19 results on '"EGE, Bilal"'
Search Results
2. Diş hekimliği fakültesine başvuran hastaların bitkisel ürün kullanımı ve farkındalıklarının değerlendirilmesi
- Author
-
EGE, Miray, KURT, Muhammed Yusuf, EGE, Bilal, KOPARAL, Mahmut, and YILDIZ, Serkan
- Subjects
Health Care Sciences and Services ,Phytotherapy,Herbal products,Dentistry,Patients,Knowledge level ,Fitoterapi,Bitkisel ürünler,Diş hekimliği,Hastalar,Bilgi düzeyi ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri - Abstract
Aim: This study aims to investigate the awareness and knowledge level of patients about the use of herbal products in dentistry.Materials and Methods: Present study was carried out on a total of 200 patients who applied to the Faculty of Dentistry Oral and Maxillofacial Surgery Clinic in 2020. Data were collected using questionnaires. Herbal product usage levels, attitudes towards phytotherapy and general opinions of the patients were evaluated.Results: Herbal products used for oral and dental health were found to be at lower levels than herbal products used in the prevention or treatment of other diseases. The patients preferred these products for halitosis and wounds. The most commonly used plants for oral health were mint, clove, thyme and black mulberry.Conclusion: The results of present study showed that patients are willing to use herbal products. This result suggests that it would be beneficial for dentists to integrate phytotherapy into treatment protocols., Amaç: Bu çalışmanın amacı diş hekimliğinde bitkisel ürün kullanımı hakkında hastaların farkındalık ve bilgi düzeyini araştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Çalışmamız 2020 yılında Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Kliniğine başvuran toplam 200 hasta üzerinde gerçekleştirildi. Veriler anket formları kullanılarak toplandı ve hastaların bitkisel ürün kullanım düzeyleri, fitoterapiye yönelik tutumları ve genel görüşleri değerlendirildi.Bulgular: Ağız ve diş sağlığı için kullanılan bitkisel ürünlerin diğer hastalıkların önlenmesi veya tedavisinde kullanılan bitkisel ürünlere göre daha düşük düzeylerde olduğu tespit edildi. Hastalar ağız ve diş sağlığına yönelik bu ürünleri daha çok ağız kokusu ve yaraları için tercih etmişlerdir. Ağız sağlığı için en çok kullanılan bitkiler sırasıyla nane, karanfil, kekik ve karadut olarak belirlendi.Sonuç: Çalışmamızın sonuçları, hastaların bitkisel ürünleri kullanmaya istekli olduklarını göstermektedir. Bu sonuç, diş hekimlerinin fitoterapiyi tedavi protokollerine entegre etmelerinin faydalı olacağını göstermektedir.
- Published
- 2021
3. Yetersiz Biyopsi Sonrası Yanlış Yorumlanan Ameloblastik Fibro-Odontoma Vakası: Olgu Sunumu
- Author
-
KURT, Muhammed Yusuf, EGE, Bilal, and ÖRMECİ, Ayşe
- Subjects
Ameoblastik fibroma,ameoblastik fibro-odontoma,histopatolojik inceleme,biyopsi ,Ameoblastic fibroma,ameoblastic fibro-odontoma,histopathological examination,biopsy - Abstract
Objective: Ameloblastic fibro-odontoma (AFO) is a rare benign odontogenic tumor caused by proliferation of epithelial and mesenchymal cells. It is generally seen in children and has an asymptomatic course. In terms of classification, AFO has similar features to other lesions in the same group. In our case, the case of AFO which was misdiagnosed as a result of incomplete biopsy is presented and in the histopathological differential diagnosis of the lesion, the importance of taking biopsy samples completely is emphasized.Case: A 9-year-old male patient who applied to our clinic with a complaint of swelling that did not pass in the right mandibular posterior region was decided to take a biopsy first, and then the diagnosis of the mass was made as Ameloblastic Fibroma (AF). However, in the second histopathological examination performed as a result of surgical excision of the lesion, the mass was reported to be AFO. In the patient's postoperative controls, healing was observed to be smooth and no recurrence was encountered.Conclusion: There are also discussions in the literature about whether AFO is a different stage of odontoma or a different pathology. Histopathological examination should be done carefully for a definitive diagnosis. However, as in our case, biopsy sections should be performed completely to prevent histopathological misinterpretations., Amaç: Ameloblastik fibro-odontoma (AFO) epitelyal ve mezenşimal hücrelerin proliferasyonu sonucu oluşan, nadir görülen, iyi huylu odontojenik bir tümördür. Genellikle çocuklarda görülür ve asemptomatik seyirlidir. AFO sınıflandırma bakımından aynı grupta bulunan diğer lezyonlara benzer özellikler taşımaktadır. Sunduğumuz olguda da eksik biyopsi sonucu yanlış teşhis konulan AFO vakası sunulmakta ve lezyonun histopatolojik olarak ayırıcı teşhisinde biyopsi örneklerinin eksiksiz alınmasının önemi vurgulanmaktadır.Olgu: Sağ mandibular posterior bölgesinde geçmeyen şişlik şikayetiyle kliniğimize başvuran 9 yaşındaki erkek hastada öncelikle biyopsi yapılmasına karar verildi ve ardından kitlenin teşhisi Ameloblastik Fibroma (AF) olarak konuldu. Ancak lezyonun cerrahi eksizyonu sonucu yapılan ikinci histopatolojik incelemede kitlenin AFO olduğu rapore edildi. Hastanın postoperatif dönemde yapılan kontrollerinde ise iyileşmenin sorunsuz olduğu görüldü ve herhangi bir nüksle karşılaşılmadı.Sonuç: AFO’nın literatürde odontomanın farklı bir safhası mı yoksa farklı bir patoloji mi olduğu konusunda da tartışmalar bulunmaktadır. Kesin teşhis için histopatolojik incelemenin dikkatle yapılması gerekmektedir. Ancak biyopsi kesitlerinin eksiksiz olması vakamızda karşılaştığımız gibi histopatolojik açıdan yanlış yorumlamaların önene geçecektir.
- Published
- 2020
4. Ameloblastic Fibro-Odontoma Misinterpreted Histopathologically After Insufficient Biopsy: A Case Report
- Author
-
KURT, Muhammed Yusuf, EGE, Bilal, and ÖRMECİ, Ayşe
- Subjects
Health Care Sciences and Services ,Ameoblastik fibroma,ameoblastik fibro-odontoma,histopatolojik inceleme,biyopsi ,Ameoblastic fibroma,ameoblastic fibro-odontoma,histopathological examination,biopsy ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri - Abstract
Amaç: Ameloblastik fibro-odontoma (AFO) epitelyal ve mezenşimal hücrelerin proliferasyonu sonucu oluşan, nadir görülen, iyi huylu odontojenik bir tümördür. Genellikle çocuklarda görülür ve asemptomatik seyirlidir. AFO sınıflandırma bakımından aynı grupta bulunan diğer lezyonlara benzer özellikler taşımaktadır. Sunduğumuz olguda da eksik biyopsi sonucu yanlış teşhis konulan AFO vakası sunulmakta ve lezyonun histopatolojik olarak ayırıcı teşhisinde biyopsi örneklerinin eksiksiz alınmasının önemi vurgulanmaktadır.Olgu: Sağ mandibular posterior bölgesinde geçmeyen şişlik şikayetiyle kliniğimize başvuran 9 yaşındaki erkek hastada öncelikle biyopsi yapılmasına karar verildi ve ardından kitlenin teşhisi Ameloblastik Fibroma (AF) olarak konuldu. Ancak lezyonun cerrahi eksizyonu sonucu yapılan ikinci histopatolojik incelemede kitlenin AFO olduğu rapore edildi. Hastanın postoperatif dönemde yapılan kontrollerinde ise iyileşmenin sorunsuz olduğu görüldü ve herhangi bir nüksle karşılaşılmadı.Sonuç: AFO’nın literatürde odontomanın farklı bir safhası mı yoksa farklı bir patoloji mi olduğu konusunda da tartışmalar bulunmaktadır. Kesin teşhis için histopatolojik incelemenin dikkatle yapılması gerekmektedir. Ancak biyopsi kesitlerinin eksiksiz olması vakamızda karşılaştığımız gibi histopatolojik açıdan yanlış yorumlamaların önene geçecektir., Objective: Ameloblastic fibro-odontoma (AFO) is a rare benign odontogenic tumor caused by proliferation of epithelial and mesenchymal cells. It is generally seen in children and has an asymptomatic course. In terms of classification, AFO has similar features to other lesions in the same group. In our case, the case of AFO which was misdiagnosed as a result of incomplete biopsy is presented and in the histopathological differential diagnosis of the lesion, the importance of taking biopsy samples completely is emphasized.Case: A 9-year-old male patient who applied to our clinic with a complaint of swelling that did not pass in the right mandibular posterior region was decided to take a biopsy first, and then the diagnosis of the mass was made as Ameloblastic Fibroma (AF). However, in the second histopathological examination performed as a result of surgical excision of the lesion, the mass was reported to be AFO. In the patient's postoperative controls, healing was observed to be smooth and no recurrence was encountered.Conclusion: There are also discussions in the literature about whether AFO is a different stage of odontoma or a different pathology. Histopathological examination should be done carefully for a definitive diagnosis. However, as in our case, biopsy sections should be performed completely to prevent histopathological misinterpretations.
- Published
- 2020
5. Preoperative hemogram and biochemistry values of patients undergoing oral and dental surgical operations under local anesthesia
- Author
-
EGE, Bilal, primary, GEYİK, Abdüssamed, additional, KURT, Muhammed Yusuf, additional, and KOPARAL, Mahmut, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
6. The Investigation Preoperative Coagulation Values of Patients Undergoing Oral Surgical Procedure Under Local Anesthesia
- Author
-
EGE, Bilal and NAJAFOV, Eldar
- Subjects
APTT,INR,PT,preoperatif koagülasyon testleri,oral cerrahi ,Health Care Sciences and Services ,APTT,INR,PT,preoperative coagulation tests,oral surgery ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri - Abstract
Amaç: Bu çalışmanın amacı lokal anestezi altında oral cerrahi işlem geçirenhastaları preoperatif koagülasyon değerlerinin araştırılmasıdır.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2017-2018 tarihleri arasında Adıyaman Üniversitesi DişHekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Kliniği’ne çeşitli nedenlerdendolayı başvuran ve yapılan muayene sonucu kendisine lokal anestezi altındacerrahi girişim uygulanan 1598 hasta dahil edildi. Hastalara ait yaş, cinsiyetve aktif parsiyel tromboplastin zamanı (APTT), protrombin zamanı (PT) veuluslararası normalleştirilmiş oran (INR) gibi koagülasyon değerleri kaydedildive istatistiksel olarak analiz edildi.Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş aralığı 11-92 arasındadeğişmekteydi ve yaş ortalaması 30,51±11,09 idi. Bu hastaların %63,06’sı(n=1007) kadın, %36,94’ü (n=591) erkekti. Cinsiyete göre dağılımda başvurantoplam kadın hasta sayısı erkeklere kıyasla daha fazlaydı. Tüm hastalar alt yaşgrupları (0-20, 21-40, 41-60, >60) bakımından incelendiğinde her ikicinsiyette özellikle 0-20 ile 21-40 yaş gruplarında istatistiksel olarakanlamlı farklılık bulundu (p0.05). İncelenen koagülasyon değerlerinin hepsindenormal sınırların dışında seyreden değerler görüldü. Bunlardan APTT ve PT (%)değerlerinde düşük değerler; INR ve PT (sn) değerlerinde ise yüksek değerlersayıca daha fazla bulundu. Normal olmayan bu değerler cinsiyet bakımındanincelendiğinde PT (%) hariç diğerleri erkeklere nazaran kadınlarda istatistikselolarak anlamlı şekilde daha fazla görüldüğü bulundu. Dört koagülasyonparametresine ait normal olmayan bu değerler yaş grupları bakımından iseistatistiksel olarak anlamlı şekilde en fazla 21-40 yaş arasında görüldüğütespit edildi (p, Objective: The aim in this study was to investigate preoperative coagulationvalues of patients undergoing oral surgery under local anesthesia.Material and Method: The study included 1598 patients who presented tothe Department of Oral and Maxillofacial Surgery, Faculty of Dentistry atAdıyaman University between 2017 and 2018 for various reasons and underwentsurgery under local anesthesia based on examination. The patients’ age andgender as well as their coagulation values such as activated partialthromboplastin time (APTT), prothrombin time (PT) and international normalizedratio (INR) were recorded and analyzed statistically.Results: The age range of the patients included in the study ranged between 11 and92, and their mean age was 30.51 ± 11.09. Of these patients, 63.06% (n = 1007)were female, and 36.94% (n = 591) were male. The total number of femalepatients admitted was more than that of the male patients in terms of thedistribution by gender. When the number of patients admitted were examined interms of age groups (0–20, 21–40, 41–60, > 60), statistically significantdifferences were found especially between the ages 0–20 and 21–40 in bothgender (p 0.05). Values outside the normal range were observed in allof the coagulation values examined. Among these, APTT and PT (%) values thatwere lower than the normal and INR and PT (s) values that were higher than thenormal were found to prevail. An examination of these abnormal values in termsof gender revealed that the values other than PT (%) were found to be statisticallysignificantly higher in women, compared to men. In terms of age groups, theseabnormal values belonging to the four coagulation parameters were found to bestatistically significantly the highest among the people who were 21–40 yearsold (p < 0.001).Conclusion: Taking preoperative coagulation tests prior to locally appliedsurgical procedures is especially important in patients for whom detailedmedical history cannot be obtained.
- Published
- 2019
7. Hemofili A Tanısı Almış Bir Hastada Meydana Gelmiş Odontojenik Apsenin Tedavisi: Olgu Sunumu
- Author
-
Ege, Bilal, Geyik, Abdüssamed, and UTKUN, Mustafa
- Subjects
Hemofili,faktör VIII,diş çekimi,odontojenik apse,kanama ,Health Care Sciences and Services ,Hemophilia,factor VIII,tooth extraction,odontogenic abscess,bleeding ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri - Abstract
Haemophilia A is hereditary haemorrhagic disorders characterised by deficiency or dysfunction of coagulation protein factor VIII. This deficiency causes prolongedbleeding and delayed wound healing after injury, tooth extraction and surgical procedures. In this report; the patient was diagnosed with Hemophilia A and recurrentsubmandibular abscess despite of its medical treatments was presented. A 23-year-old male patient presented to our clinic with complaints of swelling and pain onthe right side of his face and neck. In his anamnesis, it was learned that the patient first applied to the otolaryngology clinic, and after his treatment, were directed toour clinic, because of his recurrent complaints. In the clinical and radiographic examination, it was found that the abscess was caused by the right mandibular wisdomtooth and it was decided to be extracted. Firstly, the patient was consulted with a hematologist before the procedure was performed, and the patient was providedwith antibiotic, analgesic and muscle relaxant medication for 3 days until the day of treatment. On the day of the procedure, factor VIII was transfused to the patient bythe hematologist and than the wisdom teeth extracted and the wound was closed by suturing. Postoperatively, the wound was healed without any bleeding or healingproblem. As a result; Hemophilia A disease is an important systemic disease that can be life-threatening. In these patients, surgical procedures should be performedby providing appropriate blood values in the most appropriate sterile conditions in the control of hematologist., HemofiliA koagülasyon proteini olan faktör VIII eksikliği veya fonksiyon bozukluğu ilekarakterize kalıtsal hemorajik bir bozukluktur. Bu eksiklik yaralanma, dişçekimi ve cerrahi işlemler sonrası uzamış kanamalara ve gecikmiş yaraiyileşmesine neden olur. Bu raporda; Hemofili A tanısı almış hastada, uygulananmedikal tedavilere rağmen tekrarlayan submandibular apse ve tedavisisunulmaktadır. Olgumuz; 23 yaşındaki erkek hasta olup sağ tarafında yüzünde veboynunda gelişen şişlik ve ağrı şikayetiyle kliniğimize başvurmuştur. Alınananamnezinde hastanın ilk önce kulak burun boğaz kliniğine başvurduğu, buradakitedavisini takiben şikayetlerinin tekrarlaması üzerine tarafımızayönlendirildiği öğrenilmiştir. Yapılan klinik ve radyografik muayenesinde,apsenin sağ alt yirmi yaş dişinden kaynaklı olduğu tespit edilmiş ve dişinçekimi uygun görülmüştür. Hastaya işlem yapılmadan önce hematoloji uzmanıyla konsülteedilerek, hastaya işlem gününe kadar 3 gün süreyle antibiyotik, ağrı kesici vekas gevşetici ilaç tedavisi uygulanarak ağız açıklığının artırılması sağlandı.İşlem günü hematolog tarafından hastaya faktör VIII yüklemesi yapılan hastadayirmi yaş dişi çekildi ve yara yeri süture edilerek kapatıldı. Postoperatif yapılankontrollerde herhangi bir kanama veya iyileşmeyle ilgili problemi saptanmadanyara yeri iyileşti. Sonuç olarak; Hemofili A hastalığı hayati tehlike ihtivaedebilen önemli bir sistemik hastalıktır. Bu tanıyı almış hastalarda cerrahiişlemler hematoloğun kontrolünde en uygun steril şartlarda uygun kan değerlerisağlanarak yapılmalıdır.
- Published
- 2018
8. Deregulation of Cancer-Associated Genes in Odontogenic Cysts
- Author
-
EGE, Bilal, primary, Yumrutaş, Önder, additional, and Bozgeyik, İbrahim, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
9. Evaluation of serum prolidase activity and oxidative stress in patients with temporomandibular joint internal derangement
- Author
-
Ege, Bilal, primary, Kucuk, Ayse Ozcan, additional, Koparal, Mahmut, additional, Koyuncu, Ismail, additional, and Gonel, Ataman, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
10. Evaluation of serum prolidase activity and oxidative stress in patients with temporomandibular joint internal derangement.
- Author
-
Ege, Bilal, Kucuk, Ayse Ozcan, Koparal, Mahmut, Koyuncu, Ismail, and Gonel, Ataman
- Subjects
TEMPOROMANDIBULAR joint ,OXIDATIVE stress ,OXIDANT status ,GLUTATHIONE - Abstract
Objective: To investigate serum prolidase activity and oxidative stress in patients with temporomandibular joint internal derangement (TMJ-ID).Methods: Seventy patients with Wilkes stage III, IV, and V joints and 70 healthy controls were included. Serum prolidase activity and oxidative stress parameters, including total antioxidant status (TAS), total oxidant status (TOS), oxidative stress index (OSI), advanced oxidation protein products (AOPP), glutathione (GSH), ferric reducing antioxidant power (FRAP), and lipid hydroperoxide (LOOH) were measured.Results: The levels of prolidase, TOS, OSI, AOPP, and LOOH were significantly higher in the TMJ-ID group than in the control (p = .0001). TAS and FRAP level was significantly lower in the TMJ-ID group than in the control (p = .0001). There was no significant difference in GSH between groups.Conclusion: Significantly increased prolidase activity and oxidative stress in patients with TMJ-ID may be related to long-term collagen tissue damage, and inflammation and can be effective in the etiology of TMJ-ID. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
11. The incidence of seven different dental anomalies in southeastern of Turkey
- Author
-
Koparal, Mahmut, Ünsal, Haluk Yener, Alan, Hilal Türker, Yalçın, Mustafa, Ege, Bilal, Gülsün, Belgin, and Başka Kurum
- Subjects
Alt keser ,gömülü diş ,ectopic ,impacted ,sürnümerer ,ektopi ,Lower incisor ,dental anomali ,dental anomaly ,supernumerary - Abstract
Amaç: Bu çalışmanın amacı, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayan bireylerde yedi farklı dental anomalinin görülme sıklığının ve cinsiyetler arasındaki dental anomali görülme yatkınlıkların değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: Çalışma Adıyaman Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ne ve Adıyaman Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’ne çeşitli nedenlerle müracat etmiş hastalardan rastgele seçilen 4256 hastaya ait panoramik radyografi görüntüleri üzerinde retrospektif olarak tasarlandı. Hastalara ait panoramik radyografi görüntüleri dental anomalilerin tespit edilmesi amacıyla 2 araştırmacı tarafından değerlendirildi. Çalışmada hastaların panoramik radyografi görüntüleri üzerinde tespit edilen, alt keser diş eksikliği, sürnümerer diş, ektopi, gömülü kalma, mikrodonti, taurodontism ve dilaserasyon olmak üzere 7 tip dental anomali cinsiyetler arası dağılımına göre istatistiksel olarak analiz edilmiştir Bulgular: En sık görülen anomali %4,2 oranıyla gömülü kalma olarak tespit edildi. Taurodontizm % 0,02 lik oranla en az görülen anomali olarak tespit edildi. Gömülü diş görülme sıklığı erkek bireylerde, kadınlara kıyasla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha fazla bulunmuştur. Ektopik diş görülme oranı, erkeklerde kadınlara nazaran istatistiksel olarak anlamı derecede fazla bulunmuştur. Kadınlarda alt keser diş eksikliği görülme oranı, erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede fazla bulunmuştur. Sonuç: Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayan bireylerde gömülü kalma, en sık rastlanılan anomali olarak karşımıza çıkmaktadır. Alt keser diş eksikliği kadınlarda daha fazla görülürken, gömülü diş ve ektopiye erkeklerde daha sık rastlanılmıştır. Bunun yanında, sürnümerer diş, dilaserasyon, taurodontizm ve mikrodonti gibi anomalilerin görülme sıklığı bakımından cinsiyetler arasında farklılık tespit edilmemiştir. Taurodontizm en az rastlanılan anomali olarak tespit edilmiştir., Background: The aim of this study is to evaluate the incidence of seven different dental anomalies and tendency to dental anomalies among the sexes living in southeastern of Turkey. Methods: This retrospective study was designed on panoramic radiographs of randomly selected 4256 patients that applied to Adıyaman University Faculty of Dentistry and Adıyaman Oral and Dental Health Center. Panoramic radiographs of patients were evaluated by two investigators to determine dental anomalies. In the study, seven types of dental anomalies were analyzed statistically on the panoramic radiography images of the patients, including lack of lower incisor, supernumerary tooth, ectopia, impaction, microdontia, taurodontism and dilaseration. Results: The most common anomaly was found to be impaction with a incidence of 4.2%. Taurodontism was found to be a least common anomaly with a incidence of 0.02%. The incidence of impaction was found to be significantly higher in male individuals compared to female. The incidence of ectopic teeth was significantly higher in males than in females. The incidence of lack of lower incisors was found to be significantly higher in females than males. Conclusion: Impaction is the most frequently encountered anomaly in the individuals living in the southeastern of Turkey. Lack of lower incisor was more frequent in females, while impaction and ectopic tooth were more common in males. In addition, there is no statistically difference between the genders in terms of the frequency of anomalies such as supernumerary tooth, dilaseration, taurodontism and microdontia. Taurodontism was determined as the least common anomaly.
- Published
- 2018
12. Mandibular odontojenik keratokistin kişiye özel çıkarılabilir bir aparey yardımıyla dekompresyon tedavisi: Vaka sunumu ve literatür derlemesi
- Author
-
EGE, Bilal, ÇALIŞIR, Metin, and Başka Kurum
- Subjects
decompression ,Diş Hekimliği ,odontogenic keratocyst ,stomatognathic system ,Customized removable device ,Kişisel çıkarılabilir aparey,dekompresyon tedavisi,keratokistik odontojenik tümör ,Customized removable aparey,decompression treatment,keratocystic odontogenic tumor ,odontojenik keratokist ,Dental ,Kişisel çıkarılabilir aparey ,dekompresyon - Abstract
Keratokistik odontojenik tümör (KCOT) odontojenik orijinlinadir görülen iyi huylu intraosseöz bir tümör olup agresif davranışı ve çevre dokularainfiltratif özelliğine sahiptir. Spesifik histopatolojik özellikler gösterirlerve yüksek bir nüks oranına sahiptirler. Bu sunumda 17 yaşında bayan hastada sağmandibula ramus bölgesinde gömülü yirmi yaş dişiyle ilişkili, geniş boyutlukeratokistik odontojenik tümör vakası ve dekompresyon tedavisini sunulmaktadır.Dekompresyon, boşluğun kapanmasını önlemek için kişiselleştirilmişçıkarılabilir alet yardımı ile uygulanmıştır. Hastanın 3. ve 6. ay kontrol radyografilerindekalsifikasyon odaklarının görülmeye başlandığı ve lezyonun hacminin küçülmesi sonucugömülü dişin sürmeye devam ettiği görüldü. 18 ay sonrasında ise alınantomografide bölgenin tamamında normal kontrast bir görüntü mevcuttu ve ağıziçinde iyileşme sorunsuzdu. AnahtarKelimeler: Kişisel çıkarılabilir aparey, dekompresyon tedavisi,keratokistik odontojenik tümör, Keratocysticodontogenic tumor (KCOT) is a rare, bening intraosseous tumor of odontogenicorigin with a potential of aggressive and infiltrative behavior. It showsspecific histopathological features, and has a high recurrence rate. In this report,we present a case of 17 year old female patient with large-sized KCOT associatedwith impacted third molar in the mandibular ramus region and its decompressiontreatment. Decompression was applied by a customized removable appliance toprevent the closing of the cyst cavity. On the 3rd and 6th months of thecontrol radiography, it was seen that the calcification foci began to be seenand erupting the impacted teeth as a result of shrinkage of the lesion volume. After18 months, there was a normal contrast image on the tomography and theintraoral healing was uneventfully.Keywords: Customizedremovable aparey, decompressiontreatment, keratocystic odontogenic tumor.
- Published
- 2018
13. The incidence of dental anomalies in southeastern of Turkey
- Author
-
KOPARAL, Mahmut, ÜNSAL, Haluk Yener, TÜRKER ALAN, Hilal, YALÇIN, Mustafa, EGE, Bilal, and GÜLSÜN, Belgin
- Subjects
Diş Hekimliği ,Dental anomali,gömülü diş,ektopi,sürnümerer ,Dental anomaly,impacted,ectopic,supernumerary ,Dental - Abstract
Amaç: Bu çalışmanınamacı, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayan bireylerde dental anomalileringörülme sıklığının ve cinsiyetler arasındaki dental anomali görülmeyatkınlıkların değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntemler: Çalışma AdıyamanÜniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ne ve Adıyaman Ağız ve Diş SağlığıMerkezi’ne çeşitli nedenlerle müracat etmiş 4256 hastaya ait panoramikradyografi görüntüleri üzerinde retrospektif olarak tasarlandı. Hastalara aitpanoramik radyografi görüntüleri dental anomalilerin tespit edilmesi amacıyla 2araştırmacı tarafından değerlendirildi. Çalışmada hastaların panoramik radyografi görüntüleri üzerinde tespitedilen, alt keser diş eksikliği, sürnümerer diş, ektopi, gömülü kalma,mikrodonti, taurodontism ve dilaserasyon olmak üzere 7 tip dental anomalicinsiyetler arası dağılımına göre istatistiksel olarak analiz edilmiştir.Bulgular: En sık görülenanomali %4,2 oranıyla gömülü kalma olarak tespit edildi. Taurodontizm % 0,02lik oranla en az görülen anomali olarak tespit edildi. Gömülü diş görülmesıklığı erkek bireylerde, kadınlara kıyasla istatistiksel olarak anlamlıderecede daha fazla bulunmuştur. Ektopik diş görülme oranı, erkeklerdekadınlara nazaran istatistiksel olarak anlamı derecede fazla bulunmuştur.Kadınlarda alt keser diş eksikliği görülme oranı, erkeklere göre istatistikselolarak anlamlı derecede fazla bulunmuştur.Sonuçlar: GüneydoğuAnadolu Bölgesinde yaşayan bireylerde gömülü kalma, en sık rastlanılan anomaliolarak karşımıza çıkmaktadır. Alt keser diş eksikliği kadınlarda daha fazlagörülürken, gömülü diş ve ektopiye erkeklerde daha sık rastlanılmıştır. Bununyanında, sürnümerer diş, dilaserasyon, taurodontizm ve mikrodonti gibianomalilerin görülme sıklığı bakımından cinsiyetler arasında farklılık tespitedilmemiştir. Taurodontizm en az rastlanılan anomali olarak tespit edilmiştir.Anahtar Kelimeler: Dental anomali, gömülüdiş, ektopi, sürnümerer, alt keser, Background: The aim of this study is to evaluate theincidence of dental anomalies and tendency to dental anomalies among the sexesliving in southeastern of Turkey.Methods: Thisretrospective study was designed on panoramic radiographs of 4256 patients thatapplied to Adıyaman University Faculty of Dentistry and Adıyaman Oral andDental Health Center. Panoramic radiographs of patients were evaluated by twoinvestigators to determine dental anomalies. In the study, seven types ofdental anomalies were analyzed statistically on the panoramic radiographyimages of the patients, including lack of lower incisor, supernumerary tooth,ectopia, impaction, microdontia, taurodontism and dilaseration.Results: The most commonanomaly was found to be impaction with a incidence of 4.2%. Taurodontism wasfound to be a least common anomaly with a incidence of 0.02%. The incidence ofimpaction was found to be significantly higher in male subjects compared to female.The incidence of ectopic teeth was significantly higher in males than infemales. The incidence of lack of lower incisors was found to be significantlyhigher in females than males.Conclusions: Impaction is themost frequently encountered anomaly in the individuals living in thesoutheastern of Turkey. Lack of lower incisor was more frequent in females,while impaction and ectopic tooth were more common in males. In addition, thereis no statistically difference between the genders in terms of the frequency ofanomalies such as supernumerary tooth, dilaseration, taurodontism andmicrodontia. Taurodontism was determined as the least common anomaly.Keywords: Dental anomaly, impacted, ectopic,supernumerary, lower incisor
- Published
- 2017
14. Treatment of mandibular odontogenic keratocyst by decompression with a customized removable device: A case report and literature review
- Author
-
EGE, Bilal, primary and ÇALIŞIR, Metin, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
15. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde dental anomalilerin görülme sıklığı
- Author
-
Koparal, Mahmut, primary, Ünsal, Haluk Yener, additional, Türker Alan, Hilal, additional, Yalçın, Mustafa, additional, Ege, Bilal, additional, and Gülsün, Belgin, additional
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
16. Üzüm çekirdeği ekstresi (Vitis vinifera) ve düşük doz lazer tedavisinin (DDLT) kırık iyileşmesi üzerine olan etkilerinin histomorfometrik olarak incelenmesi
- Author
-
Ege, Bilal, Kahraman, Sevil, and Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim Dalı
- Subjects
Plant extract ,Diş Hekimliği ,Laser therapy ,Oxidative stress ,Dentistry ,Free radicals ,Diode laser ,Grape seeds ,Mandibular fractures - Abstract
Bu çalışmanın amacı üzüm çekirdeği ekstresi (ÜÇE) takviyesi ve düşük doz lazer tedavisi (DDLT)'nin deneysel mandibula kırıklarında kırık iyileşmesi, oksidan ve antioksidan sistem üzerine olan etkilerini araştırmaktır. Çalışmamızda 48 adet yetişkin erkek Wistar Albino rat kullanılmıştır. Tüm deneklerin sağ mandibulalarında molar dişler arasından geçen dikey bir kırık hattı oluşturulmuş ve kırık dört delikli bir mikroplak ve dört mikrovida yardımıyla internal olarak fikse edilmiştir. Denekler her biri 12 hayvan içerecek şekilde rastgele önce 4 ana gruba (Kontrol, ÜÇE, DDLT, ÜÇE+DDLT), sonrasında bu gruplar kendi içerisinde 7. ve 21. günler olmak üzere iki alt gruba ayrılmıştır. Toplamda 8 (n=6) grup oluşturulmuştur. ÜÇE deneklere sakrifiye edilecekleri güne kadar 300 mg/kg/gün olacak şekilde verilmiştir. DDLT uygulaması ise 7. gün gruplarında 7 gün; 21. gün gruplarında ise 14 gün süreyle 48 saat aralıklarla kırık hattı boyunca 2 farklı noktaya 23 J/cm2 dozda uygulanmıştır. Biyokimyasal incelemeler sonucu gruplarda gerek 7. gün gerekse 21. günde sadece TAS değerleri açısından istatistiksel anlamlı bir farklılık olduğu bulunmuştur. Histolojik incelemeler sonucunda mandibular kırık iyileşmesinin ÜÇE+DDLT ve ÜÇE gruplarında Kontrol grubuna göre anlamlı bir şekilde daha iyi olduğu bulunmuştur. Tek başına DDLT grubu ise iyileşme için yeterli etkiyi gösterememiş, ancak ÜÇE+DDLT kombine uygulandığında kemikleşmenin en yüksek seviyede olduğu saptanmıştır.Anahtar kelimeler: DüĢük doz lazer tedavisi, Kırık iyileĢmesi, Oksidatif stres, Serbest Radikaller, Üzüm çekirdeği ekstresi. The aim of this study was to research the effect of Grape Seed Extract (GSE) and Low Laser Level Therapy (LLLT) on the healing of experimentally fractured mandible and their effect on the oxidant and antioxidant system. Our study included 48 adult male Wistar Albino rats. A vertical fracture line were performed in right mandibule passed between the molar teeth of all experimental animals, then the fracture line were fixed internally with four-holed microplate and four micro screw. Subjects were divided randomly to four groups (Control, GSE, LLLT, GSE+LLLT) so that each group included 12 animals, then each group were subdivided to two groups according to the 7th and 21st day of the experiment and thus 8 (n=6) groups were formed. GSE was given to the subjects as 300 mg/kg/day until the day they were sacrificed. LLLT was applied to the 7th day groups for 7 days and to the 21st day for 14 days with 48 hour intervals on 2 different points along the fracture line at a dose of 23 J/cm2. According to the biochemical investigations made in both 7.th and 21st day, only TAS values were found to be statistically significant difference. The histological examinations showed that the fracture healing in GSE+LLLT and GSE groups were found to be significantly better than the control group. Only the LLLT group was not able to show sufficient efficacy for healing, however when it used combined with the GSE, the highest level of ossification was detected.Keywords: Low-level Laser therapy, Fracture healing, Oxidative stress, Free radicals, Grape seed extract 145
- Published
- 2014
17. Clinicopathological study of jaw cysts in southeast region of Turkey
- Author
-
Demirkol, Mehmet, additional, Ege, Bilal, additional, Yanik, Saim, additional, Aras, M. Hamdi, additional, and Ay, Sinan, additional
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
18. The Comparison of The Effects of Submucosal Tramadol and Dexamethasone on Postoperative Pain, Edema and Trismus After Impacted Third Molar Surgery
- Author
-
Geyik, Abdüssamed, Ege, Bilal, and Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı
- Subjects
Molar-third ,Diş Hekimliği ,Dentistry ,Pain-postoperative - Abstract
Amaç: Diş hekimliği pratiğinde henüz kullanımları yeni olan tramadol ve deksametazonun yirmi yaş diş cerrahisinde preoperatif ve postoperatif kullanımının cerrahi sonrasında görülen komplikasyonlara yönelik etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Böylece iki ilaç açısından en etkili ilaç ve uygulama şekli ortaya konularak literatüre doğrudan katkı sağlanması beklenmektedir.Materyal-Metod: Çalışmamız çift taraflı, randominize, kontrollü, çift kör dizaynda tasarlanmış olup; simetrik gömülü mandibular 3. molar dişleri bulunan toplam 60 hasta dahil edildi. Tüm hastalar her grupta 15 hasta olacak şekilde sırasıyla preoperatif tramadol, preoperatif dekort, postoperatif tramadol ve postoperatif dekort olmak üzere 4 deney grubuna ayrıldı. Grupların tamamında ise hastaların simetrik tarafı kontrol grubunu oluşturdu. Preoperatif işlem gruplarında hastalara işlemden 30 dakika önce sırasıyla submukozal olarak 100 mg/2 ml tramadol ve 8 mg/2 ml deksametazon uygulandı. Postoperatif işlem gruplarında ise sırasıyla hastalara işlemden 30 dakika sonra submukozal olarak 100 mg/2 ml tramadol ve 8 mg/2 ml deksametazon uygulandı. Hastaların işlemden sonraki ağrı düzeyi (postoperatif ilk 12 saat her saat başı, 1., 2. ve 3. gün), ödem, trismus, alveolit, kanama ve enfeksiyon (postoperatif 1., 2. ve 7. günde) ile postoperatif 2. ve 7. günlerdeki yaşam kalitesi özel anket ve skalalar yardımıyla ölçüldü.Bulgular: Postoptramadol grubu hariç tüm gruplarda kontrol grubuna göre ağrı değerlerinde anlamlı şekilde azalma görülürken; en düşük düzeyde ağrının ise preopdekort grubunda olduğu görüldü. Postoperatif ödem bakımından preoptramadol, preopdekort ve postopdekort gruplarında kontrol gruplarına kıyasla 1. ve 2. günlerde anlamlı şekilde daha az miktarda ödem oluştuğu görüldü. Dört deney grubu içerisinde ise en az ödem preopdekort grubunda ölçüldü. İncelenen tüm günlerde ağız açıklığı miktarının postopdekort grubunda daha fazla düzeyde elde edildiği görülürken; çiğneme etkinliğinin anlamlı şekilde en iyi düzeyde postoptramadol grubunda elde edildiği görüldü. Ayrıca preopdekort kullanılan hastalarda kontrol grubuna göre belirgin şekilde daha az alveolit oluştuğu ve yara iyileşmesinin daha iyi olduğu görüldü. 4 deney grubunda kanama bakımından ise gruplar arasında anlamlı bir farklılık görülmezken; hastaların kontrol gruplarına kıyasla tüm deney gruplarında anlamlı şekilde daha iyi düzeyde memnuniyet derecesine sahip oldukları ölçüldü.Sonuç: Kontrol gruplarına göre tüm gruplarda hastaların yaşam kalitesi ve memnuniyet dereceleri artmıştır, ancak tüm parametreler birlikte değerlendirildiğinde preopdekort grubu en başarılı grup olarak bulunmuştur. Elde edilen sonuçların, maksilofasiyal bölgede yapılacak olan cerrahi operasyonlar sonrası ve tedavi amaçlı olarak oluşan komplikasyonların giderilmesinde literatüre ve meslektaşlarımıza olumlu katkı sunacağını düşünmekteyiz. Aim: We aimed to compare the effects of tramadol and dexamethasone, which are new to use in dental practice, for the complications seen after surgery in twenty-year dental surgery. Thus, it is expected to contribute directly to the literature by revealing the most effective drug and application form for two drugs.Material and method: Our study is designed in double-sided, randomized, controlled, double-blind design; A total of 60 patients with symmetrical embedded mandibular 3rd molar teeth were included. All patients were divided into 4 experimental groups, namely preoperative tramadol, preoperative decort, postoperative tramadol and postoperative decort, respectively, with 15 patients in each group. In all groups, the symmetrical side of the patients formed the control group. In the preoperative treatment groups, patients were administered 100 mg / 2 ml tramadol and 8 mg / 2 ml dexamethasone submucosally 30 minutes before the procedure, respectively. In the postoperative treatment groups, 100 mg / 2 ml tramadol and 8 mg / 2 ml dexamethasone were administered to the patients, 30 minutes after the procedure, submucosally. Pain level of the patients after the procedure (first 12 hours postoperatively every hour, 1st, 2nd and 3rd day), edema, trismus, alveolitis, bleeding and infection (on postoperative 1st, 2nd and 7th day) and postoperative 2. Quality of life at 7th and 7th days was measured with the help of special questionnaires and scales.Results: In all groups except postoptramadol group, there was a significant decrease in pain values compared to the control group; the lowest level of pain was observed in the preopdecort group. In terms of postoperative edema, it was observed that preoptramadol, preopdecort and postopdecort groups had significantly less edema on the 1st and 2nd days compared to the control groups. Among the four experimental groups, the least edema was measured in the preopdecort group. While it was observed that the amount of mouth opening was higher in the postopdecort group in all the days examined; it was seen that the chewing efficacy was obtained at the best level in the postoptramadol group. In addition, it was observed that patients with preopdecort had significantly less alveolitis and wound healing than the control group. There was no significant difference between the groups in terms of bleeding in 4 experimental groups; It was measured that the patients had a significantly better degree of satisfaction in all experimental groups compared to the control groups.Conclusion: The quality of life and satisfaction levels of patients increased in all groups compared to the control groups, but when all parameters were evaluated together, the preopdecort group was found to be the most successful group. We think that the results obtained will positively contribute to the literature and our colleagues in eliminating the complications that occur after the surgical operations in the maxillofacial region and for treatment purposes.
- Published
- 2020
19. Evaluation of serum prolidase activity and oxidative stress in patients with temporomandibular joint internal derangement.
- Author
-
Ege B, Kucuk AO, Koparal M, Koyuncu I, and Gonel A
- Subjects
- Antioxidants, Humans, Oxidative Stress, Temporomandibular Joint metabolism, Dipeptidases metabolism
- Abstract
Objective : To investigate serum prolidase activity and oxidative stress in patients with temporomandibular joint internal derangement (TMJ-ID). Methods : Seventy patients with Wilkes stage III, IV, and V joints and 70 healthy controls were included. Serum prolidase activity and oxidative stress parameters, including total antioxidant status (TAS), total oxidant status (TOS), oxidative stress index (OSI), advanced oxidation protein products (AOPP), glutathione (GSH), ferric reducing antioxidant power (FRAP), and lipid hydroperoxide (LOOH) were measured. Results : The levels of prolidase, TOS, OSI, AOPP, and LOOH were significantly higher in the TMJ-ID group than in the control ( p = .0001). TAS and FRAP level was significantly lower in the TMJ-ID group than in the control ( p = .0001). There was no significant difference in GSH between groups. Conclusion : Significantly increased prolidase activity and oxidative stress in patients with TMJ-ID may be related to long-term collagen tissue damage, and inflammation and can be effective in the etiology of TMJ-ID.
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.