacağını gösteren örnekleri sıralaması ve bir `II. Abdülhamit Antolojisi` özelliği taşıması dolayısıyla çalışmamızın faydalı olacağına inanmaktayız. Abdulhamid II, who was 34th padishah of Ottoman Empire, ruled the state for 33 years. He led the empire during most critical times of the Empire which surrounded by both domestic and foreign issues, and he had striven to preserve his authority and to protect the empire's rights according to his judgment. Within this struggle, he denominated tyrant by a major part of the community. Many incidents within this period, mentioned Era of Abdulhamid II to both novels and poems. He had treated like an enemy by some fractions who named themselves as freedom supporters, and they had regarded him as the biggest obstruction in front of the freedom. With these considerations Young Turks, especially one of the most vigorous advocates of these ideas, and some independent authors that against the Padishah, had written poems that including many words could be considered insulting to the Padishah and severe criticism of the government and the era which they named as `Tyranny.` Except for poems that were written when the Padishah born, came to the throne or became victorious, it's hard to find someone who wrote or spoke positively about the Abdulhamid II. When the Padishah disenthroned and `Committee of Union and Progress` came into power, community and intellectuals realised that chaos doesn't end. So they started to think that Abdulhamid II not only responsible for the bad situation of the Empire. As far as we know some apologising poets complimented him on his polity or his personality in their poems on that point. Purpose of our work is to compile both praising and satirical poems about Abdulhamid II and his era. We believe that this study will be very beneficial because this work sorts out the poems which exemplifies literature, especially poems and political - social situations should not be considered separately and have the feature of an Anthology of Abdulhamid II. 307
- Published
- 2018
18. GENOTOXIC EFFECTS OF COBALT NANOPARTICLES AND IONIC FORM IN DROSOPHILA
- Author
-
GÜNEŞ, Merve, YALÇIN, Burçin, ERTUĞRUL, Havva, and KAYA, Bülent
- Subjects
GENOTOXIC EFFECTS OF COBALT NANOPARTICLES AND IONIC FORM IN DROSOPHILA - Abstract
Nanoparticleswidely used in different industrial areas because of their many advantages.However, there has been little known about toxic effects of NPs on human andenvironment. Today its known that most of diseases associated with mutation,induced recombination and DNA damage. Therefore, determination of such effectsof NPs is important. In this study,the genotoxic effects of CoCl2 and CoNPs were investigated by using bothSomatic Mutation and Recombination Test (SMART) and Single Cell GelElectrophoresis (COMET) in Drosophila. SMART is reliable assay to detect a widerange of genetic alterations in a rapid and inexpensive way. In SMART test, theeffects of these chemicals were evaluated according to genetic changes (pointmutation, deletion, non-disjunction and recombination) in wing imaginal disccells that lead to the formation of mutant trichomes. On the other hand, AlkalineCOMET assay is fast, powerfull and sensitive test to detect the single strandbreaks in alkali labile lesions individual cells in DNA.CoCl2 showed thepositive results for small single spots, large single spot, total mwh spots andtotal spots categories in only 10 mM concentration in trans-heterozygous flies(mwh/flr3) while CoNP demonstrated positive results for same categories in 1and 10 mM concentrations. Both CoCl2 and CoNP concentrations (0,1, 1 ve 10 mM)significant induced the damage for tail moment and tail lenght. Finally, usedchemicals which in this investigation observed in both COMET and SMART assaycause genotoxic potential. 
- Published
- 2017
19. Asbest Maruziyeti ve Etkileri
- Author
-
GÜNEŞ, Merve, GÜNEŞ, Alper, İLBEYLİ, Nurdane, and KAYA, Bülent
- Subjects
Fen ,Science ,Asbest,gemi sökümü,kentsel dönüşüm,mezotelyoma - Abstract
Asbest büyük oranda silisyum ile oksijen ve bunların yanında Ca, Mg, Fe, Na, H, gibi elementleri içeren lifsi yapıda bir maddedir. Genel olarak serpantin asbest ve amfibol asbest olmak üzere iki ayrı türü bulunmaktadır. Bileşimindeki kimyasal bağlar ve lifsi yapılar asbesti güçlü fiziksel-kimyasal etkenlere karşı dayanıklı kılmakta ve ısı geçirmez bir ürün olmasını sağlamaktadır. Bu eşsiz özellikler asbestin endüstride büyük bir yer edinmesini sağlamış, 20. yy. başlarından itibaren otomotiv, tekstil, inşaat gibi farklı alanlarda yaygın olarak kullanılmıştır. Asbest kulanımı, 1960’larda işçilerde mezotelyoma ve akciğer kanseri gibi rahatsızlıkların saptanmasıyla kısıtlanmaya ve yasaklanmaya başlamıştır. Yasal düzenlemelere rağmen geçmiş yıllardaki yoğun kullanım sonucu günümüzde gemi sökümü ve kentsel dönüşüm gibi alanlarda asbest maruziyeti söz konusudur. Bunun yanında doğal çevre de asbest maruziyetine neden olmaktadır. Günümüzde Dünya’da 2 milyon ton asbest rezervi bulunduğu düşünülmektedir ve bu rezervler çevresinde yaşayan insanlar risk altında kalmaktadır. Mezotelyoma, akciğer kanseri, asbestosis gibi ciddi akciğer rahatsızlıklarından korunmak için asbest sökümünün yetkili kişilerce yapılması ve doğal çevrelerin rehabilite edilmesi gerekmektedir.
- Published
- 2017
20. Mersin ili Erdemli ilçesinde seralarda yetiştirilen domateslerde görülen bakteriyel etmenlerin tanısı ve yaygınlığı
- Author
-
Güneş, Merve, Aysan, Yeşim, Bitki Koruma Anabilim Dalı, and Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Bitki Koruma Anabilim Dalı
- Subjects
Ziraat ,Bacterial diseases ,MALDI-TOF MS ,plastic greenhouses ,Agriculture ,Erdemli ,farmer survey ,Bakteriyel hastalıklar ,üretici anketi ,örtü altı ,MALDI TOF-MS - Abstract
TEZ11690 Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2017. Kaynakça (s. 64-70) var. iii, 80 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm. Mersin İli’nin Erdemli İlçesi 460.136 ton domates üretimi ile bölgenin en fazla domates yetiştiriciliğinin yapıldığı yerdir. Bakteriyel hastalıklar örtü altında domates yetiştiriciliğinde büyük sorunlar oluşturmaktadır. Mersin ilinin Erdemli ilçesinde örtü altında sorun olan bakteriyel hastalıkları ve yaygınlık durumlarını belirlemek için 63 sera incelemesi yapılmıştır. 43 hastalıklı bitki örneğinden yapılan izolasyonlarda 5 farklı patojenik türe ait 113 bakteri izolatı elde edilmiştir. İzolatların tanısıda morfolojik, biyokimyasal ve moleküler testler kullanılmıştır. Yeni tanılama yöntemlerinden Matriks ile desteklenmiş lazer desorpsiyon/ iyonizasyon uçuş zamanı kütle spektrometresi (MALDI-TOF MS) ile tanı desteklenmiştir. Survey sonuçlarına göre yaprak leke etmenlerinden Pseudomonas syrinage pv. tomato (%17) yumuşak çürüklük etmenlerinden Pectobacterium caratovorum (%6) ve Dickeya chrysanthemi (%2), öz nekrozu etmenlerinden Pseudomonas corrugata (%4) ve Pseudomonas viridiflava (%2) yaygınlık oranları ile hastalıklı bitki örneklerinden en fazla izole edilen patojen türler olarak bulunmuştur. Sera incelemelerine ek olarak örtü altında domates yetiştiriciliği yapan Üreticilerin bitki koruma açısından temel sorunlarını belirlemek için bir anket çalışması yürütülmüş ve domateste görülen bakteriyel hastalıklara olan farkındalıklarını artırmak için üretici broşürü dağıtılmıştır. Erdemli province is the second most important tomato production region of East Mediterranean with the production of 460.136 tonnes in 2015. Bacterial diseases are major biotic constraints to greenhouse grown tomato plants. This study was conducted to determine identification and incidence of bacterial disease agents on greenhouse grown tomato plants which were collected from 63 different greenhouses, located in Erdemli district of Mersin province. Using standart isolation method, total of 113 plant pathogenic bacterial isolates belonging to 5 different species were obtained from 43 different infected plant samples. Bacterial isolates were identified by using standart morphological, biochemical and molecular methods. New generation identification system, called as Matrix Associated Laser Desorption/Ionization Time of Flight- Mass Spectroscopy (MALDI-TOF MS), was also employed for identification of the bacterial isolates. The occurrence and average percent incidence of bacterial species in infected samples tested revealed that bacterial speck disease agent Pseudomonas syringae pv. tomato (17%), stem necrosis disease agents Pectobacterium caratovorum (6%) and Dickeya chrysanthemi (2%), pith necrosis disease agents Pseudomonas corrugata (4%) and Pseudomonas viridiflava (2%) were the most frequently isolated bacterial disease agents identified from infected samples, respectively. In addition to disease survey, farmer questionnaire was also performed for determination of major plant protection problems encountered in greenhouse grown tomato plants by the farmers. Information and leaflet about the major bacterial disease were delivered to the farmers. Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: FYL-2015-5313.
- Published
- 2017
21. Screening Effects of Methanol Extracts of The Diplotaxis tenuifolia and Reseda lutea on The Enzymatic Antioxidant Defense Systems and Aldose Reductase Activity
- Author
-
Shomali, Naznoosh, primary, Abdalrahman, Khalid Sharro, additional, Güneş, Merve Gülşah, additional, İşgör, Belgin Sultan, additional, and Yıldırım, Özlem, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
22. Abdullah Cevdet’in II. Abdülhamit’e Duyduğu Nefretin Kahriyât Adlı Kitabına Yansımaları ve Bu Nefretin Sembollerinden Hüseyin Necati Efendi
- Author
-
Güneş, Merve Nur, primary
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
23. Kefirin stres direncine ve ömür uzunluğuna etkisinin, Caenorhabditis elegans'ta araştırılması
- Author
-
Güneş, Merve, Gündüz, Gülgün, and Biyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Biology ,Biyoloji - Abstract
Yaşlanma organizmanın zamanla fonksiyonlarını kaybettiği, ölümle sonuçlanan ve geri dönüşümü olmayan bir süreçtir. Günümüzde, tıpta görülen ilerlemeler ve yaşam kalitesindeki artışla birlikte ortalama yaşam süresi de uzamıştır. Biyolojik yaşlanma çalışmalarında en sık kullanılan model organizmalardan biri Caenorhabditis elegans'tır. Ekonomik olması, bir ay kadar olan kısa yaşam süresi ile hızlı sonuç verebilmesi, kültürün devamlılığının kolay sağlanması, biyolojik ve tıbbi araştırmalarda yarar sağlamaktadır. Kefir, kökeni Kafkasya'ya dayanan kefir danesi (tanesi) kullanılarak üretilen fermente bir süt ürünüdür. Endüstriyel olarak üretilen `kültür kefiri` ve geleneksel olarak üretilen `dane kefir` olmak üzere iki çeşidi vardır. Kefirin insanların sağlığı üzerine olumlu etkileri bilinmektedir. Yapılan bazı çalışmalarda, kefirin yapısındaki laktik asit bakterilerinin insan veya hayvan vücudundaki tümör ve enfeksiyonlara karşı direnci artırdığı belirtilmektedir. Kefirin sağlık üzerine yararlarıyla ilgili yapılan in vivo çalışmalar sınırlı sayıda bulunmaktadır. Bu çalışmada, kefirin her iki çeşidi kullanılarak farklı sıcaklıklar altında C. elegans'ın ömür uzunluğuna etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda iki farklı deney grubu oluşturulmuştur. Bu deneylerde kontrol grupları E. coli ile beslenirken, test grupları kültür kefir ve dane kefir ile beslenmiştir. İlk olarak C. elegans için öldürücü olmayan ısı stresi (37°C) altında karşılaştırma yapılmıştır. Sonrasında ise bu karşılaştırma C. elegans'ın optimum büyüme sıcaklığı olan 20°C'de tekrar edilmiştir.Araştırma sonucunda 37°C'de yapılan ısı stresinde kültür kefir ile beslenen C. elegans'ların ömürleri % 29 artarken, dane kefir ile beslenenlerinkinin % 22 arttığı gözlenmiştir. Diğer taraftan 20°C altında yapılan karşılaştırmada elde edilen sonuçlar arasında istatiksel olarak fark görülmemiştir. Aging is an irreversible and fatal process which causes loss of function of organism. In modern times, development in medicine and increased quality of life give rise to increased lifespan. Caenorhabditis elegans is one of the model organism widely used in aging studies. The worm is economical to cultivate, and gives rapid result due to its about one month lifespan. Thus, it is useful in biological and medical research. Kefir is a fermented milk product which is made using kefir grains originated from Caucasia. There are two types of kefir, the culture kefir, which is produced industrially, and the other one is grain kefir, which is produced traditionally. Kefir's positive impact on human health is known. Some studies showed that lactic acid bacteria in the kefir enhanced resistance against tumors and infections in humans and animals bodies. In this study we aimed to determine effect of kefir on C. elegans's lifespan under different temperature by using two types of kefir. Within this scope two different experimental groups were performed. In these experiments control groups were fed with E. coli, and the others were fed culture kefir and grain kefir. Firstly control group compared with the others which were fed culture and grain kefir at non-lethal heat shock temperature (37oC) for C. elegans. And then, same comparison repeated at optimum growth temperature, that is 20oC for C. elegans.As a result, there is % 29 increasing on lifespan of C. elegans which were fed with culture kefir and % 22 increasing on lifespan of C. elegans were fed with grain kefir at 37oC. On the other hand, we couldn't explain the meaning of results obtained from comparison made at 20oC. 71
- Published
- 2015
24. Screening Effects of Methanol Extracts of Diplotaxis tenuifolia and Reseda lutea on Enzymatic Antioxidant Defense Systems and Aldose Reductase Activity.
- Author
-
ABDALRAHMAN, Khalid Sharro, GÜNEŞ, Merve Gülşah, SHOMALI, Naznoosh, İŞGÖR, Belgin Sultan, and YILDIRIM, Özlem
- Subjects
- *
ALUMINUM chloride , *PHENOLS , *FLAVONOIDS , *METHANOL , *ANTIOXIDANTS - Abstract
Objectives: The aim of the study was to investigate the effects of methanol extracts from the flowers and leaves of Diplotaxis tenuifolia and Reseda lutea on the activity of AR, CAT, GST, and GPx. Materials and Methods: Total phenolic and flavonoid contents of the plant samples were evaluated using Folin-Ciocalteu reagent and aluminum chloride colorimetric methods. Also, the effects of extracts on CAT, GST, GPx, and AR enzyme activities were investigated using kinetic assays. Results: The highest phenolic and flavonoid contents were detected in the methanol extract of D. tenuifolia leaves with 144.49±0.29 mg gallic acid equivalent/L and 250.485±0.002 quercetin equivalent/L, respectively. The best activity profile for GST and GPx were observed in the extract of leaves belonging to D. tenuifolia with IC50 values of 121±0.05 and 140±0.001 ng/mL, respectively. According to the results, methanol extracts from leaves of R. lutea and D. tenuifolia showed no significant activity potential on AR. Moreover, none of the studied extracts demonstrated any reasonable CAT activation potential. Conclusion: The results indicated that leaves of D. tenuifolia had good effect on the antioxidant enzymatic defense system, which it makes it a good constituent of the daily diet. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
25. A study on intervention analysis techniques in time series
- Author
-
Güneş, Merve, Urgan, Nurkut Nuray, and Matematik Ana Bilim Dalı
- Subjects
müdahale analizi ,ARIMA models ,intervention analysis ,İstatistik ,Statistics ,ARIMA modeller ,Time series analysis ,etki analizi ,time series ,impact analysis ,zaman serileri - Abstract
Günümüzde sıkça karşılaşan istatistik tahmin yöntemlerden biri zaman serileri analizidir. Bu çalışmada zaman serilerinin analiz edilmesi için müdahale analiz tekniği kullanılmıştır. Veri toplama aşamasında, Merkez Bankasının sitesinden Türkiye’nin aylık ihracat miktarlarını gösteren 216 veri değeri alınmıştır. Uygulama kapsamında Türkiye’de yaşanan 2001 krizi müdahale olayı olarak kabul edilmiş ve bu olayın seri değerleri üzerindeki etkisi müdahale analiz tekniği kullanılarak modellenmeye çalışılmıştır. Öncelikle seri değerleri, 2001 krizi öncesi ve sonrası olmak üzere iki kısıma ayrılmıştır. İlk kısım üzerinde ARIMA model kurma süreci uygulanmış, otokorelasyon ve kısmi otokorelasyon fonksiyonları yardımıyla bu kısmı temsil edecek bir ARIMA model önerilmiştir. İkinci kısımda, olayın olup olmadığını simgeleyen bir deterministik fonksiyona, müdahale öncesi seri için önerilen ARIMA model eklenerek, genel müdahale modeli tanımı yapılmıştır. Elde edilen müdahale modeli regresyon modele dönüştürülerek, istatistiksel testler yardımıyla parametre kestirimleri yapılmıştır. Daha sonra bu model ihracat verilerinin gelecek dönem değerlerinin tahmin edilmesinde kullanılmıştır. Nowadays, one of the mostly encountered statistical forecasting methods is time series analysis. In this study, intervention analysis techniques has been used in order to analyse time series. In the data collection stage, 216 data that shows the amount of monthly export value of Turkey were taken from the site of the Central Bank. Within the scope of application, 2001 crisis in Turkey has been accepted as intervention event and its impact on the serial values has been modeled using the technique of intervention analysis. Firstly, all serial values has been divided into two parts, including before and after the 2001 crisis. ARIMA model building process has been applied on the first part and then, an ARIMA model representing this part has been suggested with the help of autocorrelation and partial autocorrelation functions. In the second part, the general definition of the intervention model has been obtained by adding a deterministic function representing whether or not the event occurs to proposed ARIMA model for pre-intervention series. Intervention model obtained has been converted to regression model and then model parameters have been estimated with the help of statistical test. Afterwards, this model has been used to forecast Turkey’s future export value.
- Published
- 2010
26. Comparison of pre-PICU and per-PICU interventions, clinical features and neurologic outcomes of motor vehicle collision trauma and other mechanisms of trauma in children.
- Author
-
Özcan S, Akyüzlüer Güneş MS, Havan M, Perk O, Azapağası E, Gün E, Botan E, Ergun E, Ateş U, Kahiloğulları G, and Kendirli T
- Subjects
- Child, Humans, Intensive Care Units, Pediatric, Motor Vehicles, Retrospective Studies, Accidents, Traffic, Multiple Trauma therapy
- Abstract
Background: Motor vehicle collisions (MVCs) are the number one cause of death in the pediatric age group. The aim of this study was to determine the differences between MVCs and other trauma mechanisms (OTMs) in patients who were followed up at a pediatric intensive care unit (PICU)., Methods: Data were retrospectively collected for pediatric trauma patients hospitalized at a third level PICU between 2014 and 2018. Patients have been divided into two groups as MVC and OTM. Demographic data, pre-PICU interventions (cardiopulmonary resuscitation, intubation, injury severity scores, time period before intensive care), intensive care interventions (invasive mechanical ventilation, non-invasive mechanical ventilation, need for surgery, type of surgery, need for transfusion, and inotrope therapy) were compared between two groups. Outcomes were evaluated by survival, discharge from hospital, Pediatric Cerebral Performance Cate-gory (PCPC) at discharge, tracheotomy presence, and amputation performed., Results: During the 5-year study period, 135 patients were hospitalized for trauma. The injured body regions were the head and neck (61.5%), abdomen and lumbar spine (39.4%), and extremities and pelvis (36.3%). Multiple trauma was mostly seen in the MVC trauma group (p=0.001). The need for invasive mechanical ventilation and inotrope therapy was greater in the MVC group (p=0.002, 0.001 respectively). One hundred and twenty-three patients (91.1%) survived. The mortality rate was higher in the MVC group (p=0.026). The PCPC results were better in the OTM group (p=0.017)., Conclusion: MVCs lead to more multiple trauma cases than OTMs. Invasive mechanical ventilation, inotropes, and other inten-sive care interventions were necessary much more often in MVC victims than in OTM patients.
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.