Search

ÖZETVomer Kemiğinin Konumunun ve Boyutlarının Orta-Yüz Yetersizliği Olan Bireylerde Üç Boyutlu Olarak Değerlendirilmesi Amaç: Bu çalışmanın amacı, 1) Orta-yüz yetersizliği olan bireylerde vomer kemiğinin konumsal ve boyutsal morfometrik değişimlerini değerlendirmek, 2) Farklı kranial ve midfasiyal iskeletsel parametrelerde, lineer ve açısal ölçümlerle gruplararası korelasyonun belirlemek ve 3) Vomer kemiğininin 3B rekonstrüksiyon modelini üç farklı yüz profilinde karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodontik A. D. arşivinden seçilmiş, normal okluzyonu ve Angle Sınıf III malokluzyonu olan 16-30 yaş arasındaki 96 hastanın CBCT görüntüleri değerlendirildi. Steiner analiziyle hastalar üç gruba ayrıldı: Normal (tip A), Hafif (tip B) ve Şiddetli (tip C) orta-yüz yetersizliği. Kranial, midfasiyal ve vomer bölgesinde, 13 iskeletsel nokta seçilerek doğrusal ve açısal referans düzlemleri çizildi. Vomer kemiğinin 3B rekonstrüktif boyutları, MIMICS 19.0V yazılımıyla ölçüldü ve veriler istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Lineer ve açısal ilişkide vomer kemiğinin anterior (p 0.01). The size of the 3D reconstructed model of the vomer bone was larger and had elongated pattern in severe group (type C) when compared to other groups (p

ÖZET REKÜRRENT AFTÖZ ÜLSERASYONLUBEHÇET HASTALIĞI OLAN VE OLMAYAN BİREYLERDEOLASI ETYOLOJİK FAKTÖRLERDEN HLA ALT TİPLERİ,İNTERLÖKİN-2, İNTERLÖKİN-6 VE T-REGÜLATÖR HÜCREDEĞERLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI OLARAKDEĞERLENDİRİLMESİ EMRE AYTUĞARÇalışmanın amacı etyopatogenezi henüz belli olmayan Rekürrent Aftöz Ülserasyon (RAÜ)’un olası etyolojik faktörlerinden HLA alttiplerinin, IL-2/IL-6 ve T-regülatör hücre değerleri gibi genetik ve immünolojik faktörlerin rolünü araştırmak ve bu faktörlerin Behçet Hastalığı (BH) olan ve olmayan RAÜ’lü bireylerde değişkenlik gösterip göstermediğini saptamaktır. Tekrarlayan ağız yarası şikayeti ile başvuran ve Rekürrent Aftöz Ülserasyon ön tanısı koyulmuş bireyler hasta grubunu oluşturmuştur. Bu hasta grubundan çalışmaya katılmayı kabul eden Behçet Hastalığı tanısı koyulan 30 ve Behçet Hastalığı olmayan 30 birey çalışma grubuna dahil edilmiştir. Rekürrent Aftöz Ülserasyon anamnezi ve şikayeti olmayan 15 sağlıklı birey ise kontrol grubunu oluşturmuştur. BH olgularında HLA-B50, HLA-B63, HLA-DR10; RAÜ olgularında HLA-A23, HLA¬B13; ve kontrol grubu olgularında HLA-A30 ile HLA-DR17 doku antijen pozitifliğinin gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek olduğu saptanmıştır (p

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı arıza defterlerinden 2001-2004 yılları arasındaki radyodiagnostik cihaz arızaları araştırıldı. Arızaların tarihleri ve türleri saptandı. Cihaz arızaları elektronik ve mekanik olarak sınıflandırıldı. Daha sonra l.Ekim.2003-l.Mayıs.2004 tarihleri arasında radyoloji elektrik odasındandaki ana voltaj dağıtım panosundan avometreyle, çalışma günleri hergün aynı saatlerde günde beş kez olmak üzere ölçümler yapıldı. Ölçülen en düşük değer kaydedildi. Kaydedilen değerlerin grafikleri yapıldı; 7.Nisan-29.Nisan 2004 tarihleri arasında General Electric firması bünyesindeki şebeke voltajını ölçen ve kaydedebilen dranetz cihazı ile ölçüm yapıldı. Dranetz voltaj ölçümlerinin de grafikleri yapıldı. Ölçüm yapılan zamanlarda hava şartlan ve oluşan arızalar kaydedildi. Ölçüm döneminde oluşan arızalar da elektronik ve mekanik olmak üzere ikiye sınıflandırıldı. Bu arızalar da elektronik olan arızalar voltaj değişimi yada elektrik kesintisiyle aralarındaki ilişki araştırıldı. l.Ekim.2003-l.Mayıs.2004 tarihleri arasında manyetik rezonans cihaz arızalarının 19 u avometre ve drenetzle ile saptandı. Ani elektrik kesintisi ve şebeke voltaj değişiminin Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalı'nda l.Ekim.2003-l.Mayıs.2004 tarihleri arasında manyetik rezonans cihazında 15 iş günü kaybına neden olduğu hesaplandı ve tüm radyodiagnostik cihazlarda 40 arıza oluştuğu saptandı. 2)SUMMARY OBSTRUCTION IN RADİOGNASTİC MACHINES WHiCH OCCUR WITH VOLTAGE IS; MEASUREMENT OF VOLTAGE, EVALUATE OBSTRUCTION, SUGGESTION OF ANALYSE At The Marmara University Radyology Departmant defects of the radiological equipment which occured during the years of 2001-2004 were investigated from the registrars and classified as mechanical or electronic. Between l.October.20Q3- 1.May.2004 the voltage of the main current to the radiology department was measured by an avometer, during the same time periods daiyly and the lowest value was registered and graphics were produced. Between 7-29.April.2004 the voltage of the main electric current was registered with dranetz machine and graphics were obtained. The defects of the radiologic equipment during measurement dates were classified as electronic and mechanical. The association between equipment failures and voltage alterations and electric cuts were analyzed. Between l.October.2003-1. May.2004, 19 of the defects in MRI were associated with sudden electric cuts and alterations in the voltage which caused 15 days of down-time. Overall 40 failures happened for all radipgnostic machines during the period of voltage measurement at the department. 2 83

Çalışmanın amacı kronik bir süreç içeren eroziv ve/veya atrofik oral liken ruber planus tedavisinde lokal kortikosteroid uygulamasında bir standart belirlemek ve sonuçları objektif ölçülerde değerlendirebilmek için klinik kriterlerin yanısıra invaziv olmayan sitolojik değerlendirme normu ortaya koymaktır. Eroziv ve atrofik oral liken ruber planus teşhisi konmuş 75 hasta rastgele seçilmiş, 26'şar hastadan oluşan iki deney ve 23 hastadan oluşan bir kontrol olmak üzere üç tedavi grubuna ayrılmıştır. 1. deney grubuna lezyon içi metilprednisolon asetat enjeksiyonu, 2. deney grubuna topikal triamsinolon asetat orabase krem tedavisi ve kontrol grubuna lokal dekspantenol pastil tedavisi uygulanmıştır. Her bir grup için tedavi süresi 45 gün olmuştur. Başlangıç tedavisinden önce, sonra ve 6. ayda iyileşme skorları, tükürük pH'ı, plak düzeyi, keratinizasyon düzeyi, PNL yoğunluğu, hif/psödohif varlığı ve zemindeki farklılıkların düzeylerine bakılmıştır.Gruplar arasında iyileşme skorları, görsel skala, keratinizasyon düzeyi ve zemindeki farklılıklar yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p0,05).Çalışmada daha sık ve daha uzun süreli kortikosteroid tedavisinin, sonuçları önemli derecede etkilemediğini ve lokal tedavide metilprednisolon asetat etkin, pratik ve hasta tarafından iyi tolere edilebilecek intralezyonel uygulamasının OLP'de başarılı sonuçlar verdiği görülmüştür. OLP'de iyileşmeyi değerlendirebilmek için sitolojik değerlendirme normunun anlamlı olduğu ortaya konulmuştur.İNGİLİZCE TEZ BAŞLIKThe Cytological And Clinical Comparison Of The Local Applications Of Intralesional Methylprednisolone Acetate Injection, 0.1% Triamcinolone Acetate Orabase Ointment And Dexapanthenol Losange In Atrophic And Erosive Oral Lichen Planus PatientsSUMMARYThe aim of this study is to describe a standard in the local application of corticosteroids in the treatment of erosive and/or atrophic oral lichen planus and to set a non invasive cytologic classification form with the clinical criteria to evaluate the results objectively.75 patients with the diagnosis of atrophic and erosive oral lichen planus are randomly selected and are separated in 3 groups; two study groups of 26 patients each and the control group of 23 patients. Intralesional methylprednisolone acetate injection was applied in the 1.group; and topical triamcinolone acetate orabase ointment in the 2.group; and local dexapanthenol losanges in the control group. The duration of therapy was 45 days for each group. Healing scores, salivary pH levels, plaque index, VAS, keratinization level, PNL accumulation, hyphae/pseudohyphae presence and the differences in the floor of the lesions were evaluated before and after therapy and in the 6.month.Significant differences were observed (p0.05).In this study it is shown that more frequent and longer application of the corticosteroid therapy does not influence the outcome and intralesional methylprednisolone acetate application is effective and easily tolerated drug in the therapy of OLP and the results are satisfactory. The norm of cytologic classification is important in the evaluation of healing in OLP patients.

3. ÖZETGiriş: Safra yolu obstrüksiyonunun değerlendirilmesinde "gold standart" endoskopik retrograt kolanjiopankreotografi (ERCP) ve perkütan transhepatik kolanjiografi (PTK) dır. Ultrasonografi (USG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) ilk başvurulan tanı yöntemleridir. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ise son yıllarda gösterdiği büyük gelişme ile bu alanda USG'nin yerini alır hale gelmiştir. ERCP ve PTK invaziv yöntemler olup başarısızlıkları ve advers etkileri nedeniyle invaziv olmayan alternatifleri aranmış ve manyetik rezonans kolanjiopankreotografigrafi (MRCP) ortaya çıkmıştır. Bu çalışmamızda MRCP'de kullanılan MRG sekansları olarak "half-Fourier acquisition single-shot turbo spin-echo" (HASTE) sekansı ile "fast spin-echo" sekansını artifaktlar, safra yollarının ve varsa obstrüksiyon yeri ve sebeplerinin görüntülenebilmeleri açısından karşılaştırdık.Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 15 olgu yer aldı. Olguların 7'si erkek (%47), 8'i kadındı (%53). Yaşları 28-79 arasında olup ortalama 54,5 idi. Kesin tanılar ERCP, operasyon, Klinik izlem ve diğer laboratuar ve görüntüleme yöntemleri ile konuldu. MRCP incelemeleri 1.5 T MRG cihazı ile yapıldı (GE Signa HiSpeed, Milwaukee). Çalışmada "body phased array"koili kullanıldı.Bulgular: Olguların 5'i normal olarak değerlendirildi. Dört olguda distal koledok taşı, 2 olguda pankreas başı tümörü, 2 olguda Klatskin tümörü, 1 olguda Ampulla Vateri tümörü, 1 olguda postoperatif benign darlık saptandı. Safra yolu obstrüksiyonunda her iki sekans için de duyarlılık % 80, özgüllük %100; koledok taşları için duyarlılık ve özgüllük %100, malign obstrüksiyon için duyarlılık %80, özgüllük % 100 olarak bulundu. Doğruluk oranı her ikisekans için de % 87 olarak bulunmuş oldu.Sonuç: Safra yollarının, obstrüksiyon yeri ve sebeplerinin görüntülenmesinde her iki sekans arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Ancak artifaktlar açısından her iki sekans arasında fark mevcut idi. HASTE sekansı daha kısa sürdüğü için FSE sekansına göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha az artifaktlı bulundu. Böylece HASTE sekansını daha az artifaktlı olduğu için MRCP sekansı olarak önermeyi uygun bulduk. 4. SUMMARYIntroduction: Gold standart for the evaluation of biliary obstruction is endoscopic retrograde cholangiopancreotography (ERCP) and percutan transhepatic cholangiography (PTC). Ultrasonography (US) and computerized tomography (CT) are the primary radiologic modalities. Magnetic resonance imaging (MRI), with its rapid development, is becoming the first choice instead of US. Because of the ERCP and PTC are invazive and their adverse effects, noninvazive alternatives were searched and magnetic resonance cholangiopancreotography (MRCP) was presented. In this study, we compare half-Fourier acquisition single-shot turbo spin-echo (HASTE) and fast spin-echo (FSE) sequences, for their artifacts, visualization of the biliary segments and detection of obstruction cause andlocalizations , as a MRCP sequence.Material and method: We studied 15 patients. Seven of them were male (47%) and 8 of them were female (53%). The age range of the patients is 28-79 (mean 54,5). Clinical diagnoses were made by ERCP, surgery, follow-up and other radiologic and laboratory tests. We used a 1,5 T MR unit (GE Signa HiSpeed, Milwaukee). We also used a body phased array coil.Results: Five of the patients were normal. We found distal choledoc stone in 4 patients, pancreatic head cancer in 2 patients, Klatskin tumor in 2 patients, ampullary tumor in 1 patient and benign postoperative stricture in 1 patient. We found sensitivity 80%, spesificity %100 for each sequence for the detection of biliary obstruction. We also found sensitivity and spesificity 100% for the biliary stones and sensitivity 80%, spesificity 100% for themalign obstruction. Overall accuracy was 87% for each sequence. We didn't find any difference between two sequences for the visualization of the biliary tree, detection of obstruction localizations and causes. But there were statistically significant difference for the artifacts. HASTE sequence, because of its short scan times, produced less artifacts. So, we offer HASTE sequence as a MRCP seguence.5. KISALTMALAR VE SİMGELER

ÖZET : Bu çalışmada tiroid karsinoma ve hipertiroidizm hastalarında tedavi amaçlı kullanılan I-131'in oral mukoza ve tükürük bezlerine erken dönem etkisinin klinik ve deneysel olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Klinik çalışma yüksek doz I-131 tedavisine karar verilen 25 tiroid karsinoma ve 35 hipertiroidizm hastasında yapılmıştır. Hastalarda radyoaktif iyotun tükürük bezi fonksiyonlarına etkisini görmek amacıyla tedavi öncesi ve sonrası 1., 7., 30. günlerde sialometri ölçümleri alınmıştır. Tedavi öncesi ile sonrası 1., 7., 30. günlerdeki sialometri ortalamaları arasında yapılan istatistiksel değerlendirmede anlamlı sonuçlar bulunmuştur (p