1,388 results on '"Technical Education"'
Search Results
2. Led sürücünün pik akımının anahtarlama elemanları üzerindeki etkisinin incelenmesi
- Author
-
Balcı, Sinan, Atiş, Selçuk, and Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Electric engineering ,Teknik Eğitim ,Elektronik mühendisliği ,Technical Education ,Electronics engineering ,Engineering Sciences ,Elektrik mühendisliği ,Mühendislik Bilimleri - Abstract
ÖZETLED SÜRÜCÜNÜN PİK AKIMININANAHTARLAMA ELEMANLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİNİNCELENMESİElektrik enerjisini ışık enerjisine dönüştüren yarı-iletken eleman Işık YayanDiyot (Light Emitting Diode-LED), diğer ışık kaynaklarına göre daha verimli, uzunömürlü, bakım gerektirmediği, hızlı anahtarlanabildiği, düşük enerji tüketimi vekontrol edilebilir olduğu için aydınlatma sistemlerinde daha çok tercih edilmektedir.Ancak bu teknoloji yine de olgunlaşma aşamasında olduğundan dolayı üzerindeçalışılması gereken problemlerle karşılaşılabilmektedir.Güç kaynaklarında olduğu gibi LED sürücülerdede dahili kondansatörlerbulunmaktadır. Güç verildiği andan itibaren kısa bir bir süre içerisinde hızlı şarj olankondansatörler, nominal akımının 1200 katına kadar çıkabilecek ani bir akımoluşturmaktadır. Bu da alternatif akım devre elemanları üzerinde ciddi hasarlara nedenolmaktadır. Bu yüzden Led’li aydınlatma teknolojisinde, LED armatürleri, sürücü tipive anahtarlama elemanlarının birbiriyle uyumluluğunun ve uygunluğunun araştırılmasıve geliştirilmesi için mühendislerin ve aydınlatma tasarımcılarının yoğun gayretgöstermeleri gerektirmektedir.Bu tez çalışmasında, IEC 60947-4-1 e göre AC-5a ve AC-6b işletmekategorisine sahip iki adet kontaktör kullanılarak sürücülü LED aydınlatma devrelerininanahtarlanma anında, kontaktörler üzerinde oluşturduğu kapasitif etki deneylerleincelenmiş ve sorunlar tespit edilmiştir.Deneysel sonuçlara göre; Kontaktör üreticileri led yükler için AC-5a işletmekategorisine sahip kontaktörleri tavsiye etmektedir. Led yüklerin devreye alınmasıesnasında oluşan inrush akımlarının lambanın nominal akımının 1000 katına kadarulaştığı dikkate alındığında AC-5a nın led yükler için uygun olmadığı ifade edilebilir.Led yükler için AC-6b işletme kategorisine sahip kontaktörün AC-5a ya göre dahayüksek inrush akımlarını taşımaktadır. SEM görüntülerinde de led yükler için AC-6bsınıfı kontaktörlerin daha uygun olduğu görülmüştür. Bu bağlamda, led yüklerinianahtarlamak için kontaktörlerde belli standartlar getirilmesi gerekmektedir.viSon yıllarda elektrik kaynaklı yangınların artışının sebep olabileceği büyükmaliyetler ve olabilecek can kayıplarının önlemesi adına çalışmamızın sonunda busorunun giderilmesi ve belli standartlar getirilmesi için çözümler sunulmuştur.--------------------ABSTRACTINVESTIGATION OF THE EFFECT OF LED DRIVER'S INRUSHCURRENT ON THE SWITCHING ELEMENTS.Light Emitting Diode (LED), which converts electrical energy into light energy,is more preferred in lighting systems since it is more efficient, long-lasting,maintenance-free, fast switching, low energy consumption and controllable comparedto other light sources. However, since this technology is still in the maturation stage,problems that need to be studied can be encountered.As with power supplies, LED drivers have built-in capacitors. Capacitors thatcharge fast within a short time from the moment of powering, create a sudden currentthat can reach 1200 times the nominal current. This causes serious damage to thealternating current circuit elements. For this reason, in LED lighting technology, LEDfixtures, engineers and lighting designers require intense efforts to investigate andimprove the compatibility and suitability of the driver type and switching elements.In this thesis, by using two contactors with AC-5a and AC-6b operatingcategories according to IEC 60947-4-1, the capacitive effect created by the LEDlighting circuits on the contactors on the contactors was examined by experiments andproblems were identified.According to the experimental results; Contactor manufacturers recommendcontactors with operating category AC-5a for led loads. Considering that the inrushcurrents generated during the commissioning of the led loads reach up to 1000 times thenominal current of the lamp, it can be stated that AC-5a is not suitable for led loads.Contactors with operating category AC-6b for led loads carry higher inrush currentsthan AC-5a. In SEM images, AC-6b class contactors are more suitable for led loads. Inthis case, certain standards must be set in the contactors to switch the led loads.In order to prevent the great costs and loss of life that may be caused by theincrease of electric fires in recent years, at the end of our study, solutions have beenoffered to overcome this problem and to set certain standards.
- Published
- 2020
3. İtfaiye çalışanlarının çalışma şartlarına yönelik risk değerlendirmesi ve güvenli çalışma önerileri
- Author
-
Karadaş, Yilmaz, Çögenli, Mehmed Zahid, and İş Sağlığı ve Güvenliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Fireman ,Risk analysis ,Accidents ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Kazalar ,Security ,Education and Training ,Working conditions ,Fire department ,Risk assesment - Abstract
Günümüzde iş kazaları ve meslek hastalıklarının artmasıyla birlikte iş sağlığı ve güvenliğine verilen önemde artmaktadır. Her sektörde ve her çalışma alanında iş kazaları olabilmekte ve meslek hastalıkları oluşabilmektedir, bunun sonucu olarak risk değerlendirmesi işletmeler için mecburi hale gelmektedir. Ülkemizde uygulanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu içeriğinde de risk değerlendirmesinin her işletme için mutlak gerekliliği önemle belirtilmektedir. Bu çalışmamızda, itfaiyelerde iş sağlığı ve güvenliğinin önemine değinilerek, Türkiye'de itfaiye teşkilatlarının istasyonlarında ve itfai olaylar esnasında meydana gelebilecek kazalar, tehlikeli durumlar, riskler ve meslek hastalıkları iş sağlığı ve güvenliği açısından irdelenerek konuya yönelik alınan önlemler ve uygulamalar 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu kapsamda Uşak Tekstil Organize Sanayi Bölgesi İtfaiye Grup Amirliği'ndeki birimler ve müdahale sırasında gerçekleştirilen uygulamalar iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı kapsamında incelenmiştir. Yapılan incelemeler ile beraber 5x5 matris metodunda risk değerlendirmesi hazırlanmıştır. Bu risk değerlendirmesinin sonucu olarak da daha güveli çalışma şartlarının oluşturulmasına yönelik öneriler sunulmuştur. Today, withtheincrease of occupationalaccidentsandoccupationaldiseases, theim portan cegiventooccupational health and safety incre ases. Occupationalaccidents can occur in everysectorandeveryfield of workandoccupationaldiseases can occur, as a result of which risk ases sment become sman datory for businesses. Inthescope of the Occupational Healthand Safety Law No. 6331, which is applied in ourcountry, the absolu tenecessity of risk assessment is emphasized. Inthisstudy, referring tothe importance of occupation al health in fire fight ingand security in thestations of the fire brigades in Turkey and accident sthatma yoccurduring the fire department events, danger ouscon ditions, risk sandoccu pational diseases, occupational health and theme asuresand practices taken for issues examined in terms of security 6331 No. Occupational Health and Safety It has been evaluat edw thin the frame work of the Law. Inthis context, theunits in Uşak Textile Organize dIndustrial Zone Fire DepartmentGroupandthepracticesperformedduringtheinterventionwereexaminedwithinthes cope of occupationalhealthandsafetylegislation. Along witht he examin ations, a risk assessmen twasprepared in the 5x5 matrix method. As a result of this risk assessment, suggestions forcre ating more safe working conditions arepresented.. 73
- Published
- 2020
4. Lpg sistemi elektronik kontrol ünitesi (ECU) tasarımı
- Author
-
Bağci, Erol, Altın, Cemil, and Mekatronik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Mekatronik Mühendisliği ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Mechatronics Engineering ,Technical Education ,Electrical and Electronics Engineering ,LPG systems - Abstract
LPG elektronik kontrol ünitesi(ECU), motorun değişik yük ve yol şartlarına göre sensörlerin ve veri sinyallerinin otomatik diyagnostiğini yapar, en iyi karışım miktarını hazırlamak ve bu hazırlanan karışımı en doğru zamanda emme manifolduna iletmek için enjektörleri kontrol eder. LPG yakıt miktarının hazırlanması için LPG basınç sensörü, LPG ısı sensörü, motor devir sensörü ve benzin enjektörlerinden alınan sinyaller LPG elektronik kontrol ünitesine iletilir.Bu çalışmada mevcut bir LPG sisteminin bileşenleri incelendi. Sistemin çalışma aşamaları dikkate alınarak, LPG sistemine ait elektronik kontrol ünitesinin işlevsel özellikleri tahlil edildi ve analiz edilen veriler ışığında yeni bir kontrol ünitesi tasarlandı. Tasarlanan yeni LPG elektronik kontrol ünitesinin 4 silindirli, buji ateşlemeli bir motor üzerine yerleştirilmiş 4 adet LPG yakıt enjektörünü ne şekilde kontrol ettiği gerçek yol şartlarında test edilerek gözlemlendi. Test aracının performansı, yakıt ekonomisi ve aracın tasarlanan LPG elektronik kontrol ünitesiyle olan uyumu farklı yol, sıcaklık ve hız koşullarında gözlemlenerek ürünün uygunluğu kontrol edildi.Bu tez çalışması altı bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde tezin amacı ve konusu, ikinci bölümde literatür özeti, üçüncü bölümde konuyla ilgili genel bilgilere yer verilmiştir. Dördüncü bölümde içten yanmalı benzinli motora sahip araçlarda kullanılan motor çeşitlerine göre LPG sistemlerinin nasıl çeşitlendiği ve hangi teknolojik gelişmelerle şekillendiği konularına yer verildi. Aynı zamanda bir LPG sistemini oluşturan elemanlar üzerinde duruldu. Beşinci bölümde LPG elektronik kontrol ünitesinin tasarımında göz önünde bulundurulan parametreler, tasarım için gerekli olan verilerin test aracından alınması ve ünitenin tasarım aşamaları konuları yer almaktadır. Son bölümde ise sonuç ve yorumlara yer verilmiştir.Anahtar Kelimeler: LPG sistemlerinin sınıflandırılması, LPG elektronik kontrol ünitesi, LPG enjeksiyonu, Enjeksiyonlu Motorlarda LPG Yakıt Sistemleri. The LPG electronic control unit (ECU) performs automatic diagnostics of sensors and data signals according to the different load and road conditions of the engine, controls the injectors to prepare the best mix quantity and deliver the prepared mix to the intake manifold at the right time. In order to prepare the amount of LPG fuel, the signals received from LPG pressure sensor, LPG heat sensor, engine speed sensor and gasoline injectors are transmitted to LPG electronic control unit.In this study, components of an existing LPG system were examined. Taking into consideration the operational stages of the system, the functional characteristics of the electronic control unit of the LPG system were analyzed and a new control unit was designed in the light of the analyzed data. The new LPG electronic control unit, designed to control 4 LPG fuel injectors installed on a 4-cylinder spark plug ignition engine, was tested under real road conditions. The performance of the test vehicle, fuel economy and the compatibility of the vehicle with the designed LPG electronic control unit were observed in different road, temperature and speed conditions and the suitability of the product was checked.This thesis consists of six chapters. In the first part, the aim and the subject of the thesis, in the second part, the summary of the literature, in the third part, general information about the subject is given. In the fourth chapter, how the LPG systems are diversified according to the types of engines used in vehicles with internal combustion gasoline engines and which technological developments have been shaped and the elements that make up a LPG system have been emphasized. In the fifth section, the parameters considered in the design of the LPG electronic control unit, obtaining the data required for the design from the test vehicle and the design stages of the unit are given. In the last section, results and comments are given.Keywords: Classification of LPG systems, LPG electronic control unit, LPG injection, LPG Fuel Systems in Injection Engines. 80
- Published
- 2020
5. Sayısal elektronik dersinin öğretiminde, FPGA kullanılarak proje ve mikro öğrenme tabanlı öğretim tekniklerinin uygulanması
- Author
-
Elmezoghi, Diaeddin Hdia, Vurdu, Can Doğan, and Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
Yükseköğrenim, ekonomi, endüstri ve iş piyasası alanında toplumun en önemli yapıtaşlarından biridir. Bu nedenle, üniversiteler, duvarlarının dışında meydana gelen önemli gelişmelere paralel olarak eğitimlerini sürekli olarak geliştirmeyi amaçlar. Bu prensibe göre, sayısal elektronik devre tasarımı konusu, öğrencilerin hazırlıklı olmaları ve iyi birer sayısal mühendis olmalarının yanı sıra iş piyasasının koşullarına ayak uydurmaları için geliştirilen en önemli materyallerden biridir. Bu gelişme, etkin, hızlı ve kapsamlı öğrenme için öğrenme sürecine geçmelidir ve öğrenmeyi gelişmiş bir eğitim süreciyle dijital tasarım projelerinin gerçek dünyasına daha da yakınlaştırmalıdır. Bu çalışmada, başta sayısal elektronik tasarımı eğitimi olmak üzere, yüksek mühendislik eğitiminde uygulanabilecek yeni eğitim yöntemleri bulmak ve mühendislik eğitimini sürekli geliştirmek için referans olacak bir şekilde değerli ve güvenilir bir karşılaştırma bulmak amacıyla üniversite eğitimi esnasında üç eğitim modelini uygulamıştır. (1) Alanda Programlanabilir Kapı Dizileri (FPGA) teknolojisi kullanarak Mikro Öğrenme tekniği, (2) FPGA teknolojisi kullanarak Proje Tabanlı Öğrenme tekniği, (3) geleneksel öğrenim modeli. Araştırma, üç grup halinde 153 öğrenci ve iki üniversiteyi kapsamaktadır; çalışma, deneysel olarak mühendislik eğitiminde proje tabanlı öğrenme ve mikro öğrenme teknikleri uygulama ihtimalini incelemiştir ve bu karşılaştırmadan önemli sonuçlar elde etmiştir. Higher education is one of the most important pillars of societies in the fields of economy, industry and the job market. Therefore, universities are interested and constantly develop their education in line with the great development outside their walls. From this principle, the subject of digital electronic circuit design is one of important material to be developed to make students very well prepared and good digital engineers and to keep pace with the job market requirements. This development should Permeates learning process for effective, fast and thorough learning, to make the learning more closer to the real world digital design projects, through an advanced educational process, and by offering instruction and Attraction projects and examples cover the digital electronic subject. The study applied three education models in learning of, (1) Micro-Learning technique with using FPGA technology, (2) Project-Based Learning technique with using (Field Programmable Gate Array) FPGA technology and (3) traditional learning model, in graduate education, in the aim of finding new education method that may be applied by other engineering educators and to find a valuable and reliable comparison in learning of a digital electronic design subject and in high learning engineering for learning by project-based learning technique and micro-learning technique, and to be a reference for continuous improvement in engineering education. This researsh involved 153 students in three groups and two universities, where the study experimentally examined the possibility of applying project-based learning and micro-learning techniques in engineering education and achieved a considerable results in the comparison, also yielded encouraging results to apply the project-based learning method or micro-learning method instead of traditional learning. 129
- Published
- 2019
6. Basınçlı döküm sektöründe iş sağlığı ve güvenliği
- Author
-
Zafer Mutlu, Sevinç, Gül, Ferhat, and Metalurji Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
İş sağlığı ve güvenliğinin önemi, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının verdiği zararlardan korunma çabaları sürecinde artmıştır. İş kazaları ve meslek hastalıkları birçok çalışanın hastalanmasına, yaralanmasına, sakat kalmasına ve hatta hayatlarını kaybetmesine yol açmaktadır. Bu çalışmada, basınçlı döküm alanında faaliyet gösteren 10 farklı firmanın 2011-2016 yılları arasında meydana gelen iş kazaları incelenmiştir. Firmalar basınçlı döküm alanında faaliyet gösteren ve iş sağlığı ve güvenliği kurallarını uygulamayı ilke edinmiş firmalar arasından seçilmiştir. Yaşanan iş kazalarının çeşitleri, kaza sıklık oranları firmalar bazında sayısal veriler halinde incelenmiş olup bu kazaların nedenlerine ilişkin; çalışanların eğitim düzeyleri, bu sektörde çalışma kıdem süreleri, çalışanların yaş aralıkları ve iş kazası geçirip geçirmeme durumları incelenmiştir. Kaza nedenlerinin çalışanların o işte çalıştıkları kıdem yılı, yaş aralığı ve eğitim düzeyleri ile doğrudan ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. En sık karşılaşılan kazalar; El kol sıkışması, yanıklar, buhar patlaması, anahtar (switch) hatası, çapak batması ve kas iskelet yaralanmaları olarak görülmüştür. Basınçlı döküm sektörü, iş sağlığı ve güvenliği açısından tehlikeli işler sınıfında yer alıyor olmasından ve bu alanda gerçekleşen kazaların verdiği zararın şiddetinin yüksek olmasından dolayı çalışanlar işletme içerisinde ilk etapta daha az tehlikeli işlerde çalıştırılmalı, çalışanın iş güvenliği bilincinin oluştuğundan ve güvenli davranışlar sergilediğinden emin olunduktan sonra basınçlı döküm işinde çalışabilir onayı verilmelidir. Meydana gelen iş kazalarının yıllara göre istatistiki verileri 'ki-kare' analiz yöntemi kullanılarak tespit edilmiş ve yaşanan kazaların azaltılmasına ve yaşanması kaçınılmaz kazaların vereceği zararın şiddetinin azaltılmasına yönelik sonuçlar ve çözüm önerileri sunulmuştur. The importance of occupational health and safety has increased in the process of prevention efforts from damage caused by occupational accidents and occupational diseases. Work-related accidents and occupational diseases cause many workers to fall sick, injury, become disabled and even to loss of life. This study investigates occupational accidents occurred between the years 2011-2016 within 10 different companies operating in the field of pressure casting. These 10 firms are selected among the companies that operate in the field of pressure casting adopting the occupational health and safety principles. Types of occupational accidents and accident frequency rates were examined in terms of numerical data per each firm. Moreover, the level of education of the employees, total working time in years in this sector, age ranges and their history of occupational accidents are examined as causing factors of these accidents. It is concluded that the reasons for accidents are directly related to the seniority year, age range and education level of the employees. The common accidents which are frequently observed are hand-arm compression, burns, steam burst, switch failure, burring, and musculoskeletal injuries. Since the pressure casting sector resides in the group of dangerous jobs in terms of occupational health and safety and the damages caused by the mentioned accidents are severe, the employees should be employed first in less dangerous works within the enterprise. When the job security consciousness of the employees is established, and they exhibit safe behaviors, the employees can obtain the approval to work in the pressure casting field. The statistical data analysis of occupational accidents is conducted utilizing chi-square analysis. Consequently, results are discussed, and solutions are suggested to reduce the number of accidents and alleviate the severity of the accidents caused by the inevitable accidents. 85
- Published
- 2019
7. Ergitmeli kaynak yöntemleriyle kaynatılan Grade-A gemi sacının imalat aşamasında kaynak bölgesinin korozif karakteristiği
- Author
-
Gültekin, Mesut, Çinici, Hanifi, and Metal Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Metalurji Mühendisliği ,Gemi Mühendisliği ,Technical Education ,Metallurgical Engineering ,Marine Engineering - Abstract
Gemilerin denize indirilmeden önceki imalatı esnasında atmosferik koşullara maruz kalmaktadır. Maruz kalınan atmosferik koşullar gemi imalatında kullanılan çeliklerin korozyona uğramasına neden olmaktadır. Yapılan bu çalışmada, gemi imalat esnasında kullanılan ergitmeli kaynak yöntemlerinin Grade A gemi sacının korozyon öncesi ve korozyon sonrası mekanik özelliklerindeki değişimi ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaçla Grade-A gemi sacları gazaltı, tozaltı ve örtülü elektrod ark kaynak yöntemleri ile birleştirilmiştir. Daha sonra bu sacların bir kısmı nötral tuz püskürtme işlemine tabi tutulmuştur. Nötral tuz püskürtme işlemine tabi tutulan ve tutulmayan sacların sertlik, çekme dayanımı ve eğme dayanımlarındaki değişimler ortaya konulmuştur. Yapılan çalışmada, gaz altı kaynak yöntemiyle birleştirilen saclarda daha düşük oranda kırmızı pas meydana geldiği ve korozyon sonrası çekme dayanımı ile eğme dayanımlarında daha düşük oranda azalma meydana geldiği görülmüştür. It is exposed to atmospheric conditions during the manufacture of ships before launching. Exposed atmospheric conditions cause corrosion of the steels used in shipbuilding. In this study, it is aimed to reveal the change in the pre-corrosion and post-corrosion mechanical properties of the Grade A ship sheet metal during the process of smelting. For this purpose, Grade-A ship plates are combined with arc, arc and submerged arc arc welding methods. Some of these sheets were then subjected to neutral salt spraying. Changes in the hardness, tensile strength and bending strengths of the sheets not subjected to neutral salt spraying process were determined. In the study, it was seen that a lower rate of red rust occurred in the sheets joined with the gas-welded welding process and a lower rate of post-corrosion tensile strength and bending strengths decreased. 111
- Published
- 2019
8. Tarihi Ankara kalesi'ndeki yapısal bozulmalar ve restorasyon öncesi malzeme araştırması
- Author
-
Yatkin, Talat, Gökdemir, Ahmet, and Yapı Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
Tarih boyunca verimli topraklarıyla birçok medeniyete yerleşim yeri olan Anadolu Yarımadası, ticari ve askeri yollar üzerindeki konumu itibariyle de medeniyetler arasında bir köprü vazifesi görmüştür. Tarihi M.Ö. 4000'li yıllara dayanan Ankara Kalesi; Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular dönemlerinde birçok kez onarım geçirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923 yılında kuruluşundan bu yana başkent olan Ankara; günümüze kadar meydana gelmiş siyasi, idari ve askeri birçok olayın tanığıdır. Bu nedenle kent zengin bir kültürel birikime sahiptir. Restorasyon çalışmalarında kullanılan malzemelerin mevcut yapı ile uyumlu olması çok önemlidir. Bu çalışmada; Ankara kalesi ile ilgili yapılacak restorasyon çalışmalarına ışık tutabilecek mevcut malzeme analizi gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle; Ankara Kalesi doğu, batı, kuzey ve güney cephe duvarlarındaki yapısal bozulmaların olduğu bölgelerde kullanılan malzemelerden örnekler alınmıştır. Örnekler üzerinde SEM, EDS, F-TIR gibi spektroskopik yöntemler kullanılarak malzeme özellikleri analiz edilmiştir. Ayrıca alınan örneklerin yoğunluk, su emme, basınç dayanımı ve termal iletkenlik özellikleri ölçülmüştür. Sonuç olarak; Ankara Kalesi yapımında kullanılan malzemelerin fiziksel, mekanik ve termal özellikleri ortaya konmuştur. Throughout history the Anatolian Peninsula, with its many fertile lands and many settlements of civilization, has seen a bridge between civilizations due to its position on commercial and military roads. Ankara Castle which has been dating back to B.C. 4000, was repaired many times during the Roman, Byzantine and Seljuk periods. Ankara, the capital, since the establishment of the Republic of Turkey in 1923 is a witness to many political, administrative and military events that have been up to date. For this reason, the city has a rich cultural heritage. It is very important that the materials used in the restoration work are compatible with the existing structure. In this study; an analysis of the existing material was carried out which could shed light on the restoration work to be done on Ankara Castle. Therefore; samples which the materials used in the areas where structural deterioration occurred on the east, west, north and south facade walls were taken from Ankara Castle. On the samples, material properties were analyzed by using spectroscopic methods such as SEM, EDS, F-TIR. In addition, density, water absorption, compressive strength and thermal conductivity properties of the samples were measured. As a result; the physical, mechanical and thermal properties of the materials used in the construction of Ankara Castle have been revealed. 64
- Published
- 2019
9. 6-12 yaş gruplarında robotik araç ve gereçleri kullanarak kodlama öğretiminin uygulaması ve analizi
- Author
-
Şahin, Ersin, Aküner, Mustafa Caner, Mekatronik Anabilim Dalı, and Aküner, M Caner
- Subjects
Mathematical models ,Teknik Eğitim ,Matematiksel modeller ,Mechatronics Engineering ,Öğrenim ve öğretim ,Robotics ,Kodlama teorisi ,Robotlar, Endüstriyel ,Robotlar ,Design and construction ,Educational technology ,Robots, Industrial ,Mekatronik Mühendisliği ,Eğitim teknolojisi ,Technical Education ,Robotik ,Study and teaching ,Coding theory ,Robots ,Tasarım ve yapım - Abstract
Dünya’da kodlama eğitimine büyük önem verilmektedir. Bu tezde 6 ile 12 yaş grubundaki çocuklar örneklem olarak seçilmiş ve kodlama eğitimi ile ilgili literatür taraması ulusal ve uluslararası seviyede yapılmış birçok metot ve sonuçları incelenmiştir. Bu metotlardan birisi olan içinde oyunlaştırma da barındıran robot kitleri ile kodlama eğitimi konu alınmıştır. Robotik teknolojisinin; tanımı, tarihsel gelişimi, çeşitleri, çalışma alanları, kullanılan araç ve gereçleri, programlanması hakkında teorik bilgi verilmiş olup uygulama kısmında ise ASSURE eğitim tasarım modeli ve Mindstorms robot kiti kullanılmıştır. Eğitimin ve kullanılan metodun başarısını ölçmek amacı ile çocuklara robotik memnuniyet anketi, demografik bilgi formu ve akademik başarı testi uygulanmış ve buralardan elde edilen bilgiler analiz edilmiştir. Verilerin analizi için nicel araştırma yöntemi seçilmiş, yarı deneysel yöntemin tek gruplu son test düzeni kullanılmıştır. Uygulanacak akademik başarı testindeki soruların hem puan hem de içerik bakımından uygunluğu uzman görüşü alınarak desteklenmiştir.--------------------Great importance is placed on coding education in the world. In this thesis, children between the ages of 6 and 12 were selected as a sample and the literature search related to coding education was examined in national and international level. One of these methods is the coding training with the robot kits which includes the gamification. Robotic technology; definition, historical development, types, working areas, tools and materials used, theoretical information about programming. In the application part, ASSURE training design model and Mindstorms robot kit were used. The robotic satisfaction survey, demographic information form and academic achievement test were applied to the children in order to measure the success of the training and the method used and the information obtained from these areas were analyzed. For the analysis of the data, the quantitative research method was chosen, and the single-group posttest scheme of the quasi-experimental method was used. The suitability of the questions in the academic achievement test in terms of both points and content was supported by taking expert opinion.
- Published
- 2019
10. Al 7075 malzemenin parmak frezeler ile işlenebilirliğininaraştırılması
- Author
-
Durmuş, Volkan, Duran, Abdullah, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
İmalat Sanayinde oldukça önemli olan işleme maliyeti konusunda geçmişte olduğu gibi günümüzde de birçok çalışma yapılmıştır. Bu alanda frezeleme işlemi önemli bir uygulama alanına sahiptir. Frezeleme işlemi talaş kaldırma işlemlerinin yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır. Frezeleme işleminde; kesici takımın türü, iş parçasının malzemesi ve kesme parametreleri kesicide meydana gelen aşınmayı ve yüzey pürüzlülüğünü etkileyen unsurlardandır. Bu çalışmada; endüstriyel uygulamalarda yaygın biçimde kullanılan ve işlenmesinde bazı güçlüklerle karşılaşılan AL 7075 malzemenin düz uçlu karbür parmak frezeler ve küresel uçlu yüksek hız çeliği parmak frezeler ile işlenmesi esnasında takımda meydana gelen aşınma ile malzemedeki yüzey pürüzlülükleri deneysel olarak incelenmiştir. Yapılan çalışmada 3 farklı çapta (10, 12 ve 16 mm) düz karbür parmak freze ile 3 farklı çaptaki (10, 12 ve 16 mm) küresel uçlu yüksek hız çeliği parmak frezeler kullanılmıştır. Gerçekleştirilen deney sonucunda frezelerin uç profili ve çaplarına bağlı olarak yığıntı talaş meydana geldiği, (10, 12 ve 16 mm) çapındaki düz uçlu karbür parmak frezelerle gerçekleştirilen işlemlerde yüzey pürüzlülük değerlerinin Ra = 0.791 ile 1.527 arasında olduğu ve (10, 12 ve 16 mm) çapındaki küresel uçlu yüksek hız çeliği parmak frezelerle gerçekleştirilen işlemlerde ise yüzey pürüzlülüklerinin Ra = 0.236 ile 0.358μm arasında gerçekleştirildiği gözlemlenmiştir. As in the past, nowadays, many studies have been carried out on the maching costs which are very important in the manufacturing industry. In this area, milling process has an important application area. Milling process accounts for about one third of the material removal process. In milling process; the type of cutting tool, material of the workpiece and cutting parameters are the factors affecting the tool wear and surface roughness the resultant in cutting tools. In this study, AL 7075 material, which is widely used in industrial applications and encountered some difficulties during the maching, has been investigated experimentally surface roughness in material with the abrasions occurring in the tool during the machining with carbide flat end mills and HSS ball end mills. In this study, 3 different diameters (10, 12 and 16 mm) carbide flat end mills and 3 different diameters (10, 12 and 16 mm) HSS of ball end mills were used. At the end of the experiments, it has been observed that occurs Built up Edge on the end profile and diameters of the mills, in the operations performed with carbide flat end mills with diameter of 10, 12 and 16 mm the surface roughness values were between Ra = 0.791 and 1.527 and in end milling operations with a spherical high-speed steel ball end mills with a diameter of 10, 12 and 16 mm, the surface roughness was observed to be between Ra = 0.236 and 0.358 μm. 70
- Published
- 2019
11. Mini bilgisayarların ortaokullarda bilişim teknolojileri ve yazılım derslerinde kullanılması: Hibrit bilişim sınıfı örneği
- Author
-
Eskici, Burak, Ayvaz Reis, Zerrin, Kert, Serhat Bahadır, and Enformatik Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Microcomputers ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training ,Department of computer education and instructional technology ,Computer Engineering and Computer Science and Control ,Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve Kontrol ,STEM training method - Abstract
Bu çalışma; uzun yıllar bilişim teknolojileri ve yazılım derslerinin işlenişinde, bilişim eğitimi ortamının öneminin; eksikliği yaşanarak hissedildiği bir sürecin neticesinde yeşermiştir. Bir eksiği giderebilme ihtiyacı ile uzun denebilecek bir süreç içerisinde geliştirilerek ortaya konulabilmiştir. Ülkemizde üst yönetimce bilişim teknolojilerine yüksek düzeyde önem verilmesine rağmen bu konudaki eğitimin sistematiğinde; eğitim ortamının ve materyallerinin hızla gelişen ve hızlı eskiten teknolojik atılımlar karşısında gerekli ölçüde sağlanabilmesi ihtiyacı önemli bir gerçektir. Bu ihtiyaçtan hareketle en düşük maliyetle en verimli olanı sağlamak düşüncesiyle bu çalışma şekillenmiştir. Öğrencilerimizin fırsat eşitliğini yakalayabilmeleri; gelişen çağa ayak uyduran eğitim ortamlarının hizmetlerine sunulması ile sağlanabilecektir. Bilişim teknolojileri ve yazılım derslerinde çağın gereksinimlerine cevap verebilen verimin alınabilmesi amacıyla Hibrit Bilişim Sınıfı tasarlanmış, geliştirilmiş, uygulanmış ve çalışma bu modelin hayata geçiş süreci üzerinden inşa edilmiştir. This study made available after long years of teaching information technologies and programming modules where lack of computing classes signified importance of education environment. It was developed in an extensive period of time to address this shortcoming experienced first hand. Despite the high importance given to information technologies by government in Turkey, education system should also be addressed in a way that computing class environments and materials are provided at the required level by government in this era of technological breakthroughs. This paper proposes a model which it believes to be the most efficient low-cost option available. Equal opportunity for our students will be only possible by serving them education environments developing modern age has to offer. Hybrid IT class has been designed for Information technology and programming modules to respond our age's requirements. This study is based on application phase of the project. 124
- Published
- 2019
12. Mesleki teknik eğitim plastik/polimer teknolojisininöğretim programları ile MYK ulusal yeterliliklerininuyumunun değerlendirilmesi
- Author
-
Yildirim, Arslan Kivanç, Şeker, Ulvi, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Polimer Bilim ve Teknolojisi ,Polymer Science and Technology ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training - Abstract
Bu çalışmada Mesleki ve Teknik Eğitimde (MTE) Plastik/Polimer Teknolojisi (P/PT)programlarıyla Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) plastik alanındaki yeterliliklerininuyumlarının değerlendirilmesi ve P/PT programları, Polimer Mühendisliği, Lif ve PolimerMühendisliği Programlarıyla MYK Plastik üretimi alanındaki yeterliliklerininuyarlanabilmesi için görüş alınması amaçlanmıştır. Çalışmada, lise ve yükseköğrenim olmaküzere iki ayrı seviye incelenmiştir. Veri toplama aracı olarak `anket yöntemi` kullanılmıştır.Lise düzeyindeki anketin katılımcıları Türkiye'deki Mesleki ve Teknik Liselerde görevyapan atelye şefleri, alan şefleri öğretmenler ve idarecilerdir. Görüş oluşturmak içinhazırlanan bir diğer anket ise üniversitelerde ilgili alanlarda görev yapan akademisyenlereuygulanmıştır. MYK ve MTE'de P/PT öğretim programlarının uyumu iş sağlığı ve güvenliğiile üretime hazırlama konularında yüksek çıkarken bilgisayar destekli çizim ve plastikşişirme ya da mesleki yabancı dil kazanımlarının uyumu gibi alanlarda uyumungeliştirilmesi gerektiği şeklinde çıkmıştır. MYK 5. ve 6. düzey yeterliliklerinuygulanabilirliği ise akademisyenler tarafından genellikle orta olarak değerlendirilmiştir.Sonuçların program ve yeterlilik uyumları ve uyum için öneriler açısından oldukçaaydınlatıcı bilgiler içerdiği düşünülmektedir. In this study, it is aimed to evaluate the conformity between Plastic / Polymer Technology(P / PT) Programs in Technical Vocational Training and the competencies of VocationalQualification Institution (VQI) as well as to gather views to adapt the competencies in Plastic/ Polymer Technology (P / PT) Programs, Polymer Engineering, Fiber and PolymerEngineering, to the Vocational Qualification Institution (VQI) competencies in plasticproduction. In this study, two different levels: high school and higher education, wereexamined. `Survey method` is used as the data collection tool. The participant of highschool level survey are workshops chiefs, area chiefs, teachers and administrators who workin Vocational and Technical High Schools in Turkey. The other survey which was preparedto create opinions was conducted on academicians who work in the universities in the relatedareas. In Technical and Vocational Training and in the competencies of VocationalQualification Institute, the conformity of the Plastic/Polymer technology programs werehigh in terms of labor and safety and preparation for production. On the other hand, it isnecessary that the conformity should be improved in the areas of computer-aided drawing,plastic blowing and foreign language acquisition. The applicability of qualifications in 5thand 6th levels were evaluated as moderate by academicians. The results are considered tocontain highly informative information on the conformity between program andqualifications as well as the suggestions for conformity. 67
- Published
- 2019
13. Kentsel dönüşüm uygulamaları: Denizli ili örneği
- Author
-
Alkay, Tüba, Fenkli, Mehmet, and Yapı Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Kamu Yönetimi ,Teknik Eğitim ,Public Administration ,Technical Education ,İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
19. yüzyıl sonrası İngiltere'de ortaya çıkan Sanayi Devrimi ile kentlerde artanişgücü gereksinimi, kentlere olan göçü artışmış ve kentleşme sürecinihızlandırmıştır. Nüfusun hızla büyümesiyle kentlerde sefalet yuvaları adıverilen alanlar meydana gelmiştir. Kentlerde meydana gelen bu alanların yıkılıpyeniden yapılması gereksinimi ortaya çıkmıştır. İkinci Dünya Şavaşı sonrasında,Avrupa'nın birçok kentinde meydana gelen büyük hasarlar, kentlerin yenideninşasını gündeme getirmiş ve kentsel dönüşüm kavramını ortaya çıkarmıştır.Değişime uğrayan bir bölgenin, fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel koşullarabağlı çözümler geliştirmeye ya da sağlamaya yönelik eylemlere kentseldönüşüm denilmektedir.1950'li yıllarda başlayan göçler ve sonrasında artan nüfus hızı kentlerimizinbüyümesine ve yayılmasına neden olmuştur. Kent merkezlerinde oluşansağlıksız ve plansız şekilde yayılmaya başlayan gecekondular ortaya çıkmıştır.Ülkemizde kentsel dönüşüm uygulamaları ilk defa, kent içi çöküntü halinegelmiş alanların ve gecekondu bölgelerinin yenilenmesi amacıyla başlamıştır.1999 yılında meydana gelen Marmara ve Düzce Depremleri, ardından yaşanan2011 Van Depremi ile kentsel dönüşüm kavramı daha çok dile getirilmeyebaşlanmıştır. Böylece 2012 yılında 6306 sayılı `Afet Riski AlanlarınDönüştürülmesi` kanunu yürürlüğe girmiştir. Deprem sonrası oluşan hasarlıbinaların giderilme çalışmaları ya da oluşabilecek depremlere karşı önlemleralmak amacıyla riskli alanlarda bulunan yapıların depreme dayanıklı halegetirilme çalışmalarına başlanmıştır.Denizli ili turizmi, gelişmiş sanayisi, çalışma alanları ve ulaşım kolaylığınedeniyle çekici bir kent haline gelmiştir. Türkiye'nin her ilinden göç alanDenizli, nüfus yoğunluğu nedeniyle hızlı ve plansız bir şekilde büyümüştür. Kentiçi bölgelerde oluşan sağlıksız ve plansız konutlar çoğalarak gecekondubölgelerini meydana getirmiştir. Denizli ili birinci derece deprem kuşağındabulunması nedeniyle çok sık depremlere maruz kalmaktadır.Bu tez çalışmasında kentsel dönüşüm kavramının tanımı ve kapsamı açıklanmış,kentsel dönüşümün amaçları, boyutları, yöntemleri, uygulama alanları, dünya veülkemizdeki tarihsel gelişimi ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. 6306 sayılı yasaöncesi ve sonrasında kamunun yer aldığı, Denizli ilinde gerçekleşen kentseldönüşüm projeleri incelenmiş; olumlu ve olumsuz yönleriyle yorumlanmıştır.Denizli'de bulunan riskli bina olarak kabul edilen yapıların kentsel dönüşümçalışmaları ve son hali görselle anlatılmıştır. Örnek olarak verilen bir risklibinanın müteahhit firma yardımı ile gerçekleştirilen kentsel dönüşüm süreci vesonrasında yerine yapılan yeni binanın maliyet analizi yapılmaya çalışılmıştır.Kentte, Denizli Büyükşehir Belediyesi ve müteahhit firmaların katılımı ilegerçekleşen dönüşüm çalışmalarında Denizli iline ve mülk sahiplerineyansıması, hata ve eksikleriyle kentteki örneklerle ortaya konulmuş ve çözümönerileri sunulmaya çalışılmıştır. Increasing labor need in cities with the Industrial Revolution that emerged inEngland after 19th century, migration to cities increased and accelerated theprocess of urbanization. With the rapid growth of the population, areas calledmisery slots have been formed in cities has emerged. After World War II, greatdamage occurred in many European cities, it brought about the reconstructionof cities and brought out the concept of urban transformation.The actions aimed at developing or providing solutions based on physical,economic, social and environmental conditions of a transformed region arecalled urban regeneration.The emigration that started in the 1950s and the increasing population speedafter that caused the growth and expansion of our cities. The slums in the citycenters have started to spread unhealthy and unplanned. For the first time inour country, urban regeneration practices started with the aim of renewing theurban collapsed areas and slum areas.Marmara and Düzce Earthquakes that occurred in 1999, Following the VanEarthquake in 2011, the concept of urban transformation has started to beexpressed more. Thus, Law No. 6306 2012 Transformation of Disaster RiskAreas `entered into force in 2012. In order to eliminate the damaged buildingsafter the earthquake or to take measures against possible earthquakes, theworks on making the structures located in risky areas have been started to beearthquake resistant.Denizli has become an attractive city due to its tourism, developed industry,working areas and ease of transportation. Denizli immigration from everyprovince in Turkey, due to population density has grown at a rapid andunplanned manner. Unhealthy and unplanned residences formed in urban areashave increased and formed shanty areas. Denizli is exposed to earthquakes veryfrequently because it is located in the first degree earthquake zone.In this thesis, the definition and scope of the concept of urban transformation isexplained, dimensions, methods, application areas, historical development ofthe world and our country are discussed in detail. Before and after the law no.6306, urban transformation projects in Denizli were examined. positive andnegative aspects. Urban transformation studies and the final form of thebuildings considered as risky buildings in Denizli are explained visually. Theurban transformation process of a risky building, which is given as an example,with the help of the contractor firm, and the cost analysis of the new buildinginstead of the new building have been tried. In the transformation studiesrealized with the participation of Denizli Metropolitan Municipality andcontractor firms in the city, the reflection on the city of Denizli and the propertyowners, errors and deficiencies are presented with examples in the city andsolutions are proposed. 117
- Published
- 2019
14. Isparta yöresi pomza agregası ve mermer tozu kullanılarak kent mobilyası üretilebilirliğinin araştırılması
- Author
-
Barişik, Ali, Kaçar, Ayşe, and Yapı Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
Kent mobilyalarının üretimi yoğunlukla belediyelerin ve diğer ihtiyaç sahibi kurumların ekonomilerine yük getirmektedir. Özellikle plastik, ahşap ve beton malzemeler ile üretilen kent mobilyaları çeşitli özellikleri açısından birbirleri yerine tercih edilmektedir. Görsel açıdan ahşap kent mobilyaları, hava koşullarına dayanım ve daha düşük maliyet açısından plastik kent mobilyaları, hava koşullarına dayanımının yüksek olması ve uzun kullanım süresi ile betondan imal edilen kent mobilyaları tercih edilmektedir.Bu çalışma ile Isparta yöresinden sağlanan pomzanın agrega olarak kullanıldığı, mermer işletme tesislerinde atık olarak ortaya çıkan mermer tozunun çimento ile belirlenen oranlarda yer değiştirilerek kullanıldığı hafif beton üretilmiştir. Üretilen hafif beton ile şehrin kamuya açık alanlarında ve ihtiyaç duyan diğer kurumların rahatlıkla kullanabileceği dayanımı yüksek kent mobilyaları üretimi amaçlanmıştır.Kyoto Protokolü ve Paris İklim anlaşması sonucunda sera gazı salınımına getirilen sınırlamalar, çimento üretiminde de geçerlidir.CO2 salınımının büyük çoğunluğu çimento üretimindedir. Günümüz yapı üretiminde yaygın olarak kullanılan çimentonun üretimindeki yüksek enerji ihtiyacı karbon ayak izini arttırmaktadır. Bu yüzden çimento üretiminin azaltacak seviyede çimento ikame malzemelerinin kullanılması (Mermer tozu gibi ) sürdürülebilir yapı üretimi için yararlı olacağı gerçeğinden yola çıkarak çimento oranında azalma sağlanmıştır.Tez çalışmasında 5 farklı oranda içeriğe sahip hafif beton üretilmiştir. Bu betonların içeriğinde agrega olarak tamamında ince, normal ve iri pomza taşı ile çimentoyla %0, %10, %15, %20 ve %25 oranlarında yer değiştirilerek mermer tozu kullanılmıştır. Öncelikle taze betonlar üzerinde, birim hacim ağırlık ile çökme yayılma deneyleri yapılarak sonuçlar mermer tozu eklenmeden üretilen betonlarla karşılaştırılmıştır. Daha sonra üretilen numuneler 15*15*15 cm'lik beton kaplarda 23±2°C suda kür edilen 7 ve 28 günlük kür süresi sonunda basınç dayanımı, ultrases geçiş hızı, birim hacim ağırlık deneyleri ile elastisite modülü deneyleri uygulanmıştır. Çalışma sonucunda %20 oranında mermer tozu ilavesi ile üretilen betonun üzerinde olumlu etkisi olduğu gözlenmiştir. Ayrıca maliyeti düşük, yöresel olarak kolay elde edilebilen ve yöresel ekonomiye katkı sağlayan pomza ve mermer tozunun kent mobilyaları için kullanılacak beton üretiminde değerlendirilmesi ile bu atıkların çevreye verdikleri olumsuz etkiler azaltılacak, yöre ve ülke ekonomisine fayda sağlayacaktır. The production of urban furniture is heavily burdened by the economies of municipalities and other needy institutions. Especially the furniture which is produced with plastic, wood and concrete materials are preferred instead of each other in terms of various features. In terms of visual quality, wooden furniture, weatherproofing and lower cost are preferred by the use of plastic urban furniture, high weather resistance and long service life.In this study, lightweight concrete is produced by using the pumice obtained from Isparta region as an aggregate and using the marble powder which is produced as waste in the marble operation facilities by replacing the cement with the ratios determined by the cement. With the light concrete produced, it is aimed to produce high-strength urban furniture which can be used easily in public areas of the city and other institutions in need.The restrictions on greenhouse gas emissions as a result of the Kyoto Protocol and the Paris Climate Agreement also apply to the production of cement. Most of the CO2 emissions are in cement production. The high energy requirement in the production of cement, which is widely used in today's construction, increases the carbon footprint. Therefore, the use of cement substitution materials (such as marble powder) to reduce the production of cement will be beneficial for the production of sustainable buildings.In total, light concrete with 5 different contents was produced. In the content of these concretes, marble powder was used as aggregate, with 0%, 10%, 15%, 20% and 25% cement with fine, normal and big pumice stone. The water / binder ratio and the total binder amount were kept constant in all mixtures. Firstly, the unit volume weight and slump propagation tests were performed on fresh concrete and the results were compared with the concrete produced without adding marble powder. Samples produced laterIn 15 * 15 * 15 cm concrete tanks, 23 ± 2 ° C water cured 7 and 28 days after the cure period, compressive strength, ultrasound transition rate, unit volume weight tests and elasticity module tests were applied. As a result of the study, it has been observed that it has a positive effect on the concrete produced with the addition of 20% marble powder. In addition, the low cost of the pumice and marble powder, which can be easily obtained locally and contribute to the local economy, will be used in the production of concrete for urban furniture and the negative effects of these wastes on the environment will be reduced and will benefit the region and the country's economy. 75
- Published
- 2019
15. Ulusal mesleki yeterlilik sisteminin inşaat sektörü açısından incelenmesi
- Author
-
Özcan, Osman, Karagöz, İhsan, and İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Professional competence ,Teknik Eğitim ,Occupational standarts ,Vocational education ,Technical Education ,İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering ,Construction sector - Abstract
Türkiye'de inşaat sektörü, özellikle 1920'li yıllardan sonra gelişerek ve zamanın gerekliliklerine uyum sağlayarak sürekli büyümüştür. İlk insanların, diğer canlılardan korunmak ve barınmak amacıyla yapmış oldukları ilkel evlerden, bugün çok katlı gökdelenlere kadar ilerleme sağlanmıştır. Günümüzde mühendislik uygulamaları, birbirinden çok farklı yapım yöntemleri ve uygulamalar ile yapılmaktadır.İnşaat sektörünün hızlı ilerlemesiyle, kalifiye personel ihtiyacı da söz konusu olmuştur. Mesleki yeterliliği belgelendirilmiş personel ile mesleki yeterliliği belgelendirilmemiş personel göz önüne alındığında, mesleki ve teknik eğitime verilmesi gereken önemin göz ardı edilmeyecek kadar fazla olduğu anlaşılmaktadır. MYK, yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşları ile birlikte, Türkiye'de birçok personel, ulusal olarak mesleği ile ilgili belgelendirme sağlamaktadır. Bu tez çalışmasının amaçları genel olarak; ulusal mesleki yeterlilik sisteminde inşaat sektörü için hazırlanan mesleki yeterliliklerin nasıl verildiğinin incelenmesi, ulusal mesleki yeterliliklerin, mesleki ve teknik eğitimle olan ilişkisinin karşılaştırılması, inşaat sektörü için yürürlükte olan ulusal meslek standartlarına hangi meslekler eklenerek, yeni ulusal meslek standartları oluşturulabilir, şeklinde sıralanmaktadır. Bu amaç kapsamında halihazırda kullanılan UMS ve UY'ler analiz edilerek, ISCO 08 meslek kodları ile birlikte çalışmalar tamamlanmıştır. The construction sector in Turkey has grown continuously by developing especially after 1920s and keeping pace with the needs of epoch. From shelters where people of ancient civilization used to prevent themselves from other predators, to giant towers of today, too much development is achieved. Today, practice of engineering methods is very variable.As a result of the developement in construction sector, the need of qualified employee has been existed. Considering the difference between employees which vocational qualifications are certificated and the others which aren't, it's been undestood that vocational training and education is too important to ignore.With authorized certification foundation, ''MYK'' provide national vocation certification to most of our employees about their profession in Turkey.The aim of the work described in this thesis is, analyzing how the vocational qualification certification is provided in national vocational qualification system for construction sector, comparing relations of national vocation qualifications with vocational and technical education and to find out which vocations can be added to operative national vocational standards in construction sector to establish new national vocation standards.Within the scope of this objective, the existing UMS and UYs were analyzed and the research was completed with the ISCO 08 vocational codes. 179
- Published
- 2019
16. Etanol katkılı kanola biyodizelinin bir dizel motorunda kulanılabilirliğinin deneysel araştırılması
- Author
-
Gürkan, Yunus, İlkılıç, Cumali, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
Bu tez çalışmasında ilk olarak bitkisel yağların yüksek olan viskozitelerini düşüren transesterifikasyon yöntemiyle kanola yağı metil esteri üretilmiş ve etil alkol ile %5, %10 ve %15 oranlarında harmanlanmıştır. Harmanlama ile birlikte B100, BDE5, BDE10 ve BDE15 yakıt numuneleri elde edilmiş ve yakıt özelliklerinin tespit edilmesi amacıyla petrol analiz laboratuarında incelenmiştir. İkinci aşamada ise B100, BDE5, BDE10, BDE15 yakıt numuneleri standart dizel yakıtıyla karşılaştırılması bakımından dört silindirli, dört zamanlı, su soğutmalı, common rail enjeksiyon sistemli, turboşarjlı Renault 1.5 DCI marka bir dizel motorunda motor performans ve egzoz emisyon testlerine tabi tutulmuştur. Motor deneyleri sabit 1750 d/d'da %25-%30-%35-%40-%45-%50-%55 gaz kelebek açıklığında motor momenti, efektif motor gücü, özgül yakıt tüketimi ve egzoz emisyonlarından CO2, HC, PM ve O2 verileri alınarak yapılmıştır. Alınan veriler grafiklere dönüştürülerek değerlendirilmiştir. Yapılan deneysel çalışmalar sonucunda kanola yağının 31 mm2/s olan yüksek viskozitesi 4,7 mm2/s' ye düşürülmüştür. B100 yakıtının yoğunluğu 0,88 g/cm3 olarak ölçülmüştür. Biyodizel içine etanol karıştırılması ile kinematik viskozite, yoğunluk, setan sayısı ve ısıl değer gibi özelliklerinde azalmalar görülmüştür. Özgül yakıt tüketiminde minimum azalmanın meydana geldiği %45 gaz kelebek açıklığında B100, BDE5, BDE10 ve BDE15 yakıt numuneleri sırasıyla %8-%12-%17-%25'lik artışlar göstermiştir. Maksimum motor momenti %55 gaz kelebek açıklığında 103 Nm ile dizel yakıtından elde edilmiştir. Biyodizel içindeki etanol oranı arttırıldığında motor momenti, efektif motor gücü ve efektif verim değerlerinde azalmalara yol açtığı gözlemlenmiştir. Egzoz emisyonlarında ise en yüksek is emisyonları, standart dizel yakıtında gerçekleşmiştir. Biyodizel içindeki etanol oranı artışının is ve HC emisyonlarını azalttığı gözlemlenmiştir. İn this thesis, firstly, canola oil metyl ester was produced by transesterification method which reduces the high viscosities of vegetable oils and blended with ethyl alcohol at %5, %10 and %15 ratios. İn addition to the blending, B100 (Biodiesel 100), BDE5 (biodiesel 95- ethyl alcohol 5), BDE10 and BDE15 fuel samples were obtained and investigated in a petroleum analysis lab in order to determine the fuel properties. İn the second stage, B100, BDE5, BDE10 and BDE15 fuel samples, with regard to compared with standart diesel fuel, were subject to the tests of engine performance and exhaust emissions in a four-cylinders, four-strokes, turbocharger, water cooled and common rail injection Renault brand diesel engine. The engine experiments were made in the ranges of %25-%30-%35-%40-%45-%50-%55 throttle and in the range of constant 1750 min-1, by taking engine torque, engine effective power and fuel consumption datas. On the other hand, engine exhaust emissions CO2, HC, PM and O2 datas was also taken. The graphics of the variables measured was drawed and interpreted. As a result of experimental studies, high viscosity of canola oil at 31 mm2/s was reduced to 4,7 mm2/s. The density of B100 fuel was measured as 0,88 g/cm3. As the ethanol content in biodiesel increased, kinematic viskosity, density, cetane number and thermal values of fuel samples decreased. At 45% throttle opening with minimum reduction in specific fuel consumption, B100, BDE5, BDE10 and BDE15 fuel samples showed an increase of %8-%12-%17-%25, respectively. Maximum engine torque was obtained at %45 throttle opening from standart diesel fuel with 103 Nm. As the proportion of ethanol in biodiesel increased, compared to standart diesel fuel, decreases in engine torque, engine effective power and effective efficiency values was observed. İn the cases of exhaust emissions, the highest soot emission value occured in standart diesel fuel. İncreased ethanol content in biodiesel reduced soot and HC emissions. 127
- Published
- 2019
17. 2050 yılına kadar Türkiye'deki oomobil sayılarının ve emisyon yükünün tahmini
- Author
-
Dayi, Recep, Çelikten, İsmet, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
ÖZETBinek araçlar ve hafif ticari araçlar Türkiye'de ki araç filosunun dörtte üçünü oluşturmaktadır. Türkiye'de üretilen yeni taşıtlara ilişkin taşıt ağırlığı, büyüklüğü, motor gücü, yakıt tüketimi ve karbondioksit emisyon seviyeleri gibi filo özellikleri arasındaki farklılıklar dikkate alındığında, durum AB piyasasıyla benzerlikler göstermektedir. Sürekli çoğalan dünya nüfusu ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmelerle birlikte artan enerji tüketimi çevre kirliliği açısından önemli sorunlar teşkil etmektedir. Fosil kökenli yakıtların içten yanmalı motorlarda temel enerji kaynağı olarak kullanılması, motorlu taşıtları hava kirliliğinin oluşumunda başlıca kaynak haline getirmiştir. Şehirlerde hava kirliliği kaynaklarından olan motorlu araçların sayısı her geçen gün artmaktadır. Trafikte araç sayısı ve trafik sıkışıklığı arttıkça ulaşım kaynaklı hava kirletici emisyonu da o oranda artmaktadır. Bu çalışmada Türkiye genelindeki otomobil sayılarının geçmiş 2002 ile 2017 yılları arası 15 yıllık istatistikleri göz önüne alınarak 2050 yılına kadar taşıt sayılarının tahmini yapılmıştır. 2017 yılında Türkiye İstatistik Endüstrisi Kurumu (TÜİK) verilerine göre toplam otomobil sayısı 11 358 629 adet iken, bu sayı 2050 yılı için 81 940 043 adet olacağı tahmin edilmektedir. Otomobil sayısındaki bu artış miktarına bağlı olarak da emisyon değerlerinin arttığı görülmektedir. Toplam CO emisyon değeri sırasıyla 2018 ve 2050 de 77 724-594 59 kiloton/yıl, HC emisyon değeri 103 335-749 204 kiloton/yıl, NOX emisyonu değeri 106 825-795 058kiloton/yıl, SOX emisyonun değeri de 17 293-127 707 kiloton/yıl olduğu hesaplandı. Karbon salınımlı otomobil sayısındaki bu artış miktara bağlı olarak emisyon değerinde de yaklaşık olarak 6-8 kat civarında bir artış göstereceği belirlendi. ABSTRACTPassenger vehicles and light commercial vehicles constitute three out of four vehicle fleet. Regarding the differences in the fleet characteristics like vehicle weight, size, motor power, fuel consumption and carbon dioxide emission levels in newly-produced vehicles in Turkey, the situation is similar to the market in EU. Energy consumption increased by the rapid developments in technology and continuously growing world population constitutes significant problems. Using fossil-based fuel as the main Energıe source in internal combustion engines makes motor vehicles the primary source of air pollution.The number of motor vehicles in traffic as the air pollution sources in cities is increasing day by day. As the number of vehicles and traffic jam increase, the air pollutant emission caused by transportation increases in the same rate. In this study, the number of vehicles till 2050 is estimated considering the previous 15-year statistics of vehicle numbers overall in Turkey.According to TUİK; In 2017 total number of automobiles was 11 358 629 and it is calculated to be 81 940 043 in the year 2050. Based on this increase in the number of vehicles it has been observed that emission levels are also rising. It has been calculated that total CO emission amount at 2018 was 77 724 kilotons/year, in year 2050 it will be 594 59 kilotons/year; HC emission amount in year 2018 is 103 335 kilotons/year, in year 2050 it will be 749 204 kilotons/year; NOx emission is 106 825-795 058 kilotons/year respectively and SOx emission is 17 293-127 707 kilotons/year respectively. It is seen that the increase in the emission value has increased approximately 6-8 times depending on the increase in the numbers of automobiles. 69
- Published
- 2019
18. Türkiyede'ki basım ve yayın teknolojileri alanında eğitim veren meslek yüksekokullarının eğitim programlarının incelenmesi ve öneriler
- Author
-
Çölük, Gökhan, Ural, Elif, and Basım Teknolojileri Anabilim Dalı
- Subjects
Eğitim ,Teknik Eğitim ,Industrial education ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training ,Education - Abstract
Günümüzde matbaa alanında yaşanan teknolojik gelişmeler sonucunda gerçekleşen değişimler, bu alanda nitelikli iş gücü ihtiyacı doğurmuştur. Ülkede okuryazar oranı artışı üniversitelerde verilen eğitimle doğru orantılı bir şekilde artmasına rağmen, teknik ve mesleki eğitim alanında ciddi bir gelişmenin olmadığı gözlemlenmektedir. Üniversitelerin Teknik Bilimler Meslek Yüksekokullarındaki Basım ve Yayın Teknolojileri programlarında teknik alt yapının eksikliği ve bölümle ilgili akademisyenlerin bölümlerde orantılı dağılımının olmayışı, program içeriklerinin akademisyenlerin uzmanlık alanlarına göre belirlenmesi, bu eğitim programını olumsuz yönde etkilemektedir.Bu programdan mezun olan öğrencilerin istihdamında da baskı çeşitleri ile ilgili yeterli eğitim almadıklarından dolayı problemler yaşanmaktadır. Mezun öğrenciler yoğun olarak masaüstü yayıncılık alanında eğitim görmektedirler. DGS ile lisans eğitimine devam etmek isteyen mezunların, açılan kontenjan azlığı ve mesleki eğitim programlarında alınan derslerin karşılığının lisans programlarında az olması veya hiç olmaması öğrencilerin akademik ve nitelikli istihdam olanaklarının sınırlanmasına neden olmaktadır. Bu sorunun oluşmasında bu programın eğitimini veren üniversitelerin ders içeriklerinin aynı olmaması ve BYT programının yapısı itibari ile uygulamaya yönelik olduğundan programın açılışında alt yapı çalışması yapılmaması en büyük neden olarak gözükmektedir.Bu bağlamda programda görevli akademik personel ve 2. Sınıf öğrencileri için ayrı ayrı 2 adet anket formu hazırlanmış ve uygulanmıştır. Verilerin analizi ve yorumlanmasında SPSS programı kullanılmıştır. Bu çalışmada Türkiye’deki Basım ve Yayın Teknolojileri programının ders içeriklerini, alt yapılarını, öğrencilerin ve eğiticilerin program hakkındaki görüş ve beklentilerini ön plana çıkararak, programın yeterlilik kriterlerine uygun bir eğitim programı için önerilerde bulunulmuştur.Basım ve Yayın Teknolojileri programını geliştirmek için çalışmayla sunulan öneriler, uzmanlık gerektiren dersler için akademik personellerin program içinde dengeli dağılımı, masaüstü yayıncılık ve uygulamalı eğitimin yeni yaklaşımlarla geliştirilerek verilmesi sorunun çözümüne büyük katkı sağlayacaktır.--------------------Recently, the changes that occurred as a consequence of the technological developments in the printing area have created the need for qualified labor force in this field.Although the increase of literacy rate in the country is directly proportional to the education given in universities, it is observed that there is no significant rise in the technical and vocational education. The insufficient infrastructure of the universities providing education in the field of printing and publishing technologies, nonhomogeneous distribution of the qualified lecturers in departments and determination of the lecture contents according to the profession of the lecturers affects adversely this department. The limited employment opportunities for the student who graduate from this program, shortage of vacancies in DGS, limited or none corresponds of the lectures taken in the vocational education at the undergraduate programs limits students' academic and qualified employment opportunities. Variations on the lecture contents between the universities that teach this program and presence of the Inadequate infrastructure of the BYT department without any practical applications can be observed as the major reasons of the these problems.In this context, two questionnaire forms were prepared and applied separately for the academic staff and 2nd grade students in the program. SPSS program was used to analyze and interpret the data.A novel course program proposal which covers compliance with the program's qualification criteria has been formed not only considering to the present Printing and Publishing Technologies program of the course content in Turkey but also highlighting the views and expectations of students and lecturers about the program.The standardization of course contents of the universities that provide the education of this program, homogeneous distribution of qualified academic staff for specialization lectures in the program, development of desktop publishing and hands-on applications with modern approaches is going to significantly contribute to overcoming obstacles to the development of the Printing and Publishing Technologies program.
- Published
- 2019
19. Perçinsiz sac bağlantılarının mekanik özelliklerinin belirlenmesi
- Author
-
Turan, Murat, Çetkin, Ahmet, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Mechanical Engineering ,Technical Education ,Makine Mühendisliği ,Skin rivets - Abstract
Bu araştırmada, Türk otomotiv sektörünün yenilerde tanıştığı sac birleştirme yöntemi olan form punta birleştirme yönteminin TS EN 10346 sacların üzerindeki uygulamaları incelenecektir. Endüstriyel sanayi kollarında, özellikle otomotiv sanayisinde birleştirme maliyetlerini azaltmak ve estetik bir görünüm elde etmek için son yıllarda tercih edilen form punta sac birleştirme yöntemi, ek bir bağlantı elemanına ihtiyaç duyulmaksızın sac levhaları birleştirme yönetimidir. Yöntemin vida, perçin gibi yabancı ara parça ve ek materyallere ihtiyaç duymadan, birleştirilecek levha malzemelerin sadece kendisini şekillendirerek birleştirme avantajı bulunmaktadır. Punta form sac birleştirme metodunu kullanarak, özellikle perçinli birleştirme yönetiminde ortaya çıkan ara parça ihtiyacı, kaynaklı birleştirmedeki kalifiye işçi maliyeti, iş güvenliği ve iş sağlığı üzerindeki istenmeyen durumların ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır. Özellikle otomotiv endüstrisindeki robotik kullanımına da uygun olan bu yöntem sayesinde, farklı kalınlıkta ve farklı özellikteki sac levhaların birleştirilmesi, maliyet avantajı ve enerji kazanımı da sağlayacaktır.Otomotiv endüstrisinde gövde ve diğer aksesuarlarında kullanılan Erdemir 1312 kalite sacların (TS EN 10346), punta form birleştirme yöntemiyle birleştirilmesi ile oluşan bağlantıların mekanik özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Birleştirilen numunelere TS EN ISO 14273 standardına göre kesme deneyi ve TS EN ISO 14270 standardına göre mekanize soyma deneyi uygulanmıştır. In this study, the applications of the Clinching technic, which is the sheet metal joining method that Turkish automotive industry has recently met, will be examined on TS EN 10346 sheets. In the industrial industry, especially in the automotive industry, in order to reduce the cost of joining and to achieve an aesthetic appearance, the preferred method of tacking sheet metal joining method is the management of joining of sheet metal without the need for an additional fastener. The method has the advantage of joining only the sheet materials to be joined, without the need for foreign and additional materials such as screws, rivets. Using the clinching method, the need for parts, especially in the management of riveted jointing, eliminates the undesirable situations on the part of skilled workers in the welded joint, occupational health and safety. This method, which is also suitable for the robotic use in the automotive industry, will enable the combination of sheet metal of different thicknesses and different properties, cost advantage and energy recovery.In order to examine the mechanical properties of the joints formed by the joining of Erdemir 1312 quality sheets (TS EN 10346), which are used in body and other accessories in the automotive industry with the clinching method, the samples prepared in accordance with the standards were combined with the joining method. Shearing test according to TS EN ISO 14273 standard and mechanized peeling test according to TS EN ISO 14270 standard have been applied to the joined samples.
- Published
- 2019
20. Biyomalzeme olarak kullanılan titanyum alaşımlarının mekanik davranışları ve korozyon özellikleri üzerine ısıl işlemin etkilerinin incelenmesi
- Author
-
Yilmaz, Yeşim, Demirören, Hülya, and Metalurji Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Metalurji Mühendisliği ,Technical Education ,Metallurgical Engineering - Abstract
Biyomalzeme uygulamalarında kullanılan titanyum ve alaşımları, birçok mekanik özelliklerinin iyi olmasının yanı sıra korozyon direnci özelliklerinin yüksekliği ile tercih edilmektedirler. Bu tez çalışmasında, biyomalzeme olarak kullanılan CP-Ti (Grade 2), Ti6Al4V (Grade 5) ve Ti6Al4V-ELI (Grade 23) numunelerine, 750 oC ve 1060 oC sıcaklıklarda 1 saat süreyle ısıl işlem yapılmıştır. 750 oC' de yapılan ısıl işlem sonrasında numuneler havada, 1060 oC sıcaklıkta yapılan ısıl işlem sonrasında ise numuneler suda soğutulmuştur. Isıl işlem yapılmayan numune serisi, üretim şartlarında olan malzemelerdir. Isıl işlem yapılan numuneler ile yapılmayan numunelerin mikroyapıları ve çekme dayanımları, korozyon işlemi öncesi ve sonrasında karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Korozyon ortamı, 0,5 mol H2SO4 + 1 mol HCl çözeltisi olarak tasarlanmıştır. Çalışmada, ısıl işlem yapılan ve yapılmayan numunelerin korozyon dirençleri değerlendirilmiştir. Mikroyapı görüntüleri optik ve SEM mikroskoplarında görüntülenmiştir. Tez çalışması sonunda, yapılan ısıl işlemlerin malzeme mikroyapılarını, malzemenin mekanik özelliklerini ve korozyon direçlerini değiştirdiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak ısıl işlemin alaşımlı numunelerin korozyon direnci üzerine faydalı etkiye sahip olduğu görülmüştür.Anahtar Kelimeler: Biyomalzeme, Titanyum, Korozyon, Isıl İşlem, Mekanik Davranış Titanium and its alloys used in biomaterial applications are preferred cause of high corrosion resistance properties in addition to having good mechanical properties. In this thesis, CP-Ti (Grade 2), Ti6Al4V (Grade 5) and Ti6Al4V-ELI (Grade 23) samples used as biomaterials heat treated at 750 oC and 1060 oC for 1 hour. The samples were cooled in air after heat treatment at 750 oC, the other samples were cooled in water after heat treatment at 1060 oC, The sample series without heat treatment are the materials in production conditions. Microstructures of heat treated samples and non-made samples by comparison were evaluated before and after corrosion process microstructures and tensile strengths. Corrosion environment is designed as 0,5 mol H2SO4 + 1 mol HCl solution. In this thesis, the corrosion resistance of the samples with and without heat treatment were evaluated. Microstructure images were monitorized on optical and SEM microscopes.At the end of the thesis, that the heat treatment it was determined changed the material microstructures, mechanical properties and corrosion resistances of the material. As a result, heat treatment is useful on corrosion resistannce of alloyed samples.Key Words: Biomaterials, Titanium, Corrosion, Heat Treatment, Mechanical Behavior 113
- Published
- 2019
21. İleri üretim teknolojileri kullanan işletmelerde inovasyon yönetimi
- Author
-
Çetin, Cemal, Dombaycı, Ömer Altan, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
İleri üretim teknolojileri; günümüzde dünyada üretim sektöründe ve üretimde izlenen süreçlerin ve bu süreçlerde izlenen teknolojilerin gelişiminde kullanılan en önemli kıstaslardan biridir. Her alanda farklılaşmanın bu denli önemli olduğu bir dönem içerisinde işletmelerin başarıya ulaşabilmelerindeki en büyük faktörlerden olan inovasyon ve bilgi yönetimi üretim süreçlerinde uygulaması zorunlu bir gelişme olarak yerini almaktadır.Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden anket tekniği kullanılmıştır. Veriler OSB' lerde imalat yapan firmalarla görüşülerek bizzat araştırıcı tarafından toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 17.0 paket programında değerlendirilmiş ve gerekli analizler yapılmıştır.Araştırma kapsamına alınan firmaların geneli Kobi olarak nitelendirilebilen gruptadır. İleri üretim teknolojilerine ayrılan bütçeler ciddi rakamlar olsadaorta seviye ve üstünde kullanım olduğu görülmüştür.Ankete konu firmaların ileri üretim teknolojilerini, üretimlerinde daha kaliteli olabilmek, piyasada rekabet edebilmek ve üretim maliyetlerini azaltmak en öncelikli amaçları arasında yer almaktadır.Bu tezde; öncelikle inovasyon ve ileri üretim teknolojilerinin genel olarak bir değerlendirilmesi yapılmış, yenilik ve ileri üretim teknolojileri kavramları kapsamlı biçimde açıklandıktan sonra, ileri üretim teknolojileri kullanan işletmelerde inovasyon çeşitlerinin anlatımı ve son bölümde de araştırma verilerinin ve anketlerinin analizi yapılmıştır. Advanced Manufacturing Technologies are one of the most important developments in product and process technology improvement in intensive competition. In this period when change is important and necessary, it's become compulsory for SMEs to adopt and carry out current management approaches such as innovation and knowledge management which are common in big businesses so that they can acquire successful results in this process.Participants of the research are manufacturing companies in Organized Industrial Regions, and manufacturers have completed the questionnaire. The data has been prepared and analyzed in SPSS. The findings of the research suggest the following suggestions:Majority of the participants are SMEs. Half of the participants are exporters and therefore competing in international markets. Hence, use of advanced manufacturing technologies is almost a necessity for those companies.Most of the participants state that advanced manufacturing technologies brings competitive advantage over their competitors. In today's global competitive environment, use of advanced manufacturing technologies is crucially important for manufacturing companies. In this thesis; first of all, innovation and advanced manufacturing technology have been evaluated generally, than the concept of the innovation and advanced manufacturing technology has been explained, after that, In enterprises which using advanced manufacturing technology, innovation types is explained. and in the last part, the analizes of the the survey data have been issued. 88
- Published
- 2019
22. Dupleks paslanmaz çeliğin FeMo/B4C ve FeMo/FeCrC ile plazma transfer ark yönteminde yüzey modifikasyonu
- Author
-
Keskin, Önder, Dikbaş, Halil, and Metalurji Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
Bu çalışmada, AISI2205 dupleks paslanmaz çeliğinin yüzeyi farklı oranlarda karıştırılan FeMo, B4C ve FeCrC alaşım tozları ile plazma transfer ark (PTA) kaynak yöntemi ile kaplandı. Yüzey kaplama işlemi 0.15 m/dk ilerleme hızı, 130 A akım değerinde ve argon atmosferinde gerçekleştirildi. Elde edilen numunelerin kaplanmış yüzey tabakaları mikroyapıları optik mikroskop (OM), taramalı elektron mikroskobu (SEM), X-ışını kırınımı (XRD) ve enerji dağılımlı X-ışınları (EDS) yöntemleriyle analiz edildi. Mikrosertlik ölçümleri mikrosertlik test cihazında gerçekleştirildi. Kuru kaymalı aşınma özellikleri blok-on-disk tip aşınma deney cihazı kullanılarak belirlendi. Aşınma testleri 30 N yükte ve 00 m kayma mesafesinde gerçekleştirildi.Yapılan deneylerde, toz karışım oranına göre farklı mikroyapıların oluştuğu tespit edildi. FeMo kaplanan numunenin kaplama tabakasında Cr2C3, MoNi4, CrNi ve Cr2Fe14 fazları, FeMo-B4C kaplanan numunenin kaplama tabakasına B2O3, Fe5C2, Cr6Fe18Mo5, Cr7C3, Cr23C6 ve B41,33C4,45 fazları, FeMo-FeCrC kaplanan numunede ise Ni6Mo6C ve Cr7C3 fazları tespit edildi. Kaplanmış numunelerin sertlik değerlerinin AISI2205' den daha yüksek olduğu ve en yüksek sertlik değerinin FeMo-75B4C ile kaplanan numunede 318 HV olduğu belirlendi. Kaplanmış numunelerin sertliklerinin B4C ve FeCrC oranın artmasıyla arttığı tespit edildi. Kaplanmış numunelerin aşınma dirençleri altlık malzemeden daha yüksek olduğu ve en yüksek aşınma direncine sahip numunenin FeMo-75B4C ile kaplanan numune olduğu tespit edildi. In this study, the surface of AISI2205 duplex stainless steel was coated with FeMo, B4C ve FeCrC alloy powders mixed in different ratios by plasma transfer arc (PTA) welding method. The surface coating was carried out at a feed rate of 0.15 m/min, a current of 130 A and an argon atmosphere. Coated surface layers microstructures of the obtained samples were analyzed by optical microscope (OM), scanning electron microscope (SEM), X-ray diffraction (XRD) and energy dispersive X-ray (EDS) methods. Microhardness measurements were performed on microhardness tester. Dry sliding wear properties were determined using block-on-disc type wear tester. Wear tests were performed at 30 N load and 00 m sliding distance. In the experiments, different microstructures were determined according to the powder mixture ratio. Cr2C3, MoNi4, CrNi and Cr2Fe14 phases were determined in the coating layer of FeMo coated sample, B2O3, Fe5C2, Cr6Fe18Mo5, Cr7C3, Cr23C6 and B41,33C4,45 were determined in the coating layer of FeMo-B4C coated sample and Ni6Mo6C ve Cr7C3 were determined in the coating layer of FeMo-FeCrC coated sample. The hardness values of the coated samples were higher than AISI2205 and the highest hardness value was 318 HV in FeMo-75B4C coated sample. The hardness of the coated samples increased with increasing B4C and FeCrC ratio. It was determined that the wear resistance of the coated samples was higher than the substrate material and the sample with the highest wear resistance was FeMo-75 B4C coated sample. 71
- Published
- 2019
23. Su dalgası enerjisinden doğrusal generatörlü elektrik üretim sisteminin deneysel incelenmesi
- Author
-
Şahin, Yusuf Gürcan, Atlam, Özcan, and Elektrik Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Energy ,Technical education ,Enerji - Abstract
Modern hayatın vazgeçilmez unsuru olan enerji, günümüzde en çok fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Bu kaynakların gerek temin edilmesi gerek kullanılması sırasında üstesinden gelinmesi gereken durumlar, farkında olunsun ya da olunmasın bireylerin sosyal hayatına etki etmekle kalmamakta aynı anda gezegenimizin de kirlenmesine neden olmaktadır. Bu yüzden araştırmacıların yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi son derece olumlu ve desteklenmesi gereken bir eylemdir. Benzer şekilde ülkemizde de özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi alanında çalışılmaktadır ancak yüksek enerji yoğunluğuna rağmen dalga enerjisi sadece ülkemizde değil, bütün dünyada ihmâl edilmiştir. İlk ciddi çalışmaların geçtiğimiz son 40-45 yıl içinde yapıldığına dikkat edersek, bu alanda keşfedilecek çok şey olduğunu düşünebiliriz. Dalga enerjisi tesislerinin çok farklı topolojisinin olması da henüz optimum noktanın bulunamadığını dile getirmeye delalet edebilir. Ülkemizin, okyanusa kıyısı olmasa da 8333 km bir kıyı şeridi vardır. Dolayısıyla ülkemiz dalga enerjisinden yararlanabilir. Bu bilgiler doğrultusunda, klasik imalat yöntemleri ve laboratuvarda yapılan bir üç boyutlu yazıcı kullanılarak elde edilen parçalarla doğrusal generatörlü minyatür bir noktasal emici modeli geliştirilmiştir. Parametrelerinin incelenmesine yönelik yapılabilecek deneyler tasarlanmıştır. Şamandıra-generatör sistemine kaldıraç eklenerek aktarılan gücün kuvvet- hız karakteri incelenerek modeli çıkarılmış ve model ile deney karşılaştırılmıştır. Sinüs karakterindeki bir su salınımının mekanik bileşenlerinin sinüs kare dönüşümü vasıtasıyla elde edilmesi önerilmiş ve bununla birlikte enerji dönüşümü sistemlerinin modellenmesinde kullanılabilecek bir yaklaşım uygulamalı olarak örneklendirilmiş, elde edilen model ile deney karşılaştırılmıştır. Bu çalışma, yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, dalga enerjisi kavramının hem dünyadaki hem de ülkemizdeki potansiyeli gösterilmiş, tarihsel gelişimi ve öncü teknolojileri tanıtılmıştır. İkinci bölümde, sistemde kullanılan generatörler test edilerek düşük de olsa üretilen enerjinin takip edilip incelenebileceği gösterilmiş ve bununla birlikte büyük bir generatör tasarlanarak imal edilmiş ve parametreleri belirlenmiştir. Üçüncü bölümde deney tankı tanıtılmıştır. Dördüncü bölümde, su salınımının enerji bileşenlerinin tespitine yönelik, sinüs dalgasının kare dalgaya dönüştürülerek hesaplanması önerilmiştir. Beşinci bölümde, enerji dönüşümü yapan sistemlere uyarlanabilecek bir modelleme yaklaşımı gösterilmiş, yaklaşım deneysel olarak test edilmiştir. Altıncı bölümde, su duba generatör ilişkisi incelenmiştir. Yedinci bölümde sonuç olarak, yenilenebilir enerji eğitimine katkı verecek bir deney seti tasarlanarak su dalga enerjisi özelinde hem deneysel hem de matematiksel bir inceleme yapılmıştır. Sinüs – kare dönüşümü genlik ilişkisi gösterilmiş, kaldıraç içerecek şekilde güç aktarımı modellenmiştir. Enerji dönüşümü sistemlerinin modellenmesinde kullanılabilecek bir yaklaşım tanıtılmış ve su, duba, generatör ilişkisi gösterilmiştir. Energy, which is an indispensable element of modern life, is mostly supplied from fossil fuels. The circumstances needed to be overcome during either the provision or use of these resources not only affect the social life of individuals, whether they are aware or not, but also cause pollution of our planet. Therefore, the fact that researchers around the world have interested in renewable energy sources is an extremely positive and need to be supported. Similarly, very important studies are being carried out especially in the field of solar and wind energies in our country, but despite high energy density, wave energy has been neglected not only in our country but also in the whole world. The fact that wave energy conversion plants have hundreds of different topologies can also be used to indicate the optimum point has not yet been found. Our country has a coastline of 8333 kilometers, although it does not have an ocean shore. Therefore, our country can benefit from wave energy technology. Starting from this, a miniature point absorber model with linear generator has been developed with the parts obtained by using conventional manufacturing methods and a 3D printer manufactured in the laboratory. Experiments that can be done to examine the system parameters are designed. The model of the force-speed character of the transferred power by adding lever to the buoy-generator system was examined and the model was compared with the experiment. It has been proposed that the mechanical components of a sine-like water oscillation be obtained by sinus-square transformation, and an approach that can be used in the modeling of energy conversion systems is exemplified practically and the obtained model is compared with the experiment. This study consists of six chapters. In the first chapter, the potential of wave energy concept both in the world and in our country is shown and its historical development and leading technologies are introduced. In the second chapter, the generators used in the system have been tested and shown to be able to monitor and examine the energy produced, albeit low, however, a large generator has been designed and manufactured and its parameters determined. In the third chapter, the test tank is introduced. In the fourth chapter, it is proposed to calculate the water oscillation by converting the sine wave to square wave for the determination of energy components. In the fifth chapter, a modeling approach that can be adapted to energy conversion systems is shown and the approach is tested experimentally. In the sixth chapter, the relationship between water buoy and generator is examined. In the seventh chapter, as a result, an experimental set that will contribute to renewable energy education has been designed and an experimental and mathematical analysis has been carried out for water wave energy. Sine - square transformation amplitude relation is shown and power transfer model is used to include lever mechanism. An approach that can be used in modeling of energy conversion systems is introduced and the relationship between water, buoy and generator is shown. 134
- Published
- 2019
24. Ters yüz öğrenme modeline yönelik akademisyen görüşleri
- Author
-
Akbulut, Fatih, Uzunkavak, Mehmet, and Elektronik-Bilgisayar Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Academicians ,Computer assisted education ,Bilim ve Teknoloji ,Flipped classroom ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Blended learning ,Education and Training ,Instructional technologies ,Science and Technology - Abstract
Bu çalışmada, Ters Yüz Öğrenme modelinin akademisyen görüşlerine dayalı olarak incelenerek mevcut durumunun farklı boyutları ile ortaya konulması ve model hakkında farkındalık sağlanması amaçlanmıştır. Bu bağlamda; modelin avantajlarına, sınırlılıklarına, kullanılan öğrenme materyallerine ve modelin uygulanışına yönelik elde edilen bulgular analiz edilmiştir. Aynı zamanda modelin geleceğine ve Türk Eğitim Sistemi'nde kullanılabilirliğine ilişkin görüş ve öneriler de belirlenmiştir. Nicel araştırma yönteminin kullanıldığı bu çalışmaya, Ters Yüz Öğrenme modeli ile ilgili en az bir tane akademik çalışma yapmış 70 öğretim elemanı ve 14 lisansüstü mezun öğrenci olmak üzere 84 kişi katılmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen anket formu kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde, betimsel analiz tekniği kullanılmış ve ortaya çıkan bulgular alanyazına dayalı olarak yorumlanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre katılımcıların Ters Yüz Öğrenme modelinin; teknoloji kullanma, öğrenme transferi, öz düzenleme gibi kişisel gelişim becerileri ile akademik başarı, kalıcı öğrenme, güdü ve motivasyon gibi öğrenme çıktıları üzerinde olumlu etkileri olduğu görüşüne sahip olduğu belirlenmiştir. Bunun yanında katılımcılar; öğretmenlerin modeli uygulamak için yeterli kuramsal ve uygulamalı bilgiye sahip olmaması, sınıf içi ve dışı öğrenme sürecinin iyi planlanmaması, öğrencilerin ders öncesi materyallere çalışmadan sınıfa gelmesi, öğrencilerin teknolojik imkânlara sahip olmaması, sınıfın fiziksel ve teknolojik araç açısından yeterli olmaması durumunda, Ters Yüz Öğrenme modelinin etkililiğinin azalabileceğini düşünmektedirler. Uygun nitelikte içerik tasarımı ve etkin ders planlaması yapıldığında Ters Yüz Öğrenme modelinin tüm branşlarda uygulanabileceği sonucu ortaya çıkmıştır. Ancak okul öncesi ve ilkokul öğrencilerinin bireysel öğrenme sorumluluklarını yerine getirebilecek yeterlikte olmadıklarından modelin ortaokul seviyelerinden itibaren uygulanabileceği belirtilmiştir. Katılımcıların tamamı (%100), özellikle öğretmen ve öğrenciye sunulacak teknolojik olanaklar ile modeli kullanacak öğretmenlerin tekno-pedagojik yeterliğe sahip olması koşullarının sağlanması durumunda modelin Türk Eğitim Sistemi'nde uygulanabilir olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca katılımcıların büyük bir kısmı modele yönelik pozitif değerlendirmeler yaparak modelin gelecekte giderek yaygınlaşacağını öngörmektedir. Modelin etkin kullanımı açısından, modeli uygulamaya başlamadan önce teknolojik olanakların ve öğretmen yeterliklerinin sağlanması, sınıf içi ve sınıf dışı sürecin iyi planlanması, çalışmanın sonucuna dayalı olarak önerilebilir. In this study, it is aimed to examine the the Flipped Learning model based on the opinions of academicians and to present the current situation with different dimensions and to raise awareness about the model. Accordingly, findings obtained in connection with the implementation of the model and with the advantages and limitations of the model, and related learning materials have been analized. Also, opinions and suggestions were elicited in relation to the future of the model and its applicability in Turkish Educational System.The study, in which the quantitative research method was used, comprises 84 academics including 70 teaching staff and 14 postgraduate students, each of whom has done at least one scientific study based on the Flipped Learning model. Applied in the study was a questionnaire form devised by the researcher himself. In the analysis of the data obtained, descriptive analysis was put to use, and the findings obtained thereafter were evaluated within the framework of the existing literature.According to the findings obtained from the research, it has been identified that the participants have the opinion that the Flipped Learning model has positive effects on personal development skills such as using technology, learning transfer, self-regulation and learning outputs such as academic achievement, permanent learning, and ( self-) motivation. Besides, the participants think that the effectiveness of the Flipped Learning model is likely to decrease in case teachers may not have enough theoretical and practical knowledge to apply the model, the process of learning inside the class and outside may not have been planned properly, students may come to class not having studied the related material; students may not have the necessary technological means; classrooms may not well-equipped physically and technologically.It was concluded that the Flipped Learning model can be used in all branches when the appropriate content design and effective lesson planning is done. However, since preschool and primary school pupils will naturally not be capable to fulfill their responsibilities to learn individiually, it is stated that the model can be put to good use from the secondary school levels upwards. All of the participants (100%) state that the model is applicable in the Turkish Education System, especially if the technological opportunities to be offered to teachers and students and the conditions that the teachers who will use the model have techno-pedagogical competence are met. Moreover, a large number of the participants have procured positive feedback and set forth that the model will become prevalent in the future. From the point of effective use of the model, it may be suggested to provide technological facilities and teacher competencies, to plan well in-class and out-of-class process before the implementation of the model, based on the results of the study. 124
- Published
- 2019
25. Matbaa işletmelerinde 5x5 matris sistemi uygulanarak risk değerlendirmesi çalışması
- Author
-
Gülap Polat, Tuba, Kurt, Mustafa Batuhan, and Matbaa Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Typography ,Matbaacılık ,Technical Education - Abstract
Gelişen teknolojinin etkisi ile çalışanların sağlığının ve güvenliğinin önem kazanması, iş kazaları ve meslek hastalıklarını önlemek üzerine çalışmalar yapılmasını zorunlu kılmıştır. Ülkemizde 2012 yılında yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile bu kapsamda iş kazası ve meslek hastalıklarını önlemek için çalışmalar yapılmaktadır.Önemli bir iş kolu olan matbaa sektöründe yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıkları incelendiğinde bunların büyük bir oranının önceden öngörülemediği için gerçekleştiği tespit edilmiştir.Yaşamadan önce fark etmek ve önlem almak prensibine dayanan iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarında tehlikeleri belirlemek, riskleri analiz ederek değerlendirmek önemli bir etkendir. Bu süreçte risk değerlendirmesi yapılması gereken çalışmaları ve alınması gereken önlemleri belirlemekte ışık tutmaktadır.Matbaa işletmelerinde iş kazalarını azaltmak, meslek hastalıklarına yakalanma ihtimalini düşürmek adına yapılan bu çalışmada, belirlenen matbaa işletmelerine saha gezisi yapılarak, aktif olarak iş güvenliği uzmanlığı görevi yerine getirilerek ve matbaa yetkilileri ile görüşme yapılarak yapılmıştır.Bu çalışma İstanbul ilinde bulunan küçük iki matbaa, orta ölçekli iki matbaa ve büyük bir matbaa işletmesi dikkate alınarak, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili alınması gereken önlemlerin belirlenmesi sağlanmış ve 5x5 matris sistemine göre örnek bir risk değerlendirmesi yapılmıştır.Risk değerlendirmesi tablosu her bölüm ve süreç ayrı ayrı değerlendirilerek hazırlanmış, alınması gereken önlemler belirtilmiş ve mevcut durum kısmı saha incelemesi yapılan beş ayrı matbaanın ortalaması alınarak değerlendirilmiştir. With the effect of developing technology, it has become necessary for employees to gain importance in their right and safety, and to be done in front of occupational accidents and occupational diseases. With the Occupational Health and Safety Law, this is being established in 2012 in our country, to carry out occupational accidents and occupational diseases in this scope.There is a large proportion of a function that deals with someone who is an important business, because accidents and occupational diseases are examined, a large proportion of which must be predicted.Identifying hazards and analyzing risks is an important factor in occupational safety and security operations based on the principle of recognizing and managing before living. There is something risk-determining in this process and we have an important problem.You make occupational accidents possible in printing establishments, reduce the chances of getting occupational diseases and you are processed on this subject, you visit the fields in the center, you actively manage the expertise regulation and you meet with the members of the printing press.In this study, two small printing houses in the province of Istanbul, two printing houses in the middle Ages and a large printing house, a risk management in the center, the business center, and the 5x5 matrices on the right and the far right of the managed ones were conducted.The risk assessment table is indicated that each department and process should be evaluated separately, and that the current situation part was field surveyed. 92
- Published
- 2019
26. Algoritma eğitimi için bir mobil uygulama tasarımı ve gerçekleştirilmesi
- Author
-
Dinç, Fatih, Kayaalp, Fatih, Elektrik-Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği Anabilim Dalı, and Dinç, Fatih
- Subjects
Teknik Eğitim ,Computer education ,Mobile learning ,Eğitim ve Öğretim ,Mobile application ,Mobile based education ,Bilgisayar eğitimi ,Mobil tabanlı eğitim ,Mobil uygulama ,Mobil öğrenme ,Technical Education ,Mobile technology ,Mobil teknoloji ,Education and Training - Abstract
YÖK Tez No: 536964 Teknolojik gelişmeler sayesinde mobil cihaz kullanımı yaygınlaştı. Bu kullanım oranlarının artmasıyla ortaya çıkan mobil öğrenme, kullanıcıların internetteki kaynaklara, zaman ve mekândan bağımsız olarak mobil internet veya kablosuz bağlantılar aracılığıyla erişmelerine olanak tanımaktadır. Algoritma kelimesi yaygın olarak, bilgisayar mühendisliği bilim dalı içerisinde bulunan programlama dilleri ile bir yazılım yapmanın aşamalarını tanımlamak için kullanılmaktadır. Ancak, belirli bir problemin bir plan dahilinde çözüm yolunun belirlenmesi işlemine de algoritma ismi verilebilir. Bu bakış açısıyla aslında tüm mühendislik dalları içerisinde de geçmektedir. Bu nedenle algoritma eğitimi gerek bilgisayar mühendisliği gerekse de diğer mühendislik dalları için temel ve çok önemli bir konudur. Algoritma mantığını tam olarak oturtamayan bir mühendisin, meslek hayatı içerisinde bir problemin çözüm aşamalarını sağlıklı bir şekilde planlayıp gerçekleştirmesi ve sonuca ulaştırması çok zor olmaktadır. Algoritmanın önemi ve birçok kullanıcının, mobil cihazlarının her yerde yanlarında olması nedeniyle, IOS platformu için algoritma eğitimini desteklemek amacıyla bir uygulama geliştirme fikri ortaya çıkmıştır. Bu çalışma ile temel algoritma eğitiminde kullanılmak üzere IOS ile çalışan mobil cihaz kullanan kişilere yönelik bir uygulama geliştirilmesi amaçlanmıştır. Uygulama yerel platform kullanılarak geliştirilmiştir. Uygulamada temel algoritma konularının anlatıldığı ve soruların bulunduğu iki ana menü bulunmaktadır. Sorular ise çoktan seçmeli, doğru/yanlış ve akış diyagramı oluşturma olmak üzere üç tipte tasarlanmıştır. Kullanıcıların bu uygulama sayesinde bir akış diyagramını baştan sona oluşturabilmesi sağlanmıştır. Bu diyagramları, sürükle-bırak yöntemi ile oluşturabilmektedirler. Veritabanı içerisinde tanımlı soru ve cevaplara göre kendi yaptığı çözümleri kontrol ederek doğru ve yanlışlarını görebilme imkânları da bulunmaktadır. Bilgisayar mühendisliği lisans öğrencilerine kullandırılan uygulamanın, öğrencilerin başarısına olumlu etki yaptığı görülmüştür. Thanks to technological developments, mobile device usage became widespread. Mobile learning, resulting from the increase of usage rates, allows users to access the resources on the Internet via mobile internet or wireless connections, regardless of time and place. Algorithm is commonly used to describe the stages of software written by programming languages within the computer engineering discipline. However, the process of determining a solution of a particular problem within a plan can be also called the algorithm. From this point of view, it is actually within all engineering branches. Because of this, algorithm education is a very basic and important subject for both computer engineering and other engineering disciplines. It is very difficult for an engineer who cannot fully understand the logic of the algorithm to plan achieve and realize the solution phases of a problem in his/her professional life. Because the importance of the algorithm and the fact that many users have mobile devices with them all the time, the idea of developing an application to support algorithm training for this platform has emerged. In this study, it is aimed to develop an application for people using mobile devices working with IOS for use in basic algorithm training. The application was developed using the native platform. There are two main menus in which the basic algorithm topics are explained and questions are existed. The questions are designed in three types: multiple choice, true/false and flow diagram creation. This application allows users to create a flow diagram from scratch. They can create the diagrams by drag-and-drop method. There is an opportunity to see the right and wrong answers by checking their own solutions according to the questions answers defined in the database. It has been observed that the application used by computer engineering undergraduate students has a positive effect on the success of the students.
- Published
- 2018
27. Yol aydınlatma M2 ve M3 sınıfı için yüksek verimlilikli LLC resonant sürücü
- Author
-
Tarhan, Cengiz, Buldu, Ali, and Elektronik-Bilgisayar Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Technical Education ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
Son beş yılda yaşanan yarı iletken teknolojisindeki gelişmeler aydınlatma amaçlı LED'lerin piyasada hızla önemli bir yer edinmesini sağladı. Genel olarak sarı fosfor ile kapatılmış mavi LED'den oluşan güçlü beyaz ışık kaynakları ev tipi aydınlatmadan otomotiv aydınlatma çözümlerine kadar çok geniş bir yelpazede kendine yer buldu. Yol aydınlatmasın kullanılan, LED'li ürünler güçlü ve köklü rakip teknolojiler karşısında yeni yeni pazar payını genişletmektedir. Bu güçlü rakiplere sodyum buharlı lambalar, metal halide lambalar, civa buharlı lambalar ve halojen lambalar örnek olarak verilebilir. LED ürünler bu güçlü rakipler karşısına daha yüksek güvenilirlik, verim ve ışık kalitesi gibi parametreler ile çıkmaktadır. Ayrıca, düşen maliyetler de LED ürünlerini gittikçe daha fazla rekabetçi hale getirmektedir. LED'liürünler günümüzde M2 ve M3 sınıfı yollarda verimlilik bakımından rakipleriyle başa baş konumdadır. Bahsedilen parametrelerden verim ve güvenilirlik sadece LED ile değil aynı zamanda LED sürücü devre ile de doğrudan ilgilidir. Özellikle yol aydınlatmada 10 yıl ve 45,000 saat düzeyinde bir güvenilirlik beklenmektedir. Aynı şekilde çok farklı hava koşullarında çalışabilmesi ve çok yüksek Watt başına lümen değerleri öngörülmektedir. Aynı zamanda akım harmonikleri bakımından da şebekeyi kirletmemesi istenmektedir.Yukarıda bahsedilen parametreler temel alınarak, literatürdeki metotlar incelendikten sonra, yeni bir sürücü tasarımı gerçekleştirilererek tüm sistem verimi %94,5'in üzerinde olan kompakt bir LED sürücü devresi tasarlanmıştır. Verim ve hacim başına güç gibi parametreler anlamında da literatürdeki ve pazardaki ürünlerin üzerinde bir tasarım gerçeklenmiştir. Üç blok halinde gerçeklenen tasarımın ilk kısmı PFC katı olup kompanzasyonu gerçekleştirir. Bu kısımda 60kHz ile 170kHz arasında anahtarlama yapan DCM Quasi Rezonantta bir topoloji kullanılmıştır. Çıkış bara gerilimi 393 V ve blok verimi ise %98 olarak hedeflenmiştir. İkinci blok LLC yarım köprü anahtarlama yapan ve aynı zamanda izolasyonu sağlayan anahtarlama katıdır. Bu katın tasarımında %96,6 verim hedeflenmiş olup 97kHz ile 420kHz anahtarlama frekans aralığı korunmuştur. Tasarımın üçüncü ve son katı ise senkron doğrultma katı olup sekonder tarafta yer almaktadır. Genel olarak AC-DC bir çevirici olan devre, gerilim ve akım kaynağı olarak çalışmakta olup 33V ile 42V arasında sabit 3,5A akım verebilmektedir. Ancak, sadece tam 42V çıkış geriliminde sabit gerilim moduna geçmekte olup, daha yüksek gerilimlerde ise koruma devresi aktive olmaktadır.Yine yol aydınlatmasındaki 15kV'ye kadar gelen darbelere karşı anlık gerilim yükselmelerine karşı koruyucular koruma sağlamaktadır. İdeal bir yol aydınlatma sürücü kartının tasarımı için bu üç farklı topolojideki bloklar yeni bir yöntem izlenerek birleştirilmiştir. Gerçekleştirilen tasarıma LPW05 ismi verilmiştir. Sonuç olarak, LPW05 ilgili testlerden başarıyla geçmiştir. Significant improvements in semiconductor techonology for the last five years lead to LED products have got an important area quickly in market. In general, the robust white light sources that consist of blue LEDs covered by yellow phosphorus have got an important applications in market such as residential, household and automotive lighting solutions. In road lighting area, LED products have been widening their market share incremantally despite of their strong competitors. Sodium vapor lamps, metal halide lamps, mercury vapor lamps and halogen lamps are some of these strong competitors. LED products have some superior features to competitors in terms of reliability, efficiency and high light quality. In addition, low product costs make LED products more competitive in lighting market. Today LED lighting products are head to head with their competitors in terms of efficiency in M2 and M3 class roads. Among the parameters that mentioned above; efficiency and reliability are not just related with LED type, they are also related with LED driver strongly. Especially in road lighting ten years life and 45,000 hours warranty is expected. Moreover It is expected that perform its functions even at bad or very different weather conditions and it is also expected very high Watt per lümen value in these weather conditions. In addition, it is expected that total harmonic distortion value of the drivers should be under the maximum limit that is specified in harmonic standarts related with lighting equipments.By examining the methods in the literatüre, a new and compact LED driver have designed with %94,5 overall system efficiency value. At the same time , a new design is superior to competitors in markets and literatüre in terms of efficiency per Watt and volume per Watt values respectively. LED driver design includes three stages. The first stage of the LED driver design is PFC. In this stage, DCM Quasi Rezonant topology was used and expected switching frequency interval is 60kHz
- Published
- 2018
28. Yangın güvenlik eğitimlerinin yasal mevzuat ve eğitim müfredatları açısından değerlendirilmesi
- Author
-
Turhan, Salim, Erçetin, Reşit, and İş Sağlığı ve Güvenliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training - Abstract
Yaşam ve çalışma alanlarında meydana gelebilecek bir yangın tehdidini önlemek için, yangın alarm sistemleri, yangın söndürücüler ve sabit söndürmeler dahil olmak üzere pek çok yangından korunma donanım ve sistemleri mevcuttur. Fakat bir yangını meydana getirecek faktörlerin engellenmesi ve önüne geçilemeyen bir yangının söndürülmesini sağlamak; yangın eğitiminin alınması ve bu eğitimlerin belirli periyotlar ile tekrar edilmesinden geçmektedir. Yaşayarak öğrenme, yangın konusunda edinilmiş tecrübeleri değerli kılsa da geniş yelpazeli ve yavaş bir süreç olarak ilerlemesi sebebi ile yetersiz olabilmektedir. Bireysel yangın deneyimleri acil bir olay sırasında karşılaşabilecek muhtemel riskleri önlemede yetersiz kalabilmektedir.Yangın güvenlik eğitim programları yangın tehlikelerini tanıma, önleme ve nihayetinde reaksiyon unsurlarını taşımalıdır. Bir yangın eğitim programının işlevi eğitim alacak bireyde özgüven duygusunu öne çıkarmalı aynı zamanda stresli ve tehlikeli koşullar altında hareket tarzlarını pekiştiren sistematik bir düzen içerisinde olmalıdır.Yangın, meydana gelebilecek tehlikeler arasında en ölümcül olanıdır. Göz açıp kapayıncaya kadar etrafında bulunan her şeyi yok etmek için yeterince güçlüdür. Yangının yayılmasıyla doğru orantılı olarak artacak olan şey ise zaman dilimidir. Bu nedenle yangın güvenlik eğitimleri tehlikeleri önlemek için belli standartlar ve güçlü müfredatlar dahilinde herkese verilmelidir. There are many fire protection equipment and systems, including fire alarm systems, fire extinguishers and stationary extinguishers, to prevent a fire hazard that may occur in living and working areas. But to prevent the factors that will bring a fire to the scene and to put out a fire that can not be avoided; Taking fire training and repeating these trainings with certain periods.Life-long learning can be inadequate because it progresses as a wide-ranging and slow process, although it makes valuable experiences in fire. Individual fire experiences may be insufficient to prevent possible risks during an emergency.Fire safety training programs should recognize, prevent and ultimately react to fire hazards. The function of a fire training program should be in a systematic order that emphasizes self-esteem in the individual who will receive the training and at the same time reinforces the modes of action under stressful and dangerous conditions.Fire is the deadliest of all the hazards that may come to the mosque. It's strong enough to destroy everything around you from blink to blink. What is to be increased in proportion to the spread of the fire is time zone. For this reason, fire safety training should be given to everyone within certain standards and strong curricula to prevent danger. 129
- Published
- 2018
29. Mesleki ve teknik lise öğretiminde iş sağlığı ve güvenliği kültürünün gelişmesinde eğitimin etkisi
- Author
-
Akça Pinar, Sibel, Şişli, Zeynep, and İş Sağlığı ve Güvenliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training - Abstract
Dünyada ve Türkiye'de iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda insanlar yaşamlarını kaybetmekte veya engelli kalmaktadır. Ülkelerin ekonomilerine zarar veren, uluslararası camiada itibarlarını zedeleyen bu durum ayrıca ailelerde psikolojik yıkımlara neden olmaktadır. İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde hukuki yaptırımlar kadar eğitim sonucu oluşturulması hedeflenen güvenlik kültürü önem taşımaktadır. Sağlık ve güvenlik, kişisel ve toplumsal gelişmişliğin en temel iki öğesi olarak kabul edilmektedir. Güvenlik kültürünün oluşabilmesi ancak örgütlenme ve dayanışma kültürü ile sağlanabilir. Çalışma ortamının sağlık ve güvenlik açısından insana uygun hale getirilmesi, işletmelerde sağlık ve güvenlik kültürünün oluşturulması için tüm topluma benimsetilmesi ve yaygınlaştırılması bir zorunluluk haline gelmiştir. Öğretide insan gruplarının özgün yapılarını ortaya koyan, yaratılan, aktarılan ve sembollerle ifade edilen düşünce, duygu ve davranış biçimleri olarak tanımlanan kültürün temelini, yaşama geçirilmesi kabullenilmiş geleneksel görüşler ve özellikle onlara atfedilen değerler oluşturmaktadır. Bugünün öğretilen ve uygulanan davranışları, geleceğin davranışlarının koşullayıcısı olarak kültürel sistemleri oluşturmaktadır. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliğinin (İSG), eğitim ile desteklenerek toplumda bir güvenlik kültürünün oluşturulması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının engellenmesi açısından önemlidir. Güvenlik kültürünü oluşturması için iş sağlığı ve güvenliğinin anaokulu döneminden başlayarak; üniversite dâhil olmak üzere eğitimin son basamağına kadar müfredatta yerini alması ve öğretilenlerin uygulanarak okulların güvenli hale getirilmesi gereklidir. Çocukların ve gençlerin güvenli okullarda eğitim görmeleri, sağlık ve güvenlikle ilgili riskler hakkında bilgilendirilmeleri, İSG konularında doğru davranış modellerini kazanmaları, gelecekte çalışma hayatına atıldıklarında onları kazalara karşı koruyacak, hem de kendilerinin sağlık bütünlüğünü sağlayacaktır. Okullarda uygulanacak olan İSG eğitimi etkisiyle toplumda bir güvenlik kültürü oluşumu sağlanacaktır. Bu çalışmada, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşumunda eğitimin etkisi irdelenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla Türkiye'de ve Avrupa ülkelerinde uygulanan `güvenli okul` projesi için pilot kabul edilen bir meslek lisesinde öğretmen ve öğrencilerle anket yapılmış, verilerin yorumlanması ve benzer çalışma sonuçları ile tartışılmıştır. Okullarda verilen İSG eğitimi ve güvenli okul uygulamasının ne ölçüde içselleştirildiği, öğretmen ve öğrencilerin bilgi ve pratiklerine yansıması kıstas alınarak İSG kültürü oluşturmada etkisi irdelenmiştir. Anketin gerçekleştirildiği okulda öğretmen ve öğrencilerde tam olarak bir güvenlik kültürünün oluşmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak anket sorularına verilen `kısmen` cevaplarının oranının yüksek olmasından, İSG kültürünün yeterli olmamakla birlikte oluşmaya başladığı düşünülmüştür. Bir lise ile sınırlı yapılan araştırmanın, gelecekte daha geniş popülasyonlarla sürdürülmesi, sonuçların doğruluğunun ve eğitimin kültüre etkisinin süreklilik taşıyacak şekilde araştırılması, uygulamayı destekleyici olabilir. As a result of work accidents and occupational diseases, people lose their lives or become disabled both in Turkey and around the world. This situation not only deals a major blow to countries' economies and leads to significant loss of prestige in the international arena, but also causes psychological destructions in the families. Besides legal sanctions, a safety culture aimed to be created through education is also important in the prevention of occupational accidents and diseases. Health and safety are considered to be the two most fundamental elements of personal and social development. A safety culture can only be achieved through a culture of organization and solidarity. Adopting and generalizing the safety culture into the entire community has become a necessity to be able to adapt the working environment to human health and safety and establish a health in enterprises.Accepted and implemented traditional views and especially the values attributed to these views underlies the culture, which is defined by the discipline as the forms of thought, emotion and behavior that are acquired and transmitted by symbols, constituting the distinctive achievements of human groups.Today's taught and practiced behaviors constitute cultural systems as a conditioner of future behavior. For this reason, creating a safety culture in the society by supporting the occupational health and safety (OHS) with education and training is important in preventing work accidents and occupational diseases. It is, therefore, necessary to include occupational health and safety within the framework of the curriculums starting from pre-school till university education, the last phase of study, and to make schools safer places by implementing what has been taught. If children and young people are educated in safe schools, informed about the risks related to health and safety issues and gain correct behavior patterns in OHS issues, they may be prepared for accidental injuries in the future working life, helping them to sustain the integrity of their physical and mental health. Additionally, implementing OSH courses at schools can help the development of a safety culture within the society. The purpose of this study is to examine the effectiveness of occupational health and safety education for creating occupational health and safety culture among the society. A questionnaire was applied to teachers and students at a vocational and technical high school which was the pilot model for the `safe school` project conducted in Turkey and European countries, and the study data was interpreted and compared with the results of other similar studies for this purpose. It is tried to examine to what extent the occupational health and safety education given at the school according to the safety school project was interiorized, and reflected to the practice by teachers and students as an indication of occupational health and safety culture. It is concluded that the development of the occupational health and safety culture at the school where the research was conducted is not sufficient, but an improvement could be seen due to the high rate of the answers as `partially` according to the survey results. As the study was limited to a single vocational school, we believe that to carry out further studies analyzing the result of our study with wider populations will be beneficial. 115
- Published
- 2018
30. Polimer katkılı çimentolu yonga levhaların bazı mekanik ve fiziksel özelliklerinin incelenmesi
- Author
-
Arslan, Bilge, Taş, Hasan Hüseyin, Kalaycıoğlu, Hülya, and Yapı Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Bilim ve Teknoloji ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training ,Science and Technology - Abstract
Bu tez çalışmasında; laboratuar şartlarında çimentolu levha üretiminde, polimer katkı maddesi kullanımının, levhaların fiziksel ve mekanik özellikleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. Bu amaçla Kızılçam (Pinus Brutia) yongası,42,5 portland çimentosu, CaCl2 priz hızlandırıcı ile 3 farklı kimyasal (PF300, DX40, 300M) akışkanlaştırıcı faklı karışım oranlarında (%1, %1,2, %1,4) kullanarak,1300 kg/m3 yoğunlukta çimentolu yonga levha üretilmiştir. Levhalar 50*50 cm ebatlarında TS EN 325 standartlarına uygun biçiminde kesilerek boyutlandırılmıştır. Levhalar üzerinde; Rutubet miktarı (TS EN 322), yoğunluk (TS EN 323/1), su emme ve kalınlık artışı, (ASTM D1037, TS EN 317), yüzeye dik çekme direnci (TS EN 319), eğilmede elastikiyet modülü ve eğilme dirençleri (TS EN 310) standartlarına uygun olarak test edilmiştir. Deney sonuçlarından elde edilen veriler istatistiksel olarak incelenerek anlamlı olup olmadıklarını belirlemek amacı ile çoklu varyans analizi yapılmıştır. Aralarında anlamlı ilişki çıkan tüm değişkenlerin, kendi grupları içerisinde birbirlerine karşı en küçük farklılıklarını belirlemek için Duncan testleri yapılmıştır.İstatistik sonuçlar üzerinde yapılan değerlendirmeler neticesinde; Polimer katkı maddelerinden PF300, su emme oranı, kalınlığa şişme ve eğilme dayanımını değerlerini azaltırken, eğilmede elastikiyet modülü ve yüzeye dik çekme dirençlerini arttırdığı; DX40 polimer katkı maddesi ise su emme oranı, kalınlığa şişme ve yüzeye dik çekme ve eğilmede elastikiyet modülü arttırırken, eğilme dayanımını değerlerini azalttığı; 300M polimer katkı maddesi ise su emme, kalınlığa şişme, yüzeye dik çekme ve eğilmede elastikiyet modülü arttırırken, eğilme dayanım değerlerini azalttığı belirlenmiştir.PF300 polimerli katkı maddesi kullanılarak üretilen kızılçam çimentolu yonga levhalarının mekanik ve fiziksel özelliklerinde iyileşme görülmüş ve üretilen levhaların genel amaçlara uygun olduğu ve yapı malzemeleri için öngörülen şartları taşıdığı belirlenmiştir. This study explored the effects of the use of polymer additives in cement-bonded particleboard production, under laboratory conditions, on their physical and mechanical properties. In this context, cement-bonded particleboards of 1300 kg/m3 density were produced using Red Pine (Pinus Brutia) chips, 42.5 Portland cement, CaCl2 setting accelerator with three different chemical plasticizers (PF300, DX40, 300M) mixed at different ratios (1%, 1.2%, 1.4%). Particleboards were then cut down to a size of 50x50 cm as defined in the TS EN 325 standards. Humidity level (TS EN 322), density (TS EN 323/1), water absorption and increase of thickness, (ASTM D1037, TS EN 317), perpendicular tensile strength (TS EN 319), modulus of elasticity and flexural resistance (TS EN 310) tests were performed on the particleboards following the relevant standards.Experimental results were analyzed and variance analysis was conducted to identify their statistical significance. Duncan' multiple range tests were performed in order to find the least significant difference between all the variables with significant correlation.As a result of the evaluations made on the statistical results; PF300 from polymer additives, water absorption rate, thickness decreases swelling and bending strength values, increase elasticity modulus and bending tensile strength perpendicular to the surface; The DX40 polymer additive is used to increase the water absorption rate, increase the modulus of elasticity to the thickness, and increase the modulus of elasticity, while decreasing the flexural strength values; The 300M polymer additive was found to reduce the bending strength while water absorption, swelling to thickness, increasing the modulus of elasticity to the surface and bending, and decreasing the bending strength values. Construction materials 93
- Published
- 2018
31. Android tabanlı mobil cihazlar üzerinde lojik devre deneylerinin simülasyonu
- Author
-
Çitak, Ümmüşan, Çakır, Abdülkadir, and Elektronik-Bilgisayar Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Elektrik ve Elektronik Mühendisliği ,Android ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training ,Electrical and Electronics Engineering - Abstract
Bu tez çalışmasında, ülkemizde Mesleki ve Teknik Eğitimde okutulanSayısal/Dijital Elektronik, Lojik Devreler, Temel Elektronik ve Ölçme, ElektronikSistemler gibi derslerde öğrencilerin ders esnasında lojik kapılar veya lojikkapılarla gerçekleştirilen lojik devre deneylerinin simülasyonunu kolaycayapabilmelerini sağlamak amacıyla Android ve Windows tabanlı mobilcihazlarda çalışan bir uygulama geliştirilmiştir. Bu derslerde eğitimi herplatformda gerçekleştirebilmek adına, okullarda uygulanmakta olan FATİHProjesi kapsamında dağıtılan Tablet PC'ler, sahip oldukları akıllı telefonlarüzerinde veya Windows tabanlı dokunmatik ekran diz üstü bilgisayar ve akıllıtahta üzerinde çalışabilen, öğrencilerin ders esnasında ya da istedikleri yer vezamanda lojik kapılarla hazırlanan lojik devre deneylerinin simülasyonlarınıyapabilmeleri amacıyla Unity3D editöründe C# dili kullanılarak 2D bir uygulamahazırlanmıştır.Mobil uygulamanın kullanılabilirliğinin değerlendirilebilmesi için 2017-2018Eğitim Öğretim yılı Mart ayında, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir İmam HatipOrtaokulu'nun 6. Sınıfında okuyan ve konuyu hiç bilmeyen 12'şer kişilik birbirinedenk olduğu varsayılan iki grup öğrenciye birer ders saati eğitim verilmiştir. Sınıfiki gruba ayrılmıştır. Birinci gruba simülasyon uygulaması yapılmadan tahtadatemel lojik kapılar anlatılarak eğitim uygulanırken, ikinci gruba konu anlatımınınyanında geliştirilen mobil uygulama ile simülasyonları gösterilerek destekverilmiştir. Derslerden sonra iki gruba da bir yazılı sınav yapılmıştır. Sonuçlardeğerlendirildiğinde mobil uygulama ile desteklenen öğrencilerin %83'ü sınavdadevreyi tam yaparken diğer grubun %50'si tam yapabilmiştir. Uygulamanınkullanışlı ve kolaylaştırıcı olduğu görülmüştür. Mobil uygulama ile desteklenenöğrencilerin simülasyonlarını görerek ve uygulayarak konuyu daha iyikavradıkları görülmüştür. This study, an application based on Android and Windows based mobile deviceshas been developed for use in lessons such as Digital Electronics, BasicElectronics and Measurement, Electronic Systems, which are taught in Vocationaland technical education in our country so the students can easily develop logicgates or logic circuits experiments' simulation of logic gates performed. In theselessons, in order to be able to perform education on every platform, Tablet PCsdistributed under the FATIH Project, which is being implemented in schools, arecapable of working on their smart phones or on Windows based touch screenlaptops and smart boards, a 2D application was prepared by using the C #language in the Unity3D editor so that the students could simulate the logic circuitexperiments prepared with the logic gates at the time of the course or at the timeand place they want.In order to be able to evaluate the availability of the mobile application, in theacademic year 2017-2018, in March, reading in the 6th Grade of the Imam HatipSecondary School attached to the Ministry of National Education and two groupstudents who were supposed to be equal to twelve persons who did not know thesubject were given one lesson hour training. The class is divided into two groups.The first group, while the training is carried out by describing the basic logic gateson the board without the application of the simulation, the second group wassupported by showing the simulations with the developed mobile applicationbesides the narration of the subject. After the lessons, a written examination wasmade in two groups. When the results are evaluated, 83% of the studentssupported by the mobile application in the examination were able to completethe circuit while 50% of the other group was able to complete it. The applicationis seen to be useful and facilitating. Students supported by mobile application hadbetter understanding of the subject by seeing and practicing the simulations. 101
- Published
- 2018
32. Yüksek mukavemetli yassı çeliklerin şekillendirilmesinin dijital imaj korelasyonu yöntemiyle incelenmesi
- Author
-
Aydin, Murat, Çetinkaya, Kerim, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Metal drawing ,Technical Education ,High temperature - Abstract
Dijital İmaj Korelasyon (DİK) yöntemi birçok endüstriyel alanda, bilimsel ve ticari amaçla kullanılan temassız, güçlü ve kullanışlı bir ölçüm tekniğidir. Son yıllarda, özellikle mekanik testler ile beraber, malzeme davranışlarının anlaşılabilmesi için yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada, iki boyutlu (2B) ve üç boyutlu (3B) DİK yönteminin sac malzemelerin mekanik testlerinde kullanılabilirliği ve geleneksel metotlara kıyasla avantajlarının ve dezavantajlarının ortaya konulması hedeflenmiştir. 2B DİK ölçüm yöntemi, oda sıcaklığı ve yüksek sıcaklıkta yapılan tek eksen çekme testine uygulanmıştır. 3B DİK ölçüm yöntemi ise, oda sıcaklığı ve yüksek sıcaklıkta yapılan Erichsen Kap Testi'nde kullanılmıştır. Tek eksen çekme testinde DP980 sac malzeme, Erichsen Kap Testi'nde ise Ck75 ve 22MnB5 sac malzemeler farklı kalınlıklar ve sıcaklıklarda şekillendirilmiştir. Yapılan her iki malzeme mekanik testinde de bütün şekillendirme deneyleri kamera ile kayıt altına alınmış ve kayıt edilen deney videoları birbiri ardı sıralı görüntü dosyalarına bölünerek DİK yazılımında yer değiştirme, uzama ve kalınlık dağılımları ölçülmüştür. Aynı zamanda sac malzemelerin yırtılma anındaki maksimum kuvvetleri bilgisayar ortamına yük hücresi kullanılarak kayıt edilmiştir. Sonuç olarak, tek eksen çekme testinde DP980 sac malzemenin sıcaklık artışına duyarlı olduğu, sıcaklığın artmasıyla çekme dayanımının azaldığı, ekstansometre ölçümü ile DİK ölçümü kıyaslandığında, tam alan uzama ve yer değiştirmenin DİK ile elde edildiği, ekstansometre ölçümünün ortalama değerler verdiği görülmüştür. Ayrıca, çekme numunesi üzerinden seçilen noktalardan, bölgesel uzamanın homojen deformasyondan çok daha fazla olduğu görülmüştür. Erichsen Kap Testi'nde ise sıcaklığın artmasıyla sac malzemenin şekillendirilmesiyle elde edilen kap yüksekliğinin ve Erichsen indeks sayısının arttığı belirlenmiştir. Diğer yandan, sıcaklık artışı ile yırtılma için gerekli olan maksimum kuvvetin azaldığı gözlemlenmiştir. Her iki mekanik test için DİK yönteminin kullanışlı, pratik ve hassas bir yöntem olduğu vurgulanmıştır. Digital Image Correlation (DIC) technique is a non-contact, powerful, and useful measurement technique which can be applied to many industrial fields for both commercial and scientific purposes. Recently, this technique has been widely used to understand the behavior of materials in the mechanical testing of materials. In this study, it was aimed to clarify the advantages and disadvantages of the 2D and 3D DIC measurement techniques in the mechanical testing of materials over the traditional measurement methods. 2D DIC was implemented to perform an uni-axial tensile test at room temperature and under elevated temperature. 3D DIC was adopted to Erichsen Cupping Test at room temperature and under elevated temperature as well. While DP980 sheet material was chosen for uni-axial tensile test, Ck75 and 22MnB5 steel sheets with various thickness were used for Erichsen Cupping Test. All the mechanical tests were recorded with high resolution digital cameras as video files and recorded video files were divided into the image sequences. Those image sequences were imported to the DIC software and processed in order to calculate displacement, strain, and thickness distributions. In addition, the maximum forces at fracture moment were recorded into the computer environment using load cell. As a result, it was observed that DP980 steel sheet was a temperature sensitivity material and the tensile strength of DP980 was decreased dramatically under the elevated temperature. When the DIC measurement was compared with the traditional extensometer measurement, it was seen that the whole field strain and displacement distributions were achieved with DIC technique and the extensometer measurement was given only average values. Besides, it was determined that local strains of the points that were selected near the fracture line were always higher than the homogenous deformation among to the points. In the Erichsen Cupping Test, it was observed that the cup height during the deformation of the sheet material and Erichsen index value were increased depends on the increasing of the temperature. Additionally, increment of the temperature was lead decreasing of the maximum forces at the fracture moment. Moreover, it was emphasized that DIC measurement technique is a useful, practical and high accuracy method for both material mechanical tests. 132
- Published
- 2018
33. Genel lise öğretmenlerinin etkileşimli tahta kullanılan sınıflarda sınıf yönetimiyle ilgili karşılaştıkları sorunların incelenmesi
- Author
-
Özbakir, Kamil, Taş, Said, and Eğitim Teknolojileri Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Bilim ve Teknoloji ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training ,Science and Technology - Abstract
Bu çalışmada lise öğretmenlerinin etkileşimli tahta kullanılan sınıflarda sınıf yönetimi ile ilgili karşılaştıkları sorunları irdelemek amaçlanmıştır. Bu sorunların, sınıf yönetiminin fiziksel düzen, plan-program etkinliklerinin yönetimi, zaman yönetimi, ilişki ve davranış düzenlemeleri boyutları açısından hangi düzeyde ilişki gösterdiği belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca öğretmenlerin karşılaştıkları bu sorunların, sınıf yönetiminin bu alt boyutları açısından cinsiyetlerine, öğretmenlik mesleğindeki hizmet sürelerine, branşlarına ve derslerde etkileşimli tahta kullanma sıklıklarına göre farklılık gösterip göstermediği belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın örneklemini, Antalya ilinde bulunan, sınıflarında etkileşimli tahta kurulmuş olan 25 ortaöğretim kurumundan 103 öğretmen oluşturmaktadır.Araştırmada veri toplama aracı olarak `Etkileşimli Tahtayı Kullanırken Sınıf Yönetimi ile İlgili Karşılaşılan Sorunlar Ölçeği` kullanılmıştır. Toplanan veriler SPSS 21 istatistik programında çözümlenmiş ve yorumlanmıştır. Verilerin analizinde frekans, Pearson korelasyon testi, t testi, Anova testi, LSD post-hoc testi uygulanmıştır.Elde edilen bulgulara ve sonuçlara göre, plan-program etkinliklerinin yönetim boyutu ile zaman yönetimi boyutu ve ilişki ve davranış düzenlemeleri boyutu arasında kuvvetli ilişki bulunmaktadır. Zaman yönetimi boyutu ile ilişki ve davranış düzenlemeleri boyutu arasında kuvvetli ilişki bulunmaktadır. Farklı cinsiyet grupları arasında sınıf yönetiminin boyutları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır. Öğretmenlik mesleğindeki süresi farklı olan gruplar arasında sınıf yönetiminin boyutları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır. Plan-program etkinliklerinin yönetim boyutu puanı ve zaman yönetimi boyutu puanı branşlara göre farklılık göstermektedir. Zaman yönetimi boyutu puanı ve ilişki ve davranış düzenlemeleri boyutu puanı derslerde etkileşimli tahta kullanma sıklığına göre farklılık göstermektedir. In this analysis, it is aimed to inquire the problems of high school teachers about classroom management in interactive classrooms. It has been attempted to determine the relations and their levels between these problems and the other aspects of class management in the areas of physical order, management of plan-program activities, time management, relations and behavior arrangements. It was also tried to determine whether these problems differ according to these sub-dimensions of class management in terms of gender, the service periods in teaching, the categories of the teachers and the frequency of interactive board usage in the classroom. 103 teachers, having interactive board in their classes from 25 high school in the province of Antalya compose the basis of research. The scale of `The Problems Encountered in Class Management While Using Interactive Board` was used as the mean of data collection. The collected data were analyzed and interpreted in SPSS 21 statistical program. The frequency, pearson correlation test, t test, ANOVA test, LSD post-hoc test were applied in the analysis of the data.According to the gathered findings and their conclusions, there is a strong relationship between the management aspect of plan-program activities and the scopes of time management and arrangements of relation & behaviour. Also; there is a strong relationship between time management and arrangements of relation & behaviour. There is no statistically significant differences among different gender groups in the aspect of class-management. There is no statistically significant difference in terms of classroom management between the groups with different service periods in teaching. The management score and the score of time management in the plan-program activities differ according to the branches of teachers. The scores of time management and relation & behaviour arrangements differ according to the frequency of interactive board usage in the lessons. 104
- Published
- 2018
34. Okul-sanayi eğitim işbirliği programında öğretim gören mesleki ve teknik lise öğrencilerinin mesleki bilgi ve beceri kazanımlarının ölçümü
- Author
-
Şahin, Ufuk, Beşkese, Ahmet, and Bilgi Teknolojileri Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education ,Special education vocational training center ,Information technology ,Information technology classrooms - Abstract
Uluslararası rekabette güç kazanmak için ekonomide güçlü ve yapısal bir değişime ihtiyaç duyulmaktadır. Bu değişim için bilim ve teknoloji temelli yapılandırmaya gidilmelidir. Bu hedefe ulaşabilmenin en önemli ön koşullarından biri, teknolojiyi kullanacak bilgi ve beceriye sahip vasıflı işgücüdür.Bu tez çalışmamızda mesleki ve teknik eğitimde mesleki eğitim programı ile okul-işletme eğitim işbirliğinde içerisindeki eğitim programları karşılaştırılmıştır. Bu araştırmada tarama yöntemi kullanılmıştır. Şişli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrenim gören ve mesleki uygulama eğitimlerini işletmelerde gerçekleştiren öğrencilerin bu uygulamalar hakkındaki görüş ve düşüncelerini almak amacıyla anket formu hazırlanmıştır.Günümüzde meslekî ve teknik eğitimde mevcut mesleki eğitim programı yeterli bilgi ve beceriye sahip kalifiye meslek elemanı yetiştirilememektedir. Mesleki eğitimde yenilikçi adımlar süratli atılmalı, okul ve iş yerinin ortaklaşa görev, yetki ve sorumluluk alacağı, güncel bilgi teknolojilerini kullanan esnek bir eğitim sistemi kurulmalıdır. In order to gain international competitiveness, a strong and structural change is needed in the economy. For this change, science and technology based construction should be pursued. One of the most important prerequisites for achieving this goal is the skilled workforce with knowledge and skills to use the technology.This thesis provides vocational and vocational education and vocational training in vocational and technical education. Screening method in this research. Questionnaire form prepared by the students who have been educated and practiced by Şişli Vocational and Technical Anatolian High School has been prepared.Today, vocational and technical education in the vocational training program with sufficient knowledge and skills can not train qualified staff. Innovative steps should be taken quickly in vocational education and a flexible education system should be established that uses up-to-date information technology, in which schools and workplaces are jointly tasked, empowered and accountable. 98
- Published
- 2018
35. Çimento sektöründe gaz ve toz patlama riskinin iş güvenliği açısından incelenmesi ve korunma dokümanı hazırlanması
- Author
-
Çobanoğlu, Atahan, Çam, Nebiye Füsun, İş Güvenliği Anabilim Dalı, and Fen Bilimleri Enstitüsü
- Subjects
Explosion Protection ,Teknik Eğitim ,Work safety ,Patlamadan Korunma ,Technical Education ,Zone ,Engineering Sciences ,Exproof ,Atex ,Patlayıcı Ortam ,Explosive Atmospheres ,Mühendislik Bilimleri - Abstract
Endüstrinin hızlı bir şekilde gelişimi ile birlikte iş sağlığı ve güvenliğinin önemi de artmaktadır. Çıkartılan yönetmelikler ile gerek insan hayatını korumak için nelerin yapılması gerektiğini gerek bu ortamlarda nasıl bir teçhizat kullanılması gerektiğiyle ilgili ülkemizde bu konunun temelinin oluşması sağlanmaktadır. Patlayıcı ortamlar iş güvenliğinin önemli bir alt başlığını oluşturmaktadır. Bu ortamlara endüstriyel üretim yapılan yerlerde sıklıkla rastlanmaktadır. Gaz ve toz patlamaları korkunç yaralanmalar ve ölümlere sebep olabilmektedir. Ekonomik yönden bakıldığında ise şirketlere çok ciddi mali kayıplar getirmektedir. Bu tez kapsamında çimento sektörü referans alınarak ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde; patlayıcı ortamlar ile ilgili genel bilgilendirme, tehlikelere karşı alınabilecek önlemler, patlayıcı ortamların sınıflandırılması ve risk değerlendirilmesi, ex-proof (patlamaya karşı korunmuş) ekipman seçim kriterleri, patlama riskinin önlenmesi veya minimuma indirilmesi ile iyi bir çalışma ortamının oluşturulmasının sağlanması amaçlanmıştır., The importance of occupational health and safety in conjunction with the rapid development of the industry is also increasing. With the regulations issued and what to do in order to protect human life and how to use a equipment in these environments, this issue is the basis of our country is provided Explosive atmospheres constitute an important sub-title of occupational safety. These environments are often found in places where industrial production is made. Gas and dust explosions can cause terrible injuries and deaths. From an economic point of view, it brings serious financial losses to companies. The aim of this thesis is to provide general information about explosive atmospheres, precautions to be taken against hazards, classification and risk assessment of explosive atmospheres, ex-proof equipment selection criteria, prevention of explosion or minimization of explosion and to ensure a good working environment
- Published
- 2018
36. AA7075 alüminyum alaşımlarının konik şekillendirilebilirliğine işlem parametrelerinin etkisi
- Author
-
Batuk, Çetin, Kaçar, Ramazan, and İmalat Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
AA7075 alüminyum alaşımı, düşük yoğunluk ve yüksek mekanik özellikleri nedeniyle havacılık ve otomotiv sanayisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu alüminyum alaşımının son yıllarda savunma sanayisinde de kullanımı oldukçaartmaktadır. Birçok endüstriyel uygulamalarda olduğu gibi savunma sanayisinde de aerodinamik ve yapısal gereksinimlerden dolayı konik ve silindirik kesitli makine parçalarına sık sık ihtiyaç duyulmaktadır. Soğuk olarak konik bükme işlemi sayesinde üretim zamanının kısaltılması ve fire miktarı ile işlem maliyetinin azaltılması önemli ölçüde sağlanmaktadır. Bu konik soğuk şekillendirme yönteminde karşılaşılan en önemli problem malzemenin geri yaylanma davranışıdır. Geri yaylanma, elastik şekil değiştirme özelliği gösteren eğilen ya da soğukşekillendirilen malzemenin başlangıçtaki orijinal hale dönme eğilimi ya da kapasitesi olarak tanımlanmaktadır.Bu çalışmada, dört merdaneli hidrolik konik bükme tezgâhında AA7075 alaşımı sac malzemelerin konik şekillendirme sürecinde geri yaylanma miktarına işlem parametrelerinin etkisi araştırılmıştır. Yapılan çalışma ile optimum konikşekillendirme şartları tayin edilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda işlem parametrelerinden; büküm açısı 10º, 15º, 20º ve malzeme kalınlıkları 2mm, 3mm,4mm olacak şekilde konik bükme işlemleri yapılmıştır. Konik şekillendirilennumunelerin geri yaylanma miktarları belirlenmiştir. Ayrıca malzeme sertliğinin de geri yaylanma üzerinde etkisini tespit etmek için; 2mm kalınlığındaki malzemeler ısıl işlem ile üç farklı sertlikte hazırlanmıştır. Böylece, aynı kalınlıkta farklı sertliğe sahip AA7075 alaşımı sacın geri yaylanma miktarları da belirlenerek sonuçlardeğerlendirilmiştir.Anahtar Sözcükler : AA7075 alüminyum alaşımı, konik büküm, plastik deformasyon, büküm açısı (α), geri yaylanma, mikroyapı ve mekanik özellikler, sertlik AA7075 aluminum alloy is widely used in aerospace and automotive industry due to its low density and high mechanical properties. The use of this aluminum alloy in the defense industry has increased considerably in recent years. As in many industrial applications, the defense industry is often in need of conical and cylindrical section machine parts due to aerodynamic and structural requirements. By means of the cold conical bending process, it is possible to shorten the production time and to reduce the waste amount and the process cost to a considerable extent. The most important problem encountered in this conical cold forming method is the back spring behavior of the material. The back spring is define as `The capacity or tendency of a bent or shaped elastic material (such as a metal) to revert to its original form`. In this study, the effect of process parameters on the amount of back spring in the conical forming process of AA7075 alloy sheet materials in four hydraulic cone bending mills was investigated. It was aimed to determine optimum cone forming conditions by the study. Within this context; the conical bending operations wereperformed with bending angles of 10º, 15º, 20º and material thicknesses of 2mm, 3mm, 4mm. The amount of back spring of conical shaped specimens was determined. In addition, to determine the effect of material hardness on back springof materials with a thickness of 2 mm were prepared by heat treatment in three different hardness. Thus, the amount of back spring of AA7075 alloy sheet with different hardness of the same thickness was determined and the results evaluated.Key Word : AA7075 aluminum alloy, conical bending, plastic deformation, bending angle (α), back spring, microstructure and mechanical properties, hardness 110
- Published
- 2018
37. Perlit ve pomzadan üretilen filtrelerin is partikülleri üzerine etkisinin deneysel araştırılması
- Author
-
Yüksel, Erkan, Turhan, Hüseyin, and Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Metalurji Mühendisliği ,Mechanical Engineering ,Technical Education ,Metallurgical Engineering ,Makine Mühendisliği - Abstract
Günümüzde motorlu araç sayısının her gün artması doğaya salınan emisyon gazı oranını her geçen gün arttırmaktadır. Bu durum dizel partikül filtrelerinin önemini her geçen gün arttırmaktadır. İçten yanmalı dizel motorların atmosfere yaydığı zararlı gazların miktarının azaltılması amacıyla kullanılmaktadır. Motorda yanma sonucunda açığa çıkan zararlı gazlar partikül filtrelerindeki çapraz sistemlerden geçerek egzozdan dışarı atılmaktadır. Bu gazlar çapraz sistemde ilerlerken gözenekli partikül filtresinden geçer. Yanma sonucunda açığa çıkan gazlar ve diğer zararlı atıklar gözeneklere takılır ve partikül filtresinde biriktirilir. Firmalar egzoz emisyon değerlerini düşürmek amacıyla farklı malzemeler kullanarak yeni filtreler üretmeye çalışmaktadırlar. Bu çalışmanın amacı pomza, perlit ve pomza ile perlit karışımı kullanılarak oluşturulan üç farklı filtre kullanılarak oluşturulan konvertörlerin emisyon değerleri üzerindeki etkisini incelemektir. Araştırma sonucunda duman koyuluk (islilik) oranının yük miktarıyla doğru orantılı bir şekilde arttığı, dizel partikül filtrelerinde genleştirilmiş perlite oranla, pomza taşı kullanımının duman koyuluk (islilik) oranını daha fazla azalttığı ve sıcaklık değerleriyle doğru orantılı olarak filtreleme özelliğinin arttığı tespit edilmiştir.Anahtar Kelimeler: Dizel Partikül Filtresi, Perlit, Pomza, Konvertör, Duman Koyuluğu Today, the number of motor vehicles increases day by day, increasing the rate of emissions of gas to the environment day by day. This increases the importance of diesel particulate filters day by day. It is used to reduce the amount of harmful gases that internal combustion diesel engines deliver to the atmosphere. The harmful gases, which are ignited in the combustion result of the motor, pass through the cross-systems in the particulate filters and are discharged from the exhaust. These gases pass through the porous particle filter while traveling in the cross-system. The gases and other harmful wastes that are released in the combustion are attached to the pores and deposited in the particle filter.Firms are trying to produce new filters using different materials in order to reduce exhaust emission values. The aim of this study is to investigate the effect of converters formed using pumice, perlite and pumice and perlite mixture on the emission values of three different filters.As a result of the study, it was determined that the ratio of smoke darkness increased proportionally with the amount of load, the ratio of expanded perlite in diesel particulate filters decreased the smoke darkness ratio of pumice stone and increased the filtering property in proportion to the temperature values.Key Words: Diesel Particulate Filter, Perlite, Pumice, Converter, Fume Darkness 74
- Published
- 2018
38. İnşaat sektöründe iş kazalarının tipleri ve kazaların azaltılmasına yönelik alınacak önlemler
- Author
-
Yüce, Selvi, Eşme, Uğur, and İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education ,İnşaat Mühendisliği ,Civil Engineering - Abstract
Ülkemizde, teknik personelin karıştığı iş kazaları ve bu kazaların sonucunda meydana gelen ölüm ve yaralanmalar, gelişmiş ülkelerle kıyasladığında oldukça fazladır. İşgücü kayıpları yanında, ekonomik kayıplara da neden olan iş kazalarının azaltılabilmesi için, yürürlükte olan yasa, tüzük ve yönetmeliklere uyulması, iş güvenliği eğitimine önem verilmesi ve iş kazalarının nedenleri ile alınması gereken önlemlerin belirlenmesine yönelik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmaların başarılı olması için, özellikle işletme sahiplerinin konuya gerekli önemi göstermeleri gerekmektedir. Bu çalışmada, özel bir işletmede çalışan teknik personelin ve teknik personelin yönetiminde çalışan işçilerin iş kazası geçirme nedenleri ve kazaların önlenmesine yönelik görüşlerinin saptanması amaçlanmıştır. In our country work accidents involving technical personel and deaths and injuries that occur as a result of these accidents are much more than developed countries. Complying the laws in force, giving importance to work safety education and studies about causes of work accidents and necessary precautions are needed to reduce work accidents that cause both job and economic losses.Especially business owners need to bring the necessary attention to the issue for these studies to be successful. In this study, it is aimed to determine the causes of work accidents and the opinions of the workers who work in the management of the technical staff working in a private business and the technical staff to prevent accidents. 65
- Published
- 2017
39. Yüksek gürültü ve titreşime sahip olan kapalı mekanların insan sağlığı üzerine zararlarının incelenmesi
- Author
-
Çatal, İbrahim, Köse, Ercan, and İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Environmental Engineering ,Physical measurements ,Çevre Mühendisliği ,Pressure measurements ,Technical Education - Abstract
Araştırma Tarsus İlçesinde bulunan 5 farklı düğün salonundan yapılan ölçümler ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın amacı kapalı düğün salonlarındaki misafirlerin ve özellikle çalışanların maruz kaldığı gürültünün derecesini belirlemek ve bu gürültünün buradaki insanları ne derece etkilediğini tespit etmek ve alternatif çözüm önerileri tespit etmektir.Bu araştırmada düğün salonlarında belirli ve tekrarlı aralıklarla çeşitli noktalardan ölçümler yapılmıştır. Bu ölçümler veri oluşturacak şekilde bilgisayar ekranına aktarılarak bazı genellemelere ulaşılmıştır. Ayrıca düğün salonu çalışanların gürültüye olan duyarlılığını anlamak ve analiz etmek amacıyla kapsayıcı bir anket çalışması uygulanmıştır. Bunların yanında gürültünün çalışanlar üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmak için her düğün salonundan 3, toplam 15 personel alınarak bu çalışanlara işitme testi yapılmıştır.Tüm ölçüm sonuçları, gürültü yoğunluğunun düğün salonlarındaki bölgesel dağılımı, anketten elde edilen veriler ve işitme testi sonuçları da dikkate alınarak gürültü önleyici ve azaltıcı önlemler tespit edilmiştir. The research was carried out with the measurements made in 5 different wedding halls located in Tarsus District. The aim of the research is to determine the level of discomfort suffered by the guests in the indoor wedding halls, and especially the employees, and to determine the extent to which these people are affected and to suggest alternative solutions.In this research, measurements were made at various points in the wedding halls at specific and recurrent intervals. These measurements were transferred to the computer screen in such a way as to generate data that some generalizations were made. In addition, a survey was conducted to understand and analyze the sensitivity of the employees of the wedding hall to noise. In addition to these, in order to reveal the effects of noise on the employees, 3 people in each wedding hall, a total of 15 personnel were taken and these employees were auditioned.Noise prevention and reduction measures were determined by taking into account all measurement results, regional distribution of noise intensity in wedding halls, data obtained from questionnaire and results of hearing test. 107
- Published
- 2017
40. Nümerik kontrollü çoklu paralel kinematik mekanizmalar için algoritma geliştirme
- Author
-
Aşkar Ayyildiz, Elmas, Kaya, Metin, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
Bu tez çalışmasında paralel robot ailesinden biri olan 3 eksenli bir lineer delta robotun tasarımı, prototipi ve nümerik kontrollü algoritma geliştirilmiştir. Tasarımı yapılan lineer delta robotun kinematik denklemleri çıkarılmış ve lineer delta robotun kontrolünün gerçekleştirilmesi için numerik kontrollü bir algoritma geliştirilmiştir. Algoritmayla kartezyen yapıdaki G kodları, robotun kinematik denklemleri ile tasarlanan bir arayüz tarafından delta yapısına dönüştürülmüştür. Tasarlanan arayüz G0, G1, G2 ve G3 kodlarının hareket dönüşümleri incelenmiş ve lineer delta robotun hareket yapısına göre programlanmıştır.Prototipi yapılan lineer delta robotun ISO 9283 standardına göre ortalama doğruluk ve tekrarlanabilirlik parametreleri Microscribe G2X koordinat ölçme cihazı kullanılarak robotun performansı ölçülmüştür. Lineer delta robot için deney tasarımı düzeneği kurulmuş ve robot işleme tezgâhı haline getirilmiştir. Geliştirilen algoritmanın performansı deneysel çalışmalar ile ölçülmüştür.Performans deneyleri X ekseni, Y ekseni, X ve Y eksenleri için doğrusal hareketin doğrusallığı, X ve Y eksenlerindeki dairesel hareketin doğrusallığı ve Z ekseni için doğrusallığı için deney numunesi ile işleme yapılmıştır. İşlenen deney numuneleri koordinat ölçme cihazı ile ölçülmüş ve hata oranları tespit edilmiştir. In this thesis study, the design, prototype and numerical control algorithm of a 3 axis linear delta robot which is one of the parallel robot families has been developed.The kinematic equations of the robot design linear delta robot have been removed and a numerically controlled algorithm has been developed to perform the control of the linear delta robot. This algorithm, G codes in Cartesian structure, was transformed delta structure by interface designed with kinematic equations of the robot. Motion conversions of G0, G1, G2 and G3 codes were examined in the designed interface and for motion structure of the linear delta robot were programmed. According to ISO 9283 standard, performance of the prototyped linear delta robot was measured by Microscribe G2X coordinate measuring device using average accuracy and repeatability parameters. Experimental design was established for linear delta robot and the robot was transformed into a milling machine. The performance of the developed algorithm was measured by experimental studies.Performance experiments were carried out with test specimens' linearity of linear motion, linearity of circular motion for X and Y axes, and linearity for Z axis. The test specimens were measured with the coordinate measuring device and the error rates were determined. 103
- Published
- 2017
41. Enjeksiyon kalıplama parametrelerinin şekil hafızalı poliüretan üzerine etkilerinin araştırılması
- Author
-
Katmer, Şükran, Karataş, Çetin, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Polimer Bilim ve Teknolojisi ,Polymer Science and Technology ,Mechanical Engineering ,Technical Education ,Makine Mühendisliği - Abstract
Şekil hafıza etkisi, malzemenin sıcaklık, nem, pH, elektrik akımı, manyetik alan, ışık gibi bir uyarıcıyla karşılaştığında tepki olarak şekil değiştirme kabiliyetidir. Enjeksiyon kalıplama hâlihazırda plastiklerden ürün/parça üretilmesinde kullanılan en yaygın yöntemdir. Enjeksiyon kalıplama parametrelerinin plastiklerin çarpılma, çekme, kalıntı gerilme, boyut kararlılığı, çekme dayanımı, vb. özelliklerini etkilediği bilinmekte ancak, kalıplanan şekil hafızalı parçalara enjeksiyon kalıplama parametrelerinin etkileri bildiğimiz kadarıyla henüz belirlenmemiştir. Bu çalışmada, enjeksiyon kalıplama parametrelerinin (enjeksiyon basıncı, enjeksiyon sıcaklığı, kalıp sıcaklığı, ütüleme basıncı, ütüleme süresi ve soğutma süresi) sıcaklığa duyarlı şekil hafızalı termoplastik poliüretan parçaların özelliklerine etkileri araştırılmıştır. Kalıplanan numunelerin şekil hafıza, çekme oranı, çarpılma ve kalıntı gerilme özellikleri incelenmiştir. Sonuçlar, kalıp ve enjeksiyon sıcaklığı parametrelerinin kalıplanan parçaların şekil hafıza özellikleri üzerinde birinci derecede etkili olduğunu göstermiştir. Ayrıca, soğutma süresinin parçalardaki çekme, çarpılma, kalıntı gerilme ve kalıcı şekil kararlılığı üzerinde en etkili parametre olduğu bulunmuştur. Soğutma süresi arttıkça parçalardaki çekme ve çarpılma azalırken, kalıcı şekil kararlılığı artmıştır. Korelasyon analizi sonucunda, çekme ile çarpılmanın doğru, çarpılma ile basma kalıntı gerilmelerinin ise ters ilişkili olduğu tespit edilmiştir. The shape memory effect is the ability of shape changing as a response when the material is exposed to an external stimulus such as temperature, moisture, pH, electric current, magnetic field, light etc. Injection moulding is currently the most common method which is used to produce parts/products from plastics. It is known that injection moulding process parameters have influences on the properties of the plastic parts such as warpage, shrinkage, residual stress, dimensional accuracy, tensile strength etc. On the other hand, to the best of our knowledge, the effects of injection moulding parameters on the moulded parts having shape memory have not been determined yet. In this study, the effects of injection moulding parameters (i.e. injection pressure, melt temperature, mould temperature, packing pressure, packing time and cooling time) on properties of temperature sensitive thermoplastic shape memory polyurethane parts were investigated. The properties of shape memory, shrinkage ratio, warpage and residual stress of the moulded parts were examined. The results showed that the mould temperature and the melt temperature have significant effects on shape memory properties of the moulded parts. Also the cooling time was determined to be the most influential parameter on shrinkage, warpage, residual stress and permanent shape accuracy of the parts. As the cooling time was increased, permanent shape accuracy increased while the shrinkage and warpage decreased. It was concluded that there was a proportional relationship between shrinkage and warpage and inverse relationship between warpage and compression residual stress by corelation analysis. 98
- Published
- 2017
42. Investigating the machinability of AISI 52100 steel
- Author
-
Kuncan, Osman, Çaydaş, Ulaş, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
Bu çalışmada, AISI 52100 rulman çeliği ısıl işlemsiz ve küreselleştirme ısıl işlemi uygulanarak kuru ve minimum miktarda yağlama ortamlarında tornalanmıştır. Deneyler sonrasında numunelerin ortalama yüzey pürüzlülük değerleri, kesici takımlarda meydana gelen yanak aşınması ve kesici takımdaki sıcaklık değerleri ölçülmüştür. Çalışmada karbür ve seramik takımlar kullanılmıştır. Deneylerde talaş derinliği ve ilerleme miktarı sabit tutulurken, kesme hızı, iş parçası, kesici takım malzemeleri ve işleme ortamı gibi parametreler, belirli sınırlar içerisinde değiştirilmiştir. Bu faktörlerin işlenebilirlik üzerindeki izafi etkileri deneysel olarak tespit edilmiştir. Sonuç olarak AISI 52100 malzemesinin ekonomik işlenebilirliği için en uygun şartlar araştırılarak sonuçları değerlendirilmiştir. Anahtar kelimeler: AISI 52100 çeliği, küreselleştirme ısıl işlemi, takım ömrü, yüzey pürüzlülüğü, minimum miktarda yağlama. In this study, the non – heat – treated and spheroidized AISI 52100 bearing steel was machined in dry and minimum quantity of lubrication conditions. After experiments, the average surface roughness of samples, tool flank wears and tool–chip interface temperature values were measured.Carbide and ceramic cutting tool materials were used. In the experiments, the depth of cut and tool feed rate factors were fixed, while the cutting speed,cutting tool and work piece materials and machining conditions factors were changed in certain intervals to experimentally explore their relatively effects on the machining responses. Consequently, optimum parameter conditions were determined and evaluated for the economic machining of AISI 52100 bearing steel. Key words: AISI 52100 steel, spheroidization heat treatment,tool life, surface roughness, MQL. 73
- Published
- 2017
43. Mobilya ürün yaşam döngüsünde iş sağlığı ve güvenliği analizi
- Author
-
Şen, Hasan, Çınar, Hamza, and Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Wood Products ,Accidents ,Technical Education ,Kazalar ,Ağaç İşleri - Abstract
Türkiye mobilya endüstrisi çoğunluğu geleneksel yöntemlerle çalışan atölye tipi, küçük ölçekli işletmelerle birlikte 1990'larda orta ve büyük ölçekli işletmelerin katılımları ile bilgi ve sermaye ağırlıklı imalat kolu haline gelmiştir. Son 17 yıldır dış ticaret açığı vermeyen nadir sektörlerden birisidir. Üretim ve ihracat hacimlerini artırmış, uluslararası mobilya ticaretinde söz sahibi olma yönünde ilerleyen bir sektör olmuştur. Bu bağlamda, genel olarak mobilya yaşam döngüsünün doğası gereği sektörde uygulanan iş güvenliğinin araştırılması bu çalışmanın temel amacını oluşturmuştur. Spesifik olarak ise, mobilya sektöründe yaşanan iş sağlığı ve güvenliği sorunları; çalışma alışkanlıkları, iş kazaları, meslek hastalıkları, ortak yönleri, ağırlık derecesi incelenmiş konu ile ilgili çözümlerin getirilmesi çalışmanın ikincil amacını oluşturmuştur. Bu amaç doğrultusunda mikro, küçük, orta ve büyük ölçekli mobilya işletmelerine yönelik çalışanlar ve yöneticiler için iki farklı anket tasarlanmıştır. Veriler işlenip ortaya çıkan sonuçlara göre iş sağlığı ve güvenliği hususunda işletmelerin ve çalışanların yükümlülükleri üzerine sorunlar tespit edilerek çözüm önerileri sunulmuş ve istatistiksel hesaplamalar yapılmıştır. Sonuç olarak, iş kazalarının azalması ve meslek hastalıklarının önlenmesi adına alınan tedbirler ve eğitimler için işletmelerin büyümesi gerektiği düşünülmektedir. İş sağlığı ve güvenliği için mikro ve küçük işletmelerin eğitime önem vermesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. İlgili uyarı işaretleri ile çalışanları iş kazası ve meslek hastalıklarına yakalanmasını önleme adına iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarına yoğunlaşması gerektiği vurgulanmıştır. The Turkish furniture industry has become a knowledge and capital-intensive manufacturing sector with the involvement of medium and large-scale enterprises in the 1990s, together with workshop-type, small-scale enterprises, majority of which working with traditional methods. It is one of the rare sectors that has not given foreign trade deficit for the last 17 years. It has increased its production and export volumes and has become a sector that has been progressing to have a corner in international furniture trade. In this context, the aim of this research is to research the occupational safety precautions in furniture sector, which are applied within the nature of furniture lifecycle. Specifically, occupational health and safety problems in furniture sector; occupational habits, accidents, diseases, common characteristics of these factors and their weighted distributions were investigated and finding solutions became the secondary aim of this study. With this aim, two different questionnaires for the workers and administrators in micro, small, middle and large scale furniture enterprises were designed. The data were processed and the standards that employees and enterprises have to follow about their obligations were determined and suggestions for solutions were presented. The results propose that; enterprises have to expand to make the trainings and precautions for decreasing occupational accidents and preventing occupational diseases. The conclusion that micro and small businesses have to pay attention to education for occupational health and safety has been reached. It has been emphasized that employees should concentrate on occupational health and safety studies in order to prevent occupational accidents and occupational diseases. 123
- Published
- 2017
44. Esnek bir mikrodenetleyici eğitim seti geliştirilmesi
- Author
-
Darka, Mustafa, Korkmaz, Yılmaz, and Elektrik Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
Mikrodenetleyiciler elektronik devrelerde çok geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bualandaki eğitim ihtiyacını karşılamak için piyasada birçok mikrodenetleyici deney setimevcuttur. Bu deney setlerinin ortak özelliği; devre bağlantılarının DIP-anahtar ve soketlikablolar ile öğrenciler tarafından gerçekleştirilmeleridir. Bunun sonucu olarak ilerleyenzamanlarda yoğun kullanım nedeniyle DIP-anahtarlar, soketler, kablolar ve hatalıbağlantılardan dolayı deney seti üzerindeki malzemelerde arızalar meydanagelebilmektedir. Bu çalışmada, anılan olumsuz şartlar düşünülerek mevcutmikrodenetleyici deney setlerinin aksine, kullanım bakımından daha pratik, öğrenmebakımından daha kolay, zamandan kazandıran, verimli ve arıza yapma ihtimali az birmikrodenetleyici deney seti dizaynı hedeflenmiştir. Bu amaçla deney bağlantı şemasınıelektronik olarak gerçekleştirebilecek analog anahtar matris kartı tasarlanmıştır. Böyleceöğrencilerin DIP-anahtar, kablo ve soketlerle uğraşmasına gerek kalmadan hem zamandankazanarak hem de kullanım hatalarından veya yanlış bağlantılardan kaynaklananarızalanma olasılığını ortadan kaldırarak daha güvenli ve verimli deney yapmalarına imkânsağlanmaktadır. Analog anahtarlama entegrelerinin kontrolü için CPLD (ComplexProgrammable Logic Device-Karmaşık programlanabilir lojik devreler) kartı veuygulamalar için 8051 tabanlı bir mikrodenetleyicili geliştirme kartı kullanılmıştır.Sistemdeki mevcut uygulamalar 8051 `C` programlama diliyle gerçekleştirilmiştir. CPLDkonfigürasyon yazılımı VHDL dilinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca otomatik konfigürasyoniçin C# dilinde görsel bir arayüz programı geliştirilmiştir. Arayüz programı, hem CPLDhem de 8051 mikrodenetleyicisini seçilen deneyin gerektirdiği şekilde programlamaktadır. Microcontrollers have a very wide field of usage in electronic circuits. There are manymicrocontroller training sets on the market to meet the needs of the education in this field.A common feature of these sets is that the circuit connections are made by the DIPswitchesand plug-in cables by the students. As a result, due to intensive use in the future,defects may occur in the materials on the training set due to DIP-switches, sockets, wiresand incorrect connections. In this study, unlike the current microcontroller training sets, itis a aimed to design a microcontroller experiment set which is more practical to use, easierto learn, time-saving, efficient and less likely to breakdown. For this purpose, an analogswitch matrix card, which can electronically execute the experiment connection diagram,has been designed. This makes it possible for students to experiment more safely andefficiently by not only providing to deal with DIP-switches, cables and sockets, but alsosaving time as well by eliminating the possibility of malfunctions caused incorrectconnections or usage. An 8051 based microcontroller development card was used forCPLD card (Complex Programmable Logic Device) and applications for control ofanalogue switch gear integrations. Existing applications in the system are implemented in8051 `C` programming language. CPLD configuration software is implemented in VHDLlanguage. In addition, a visual interface program has been developed in the C# languagefor automatic configuration. This interface program can program both CPLD and 8051microcontrollers as the required by the selected experiment. 112
- Published
- 2017
45. Jeotermal enerji kullanılarak termoelektrik jeneratörlerle elektrik enerjisi üretimine etki eden faktörlerin incelenmesi
- Author
-
Ağaçayak, Abdullah Cem, Çimen, Hasan, and Elektrik Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Renewable energy ,Energy ,Technical Education ,Electrical energy ,Renewable energy resources ,Enerji ,Geothermal energy ,Thermoelectric generator - Abstract
Jeotermal enerji yenilenebilir enerji kaynakları sınıfında yer almakta olup günümüzde elektrik üretiminde de istifade edilmektedir. Jeotermalden elektrik enerjisi üretmekte buhar türbin-jeneratör çevrimi gibi geleneksel yöntemler kullanılmakla birlikte yarıiletken termoelektrik modülleri gibi yenilikçi yöntemler de kullanılmaktadır. Termoelektrik modüller soğuk ve sıcak yüzeyleri arasındaki sıcaklık farkına bağlı olarak elektrik üretebilen hareketli parçası bulunmayan yarıiletken devre elemanlarıdır. Bu tez çalışmasında termoelektrik soğutucu (TEC) olarak bilinen modüller ile jeotermal enerjiyi elektrik enerjisini dönüştüren bir prototip üreteç tasarımı gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen prototipte, TEC yüzey sıcaklıklarını istenilen değerde tutabilmek için içerisinden akışkan dolaştırılabilen bakır plakalar kullanılmış ve bu akışkanların basınç ve debileri kademeli olarak değiştirilerek elektrik üretimine etkileri incelenmiştir. Deneylerden elde edilen sonuçlar göstermiştir ki; TEC'lerde üretilen elektrik enerjisi, TEC yüzeylerinde dolaştırılan sıcak ve soğuk suların basınç ve debisi ile doğru orantılı olarak değişmektedir. Geothermal energy is in the category of renewable energy sources and nowadays it is used in electricity generation as well. While traditional methods such as steam turbine-generator loop are used in generating electricity from geothermal, innovative methods such as semiconductor thermoelectric modules are also used. Thermoelectric modules are solid-state semiconductor circuit elements that can generate electricity depending on the temperature difference between their cold and hot surfaces. In this thesis, a prototype generator design which transforms the geothermal energy to electrical energy with the modules known as thermoelectric cooler (TEC) was realized. In the prototype realized in order to maintain the TEC surface temperatures at the desired temperature, copper plates which can be circulated fluidly were used, and the pressure and flow of these fluids were gradually changed to investigate the effects on electricity generation. The results from the tests showed that; The electrical energy produced by the TECs varies in direct proportion to the pressure and temperature of the hot and cold water circulating on the TEC surfaces.
- Published
- 2017
46. A comparative study of e-government evolution in Africa
- Author
-
El-Asheibi, Nagat, Mıshra, Alok, and Yazılım Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Karşılaştırmalı Edebiyat ,Comparative Literature ,Technical Education ,Engineering Sciences ,Mühendislik Bilimleri - Abstract
Devletler, politikalarını açıklayabilmek ve etkili olabilmek için, vatandaşlarına hiz-metlerini iyileştirmek, İnternet aracılığıyla onlara ulaşmaya çalışmak için sürekli çaba sarf ediyor. İnternet kanalı vasıtasıyla kamuya açık bilgilerin ve hizmetlerin vatandaşlara iletilmesi e-devlet olarak kabul edilir. E-devlet, vatandaşlara, işletmelere ve kurumlara hizmet etmek için bilgi teknolojisi kullanmaktadır. E-devleti etkileyen çeşitli faktörler var. Araştırmacılar, genel olarak, çeşitli Afrika ülkeleri tarafından yürürlüğe konulan e-devlet çalışmalarını inceledi. Bu çalışmanın amacı, hükümetlerin uygulanması için katkıda bulunan yenilikçi modeller geliştiren kıtada az sayıda girişimi belgeleyerek E-Devlet'in Afrika'daki olanaklarını keşfetmektir. Tezin amacını gerçekleştirmek için, Afrika'daki eski hükümet ve evrim çalışmalarını, farklı Afrika ülkelerinde e-devletin evrimi üzerine tartışmalarla sunuyoruz (Libya, Mısır, Botsvana, Sudan, Güney Afrika, Nijerya, Gambiya, Gana, Uganda, Kenya ve Mauritius). States are constantly striving to improve their services to their citizens, trying to reach them through the Internet in order to be able to explain their policies and be effective. The delivery of public information and services to citizens through the In-ternet channel is considered e-government. The e-government uses information tech-nology to serve citizens, businesses and institutions. There are various factors that affect e-government. In general, researchers have examined e-government studies that have been put into practice by various African countries. The purpose of this study is to explore the possibilities offered by e-Government in Africa by document-ing few initiatives on the continent that have developed innovative models that con-tribute to governments through the implementation. To achieve the aim of the thesis, we present former works and e-government evolution in Africa with discussion on the evolution of e-government in different African countries (Libya, Egypt, Botswa-na, Sudan, South Africa, Nigeria, Gambia, Ghana, Uganda, Kenya, and Mauritius). 104
- Published
- 2017
47. The control of DC motor with FPGA-based fuzzy control
- Author
-
Düzlü, Fatma Betül, Sarıtaş, İsmail, and Elektronik ve Bilgisayar Sistemleri Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
DC motorlar günümüzde birçok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır. Kullanılan DC motorların literatürde birçok kontrol metodu bulunmaktadırBu çalışmada literatürde bulunan kontrol metotlarına ek olarak FPGA tabanlı Bulanık mantık denetleyici kullanılmıştır.Çalışmada ilk olarak DC motorun denetleyicisiz olarak boştaki ve farklı yük değerlerinde Akım, Gerilim, Devir, Güç ve Yük parametreleri üzerinden çalışması incelenmiştir. Motorun boşta ve kademeli olarak yük altında çalışırken `Devir-zaman`, `Gerilim-zaman`, `Akım-zaman`, `Güç-zaman` ve `Yük-zaman` grafikleri elde edilmiştir. DC motor sabit gerilim ile çalıştırıldığında yüke bağlı olarak devir değeri düşmekte, yükü karşılayabilmek için akım değeri yükselmektedir. Bu problemi gidermek için DC motor parametlerini kullanan bir bulanık kontrol yapısı Matlab üzerinde tasarlanmıştır. Tasarlanan bu kontrolörün FPGA tabanlı programlaması gerçekleştirilmiştir. FPGA tabanlı Bulanık Denetleyici ile Motor milindeki yük ve devir değişimine göre uygun PWM sinyali gönderilmiştir. Aynı zamanda Motor milindeki yük miktarı değişimlerinde FPGA'in yüksek hızlı tepkime verme özelliği motorun performanslı bir şekilde çalışması sağlamıştır. DC motors are widely used in many fields today. There are lots of control methods for DC motors which are used in the literature. FPGA based fuzzy logic controller is used in addition to control methods in this study. In the study, firstly the operation of DC motor without any controllers and in the position of out on the parameters of Current, Voltage, Revolution, Power, Load in different load values is reviewed. The graphics of `Revolution-Time`, `Voltage-Time`, `Current-Time`, `Load-Time` are obtained while motor is out and operated under any load in stages. When DC motor is operated with constant voltage, the value of revolution decreases based on load and the value of current increases in order to cover load. In order to get rid of this problem, a structure of fuzzy logic, which uses the parameters of DC motor, is designed on Matlab. FPGA based programming of this designed controller is realized. Appropriate PWM signal is sent according to the changes in load and revolution in motor shaft by the FPGA based fuzzy logic controller. At the same time, the specification of FPGA of quick reaction in the changes of the amount of load in motor craft provides that the motor can be operated with performance. 84
- Published
- 2017
48. İstanbul ili Pendik ilçesindeki mevcut ilkokul binalarının mekan koşullarının incelenmesi
- Author
-
Demir, Alaattin, Kadayıfçı, Abdullah, and Yapı Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,4+4+4 education system ,Primary schools ,Primary school teachers ,Primary school students ,"null" ,Eğitim ve Öğretim ,Technical Education ,Education and Training ,Kindergartens ,Primary education schools - Abstract
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, 2012 yılında ilköğretim okullarında sistem değişikliğine gidilerek daha önceden sekiz yıl (5+3 şeklinde) olan zorunlu temel eğitim sistemi kaldırılmış, bunun yerine 11 Nisan 2012 tarih ve 28261 sayılı Resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6287 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile kamuoyunda 4+4+4 eğitim sistemi olarak bilinen 12 yıllık zorunlu temel eğitim sistemi getirilmiştir. Eğitim sisteminin 4+4+4 şeklinde kademeli ve zorunlu olarak 12 yıla çıkartılması sonucunda daha önceden aynı eğitim mekânlarını kullanmak durumunda kalan ilkokul ve ortaokul öğrencileri sistem ve mekân bakımından birbirlerinden ayrıştırılmışlardır. Yeni gelen bu sistemle birlikte daha önceden aynı eğitim mekânlarında birlikte okumak zorunda kalan ilkokul ve ortaokul öğrencileri 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte farklı eğitim mekânlarında eğitim-öğretim görmeleri ve eğitim mekânlarını sadece kendi yaş gruplarıyla kullanma imkânı bulmuşlardır. Bu sistem değişikliğiyle birlikte Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ve hali hazırda temel eğitim amaçlı kullanılan ilkokul binalarının belirli mekânsal özelliklere sahip olması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Özellikle öğrencilerin yaş grupları ve fiziksel özellikleri dikkate alınarak oluşturulan ve ilkokullar ile ortaokulları birbirinden mekânsal olarak ayıran yeni eğitim sisteminde, ilkokul öğrencileri için elverişsiz olan eğitim yapılarının, ilkokul öğrencilerinin fiziksel özelliklerine göre yeniden düzenlenmesi ve nitelikli eğitim ortamlarının oluşturulması hedeflenmiştir.Bu çalışma ile temel eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütülmesi için vazgeçilmez bir unsur olan ilkokul binalarının, Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim sistemindeki değişiklikle birlikte, belirlemiş olduğu eğitim yapıları asgari tasarım standartlarına uygunluğu araştırılmıştır. Bu amaçla İstanbul ili Pendik ilçesinde bulunan ve Pendik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından belirlenen ve araştırma izni verilen 15 ilkokulda araştırma ve inceleme çalışması yapılmıştır. Bu araştırma kapsamında ilkokul binalarının mekânsal özellikleri, araştırmacı tarafından geliştirilen anket ve gözlem formu ile tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışma, araştırma kapsamındaki ilkokullar için, 2014-2015 öğretim yılında İstanbul ili Pendik ilçesinde eğitim-öğretim faaliyetini sürdürmekte olan ilkokulların yöneticilerinin vereceği bilgiler ve ilkokul binalarının mekânsal koşullarının anket ve gözleme dayalı olan teori çalışmasının yerinde yapılması ile sınırlandırılmıştır. Bu kapsamda ilkokul binalarının mekânsal özellikleri, dersliklerin, kütüphanenin, tuvaletlerin, koridorların ve merdivenlerin genişlikleri, pencerelerin ve kapıların boyutları, tuvalet ve lavaboların 6-10 yaş grubu çocukların kullanımına elverişliliğinin, Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim yapıları asgari tasarım standartları kılavuzunda belirlemiş olduğu ölçülere uygunluğu araştırılmıştır.Araştırma kapsamındaki ilkokullardan anket ve gözlem yoluyla toplanan veriler, Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim yapıları asgari tasarım standartları kılavuzunda yer alan bilgi ve değerlere göre araştırmacı tarafından yorumlanarak şekil ve çizelgelerle karşılaştırmalar yapılarak değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda, ilkokul ve ortaokul binalarının 2012 yılından bugüne kadar geçen sürede tümüyle ayrıştırılamadığı, hala bazı ilkokul ve ortaokulların aynı binalarda eğitim-öğretim gördüğü, ilkokul ve ortaokul olarak ayrıştırılan ilkokul binalarının ise bazılarının Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim yapıları asgari tasarım standartları kılavuzunda yer alan değerlere göre yetersiz olduğu belirlenmiştir. İlkokulların tamamına yakınında tuvaletlerin sayılarının yetersiz olduğu, okul bahçelerinin öğrenci sayılarına göre küçük olduğu tespit edilmiştir. İlkokul binalarının bazılarında engelli öğrenciler için gerekli olan engelli rampaları, engelli asansörleri ve engelli tuvaletlerinin bulunmadığı var olanlardan bazılarının ise yetersiz olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak ilkokul binalarının birçoğunun mekânsal standartlar açısından yeterli olmadığı, bundan sonra yapılacak ilkokul binalarının veya ilkokul binası olarak düzenlenecek eğitim yapılarının Milli Eğitim Bakanlığı'nın Eğitim Yapıları Asgari Tasarım Standartları 2015 yılı Kılavuzunda yer alan değerlere göre yapılması tavsiye edilmektedir. In 2012, the system of elementary school was reformed by Ministry of National Education. In this perspective the former mandatory system which was consisted of 5+3 structure has been abolished by law no 6287. Instead of this, 12 year-compulsory schooling system has been legislated by law no 6287 which is named Elementary Education Law known as 4+4+4 in public opinion. As a result of approving the legal regulation in order to legislate 12 year-mandatory education system known as 4+4+4 which proceeds step by step, the students of primary and elementary school who had to use the same school buildings have been separate from each other in terms of system and space. The students of primary and elementary school had to use the same spaces before the new regulation. After the 4+4+4 education system had been adopted, the students had the chance of studying separate spaces with their own peers. As a result of these changes which effects the school buildings which is depended on Ministry of National Education and is already used with the aim of education comes up the needs of having some spatial characteristics. In particular, the new education system which is comprised of taking into consideration the ages groups of students and separates the primary and elementary school spaces is aimed to reshape classrooms which is not suitable for students of primary school according to students who have some physical features and build qualified education spaces.In this thesis, the school buildings of primary education which are indispensable unit in order to keep educational and teaching activities have been investigated minimum standards of education structures which are adopted by Ministry of National Education. For this purpose, it has been conducted an investigation which is permitted and determined 15 schools buildings, which are located in Pendik District, İstanbul Province, by Pendik District Directorate of National Education. In the context of this investigation the spatial characteristics of primary school buildings have been tried to identify by using survey and observation form which is advanced by researcher. The theoretical investigation which is based on survey and observation has been limited by the researcher. The 15 primary school buildings of directors who are expected to answer the questions which have been asked. The school buildings in which are located İstanbul Province Pendik District keeps educational and teaching activities in 2014-2015 academic year. In this investigation, it has been investigated the spatial characteristics of buildings of primary schools which is determined in Minimum Design Standards for Educational Buildings by Ministry of National Education breadth of classrooms, libraries, toilets, corridors and stairs, dimensions of doors and windows whether they are suitable or not to be used them by the children ages 6-10.The datas which are required by survey and observation from the schools have been interpreted and compared with the charts by the researcher according to standards which is included in minimum projection guideline which are determined by Ministry of National Education.At the end of the investigation it has been detected that the primary and elementary school buildings are not separated from each other completely and educational and teaching are still kept in the sae building and some buildings are inadequate for teaching according to standards which are included in minimum projection guideline which is published by Ministry of National Education in the period of year from 2012 to 2015. It has been found that the number of toilets is insufficient in nearly all primary schools and school gardens are small when compared with the number of students. It has been found that there is not a disabled person platform, elevators and toilets in most of the school buildings and has been found to be inadequate where they are equipped with all. To sum up, most of the primary school buildings is insufficient in terms of standards of spatial and it is recommended that the primary school buildings which will be constructed or organized educational structures as primary school building have to be constructed according to Minimum Design Standards for Educational Buildings 2015 which is published by Ministry of National Education in the future. 248
- Published
- 2016
49. Polimer betonların yüzey yapışma özelliklerinin incelenmesi
- Author
-
Baydar, Uğur, Özel, Cengiz, and Yapı Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Technical Education - Abstract
Bu çalışmada, yapıların onarım ve güçlendirilmesinde kullanılabilen polimer betonların, yüzey yapışma özellikleri araştırılmıştır.C 30/37 sınıfında üretilen beton numunelerde, eğilme ve yarmada çekme deneyi sonucunda elde edilen numune parçalarının kırılma yüzeyleri ölçülerek yüzey pürüzlülük katsayıları belirlenmiştir. Her bir parça polimer beton ile tamamlanmış ve tekrar eğilme ve yarmada çekme deneyine tabii tutulmuştur.Polimer beton üretiminde, matris olarak iki farklı reçine türü (polyester ve viniliester), faz malzeme olarak ise standart CEN kumu (% 0 - % 50 ve % 100 oranlarında) ve polipropilen lif (% 0 - % 4.5 ve % 9 oranlarında) kullanılmıştır. Üretilen tüm numuneler üzerinde ultrases geçiş hızları, schmidt yüzey sertlikleri, eğilme dayanımları, yarmada çekme dayanımları ve basınç dayanımları araştırılmıştır.Polimer betonun mekanik ve fiziksel özelliklerinde faz malzemesinin türü kadar matris/faz malzemesi oranında etkili olduğu yüzey yapışma özelliklerine maruz kadığı etki ve yüzey derinliğinden daha fazla oranda reçine türünün ve kimyasal yapısının etkili olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. In this study, polymer concrete for repair and strengthening of structures that can be used in the adhesion properties of the surface were investigated. In class C 30/37 concrete specimens, splitting tensile and flexural fracturesurfaces ofthe fragment obtained as a result of the experiment measured the surface roughness of the sample, the coefficients weredetermined. Subject to flexural and splitting tens and testing and again completed with each piece polymer concrete are excluded.In the production of polymer concrete, two different type in the matrix resiphase as a material for the CEN standard sand ((% 0 - % 50 and % 100 in proprtion as)and polypropylene fiber ((% 0 - % 4.5 ve % 9 in proprtion as) was used. All the samples produced on the ultrasonic pulse velocity switching speeds, schhmidt surface hardness, flexural strength, splitting tensile strength and compressive strengthe was conducted to determine.Polymer concrete mechanical and physical properties of the material, as the type of phase matrix/phase rate of material to be effective, in the adhession properties of the suface and depth of he surface is exposed to more than to be effective the type of the resin at the rate chemical structure, respectively. 167
- Published
- 2016
50. Ç 8640 çeliğinin frezelenmesinde helis açısının işlenebilirlik kriterine etkisinin incelenmesi
- Author
-
Önder, Ahmet, Çiftçi, İbrahim, and Makine Eğitimi Anabilim Dalı
- Subjects
Teknik Eğitim ,Mechanical Engineering ,Technical Education ,Makine Mühendisliği - Abstract
Bu çalışmada, Ç 8640 çeliğinin frezelenmesinde helis açısının ve kesme hızının işlenebilirlik kriterlerine etkisi deneysel olarak araştırılmıştır. Kesici takım helis açısı ve kesme hızının kesme kuvveti, yüzey pürüzlülüğü ve takım aşınması üzerindeki etkileri belirlenmiştir. Deneylerde, 10 mm çapında 4 ağızlı 35° ve 45° helis açılarına sahip iki farklı geometride kaplamalı karbür parmak freze kullanılmıştır. Kemse parametreleri olarak 4 farklı kesme hızı (50- 60-70-80 m/dk) kullanılmıştır. İlerleme değeri (0,1 mm/diş) ve kesme derinliği (1 mm) sabit tutulmuştur. Kesme kuvvetleri dinamometre yardımıyla ölçülürken yüzey pürüzlülüğü ölçümü için yüzey pürüzlülük cihazı, takım aşınması için de hassas ölçüm yapabilen bir takım mikroskobu kullanılmıştır. Deneyler sonucunda kesici takımda oluşan aşınma miktarı, kesme kuvveti ve yüzey pürüzlülük değerleri belirlenmiştir. En düşük kesme hızında en yüksek yüzey pürüzlülük değeri elde edilmiştir. Düşük helis açısına sahip kesici takımda daha az aşınma gerçekleşmiştir. Ayrıca, düşük helis açısına sahip kesici takımla elde edilen yüzey pürüzlülük değerleri daha düşük olmuştur. In this study, the influence of helix angle and cutting speed on cutting force, surface roughness and tool wear was investigated experimentally when end milling of AISI 8640 steel. Two different coated carbide end mills of 10 mm diameter having 35° and 45° helix angles were used as the cutting tools. Both the end mills had 4 flutes. End milling tests were carried out at 4 different cutting speeds (50, 60, 70 and 80 m/min). Feed rate and depth of cut were kept constant at (0.1 mm/tooth) and 1 mm, respectively. Cutting forces were measured using a dynamometer and a surface roughness measuring device was used to measure surface roughness. To measure tool wear, a toolmaker's microscope was used. The lowest cutting speed led to the highest surface roughness. Low helix angle resulted in lower tool wear. In addition, low helix angle also resulted in lower surface roughness values. 89
- Published
- 2016
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.