Mevlana Mesnevi'sinde Benliğin Keşfi çalışmasında "benlik", tasavvufi ve felsefi kavramlarla ele alınmıştır. Buna göre benlik rasyonel ve analitik düşünce ile değil, ahlaki ve entellektüel olgunluğa ulaşmış bir ustanın rehberliğinde keşfedilebilir.İnsan kendini, kendi içinde kalarak değil, kendi benini aşarak ustasında bulur. 'Ben bir başkasıdır' ve ben başkasında saklıdır. Ona ancak aşkla ulaşılır. Kendi içindeki ilahi benliği dostunun yüzünde gören insan ona aşık olur ve gördüğü her yüzde sevgilisinin yüzünü görür. Yüz, 'ben' dir.İnsanın bedensel ve ruhsal yanı onun en büyük paradokslarındandır. Bu paradokslar, çalışmada, Kant, Freud ve Mevlana'nın bakış açılarıyla ele alınmıştır. Freud'un libido kavramı ile Mevlana'nın nefs kavramının benzerliğine dikkat çekilmiştir. Kant'ın numen ve fenomen kavramlarına benlik fikri çerçevesinden bakılmıştır. Ayrıca Aristoteles ve Platon'un devlet ve toplum teorileri olmasına rağmen Mevlana'nın neden sadece bireyin manevi eğitimi ile ilgilendiği araştırılmıştır. Gelinen noktada bu durumun nedeni Konfüçyüs'ün şu sözleri ile özetlenebilir; "Ülkeni mi kurtarmak istiyorsun, önce toplumu kurtar; toplumu mu kurtarmak istiyorsun, önce aileni kurtar, aileni mi kurtarmak istiyorsun, önce kendini kurtar.Bunların dışında Mevlana'nın İnsan-ı Kamil düşüncesi Nietzsche'nin üst insan fikri ile birlikte değerlendirilmiş, aralarındaki benzerlikler ve farklılıklar vurgulanmıştır.Son olarak Descartes felsefesinden yola çıkarak insanla kalbi arasında yer alan bir Tanrı olduğu ve Tanrı'nın insan vücudunda hastalık ve sağlık gibi etkiler yarattığı sonucuna ulaşılmıştır. Tanrı kendini isim ve sıfatları ile açığa çıkarmakta olup Dost, Ben ve Tanrı üçlüsünün birliği keşfedilmiştir.