12 results on '"Judicial opinion"'
Search Results
2. Fıkıh Mezhepleri ve Taklid
- Author
-
İbrahim Paçacı
- Subjects
Fıqh ,Sect ,Judicial Opinion ,Hadith ,Imitation ,Fıkıh ,Mezhep ,İctihad ,Hadis ,Taklit ,Philosophy. Psychology. Religion ,Moral theology ,BV4625-4780 - Abstract
Hicri ikinci asırda fıkıh mezheplerinin ortaya çıkması ve dördüncü asırdan sonra günümüzdekine yakın bir şekilde 4 mezhep olarak teşekkül etmesinden sonra, mezhepler ve taklit konuları tartışılmaya başlanmış ve bu konuda değişik görüşler ortaya çıkmıştır. Bir kısmı taklidin caiz olmadığını savunurken diğer bir kısmı taklit yapılabileceğini iddia etmiştir. Bu makalede mezhep ve müctehidlerin görüşlerinin taklid edilmesinin hükmü üzerinde durulmaktadır. Öncellikle ictihad farklılıklarının ve mezheplerin ortaya çıkış nedenleri üzerinde durulmuş, daha sonra taklidin caiz olup olmadığı, caiz olduğu takdirde kimlerin hangi şartlarda taklid yapabileceği ve taklidin sınırları incelenmiştir.
- Published
- 2015
3. NASLARIN YETERLİLİĞİNE DAİR.
- Author
-
ÖZDEMİR, İbrahim
- Abstract
The issue of the sufficiency of nass is examined in the context of the "reach perfection in the religion" by the procedure legists. This issue is accepted unanimously but stated in various forms. External legists assert that the ecclesiastical conclusions linked to the actions and incidents regarding the humans take part in the nass directly and therefore analogy is inoperative. On the other hand most of the procedure legists declare that all the conclusions concerning these actions and incidents do not directly take part in the nass and some conclusions are obtained by comparison and judicial opinion implicited in the nass by reason, sophia (hikmah) and some other are obtained from the nass by inferential methods. Most of the procedure legists like Cüveyni (ö.478/1085) declare that most of the conclusions about the mentioned incidents lean to analogy and judicial opinion, and Ibni Teymiyye (ö.728/1328) asserts that ecclesiastical judgments linked to the insignificant incidents are obtained from the denotation of the nass. Ibn Kayyim (ö.751/1350) asserts that the nasses connotes all of the judgments, in this respect nass is sufficient and they do not creat need, but if there is not nass or there is a need to reinforce the conclusion one may consult to the comparison (analogy). [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2016
4. The Crime of Disclosure of the Secret Related to Public Service
- Author
-
Muharrem Özen and Atacan Köksal
- Subjects
Turkish ,media_common.quotation_subject ,Sır,Kamu görevlisi,Kamu idaresi,İfşa,Gizlilik ,Doctrine ,Judicial opinion ,Criminal code ,language.human_language ,Hukuk ,Law ,Loyalty ,language ,Secret,Public official,Public administration,Disclosure,Confidentiality ,Immunology and Allergy ,Contradiction ,Public service ,Obligation ,Business ,media_common - Abstract
Kamu görevlileri, görevlerinin bir parçası olarak işlemleri yerine getirirken kamu idaresine ait olan ve gizli kalması gereken pek çok bilgiye de vakıf olmaktadırlar. Bu durum, onların görevlerinin ve bulundukları konumun doğal bir sonucudur. İşte bu nedenle kamu görevlilerinin, görevleri dolayısıyla öğrendikleri gizli kalması gereken bilgileri saklama yükümlülüğü öngörülmüştür. Söz konusu yükümlülüğe aykırı nitelikteki davranışlar ise 5237 sayılı TCK’nın 258. maddesinde cezai açıdan yaptırıma bağlanmıştır. Kamu görevlilerinin kamu idaresine karşı olan sadakat borcuna uygun biçimde davranması ile birlikte kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyiş düzeni teminat altına alınmıştır. Bu çalışmada göreve ilişkin sırrın açıklanması suçu unsurlarıyla birlikte ele alınacak, bu suçun benzer suçlarla olan farkları incelenecektir. Ayrıca Türk Hukuku’nda verilmiş yargı kararları ile birlikte İCK’daki düzenlemeler ve İtalyan Hukuku’ndaki görüşler göz önünde bulundurularak açıklamalarda bulunulacaktır., Public officials acquaint a lot of information that belongs to the public administration and must be kept secret, while performing operations as part of their duties. This situation is a consequence of their duties and the position they are in. For this reason, the obligation of public officials to keep information that they have learned because of their duties should be kept secret. Conducts in contradiction to this obligation is punished in the Article 258 of the Turkish Criminal Code No. 5237. With the public officials acting in accordance with the loyalty to the public administration, the reliability and operation of the public administration is guaranteed. In this study, the crime of disclosure of the secret related to public service will be handled together with the elements of the crime and the differences of this crime with similar crimes will be examined. In addition, the judicial decisions given in the Turkish Law and the regulations in the Italian Criminal Code and the doctrine in the Italian Law will be taken into account.
- Published
- 2020
5. Cemâleddîn Afgânî'nin Osmanlı ve Kazanlı Türk aydınları üzerindeki tesiri
- Author
-
Kuru, Mehmet, Polat, Hasan Ali, Danışman: 0000-0001-6658-932X, and NEÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı
- Subjects
Nationalism ,Milliyetçilik ,Türkçülük ,Kazan ,Cemâleddîn ,Afgânî ,Sectarian ,Cemâleddîn Afgânî ,Judicial Opinion ,içtihat ,Mezhep - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Cemâleddîn Afgânî, öne sürdüğü farklı düşünceleri ile döneminde çok tartışılan bir insandır. Bu yönü ile sonraki yıllarda da birçok araştırmacının nazar-ı dikkatini celp etmiş; hakkında kitaplar, makaleler kaleme alınmıştır. Döneminde çok tartışılan ve tabulara dokunmuş olan Afgânî, ölümünden sonra da İslam dünyasında birçok düşünürün ya rehberi ya da tam karşısındaki adam olmuştur. Onun hakkında bilgi veren kaynaklar, temelde ikiye ayrılmıştır. Bir kısmı, onun en yakınında bulunan, talebeleri ve yakın arkadaşlarından alınan bilgilerdir. Onlar Afgânî’yi, her anlamda eşi benzeri bulunmaz, Afganistan doğumlu, Hanefi mezhebine mensup bir şeyh olarak anlatmıştır. İlerleyen yıllarda, bunlara bazı Osmanlı Türk aydınları da dâhil olmuştur. Özellikle onun, milliyetçilik konusundaki düşünceleri, tek adamlığa olan itirazı, meşrutiyete olan olumlu bakışı ve içtihat konusundaki ezberleri bozması, Müslüman Türk aydınlarına her daim mihmandar olmuştur. Jön Türkler başta olmak üzere Mehmet Âkif, Mehmet Emin Yurdakul, Abdullah Cevdet, Mehmet Şemseddin Günaltay, Ahmet Ağaoğlu, Behiç Erkin gibi önemli fikir insanları üzerinde derin tesirler bırakmıştır. Afgânî ve saydığımız Osmanlı aydınlarından bir kısmını bir araya getiren sebeplerden biri II. Abdülhamid düşmanlığıdır. Onun ihtiyatlı, takipçi ve onlara göre istibdatçı yönetim anlayışına muhalefetlerinde, Afgânî onlar için önemli bir lider olmuştur. Afgânî’nin karşıtı olan grup ise, Afgânî’nin doğum yeri, mensup olduğu aile ve bağlı olduğuna inandıkları mezhepten yola çıkarak onu eleştirmişlerdir. Doğum yerinin İran, mezhebinin ise Şia olduğu iddiası üzerinden eleştiriler yapmışlardır. Özellikle içtihat kapısı konusundaki düşünceleri, aklı esas alan fikir dünyasının tehlike arz etmesi ve Mutezile mezhebi konusundaki görüşleri eleştirilere neden olmuştur. Yüzyıllar boyunca özgür yaşamış ama ilerleyen yıllarda Rus esareti altında kimlik kaybı yaşamaya başlayan Kazanlı Müslüman Türkler, yaşanan bu erozyonu engellemek için çözüm yolları aramaya başlamışlardır. Onlara göre yaşanan bu buhranlı dönemleri aşmanın bir yolu vardı. O da millî benliği canlandırmaktı. Bu düşünceye sahip başlıca Kazanlı Türk aydınları, Yusuf Akçura, Rızâeddîn bin Fahreddin, Musa Carullah, İsmail Bey Gaspıralı’dır. Bu önemli fikir insanları, Afgânî’nin elli yedi yılı bulan hayatında, içinde Rusya’nın da bulunduğu seyahatlerini ve fikirlerini yakından takip etmiştir. Afgânî’nin, Türk milliyetçiliği ve Kur’an-ı Kerim ile hadislerin günümüz şartlarına göre yorumlanması konusundaki düşünceleri, onlar tarafından Rusya’da yaşayan Müslüman Türkler için çözüm reçetesi olarak görülmüştür.Yazmış oldukları kitaplarda, çıkardıkları gazetelerde ve konuşmalarında, Kazanlı Türklerin millî benliklerini kaybetmemeleri için çok çaba sarf etmişlerdir. Bu çabada fikri anlamda Cemâleddîn Afgânî, faydalandıkları önemli bir şahsiyet olmuştur., Cemâleddîn Afgânî was a so controversial person with his ideas and different thoughts he expressed at that own time. He is an intellectual attracting the attention of many researchers and different books and articles are written about him with this characteristic feature. Afgânî causing so many discussions, interfering with tabus at that own time will be either a counselor or an enemy of many philosophers understanding the importance of devising in Islamic Worlds after his death. Many sources giving information about him mainly split up two groups. Some of them are the information we get from his closest friends and students. They describe Afgânî as a unique sheik who was born in Afghanistan and a member of the Hanefi sectarian. In the forthcoming years, some Ottoman Turkish intellectuals attended these people. His brave behaviors about Turkish Nationalism, his objections to bossism, his positive views about constitutional monarchy, and his rewriting the history books about Judicial Opinion would be always a guide for these precious intellectuals. He had a deep effect on important intellectuals such as Jon Turks, Mehmet Emin Yurdakul, Abdullah Cevdet, Mehmet Şemseddin Günaltay, Ahmet Ağaoğlu, Behiç Erkin. What Afgânî and these intellectuals came together was their hostility towards Abdulhamid II. Afgânî was a critical leader for them to oppose Abdulhamid's manners of the rule which is despot, follower, and cautious according to them. On the other hand, there was another group criticizing about his birthplace, his family, and his sectarian. They started to criticize that he was born in Iran and his sectarian was the Shi'a. Especially, his thoughts about Judicial opinion, his views about mutezile sectarian, and posing a danger of his mental world basing on the mind caused ongoing criticism. Kazan Muslim Turks living independently for centuries but started to assimilate in the thrall of Russia searched for solutions to prevent this cultural erosion. There was a way to overcome these depressed periods. This way was the revival of national identity. The major Turkish intellectuals adopting this idea were Yusuf Akçura, Rızaeddin bin Fahreddin, Musa Carullah, İsmail Gaspıralı. These precious intellectuals who are the precursor believers of Turkish Nationalism followed his opinions and excursions including Russia, too. During Afgânî’s whole life, all 57 years of it, his Turkish Nationalism, his interpretation power of the Quran, and hadith according to recent conditions were seen as a solution for Muslim Turks who live in Russia by them. They made a great effort to which the Kazan Turks didn't assimilate with the books they wrote, the newspaper they pressed, and lectures. And Cemâleddîn Afgânî had been an important person they benefited in this effort.
- Published
- 2020
6. Investigation of 'Condition of Consolidation' Coming from Zoning Plan
- Author
-
Yakup Emre Çoruhlu, Bayram Uzun, and Okan Yildiz
- Subjects
Land Administration,Consolidation,Zoning Lot,Zoning Law,Cost Conversion ,Operations research ,Computer science ,Judicial opinion ,Legislation ,Legislature ,Plan (drawing) ,Land administration ,Hukuk ,Consolidation (business) ,Workflow ,Zoning ,arazi idaresi,tevhit,imar parseli,imar hukuku,bedele dönüştürme ,Law - Abstract
Kentsel alanlarda imar planlarıile oluşturulmak istenen imar parsellerinin inorganik yapısı ile organik dokulumülkiyet örüntüsünün örtüşmemesi sorunsalına üretilen çözüm yollarından biri debitişik parsellerin birleştirilerek imar parseli haline dönüştürülmesidir. Buçalışmada parsellerin tevhidine ilişkin yasal mevzuat ve yargı kararları somutörnekler ışığında incelenmiş ve sonucunda ortaya çıkan sorunların gelenekselçözüm yolları yanında seçenek çözüm önerilerine yönelik mekanizmalartanıtılmıştır. Yeni önerilerin uygulamaya geçmesi halinde uyuşmazlıklara nedenolan ve çoğu kez yargıya intikal eden bu problemin daha kolay çözülebileceğiöngörülmektedir. Öte yandan çalışmanın bir adım ötesinde bu konuya ilişkinyapılacak çalışmalarda bu makalede öngörülmüş olan iş akış diyagramındanesinlenerek yasal mevzuatın yeniden düzenlenmesinin yararlı olacağıönerilmektedir. Ayrıca konu ile ilgili araştırma yapacaklara, ombudsmanlıkkurumunun tanımlanan iş akışında yerinin araştırılması önerilebilir., Implementery zoning plan isone of the tools in the name of creating urban areas. In some special cases,this plan may make it possible to allow the construction permit of the parcelto be consolidated with the other parcel. This is mostly due to the provisionof minimum parcel square (both length and width) and no more parcels within thezoning block. In this study, the legislative and judicialdecisions concerning the incorporation of parcels are examined in the light ofreal examples. In this study, besides the traditional solutions of emergingproblems, mechanisms for suggesting alternative solutions are introduced. It isforeseen that if the proposals are put into practice with this study, theseproblems that cause conflict and often pass to the judiciary can be solved moreeasily. On the other hand, it is proposed that for the studies to be carriedout one step beyond the study, it would be beneficial to reorganize the legallegislation inspired by the workflow diagram provided in this article. Inaddition, if they are to conduct research on the subject, it may be advisableto investigate the location of the ombudsman institution in the identifiedworkflow.
- Published
- 2019
7. ÇOCUK ADALET SİSTEMİNDE SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLARA YÖNELİK UYGULAMALARDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR
- Author
-
Aliye Mavili and Zeki Karataş
- Subjects
Retributive justice ,Judicial police ,Applied psychology ,Juvenile delinquency ,Juvenile justice system,juvenile delinquency,social services,restorative justice,children's rights ,Judicial opinion ,Erikson's stages of psychosocial development ,Justice (ethics) ,Resocialization ,General Agricultural and Biological Sciences ,Psychology ,Çocuk adalet sistemi,suça sürüklenen çocuklar,sosyal hizmetler,onarıcı adalet,çocuk hakları ,Qualitative research - Abstract
The aim of this study is to understand whether practicestowards juvenile delinquents in the juvenile justice system are relevant topsychosocial development characteristics of children and principles ofchildren's rights through analysing judicial decisions and getting opinions ofchildren and professionals. Qualitative research method was applied in the presentstudy. Due to multi-disciplinary structure of juvenile justice system,teleological approach was used in selecting samples, and maximum diversity wasensured to include. Data was collected through using semi-structured interviewform. Data was transcribed and computerised. NVivo qualitative data analysissoftware was used in analysing data through inductive approach, and firstlyconceptual codes were generated then themes and sub-themes were reachedaccording to participant views.Study results show it is found out in juvenile justicesystem that retributive approach was assumed instead of welfare approach;children are not treated pertinent to their rights and psychosocial developmentin the stages of judicial police, investigation, prosecution and punishmentexecution; the system fails to satisfy resocialization of children; despite theintervention, delinquency continues among children., Bu çalışmanın amacı; çocuk adalet sistemi kapsamında suçasürüklenen çocuklara yönelik uygulamaların çocuğun psiko-sosyal gelişimözelliklerine ve çocuk hakları ilkelerine uygun olarak yerine getirilipgetirilmediğini çocukların ve alanda çalışanların görüşlerinin alınması yoluylaanlamaya çalışmaktır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Çocukadalet sisteminin çok disiplinli yapısı nedeniyle örneklem seçiminde amaçsalyaklaşım kullanılmış ve maksimum çeşitliliğin sağlanmasına özen gösterilmiştir.Araştırma kapsamında yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak verilertoplanmıştır. Verilerin analizinde tümevarımcı bir yaklaşımla NVivo Nitel VeriAnalizi Programı’ndan yararlanılmış ve katılımcıların görüşleri doğrultusundaöncelikle ortak kavramsal kodlar oluşturulmuş, sonrasında da alt tema ve temalaraulaşılmıştır. Araştırma sonucuna göre; çocuk adalet sistemiuygulamalarında refah yaklaşımı yerine cezalandırma yaklaşımının benimsendiği;adli kolluk, soruşturma, kovuşturma ve ceza infaz aşamalarında çocuk haklarınave çocuğun psiko-sosyal gelişimine uygun davranılmadığı, sistemin çocuklarıyeniden toplumsallaştırmada yetersiz kaldığı, müdahaleye rağmen çocukların suçişlemeye devam ettiği anlaşılmıştır.
- Published
- 2019
8. Mezhepler Arasında İntikal Bağlamında Osmanlı’da Teşeffu’ ve Yasaklanmasına Dair Bazı Tespitler
- Author
-
Ahmet Inanir, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, and İnanır, Ahmet
- Subjects
Oath ,[Anahtar Kelime Yok] ,Jurisprudence ,media_common.quotation_subject ,Judicial opinion ,Islam ,Sect ,Sharia ,Law ,Pharmacology (medical) ,Public defender ,business.job_title ,business ,Alimony ,media_common - Abstract
The Islamic sects that emerged as a result of the needs of the Islamic states and their societies and institutionalized to over time have found application areas for a period of more than a century in the Islamic world. The Ottoman Empire has maintained the same tradition and based on the Hanafi sect in the spiritual law field. It is of great importance in terms of history law to understand to what extent this law based on one sect responds to the needs and development of society, how it provides adaptation between theory and pratic, how this law plays a role in ensuring stability and justice in legal life. Besides, there is also a need for this law to interpret the development and change of time correctly. The Ottoman scribes have tried to apply the most authentic views of the Hanafi sect, but as a result of the change of conditions, they have sought various searches when the related opinion was not realized on an affair. Within this scope, they have paid attention to remain in the sect by making into it a mandatory law rule with the approval of the padishah, since they have not been able to change the judicial opinion which has become rooted in the sect in time and has been given a fatwa with the denomination due to their understanding of one sect law. However, in some issues related to individuals in which the judgment in the sect was not sufficient or damages the public conscience, they had recommended being shafii until 944/1537. While it was continuing to practice this direction with an edict published at that time, the issue of being shafii was completely prohibited in the Greek land. To be shafii is to be treated with Shafii utterance in an issue of a person who upholds the Hanafi sect. In this case, the person will apply either directly to the shafii judge or indirectly to the shafii public defender is assigned by Hanafi judge, in order to solve the problem. Because, since before now, Hanafi sect and Shafii sect have been integrated with one another both in the process of formation and in terms of geography and activity in which they spread. Consequently, Ottoman scribes not only know the different views of Shafii sect but also point the way them to Shafii kadi, even in limited areas. As far as it can be determined, some issues that they have been proposed before this date are as follows: - To benefit from the parent leave requirement of the marriage in Shafii wedding to avoid from the hull, in case of divorce through three divorces in a legitimate marriage, - To benefit from the possibility of discrimination, because the man in Shafiis’ does not fulfill his/her alimony responsibility, in case of the husband's disappearance and need for alimony of the spouse, - To take advantage of the opportunity to give up in Shafii sect without breaking the oath, after he takes the oath, - It is to claim that the dance and the fate which is not seen as legitimate by the Ottoman scribes are made on the Shafii sect. It has been researched that reasons for the removal of the possibility of being Shafii which is the field of application since before now in the study. As a result, it has been concluded that the claim of some of the Sufi circles render the dance and fate by being Shafii with the exception of the proposal of some Ottoman scribes to avoid legal prosecutions have an effect on the prohibition. Scribes have been unable to respond to the claim of Sufis’ since it has been a solution method proposed by them. Therefore, this situation has resulted in a lack of legal basis for legal investigations into the environment. It has been determined that the security problem of the state has been trying to overcome by being forbidden to be Shafii with the edict of the padishah since there is nothing, they can do in the sect. In the meantime, while there are many practices that show that there is a passing of imitations, even in certain issues, which accept the tecezzis of the imitation, the Ottoman legal system is limited to a single denomination on one hand and a Sharia field is regulated by law. It can be said that the security-priority approach, based on the example of the Teseffu', has narrowed the flexibility of sharia law towards single sectarian law, and this situation has continued to some extent until the decree of jurisprudence. With the loss of legal flexibility in this field, individuals, unfortunately, hiding, denial, hulle, etc. It is seen that he tries to overcome the ways that sharia law does not approve at all. However, after the ferment, we perceived a threat of security and continued to propose the use of different denominations that would allow statesmen to act in accordance with public authority on issues related to mulhid. This situation reveals that the Ottoman jurists act with the responsibility of being a statesman as well as being a cleric.
- Published
- 2019
9. Evzai’s life and his Islamic law
- Author
-
Altun, Muhammed Latif and Başka Kurum Yazarı
- Subjects
Evzai Sect of Evzai ,Islamic Law ,İctihad ,Edille-i Erbaʽa ,Fıkıh ,Evzâîyye Mezhebi ,Judicial Opinion ,Evzâî - Abstract
Bu makale Muhammed Latif ALTUN’un “Aile Hukuku Özelinde Hanefi Ve Evzâî Mezheplerinin Mukayesesi” adlı yayınlanmamış doktora tezinden özetlenmiştir. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır 2018., Bu çalışmada hicri II. asırda yaşamış mutlak müçtehit ve mezhep sahibi Evzâȋ’nin hayatı ve fıkıhçı kimliği üzerinde durulacaktır. Evzâȋ’nin ailevî hayatına, nerede yaşadığına, nispet edildiği yere ve ilmî seferlerine değinilecek, bu seferlerde ne gibi kazanımlar elde ettiği ele alınacaktır. Ayrıca Evzâȋ’nin delillerden hükümlere ulaşma noktasında kullandığı yönteme işaret edilecektir. Fıkıhçı olmasının yanında hadisçiliğiyle de bilinen Evzâȋ’nin fıkhî hükümlerde en çok kullandığı delillere temas edilecektir. Ancak çalışmamızın sınırlarını aşmamak adına bu delillerden sadece kullandığı edille-i erbaʽaya ve bunları kullanırken nasıl bir sıralamaya tabi tuttuğuna vurgu yapılacaktır. Ayrıca Evzâȋ'nin rey ve hadis ekollerinden hangisine daha yakın olduğu üzerinde de durulacaktır., In thıs study, it will be focused on Evzai’s life and identity of islamic law living in second hijri century that is the owner of absolute interpreter and communion. Evzai’s family life, where he lived, his scientific voyages are mentioned and what kind of gains he had in these voyages. Moreover it will be pointed the method of Evzai that he used to reach the provisions from the evidences. İt will be stated that the in the cations which are the most used by Evzai who known as an İslamic law in addition to being a traditioner. However; in order not to exceet the cantent of the study, it will be emphasized that just edille-i erbaa he use and how they are ordered while used from these indications. Additionally, it will be stated that to which idea and tradition leader is closer Evzai.
- Published
- 2018
10. Vergi usul kanunu yönünden sahte belge düzenleme ve kullanma suçları
- Author
-
Taştan, Mehmet, Üstün, Ümit Süleyman, and Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Subjects
Mütalaa ,Vergi sorumlusu ,Judicial opinion ,Cezai sorumluluk ,Vergi incelemesi ,Cause of action ,Tax evasion ,Principle of individual criminal responsibility ,Vergi kaçakçılığı suçları ,Criminal liability ,Takvim ,Tax audit ,Taxpayer ,Calender year ,Taxation crimes ,Vergi mükellefi ,Vergi suçları ,Kaçakçılık suçları ,Suçun faili ,Cezanın şahsiliği ,Tax law ,Sahte fatura ,Tax accountant ,Vergi hukuku ,Fake invoice ,Dava şartı ,Criminal offender ,Smuggling - Abstract
Vergi kanuna dayalı olarak zorla alınır. Bu Anayasa hükmüdür. Ayrıca yerine getirilmesi zorunlu olan bir vatandaşlık görevidir. Dolayısıyla kimsenin vergi ödememe ya da eksik ödeme konusunda bir tercihi olamaz. Buna rağmen yükümlülerin önemli bir bölümünün vergilerini zamanında ya da eksiksiz ödemede çok da istekli olmadıkları, sahte belge düzenleme veya kullanma gibi yollara başvurarak vergi kaçırmaya çalıştıkları görülmektedir. 213 sayılı Vergi Usul Kanununda düzenlenen vergi kaçakçılığı suçları, Devlet Hazinesi'ne yönelik işlenen ekonomik suçlardır. Vergi kaçakçılığı eylemleri, değişik şekillerde işlenebilmektedir. Bu suçlar, 213 sayılı Kanunda "Kaçakçılık Suçları ve Cezaları" başlığı altında 359'uncu maddede düzenlenmiştir. Söz konusu maddede on iki ayrı suç bulunmaktadır. Bu suçların en önemli özelliği faillerin hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılmalarıdır. Bu nedenle söz konusu suçların unsurları, uygulanma alanları ve koşullarının titizlikle ele alınıp incelenmesinde yarar bulunmaktadır. Bu çalışmayla vergi kaçakçılığı suçlarından en yaygın olan sahte belge düzenleme ve kullanma suçları, Yargıtay kararları ışığında ayrıntılı bir şekilde incelenmeye ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. 213 sayılı Kanunun 359/b maddesinde düzenlenen sahte belge düzenleme ve kullanma suçlarını inceleyen bu tez, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde vergi kaçakçılığı ile ilgili temel kavramlar ve vergi hukukunda yaptırım sistemi ele alınmıştır. İkinci bölümde sahte belge düzenleme ve kullanma suçunun unsurları, suçun özel görünüm şekilleri, kusurluluğu etkileyen sebepler, yaptırım, dava ve cezayı ortadan kaldıran haller incelenmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise vergi kaçakçılığı suçlarında özel soruşturma ve kovuşturma yöntemleri ile usule ilişkin kurallar uygulama ve Yargıtay kararları dikkate alınarak incelenip değerlendirilmiştir., Tax is forcibly taken lawfully. This is an order of the Constitution. Payment of taxes is also a civic duty. Thus, no one has any preference about not paying taxes or partial payment. But, it is a known situation that a significant proportion of taxpayers are reluctant to follow through on tax duties. İt is seen that some taxpayers tries to evade tax by forging a document or using a forged document. Tax Evasion which is edited in the tax procedural law no. 213 is committed economic crimes against the State Treasury. Tax evasion actions can be committed in different forms. These crimes were regulated in the 359 th article under the heading "Smuggling Crimes and Punishments" in its Code No. 213. There are twelve crimes in the mentioned article. The most important feature of these crimes is that the offenders should be penalized with liberty binding punishment. For this reason, it is useful that the elements of the tax evasion crimes, scope of implementation and crime conditions are carefully analysed. Organizing or using fake documents is the most common of the tax evasion crimes. In this study, these tax evasion crimes were tried to be analysed and evaluated in detail in the light of the Supreme Court Decisions. This thesis examines organizing or using fake documents crimes contained in article no. 359/b of the Law No. 213. The thesis consists of three chapter. In the first chapter of the study, basic concepts about tax evasion and sanction system in tax law are assessed. In the second chapter, elements of the organizing or using fake documents crimes, special appearances of tax evasion crime, factors affecting culpability, sanction, case and circumstances which allow exemption from punishment are analyzed. In the third and last chapter, special investigation and prosecution procedures in tax evasion and procedural rules are evaluated by taking into consideration the decisions of the Supreme Court and current practice.
- Published
- 2018
11. II.Meşrutiyet Dönemi İslam Hukuku Tartışmalarından Bir Kesit, Mansurizade Said ve Seyid Bey Örneği
- Author
-
OKUR, Kaşif Hamdi
- Subjects
II. Meşrutiyet ,İslam Hukuku ,İctihad ,II. Constitutional Monarchy ,Judicial Opinion ,lcsh:Moral theology ,Fiqh ,Social ,Islamic Law ,Kanun ,lcsh:B ,İslam Hukuku,İctihad,Fıkıh,II. Meşrutiyet,Kanun ,Fıkıh ,lcsh:BV4625-4780 ,Islamic Law,Judicial Opinion,Fiqh,II. Constitutional Monarchy,Rule ,Rule ,lcsh:Philosophy. Psychology. Religion ,Sosyal - Abstract
Bu çalışma, II. Meşrutiyetten Cumhuriyete geçiş sürecinde yaşanan yoğun tartışma ortamında din-hukuk ilişkisi ve İslam hukuku olanında ileri sürülen bazı düşüncelere dikkat çekmeyi, yaklaşımları orijinal bulunan iki hukukçunun görüşlerini tanıtmayı amaçlayan didaktik nitelikli bir yazıdır. Gerek Mansurizade gerekse Seyyid Beyin kendi eserlerinden hareketle özellikle İslam hukuk zihniyetinde değişme ve yenilenme konusundaki kanaatleri ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Giriş kısmında II. Meşrutiyet dönemindeki din anlayışlarına, İslam hukuku ve ictihad müessesesi hakkındaki yaklaşımlara temas edilmiştir., This study was adidactic article that is aiming to draw attention to some of the ideas putforward in religion-law relation and Islamic law in the intense debateenvironment during the transition period from II. Constitution to Republic and also aiming to introduce the opinions of two lawyers whose approachesare original.It is tried to put forward both Mansurizade andSeyyid Bey’s opinion on the subject of change and renewal, especially in theIslamic law mentality, based on their own works. In the introduction part, their attitudes towardsIslamic law and the Ictihad institution have been touched upon during the II.Constitutional period
- Published
- 2015
12. İbn Haldun ve tasavvuf: şeyh ve ilgili diğer kavramlara farklı bir yaklaşım
- Author
-
Hülya Küçük, İbn Haldun Üniversitesi, and Bölüm Yok
- Subjects
İbn Haldun ,Philosophy ,Language and Literature ,Arts in general ,Judicial opinion ,Social Sciences ,Sufism ,NX1-820 ,Ibn Khaldun ,Tasavvuf ,Extant taxon ,Sultans ,Sultanlar ,Religious studies ,Erudition ,Relation (history of concept) - Abstract
Hülya Küçük Sülûkda bir şeyhin gerekli olup olmadığı yolundaki tartışmalar bilhassa VIII/XIV. asırlarda şiddetlenmiş, Endülüs alimleri uzun tartışmalardan sonra bile bu meseleyi halledemeyince, tanınmış alimlerden Ebu İshak eş-Şâtıbî (v.790/1388), mezkur konuda iki tarafın görüşlerini ihtiva eden anket mahiyetinde bir risale düzenleyerek bu konuda Fas alimlerinin bilgisine müracaat etmişti. Bunlar, Ebu Abdillah Muhammed b. İbrahim b. Abbad er-Rundî (v.792/1376) ile Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Kasım b. Abdirrahman el-Kebbâb (v.778/1376) idiler. Bu iki âlimin verdiği fetvâ Venşerisi’nin el-Miyâru’l-Murîb adlı eserini içinde zamanımıza kadar gelmiştir. İbn Haldûn, Şâtıbî’nin Risâle’sini görmüş, kendisine sorulmadığı (ve bir tasavvufçu olmadığı) halde) bu konudaki görüşlerini açıklamıştır. O, Şifâu’s-Sâil li Tehzîbi’l-Mesâil adlı eserini sırf bu gayeyle kaleme almıştır. Mukaddime’sine göre tasavvufa karşı daha sert tenkitlerine muttali olduğumuz bu kitabında İbn Haldûn, üç çeşit tasavvuftan söz eder ve şeyhin gerekli olup olmadığı açısından bu üç çeşit tasavvufun mahiyetini ele alır. Discussions on whether or not a shaykh is necessary in sulūk (spiritual pathway) have especially intensified in the eighth/fourteenth century, and even after Andalusian scholars had long taken care of this issue, the well-known scholar Abū Isḥāq al-Shātibī (d. 790/1388) compiled a survey-like treatise on this issue by appealing to the erudition of Moroccan scholars. The Moroccan scholars include: Abū Abdullāh Muḥammad b. Ibrāhīm b. ‘Abbād al-Rundī (d. 792/1376) and Abū al-’Abbās Aḥmad b. Qāsim b. ‘Abd al-Raḥmān al-Kabbāb (d. 778/1376). These two scholars gave their fatwā (judicial opinion) in Wansharī’s extant work Al-mi’yār almurīb. Ibn Khaldūn who has seen Shātibī’s Risālah put forward his views on this matter (in spite of not being a scholar of Sufism, and also not being asked of his stance). It was solely for this purpose that he had penned Shifā al-sāil li tahdhīb al-masāil. Ibn Khaldūn speaks of three kinds of Sufism in his book, and treats these three Sufistic characteristic types in relation to whether or not a shaykh is necessary.
- Published
- 2016
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.