[BAŞBİLEN, Pınar]. [Avrupa Birliği'nin Etnik ve Dini Kimliklere Yaklaşımı: Güneydoğu Anadolu Bölgesi Örneği], [Yüksek Lisans Tezi], Ankara, [2008].Azınlık kavramı, 16'ncı yy.daki reform hareketleri çerçevesinde `ulus` denilen toplumsal birimlerin uluslararası arenaya çıkmasıyla, oluşmaya başlayan yeni bir kavramdır. Kavram, son yıllarda `etnik grup` kavramıyla birlikte anılmaya başlanmıştır. Bu durum, uluslararası konjonktürde henüz ortak bir azınlık tanımına ulaşılamamasından kaynaklanmaktadır.BM, AK ve AGİT çerçevesinde yapılan düzenlemeler de bu konuda yeterli olmamış, uluslararası kabul gören bir azınlık tanımına ulaşılamamıştır.Avrupa'da, son yıllarda insan haklarının bir bileşeni olarak algılanan azınlık hakları, gelişmekte olan bir alandır ve Avrupa Birliği'nin bu konudaki mevzuatı son derece gençtir. Hatta, azınlık haklarının daha çok AB'ye katılma çabasındaki devletlerin gündemine konmasına karşın, bugüne kadar AB'nin kendi içerisinde özellikle de yöne üye devletler bakımından aynı ölçüde popüler bir konu olmadığı yorumları yapılmaktadır.AB ülkelerinde her devletin kendi ulusal politikalarına göre azınlık rejimi belirlenmekte ve ona uygun politikalar uygulanmaktadır. Başka bir deyişle, AB'de yaşayan farklı etnik, dilsel ve dinsel kimliklere ortak bir politika ile yaklaşılmamaktadır.Oysa AB, azınlık rejimi, ulusal yasaları, Anayasası ve kurucu antlaşması ile belirlenmiş Türkiye'ye aynı hoşgörüyü göstermemekte, Kopenhag kriterleri olarak adlandırdığı Birliğe üyelik kriterleri gereği, Türkiye'yi ülkesinde var olmayan farklı etnik, dilsel ve dinsel gruplara haklar vermesi şeklindeki dayatma ile karşı karşıya bırakmaktadır.Bugün, Türkiye'nin algıladığı tehditlerin belki de en başında, ülke içerisinde farklı etnik, dini ve dilsel kimlik yaratma çalışmaları gelmektedir. Çokkültürlülük adı altında dış destek ile geliştirilen bu politikalar, Türkiye'nin üniter yapısını bozmayı hedeflemektedir.Nitekim, 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, anılan antlaşma uyarınca azınlık kriterini `gayrimüslimlik` olarak belirlemiş, bu kapsamda, üç gruba (Rumlar, Ermeniler, Yahudiler) azınlık statüsü tanımıştır. Ayrıca bu gruplara, uluslararası azınlık hukukuna göre her türlü hak tanınmaktadır.Ancak, 1990 sonrasında, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin hızlandığı dönemde, Avrupa ülkelerinin Türkiye'de farklı etnik, dilsel ve dinsel unsurlar yaratma konusundaki baskıları artmış, özellikle ülkenin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşayan Kürt ve Süryani kökenli vatandaşlar ile dinsel olarak farklı bir mezhebe mensup Alevi vatandaşlarımızın, dinsel, dilsel ve kültürel hakları tartışmaya açılmıştır. Bu kapsamda, Kürt ve Süryani kökenli vatandaşlar `ulusal azınlık`, Alevi mezhebine mensup vatandaşlarımız da `dinsel azınlık` olarak algılanmıştır.Kendi içerisinde bile, farklı kimlikler üzerinde ortak bir politika belirleyemeyen AB, yer yıl yayımladığı raporlarla, başta anadilde eğitim ve yayın hakkı olmak üzere, diğer kültürel ve dinsel haklar alanında Türkiye'yi `ihlalci` konumuna getirmekte, başta Anayasa olmak üzere, ilgili yasaları ve en önemlisi Lozan Antlaşmasını görmezden gelmektedir.Türkiye, AB'ye aday ülke olarak kabul edildiği günden itibaren kapsamlı bir reform sürecine girmiş, yasalarında ve anayasasında değişiklikler yapmıştır. Bugün itibariyle Türkiye, Kopenhag Kriterlerinin insan hakları kapsamında dile getirilen taleplerin büyük bir kısmını karşılamış durumdadır. Bu çerçevede Türkiye, Lozan Antlaşması ile belirlediği hukuki statünün değiştirilmesi konusunda AB tarafından yapılan baskılara müsaade etmemeli, konu hakkındaki kararlılığını müzakereler boyunca net bir şekilde diplomatik yollarla iletmelidir.Anahtar Sözcükler: Azınlık, Etnik Grup, Türkiye, Avrupa Birliği, Kürt Kökenli Vatandaşlar. BAŞBİLEN, Pınar]. [Approachment of European Union's Ethnic and Religious İdentities: Example of South East Anatolian Region], [Master Thesis], Ankara, [2008].Minority concept is a newly emerging one that has come into existence following the arise of social units called `nation` in the international arena during the reform movements in the 16th century. The concept is being called together with `ethnic group` in the recent years. This situation is based on not having a final compromise for the description of `minority` concept in the international conjuncture.The regulations of UN, EC and OSCE have not been adequate for settling this matter and an internationally accepted compromise for `minority`concept could not been attained.Minority rights which have been perceived as a component of human rights in the recent years in Europe is a developing area and it has a very young legislation by European Union. Moreover despite minority rights are mostly added to the candidate countries' agendas, it is rumored that it is not a very popular chapter among the EU member states.In European Union, minority regime is determined by each state according to their own national politics and applications are done in conformity with those politics. In other words, there's not a common politics approach applied on diverse ethnic, linguistic and religious minorities.However EU is not showing Turkey the same tolerance who has declared its minority regime in the framework of its national laws, the Constitution and founding agreements; and Turkey is facing impositions for granting rights to inexistent ethnic, linguistic and religious according to criteria named Copenhagen Criteria which include requirements for accession into EU.Today, the most prominent threat that Turkey feels may be actions to create different ethnic, religious and linguistic identities in the country. These politics which are developed with external support under multiculturalism veil are aiming to destroy the unitary structure of Turkey.As a matter of fact; Turkish Republic which has been established by Lausanne Treaty signed in 1923, has determined the minority criterion as being `Non-Muslim` in accordance with the treaty mentioned above and in this scope she has granted minority status for three groups (Greeks, Armenians, Jews). Besides, these groups have been granted all kinds of rights according to international minority law.But after 1990 when Turkish accession into EU has gained momentum, the pressure of European countries to create different ethnic, linguistic and religious elements has increased; especially the religious, linguistic and cultural rights of Kurdish and Assyrian citizens living in the South East region and Alevi citizens who are members of a different sect has been highly controversial. In this scope Kurdish and Assyrian origin citizens have been perceived as `national minorities` while our citizens who are members of Alevi sect are perceived as `religious minorities`.European Union who has not determined a common politics for different identities in itself is positioning Turkey as `violators` as read in their annual reports; mainly in `education and publication rights in mother tongue` and other cultural and religious rights, ignoring firstly the Constitution, codes and most importantly ignoring the Lausanne Treaty.Turkey has made amendments in her codes and the Constitution in the frame of a comprehensive reform which has been started on the day she's accepted as a candidate country for EU accession. By today, Turkey has met most of the requirements mentioned in Copenhagen Criteria in the scope of human rights. In this frame Turkey must not let the pressure put by EU for the change of the legal status set by Lausanne Treaty and must show determination on this subject in a clear cut manner during negotiations in diplomatic ways.Key Words: Minority, Ethnic groups, Turkey, European Union, Kurdish citizen. 234