Güvenilir yüksek yapıların inşası söz konusu olduğunda yapı mühendislerini ve yatırımcıları birbirinden ayrı düşünmek mümkün olmaz. Her iki tarafın inşa edilecek olan yapıyla ilgili farklı bakış açılarına sahip olduğu bilinmekle birlikte, mühendisler yapının yeterli dayanım, rijitlik ve süneklilikte olması için çözüm ve inovasyon arayışında iken, yatırımcıların asıl odak noktası karı arttırmaktır. Bu iki farklı taraf ortak bir amaç için, birçok insan tarafından kullanılacak 50 yıllık yaşam ömrüne sahip dayanıklı binalar bir araya gelir. Yapı mühendislerinin ve diğer farklı alanlardaki uzmanların yaptıkları araştırmalar ve çalışmalar kar oranları üzerinde bir etkiye sahip olduğunu gösterirse, bu özelliğin bahsi edilen inovasyonun bir adım öne çıkmasına yardım edeceğine kesin gözüyle bakılabilir. Çelik ve betonarme kompozit kolonların (Bundan böyle kompozit kolonlar olarak belirtilecektir.) ilk kullanılmaya başladığı zamanlardan beri artarak devam eden başarısını buna bağlamak yanlış olmaz. Birçok ülkede bulunan metropoliten alanlarda, özellikle yüksek yapıların tasarımında sıkça tercih edilen kompozit kolonlar, deprem durumunda istenen rijitlik ve sünekliği sağlamasından dolayı mühendislerin, bu özellikleri daha küçük kesitlerle sağlayarak kiralanabilir alanları arttırmalarından dolayı da yatırımcıların dikkatini çekmişlerdir. Kompozit kolonların süneklilik konusundaki artıları özellikle deprem bölgelerinde inşa edilecek olan yüksek yapılar için bir tercih edilme sebebi olarak öne çıkmaktadır. Bahsedilen özelliklerinden dolayı Asya, Avrupa, Amerika ve Avustralya olmak üzere Dünya'nın her noktasında mühendis ve yatırımcıların ilgisini çekmiş olan kompozit kolonlar ve ilk kullanılmaya başlandıkları andan itibaren popülerliklerini hızla arttırmışlardır. Yıllardır çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan nümerik ve fiziksel modellemeler ve deneylerin sonuçlarına göre kompozit kolonların dayanımının geleneksel kolonlar olarak isimlendirilen betonarme (BA) ve çelik kolonlardan daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle, boyutları tamamen aynı olan BA, çelik ve kompozit kolonlar kendilerini oluşturan malzemelerin özelliklerine göre farklı dayanım, rijitlik ve sünekliklere sahip olmakla birlikte, kompozit kolonlar çoğu koşulda ve her kategoride diğer ikisinin üstünde performans göstermektedir. İşin ekonomik boyutu ise nihai karara etki eden bir parametre olarak incelenmelidir. Yukarıda da belirtildiği gibi mühendisler ve yatırımcıların yapım felsefesi ile ilgili farklı bakış açılarına sahip olması birbirlerini görmezden gelecekleri ve bir tarafın diğerine üstünlük sağlayacağını düşünmek sağlıklı bir yaklaşım olmaz. Kompozit kolon konusunda da mühendisler bu yenilikle birlikte gelen dayanım ve süneklikle ilgilenirken, yatırımcılar da kompozit kolonların getireceği ekstra maliyet ve bunun geri dönüş süreci üzerine yoğunlaşırlar. Çünkü BA ve çelik alternatiflerine göre kompozit kolonlar gerekli olan dayanım ve diğer parametreleri daha küçük kesit alanlarıyla sağlarken kullanılabilen kiralanabilir alanda da dikkat çekici bir artışa sebep olurlar.BA kolonların uzun yıllardır kullanımından gelen bir alışkanlıktan ve bunun doğurduğu üstünlükten dolayı bu konu hakkında yapılmış birçok çalışma mevcuttur. İstanbul gibi büyük şehirlerin her geçen gün artan büyümesi ve arazinin değerinin de doğru orantılı olarak artması nedeniyle belirli bölgelerde yüksek binalara olan talep artmaktadır. İstanbul'un da içinde bulunduğu Türkiye'nin büyük bir bölümünde ve çevre bölgedeki ülkelerde BA yıllardır yaygın olarak kullanılan bir yapı malzemesi olarak kendini kabul ettirmiştir. Buna karşın bölgenin deprem fayları üzerinde bulunmasında dolayı bu ülkelerdeki yönetmelikler inşa edilecek olan binaların gelişmiş bir süneklik düzeyinde olmalarını zorunlu kılarlar. Çoğu durumda yönetmeliklerdeki bağıntılar kullanılarak belirlenen bu kolon kesiti aslında gereksinim duyulan dayanıma sahip bir kolonun alanından çok daha fazla olabilmektedir. Örneğin, Betonarme Yapıların Tasarım ve Yapım Kuralları (TS500,2000) tarafından verilen ve bina kolonlarındaki minimum alanın hesaplanması için kullanılan bağıntı, Nd ≤ 0.9fcdAc (0.4)ile verilmektedir. Burada :Tasarım eksenel kuvveti (kN) :Beton tasarım/hesap basınç dayanımı (N/mm2) :Elemanın tüm kesit beton alanı (cm2)olarak tanımlanmaktadır. TS500'de verilen bu bağıntıya göre seçilen kolon kapasitesinin eksenel kapasitesinin %90'nın kullanılmasına izin vermektedir. Bununla birlikte, günümüzde geçerliliğini yitirmiş olan Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik (2007)'in 3.3.1.2 maddesi ise aşağıda verilen bağıntı ile yüksek sünekliğe sahip kolonlarla tasarım yapılmasını hedeflemektedir. Ac ≥ Ndm / (0.5fck) (0.5)Burada :Kolonun ya da perde uç bölgesinin brüt enkesit alanı (cm2) :Düşey yükler ve deprem yüklerinin ortak etkisi altında hesaplanan eksenel basınç kuvvetlerinin en büyüğü (kN) :Betonun karakteristik silindir basınç dayanımı (N/mm2)olarak açıklanmıştır. 2007'de yayınlanan bu yönetmelik ise TS500'e göre daha güvenli bir yaklaşım sergileyerek tasarlanan BA kolonun basınç taşıma kapasitesinin yalnızca %50'ni hesaba katmaktadır. 2019 Ocak ayında yürürlüğe giren yayınlanan `Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine, 2019` ile `Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik (2007)` geçerliliğini yitirmiş ve yukarıda verilen bağıntı kolon alanının daha fazla büyümesine neden olacak şekilde BA kolonun eksenel kapasitenin %40'nı kullanmasına izin verecek şekilde aşağıdaki gibi değiştirilmiştir. Ac ≥ Ndm / (0.4fck) (0.6)Yukarıda farklı yönetmeliklerden alınan bağıntıların tamamı binaların yapısal sistemlerinde kullanılan BA kolonları gerekenden daha büyük kesit alanlarına sahip olmasına neden olur. Bundan dolayı yapı mühendisleri ve yatırımcılar BA kolonlara alternatif olarak yine yeterli güvenliği sağlayan ve daha küçük kesitlerle gerekli dayanım özelliklerine sahip olacakları kompozit kolonları tercih etmeye başlamışlardır. Bu geçiş İstanbul gibi arsanın değerli olduğu büyük şehirlerde yer alan iş ve finans merkezlerinde inşa edilecek olan yüksek yapılarda kullanılabilir ve kiralanabilir alanların artmasına götürecek ve bu katkı binanın yaşam ömrü düşünüldüğünde ise katlanarak artan bir kar oranına dönüştürülecektir. Betonarme yüksek binaların yalnızca kolonlarında da kompozit kolon kullanımı bu bağlamda dikkat çekicidir. Yapıların tasarımlarında kullanılması için birçok ülke bölgelerindeki gereksinimlerine bağlı olarak kendi standart ve yönetmeliklerini geliştirirler. Seçkin kurum ve kuruluşlar tarafından referans olarak gösterildiklerinden Avrupa Bölgesi'nde kullanılan `Eurocode 4, 2015` ve Amerikan Çelik Yapım Enstitüsü (AISC) tarafından yayınlanan `AISC 360-16`, Türkiye'de kullanılan `Çelik Yapıların Tasarım, Hesap ve Yapımına Dair Esaslar`, ÇYTHYDE, 2016, (PDACSS, 2016) ile kompozit kolonların tasarım süreçlerini karşılaştırmak için seçilmiştir. Her bir yönetmeliğin konuya yaklaşımı ve farklılıkları beton dolgulu çelik kompozit kolonlar ve çelik gömülü kompozit kolonların tasarım akış şemasının oluşturulması suretiyle incelenmiştir. BA, çelik, beton dolgulu çelik kompozit kolonlar ve çelik gömülü kompozit kolonlar için oluşturulan eğilme momenti- eksenel kuvvet (MN) etkileşim diyagramların karşılaştırılması ile standartlar arasındaki farklılıklar ve benzerlikler daha derin bir şekilde irdelenmiştir.Birbirine yakın eksenel kuvvet ve eğilme momenti kapasitelerine sahip BA, çelik, beton dolgulu çelik kompozit kolonlar ve çelik gömülü kompozit kolonlar seçilmiş ve her biri için MN diyagramları SAP2000 programı kullanılarak oluşturulmuştur. Karşılaştırmaların sonucunda önceki çalışmalara benzer olarak kompozit kolonların daha küçük kesitlerle, BA ve çelik kolonların sahip olduğu dayanım değerlerine ulaştıkları görülmüştür. Bu çalışma kapsamında, kompozit kolon kullanımının önemini göstermek için, İstanbul'da bulunan ve kompozit kolon ile inşa edilmiş iki adet bina seçilmiştir. Seçilen yapıların taşıyıcı sistemleri BA ve kompozit kolon olarak iki farklı şekilde tasarlanmış ve iki farklı sistem arasındaki farklar incelenmiştir. Temel düzeyde maliyet analizi yapılarak, kompozit kolon seçilmesi ile artan ve azalan malzeme kalemleri ve yüksek yapıdaki kiralanabilir alandaki artış kapsamında BA yerine kompozit kolonların seçilmesi ile gelen değerler incelenmiştir. Civil and structural engineers and contractors cannot be thought as separate when the subject is constructing a reliable building. It is obvious that both parties have different point of views for the constructed structure; civil engineers focus on finding solutions and innovations to strengthen buildings while contractors' aim is to increase the profit. Those two parties come together to yield a product: a building that will be used for many people and about 50 years of life span. If the research and innovation conducted by engineers have an impact on the profit values, it is expected for that innovation to outdistance the other ones. This was the situation for the steel-concrete composite columns (Hereafter, shortly called as the composite columns).Composite columns are useful structural members for engineers that improve the seismic stiffness and ductility of a building during an earthquake while providing more areas to sell or rent for contractors. According to numerical and physical modeling and experiments, strength of composite columns are greater than the traditional columns like steel or reinforced concrete (RC). In other words, RC, steel and composite columns which have the same dimensions will have changing strength, stiffness and ductility features and composite columns come out on top of all in most cases. Cost is another parameter as critical as behavioral factors. As mentioned above engineers and contractors have diverse views on the construction, philosophy and it would not be a wise move to ignore for the other. About composite columns, structural engineers will pay attention to mostly strength and ductility coming with it, while contractors think about the extra cost they bring and how it can be taken back. Due to the advantages mentioned above composite columns which takes attention of engineers and investors from all over the world in Asia, Europe, America and Australia has increased their popularity since the first time they had been used in tall buildings. Because composite columns can ensure the adequate strength with smaller dimensions, when compared to other alternatives such as steel and RC, the usable and rentable area of the building increase simultaneously.Intense research on RC columns has been underway day by day. The continuous expansion of metropolitan areas like Istanbul metropolitan results in desiring tall buildings in some areas. In most parts of Turkey including Istanbul and surrounding countries, RC has been the major structural system material for years. However to provide the structural system with enhanced ductility properties, the required minimum cross-section dimensions are strictly controlled in the design phases and it should be stated that in many cases the minimum cross-section area calculated with the formulas given in the codes is much more larger than the necessary strength of an adequate column. For example in `Requirements for Design and Construction of Reinforced Concrete Structures (TS500, 2000), the following formula is proposed for the minimum cross-sectional areas building columns. Nd ≤ 0.9fcdAc (0.1)where :Design factored value of the axial force (kN) :Design value of the cylinder compressive strength of concrete (N/mm2) :Column concrete area (cm2)Also, Specification for Buildings to be Built in Seismic Zone (2007) clause 3.3.1.2 sets a minimum limit for columns with high level of ductility as follows: Ac ≥ Ndm / (0.5fck) (0.2)where :Column cross-section area (cm2) :Design value of the axial force (kN) :Design value of the cylinder compressive strength of concrete (N/mm2)It must be stated that this code has been superseded by the new code `Turkey Building Earthquake Code` which has been effective since January 2019, the above-mentioned clause has been changed as shown below which makes the RC column section even greater. Ac ≥ Ndm / (0.4fck) (0.3)These equations makes RC columns larger than they are supposed to be for ductility concerns even though they are well designed to resist factored internal forces. Therefore, structural engineers and contractors have started to go for composite columns in order to use (possibly) smaller sections that enable larger open areas in business centers in tall buildings located in metropolitan areas of big cities like Istanbul. In such locations, every square meter means more profit considering the life span of those buildings.Many countries around the world chose to develop their own codes and standards to be used in the design of tall buildings. As they are accepted as a reference by the distinguished institutions for design of composite structures, `Eurocode 4, 2015` and American Institute of Steel Construction (AISC) publication `AISC 360-16` were chosen to compare with the Turkish standard `Principles about Design, Analysis and Construction of Steel Structures, 2016 (PDACSS, 2016)`. Their approach and differences were examined by creating their design process of concrete filled (CF) and concrete encased columns (EC). The MN (bending moment and axial force) diagrams using the four widely used basic columns types and considering selected dimensions, reinforced concrete column (RC), steel column (STC), concrete filled column (CF) and concrete encased columns (EC) were generated in order to observe the fundamental distinctness of the codes. For a better comparison, cross-sections having similar axial force and bending moment carrying capacities were chosen for various column types including RC, steel, concrete filled and concrete encased composite sections. For various types of such sections, typical interaction curves for combined bending (uniaxial) and axial force are numerically developed. SAP2000 structural design software was used as computational tool to verify the curves obtained from Eurocode 4, 2015 and AISC 360-16. This comparison reveals that, compared to RC and steel columns, composite columns do not slog on to reach the required axial load and moment capacities with smaller sections. This outcome makes composite columns a viable choice for the contractors who wish to have more rentable areas.In addition, two real-life tall buildings located in Istanbul metropolitan area are taken as demonstration projects to explore the importance of selecting column types. Different system selection consisting of RC and encased composite columns were compared with each other in order to see the effect of composite columns on rentable area in a tall building. A basic cost analysis based on material amount had been made that one may see the change coming with selecting composite columns instead of RC alternatives. 136