Search

Introduction: The shedding process of snakes is adynamic part of their life cycles. Healthy snakes shed their skin three or fourtimes a year. The shedding skin is left to nature and is called shed snakeskin. Shed snake skin have been used in the treatment of various diseases infolkloric medicine since ancient periods. In this study, it was aimed todetermine the elemental content of shed snake skin used in papilloma treatmentin Anatolian folkloric medicine. Method: In the present study, a total of 12 shed snakeskins collected from the countryside of Kahramanmaras from the Dolichophis jugularis (N = 6) and Malpolon insignitus (n = 6) specieswere used. Shed snake skins were collected by Veli Sakallı in April-May 2017.The elemental content and the elemental concentrations of shed snake skins weredetermined using inductively coupled plasma mass spectrometry. Result: A total of 21 macro and microelement andconcentrations were determined in the shed skins of both species. Thedifference between the concentrations of magnesium, titanium, manganese, iron,and nickel elements was found to be statistically significant among the speciesand no significant difference was observed between the other elementconcentrations. Discussion: As a result of the current study, it wasthought that the shed skins of Dolichophisjugularis and Malpolon insignitus speciesused in the treatment of papilloma in Anatolian folkloric medicine has contentsrich in elements and these contents may treat the papilloma by inactivating thevirus causing the papilloma. The results have the potential to contribute tothe synthesis of new drugs that can be used in the treatment of papilloma., Giriş: Yılanların deri değiştirmesi yaşam döngülerinindinamik bir parçasıdır. Sağlıklı yılanlar yılda üç ya da dört kez derideğiştirirler. Doğaya bırakılan bu deriler yılan gömleği olarak adlandırılır.Yılan gömlekleri antik dönemden bu yana folklorik tıpta çeşitli hastalıklarıntedavisinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada Anadolu folklorik tıbbında siğiltedavisinde kullanılan yılan gömleklerinin element içeriğinin belirlenmesiamaçlanmıştır. Metod: Çalışmada Kahramanmaraş kırsalından toplanan Dolichophis jugularis (Karayılan) (n=6) ve Malpolon insignitus (Çukurbaşlı yılan) (n=6) türlerine ait yılan toplam 12 adet yılan gömleğikullanılmıştır. Yılan gömlekleri 2017 yılı Nisan-Mayıs aylarında Veli Sakallıtarafından toplanmıştır. Yılan gömleklerinin element içeriği ve elementderişimleri indüktif eşleşmiş plazma kütle spektrometresi kullanılarakbelirlenmiştir. Bulgular: Her iki türe ait gömleklerde toplam 21 makro vemikroelement ve derişimleri saptanmıştır. Türler arasında magnezyum, titanyum,mangan, demir ve nikel elementlerinin derişimleri arasındaki fark istatistikselolarak önemli bulunmuş, diğer element derişimleri arasında ise önemli bir farkgözlenmemiştir. Tartışma: Çalışma sonunda Anadolu folklorik tıbbında siğiltedavisinde kullanılan Dolichophisjugularis ve Malpolon insignitus türlerineait yılan gömleklerinin zengin bir element içeriğine sahip olduğu ve buiçeriğin siğile neden olan virüsü inaktive ederek siğili tedavi edebildiğidüşünülmüştür. Elde edilen sonuçlar siğil tedavisinde kullanılabilecek yeniilaçların sentez edilme çalışmalarına katkıda bulunma potansiyeline sahiptir.

Amaç: Günlük yaşantımızda sık ve uzun süreli kullandığımız elektronik cihazlar elektromanyetik alana (EMA) maruz kalmamıza yol açmaktadır. Bu çalışmada EMA maruziyeti oluşturulmuş sıçanlarda tuba uterinanın ampulla bölgesinin ışık ve elektron mikroskobik olarak incelenmesi amaçlandı. Yöntem: Çalışmamızda 12 adet Wistar cinsi dişi sıçan kullanıldı. Denekler kontrol grubu (n=6) ve EMA grubu (n=6) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Kontrol grubundaki deneklere hiçbir işlem yapılmadı. EMA grubundaki denekler 30 gün boyunca günde 1 saat 1800 MHz EMA’ya maruz bırakıldı. Tuba uterinanın ampulla bölgesinde epitel kalınlığı ölçüldü. Tuba uterinanın ampulla bölgesi ultrastrüktürel olarak incelendi ve silli epitel hücrelerinde mitokondriyal hasar skorlaması yapıldı. Bulgular: Işık mikroskobik incelemede, epitel kalınlığı açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmedi. Elektron mikroskobik incelemede, 1800 MHz EMA maruziyetinin, tuba uterina ampullasındaki silli epitel hücrelerinde ultrastrüktürel değişikliğe yol açtığı belirlendi. Ayrıca, bu hücrelerde mitokondriyal hasarda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir artış saptandı. Sonuç: Bu çalışmada, EMA’ya bağlı ortaya çıkan mitokondriyal hasarın mitokondriyal apoptotik yolakların aktive olmasına neden olarak hücresel apoptozisi arttırabileceği düşünüldü. Mitokondriyal membranlarının ultrastrüktürel yapısında meydana gelen değişikliklerin, oksidatif hasar ve ROS’un aşırı üretimine neden olarak reproduktif çağdaki kadınlarda infertilite gelişme olasılığını arttırabileceği kanaatine varıldı.Anahtar Sözcükler: Elektromanyetik alan, infertilite, tuba uterina, üreme sistemi

Amaç: Bu çalışmada, neonikotinoid bir insektisit olan tiyakloprid ve antagonisti d-tubokurarin’in kurbağa gastrokinemius kası mekanik aktivite parametreleri üzerine etkilerinin doza ve uygulama süresine bağlı olarak araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada 1x10-3, 1x10-4, 1x10-5 ve 1x10-6 M derişimlerde tiyakloprid, 1x10-5 M tiyakloprid + 1x10-4 M d-tubokurarin kombinasyonu, 1x10-6 M tiyakloprid + 1x10-5 M d-tubokurarin kombinasyonu olmak üzere 6 deney grubu oluşturulmuştur. Tüm deney gruplarında agonist ve antagonistin etkileri eşit sayıda denek üzerinde çalışılmıştır (N=8). Ölçümler 0, 30, 60, 90 ve 120. dakikada alınmış ve 0. dakikada alınan ölçümler kontrol değeri olarak kabul edilmiştir. İskelet kası mekanik aktivitesini kayıtlamak için, BIOPAC MP 100 Acqusition sistemi kullanılmıştır ve bu kayıtlardan kasılma kuvveti, kasılma süresi ve gevşeme süresi ölçülmüştür. Bulgular: Elde edilen bulgularda, tiyakloprid kontrol gruplarına göre, kasılma kuvvetini %35-97, kasılma süresini %18-75, gevşeme süresini %33-71 oranlarında istatistiksel olarak anlamlı biçimde azaltmıştır (p

Amaç: Deltametrin, tarımsal zararlılarla mücadelede yaygın olarak kullanılan tip II piretroid grubundan bir böcek öldürücü ilaçtır. Bu çalışmada deltametrinin sıçan siyatik siniri üzerine toksik etkisinin giderilmesinde E vitamininin koruyucu rolü olup olmadığının araştırılması amaçlandı.Yöntem: Çalışmada 28 adet Wistar albino sıçan kullanıldı. Sıçanlar grup I (kontrol), grup II (deltametrin), grup III (deltametrin+E vitamini) ve grup IV (deltametrin uygulamasından sonra 15 gün E vitamini) olarak rastgele dört gruba ayrıldı. Grup I’e ağız yoluyla sadece mısır yağı verildi. Grup II’ye 1.28 mg/kg dozunda deltametrin, grup III’e deltametrin+E vitamini kombinasyonu, grup IV’e ise deltametrin uygulaması tamamlandıktan sonra başlamak üzere E vitamini uygulaması yapıldı. Deltametrin ve E vitamini mısır yağında çözüldü. Uygulama 30 gün boyunca 48 saat aralıklarla tekrarlandı. Uygulamalardan sonra sıçanların bileşik sinir aksiyon potansiyelleri kayıtlanarak genlik ve latans ölçüldü. Kayıtlardan sonra siyatik sinirler izole edildi. İzole sinirlerde biyokimyasal teknikler kullanılarak süperoksit dismutaz, katalaz ve malondialdehit düzeyleri ölçüldü ve ışık mikroskobu kullanılarak yapısal değişiklikler saptandı.Bulgular: Grup II ve grup IV’de aksiyon potansiyelinin genliği kontrole göre önemli miktarda azaldı, malondialdehit düzeyi ise arttı. Her iki grupta miyelinli sinir liflerinin miyelin kılıflarında ve aksonlarında hasar izlendi. Grup III’de ise aksiyon potansiyelinin genliği ve süresi ile malondialdehit düzeyi açısından grup I’e göre önemli bir fark gözlenmedi. Bu grupta histolojik değerlendirmede de miyelinli sinir liflerinin çoğunlukla normal görünüme sahip oldukları belirlendi.Sonuç: Bu çalışmada deltametrinin sıçan siyatik sinirinde oksidatif strese yol açarak akson ve miyelin hasarı oluşturduğu, deltametrinle birlikte antioksidan E vitaminin verilmesinin bu hasarı önlediği, hasar oluştuktan sonra tedavi amaçlı E vitamini uygulanmasının ise hasarı kısmen azalttığı saptanmıştır.

The Protective Role of Funalia trogii on Lipid Peroxidation Generated by Deltamethrin in Liver Objective: Deltamethrin that is an insecticide, is widely used. It is known that deltamethrin produced to lipid peroxidation. In this study, we aimed to investigate the effect of Funalia trogii that is a mushroom species, on lipid peroxidation generated by deltamethrin in liver. Method: 24 Wistar albino rats (200-250 gr) were used in this study. Animals were divided into three groups. Each group was consisted of 8 rats. These groups were designed as control group (0.5 ml corn own oil, oral), deltamethrin group (1.28 mg/kg deltamethrin, oral) and deltamethrin+mushroom group (0.5 ml mushroom own after thirty minutes from received 1.28 mg/kg deltamethrin, oral). Livers of animals in all groups were isolated. The malondialdehyde level was measured and electron microscopic investigation was performed on these tissues. Results: The malondialdehyde levels were significantly increased in the deltamethrin and the deltamethrin+mushroom groups comparing the control group (p, Türkçe Özet:Amaç: Bu çalışmada, yaygın olarak kullanılan insektisitlerden olan deltametrinin karaciğerde oluşturduğu lipit peroksidasyonunun yol açtığı hasarın düzeltilmesinde bir mantar türü olan Funalia trogii\'nin rolünün olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada ağırlıkları 200-250 gr arasında değişen 24 adet Wistar albino sıçan kullanıldı ve her bir grupta 8 hayvan olacak şekilde üç gruba ayrıldı. Bu gruplar kontrol grubu (0.5 ml mısır özü yağı, oral), deltametrin grubu (1.28 mg/kg deltametrin, oral) ve deltametrin+mantar grubu (1.28 mg/kg deltametrin verildikten 30 dakika sonra 0.5 ml mantar özütü, oral) olarak belirlendi. Deney sonunda tüm gruplardaki hayvanların karaciğer dokuları izole edildi. Bu dokularda malondialdehit düzeylerine bakılmış ve elektron mikroskobik inceleme yapıldı. Bulgular: Deltametrin ve deltametrin+mantar gruplarında malondialdehit düzeylerinin kontrol grubuna göre önemli miktarda arttığı (p

Effect of Environmental Lead on Intrinsic Biomechanical Properties of Cortical Bone Objective: This study aimed to investigate the effects of low dose lead on the biomechanical properties of cortical bone. Method: 10 week-old Sprague–Dawley male and female rats were assigned randomly to a control group and experimental group (n=20, 10 male and 10 female for each group). The experimental rats were treated by gavage (per os) with 100mg/kg lead acetate dissolved in saline once per week for 10 weeks. Bone mineral density (BMD) was measured at mid-diaphysis femoral region using by dual energy X-ray absorbsiometry. Cross-sectional area of the femoral shaft was evaluated by computerized tomography. Biomechanical measurements were performed at the mid-diaphysis of the left femur. Stress, strain and toughness were measured in all rats. Results: No significant differences were observed between control and experimental groups for biomechanical properties of cortical bone. Conclusion: The results of the present study indicate that low dose lead acetate administration did not change bone quality. Gender differences also did not change the effect of lead on the intrinsic properties of rat cortical bone., Türkçe Özet:Amaç: Bu çalışmada çevresel kurşunun, kortikal kemiğin intrinsik biyomekanik özellikleri üzerine etkisinin incelenmesi hedeflendi. Yöntem: 10 haftalık Sprague–Dawley dişi ve erkek sıçanlar kontrol ve deney grubu olmak üzere rastgele iki gruba ayrıldı (n=20, her grupta 10 erkek, 10 dişi). Deney grubundaki sıçanlara 10 hafta boyunca 100mg/kg dozunda kurşun asetat gavajla uygulandı. Kemik mineral yoğunluğu (KMY) çift enerjili X ışınları absorbsiyometrisi ile kortikal femurun kesit alanı ise bilgisayarlı tomografiyle ölçüldü. Biyomekanik ölçümler sol femur diafizinde gerçekleştirildi. Tüm sıçanlarda stres, strain ve dayanıklılık ölçüldü. Bulgular: Kortikal kemik biyomekanik parametreleri açısından kontrol grubuyla deney grubu arasında istatistiksel olarak önemli bir fark gözlenmedi. Sonuç: Bu çalışma sonucunda düşük doz kurşunun kemiğin intrinsik biyomekanik kalitesini değiştirmediği ve cinsiyet farklılığının da kemiğin intrinsik biyomekanik özelliklerinde herhangi bir etkisi olmadığı gözlendi.

The Role of Funalia trogii for Prevention of Oxidative Damage in Brain Tissue Induced by Deltamethrin Objective: Deltamethrin, a synthetic prethyroid material, has been widely used as an insecticide on the agricultural areas in the city of Mersin and its outskirts. Recently, medical plants and fungi have been used to avoid harmful effects of insecticides on the living organisms. In this study, the preventive effect of a medical fungus: Funalia trogii, on the oxidative damage in the brains of the rats that were subjected to deltamethrine was investigated. Method: In this study, 21 Wistar albino rats were used. Animals were divided into 3 groups with 7 rats in each group. Control group was not subjected to any procedure throughout the study. Deltamethrin group received 1.28 mg/kg deltamethrin over 30 day period whereas 1.28 mg/kg deltamethrin and 0.5 mL of Funalia trogii extract were administered to the deltamethrin+fungus group for the same period. In the end, all the animals were sacrificed. Antioxidant activities were determined in the brain tissues based on superoxide dismuthase and catalase enzyme levels. Also, malondialdehyde levels were measured for lipid peroxidation. Results: It was found that malondialdehyde levels of both the deltamethrin and the deltamethrin+fungus groups are higher than control group. Malondialdehyde level of the deltamethrin+fungus group was lower than that of the deltamethrin group. However, it wasn\'t statistically significant (p>0.05). Superoxide dismutase activity of the deltamethrin group was higher, but catalase activity was lower than control group. Superoxide dismutase activity of the deltamethrin+fungus group was lower. On the other hand, its catalase activity was higher than that of the deltamethrin group, statistically (p, Türkçe Özet: Amaç: Deltamethrin piretroid grubundan bir insektisit olup Mersin ili ve çevresi tarım alanlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Son dönemlerde insektisitlerin canlılar üzerindeki zararlı etkilerini gidermek için tıbbi bitki ve mantarlardan yararlanılmaktadır. Bu çalışmada bir tıbbi mantar olan Funalia trogii\'nin deltamethrine maruz kalmış sıçanların beyninde oluşabilecek oksidatif hasarın önlenmesinde etkili olup olmayacağı araştırılmıştır. Yöntem: Çalışmamızda toplam 21 Wistar albino sıçan kullanılmış ve her grupta 7 hayvan olacak şekilde 3 gruba ayrılmıştır. Kontrol grubuna deney boyunca hiçbir işlem uygulanmamıştır. Deltamethrin grubu 30 gün boyunca 1.28 mg/kg deltamethrin ve deltamethrin+mantar grubu ise 30 gün boyunca 1.28 mg/kg deltamethrin ve 0.5 mL Funalia trogii ekstresi almıştır. Çalışma sonunda tüm hayvanlar sakrifiye edilmiş ve beyin dokularında antioksidan aktivitenin tayini için süperoksit dismutaz ve katalaz enzimlerine, lipid peroksidasyonu belirlemek için ise malondialdehit düzeylerine bakılmıştır. Bulgular: Deltamethrin ve deltamethrin+mantar gruplarının malondialdehit düzeyleri kontrol grubuna kıyasla yüksek bulunmuştur. Deltamethrin+mantar grubunun malondialdehit düzeyi ise deltamethrin grubuna kıyasla düşük bulunmuş ancak bu düşüşün anlamlı olmadığı gözlenmiştir (p>0.05). Deltamethrin grubunun süperoksit dismutaz aktivitesi kontrole göre yüksek ve katalaz aktivitesi ise düşük bulunmuştur. Deltamethrin+mantar grubunun süperoksit dismutaz aktivitesi deltamethrin grubuna kıyasla istatistiksel olarak düşük, katalaz aktivitesi ise yüksek bulunmuştur (p

The Use of Digital EEG Analysis in Clinical Assessment of Children with Tic Disorder Objective: In this study, it was aimed to determine if the use of digital EEG analysis has a significant asset to clinical assessment of the children diagnosed with tic disorder. Method: The study groups were composed of 25 children diagnosed with tic disorder according to DSM-IV and 21 age-sex matched control subjects. EEG recordings were taken both in study and control subjects during rest and hyperventilation, and then, these recordings were assessed by using both visual and digital EEG methods. Result: No abnormality was detected in the electrical activity of the brain based on the visual assesment of EEG recordings. In digital EEG analysis, it was determined that teta activity significantly decreased in patient group during rest (p, Türkçe Özet:Amaç: Bu çalışmada tik bozukluğu tanısı alan çocukların klinik olarak değerlendirilmesinde sayısal EEG analizinin kullanımının bir katkısının olup olmayacağının saptanması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışma grupları DSM-IV-TR\'a (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) göre tik bozukluğu tanısı alan 25 çocuk ve yaş-cins uyumlu 21 kontrolden oluşturulmuştur. Deney ve kontrol gruplarından dinlenim durumunda ve hiperventilasyonda EEG kayıtları alınmış, bu kayıtlar hem görsel hem de sayısal EEG yöntemleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: EEG kayıtlarının görsel olarak değerlendirilmesinde beynin elektriksel aktivitesinde herhangi bir anormallik saptanmamıştır. Sayısal EEG analizinde dinlenim durumunda hasta grubundaki teta aktivitesinin kontrol grubuna göre önemli miktarda azaldığı (p

Insecticides Targeting Ion Channels Insecticides are chemical substances that have been widely used against insects in many areas, particularly in agriculture. Insecticides show their effect on insects with different modes of actions. Ion channels which control input and output of vital ions to the cell, are transmembrane proteins located in the cell membrane and form the specific sites for the killing effects of insecticides on insects. Recent studies have shown that the modes of action of insecticides could be similar to the physiological pathways in mammals and insecticides can threaten human health. In this review, the insecticides targeted to ion channels in the cell membrane and mechanisms of their action were examined., Türkçe Özet: İnsektisitler, başta tarım olmak üzere birçok alanda yaygın olarak kullanılan böcek öldürücü kimyasal maddelerdir. İnsektisitlerin böcekler üzerine etkileri çeşitli mekanizmalar ile olabilmektedir. Hücrede yaşamsal öneme sahip olan iyonların hücreye giriş-çıkışını kontrol etmede görev alan iyon kanalları, hücre zarına yerleşmiş olan transmembran proteinler olup, insektisitlerin böceklerdeki öldürücü etkisi için özgül bölgeleri oluştururlar. Son yıllarda yapılan çalışmalar insektisitlerin etki ettikleri fizyolojik yolların memelilerde de benzer olabileceğini ve insan sağlığını tehdit edebileceğini göstermektedir. Bu derlemede, hücre zarındaki iyon kanallarını hedef alan insektisitler ve etki mekanizmaları incelenmiştir.

Effects of Radiotherapy on Cortical Bone Biomechanics Amaç: Bu çalışmada radyoterapinin normal kortikal kemik biyomekaniği üzerine geç dönem etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Deneylerde 30 adet Wistar albino sıçan kullanılmıştır. Sıçanlar her grupta 10 sıçan olacak şekilde kontrol, 3. ay ve 6. ay gruplarına bölünmüştür. 3. ay ve 6. ay gruplarındaki hayvanların bacaklarına Picker® C-9 60Co teleterapi ünitesi ile doz hızı 82 cGy/MU olacak şekilde 1 Gy/gün bölünmüş dozlarda toplam 10 gün radyoterapi uygulanmıştır (1 Gy/günx10). Son dozun uygulanmasından 3 (3. ay grubu) ve 6 ay sonra (6.ay grubu) sıçanların femurları çıkarılmış ve çekme testi kullanılarak kortikal femurların maksimum kuvvet, stres, strain ve dayanıklılık değerleri ölçülmüştür. Bulgular: Maksimum kuvvet, stres, strain ve dayanıklılık değerleri 3. ay grubunda kontrole göre önemli miktarda azalmıştır. 6. ay grubunda ise strain ve dayanıklılık değeri kontrole göre önemli miktarda azalırken, kırılma kuvveti ve stres değerlerindeki azalma önemli bulunmamıştır. Ölçülen tüm değerler için 3. ve 6. ay grupları arasında da önemli bir fark gözlenmemiştir. Sonuç: Bu çalışmada 10 Gy radyoterapinin uygulamadan üç ve altı ay sonra normal kortikal kemik kalitesinde önemli bozulmalara neden olduğu gözlenmiştir., Amaç: Bu çalışmada radyoterapinin normal kortikal kemik biyomekaniği üzerine geç dönem etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Deneylerde 30 adet Wistar albino sıçan kullanılmıştır. Sıçanlar her grupta 10 sıçan olacak şekilde kontrol, 3. ay ve 6. ay gruplarına bölünmüştür. 3. ay ve 6. ay gruplarındaki hayvanların bacaklarına Picker® C-9 60Co teleterapi ünitesi ile doz hızı 82 cGy/MU olacak şekilde 1 Gy/gün bölünmüş dozlarda toplam 10 gün radyoterapi uygulanmıştır (1 Gy/günx10). Son dozun uygulanmasından 3 (3. ay grubu) ve 6 ay sonra (6.ay grubu) sıçanların femurları çıkarılmış ve çekme testi kullanılarak kortikal femurların maksimum kuvvet, stres, strain ve dayanıklılık değerleri ölçülmüştür. Bulgular: Maksimum kuvvet, stres, strain ve dayanıklılık değerleri 3. ay grubunda kontrole göre önemli miktarda azalmıştır. 6. ay grubunda ise strain ve dayanıklılık değeri kontrole göre önemli miktarda azalırken, kırılma kuvveti ve stres değerlerindeki azalma önemli bulunmamıştır. Ölçülen tüm değerler için 3. ve 6. ay grupları arasında da önemli bir fark gözlenmemiştir. Sonuç: Bu çalışmada 10 Gy radyoterapinin uygulamadan üç ve altı ay sonra normal kortikal kemik kalitesinde önemli bozulmalara neden olduğu gözlenmiştir.

Influence of Pyrethroid Insecticides on the Potassium Channels of Frog Skeletal Muscle Aim: Pyrethroid insecticides are widely used to control the pests in agricultural areas and influence both target and non-target organisms. The aim of this study is to investigate the effects of two pyrethroid insecticides (permethrin, cypermethrin), that are widely used for the agricultural areas in Mersin, on potassium channel of frog skeletal muscle. Method: The sartorius muscle of Rana ridibunda frogs were used in the study. Groups were composed at three different concentrations (10-5 M, 10-4 M, 10-3 M) for both permethrin and cypermethrin (n=8). Membrane potentials were recorded intracellularly and action potentials were recorded extracellularly. The recordings of action potentials were analyzed with respect to duration, repolarization times and hyperpolarization amplitudes. Time dependent profile of data was investigated at predetermined time intervals (i.e. 0th (control), 15th, 30th 45th and 60th minutes) of recording. Results: Statistical analyses have shown that both two insecticides had no effect on the duration and repolarization time of action potential depending on the dose and time. But hyperpolarization amplitudes shifted towards to negative values within the first 15th minutes and then, continued through the next 45th minutes (p, Türkçe Özet: Amaç: Piretroid insektisitler, tarım alanlarında zararlılarla mücadele amacıyla oldukça yaygın kullanılmakta ve hedef organizmalar kadar hedef olmayan canlıları da etkilemektedir. Bu çalışmada Mersin ili tarım alanlarında kullanılan iki tip piretroid insektisitin (permetrin, sipermetrin) kurbağa iskelet kası potasyum kanalları üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada Rana ridibunda türünde kurbağaların sartorious kası kullanılmıştır. Uygulama grupları her iki insektisit için de 10-5, 10-4, 10-3 M\'lık konsantrasyon değerlerine göre belirlenmiştir. İntrasellüler olarak mikroelektrot yöntemiyle membran potansiyelleri ve ekstrasellüler olarak aksiyon potansiyelleri kayıtları alınmıştır. Aksiyon potansiyeli kayıtlarında aksiyon potansiyelinin süresi, repolarizasyon süresi ve hiperpolarizasyon genliği ölçülmüştür. Kayıtlar 0. dakika (kontrol), 15. dakika, 30. dakika 45. dakika ve 60. dakika alınarak zamana bağlı etkiler de incelenmiştir. Bulgular: Yapılan istatistiksel analiz sonucunda doza ve süreye bağlı olarak permetrin ve sipermetrinin aksiyon potansiyelinin toplam süresi üzerine önemli bir etkisi bulunmamıştır. Ancak her iki piretroid insektisit için hiperpolarisazyon genliğinde ilk 15 dakikada ortaya çıkan ve sonraki 45 dakikada etkisini sürdüren daha negatif yönde bir artış olduğu bulunmuştur (p

Electrophysiological Effects of Radiofrequency Radiation (900 MHz) on Frog Sciatic Nerve Objective: In this study, it was aimed to investigate the compound action potential parameters in isolated sciatic nerve of frog (Rana ridibunda) after exposure to 900 MHz radiofrequency radiation. Methods: 14 adult frogs were divided into two independet groups. For each group 7 animals were used. Group 1 included control. Group 2 (radiofrequency exposed group) was exposed to 900 MHz radiofrequency radiation for 4 h/day for 10 days. Control group was kept under the same environmental conditions as the study group except with no radiofrequency radiation exposure. At the end of the study isolated sciatic nerves were stimulated with 0.5 ms supramaximal pulses and action potential parameters as pick to pick amplitude, duration of depolarization and repolarization as well as area were measured with extracellular recording techniques. Results: In the radiofrequence group, the values of amplitude and area were significantly lower than the values of the control group. However, there were no significant changes in values of the duration of depolarization and repolarization of action potential in the sciatic nerves. Conclusion: These findings indicate that 900 MHz radiofrequency emitting mobile phones reduced the amplitude and area, but they have no effect on the duration of depolarization and repolarization of action potential in isolated frog nerve., Türkçe Özet:Amaç: Bu çalışmada, 900 MHz radyofrekans ışımanın kurbağa (Rana ridibunda) siyatik sinir bileşik aksiyon potansiyeli üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: On dört yetişkin kurbağa, her biri 7 hayvandan oluşan iki bağımsız gruba ayrılmıştır. 1. grup kontrol grubu, 2. grup 10 gün süreyle günde 4 saat 900 MHz radyofrekans ışıma uygulanan deney grubundan oluşmuştur. Kontrol grubu aynı gün ve sürede radyofrekans ışıma uygulanmadan aynı çevresel koşullarda tutulmuştur. Uygulama süresi sonunda izole siyatik sinirler, 0.5 ms süreli supramaksimal pulslarla uyarılmıştır. Hücre dışı kayıt yöntemi kullanılarak kaydedilen aksiyon potansiyellerinden tepeden tepeye genlik, depolarizasyon süresi, repolarizasyon süresi ve alan ölçülmüştür. Bulgular: Radyofrekans ışıma uygulanan gruptaki aksiyon potansiyeli değişkenlerinden genlik ve alan kontrol grubuna göre anlamlı olarak azalmıştır. Depolarizasyon ve repolarizasyon sürelerinde ise anlamlı bir fark bulunmamıştır. Sonuç: Bu bulgular mobil telefonlardan yayılan 900 MHz radyofrekans dalgalarının siyatik sinir aksiyon potansiyellerinin genliği ve alanını azalttığını, ancak depolarizasyon ve repolarizasyon sürelerini değiştirmediğini göstermiştir.

Alterations on Paraoxonase and Aryl Esterase Activities in the Rat Heart Tissue After Postmenopausal Strontium Ranelate Therapy Objective: In this study, the effect of strontium ranelate which is used in treatment of postmenopausal syndromes enhancing the bone formation on paraoxonase and aryl esterase activities was investigated in the rats with osteoporosis. Method: 28 female Wistar albino rats were used to establish experimental osteoporosis model. Experimental animals were divided into 4 groups. Each group was composed of 7 rats. The group 1 was defined as “control group”. Group 2 was the one received strontium ranelate. Group 3 underwent ovariectomy operation and did not receive any drug. Group 4 was treated with strontium ranelate for three months after three months from the ovariectomy operation. Heart tissues of the animals in each group were isolated. Paraoxonase and aryl esterase activities were investigated. The data were statistically analyzed by utilizing SPSS 16.0 and ANOVA Test. Results: In this study, paraoxonase and aryl esterase activities in groups 2, 3 and 4 were found to be lower in comparison to that of the control group (p, Türkçe Özet:Amaç: Bu çalışmada deneysel osteoporoz modeli oluşturulan sıçanlarda, kemik formasyonunu arttıran post-menopozal bir ilaç olan stronsiyum ranelatın kalp dokusundaki paraoksonaz ve aril esteraz enzim aktiviteleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. Yöntem: Çalışmada 28 adet dişi Wistar albino sıçan kullanılmış ve her bir grupta 7 hayvan olacak şekilde 4 gruba ayrılmıştır. Bu gruplar kontrol grubu (grup 1), stronsiyum ranelat grubu (grup 2), overektomi grubu (grup 3) ve overektomi uygulandıktan 3 ay sonra 3 ay boyunca stronsiyum ranelat uygulanan grup (grup 4) olmak üzere tasarlanmıştır. Tüm gruplardaki hayvanların kalp dokuları izole edilmiş ve paraoksonaz ve aril esteraz enzim aktivitelerine bakılmıştır. İstatistiksel analiz için SPSS 16.0 ve ANOVA testi kullanılmıştır. Bulgular: Yapılan çalışmada gerek paraoksonaz gerekse aril esteraz enzim aktivitelerinin grup 2, grup 3 ve grup 4\'te kontrol grubuna kıyasla düşük olduğu tespit edildi (p

The Effects of Nicotine and Its Antagonist Mecamylamine on Skeletal Muscle of Frog (Rana ridibunda) Objective: In this study, we investigated the effects of nicotine which is the active ingredient of smoke and a therapeutic agent mecamylamine which is the nicotinic antagonist on contraction force of isolated frog gastrocnemius muscle depending on application time. Method: The study was composed of three experimental groups; 10-4M nicotine, 10-4M mecamylamine and 10-4M nicotine + 10-4M mecamylamin combination. Ten frog gastrocnemius muscles were investigated in each group (n=30). Measurements were taken at 0th, 30th, 60th, 90th, 120th minutes. Measurements at 0th minute were the control of the preparation of muscles. Contraction recordings were obtained by BIOPAC MP 100 Acqusition System and maximum contraction force was used. Result: Nicotine and its antagonist mecamylamine decreased the contraction force 48% and 81% at 120th minute respectively when compared with control (p, Türkçe Özet:Amaç: Bu çalışmada, sigaranın etken maddesi olarak kabul edilen nikotin ile birçok alanda tedavi edici ajan olarak da kullanılan nikotin antagonisti mecamylaminin, izole kurbağa gastrokinemius kası kasılma kuvveti üzerine etkisinin, uygulama süresine bağlı olarak değişiminin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada 10-4M nikotin, 10-4M mecamylamin ve 10-4M nikotin + 10-4M mecamylamin kombinasyon grubu olmak üzere üç ayrı deney grubu oluşturulmuştur. Her bir deney grubu için on gastrokinemius kası çalışılmıştır (n=30). Süreye bağlı etkileri inceleyebilmek için ölçümler 0., 30., 60., 90. ve 120. dakikalarda alınmıştır. Sıfırıncı dakikadaki ölçüm kas preparatın kendi kontrolüne karşılık gelmektedir. Kasılma eğrilerini kaydetmek için BIOPAC MP 100 Acqusition sistemi kullanılmıştır. Elde edilen kayıtlardan maksimum kasılma kuvveti ölçülmüştür. Bulgular: Nikotin ve mecamylaminin ayrı ayrı uygulandığı deney gruplarında her iki madde kasılma kuvvetini kontrole göre uygulamanın 120. dakikasında sırasıyla %48 ve %81 oranında azaltmıştır (p0.05). Sonuç: Bu çalışma sonucunda nikotin zamana bağlı olarak iskelet kası kasılma kuvveti üzerine inhibe edici bir etki göstermiştir. Nikotinin bu etkisi mecamylamin tarafından ortadan kaldırılmıştır. Ancak bir nikotin antagonisti olan mecamylamin tek başına iskelet kası kasılma kuvvetini inhibe edici bir etki sergilemektedir.