24 results on '"Tocopherols"'
Search Results
2. Konya bölgesinde yetiştirilen bazı tıbbi bitkilerin tokoferol içeriğinin belirlenmesi
- Author
-
Yüce, Emrah, Koçak, Ahmet, Kimya Anabilim Dalı, and Enstitüler, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tıbbi aromatik bitkiler ,Chemistry ,Tokoferoller ,Tocopherols ,Extraction ,Ekstraksiyon ,Vitamin ,Kimya ,Medicinal aromatic herbs - Abstract
Tıbbi aromatik bitkiler günümüzde sağlık alanı başta olmak üzere kozmetik, ilaç, gıda gibi birçok sektörde kullanılmaktadır. Bu bitkilerin kullanım alanları kimyasal içerikleri aydınlatıldıkça daha da artmaktadır. İnsanlar çoğu zaman sağlıklı yaşam için önleyici ya da tedavi edici aktar ürünleri olarak da bitkileri kullanmaktadırlar. Bu çalışmada 12 farklı tıbbi aromatik bitki içerisindeki tokoferol miktarları araştırılmıştır. Tokoferoller yapı itibari ile 4 farklı (alfa, beta, gama, sigma) türden oluşmaktadırlar. Bu çalışmada 12 tıbbi aromatik bitki (Oğul otu, Adaçayı türleri, Lavanta, Alman papatyası, İzmir kekiği, Çördük otu, Nane, Altın otu ve Rezene) kullanılmış ve en yüksek yağ miktarı 1.83 g ile Altın otunda en az yağ miktarı ise 0.14 g ile adaçayının Salvia officinalis türünde çıkmıştır. Daha sonra yağ numuneleri HPLC analizleri için hazırlanmış ve AOCS Official Method Ce 8-89 metodu ile analizler yapılmıştır. HPLC 'den elde edilen kromatogramlar neticesinde numunelerdeki 4 farklı tokoferol türünün de miktarları hesaplanmıştır. Buna göre; elde edilen en yüksek toplam tokoferol miktarı 2798.56 mg ile Salvia officinalis de, en az miktar ise 5.88 mg ile Altın otunda hesaplanmıştır. Analizleri yapılan numunelerin tokoferol içerikleri incelendiği zaman bitkilerin bazen sadece bir tokoferol türünü bazen de aynı anda 4 farklı tokoferol türünü de içerdiği görülmüştür., Medicinal aromatic plants are used in many sectors such as cosmetic, medicine, food and especially in health sector. The usage areas of these plants increase as the chemical contest are illuminated. People often use plants as preventive or therapeutic herbal products for healthy living. In this study, the amounts of tocopherol in 12 different medicinal aromatic plants were investigated. Tocopherols are composed of 4 different types (alpha, beta, gamma, sigma). In this study, 12 medicinal aromatic plants (Lemon balm, Sage species, Lavender, German chamomile, Izmir thyme, Hyssop, Mint, Gold grass and Fennel) were used and the highest oil amount was 1.83 g Gold grass and the minimum oil amount was 0.14 g Salvia officinalis species of sage. The oil samples were then prepared for HPLC analysis and analyzed by the AOCS Official Method Ce 8-89 method. As a result of the chromatograms obtained from HPLC, the amounts of 4 different tocopherol species in the samples were calculated. According to this; the highest total tocopherol was obtained in Salvia officinalis with 2798.56 mg and the lowest amount was calculated in Gold grass with 5.88 mg. When the tocopherol contenst of the analyzed samples were examined, it was seen that the plants sometimes contained only one tocopherol species and sometimes 4 different tocopherol species simultaneously.
- Published
- 2019
3. İncir çekirdeği yağının tıbbi ve besinsel özellikleri: Yeni bir omega-3 ve gamma tokoferol kaynağı
- Author
-
Baygeldi, Nefise, Küçükerdönmez, Özge, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, and Beslenme Bilimleri Anabilim Dalı
- Subjects
Omega-3 ,Nutrition and Dietetics ,Fig Seed Oil ,Beslenme ve Diyetetik ,Tocopherols ,Chromatography-high pressure-liquid ,İncir Çekirdeği Yağı ,Fatty acids-omega 3 ,Gamma Tocopherol ,Seed oils ,Ficus Carica ,Gamma Tokoferol ,Ficus carica ,Food Engineering ,Vitamin E ,Gıda Mühendisliği ,Fig - Abstract
İncir (Ficus carica) Çekirdeği Yağının Tıbbi ve Besinsel Özellikleri: Yeni Bir Omega-3 ve Gamma Tokoferol Kaynağı Ficus carica Güneybatı Asya ve Doğu Akdeniz'de yetişen bir ağaçtır ve insanlar tarafından yetiştirilen ilk bitkilerden biridir. Dünya çapında kuru ve taze olarak tüketilen önemli bir üründür. Meyvesi, kökü ve yaprakları geleneksel tıpta gastrointestinal (kolik, hazımsızlık, iştahsızlık, ishal), solunumsal (boğaz ağrısı, öksürük, bronş problemleri) ve kardiyovasküler bozukluklar gibi çeşitli rahatsızlıkların tedavisinin yanı sıra antienflamatuar ve antispazmodik ilaç olarak kullanılmıştır. Literatürde incir lateksi, yaprakları, meyvesi ve kökü üzerine birçok araştırma vardır. Ancak bilgilerimize göre bugüne kadar Ficus carica'nın (common fig) çekirdekleri ayrıştırılıp, elde edilen yağ içeriği analiz edilmemiştir. Bu bakımdan bu çalışma alanında önem taşımaktadır. İncir çekirdeklerinin elde ediliş yöntemi Mehmet Şimşek tarafından geliştirilmiş ve bilindiği kadarı ile ilk kez Ficus carica'ya ait çekirdek yağı saf olarak elde edilmiştir. Ficus carica'nın çekirdeklerinden soğuk sıkma ile elde edilen yağ Ege Üniversitesi, İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma ve Uygulama Merkezi, Gıda Analizleri Laboratuvarı'nda analiz edimiştir (Rapor No: 14011930). Vitamin E tokoferol düzeylerini ölçmek için Yüksek Performanslı Sıvı Kromotografisi Floresans Dedektörü (HPLC-FLD) yöntemi kullanılmış ve yağ asit içeriği ise Alevli İyonizasyon Dedektörlü Gaz Kromatografisi (GC-FID) yöntemi ile analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre Ficus carica çekirdeği yağı içerik olarak linolenik asit (C18:3), linoleik asit (C18:2) ve oleik asit (C18:1) açısından zengin olduğu görülmüştür. Vitamin E tokoferol içeriği açısından bakıldığında ise 100 gram da 391.89 mg gamma tokoferol içermesi ile Ficus carica çekirdeği yağında ayrıcalıklı bir durum tespit edilmiştir. İncir çekirdeği yağı içerik olarak hem omega-3 hem de omega-6; aynı zamanda vitamin E'nin gamma tokoferol formunu belirgin oranda yüksek içermesinden dolayı önemli bir kaynak olarak görülmektedir., The Medical and Nutritional Analysis of Fig (Ficus carica) Seed Oil; A New Gamma Tocopherol and Omega-3 Source Ficus carica (common fig) is a tree native to southwest Asia and the eastern Mediterranean and it is one of the first plants that were cultivated by humans. The fig is an important harvest worldwide for its dry and fresh consumption. Its fruit, root and leaves are used as anti-inflammatory and antispazmoidic drugs for treatment of various disorders, such as gastrointestinal (colic, dyspepsia, anorexia, and diarrhea), respiratory (sore throat, cough and bronchial problems) and cardiovascular disorders in traditional medicine. There are many studies on latex, leaves, fruit and root of the fig in the literature. However, according to our knowledge, to date, fig cores (Ficus carica) have not been decomposed and analyzed for its oil content. Obtaining methods of the fig cores are developped by Mehmet Şimşek and as far as known kernel oil belonging to Ficus carica was first obtained in pure form. Ficus carica kernel oil which was obtained by cold pressing, was analyzed in Aegean University Drug Development and Pharmacokinetics Research and Application Center, Food Analysis Laboratory (Report No: 14011930). High-Performance Chromatography Fluorescence Detector (HPLC-FLD) method was used to measure the level of vitamin E tocopherol, and the fatty acid content was analyzed with Gas Chromatography with Flame Ionization Detector (GC-FID) method. According to the results, Ficus carica kernel oil content appears rich in terms of linolenic acid (C18:3), linoleic acid (C18:2) and oleic acid (C18:1). Besides, it contains 391.89 mg/100 g gamma tocopherol. Due to those results it seems Ficus carica kernel oil has a privileged situation in the health sciences.
- Published
- 2018
4. Türkiye'de tescilli bazı susam tohumu çeşitlerinin lignan, tokoferol, yağ asidi bileşimleri ve antioksidan aktivitelerinin kıyaslanması
- Author
-
Kurtkaya, Zeynep, Ünver, Ahmet, Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı, Danışman: 31666, and NEÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Susam ,Lignanlar ,Antioxidant activity ,Kimyasal bileşim ,Antioksidan aktivite ,Food Engineering ,Chemical composition ,Tokoferoller ,Tocopherols ,Lignans ,Gıda Mühendisliği ,Sesame - Abstract
Bu araştırmada, Türkiye'de yetişen 20 susam tohumu çeşidinin yağında, bazı kimyasal analizler yapılmış ve antioksidan aktiviteleri kıyaslaması yapılmıştır. Tohumların toplam yağ oranları % 49.70 ile % 60.15 arasında bulunmuştur. Susam tohum yağlarının sesamol içerikleri 0.066 mg/mL ile 2.457 mg/mL arasında bulunmuştur. Sesamin içerikleri ise 107.964 mg/mL ile1020.288 mg/mL arasında bulunmuştur. Tohumların yağlarının alfa tokoferol içerikleri 0.031 mg/mL ile 0.337 mg/mL, gama tokoferol içerikleri 0.168 mg/mL ile 0.544 mg/mL ve delta tokoferol içerikleri ise 0.005 mg/mL ile 0.027 mg/mL arasında bulunmuştur. Toplam doymuş yağ en yüksek % 17.93, en düşük ise %14.52 olarak tespit edilmiştir. Doymamış yağ içeriği ise en yüksek % 85.17, en düşük % 82.07 bulunmuştur. Oksidasyona karşı en dayanıklı örnek Tanas (14.10 saat) çıkmışken, en dayanıksız yağ örneği ise Akören (9.99 saat) çeşidinin yağı çıkmıştır. Bu değerler oksidasyona karşı dayanıklılık açısından kavrulmamış susamın yağını Ayçiçek yağından üstün, zeytin yağından ise düşük olarak değerlendirilebilir kılmaktadır. Doymamış yağ oranı yüksek olan susam yağının oksidasyona karşı direci yüksek olup, bunun içerdiği antioksidan maddelerden kaynaklandığı düşünülmektedir., Some chemical properties of sesame seed oil in 20 varieties grown in Turkey were analysed and oxidative stability were compared. The total fat content of the seeds was between 49.70% and 60.15%. Sesamol contents of sesame seed oils ranged from 0.066 mg / mL to 2.457 mg / mL. Sesamin contents were found between 107.964 mg / mL and 1020.288 mg / mL. The alpha tocopherol contents of the oils of the seeds ranged from 0.031 mg / mL to 0.337 mg / mL, gamma tocopherol contents from 0.1168 mg / mL to 0.544 mg / mL and delta tocopherol contents from 0.005 mg / mL to 0.027 mg / mL. The total saturated fat level of the samples was determined as 17.93% at the highest and 14.52% at the lowest. Unsaturated fat content found to be 85.17% and 82.07%, respectively. The most resistant sample against oxidation was Tanas (14.10 hours), while the lowest one was Akören sample (9.99 hours). These values make oil of unroasted sesame superior to sunflower oil and low in olive oil in terms of resistance to oxidation. Sesame oil, which has a high percentage of unsaturated fat, is highly resistant to oxidation and the due was thought to be the result of the antioxidants it contains.
- Published
- 2018
5. Organik fındığın besinsel karakterizasyonu
- Author
-
Karaosmanoğlu, Hasan, Üstün, Nebahat Şule, and Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Sensory evaluation ,Nutrition and Dietetics ,Beslenme ve Diyetetik ,Tocopherols ,Agriculture ,Macronutrient elements ,Oleic acid ,Pomology ,Antioxidants ,Ziraat ,Phenolic matters ,Food Engineering ,Hazelnut oil ,Micronutrient elements ,Hazelnut ,Gıda Mühendisliği - Abstract
Son yıllarda beslenme-sağlık ilişkisinin toplumdaki farkındalığının artmasına paralel olarak tüketicilerde daha sağlıklı gıda talebi doğmuştur. Bu talebi karşılamak amacıyla yetiştiriciliğinde yapay gübre, pestisit, hormon, işlenmesinde aroma, koruyucu, renklendirici, tatlandırıcı gibi kimyasalların kullanılmadığı organik gıda olarak isimlendirilen gıda grubu ortaya çıkmıştır. Tüketicilerde daha sağlıklı ve besleyici algısının oluştuğu organik gıdaların konvansiyonel gıdalardan besinsel içerik bakımından farkının ortaya koyulması önemlidir. Organik fındık üretimi kısıtlı olmakla beraber son yıllarda artış eğilimindedir. Bu çalışmada ülkemizin en önemli konvansiyonel ve organik tarımsal ihraç ürünlerinden biri olan fındığın bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri belirlenmiştir. Çalışma materyali, yoğun olarak fındık tarımının yapıldığı Trabzon'dan Foşa, Sivri, Mincane, Ordu ve Samsun'dan Tombul, Palaz, Çakıldak ve Düzce'den Foşa, Sivri, Tombul çeşitlerinin organik ve konvansiyonel yöntemlerle yetiştirilenlerinden seçilmiştir. Çeşitler ekonomik olarak önemli olanlardan seçilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, kül, palmitik asit, palmitoleik asit, bor, bakır, demir, manganez, çinko ve duyusal renk özelliği bakımından organik fındıklar öne çıkarken, nem, stearik asit, potasyum, meyve genişliği, iç meyve uzunluğu, iç meyve genişliği, iç meyve kalınlığı, meyve ağırlığı, iç ağırlığı, kabuk kalınlığı ve genel duyusal değerlendirmede konvansiyonel fındıklar öne çıkmıştır. Yağ, protein, karbonhidrat, fenolik madde, antioksidan kapasite, α-tokoferol, β-tokoferol, γ-tokoferol, δ-tokoferol, toplam tokoferol, margarik asit, heptadesenoik asit, oleik asit, linoleik asit araşidik asit, eikosenoik asit, linolenik asit, kalsiyum, magnezyum, fosfor, meyve uzunluğu, meyve kalınlığı, göbek boşluğu, randıman, sağlam ve kusurlu iç oranı, L değeri, a değeri, b değeri ve duyusal değerlendirmede lezzet, sertlik, acılaşma ve yabancı tat-koku özelliklerinde farklılık tespit edilmemiştir. Çalışma sonuçlarına göre organik tarım uygulamalarıyla yetiştirilen fındıkların besin kompozisyonları ve miktarlarında ciddi düşüş olmadığı gibi bazı değerlerde artış olduğu saptanmıştır. Bu çalışma sonucunda konvansiyonel kalitenin organik uygulamalarla da elde edilebileceği görülmüştür. In recent years, in paralel with the growing awareness of the relationship between nutrition and health, consumer demands for healthier food have appeared. In order to meet this demand, a group of food called organic food which is cultivated without the use of artificial fertilisers, conventional pesticides, hormones and processed without adding synthetic flavors, preservatives, colorings, sweeteners and enhancers has emerged. It is important to compare the nutritional contents of organic foods creating perception of being healtier and nutritious in consumers with conventional foods. Organic hazelnut production is in upward trend in recent years despite its limited production. In this study, some physical and chemical properties of hazelnut, one of the most important conventional and organic agricultural export products of our country, have been determined. The study material was selected from organically and conventionally cultivated Foşa, Sivri and Mincane varieties from Trabzon; Tombul, Palaz and Çakıldak varieties from Ordu and Samsun; Foşa, Sivri and Tombul varieties from Düzce. Hazelnut cultivation is intensively done in these provinces. Varieties were chosen from economically important ones. Results indicated that organic hazelnuts had higher values in terms of ash, palmitic acid, palmitoleic acid, boron, copper, iron, manganese, zinc and color and conventional hazelnuts had higher values in terms of moisture, stearic acid, potassium, nut width, kernel length, kernel width, kernel thickness, nut weight, kernel weight, shell thickness and general sensorye valuation values. There were no differences between organic and conventional hazelnuts in terms of fat, protein, carbohydrate, phenolic substance, antioxidant capacity, α-tocopherol, β-tocopherol, γ-tocopherol, δ-tocopherol, total tocopherol, margaric acid, heptadecenoic acid, oleic acid, linoleic acid, arachidic acid, eicosenoic acid, linolenic acid, calcium, magnesium, phosphorus contents and kernel length, kernel thickness, internal cavity, kernel proportion, good and defective kernel ratio, color L, a, b values, taste, hardness, rancidity and foreign taste-odor properties. According to the results of the study, it was determined that the nutrient compositions and quantities of hazelnuts grown by organic farming applications did not seriously decrease, even some values increased. As a result of this study, it was observed that, conventional qualities could be obtained with organic applications. 213
- Published
- 2018
6. Investigation the possible effects of tocopherol and dexpanthenol separately and together in an experimental colitis model induced by tnbs
- Author
-
Çelikten, Semahat, Ek, Rauf Onur, and Fizyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Fizyoloji ,Physiology ,Trinitrobenzenesulfonic acid ,Colitis-ulcerative ,Tocopherols ,Tocopherol acetate ,Inflammatory bowel diseases ,Dexpanthenol ,Colitis ,digestive system diseases - Abstract
İnflamatuar Barsak Hastalıkları (İBH), gastrointestinal sistemi tutan, etiyolojisi tam olarak bilinmeyen sistemik kronik hastalıklardır. İBH patogenezinde, oksidatif stres ve inflamasyon önemli risk faktörleridir. Dekspantenol (Provitamin B5) antiinflamatuar ve antiirritan özellikleri olan, yara iyileşmesini uyaran pantotenik asit (Vitamin B5)'in alkol formudur. E Vitamini (tokoferol) ise insan vücudunda bir antioksidan gibi fonksiyon gören yağda çözünen esansiyel bir vitamindir. Çalışmamızda sıçanlarda oluşturulmuş Trinitrobenzen Sülfonik Asit (TNBS) kolit modeli üzerine dekspantenol ve E vitamininin ayrı ayrı ve birlikte etkileri araştırıldı. Çalışmada 40 adet Wistar-albino türü erkek sıçan (300-400 gr) kullanıldı. Sıçanlar; sham kontrol grubu (n=8), TNBS (n=8), TNBS + tokoferol (T) (n=8), TNBS + dekspantenol (D) (n=8), TNBS + (TD) (n=8) gruplarına ayrıldı. Sham kontrol grubu %0.009 saline verildi. TNBS grubu sıçanlara, anestezisi altında kanülle intrarektal olarak TNBS verildi. T grubu sıçanlara TNBS ile kolit oluşturduktan sonra 4 gün boyunca hergün 30 IU/kg T, D grubu sıçanlara 4 gün boyunca hergün 500 mg/kg dozunda D, TD grubu sıçanlara ise 4 gün boyunca hergün 30 IU/kg T ve 500 mg/kg D intraperitonal olarak verildi. Sıçanların tamamı 4 gün sonunda sakrifiye edildi ve 10 cm'lik kolonları çıkartıldı. Longitudinal olarak ikiye ayrılan kolon segmentleri biyokimyasal ve histopatolojik incelemeye tabi tutuldu. Doku MDA düzeyleri D ve TD tedavi grubunda, MPO düzeyleri T, D ve TD tedavi grubunda anlamlı derecede azalmış, GSH düzeyleri T, D ve TD tedavi grubunda anlamlı derecede artmış ve CAT düzeyleri kontrol, kolit ve tedavi grupları arasında anlamlı farklar oluşturmamıştır. Dekspantenol ve E vitamininin antioksidan ve antiinflamatuar özellikleri TNBS ile oluşturulan kolitte kolon doku hasarını azaltma potansiyeli taşımaktadır. Inflammatory Bowel Disease (IBD) is a systemic chronic disease that mainly affects the gastrointestinal tract, the etiology of which is unknown. In the pathogenesis of IBD, oxidative stress and inflammation are important risk factors. Dexpanthenol (Provitamin B5) is an alcohol form of pantothenic acid (Vitamin B5), which has anti-inflammatory and anti-irritant properties and stimulates wound healing. E Vitamin (tocopherol) is a fat-soluble essential vitamin that functions as an antioxidant in human body. In our study, effects of dexpanthenol and vitamin E on the Trinitrobenzene Sulfonic Acid (TNBS) colitis model in rats were investigated separately. In the study, 40 male Wistar-albino male rats (300-400 gr) were used. Rats were divided five equal groups; Sham control (was administered saline %0.009), TNBS, TNBS + tocopherol (T), TNBS + dexpanthenol (D), TNBS+ tocopherol + dexpanthenol (TD). TNBS group rats underwent anesthesia and were given TNBS with a rectal cannula. T group was given rectal injection of TNBS for 4 days followed by intraperitoneal injection of 30 IU/kg of T for 4 days, D group was given 500 mg/kg D for 4 days, TD group was given 30 IU/kg of T and 500 mg/kg of D intraperitoneally for 4 days . All of the rats were sacrificed at the end of 4 days and 10 cm columns were removed. The longitudinally divided colon segments were biochemically and histopathologically examined. Tissue MDA levels were significantly decreased in the D and TD treatment groups, MPO levels were significantly decreased in the T, D and TD treatment groups, GSH levels were significantly increased in the T, D and TD treatment groups and CAT levels did not significantly differ between the control, colitis and treatment groups. The antioxidant and anti-inflammatory properties of dexpanthenol and vitamin E have the potential to reduce TNBS-induced colitis tissue damage 63
- Published
- 2018
7. Gebe yarış atlarında yeme katılan balık yağı ve alfa tokoferolün taylardaki immunglobulin, serum yağ asidi konsantrasyonu ve bazı kan parametrelerine etkisi
- Author
-
Danyer, Erdem, Bilal, Tanay, and Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Veterinary Medicine ,Veteriner Hekimliği ,Pregnancy-animal ,Colts ,Veterinary medicine ,Animal feeds ,Tocopherols ,Immunoglobulins ,Horses ,Mares ,Fish oil ,Fatty acids - Abstract
Gebeliklerinin son 65 günü safkan Arap (n=2) ve İngiliz (n=13) kısraklarının rasyonuna 40 ml/gün balık yağı ve 2500 IU/gün α-tokoferol-asetat desteğinin doğum sonrası kısrak ile taylarının hemogram ve bazı biyokimyasal değerlerine; ayrıca tayların serum yağ asidi kompozisyonlarına, IgA, IgM ve IgG seviyelerine etkileri araştırılmıştır. Kısraklar bazal rasyonla beslenen kontrol (n=5), balık yağı ve alfa-tokoferol katılan (BY+E) (n=4), balık yağı katılan (BY) (n=6) üç gruba ayrılmıştır. Deneme başlangıcında, kolostrum ve süt salgılandığında ana ve taylardan kan, kolostrum ile süt örneklenmiştir.Kısraklarda süt salgılanırken trombosit dağılım genişliği BY+E grubunda BY grubuna göre yüksek; süt salgılanırken lökosit seviyesi BY grubunda kontrol grubuna göre yüksek bulunmuştur.BY+E grubunun albumin serviyesi beşinci günde deneme başlangıcından yüksek ölçülmüştür. BY grubu lökosit seviyesi ve trombosit sayısı kontrol grubuna göre süt emiliminde yüksek bulunmuştur. Tay biyokimya ve IgM seviyelerinde ve süt ham proteininde diyetin yol açtığı fark görülememiştir. Total bilirubin seviyesi süte geçişte düşüş göstermiştir (p
- Published
- 2017
8. Bifosfonat uygulaması yapılmış ratlarda diş çekimini takiben pentoksifilin ve tokoferol uygulamasının kemik iyileşmesi üzerine etkisinin incelenmesi
- Author
-
Karaçelebi, Ezgi, Öztürk, Mustafa, Erkmen, Erkan, and Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim Dalı
- Subjects
Diş Hekimliği ,Biphosphonates ,Tooth extraction ,Dentistry ,Osteonecrosis ,Tocopherols ,Wound healing ,Fracture healing ,Pentoxifylline ,Zoledronic acid ,Vasodilator agents ,Rats - Abstract
Bifosfonatların; osteoporoz ve malign tümör tedavisinde yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla, ilaç kullanımına bağlı görülen çene osteonekrozunun (Medication-Related Osteonecrosis of the Jaw, MRONJ) görülme sıklığı artmıştır. Günümüzde MRONJ ve tedavisi hakkında birçok araştırma yapılmasına rağmen MRONJ tedavisi hakkında kesin bir tedavi protokolü oluşturulamamıştır. Bu çalışmanın amacı, bifosfonat uygulaması yapılmış ratlarda, diş çekiminden sonra pentoksifilin ve/veya tokoferol uygulamasının MRONJ oluşma riskini azaltıp azaltmayacağını değerlendirmektir. Çalışmamamızda 24 adet dişi Wistar Albino rat rastgele olarak 6'şarlı olmak üzere 4 gruba ayrılmıştır. Kontrol grubu ve deney gruplarına 3 hafta boyunca haftada bir kez zoledronik asit enjeksiyonu (0.06 mg/kg/ gün) intraperitoneal olarak yapılmıştır. Zoledronik asit uygulamasını takiben 22. gün kontrol grubu ve deney gruplarının sağ alt 1. molar diş çekimi yapılmıştır. Diş çekimi yapılan günden başlayarak deney gruplarına 14 gün boyunca intraperitoneal olarak 50 mg/kg/gün pentoksifilin ve/veya 20mg/kg/gün tokoferol (E vitamini) enjeksiyonu yapılmıştır. Kontrol grubu ve deney gruplarındaki tüm ratlar diş çekimden sonra 14. gün sakrifiye edilmiştir. Alınan örnekler histopatolojik ve biyokimyasal olarak değerlendirilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda serum RANKL, OPG, RANKL/OPG değerlerinde ve diş çekim soketinden alınan kemik örneklerinde osteonekroz varlığı, osteonekroz/total kemik oranı, inflamasyon, apse, mikroorganizma varlığı, kemik sellülaritesi, osteoklastik ve osteoblastik aktivite açısından tüm gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. By coming into widespread use of biphosphonates in the treatment of osteoporosis and malignant tumors, the incidence of osteonecrosis in jaw (Medication-Related Osteonecrosis of the Jaw, MRONJ) related to drug use, has increased. Although many studies have been carried out on MRONJ and its treatment recently, it isn' possible to establish a definite treatment protocol about the MRONJ treatment yet. The objective of this study is to evaluate if pentoxifylline and/or tochopherol practice following tooth extraction will reduce the risk of MRONJ formation in rats that were performed biphosphonate application. In our study, 24 female Wistar Albino rats were randomly assigned to 4 groups, each containing 6 rats. Zoledronic acid was injected intraperitoneally (0.06 mg/kg/day) to the control group and study groups once a week for 3 weeks. Following the zoledronic acid practice, the lower right first molars of the rats were extracted on day 22. starting from the day of tooth extraction, pentoxifylline 50 mg/kg/day and/or tochopherol 20mg/kg/day were injected intraperitoneally to the study groups for 14 days. All the rats in the control group and study groups were sacrificed on the day 14th following the tooth extraction. The specimens collected were evaluated histopathologically and biochemically. As a result of examinations serum RANKL, OPG, and RANKL/OPG values and the presence of osteonecrosis, ratio of osteonecrosis/total bone, inflammation, abscess, presence of microorganisms, bone cellularity, and osteoclastic and osteoblastic activities in the bone specimens, which was collected from the extraction socket, no significant statistical differences were found among groups. 102
- Published
- 2015
9. Bitkisel yağlara bulaşan di-2-etil hekzil fitalatın (DEHP) destilasyon koşullarının belirlenmesi
- Author
-
Gelmez, Beyza, Tekin, Aziz, and Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Food Engineering ,Oxidation ,Tocopherols ,Plant oils ,Gıda Mühendisliği ,Distillation - Abstract
Plastik gıda ambalajlarında kullanılan ve plastiklere yumuşatıcı olarak katılan fitalatlardan (fitalik asit diesterleri) en bilineni olan DEHP, bitkisel yağlara kolaylıkla bulaşabilmekte ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Metodolojiye yönelik yapılan çalışmalardan farklı olarak DEHP'in yağdan uzaklaştırılması için destilasyon koşullarının belirlenmesinin amaçlandığı bu çalışmada; moleküler destilasyon ünitesi kullanılarak destile edilen fındık zar yağının DEHP ve mineral yağ miktarında gerçekleşen azalma ve bu aşamada fındık zar yağının oksidatif stabilitesinde meydana gelen değişimler gerek tokoferol analizi ile gerekse ransimat testi ile belirlenmeye çalışılmıştır. Fındık zar yağının DEHP miktarının 30.41±0.01 ppm'den 1.5 ppm'in altına düşebildiği en yüksek basınç olan 3 mbar'da en düşük sıcaklık olan 220°C'daki destilasyon işlemi ile; toplam tokoferol miktarı başlangıç değerine göre %46.29 oranında azalma göstererek 419.24 ppm'e kadar muhafaza edilmiştir. Bu koşullarda mineral yağ içeriği de 10 ppm'in altındadır. En uzun oksidasyon da 3 mbar 220°C'da 18.19±0.77 saatte gerçekleşmiştir. Buna göre DEHP'in yağdan uzaklaştırılması için en uygun destilasyon koşullarının 3 mbar basınç ve 220°C sıcaklıkta yapılan moleküler destilasyon işlemi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. The most known phthalate, DEHP (di-2-ethylhexyl phthalate) which is often added as PVC plasticizer in plastic food packaging, could easily contaminate to vegetable oils and negatively affects human health.Differing from the methodology intended studies, this study aims to determine the distillation conditions required for removal of DEHP and mineral oil from hazelnut skin oil which was distilled by molecular distillation unit, and to determine the variations in oxidative stability of hazelnut skin oil through using both tocopherol analysis and rancimat test.Through the distillation process of hazelnut skin oil at the highest pressure of 3 mbar and the lowest temperature of 220°C at which DEHP amount would decrease from 30.41+0.01 ppm to less than 1.5 ppm, the total tocopherol amount decreased by 46.29% compared to its initial value and preserved till 419.24 ppm. Under these conditions mineral oil content is less than 10 ppm. The longest oxidation has occurred at 3 mbar 220°C and 18.19±0.77 hour. According to these values, it is concluded that the most appropriate distillation conditions for removal of DEHP and mineral oil from hazelnut skin oil is 3 mbar pressure and 220°C temperature. 49
- Published
- 2015
10. Farklı renklerdeki haşhaş (Papaver somniferum L.) tohumlarının yağ asidi dağılımının ve bazı biyoaktif bileşenlerinin belirlenmesi
- Author
-
Abudak, Mehmet, Kara, Hasan Hüseyin, and Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Phenolic matters ,Papaver somniferum ,Food Engineering ,Poppy ,Tocopherols ,Fatty acids ,Gıda Mühendisliği ,Antioxidants - Abstract
Bu çalışmada, üç farklı renkteki (beyaz, sarı, gri) altı farklı tanımlı (Ofis 95, Ofis 96, Ofis 3, Ofis 8, TMO-T ve TMO-1) haşhaş tohumu çeşidi kullanılmıştır. Bu haşhaş tohumları ve bu tohumlara ait yağlarda bazı genel fiziksel ve kimyasal niteliklerin (% nem, % yağ içeriği, % kül, 1000 tane ağırlığı ve iyot sayısı) yanında, yağ asidi kompozisyonu, toplam fenolik madde miktarı, antioksidan aktivite, E vitamini (α-tokoferol) ve renk değerlerini tespit etmeye yönelik analizler yapılmıştır. Toplam fenolik madde miktarı tayini Folin-Ciocalteu, antioksidan aktivite tayini DPPH ve renk tayini CIE-L*a*b* yöntemine göre yapılmıştır. Haşhaş tohumu yağlarının hâkim yağ asitleri; linoleik asit (% 65,52 (TMO-T) - % 74,97 (Ofis 96)), oleik asit (% 13,26 (Ofis 96) - % 21,43 (TMO-T)) ve palmitik asit (% 8,65 (Ofis 95) - % 10,06 (TMO-T)) olarak saptanmıştır. Haşhaş tohumu yağlarının toplam fenolik madde miktarlarının 2,617 (TMO-T) – 2,916 (Ofis 96) (GAE mg/mL), antioksidan aktivite değerlerinin % 56,50 (TMO-1) - % 87,30 (Ofis 96) arasında ve E vitamini (α-tokoferol) içeriğinin 29,4 (TMO-T) - 54,0 (Ofis 95) (mg/kg yağ) aralığında olduğu belirlenmiştir. Haşhaş tohumu yağlarının L*, a*, b*değerleri sırasıyla 62,57 (TMO-T) – 67,03 (Ofis 96) (parlak); -1,34 (Ofis 95) - -3,24 (Ofis 3) (yeşil); 5,51 (Ofis 95) – 17,89 (TMO-T) (sarı) aralığında değişmiştir. Haşhaş tohumlarında ise L*, a*, b* değerleri sırasıyla 27,92 (Ofis 3) – 70,46 (Ofis 8); 0,91 (TMO-T) - 8,65 (TMO-1) (kırmızı); -0,01 (TMO-T) – 27,25 (Ofis 95) (sarı) aralığında değişmiştir. Sarı renkli haşhaş tohumu yağlarında linoleik ve stearik asit, gri renkli haşhaş tohumu yağlarında ise oleik ve palmitik asit oranları daha yüksek bulunmuştur. Sarı renkli haşhaş tohumu yağlarında % yağ oranı ve toplam çoklu doymamış yağ asidi (Ʃ PUFA) içeriğinin, beyaz renkli haşhaş tohum yağlarında ise toplam fenolik madde miktarı ve antioksidan aktivitenin diğer renkteki haşhaş tohumu yağlarından daha yüksek olduğu saptanmıştır. In this study, were used six poppy seed varieties (Ofis 95, Ofis 96, Ofis 3, Ofis 8, TMO-T ve TMO-1) with different colors (white, yellow, grey). Some general physical and chemical properties (moisture (%), oil content, % ash, weight of 1000 seeds and iodine value), fatty acid composition, total phenolic compound amount, antioxidant activity, E vitamin (α-tocopherol) and color analyses were made in the poppy seed varieties and its seed oils. Total phenolic compound amount according to Folin-Ciocalteau method, antioxidant activitiy according to DPPH method and color according to CIE-L*a*b* method were analysed. The major fatty acids in poppy seed oils were determined linoleic acid asit (65,52 % (TMO-T) - 74,97 % (Ofis 96)), oleic acid (13,26 % (Ofis 96) - 21,43 % (TMO-T)) and palmitic acid (8,65 % (Ofis 95) - 10,06 % (TMO-T)). Total phenolic compound amounts vary between 2,617 (TMO-T) - 2,916 (Ofis 96) (GAE mg/mL), antioxidant activity values vary between 56,50 % (TMO-1) - 87,30 % (Ofis 96) and E vitamin (α-tocopherol) contents vary between 29,4 (TMO-T) - 54,0 (Ofis 95) (mg/kg oil) were determined in the poppy seed oils. L* , a* , b* values of poppy seed oils ranged from 62,57 (TMO-T) to 67,03 (Ofis 96) (bright); from -1,34 (Ofis 95) to -3,24 (Ofis 3) (green); from 5,51 (Ofis 95) to 17,89 (TMO-T) (yellow), respectively. L* , a* , b* values of poppy seeds ranged from 27,92 (Ofis 3) to 70,46 (Ofis 8); from 0,91 (TMO-T) to 8,65 (TMO-1) (red); from -0,01 (TMO-T) to 27,25 (Ofis 95) (yellow), respectively. Linoleic and stearic acid were found to be higher in yellow-colored poppy seed oils, conversely oleic and palmitic acid in grey-colored ones. % oil content and total polyunsaturated fatty acid (Ʃ PUFA) content in yellow-colored poppy seed oils and total phenolic compound amount and antioxidant activity in white-colored poppy seed oils were determined to be higher than other-colored poppy seed oils.
- Published
- 2014
11. Doğal ürünlerin süperkritik akışkan ortamında ekstraksiyonu
- Author
-
Bulut, Hakan, Akgün, Nalan A., and Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Tocopherols ,Chemical Engineering ,Kimya Mühendisliği ,Coffee - Abstract
Bu çalışmada, hammadde olarak Illycaffè S.P.A'dan (I) ve Trieste Üniversitesi Ekonomi Fakültesi'nin kantininden (II) temin edilen nemli kahve telveleri kullanılmıştır. İlk aşamada, 60°C'de kurutulan kahve telvelerinin %55 ve 60 oranında nem içerdiği tespit edilmiştir. Kahve telvelerinin içerdiği yağ ise hem süperkritik CO2 ekstraksiyonuyla deneysel tasarıma dayalı olarak hem de n-hekzan ve diklorometanın çözücü olarak kullanıldığı Soxhlet cihazında ekstrakte edilmiştir. Boru tipi ekstraktörün (Autoclave A21, Separex) kullanıldığı Sc-CO2 ortamındaki deneylerde; sıcaklık, basınç ve dinamik ekstraksiyon süresi gibi değişkenlerin kahve telvesi yağ miktarı üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Cevap Yüzeyi Yöntemi ile optimize edilen sonuçlara göre optimum çalışma koşulları; 33.2 ? C sıcaklık, 284.1 bar basınç ve 220.9 dk dinamik ekstraksiyon süresi olarak belirlenmiştir. Her iki yağ örneğinde de en önemli bileşenler; palmitik ve linoleik asit olarak tespit edilse de (toplamda yaklaşık %75) Sc-CO2 ve Soxhlet ekstraksiyonuyla elde edilen yağların yağ asidi dağılımında önemli farklılıklar gözlenmiştir. Bu denemelere paralel olarak, elde edilen kahve telvesi yağlarının tokoferol ve sterol içerikleri de analiz edilmiştir.Anahtar Kelimeler: Deneysel tasarım, kahve telvesi, sterol, süperkritik akışkan ekstraksiyonu, tokoferol Original spent coffee grounds, which supplied from Illycaffè S.P.A (I) and bar of Faculty of Economics in University of Trieste (II), were used in this study. Firstly, it was observed that they, which were dried at 60°C, contain moisture of 60 and 55 wt%, respectively. The oil from spent coffee grounds was also extracted with n-hexane and dichloromethane in a Soxhlet apparatus, and by supercritical CO2 extraction depending on experimental design. In the experiments using Sc-CO2, which were performed using a tubular type extractor (Autoclave A21, Separex), the effects of temperature, pressure, and dynamic extraction time on the amount of oil extracted from spent coffee grounds have been investigated. According to the results, which were optimized by using Response Surface Methodology, the highest oil content was obtained at a temperature of 33.2 ? C, pressure of 284.1 bar and extraction time of 220.9 min. However, the main compounds in the profile of resulting oils were palmitic acid and linoleic acid (totally about 75%); some significant differences were found in the compositions of fatty acids between the spent coffee grounds? oils. Furthermore, the contents of sterols and tocopherols of spent coffee grounds? oils were also analyzed. 68
- Published
- 2012
12. Kızılötesi uygulanmış soyanın bileşimi, kalite özellikleri ve hububat ürünlerinde kullanımı
- Author
-
Yalçin, Seda, Başman, Arzu, and Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Polyphenol ,Cake ,Functional properties ,Food Engineering ,Lipoxygenase ,Tocopherols ,Soybean ,Infrared ,Biscuit ,Urease ,Gıda Mühendisliği ,Antioxidants - Abstract
Bu çalışmada 2 çeşit soya örneği (cv. Adasoy, cv. Nazlıcan) kullanılmıştır. Suda bekletilmemiş ve farklı süreler (30 dak ve 45. dak.) suda bekletilmiş soya örneklerine farklı güçlerde (814W, 1003W, 1208W, 1342W) 10 dak ve 15 dak kızılötesi uygulanmıştır. Kızılötesi uygulamasının lipoksigenaz, üreaz, tripsin inhibitörü, izoflavon, antioksidan aktivite, tokoferol, toplam polifenol, protein çözünürlüğü, protein, toplam besinsel lif, su bağlama kapasitesi, yağ bağlama kapasitesi, emülsiyon kapasitesi ve stabilitesi, köpük kapasitesi ve stabilitesi üzerine etkisi incelenmiştir. Soya örnekleri, %37.5 oranında azaltılan yağın yerine kek formülasyonuna ilave edilmiş ve bisküvi formülasyonunda unun yerine %20 oranında kullanılmıştır. Soya ununun kek ve bisküvi kalite karakteristikleri üzerine etkisi araştırılmıştır.Her iki çeşitte de soya örneklerinin üreaz aktivitesi, tripsin inhibitörü, lipoksigenaz aktivitesi (LOX-1, LOX-3) kızılötesi uygulaması ile azalmaktadır. Soya örneklerinin izoflavon içerikleri ve toplam polifenol miktarı kontrol örneğine kıyasla artmıştır. Kızılötesi uygulama gücü arttıkça % radikal yakalama aktivitesi azalmıştır. Tokoferol miktarı en yüksek güçte (1342W) ciddi şekilde azalmış, ancak diğer tüm kızılötesi uygulamalarında tokoferol içeriği kontrol örneğininkine benzer bulunmuştur. Protein çözünürlüğü ve densitometrik alan kızılötesi uygulama gücü arttıkça azalmıştır. Toplam besinsel lif miktarında kızılötesi uygulaması ile genellikle artış gözlenmiştir. Kızılötesi uygulamasının soya örneklerinin su bağlama kapasitesini arttırdığı, yağ bağlama kapasitesini, emülsiyon kapasitesi ve stabilitesini, köpük kapasitesi ve stabilitesini azalttığı gözlenmiştir.Kek formülasyonundaki yağın %37.5'i azaltılmış yerine ham soya unu ilave edilmiştir. Kek örneğinin özgül hacminin, hacim indeksinin ve simetri indeksinin azaldığı, sertliğinin ise arttığı gözlenmiştir. Kızılötesi uygulanmış (10 dak) soya örneklerinin ilave edildiği kek örnekleri ise kontrol keke kıyasla daha yüksek özgül hacim, hacim indeksi ve simetri indeks değerlerine, daha düşük sertliğe sahiptir. Ham soyanın, unun bir kısmı (%20) yerine bisküvi formülasyonuna ilavesi bisküvi yayılma oranını azaltmış ve sertliği arttırmıştır. Kızılötesi uygulanmış (10 dak) soya örneklerinin ilave edildiği bisküvi örneklerinin yayılma oranı ham soya ununun ilave edildiği kontrol bisküvi örneğine kıyasla daha yüksek bulunmuştur. Sertlik değerleri ise kontrol bisküviden daha düşük olup soya unu ilave edilmemiş standart bisküviye benzer bulunmuştur.Anahtar Kelimeler: Soya, kızılötesi, tripsin inhibitörü, üreaz, lipoksigenaz, izoflavon, antioksidan aktivite, tokoferol, polifenol, protein çözünürlüğü, SDS-PAGE, toplam besinsel lif, fonksiyonel özellikler, kek, bisküvi In this study, two soybean cultivars (cv. Adasoy, cv. Nazlıcan) were used. Near infrared treatment was applied to dry and soaked (30 min and 45 min) soybean samples at various powers (814W, 1003W, 1208W, 1342W) for 10 min and 15 min. Effects of infrared treatment on lipoxygenase, urease, trypsin inhibitor, isoflavone, antioxidant activity, tocopherol, total polyphenol, protein solubility, protein, total dietary fiber, water binding capacity, fat binding capacity, emulsion capacity and stability, foam capacity and stability were investigated. Soybean samples were used in cake formulation instead of reduced (37.5%) fat and used in cookie formulation instead of flour at a ratio of 20%. Effects of soybean flour on quality characteristics of cake and cookie were investigated.In both cultivars, urease activity, trypsin inhibitor and lipoxygenase activity (LOX-1, LOX-3) of the soybeans decreased by using infrared treatment. Isoflavone and total polyphenol contents of soybeans increased as compared to control samples. % radical scavenging activity decreased as the infrared power applied increased. Tocopherol content decreased significantly at the highest IR power (1342W), but tocopherol contents of the other samples treated at other IR powers were similar to that of control sample. Protein solubility and densitometric area decreased with increasing infrared power. Total dietary fiber content generally increased by using infrared treatment. Infrared treatment caused an increase in water binding capacity and a decrease in fat binding capacity, emulsion capacity and stability, foam capacity and stability of soybean samples.Fat content in cake formulation was reduced at a level of 37.5% and untreated soybean flour was added instead of fat. A decrease in specific volume, volume index and symmetry index values and an increase in hardness values of the cake samples were observed. Cake samples including infrared treated (10 min) soybean samples had higher specific volume, volume and symmetry index values and lower hardness values as compared to control cake. Addition of untreated soybean to cookie formulation (20% flour basis) decreased spread ratio and increased hardness values of the cookies. Spread ratio of the cookie samples including infrared treated (10 min) soybean samples was found to be higher than that of control cookie including untreated soybean flour. The hardness values for these cookie samples were lower than that of control cookie and were similar to hardness values of standart cookie.Key words: Soybean, infrared, trypsin inhibitor, urease, lipoxygenase, isoflavone, antioxidant activity, tocopherol, polyphenol, protein solubility, , SDS-PAGE, total dietary fiber, functional properties, cake, cookie 230
- Published
- 2011
13. Streptozotosin ile diyabet oluşturulmuş deneysel periodontitisli sıçanlarda insülin ve alfa-tokoferol tedavisinin serum sitokin düzeyleri ve dişeti iNOS ve CD95 ekspresyonu üzerine etkileri
- Author
-
Hatipoğlu, Mükerrem, Alptekin, Nilgün Özlem, Periodontoloji Anabilim Dalı, and Enstitüler, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Periodontoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tocopherol ,Streptozotocin ,Periodontal diseases ,Nitrik oksit ,Gingiva ,Tocopherols ,Sıçanlar ,Sitokinler ,Nitric oxide ,Rats ,Periodontit ,Diabetes mellitus ,Diş Hekimliği ,Tokoferol ,Dentistry ,İnsülin ,Insulin ,Cytokines ,Periodontal hastalıklar ,Periodontitis ,Diabetes mellitus-experimental - Abstract
Bu araştırmanın amacı, deneysel periodontitis ve streptozotosin (STZ) ile diyabet oluşturulan/oluşturulmayan sıçanlarda ? -tokoferol ve/veya insülin'in alveoler kemik kaybı, dişeti iNOS ve CD95 + hücre sayılarına etkilerini araştırmaktır. Toplam 60 adet Sprague Dawley sıçan üç gruba ayrıldı: Grup I: Diyabetsiz grup, Grup II: STZ ile diyabet oluşturulan grup, Grup III: STZ ile diyabet oluşturulan ve insülin terapisi verilen grup (4 U/gün). Tüm hayvanlara anestezi yapıldı ve 3/0 ipek sütur mandibular alt molar dişlerin çevresine yerleştirildi. Tüm gruplar serum fizyolojik (Grup IA, Grup IIA, Grup IIIA) ve ? -tokoferol (40mg/kg/gün) enjekte edilen gruplara (Grup IB, Grup IIB, Grup IIIB) ayrıldı. Üç haftalık süre sonunda tüm sıçanlar kurban edildi ve dokular histometrik ve immünohistokimyasal ölçümler için nötral tamponlanmış %10'luk formaldehit solüsyonunda sabitlendi. Alveoler kemik kaybı (AKK), dişeti iNOS+ ve CD95+ hücre sayıları görüntü analiz programı kullanılarak analiz edildi. Serum IL-1 ? , IL-4 ve IL-6 konsantrasyonları ticari ELISA kitleri kullanılarak ölçüldü. İstatistiksel kıyaslamalar için iki-yönlü varyans analizi, tek-yönlü varyans analizi ve Tukey HSD kullanıldı p0,05). Alfa-tokoferol uygulaması Grup IB, Grup IIB ve Grup IIIB'deki dişeti iNOS+ ve CD95+ hücre sayılarını, serum fizyolojik (Grup IB, Grup IIB ve Grup IIIB) gruplarına kıyasla baskıladı (p0,05). Bu araştırmanın sınırları içerisinde, ? -tokoferol'ün deneysel periodontitis oluşturulmuş STZ ile diyabet oluşturulmuş/oluşturulmamış sıçanlarda dişetindeki oksidatif hasarı ve apoptotik hücre ölümünü azalttığı ve ayrıca insülinin etkinliğini arttırdığı ileri sürülebilir., The aim of this study was to investigate the effects of ? -tocopherol and/or insulin administration on alveolar bone loss, number of inductible nitric oxide synthase (iNOS)+, CD95+ cells in gingival tissues and serum cytokine concentrations in rats with experimental periodontitis with/without streptozotocin (STZ)-induced diabetes. Sixty male Sprague Dawley rats were divided into three groups: Group I: non-diabetic group, Group II: STZ-induced type I diabetes, Group III: STZ induced type I diabetes and insulin therapy (4 U/day). All animals were anesthetized, and 3/0 silk sutures were placed at the gingival margin level of the mandibular right first molars. All groups divided into two subgroups; thirty rats was injected with saline (Group IA, Group IIA, Group IIIA) and other thirty rats (Group IB, Group IIB, Group IIIB) was injected with ? -tocopherol (40mg/kg/day). After 3 weeks, all rats were sacrified and the tissues were fixed using neutral buffered %10 formaldehyde solution for histometrical and immunohistochemical investigation. Alveolar bone loss (ABL), number of iNOS+ and CD95+ cells in gingival tissues were analyzed by using image analysis program. The concentrations of serum IL-1 ? , IL-4 and IL-6 levels were measured by using commercial ELISA kits. Statistical comparisons were performed by using two-way analysis of variance, one way analysis of variance and Tukey HSD, with significance set at p
- Published
- 2011
14. Doğu Akdeniz'de yaşayan bazı kıkırdaklı balıkların karaciğer yağlarının biyokimyasal komposizyonu ve depolamaya bağlı kalite kriterlerinin belirlenmesi
- Author
-
Özyilmaz, Ayşe, Öksüz, Abdullah, and Su Ürünleri Ana Bilim Dalı
- Subjects
Su Ürünleri ,Cartilage fishes ,Peroxide value ,Refractive index ,Aquatic Products ,Tocopherols ,Free fatty acids ,Elements ,Carotenoids - Abstract
Bu çalışmada Doğu Akdeniz'de yaşayan bazı kıkırdaklı balıkların karaciğer yağlarının biyokimyasal özellikleri incelenmiştir. Balıkların karaciğer yağ seviyeleri, hepatosomatik indeks değerleri (HSI), element içerikleri, toplam karoten (vitamin A) ve tokoferol (vitamin E) miktarları belirlenmiştir. Ayrıca, depolama sıcaklığının ve süresinin balık yağı kalitesi üzerine etkisini incelemek amacı ile bu karaciğer yağları buzdolabı (+4oC) ve oda sıcaklığında 180 gün depolanmıştır. Depolama süresince örneklerin aylık dönemlerde serbest yağ asitleri seviyeleri, asit sayıları, peroksit sayıları, kırılma indisleri ve yağ asitlerinde meydana gelen değişimler incelenmiştir.Araştırma verileri bu balık karaciğerlerinin oldukça yüksek miktarda yağ içerdiğini göstermektedir. Balıkların HSI değerleri büyük burunlu köpek balığı hariç 4.24-8.25 aralığında tespit edilmiştir. Kıkırdaklı balık karaciğer yağların toplam karoten miktarı en yüksek iğneli, kemane ve kartal vatozda bulunmuştur. Tokoferol miktarı ise balıklar arasında farklılık göstermiş olup bu farklılık büyük burunlu köpek balığı ve kemane vatoz hariç tüm balıklar için önemli bulunmuştur (P0.05).Araştırmada kullanılan tüm balıkların serbest yağ asitleri ve peroksit değerleri göz önünde bulundurularak, buzdolabında depolanan kıkırdaklı balık karaciğer yağlarından kemane ve inek burunlu vatoz 90. günde, kartal vatoz ise 180. günde tüketilebilirlik özelliğini koruduğu görülmüştür. Adi köpek balığı, büyük burunlu köpek balığı ve iğneli vatoz karaciğer yağları için bu sürenin 180 günden fazla olduğu belirlenmiştir. Oda sıcaklığında depolanan kıkırdaklı balık karaciğer yağlarından kemane ve inek burunlu vatoz karaciğer yağı 90. günde, kartal vatoz karaciğer yağı 150. günde ve son olarak iğneli vatoz karaciğer yağı 180. günde tüketilebilirlik sınırını aştığı tespit edilirken sadece büyük burunlu köpek balığı karaciğer yağının hala bu sınıra yaklaşmadığı görülmüştür.Çalışmada kullanılan tüm kıkırdaklı balıkları karaciğer yağlarının yağ asitleri miktarları arasında önemli farklılıklar gözlenmiştir (P0.05).Considering levels of free fatty acid and the peroxide values, liver oils of the common guitar fish and cow-nose rays stored in the refrigerator were found to be unacceptable for consumption at the end of the 90th day while the liver oils of the eagle-head lasted at 180th day of the storage period. However, the liver oils of common shark, big nose shark, and needle-string ray were still acceptable for consumption at the end of the storage. Consumption of the liver oils of fish stored in room temperature lasted up to 90 days for common guitar fish and cow-nose rays, 150 days for eagle-head, and finally 180 days for both common shark and needle-string ray while liver oil of big nose shark was still acceptable.All cartilaginous fish liver oils measured in this current study were mostly found to be significantly different in terms of fatty acid components (P
- Published
- 2011
15. Ratlarda uzun dönem Bisfenol A kullanımı üzerine alfa-tokoferol ve alfa-lipoik asit'in etkileri
- Author
-
Bahadir, Ayşegül, Avcı, Bahattin, and Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı
- Subjects
Lipoic acid ,Bisphenol A ,Oxidative stress ,Biyokimya ,Malondialdehyde ,Tocopherols ,Biochemistry ,Antioxidants ,Rats - Abstract
Günlük yaşamımızda geniş bir kullanım alanına sahip olan plastik malzemelerin yapısında yer alan Bisfenol A (BPA), özellikle evsel ürünlerde, yiyecek içecek kaplarının iç kaplamasında, tıbbi ve diş tedavi malzemelerinde kullanılmaktadır. BPA, yüzey gerilimini azaltıcı özellikleri nedeniyle endüstriyel alanda sıkça kullanılan alkilfenollere ait toksik bir bileşiktir. Besin zinciriyle, içme sularıyla, inhalasyon yoluyla insan vücuduna alınmaktadır. BPA maruziyetiyle birlikte kandaki düzeyinin yükselmesi yağda çözünür özelliği nedeniyle dokularda birikimine sebep olmaktadır. Dokulardaki BPA birikiminin oksidatif hasara yol açtığı çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir. Günümüz yaşamında maruz kaldığımız bir çok toksik maddenin etkilerine karşı antioksidanların önemi giderek artmaktadır.Yaptığımız çalışmada güçlü antioksidanlar olan alfa tokoferol (?-TF) ve alfa lipoik asitin (?-LA), BPA'ya bağlı ortaya çıkması muhtemel oksidatif hasardan korunmadaki öneminin araştırılması amaçlandı. Her biri on rattan oluşan beş grup oluşturuldu. I.grup kontrol grubu olarak belirlendi. Kontrol grubu dışındaki dört gruba 30 gün süreyle oral gavaj yoluyla 25 mg/kg/gün BPA uygulandı. II. gruptaki ratlara yalnızca BPA uygulanırken, III. gruba BPA ile birlikte 100 mg/kg/gün ?-LA, IV.gruba BPA ile birlikte 20 mg/kg/gün ?-TF, V. gruba ise BPA ile birlikte 100 mg/kg/gün ?-LA ve 20 mg/kg/gün ?-TF kombine olarak uygulandı.Çalışmamızın sonunda, lipid peroksidasyonu ürünü olan Malondialdehit (MDA), Protein Oksidasyon Ürünleri (AOPP) ve Nitrik Oksit düzeyleri ile antioksidan enzimlerden Glutatyon peroksidaz (GPx) ve Paraoksonaz (PON1) düzeyleri ölçülerek istatistiksel olarak değerlendirildi.Beyin dokusu ve serum örneklerinde BPA uygulanan grup, kontrol grubuyla karşılaştırıldığında protein oksidasyonu ürünleri (AOPP) ve nitrik oksit (NO) düzeylerinde, antioksidan enzimler glutatyon peroksidaz (GPx) ve paraoksonaz düzeylerinde (PON1) istatistiksel olarak herhangi bir farklılık tespit edilmedi. Lipid peroksidasyon düzeylerinde (MDA) ise beyin dokusu ve serum örneklerinde istatistiksel olarak anlamlı artış görüldü (p0,05), kullandığımız antioksidan maddelerin BPA'nın ortaya çıkardığı oksidatif hasarı geri çevirdiğini düşündürmektedir. Ancak elde ettiğimiz bulgular ?-LA ve ?-TF'ün ayrı ayrı ya da kombine kullanımlarının birbirlerine herhangi bir üstünlüğünün olmadığını gösterdi.Sonuç olarak, endüstriyel alanda sıkça kullanılan ve çevresel olarak da maruz kaldığımız toksik bir kimyasal madde olan BPA'nın beyin dokusu ve serum düzeyinde lipit peroksidasyonuna sebep olduğunu tespit ettik. ?-LA veya ?-TF'ün uyguladığımız dozlarda BPA'nın sebep olduğu hasarın geri çevrilmesinde etkin olduğunu, ancak bu iki antioksidanın birbirlerine bir üstünlüğü olmadığını ve kombine kullanımlarının bir avantaj sağlamadığını belirledik.Anahtar Kelimeler; Oksidatif stres, Antioksidanlar, Bisfenol A, Alfa Lipoik Asit, Alfa Tokoferol, Malondialdehit. Bisphenol A (BPA) especially used as a building block of plastic materials such as inner lining of food and beverage containers, medical materials, dental sealents and composites and in the other domestical products is a toxic material. BPA is from one of the groups of alkylphenols which are widely used as surfactants in domestic and industrial products. Humans are exposed to BPA primarily through the food cycle, domestic water and inhalation. Exposure to BPA cause to the increase of the serum BPA concentration and bioaccumulation within the tissues by virtue of its lipophilic nature. There are several literatures about the oxidative stress induced by BPA?s bioaccumulation within the tissues. Importance of the antioxidants which are used against the toxic effects of several materials in the daily life rise in recently.The aim of our study was to investigate whether administration of the alpha lipoic acid (?- LA) and alpha tocopherol (?-TF) antioxidants can prevent the probable oxidative stress induced by BPA. The rats were divided into five groups including ten rats in each group. The first group was defined as a control. In the other groups, BPA (25 mg/kg/day) was administrated by intragatric lavage to rats for 30 days. The second group was administrated by only BPA, ?- LA (100 mg/kg/day ) was administrated along with BPA in the third group, ?-TF (20 mg/kg/day) was administrated along with BPA in the fourth group, ?- LA and ?-TF combination was administrated along with BPA in the fifth group.At the end of the study, the levels of Malondialdehid (MDA) as a product of lipid peroxidation, the advanced oxidation protein products (AOPP), nitric oxide (NO) and the antioxidant enzymes Glutathione Peroxidase (GPx) and Paraoxonase (PON1) were determined. Data was evaluated statistically.No significant difference was observed for the levels of AOPP, NO, GPx and PON1 in rats through by only BPA compared to the control group. The lipid peroxidation levels of only BPA group were significantly higher than the control group of the rat brains and sera (p< 0.05). There was a significant decrease compared with only BPA administrated group (p< 0.05) with the ?-LA and ?-TF administrated along with BPA groups but no significant decrease compared with control group in sera (p> 0.05). These findings revealed that the coadministration of ?- LA and ?-TF along with BPA reversed the effects of BPA induced oxidative stress within the sera. In conclusion, our data suggested that there was no significant difference between the administration of only ?-LA/?-TF and combination along with BPA. These antioxidants didn?t have any priority to each other and combined administration had no advantage.As a result, we revealed that BPA, a toxic chemical material often used in industry and exposed environmentally, induces lipid peroxidation at rat brains and sera. At these dosages, ?-LA and ?-TF had protective effect against oxidative stress induced by BPA but combined administration had no advantage.Key Words; Oxidative stress, Antioxidants, Bisphenol A, Alpha Lipoic Acid, Alpha Tocopherol, Malondialdehid. 94
- Published
- 2011
16. Zeytin yapraği ilave edilerek elde edilen zeytinyağlarinin bazi temel kalite kriterleri ve antioksidan aktivitelerinin belirlenmesi
- Author
-
Sevim, Didar, Tuncay, Özlem, and Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı
- Subjects
Sensory evaluation ,Sensorial properties ,Ziraat ,Phenols ,Food Engineering ,Tocopherols ,Olives ,Agriculture ,Fatty acids ,Gıda Mühendisliği ,Olive oil ,Phenolic compounds - Abstract
Bu çalışmada, 2008 ve 2009 yıllarında Zeytincilik Araştırma İstasyonu Müdürlüğü bahçesinden 2 farklı hasat zamanında (erken ve geç) toplanan, Ayvalık ve Memecik zeytin çeşitlerine belirli oranlarda (% 0 (yapraksız), % 1 ve % 3) kendi zeytin yaprağı ilave edilerek elde edilen zeytinyağının kalite kriterlerine, antioksidan kapasitesine, raf ömrüne (18 ay) ve duyusal özelliğine zeytin yaprağı eklenmesinin etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Çalışmada hasat zamanına göre geç hasat edilerek elde edilen yağların serbest yağ asitliğinin ve peroksit değerinin daha yüksek, K232 ve K270 değerlerinin, klorofil, toplam fenol, ?-tokoferol miktarlarının, DPPH? ve ABTS?+ radikal süpürücü aktivitelerinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Yağ asidi kompozisyonunda ise olgunlaşma ile palmitik asit, linolenik asit, TTDYA (Toplam Tekli Doymamış Yağ Asitleri), TDYA (Toplam Doymuş Yağ Asitleri) ve Memecik yağında oleik asit içeriğinin azaldığı, linoleik asit, TÇDYA (Toplam Çoklu Doymamış Yağ Asitleri) ve Ayvalık yağında hem oleik asit hem de stearik asit içeriğinin arttığı belirlenmiştir.Farklı oranlarda yaprak ilavesine göre elde edilen yağların serbest yağ asitliğinin, peroksit değerinin ve K232 değerinin yaprak ilavelerine göre farklılıklar gösterdiği, K270 değerinde % 3 yaprak ilavesi ile elde edilen yağın değerinin en yüksek olduğu, klorofil, toplam fenol ve ?-tokoferol miktarlarının, DPPH? ve ABTS?+ radikal süpürücü aktivitelerinin yaprak eklenme oranı arttıkça arttığı, yağ asidi kompozisyonunda ise yaprak ilavelerine göre farklılıklar gösterdiği saptanmıştır.Depolama süresi boyunca yağların serbest yağ asitliği miktarının, peroksit değerinin, K232 ve K270 değerlerinin yükseldiği, 18 ay depolama sonunda yaprak ilave oranlarına göre elde edilen yağlar arasında farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. Klorofil, toplam fenol ve ?-tokoferol miktarlarının, DPPH? ve ABTS?+ radikal süpürücü aktivitelerinin depolama süresi boyunca azaldığı belirlenmiştir. Yağ asidi kompozisyonunun depolama süresi boyunca inişli çıkışlı değerler gösterdiği, genel olarak 18 ay depolama süresi sonunda yağ asidi kompozisyonunun yaprak ilavelerine göre farklılık göstermediği saptanmıştır.Çalışmamızda elde edilen yağların meyve lezzeti şiddeti hasat zamanına göre değişmemiş ancak yaprak eklenme oranı arttıkça artmıştır. Yağların acılık ve yakıcılık şiddetleri yaprak eklenme oranı arttıkça artmıştır. Depolama süresi boyunca da meyvemsi tat, acılık ve yakıcılık şiddetinin azaldığı saptanmıştır. 18 ay depolama sonunda meyvemsi, acılık ve yakıcılık şiddetinin en yüksek % 3 yaprak eklenerek elde edilen yağda tespit edilmiştir.Sonuç olarak çalışmamızda zeytinlere yaprak eklenme oranı arttıkça elde edilen yağların antioksidan içeriğinin ve antioksidan aktivitesinin arttığı, duyusal olarak meyve lezzeti, acılık ve yakıcılık şiddetinin yükseldiği tespit edilmiştir. Yaprak eklenmesi ile antioksidan içeriği daha yüksek, daha sağlıklı, daha yüksek antioksidan aktivite gösteren yağlar ve duyusal olarak daha kaliteli yağlar elde edilebilir. In this study, fruits of Ayvalık and Memecik olive cultivars were harvested from the Directorate of Olive Research Station orchard at 2 different harvest times (early and late), in 2008 and 2009 seasons. Olive oils were obtained by the addition of its olive leaves in specific proportions (0 % (without leaf), 1 % and 3 %). The aim of the research was to determine the effect of addition of olive leaves to olive fruits, quality parameters, antioxidant capacity, shelf life (18 months) and sensory characteristics of olive oils.According to this study, it was determined that olive oils obtained at late harvest shown higher free acidity and peroxide value, lower K232 and K270 values, chlorophyll, total phenol, ?-tocopherol concentrations, DPPH? and ABTS?+ radical scavenging activities. Regarding the fatty acid composition, In both varieties, palmitic acid, linolenic acid, Monounsaturated Fatty Acids (MUFA) Saturated Fatty Acids (SFA) and in Memecik olive oils oleic acid contents were decreased, while linoleic acid, Polyunsaturated Fatty Acids (PUFA) and in Ayvalık olive oils both oleic acid and stearic acid contents were found to increase with the late harvest.While the free fatty acidity, peroxide value and K232 value of olive oils which were obtained from different application rates of leaves, were found to be different according to applications, the highest value of K270 was determined in 3 % leaf application. Similarly, chlorophyll, total phenol and ?-tocopherol concentrations, DPPH? and ABTS?+ radical scavenging activities were increased with the inscreasing leaf ratio. There were some differences determined of leaf addition on the fatty acid composition.During the storage, it was found that there was an increase in free fatty acidity, peroxide value, K232 and K270 values of olive oils and at the end of the storage of 18 months, leaf addition had different effects on different quality parameters. Chlorophyll, total phenol and ?-tocopherol concentrations, DPPH? and ABTS?+ radical scavenging activities were reduced during storage period and at the end of the storage the highest values were determined in 3 % leaf application. Fatty acid composition changed during the storage period, but there was no marked effect of leaf applications at the end of the storage.In our study, the intensity of the fruitiness of olive oils were unchanged by the harvest date but incerased with the addition of olive leaves. Bitterness and pungency intensity of olive oils were increased with the increasing leaf ratio. It was also determined that during the storage period, the intensity of fruitiness, bitterness and pungency of olive oils were declined. At the end of the storage period, fruitiness, bitterness, and bitterness intensity were the highest in the olive oils obtained by adding 3 % olive leaf.As a conclusion, it was determined that, olive oils which were obtained with higher proportions of olive leaves showed an increase in antioxidant content, antioxidant activity and also in sensory properties such as fruitiness, bitterness, and pungency. The addition of olive leaves to olive oil may improve the health properties, increase the antioxidant content, activity, and sensory properties. 361
- Published
- 2011
17. Deneysel periodontitisli sıçanlarda alfa-tokoferol ve sodyum selenit uygulamasının serum sitokin düzeyleri ve dişeti iNOS ve CD95 ekspresyon düzeylerine etkileri
- Author
-
Baş, Nurgül, Alptekin, Nilgün Özlem, Periodontoloji Anabilim Dalı, and Enstitüler, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Periodontoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Tocopherol ,Sodium ,Tocopherols ,Sıçanlar ,Sitokinler ,Nitric oxide ,Gen ifadesi ,Rats ,Genler ,Periodontit ,Diş Hekimliği ,Genes ,Tokoferol ,Dentistry ,Sodyum ,Nitrik oksit sentaz ,Cytokines ,Niric oxide synthase ,Gene expression ,Periodontitis - Abstract
Bu çalışmanın amacı sıçanlarda ligatürle oluşturulan deneysel periodontitiste sodyum selenit ve/veya alfa-tokoferol uygulamalarının alveoler kemik kaybı, dişeti kollajen lif sayısı, uyarılabilir nitrik oksit sentaz (iNOS)+ ve CD95+ hücre sayıları ve serum sitokin konsantrasyonları üzerine olan etkilerini incelemektir. Dört haftalık çalışmada, sıçanların sol alt molar dişinin dişeti kenarına 3/0 ipek sütur bağlandı. Daha sonra, her grupta on adet olacak şekilde toplam kırk Sprague Dawley sıçan dört gruba ayrıldı: Grup A (K): kontrol grubu, intraperitoniyal (IP) serum fizyolojik enjeksiyonu, Grup B (Se): sodyum selenit grubu, (0.2 mg/kg/gün, IP), Grup C (?T): alfa-tokoferol grubu (40 mg/kg/gün, IP), Grup D (Se + ?T): kombine grup, alfa-tokoferol ve sodyum selenit'in kombine kullanıldığı grup (40 mg/kg/gün ve 0.2 mg/kg/gün IP). Dokular histometrik ve immünohistokimyasal inceleme için %10'luk formaldehit solüsyonu ile fikse edildi. Alveoler kemik kaybı (AKK) Clemex Vision Lite 3.5 görüntü analiz yöntemiyle değerlendirildi. Birleşim epitelinin altındaki bağdokusunda iNOS, CD95 pozitif hücre ve kollajen lif sayıları görüntü analiz sistemi kullanılarak sayıldı. Serum interlökin (IL)-1ß, IL-6 ve IL-4 konsantrasyonları ELISA kitleriyle ölçüldü. İstatistiksel analiz için Kruskal-Wallis Testi ve Bonferroni düzeltmeli Mann Whitney U testi yapıldı Çalışmanın sonunda Se+?T'nin birlikte kullanıldığı grup AKK'yı kontrol grubuna göre önemli derecede baskıladı (p0,05). Grup D'deki kollajen lif miktarı kontrol grubundan daha fazlaydı, ancak fark önemli değildi (p>0,05). Grup B'deki iNOS+ sayısı Grup A'dakinden düşüktü (p0,05). Kombine olarak Se+?T uygulanması iNOS+ ve CD95+ hücre sayısını kontrollere kıyasla azalttı, ancak fark anlamlı bulunmadı (p>0,05). Sıçan modelinde sodyum selenitin iNOS'a bağlı dişeti enflamasyonunu baskıladığı sonucuna varıldı. Bu çalışmanın sınırları içinde sodyum selenit ve/veya alfa-tokoferol uygulamasının periodontal doku yıkımının engellenmesinde faydalı olabileceği öne sürülebilir., The aim of this study was to evaluate the effects of sodium selenite and/or alpha-tocopherol administration on alveolar bone loss, number of gingival collagen fibers, inducible nitric oxide synthase (iNOS)+ and CD95+ cells and serum cytokine concentrations in rats with ligature induced periodontitis. In this four-week study, 3/0 silk sutures were placed at the gingival margin of the lower right first molars in a mandibular quadrant. Forty male Sprague Dawley rats were then divided into four groups of ten rats each: Group A (C): a control group, saline intraperitoneal injection (IP), Group B (Se): sodium selenite group (0.2 mg/kg/day, IP), Group C (?T): alpha-tocopherol group (40 mg/kg/day IP), and Group D (Se+?T): combined group, alpha-tocopherol used in combination with sodium selenite (0.2 mg/kg/day and 40 mg/kg/day, IP). The tissues were fixed using neutral buffered 10% formaldehyde solution for histometrical and immunohistochemical examination. Alveolar bone loss (ABL) (?m) was measured by Clemex Vision Lite 3.5 vision analysis system. The number of iNOS, CD95 positive cells and collagen fibers in subepithelial connective tissue beneath the sulcular epithelium were counted by using the same image analysis system. The concentrations of serum interleukin (IL)-1ß, IL-6 and IL-4 levels were measured by using ELISA kits. Kruskal-Wallis test and Bonferroni adjusted Mann Whitney U tests were used for the statistical analysis. At the end of the study, the combination of Se and ?T suppressed ABL compared to saline group (p0,05). Higher levels of collagen fiber counts were found in Group D compared to controls, but differences were not significant (p>0,05). The number of iNOS+ cells in Group B was at lower levels than Group A (p0,05). The combination of Se and ?T administration decreased the number of iNOS+ and CD95+ cells compared to the controls, but there was no significant difference (p>0,05). We concluded that sodium selenite suppressed iNOS-induced gingival inflammation in rat models. Within the limits of this study, it can be suggested that sodium selenite and/or alpha-tocopherol administration may be useful to prevent periodontal tissue destruction.
- Published
- 2010
18. Bazı bitkisel yağların karakterizasyonu
- Author
-
Uluata, Sibel, Özdemir, Nurhayat, and Kimya Anabilim Dalı
- Subjects
Chemistry ,Food Engineering ,Tocopherols ,Plant oils ,Seed oils ,Gıda Mühendisliği ,Kimya ,Antioxidants - Abstract
Gıda maddelerinin yapısında yer alan üç ana sınıftan biri olan yağlar, insan beslenmesi açısından da önemli bir yer teşkil etmektedir. Yemeklik yağ ihtiyacımızın % 71'i bitkisel yağlardan karşılanmakla beraber artan hammadde ihtiyacı nedeniyle alternatif yağ kaynakları ile ilgili çalışmalar büyük önem kazanmıştır. Bu nedenle, bu çalışmada geleneksel olarak tüketilmeyen erik, dut, vişne, kiraz, kavun, ısırgan, turp, defne, menengiç ve kenevir tohumu yağlarının kısmi içerik analizi yapılarak kimyasal karakterizasyonu amaçlanmıştır. Bunun için tohum ve çekirdeklerin soğuk-presleme yöntemiyle yağları elde edilerek % yağ oranları, yağ asitleri, tokoferol izomerleri, iyot sayısı, antioksidan aktivitelerini belirlemek için ABTS ve DPPH analizleri yapılmıştır. Oksidatif stabiliteleri peroksit sayısı, konjuge dien, 2-tiobarbitürik asit (TBA) testi, ayrıca Ransimat ve FT-IR metotlarıyla belirlenmiştir. Yağların Cu, Fe, Ca, Mg mineral içerikleri ICP-OES tekniği kullanılarak belirlenmiştir.% yağ oranı 30,31±0,27 ile 43,1±0,34 arasında belirlenmiştir. Elde edilen bu yağların oleik ve linoleik yağ asitlerince zengin olduğu, en fazla oleik asit içeriğine % 67 oranıyla erik çekirdeği yağı, en fazla linoleik asit içeriğine % 77 oranıyla dut çekirdeği yağının sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca kenevir tohumu yağının % 22 oranıyla en fazla linolenik asit içeriğine sahip olduğu belirlenmiştir. Bunun yanı sıra defne ve menengiç tohumu yağlarının diğer yağlara göre daha fazla doymuş yağ asidi içeriğine sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca turp tohumu yağının diğer yağlarda belirlenemeyen erusik asitçe zengin olduğu tespit edilmiştir. Tokoferol izomerleri bakımından, kiraz çekirdeği yağı ?- tokoferol, defne tohumu yağı ß-tokoferol, erik çekirdeği yağının da ?-tokoferol izomeri bakımından diğer yağlara göre daha zengin olduğu görülmüştür. Özellikle dut çekirdeği yağının 1354,25±17,91 mg/kg yağ ?-tokoferol içeriğiyle literatürde belirtilen yağlardan daha fazla oranda ?-tokoferol içeriğine sahip olduğu belirlenmiştir. DPPH radikal süpürme gücü bakımından en yüksek aktiviteyi dut çekirdeği yağı, ABTS radikal süpürme gücü bakımından da en yüksek aktiviteyi defne tohumu yağı göstermiştir. Okside olmamış yağların peroksit sayısı değerleri 0,21 ile 7 mili eşdeğer gram/kg yağ arasında değişmekte olup, vişne çekirdeği yağının 6. günde peroksit değeri 67, defne çekirdeği yağının 24.günde peroksit değeri 40 mili eşdeğer gram/kg yağ değerine ulaşmıştır. TBA değerleri 0,44 ile 415 µmol/g yağ arasında, % konjuge dien oranları 0,044±0,01 ile 2,153±0,02 arasında değişmektedir. İyot sayısı değerleri 94 ile 132 g iyot/100g yağ arasında değişmektedir. Ayrıca analizlenen bu yağların bazı mineral içerikleri bakımından da zengin olduğu görülmüştür. Yapılan bu araştırmalar sonucunda incelenen yağların geleneksel olarak tüketilen bitkisel yağlara alternatif olarak ya da katkı maddesi olarak değerlendirilebileceği ortaya konmuştur. Fats constitute one of three major classes of food product and an important part of human food. Edible vegetable oil consists of 71% of our oil needs. Because of the increasing need for raw materials, studies on alternative source of oil have gained great importance. Therefore, this study is intended to do the chemical content characterization analysis of the products such as plum, white mulberry, cherry, sweet cherry, melon, stinging nettle, radish, laurel, terebinth and hemp oilseeds which are not consumed traditionally. For this purpose, ABTS and DPPH analysis has been done to determine antioxidant activity of seeds and kernel oils obtained by cold-pressing method, percentage of oil, fatty acids, tocopherol isomers, iodine value. Oxidative stability was determined by applying peroxide value, conjuge dien value, 2-thiobarbituric acid (TBA) test, and Rancimat and FT-IR methods were also used. Cu, Fe, Ca, Mg mineral contents of oils were determined by using ICP-OES technique.Percentage of oil was determined between 30,31±0,27 with 43,1±0,34 It has been seen that these oils were rich in oleic and linoleic acids. It has been determined that plum seed oil has the maximum rate of oleic acid ( 67%) and white mulberry oil has a maximum rate of linoleic acid (77%). It has also been determined that hemp oilseed has the content of linoleic acid with a rate of 22 %. Laurel and terebinth oils were found to be richer in saturated fatty acid content than the other oils. Radish oilseed was determined to be oil- rich in erusic acid which couldn?t be identified in other oils. In terms of Oil tocopherol isomers; it was found that sweet cherry oilseed was richer in ?- tocopherol isomer, laurel oilseed was richer in ß- tocopherol isomers, plum oilseed was richer in ?-tocopherol isomer than other oils. Especially white mulberry oilseed with 1354,25±17,91 mg/kg oil ?-tocopherol content, was determined to have the most ?-tocopherol that has ever been identified in the literature. The highest activity was seen in white mulberry oilseed, in terms of DPPH radical scavenging capacity and the highest ABTS radical scavenging capacity was seen in laurel oilseed. Peroxide value of non-oxidize oils ranged between 0,21and 7 meq/kg oil. Peroxide value of cherry kernel oil reached 67 on the 6th day and peroxide value of laurel oilseed reached to 40 meq/kg oil on the 24th day. TBA value changed from 0,44 to 415 µmol/g oil and rate of conjuge dien changed from % 0,044±0,01 to 2,153±0,02. İodine value changed from 94 to 132 g iodine/100g. It has also been seen that oils that have been analyzed were rich in terms of mineral content. As a result of this research, oils which were analysed can be evaluated as an alternative to traditionally consumed vegetable oils or as additives to them. 128
- Published
- 2010
19. Kemoterapi uygulamasının sıçan ovaryum follikülleri üzerine etkisi ve çeşitli antioksidanların koruyucu rollerinin yapısal ve immünohistokimyasal düzeyde belirlenmesi
- Author
-
Gürgen, Seren Gülşen, Erdoğan, Deniz, and Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Selenium ,Histology and Embryology ,Antineoplastic agents ,Ascorbic acid ,Tocopherols ,Microscopy-electron ,Histoloji ve Embriyoloji ,Immunohistochemistry ,Rats - Abstract
Kanser tedavilerinde kemoterapötik olarak sıklıkla kullanılan ajanlardan biri olan Siklofosfamid, üreme organlarına toksik etki ederek döllenmenin bozulmasına neden olur. Çalışmamızda kemoterapotik ajan Siklofosfamid'in normal ovaryum dokusunda olaylandırdığı dejeneratif etkiler üzerine askorbik asit, ?-tokoferol ve selenyum'un olası antioksidan etkilerini immünohistokimyasal ve elektron mikroskobik düzeyde değerlendirmeyi amaçladık. Bu nedenle yaşam ve gelişim sinyal moleküllerinden TGF-ß1, GDF-9, PCNA, apoptozis sinyal moleküllerinden kaspaz-3, APAF-1 primer antikorları ve hücrelerdeki DNA hasarını belirlemek için TUNEL yöntemi kullandık.Siklofosfamid uygulamasından sonra ovaryum dokusunda tüm gelişim aşamasındaki folliküllerin granüloza hücrelerinde TGF-ß1, PCNA, oositlerde ise GDF-9 tutulumlarının kontrol grubuna karşın oldukça azaldığı ve kaspaz-3, APAF-1 tutulumlarının ise belirgin olarak arttığı belirlendi. Ayrıca TUNEL yöntemi ile bu grupta atretik folliküllerin sayısının arttığı ve bazı Graaf folliküllerde DNA hasarı olan hücrelerin kontrol grubuna göre kuvvetli tutulum gösterdiği saptandı. Siklofosfamid ile birlikte antioksidan uygulanan grupların gelişmekte olan folliküllerinde ise TGF-ß1, PCNA, oositte ise GDF-9 immünreaksiyonun kontrol grubuna yakın olarak arttığı, kaspaz-3, APAF-1, TUNEL tutulumlarının belirgin olarak azaldığı ve doku genelinde atretik folliküllerin sayısının anlamlı derecede azaldığı saptandı.Elektron mikroskobik bulgularımız da immünohistokimyasal bulgularımızla eşdeş olarak; Siklofosfamid uygulanmış ovaryum dokularında özellikle çok sıralı primer folliküllerin granüloza hücrelerinde kontrol grubuna karşın yoğun dejeneratif değişiklikler saptandı. Antioksidan uygulanan 3 grupta ise ovaryumun yapısının korunduğu gözlendi.Çalışmamızda elde ettiğimiz bulgulara göre, kemoterapi tedavisi sırasında normal ovaryum dokusunda oluşan serbest radikallerin neden olduğu dejeneratif etkilerin antioksidanlar ile en az düzeye indirilerek baskılanabileceği ve toksik etkilerden korunabileceği sonucuna varıldı. One of the most common chemotherapeutic agents that is used in cancer treatment is cyclophosphamide; that toxic effects on female reproductive organs and causes fertilization failure. In our study, we aimed to immunohistochemically and electron microscobically evaluate the possible antioxidant effects of ascorbic acid, ?-tocopherol and selenium, on the degenerative effects of cyclophosphamide on normal ovarian tissue. To this end we used TGF-ß1, GDF-9, PCNA as developmental signal molecules; Caspase-3, APAF-1 as apoptotic signal molecules. TUNEL method is used in order to evaluate the DNA damage caused at the cell level.Following cyclosphamide application, we observed a decrease in TGF-ß1, PCNA immunoreaction in the granulosa cells of developing follicules and a decrease in GDF-9 immunoreaction in oocytes and a distinctive increase in caspase-3 and APAF-1 immunoreaction when compared to control group. Besides an increase in athretic follicules and in some Graaf follicules?s cells with DNA damage had showed a strong immunopositive reaction when compared to control group in TUNEL analysis. TGF-ß1 and PCNA immunoreactivity of developing follicules and GDF-9 immunoreaction of oocytes was similiar to the control group whereas Caspase-3 and APAF-1 immunoreaction in TUNEL analysis showed a distinctive decrease in both cyclosphamide and antioxidant treated group. Again in the same group the number of athretic folicules have found out to decrease significantly.Following electron microscobic examinations, we have observed intense degenerative changes in the multi layer primary follicles?s granulosa cells in cyclophosphamide treated group, which is an alike finding with immunohistochemical part of the study. In all of the three antioxidant treated groups, both ovaries and zona pellucida of the oocytes remained the same. Degeneration at the granulosa cells was moderately inhibited and there was quite a few decrease in the number of cells with dark cytoplasm.According to our observations, we have concluded that, degenerative changes at the ovaries caused by the free radicals during the chemotherapy treatment can be repressed or degraded to minimum by the help of antioxidants and may maintain a protection from the toxic side effects at the same time. 198
- Published
- 2009
20. Farklı ambalaj materyalleri ve depo koşullarının ceviz içi bileşimine etkisi
- Author
-
Bakkalbaşi, Emre, Artık, Nevzat, and Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Walnut ,Physical properties ,Food Engineering ,Chemical composition ,Storage ,Tocopherols ,Packaging materials ,Gıda Mühendisliği ,Phenolic compounds - Abstract
Bu çalışmada, Türkiye'de yetiştirilen 7 farklı ceviz çeşidinden (Yalova 1, Yalova 3, Yalova 4, Kaman V, Şebin, Bilecik ve Şen 1) elde edilen içlerin fiziksel ve kimyasal özellikleri belirlenmiştir. Ayrıca çeşitlerden Yalova 1 ve Yalova 3'e ait içler iki farklı ambalaj materyali (90 ?m kalınlığında Poliamid/Polietilen ve 150 ?m kalınlığında Poliamid/Polietilen) ile vakum ambalajlanarak üç farklı sıcaklıkta (10 °C, 20 °C ve 30 °C) 12 ay boyunca depolanmıştır. Depolama süresince 2, 4, 6, 8, 10 ve 12. aylarda örnek alınarak iç cevizlerin oksidasyon düzeyi ve antioksidan bileşiklerindeki kayıpları belirlenmiştir. Tüm çalışma 2004 ve 2005 yılında hasadı yapılan örnekler kullanılarak iki yıl tekrarlı ve üç tekerrürlü olarak gerçekleştirilmiştir.Ceviz örneklerinde tane ağırlığı, iç ağırlığı ve randıman değerleri sırasıyla 8.98 g ile 18.79 g, 4.37 g ile 8.58 g ve % 44.90 ile % 59.54 arasında değişmiştir. Şebin, Kaman 5 ve Yalova 3 çeşitleri diğer çeşitlere göre daha yüksek randıman değerlerine sahip olmuşlardır. Farklı ceviz çeşitlerine ait içlerde en fazla bulunan bileşik yağlar (% 61.47 - 72.56) olurken, onları proteinler takip etmiştir (% 13.00 - 16.90). Çalışma sonunda ceviz yağını oluşturan yağ asitlerinin % 90.21 - 92.03'ünün doymamış yağ asitlerinden oluştuğu tespit edilmiştir. En fazla bulunan yağ asidi linoleik asit olup, yağ asiti dağılımının % 50'den fazlasını oluşturmaktadır. Ceviz çeşitlerinin toplam tokoferol miktarı 321.27 mg/kg ile 505.28 mg/kg arasında, toplam fenolik madde miktarları ise 9313.5 mg/kg ile 31808.8 mg/kg arasında değişmiştir.Yapılan çalışma sonucunda, depolama süresince çeşit, sıcaklık, ambalaj ve süre faktörlerinin oksidasyon ürünleri ve antioksidan bileşikler üzerine önemli etkileri olduğu tespit edilmiştir. 10 °C ve 20 °C'de yapılan depolamalarda peroksit değeri, hekzanal, tokoferol ve toplam fenolik madde miktarları fazla değişmezken, 30 °C'de yapılan depolamada peroksit değeri ve hekzanal içeriği önemli miktarda artmış, tokoferol ve toplam fenolik madde miktarları ise önemli oranda azalmıştır. Sonuçlar değerlendirildiğinde Yalova 1 çeşidinin depolama süresince oksidasyona karşı Yalova 3 çeşidinden daha dayanıklı olduğu görülmüştür. Ayrıca iç cevizlerin oksidasyondan korunarak ve antioksidan bileşiklerindeki kayıpları çok düşük düzeylerde tutarak bir sonraki hasat dönemine kadar muhafaza edilebilmesi için 63.4 ml/m2/gün (23 °C) oksijen geçirgenliğine sahip bir ambalaj ile vakum altında paketlenip, oda sıcaklığında depolanmasının yeterli olduğu belirlenmiştir. In this research, pyhsical and chemical characteristics of seven different walnut varieties (Yalova 1, Yalova 3, Yalova 4, Kaman V, Şebin, Bilecik and Şen 1) grown in Turkey was determined.Furthermore kernels obtained from Yalova 1 and Yalova 3 walnut varieties were packed under vacuum in two different packing materials (total thickness 90µm Polyamide/Polyethylene and total thickness 150µm Polyamide/Polyethylene) and stored at three different temperatures (10 °C, 20 °C and 30 °C) during 12 months. Samples were taken at 2, 4, 6, 8, 10 and 12 months of storage to determine changes in oxidation rate and loss of antioxidant substance of samples.Nut weight, kernel weight and kernel ratio of walnut samples varied in the range of 8.98 - 18.79 g, 4.37 - 8.58 g and 44.90 - 59.54 %, respectively. Oil is the major constituent in shelled walnut and followed by protein. Oil and protein content of shelled walnuts varied in the range of 61.47 - 72.56 % and 13.00 - 16.90 %, respectively. In walnut oil, unsaturated fatty acids constitute 90.21 - 92.03 % of total fatty acids. Walnut oil is a rich source of linoleic acid and more than 50 % of the total fatty acid content is linoleic acid. Total tocopherol and phenolic content of walnut varieties ranged from 321.27 to 505.28 mg/kg and 9313.5 to 31808 mg/kg, respectively.Varieties, packing materials, temperature and storage time caused important changes in oxidation products and antioxidant compounds of samples during storage. While peroxide value, hexanal, tocopherol and total phenolic content didn?t change during storage at 10 and 20 °C, peroxide value and hexanal content markedly increased and tocopherol and total phenolic content markedly decreased during storage at 30 °C. According to the results of this study, Yalova 1 variety was more resistance to the oxidation than Yalova 3 variety during storage. In addition, it was determined that packed in polyethylene film pouche (oxygen permeability: 63.4 ml/m2 /day) under vacuum and storage at room temperature of the shelled walnuts are kept from oxidation and decreased loss in the levels of antioxidant compounds. 156
- Published
- 2009
21. Fındık ve zeytin yağlarının oksidatif stabilitelerinin belirlenmesi
- Author
-
Kaya, Sema, Cavidoğlu, İsa, and Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Food Engineering ,Hazelnut oil ,Tocopherols ,Fatty acids ,Peroxide ,Carotenoids ,Gıda Mühendisliği ,Olive oil ,Oxidative stability - Abstract
Bu çalışmada, fındık ve zeytin yağlarının yağ asidi bileşimleri, tokoferol ve karoten içerikleri ve 32 saatlik hava akımı altında, 45, 60, 75 ve 90°C'de hızlandırılmış oksidasyon ortamında tutulan bu yağların peroksit içeriklerindeki değişime dayanarak oksidatif stabiliteleri saptanmıştır. Sonuçlar, fındık ve zeytin yağlarının yağ asidi bileşimlerinin birbirine oldukça benzediğini ve her iki yağın oleik asit açısından zengin olduğunu, ancak fındık yağının daha yüksek tokoferol içeriğine sahip olduğunu göstermiştir. Her iki yağın toplam karoten içerikleri 30-32 mg/kg yağ arasında olduğu saptanmıştır. Hızlandırılmış oksidasyon ortamındaki peroksit sayıları değişiminin kinetik değerlendirilmesi, fındık ve zeytin yağlarında peroksitlerin oluşumu için aktivasyon enerjisinin sırasıyla, 41.75 ve 31.48 kj/mol.K olduğunu göstermiştir, bu da fındık yağının zeytin yağından daha yüksek bir oksidatif stabiliteye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Fındık yağının daha dayanıklı olması, bu yağın daha yüksek bir tokoferol içeriğine sahip olmasına bağlanabilir. Sonuç olarak fındık yağına beslenmemizde özellikle kızartmalarda daha fazla yer vermemiz gerektiği kanısına varılmıştır. In this study, the initial fatty acid composition, tocopherol and carotene content of hazelnut and olive oils and the oxidative stabilities of hazelnut and olive oils kept at 45, 60, 75 ve 90°C in contact with air flow for 32 hours by evaluation the changes in their peroxide values have been studied. Results showed that the fatty acid compositions of hazelnut and olive oils were quite similar, and oleic acid was the predominant fatty acid in both oils. The total carotene contents of hazelnut and olive oils were between 30-32 mg/kg oil. The kinetic evaluation of peroxide value changes of oils under accelerated oxidation condition showed that the activation energy for peroxide formation in hazelnut and olive oils were 41.75 and 31.48 kj/mol.K , respectively. This indicated that hazelnut had a higher oxidative stability than olive oil. The higher oxidative stability of hazelnut was due to its higher tocopherol cintent. It was concluded that hazelnut should have been taken more place in our diet, particularly as frying oil. 41
- Published
- 2008
22. İnteresterifiye edilmiş pamuk ve zeytin yağlarının hızlandırılmış oksidasyon ortamındaki tokoferol ve karoten içerikleri ve oksidatif stabilitelerinin belirlenmesi
- Author
-
Tüfenk, Remzi, Cavidoğlu, İsa, and Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Interesterification ,Ascorbyl palmitate ,Cotton oil ,Malondialdehyde ,Food Engineering ,Peroxide value ,Tocopherols ,Fatty acids ,Carotenoids ,Gıda Mühendisliği ,Olive oil ,Oxidative stability - Abstract
Bu çalışmada, 400 ppm düzeyinde askorbil palmitat katkılı ve katkısız pamuk ve zeytin yağlarının interesterifikasyonu sırasında ve 28 gün süreyle 60°C'de bekletmenin, bu yağların tokoferol, karoten, yağ asidi bileşimleri ve oksidatif stabiliteleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çalışmanın sonuçları, interesterifikasyonun pamuk ve zeytin yağlarının yağ asidi bileşimleri ve toplam karoten içerikleri üzerine belirgin bir etkisinin olmadığını gösterirken, bu tekniğin yağların tokoferol içeriğini azaltıcı etkisi olduğunu göstermiştir. İnteresterifikasyonun yağların oksidatif stabiliteleri üzerinde olumsuz etkisi olmadığı, 60°C'de 28 gün boyunca pamuk ve zeytin yağlarının peroksit ve malonaldehit içerikleri izlenerek saptanmıştır. 400 ppm derişiminde askorbil palmitat eklenmesinin pamuk ve zeytin yağlarının oksidatif stabilitelerini artırdığı saptanırken, askorbil palmitat katkılı yağların tokoferol içeriklerinin katkısız karşılıklarından daha yüksek olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak, peroksit sayısı ve malonaldehit içeriklerine dayanarak, interesterifikasyonun pamuk ve zeytin yağlarının oksidatif stabilitelerini olumsuz yönde etkilemediğini ve bununla birlikte 400 ppm derişiminde askorbil palmitat eklenmesinin yağların oksidatif stabilitelerini artırıcı etkide bulunduğu tespit edilmiştir. In this study, the effect of 400 ppm ascorbyl palmitate on fatty acid composition, tocopherol content and oxidative stability of cottonseed and olive oils during interesterification and during 28 days storage at 60°C have been studied. The results showed that interesterification had no considerable effect on fatty acid composition and carotene content of cottonseed and olive oils, however, this technique reduced the tocopherol content of tested oils. Interesterification had no adverse effect on oxidative stability of samples stored at 60°C for 28 days. 400 ppm ascorbyl palmitate increased the oxidative stability of cottonseed and olive oils. Samples with 400 ppm ascorbyl palmitate showed higher tocopherol contents than their counterparts without ascorbyl palmitate. It was concluded that based on peroxide and malonaldehyde contents, interesterification did not adversely affect the oxidative stability of cottonseed and olive oils and 400 ppm ascorbyl palmitate increased the oxidative stability of examined samples. 47
- Published
- 2008
23. Edremit (Balıkesir) Körfezi çevresinde yaygın olarak yetiştirilen zeytin çeşitlerinin olgunlaşma sürecinde bazı fizikokimyasal özellikleri, yağ asidi kompozisyonu, tokoferol ve fenolik bileşik miktarlarının belirlenmesi
- Author
-
Dağdelen, Ayhan, Tümen, Gülendam, and Biyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Food Engineering ,Maturation ,Olive ,Tocopherols ,Biology ,Biyoloji ,Gıda Mühendisliği ,Olive oil - Abstract
Bu çalışmada Balıkesir ili Edremit Körfezi'nde yetiştirilen Ayvalık, Domat ve Gemlik zeytin meyve ve yağlarının bazı fizikokimyasal özellikleri, yağ asidi bileşimleri, tokoferol ve fenolik bileşik miktarlarının olgunlaşmaya ve çeşide bağlı olarak değişimleri araştırılmıştır. Çeşitlerin bazı fizikokimyasal özellikleri olgunlaşma boyunca izlenmiş ve değerlendirilmiştir. Meyve ağırlığı ve et oranı en yüksek çeşit Domattır. Meyvelerin nem oranları olgunlaşma boyunca düzenlilik göstermemiştir. Meyve örneklerinde yağ oranı en yüksek çeşit Gemlik iken, en düşük çeşit ise Domattır. Meyvelerde yağ oranı olgunlaşma ile birlikte artmış ve en yüksek değerlerine Aralık ayında ulaşmıştır. Zeytinyağlarının yağ asidi bileşimleri Gaz Kromatografisi (GC) tekniğiyle belirlenmiştir. Başlıca yağ asitleri olarak, oleik (% 59.10-75.33), palmitik (% 14.26-18.60), linoleik (% 4.24-17.01), stearik (% 2.29-4.16), palmitoleik (% 0.63-2.04) ve ?-linolenik asit (% 0.51-1.08) saptanmıştır. Oleik asit tüm çeşit ve hasatlarda en yüksek miktarlarda saptanmıştır. Olgunlaşmadaki en büyük değişim oleik asit oranının azalması ve linoleik asit oranının artışıdır. Tokoferol içeriklerinin belirlenmesinde YPSK tekniği uygulanmıştır. Örneklerde azalan sırayla ?-tokoferol ve düşük miktarlarda ß- ve ?-tokoferoller tespit edilmiştir. ?-Tokoferol miktarı Ayvalık (180.43 ppm), Domat (125.56 ppm) ve Gemlik (168.19 ppm) çeşidinde sırasıyla Eylül, Kasım ve Aralık aylarında en yüksek oranda saptanmıştır. Zeytin meyvesi ve zeytinyağındaki fenolik madde bileşenleri YPSK tekniğiyle belirlenmiştir. Çeşitlerin olgunlaşma sürecinde meyve örneklerinde toplam 20 adet ve zeytinyağlarında toplam 11 adet fenolik bileşik tespit edilmiştir. Meyvelerde 517.78 ppm ile en yüksek konsantrasyondaki fenolik bileşik Ayvalık çeşidinde saptanan hidroksitirozoldür. Zeytin çeşitleri ve farklı hasat zamanları bakımından fizikokimyasal özellikler, fenolik bileşik ve tokoferol miktarları ile yağ asidi bileşimleri arasında istatistiksel olarak p?0.01 seviyesinde farklılık bulunmuştur. In this study, some properties of Ayvalık, Domat and Gemlik olive cultivars and olive oils with respect to physicochemical aspects, fatty acid compositions, tocopherol compositions, and phenolics, based on cultivar type and ripening duration were investigated. Changes in some physicochemical properties were monitored and evaluated during the ripening. The cultivar with the heaviest fruit and the highest rate, was Domat. Water content of fruits was not regular during ripening. Oil rate was highest in Gemlik and lowest in Domat. The oil rate of fruits increased during ripening and became highest in December. Fatty acid contents of olive oils were determined using Gas Chromatography (GC). Oleic acid (59.10 % ? 75.33 %), palmitic acid (14.26 % - 16.60 %), linoleic acid (4.24 % ? 17.1 %), stearic acid (2.29 % - 4.16 %), palmitoleic acid (0.63 % - 2.04 %) and ?-linolenic acid (0.51 % - 1.08 %) were detected as the major fatty acids. Oleic acid was established as the most abundant at all varietiest and harvest (sampling) times. The greatest change during ripening was determined as the increase at linoleic acid rate, and the decrease at oleic acid rate. HPLC was applied to determine the tocopherol contents. ?-Tocopherol and minute amounts of ß- and ?-tocopherols were detected in the samples. ?-Tocopherol amounts were maximum at Ayvalık (180.43 ppm), Domat (125.56 ppm) and Gemlik (168.19 ppm) cultivars in September, November, and December, respectively. The phenolics in olive oil and the fruit were detected using HPLC. During the ripening period, a total of 20 types of phenolics in fruits, and 11 types of phenolics in olive oil of cultivars were determined. Hydroxytyrozol was the most concentrated phenolics (517.78 ppm) among all cultivars, and it was detected in Ayvalık. Statistically significant (p?0.01) differences were found among physicochemical properties, phenolics amounts, tocopherol amounts, and fatty acid compositions according to cultivars and all harvest times. 139
- Published
- 2008
24. Trakya bölgesinde yaygın olarak üretimi yapılan ayçiçeği çeşitleri yağlarının özelliklerinin belirlenmesi üzerine bir araştırma
- Author
-
Alpaslan, Mehmet, Gündüz, Hüseyin Hüsnü, and Gıda Bilimi ve Teknolojisi Anabilim Dalı
- Subjects
Food Engineering ,Refractive index ,Tocopherols ,Sunflower oil ,Plant oils ,Fatty acids ,Oleic acid ,Gıda Mühendisliği ,Linolenic acids - Abstract
ÖZET Doktora Tezi TRAKYA BÖLGESİNDE YAYGIN OLARAK ÜRETİMİ YAPILAN AYÇİÇE?İ ÇEŞİTLERİ YA?LARININ ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Mehmet ALPASLAN Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Bilimi ve Teknolojisi Anabilim Dalx Danışman: Prof. Dr. H. Hüsnü GÜNDÜZ Bu araştırmada; Trakya bölgesinde yaygın olarak üretimi yapılan ayçiçeği çeşitleri ve yağları araştırılmıştır. Materyal olarak T.Ü. Tekirdağ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümünce üretilen 1991 ve 1992 ürünü 11 hibrit ayçiçeği çeşiti kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre; ayçiçeği çeşitlerinde verim değerleri 145-294 kg/da, rutubet oranları %6.3-6.9, yağ oranları % 40.3-48.0 arasındadır. Tohumlardan hekzanla ekstraksiyon sonucu çıkarılan yağlarda özgül ağırlık 3 0.922-0.927 g/cm, kırılma indisi 1.4743-1.4756, serbest yağ asitleri % 0.43- 0.85, iyot sayısı 129-140, sabunlaşma sayısı 186.0-195.4 ve sabunlaşmayan madde miktarı % 0.40-1.00 arasında bulunmuştur. Yağ asitleri kompozisyonunun araştırılması sonucu 1991 yılı üretiminde (%. metil ester) oleik asit % 17.78, linoleık asit % 69.38 bulunurken 1992 üretiminde oleik asit % 35.41, linoleik asit % 53.33 olarak bulunmuş buna tohumun olgunlaşma sırasında aldığı fazla sıcaklık sebep gösterilmiştir. Ayçiçeği yağlarının tokoTerol oranları, (<
- Published
- 1993
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.