47 yaşında KKTC uyruklu bayan, kan basına yüksekliği,sol kolda ağrı ve kollarda çabuk yorulma ile dahiliye polikliniğimize başvurdu. Bir yıldır halsizliği artmışü. Muayenede sol kolda kan basına-radiyal nabız alınamıyordu. Sağ kolda TA;90/60 mmhg nb: 78/dk ritmik zayıfa. Karotis üftirümü yoktu, abdo-minal aorta ve her iki fcmoral arter üzerinde sistolik üfiirüm (3/6) mevcuttu. Özgeçmişinde 10 yıldır hipertansiyon nedeniyle valsartan/hidroklorotiyazid 160/25 mg ile amlodipin 10 mg/gün aldığı öğrenildi. Soygeçmişinde özellik yoktu. Sigara-alkol kullanmıyordu. Sedimantasyon 40 mm/h,CRP 2.5 mg/dl,diğer tesderi olağandı. Doppler USG'de sol subklaviyen arterde 2.5 cm kalınlaşma,total tıkanıklık ve sağ renal arterde darlık, kontrol USG'de sağ subklaviyen arter d is ta 1 segmentte ftızifomı genişleme,akım kaybı, tromboze, sağ aksiller bölge distalinde akım zayıf bulundu. F-18 FDG PET-BT tüm vücut taraması; sağ böbrek atrofik, nonfonksiyone, süperior mezente-rik arter (SMA) genişlemiş, SMA ve abdominal aorta sağ duvarında, sağ fcmoral arterde belirgin stcnoz saptanmış, artmış F-18 FDG tutulumu izlendi. Hastamn 10-11 yıl önce yakınmalarının başladığı düşünülünce 40 yaş öncesi başlangıç, sol kolda nabız tansiyon alınamaması, ekstremitelerde ağrı, çabuk yorulma, abdominal aorta ve fcmoral arterler üzerinde üfiirüm, renal arter stenozu, sol ve daha sonra sağ subklaviyan arterde stenoz, akut faz yamtı artışı bulgularıyla ACR 1990 tanı kriterlerine göre hastaya Takayasu arteriti tanısı konuldu. Asetilsalisilik asit 100 mg/gün ve metilprednizolon 1 mg/kg/gün ve omeprazole 20 mg/gün oral başlandı. Bir ay sonra hasta ani başlayan sol bacakta ağrı, karın ağrısı ile dış merkezde kalp-damar cerrahisi servisine yatırılmış, alt ekstremite doppler USG'de arteryel tromboz görülerek heparin infüzyonu başlanmış. Kann ağrısı şiddetlenen hastada anjiyografi ile nıezenter arter oklüzyonu saptanmış, endovasküler girişimle stent denenmiş, başarılı olunamamış ve akut nıezenter iskemisi sonucu yaygm barsak nekrozu, şok ile yoğun bakım ünitesinde hasta kaybedilmiş. Bu hasta uzun yıllar tam ve tedavi almadan yaşamış, romatoloji dahil farklı branşlara başvurmuş, çare aramış, oldukça semptomatik ve progresif seyretmiş, belki nadir görülmesi, belki farkındalı-ğın az olması gibi sebeplerle immunsüpresif tedaviye çok geç kavuşmuştur. (Oysa erken teşhis ve tedavi hayat kurtarın olabilir. Tüm hekimlerin vaskülitleri ayırıcı tanıda düşünmesi, ciddi hastalık grubu olarak akılda tutulması gereklidir. [ABSTRACT FROM AUTHOR]