15 results on '"Bağdatoğlu, Celal"'
Search Results
2. Psödotümör serebri ve Chiari malformasyonu Tip 1 birlikteliği
- Author
-
TEN, Barış, BAĞDATOĞLU, Celal, YÜKSEK, Hasan Hüsnü, TEMEL, Gülhan, and BALCI, Yüksel
- Subjects
Health Care Sciences and Services ,pseudotumor cerebri ,chiari malformation type 1 ,coexistence ,radiological markers ,psödotümör serebri ,chiari malformasyonu tip 1 ,birliktelik ,radyolojik belirteçler ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri - Abstract
Aim: Our aim was to find different radiological markers for the diagnosis of coexistence of pseudotumor cerebri and Chiari malformation Type 1. Method: Patients who were referred to the Department of Radiology with a clinical preliminary diagnosis of Chiari malformation Type 1 between 2007 and 2020 and whose diagnosis was confirmed radiologically by magnetic resonance imaging were evaluated retrospectively. 49 Chiari malformation Type 1 patients with both cervical and cerebral examinations and 49 control groups of the same age and sex without Chiari malformation Type 1 diagnosis were included in the study. Presence of pseudotumor cerebri radiologically from Cerebral MRI images of patients with Chiari malformation Type 1 diagnosis, presence of syringomyelia from cervical spinal MRI images, and distance of cerebellar tonsils and obex according to McRae line were evaluated in millimeters. Results: In cases with Chiari malformation Type 1 clinical and radiological diagnosis, patients with radiological diagnosis of pseudotumor cerebri had lower cerebellar tonsils and Obex than those who were not, and the rate of accompanying syringomyelia seemed to be higher. However, there was no statistically significant difference between the two groups. Conclusion: Coexistence of pseudotumor cerebri and Chiari malformation Type 1 was more common than expected. The treatment protocol is different in the coexistence of pseudotumor cerebri and Chiari malformation Type 1, therefore this increases the importance of diagnosing the coexistence. Further radiological imaging studies are needed to find different radiological markers in the diagnosis of pseudotumor cerebri and Chiari malformation Type 1 coexistence., Amaç: Amacımız Psödotümör serebri ve Chiari malformasyonu Tip 1 birlikteliğinin tanısı için farklı radyolojik belirteçler bulabilmektir. Yöntem: 2007-2020 tarihleri arasında radyoloji anabilim dalına Chiari malformasyonu Tip 1 klinik ön tanısıyla yönlendirilip magnetik rezonans görüntüleme ile radyolojik olarak tanısı doğrulanan hastalar geriye dönük olarak değerlendirildi. Hem servikal hem serebral tetkikleri bulunan 49 Chiari malformasyonu Tip 1 hastası ve aynı yaş ve cinsiyetten olan Chiari malformasyonu Tip 1 tanısı olmayan 49 kontrol grubu çalışmaya dahil edildi. Chiari malformasyonu Tip 1 tanılı hastaların Serebral MRG görüntülerinden radyolojik olarak Psödotümör serebri varlığı, Servikal spinal MRG görüntülerinden şiringomyeli varlığı, McRae çizgisine göre serebeller tonsillerin ve obexin mesafesi milimetre cinsinden değerlendirildi. Bulgular: Chiari malformasyonu Tip 1 klinik ve radyolojik tanılı olgularda radyolojik olarak Psödotümör serebri tanısı konulan hastaların konulmayanlara göre serebeller tonsilleri ve Obexi daha aşağı yerleşimlidir ve siringomyeli eşlik etme oranı daha fazla gözükmektedir. Ancak her iki grup arasında istatistiki olarak anlamlı bir farklılık izlenmemektedir. Sonuç: Psödotümör serebri ve Chiari malformasyonu Tip 1 birlikteliği tahmin edildiğinden daha sık görülmektedir. Psödotümör serebri ve Chiari malformasyonu Tip 1 birlikteliğinde tedavi protokülünün farklı olması bu birlikteliğin tanısını koyabilmenin önemini arttırmaktadır. Psödotümör serebri ve Chiari malformasyonu Tip 1 birlikteliğinin tanısında farklı radyolojik belirteçler bulabilmek için daha fazla sayıda radyolojik görüntüleme çalışmalarına ihtiyaç vardır.
- Published
- 2022
3. İnsan fetüslerinde hipoglossal kanalın bölmelenme paterni
- Author
-
HAMZAOĞLU, Vural, BEGER, Orhan, ÖZALP, Hakan, VAYİSOĞLU, Yusuf, DAĞTEKİN, Ahmet, BAĞDATOĞLU, Celal, and TALAS, Derya Ümit
- Subjects
Health Care Sciences and Services ,Hypoglossal canal,Fetus,Septum ,Hipoglossal kanal,Fetüs,Septum ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri - Abstract
Aim:The aim of this study was to determine the presence and ratio of septum or doublehypoglossal canals in human fetuses. Method:In the inventory of the Department of Anatomy, Faculty of Medicine, twenty-fivefetuses (14 males and 11 females) with a mean age of 23.36 ± 2.63 weeks ofgestation were included in the study. Results:Double hypoglossal canal was detected in 9 (36%) of the 25 fetuses investigated.The double hypoglossal presence was bilateral in 2 (%8) fetuses, while 7 (%28)fetuses were unilateral. The presence of double hypoglossal canal incidence was12% on the right and 16% on the left. There was norelationship between the presence of a septum and gestational age, gender orside. Conclusion: The division ofthe hypoglossal canal with a bony septum is of great importance forneurosurgeons and radiologists, especially for posterior cranial fossaoperations such as hypoglossal canal schwannomas. Additionally, the data presentedin this study may be valuable for anatomists and anthropologists inunderstanding the development of the skull base., Amaç: Buçalışmanın amacı, insan fetüslerinde septum veya çift hipoglossal kanal insidansınıtespit etmektir. Yöntem: TıpFakültesi Anatomi Anabilim Dalı envanterinde bulunan ortalama 23.36±2.63 haftalık 25 fetüs (14 erkek, 11kız) çalışmaya dahil edildi. Bulgular:Fetüslerin 9’unda (%36) septum vardı. Fetüslerin 2’sinde (%8) bilateral, 3’ünde(%12) sağ ve 4’ünde (%16) sol tarafta çift hipoglossal kanal tespit edildi. Gestasyonalyaş, cinsiyet ve taraflar ile septum varlığı arasında bir ilişki görülmedi. Sonuç: Hipoglossal kanalın bölümlenmepaterni özellikle hipoglossal kanal schwannoma’ları gibi posterior kraniyalfossa operasyonları açısından önem taşıdığından nörocerrahlar ve radyololariçin büyük önem taşımaktadır. Ayrıca çalışmamızdaki veriler, kafa tabanınıngelişiminin anlaşılması açısından anatomistler ve antropologlar için kıymetliolabilir.
- Published
- 2019
4. Management of hardware infections in deep-brain stimulation: A 4-year, single-center experience
- Author
-
Hamzaoğlu, Vural, primary, Özalp, Hakan, additional, Doğu, Okan, additional, Öksüz, Nevra, additional, Aydın, Sabri, additional, Akbıyık, Tolga, additional, Dağtekin, Ahmet, additional, Avcı, Emel, additional, and Bağdatoğlu, Celal, additional
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
5. The factors affecting the prognosis of surgically treated acute epidural hematoma patients: The retrospective analysis of 89 cases
- Author
-
ÖZALP, Hakan, primary, ESEN, Kaan, additional, AVCI, Emel, additional, AKBIYIK, Tolga, additional, KOYUNCU, Ömer Ruşen, additional, BAĞDATOĞLU, Celal, additional, DAĞTEKİN, Ahmet, additional, and HAMZAOĞLU, Vural, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
6. Division pattern of the hypoglossal canal in human fetuses
- Author
-
HAMZAOĞLU, Vural, primary, BEGER, Orhan, additional, ÖZALP, Hakan, additional, VAYİSOĞLU, Yusuf, additional, DAĞTEKİN, Ahmet, additional, BAĞDATOĞLU, Celal, additional, and TALAS, Derya Ümit, additional
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
7. SPINAL KORD TRAVMALARINDA TOPİKAL DİPYRON'UN ETKİNLİĞİ
- Author
-
BAĞDATOĞLU, Celal, KARATAŞ, Ayşe, UĞUR, Hasan Çağlar, ERGÜN, Hakan, and ATTAR, Ayhan
- Published
- 2014
8. Flow cytometry ile glial tümörlerin biyolojik davranışının değerlendirilmesi
- Author
-
Bağdatoğlu, Celal, Deda, Haluk, and Diğer
- Subjects
Brain neoplasms ,Neurosurgery ,Nöroşirürji ,Flow cytometry - Abstract
5.ÖZET Flow sitometri solid tümörlerde DNA analizi için yıllardır kullanılan bir tekniktir. Ploidy ve proliferatif olarak aktivite flow sitometrik çalışmada elde edilen en önemli 2 bulgudur. Beyin tümörlerinde bir kaç tane histolojik grade' leme sistemi kullanılmaktadır. Ancak bunlardan hiçbir tanesi tümörün prognozu hakkında gözükapalı bilgi vermemektedir. Beyin tümörlerinin biyolojik davranışının daha iyi değerlendirilmesi için histolojik grade 'lemeye ilave olarak DNA'nın incelenmesi, sitogenetik çalışmalar ve tümör hücrelerinin in vivo kemosensitivitesinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Çalışmamızda bu görüşü desteklemektedir. 24 6.SUMMARY Flow cytometric study has been used to measure the celuler DNA content of solid tumor's for the years. Ploidy and proliferative activity are the two properties commonly measured by DNA content flow cytometric study. Several grading systems of the histological malignancy of the brain tumors have been proposed. However, no classification appears to be of undoubted value in providing the prognosis of these tumors, histological examination should probably be combined with DNA distribution, cytogenetics and the in vivo chemosensitivity of tumor cells. This idea has been supported in our study. 25 29
- Published
- 1998
9. The Comparison of the Right and Left Sigmoid Sinus Cross-Sectional Areas in Fetal Period and the Factors Affecting the Venous Dominance.
- Author
-
Özalp, Hakan, Aktekin, Mustafa, Hamzaoğlu, Vural, Vayisoğlu, Yusuf, Karataş, Mehmet Ali, Karşıyaka, Dilan, Uzmansel, Deniz, Bozdoðan Arpacý, Rabia, Cayan, Filiz, Mehmet Eti, Can, Kanık, Arzu, Cem Baskan, Fuat, Cansu Aladağ, Zeynep, Ertaş, Elif, Dağtekin, Ahmet, Avcı, Emel, Bağdatoğlu, Celal, and Ümit Talas, Derya
- Subjects
- *
CRANIAL sinuses , *SKULL surgery , *SKULL base , *OPERATIVE surgery , *SOCIAL dominance , *ANATOMY - Abstract
OBJECTIVES: Skull base is an important and a challenging area for surgeons. Success in skull base surgery depends on various factors such as pre-operative evaluation, appropriate surgical technique, anesthesia duration, intraoperative neuromonitorization and wound care. MATERIALS and METHODS: This study was performed in the Anatomy dissection laboratory of M.U. Medical Faculty (Ethical committee approval number 2010-103). Twelve fetuses between 17-33 gestational weeks fixed with formaldehyde were enrolled to the study. RESULTS: This study was planned to investigate the cross sectional areas of the sigmoid sinus in three levels to compare the right-left sides and the probable relationship among the levels in fetuses to further delineate the developmental factors on jugular foramen asymmetry. The cross-sectional measurements of sigmoid sinus lumen were done on 3 levels which are described as A1 level; sinodural angle, A2 level; the midpoint between the sinodural angle and endocranial orifice and A3 level as the entrance (endo-cranial orifice) of the jugular foramen. There is a strong positive correlation between left (L) A1 and L A2 and also the same for L A1 and right (R) A2. These strong and positive correlations are all valid between L A2-L A3, L A2-R A2, L A2-R A3, L A3-R A3, R A1-R A2. CONCLUSION: Multicenter studies would be beneficial to investigate the topic with greater number of fetuses also on the different regions for genetic differences. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
10. Chiari sendromunda duraplasti olmaksızın yapılan operasyonun postoperatif değerlendirilmesi
- Author
-
Akcan, Mustafa, Bağdatoğlu, Celal, and Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı
- Subjects
Decompression ,Foramen magnum ,Surgical treatment ,Brain membrane ,Budd-chiari syndrome ,Neurosurgery ,Postoperative period ,Nöroşirürji ,Syringomyelia - Abstract
Chiari sendromu, arka fossa yapılarının foramen magnumdan üst servikal spinal kanala doğru değişen derecelerde yer değiştirmesi ile birlikte olan, kraniovertebral bileşkenin ve art beynin (hindbrain) konjenital bir anomalisidir. Cerrahi tedavi uygulanan hastaların büyük çoğunluğuna posterior fossa dekompresyonu yapılır. Biz bu çalışmada, cerrahi tedavi yapılan Chiari sendromlu hastalarda cerrahinin klinik semptomlar ve bulgular, görüntüleme parametreleri üzerindeki etkisini retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık.Temmuz 2008 ve Ağustos 2015 yılları arasında cerrahi tedavi uygulanmış 70 Chiari sendromu tip 1 hastasının dosya bilgileri ve radyolojik görüntülemeleri retrospektif bir şekilde incelenmiştir. Cerrahi tedavi uygulanmış 70 Chiari sendromu tip 1 hastasından 64 hastaya (%91,4); foramen magnum dekompresyonu ve C1 laminektomi yapılırken; 6 hastaya (%8,6), foramen magnum dekompresyonu, C1 laminektomi ve duraplasti yapılmıştır. Hastalar duraplasti yapılanlar ve yapılmayanlar olarak 2 gruba ayrılmıştır. Grup 1'de duraplasti yapılan 6 hasta (%8,6) ve grup 2'de duraplasti yapılmayan 64 hasta (%91,4) mevcuttu. Grup 2'deki hastaların, grup 1'deki hastalara göre iyileşme oranları daha yüksek saptanmıştır. Chiari sendromu tip 1 hastalarının operasyonunda, duraplasti olmaksızın yapılan foramen magnum dekompresyonu ve C1 laminektomi güvenli ve etkili bir cerrahi yöntemdir. Duraplasti yapılan Chiari tip 1 sendromlu hastaların operasyon sırasında kan transfüzyon oranı, postoperatif komplikasyon oranı, postoperatif yoğun bakım takip süresi oranı ve hastanede yatış süresi oranları; duraplasti yapılmayan Chiari tip 1 sendromlu hastalara göre daha yüksek saptanmıştır. The chiari syndrome is a congenital anomaly of the craniovertebral junction and hindbrain. It is characterised by the herniation of posterior fossa structures through the foramen magnum into the cervical spinal canal. Vast majority of patients undergoing surgical treatment receive posterior fossa decompression. We aimed at evaluating retrospectively effects of surgery on the clinical symptoms and signs and imaging parameters in the patients with Chiarisyndrome undergoing surgical treatment.Medical charts and radiological images of the 70 patients with Chiari syndrome type I who had surgical treatment between July 2008 and August 2015 were reviewed retrospectively. 64 patients (%91,4) who applied surgical treatment of 70 patients with Chiari syndrome type 1, underwent foramen magnum decompression and C1 laminectomy. 64 patients (%8,6) underwent foramen magnum decompression, C1 laminectomy and duraplasty. The patients are divided in two groups based on presence or absence of associated duraplasty. 6 patients (%8,6) in group 1 based on presence of duraplasty and 64 patients (%91,4) in group 2 based on absence of duraplasty was available. The recovery rates of the patients in Group 2 were significantly higher than in Group 1 patients.Foramen magnum decompression and C1 laminectomy made without duraplasty are safe and effective surgical procedure in the operation of patients with Chiari syndrome type 1. Blood transfusion rate during surgery, postoperative complication rate, hospitalization rate and duration of the postoperative intensive care unit rates of patients with Chiari syndrome type 1 based on presence of duraplasty were significantly higher than patients with Chiari syndrome type 1 based on absence of duraplasty. 63
- Published
- 2016
11. Gergin omurilik sendromu: Tanısal yaklaşım teknikleri ve cerrahi tedavi sonuçlarımız
- Author
-
Alimli, Mutlu, Bağdatoğlu, Celal, and Nöroşirürji Anabilim Dalı
- Subjects
Treatment ,Spinal cord ,Diagnosis ,Neurosurgery ,Nöroşirürji ,Surgery ,Spine ,Cauda equina ,Spinal diseases - Abstract
Gergin Omurilik Sendromu(GOS), konjenital ya da edinsel nedenlerle omuriliğin gerilmesi ile ortaya çıkan, ilerleyici nörolojik kayıplar ve inkontinas gibi bulgular ile karakterize bir klinik tablodur. GOS'un klasik radyolojik tanısında alçak yerleşimli konus medullaristir ve diğer spinal disrafizm patolojileri ile birliktelik gösterebilir. Klinik bulguları olmasına rağmen radyolojik olarak normal yerleşim ve görünümde konus medullaris saptanan hastalarda da GOS olabilmektedir. Standart MRG konus medüllarisin yerleşim yerini net olarak göstermekle birlikte gerginliği hakkında yeterli bilgi verememektedir.Ürodinami çalışmalarında Hipertonik ve hipokompliyan mesanenin saptanması ve hiperrefleks kasılmaların varlığı tanı için çok önemli ve değerlidir.Spinal kordun uzun eksen boyunca gerilmesine bağlı nörolojik, ürolojik ve ortopedik semptomlar ortaya çıkmaktadır. Bu tip olgularda bulgular genellikle büyümenin hızlı olduğu adolesan çağa kadar olan sure içerisinde gizli kalabilmektedir.Tanı konulması ile yapılan cerrahi girişim sonrası hastanın semptomlarında düzelme kısmen veya tam sağlanabilmekle birlikte progresif ilerlemesi durmaktadır.Kliniğimizde gergin omurilik sendromu nedeni ile 2008-2011 yılları arasında opere edilen 68 hastanın tanısal yaklaşım teknikleri ve cerrahi tedavi sonuçlarını geçmişe yönelik olarak literatür verileri eşliğinde taradık. Çalışmamızda izole kısa kalın filum terminale 68 olgunun 22'sinde (%32), 28 olguda (%41) AOM ile birlikte, 13 olguda ise(%19) geçirilmiş miyelomeningosel neden ile cerrahiye sekonder olduğu; konus medullaris düzeyinin %16 oranında L2 omurga düzeyinde, %34 oranında L3 omurga düzeyinde, %19 oranında L4 omurga düzeyinde, %20 oranında L5 omurga düzeyinde, %10 oranında S1 omurga düzeyinde, %1 oranında S2 omurga düzeyinde sonlandığı; 44 olguda nörokutanöz bulgu gözlendiği; 41 olguda nöroortopedik bulgu olduğu; 30 olgunun idrar problemleri olduğunu; 23 hastada alt ekstremitede motor defisit olduğu saptandı.GOS için kabul edilmiş bir tanı ve tedavi algoritması olmadığından dolayı çalışmamızda tanı ve tedavide izlenecek yollar ve cerrahi sonrası sonuçlar hakkında fikir sahibi olmaya çalıştık. Bunun sonucunda erken cerrahi tedavinin önemli olduğunu, ürolojik problemlerin göz ardı edilmemesi gerektiğini, orta hat birleşim anomalilerinin birliktelik gösterme olasılığının yüksek olduğunu, postoperatif olguların düzenli olarak klinik takibi yapılması gerektiğini gözlemledik. Tethered Spinal Cord Syndrome (TSC) is a clinical condition characterized by symptoms such as incontinence, neurological defisities and it can be congenital or acquired . TSC?s classical radiological signs is low localized conus medullaris and other pathologies can be associated with spinal dysraphism. Although the clinical findings and radiologic appearance of normal placement in patients with conus medullaris may be TCSUrodynamic work up hypocompliance and hypertonic contractions of the bladder hyperreflexia presence detection and diagnosis is very important and valuable for detecting of TCS.Neurological, urological and orthopedic symptoms occur due to stretching of the spinal cord along the long axis. Findings of this patients can be undetectable up to adolescent age that is period of rapid growthAfter surgery; patient?s symptoms can be resolved partially or completly moreover the disease not progrese.We rewiev 68 patients who undergo surgery because of TCS between 2008 and 2011 in our clinic because of the diagnostic approach to surgical techniques and results of treatment with the scanned data in the literature for the past. In our study we detect 22 patiens with short thick filum terminale (%32), 28 patients with diastomyeli (%41), 13 patients with surgery because myelomeningosel. In addition levels of conus medullaris finished L2 spina by %19 patients, L3 spina by %34 patients, L4 spina by %19 patients, L5 by %20 patients, S1 by %10 patients and S2 by %1 patients and neurocutaneous findings observed in 44 cases, neuroorthopedic findings observed in 41 cases, 30 patients have the problems in the urine and 23 patients had lower extremity motor deficit.We try to have an idea about the diagnosis and treatment of roads and tried to get an idea about the results after surgery because of there is no diagnosis and treatment algoritym . As a result we detect that early surgery is important, urological problems should not be overlooked, midline pathologies can be seen highly and postoperastif patients follow up regularly. 46
- Published
- 2011
12. Rat siyatik sinir iskemi/reperfüzyon hasarında L-karnitin'in etkisi
- Author
-
Ay, Aytaç, Bağdatoğlu, Celal, and Nöroşirürji Anabilim Dalı
- Subjects
Neurosurgery ,Nöroşirürji - Abstract
ÖZETRat siyatik siniri iskemi/reperfüzyon hasarında L-karnitin'in etkisiskemi/reperfüzyon ( /R) yaralanması, sinir dokusunda patolojik değişiklikleringelişmesinde önemli bir rol oynar ve kan akımının restorasyonu toksik serbestoksijen radikallerinin aracılık ettiği yaralanma ile sonuçlanır. L-karnitin günümüzdemitokondrial elektron transfer sistemindeki hastalık tedavisinde kullanılmaktadır. Buçalışmanın amacı /R yaralanmasında L-karnitin etkisinin gösterilmesidir. 3 saatiskemi sonrası, intraperitoneal 100 mg/kg L-karnitin uygulaması yapılan ve kontrol,sham grupları da dahil olmak üzere bir saat, bir gün, bir hafta, iki hafta, üç haftaolarak reperfüzyon süresine göre hazırlanmış 12 farklı grup da kan ve doku örneğialınarak karbonmonoksihemoglobin, eritrosit ve doku ATPaz ölçümleri yapıldı. L-karnitinli gruplarda, L-karnitinin erken verilmesi gerektiği görüldü. L-karnitinligruplarda, eritrosit ve doku ATPaz'ın anlamlı olmadığı görüldü. Ama eritrosit ATPazile repefüzyon süresi arasında anlamlı olduğu görüldü.Anahtar kelimeler: skemi/Reperfüzyon hasarı, L-karnitin, Rat siyatik siniri, ABSTRACTThe effect of L-carnitine on ıschemia/reperfusion injury of the rat sciatic nevreIschemia/Reperfusıon (I/R) injury has an essential place in the pathologicalchanges observed in the nevre tissue. Restoration of blood flow results in injury viatoxic free oxygen radicals. Today, L-carnitine is used in the treatment of mitocondrialdisease. The aim of this study was to determine the efficacy of L-carnitine in I/Rinjury. Following an ischemia period of 3 hours, 100mg/kg L-carnitine wasadministered intraperitoneally. Blood and tissue samples were taken from 12different groups, including the study control and sham group, after reperfusionperiods of 1 hour, 1 day, 1 week, 2 and 3 weeks.Carbonmonoksihemoglobin, erthyrocyte and tissue ATPase levels weremeasured. It was observed that L-carnitine should be administered at an early stagein the L-carnitine groups. Erthyrocyte and tissue ATPase levels were not significantin the L-carnitine groups. However, there was a significant relation betweenerthyrocyte ATPase level and reperfusion period.Key words: Ischemia/Reperfusion injury, L-carnitine, Rat sciatic nevre. 49
- Published
- 2007
13. The importance of macroprolactinemia in the differential diagnosis of hyperprolactinemic patients.
- Author
-
Bağdatoğlu C, Bağdatoğlu OT, Muslu N, Köseoğlu A, Dağtekin A, Polat G, Dolgun H, and Karataş MA
- Subjects
- Adult, Child, Preschool, Chromatography, Gel, Diagnosis, Differential, Female, Humans, Hyperprolactinemia etiology, Male, Middle Aged, Pituitary Neoplasms blood, Polyethylene Glycols, Prolactin blood, Prolactinoma blood, Solvents, Young Adult, Hyperprolactinemia diagnosis, Pituitary Neoplasms diagnosis, Prolactinoma diagnosis
- Abstract
Objective: Hypersecretion of prolactin (PRL) by lactotroph cells of the anterior pituitary may lead to hyperprolactinemia in physiological or pathological conditions. However, some of the patients may present with another cause of hyperprolactinemia, described by various authors as macroprolactinemia., Patients and Methods: The clinical, radiological and biochemical assessment of 124 patients were carefully evaluated for differential diagnosis in light of the literature. Macroprolactinemia was assessed by the polyethylene glycol (PEG) method in all of the patients, with high PRL level but without significant symptomatology, presenting to our clinic between 2004 and 2006., Results: The sera from 124 patients with hyperprolactinemia were screened for macroprolactinemia using the PEG method and macroprolactinemia was detected in 10 patients (8%). The average age of the patients was 35 years (range 23-46). Nine of the ten patients were female (90%) and one was male (10%). All of the patients had MRI. An intrasellar mass and stalk lipoma were found in three of the ten patients (30%)., Conclusions: In conclusion, macroprolactinemia should be taken into consideration as a probable cause of high serum prolactin levels to avoid repeated hormone assessments, neuroradiological examinations and unnecessary medical and surgical treatments.
- Published
- 2008
14. Effects of peripheral nerve ischemia-reperfusion model on serum cytokine levels.
- Author
-
Bağdatoğlu OT, Polat G, Bağdatoğlu C, and Atik U
- Subjects
- Animals, Disease Models, Animal, Immunoassay, Male, Nerve Regeneration immunology, Rats, Rats, Wistar, Reperfusion Injury metabolism, Sciatic Neuropathy metabolism, Inhibin-beta Subunits blood, Reperfusion Injury immunology, Sciatic Neuropathy immunology, Transforming Growth Factor beta1 blood, Transforming Growth Factor beta2 blood
- Abstract
Aim: Although the neuropathology of ischemic nerve fiber degeneration is relatively well known, its pathogenesis is poorly understood. Local cytokines, which have neuroprotective effects on inflammation and repair, participate in the process by undefined mechanisms. In this study, we evaluated the effects of ischemia and reperfusion on the sciatic nerve of the rat and investigated the probable effects of cytokines on this period., Material and Methods: In the current study, ischemia and reperfusion injury of sciatic nerve was rendered by clamping the femoral artery and vein of the rat for three hours and was followed by varying durations of reperfusion. Activin A, TGF Beta1 and TGF, Beta2 levels were measured in serum samples., Results: TGF Beta1 and Activin A were found to be increased in the ischemic groups compared with the control group (p < 0.05). A significant difference was found between the experimental groups after reperfusion (p < 0.05). There was no statistical significance for TGF Beta2 levels between the study groups (p > 0.05)., Conclusion: Ischemia causes some important changes in biochemical parameters, and nerve injury continues for a while according to the reperfusion time. Ischemia-reperfusion injury of peripheral nerves caused by various reasons therefore affects the levels of cytokines.
- Published
- 2008
15. [A case of lumbar ganglion cyst causing radiculopathy].
- Author
-
Milcan A, Ozdemir C, Karabacak T, Duce MN, and Bağdatoğlu C
- Subjects
- Diagnosis, Differential, Female, Ganglion Cysts complications, Ganglion Cysts pathology, Ganglion Cysts surgery, Humans, Laminectomy, Low Back Pain etiology, Magnetic Resonance Imaging, Middle Aged, Ganglion Cysts diagnosis, Lumbar Vertebrae pathology, Lumbar Vertebrae surgery
- Abstract
Ganglion cysts represent a rare pathology mostly encountered in the lumbar region of the spinal column. Magnetic resonance imaging revealed a ganglion cyst at the L4-5 level in a 46-year-old woman who had a complaint of long-standing pain in her right leg. The cyst was completely excised following total laminectomy at L4. After surgery, her symptoms and neurological signs completely disappeared.
- Published
- 2005
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.