Tarih vekayi-i güzeştenin bir mirât-ı meclâsıdır. Orada ebnâ-yı âdemin hüsn-i idare yüzünden mazhar olduğu saadet, sû-i idare cihetinden uğradığı felaket pek ayân bir surette görülür. Bunun içindir ki hemen herkeste tarih okumak merakı günden güne tezâyüd ediyor. Ancak müstebidd idareler geçmiş zamanlara ve o zamanların ahvâl ve hadisâtına taht-ı kahırlarında bulundurdukları halkın vukuf hâsıl etmelerini arzu itmedikleri için okunmasını, okutmasını istemedikleri ulûmun birisi de tarihtir. İşte bu sebeple bizde tarih okunmuyor, okutulmuyordu. Vakta ki şems-i münîr-i hürriyet mülkün afâk-ı garbîsinden sâha-pervez-i tulû oldu, herkeste tarih okumak ve yazmak hevesi de uyandı. Gazeteler, mecmûalar muttasıl tarihimizden, onun sahâif-i müşâşâsından bahsediyor, vakit vakit kitaplar da neşr olunuyordu. Fakat itiraf zaruretinde bulunuyoruz, bu sa‘ylar hakkıyla müsmir olamadı ve yazılan makalelerden, bastırılan kitaplardan pek azı felsefe-i tarihin ruh ve manasına muvafık düştü. Sonra harplerin birbirini takip etmesi gibi gavâil în ü ân her şeyde olduğu vechle bu sahada da sükûtı istilzâm etti, maa-hazâ şâyân-ı şükrandır ki son zamanlarda yine böyle bir merak uyandı.