Modernity is a history changing phenomena that has left an irreplaceable mark particularly in the Western world in the last five hundred years. This is the reason why modernity has been at the centre of the works of philosophers and sociologists. Modernity has denoted various meanings and been defined on different levels. Modernity, therefore, has two faces: one wears make-up while the other does not. The face of modernity in make-up is its fake side with the emphasis it puts on freedom, equality, human rights, democracy, justice, peace, brotherhood, welfare, wealth, and good spirits. The other face of modernity, however, is its real face free of its misleading veil. Despite all the polish applied on the surface of modernity, time has removed its superficial mask and revealed its defects, crises, and problems. In other words, the actual face of modernity entails war, violence, savageness, genocide, xenophobia, colonialism, racism, inequality, slavery, injustice, exploitation and poverty. When one studies modernity under spotlight, it can clearly be seen that the major faults within are barbarism, despotism, totalitarianism, terrorism, colonialism, racism, ethnic cleansing, and holocaust. This paper focuses on colonialism, racism, and holocaust, three of the serious make-up components curtaining the face of modernity. Modernity and these three concepts are closely related. Modernity is based on colonialism and it was colonialism that has triggered tendencies towards racism. It was modernity itself that had led to a world order that casts away, marginalises, and humiliates the other. Colonialism and racism, the two good-old friends of modernity, have prepared the ground for the holocaust. In this article, holocaust is analysed with reference to Zygmunt Bauman’s Holocaust (the massacre of the Jews) with the aim of studying modernity in relation to colonialism and racism.Extended English summary is in the end of Full Text PDF (TURKISH) file. ÖzetModernlik, dünya tarihinin akışını değiştiren, bilhassa Batı dünyasının son beş yüzyılına damgasını vuran bir olgudur. İşte, bu yüzden, gerek geçmişte gerekse de günümüzde filozofların ve sosyologların ilgisini çeken konuların başında modernlik gelmektedir. Modernlik, kendisine farklı anlam yüklemeleri yapılan ve değişik boyutlarıyla tanımlanan bir olgudur. Modernliğin biri makyajlı, diğeri makyajsız olan iki yüzü vardır. Modernliğin makyajlı yüzü, özgürlüğe, eşitliğe, insan haklarına, demokrasiye, adalete, barışa, kardeşliğe, refaha, zenginliğe ve mutluluğa vurgu yapan sahte yüzüdür. Modernliğin diğer yüzü olan makyajsız yüzü ise, aslında onun gerçek yüzüdür. Modernliğin yüzüne yapılan bütün cilalara rağmen zamanla onun defoları, krizleri ve sıkıntıları daha görünür hale gelmiştir. Daha açık bir deyişle, modernliğin savaşı, şiddeti, vahşeti, soykırımı, yabancı düşmanlığını, sömürgeciliği, ırkçılığı, eşitsizliği, köleliği, adaletsizliği, sömürüyü ve yoksulluğu içeren gerçek yüzü vardır. Modernliği yüzeysel değil, derinlemesine analiz ettiğimizde karşımıza modernliğin ana pürüzleri olarak barbarlık, despotizm, totalitarizm, terörizm, sömürgecilik, ırkçılık, etnik temizlik ve soykırım gibi büyük problemler çıkmaktadır. Bu makalede, modernliğin gerçek yüzünü kaplayan ciddi arızalarından olan sömürgecilik, ırkçılık ve soykırım üzerinde durulmuştur. Modernlik ile sömürgecilik, ırkçılık ve soykırım arasında yakın bir ilişki vardır. Modernlik, sömürgeciliğe dayanan bir sistemdir. Sömürgeciliğin yayılmasıyla ırkçılık eğilimleri çoğalmıştır. Modernlik, farklı olanı dışlayan, ötekileştiren ve aşağılayan bir toplum düzeni inşa etmiştir. Modernliğin sadık dostu sömürgecilik ve ırkçılık, aynı zamanda, soykırımlara zemin hazırlamıştır. Makalede, soykırım, Zygmunt Bauman’ın Holocaust, yani “Yahudilerin topluca katledilmesi” örneği üzerinden irdelenmiştir. Bu makalenin ana amacı, modernliği, birbirleriyle bağlantılı olan sömürgecilik, ırkçılık ve soykırım boyutları bağlamında tahlil etmektir.