39 results on '"Ide, A."'
Search Results
2. BATI AFRİKA'DA NİJER-TÜRKİYE DOSTLUK HASTANESİ'NDE "HASTA MEMNUNİYETİ" ÜZERİNE YAPILMIŞ ARAŞTIRMA.
- Author
-
YILDIRIM, Gülsüm, AKYURT, Nuran, GÜLER, İlkay, and SİNA, İde
- Abstract
Copyright of Journal of Inonu University Health Services Vocational School / Inönü Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Dergisi is the property of Inonu Universitesi Saglik Hizmetleri Meslek Yuksekokulu and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
3. Seyf-i Sarayî’nin Gülistan Tercümesi’nde olumluluk-olumsuzluk ulamı
- Author
-
ŞEN İDE, Hilal
- Subjects
Seyf- i Sarayi ,Gulistan Translation ,Kipchak Turkish ,Affirmativeness Negativeness ,Affective Category ,Linguistics ,Dil Bilim ,Seyf-i Sarayi ,Gülistan Tercümesi ,Kıpçak Türkçesi ,Olumluluk Olumsuzluk ,Duyuşsal Ulam - Abstract
The category of affirmativeness and negativeness are among the topics that have been considered and made various comments since ancient times. These concepts,which are also included in the subjects of grammar,are generally included in syntax studies,that is, in studies related to sentence knowledge.In traditional grammar studies, the category of affirmativeness and negativeness is evaluated by the meaning and the form of the sentence. Sentences are categorized by four main titles as affirmative in form affirmative in meaning, affirmative in form negative in meaning, negative in form affirmative in meaning, negative in form negative in meaning.In evaluations based on form, it is looked whether the sentence carries any negative markers such as /-mA-/ means no, not. Such sentences are accepted as negative sentences in form. However, it has been detected that it is not paid much attention to the affective category in traditional classifications. In fact, the form is a representative of meaning and shapes by meaning. Therefore, the structures that express affirmativeness and negativeness should be expressed in a much more diverse way, not in a fixed number of forms. In this study, sentences are examined by functional method in the Gulistan Translation of Seyf-i Sarayi which is a significant relic of Kipchak Turkish according to the headings of being/not being, making/not making in contrast to the affirmative/negative approach in form. It is also aimed with these titles to be a supporter of a different approach in the semantic evaluation of the sentence. Gulistan Translation is a literary work which was adapted from Persian to Kipchak Turkish. As in Standard Turkey Turkish Language, a wide variety of sentence structures are not used, but the category of affirmativeness and negativeness are put forward by using various forms., Olumlu ve olumsuz kavramları eski zamanlardan bu yana üzerine düşünülen ve çeşitli yorumlar yapılan konulardandır. Dil bilgisinin konularına da dâhil olan bu kavramlara genelde söz dizimi çalışmalarında yani cümle bilgisi ile ilgili çalışmalarda yer verilmektedir. Geleneksel dil bilgisi çalışmalarında olumluluk olumsuzluk ulamı cümlenin anlamına ve biçimine göre değerlendirilir. Cümleler Biçimce olumlu anlamca olumlu cümle, Biçimce olumlu anlamca olumsuz cümle, Biçimce olumsuz anlamca olumlu cümle, Biçimce olumsuz anlamca olumsuz cümle olarak dört ana başlıkla sınıflandırılmışlardır. Biçime göre yapılan değerlendirmelerde cümlenin herhangi bir /-mA-/, yok, değil gibi olumsuzluk işaretleyicisi taşıyıp taşımadığına bakılır. Bu gibi cümleler biçimce olumsuz cümle olarak kabul edilir. Fakat geleneksel sınıflandırmalarda duyuşsal ulama çok dikkat edilmediği tespit edilmiştir. Aslında biçim, anlamın temsilcisidir ve anlama göre şekil alır. Hâliyle olumluluk olumsuzluk ifade eden yapılar da sabit birkaç biçimle değil çok daha çeşitli biçimlerle ifade edilmektedirler. Bu çalışmada Kıpçak Türkçesinin önemli bir yadigârı olan Seyf-i Sarayî’nin Gülistân Tercümesi’nde cümleler biçimce olumlu/olumsuz yaklaşımının tersine olma/olmama, kılma/kılmama başlıklarına göre işlevsel yöntemle incelenmiştir. Bu başlıkların da cümlenin anlamsal değerlendirilmesinde farklı bir yaklaşımın destekleyicisi olması amaçlanmıştır. Gülistan Tercümesi, Farsçadan Kıpçak Türkçesine uyarlanan bir edebî eserdir. Elbette Standart Türkiye Türkçesinde olduğu gibi çok çeşitli cümle yapıları kullanılmamıştır fakat olumluluk olumsuzluk ulamı çeşitli biçimler kullanılarak ortaya konulmuştur.
- Published
- 2022
4. KORONAVİRÜS KAPANMA (KISITLAMA) DÖNEMİNDE ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN YORGUNLUK DÜZEYİ VE KAS-İSKELET SİSTEMİ RAHATSIZLIKLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ
- Author
-
İde, Derya, Gündüz, Tulin, and İde, Deya
- Subjects
Ergonomi ,Bireysel güç ,Kas iskelet sistemi ,Checklist Individual ,Biological rhythm ,Cornell (CMDQ) ,Biyolojik ritim ,Musculoskeletal ,Ergonomics ,Strength (CIS) ,Covid-19 ,kontrol listesi(CIS) ,Disorders (MSDs) - Abstract
Covid-19 salgını birçok faaliyeti olumsuz etkilemiştir ve eğitim süreçleri bunların başında gelmektedir. Bu süreçlerde, uzaktan eğitim sistemlerinin yüz yüze eğitim modellerinin yerini alması ile doğru eğitim ortamını oluşturma ve hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı koruma çabası öğrenciye bağımlı hale gelmiştir. Bu çalışmada, pandemi döneminde eğitim faaliyetlerine çevrimiçi devam eden üniversite öğrencilerinin yorgunluk düzeyleri ve kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının incelenmesi amaçlanmıştır. Analiz için anket tasarlanmıştır ve Türkiye’de bulunan 154 üniversite öğrencisine uygulanmıştır. Yorgunluk düzeyi için Bireysel Güç Kontrol Listesi (CIS), kas iskelet sistemi zorlanmaları için Cornell Kas-İskelet Rahatsızlıkları Anketi (CMDQ) kullanılmıştır. Öğrencilerin %85,1 ‘i kendini yorgun hissetmektedir. Toplam yorgunluk ile cinsiyet, hissedilen yorgunluk, oturma şekli ve uyku düzeni bozukluğu ilişkileri analiz edildiğinde anlamlı farklar bulunmuştur (p≤0.05). Kadınlarda, erkeklerden daha yüksek yorgunluk düzeyi görülmüştür. Cornell sonuçları değerlendirildiğinde, vücut bölümlerinin rahatsızlık puanları; bel (%18,26), sırt (%17,02) , boyun (%16,81) ve omuz (%11,54) olarak bulunmuştur. Bu bölgelerdeki kas-iskelet sistemi rahatsızlık puanları cinsiyete göre incelendiğinde, kadınlar erkeklere göre daha yüksek zorlanma yaşamaktadır(p≤0.05). Yorgunluk ve Cornell puanları arasındaki korelasyon değeri 0,416 olup aralarında pozitif yönlü ve anlamlı (p≤0.01) bir ilişkiye sahip oldukları tespit edilmiştir. Öğrencilerin günlük biyolojik ritimlerini dikkate alarak değerlendirme yapabilmek için ders izleme ve çalışma süresi, 06.00-19.00(gündüz) ve 19.00-06.00(gece) olarak 2’ye bölünmüştür. Katılımcıların yarısı gece saatlerinde aktif olarak çalışmaktadır. Saat aralıklarına dair Cornell puanları hesaplanmıştır. Gece çalışmalarında oluşan omuz risk puanı gündüze göre anlamlı düzeyde farklıdır (p=0,038). Pandemi döneminde öğrencilerin biyolojik ritimlerinin bozulması, gelecekte karşılaşabilecekleri çeşitli hastalık risklerini büyük ölçüde arttırma potansiyeline sahip olabilecektir. Covid-19 pandemic has negatively affected many activities and educational processes are at the top of them. With the replacement of face-to-face education models with distance education systems in the processes, the effort to create the right education environment and to protect both physical and mental health has become dependent on the student. In this study, it was aimed to examine the fatigue levels and musculoskeletal disorders of university students who continue their educational activities online during the pandemic period. A questionnaire was designed and applied to 154 university students in Turkey. Checklist Individual Strength(CIS) were used for fatigue level and Cornell Musculoskeletal Discomfort Questionnarie (CMDQ) were used for musculoskeletal strains. 85.1% of the students feel tired. The relationships between total fatigue and gender, perceived fatigue, sitting style and sleep disorder were analyzed and significant differences were found (p≤0.05). Women had a higher level of fatigue than men. Cornell results are evaluated as follows; waist (18,26%), back (17,02%), neck (16,81%) and shoulder (11.54%). The musculoskeletal disorders scores in these regions were examined by gender, it was observed that women experienced higher strain than men (p≤0.05). In order to be able to evaluate students' biological rhythms, the lesson monitoring and study time is divided into 2 as 06.00-19.00 (day) and 19.00-06.00 (night). Half of the participants work actively at night. Cornell scores for hour intervals were calculated. Shoulder risk score in night work is significantly different compared to daytime (p=0,038). The correlation value between fatigue and Cornell score is 0.416 and it has been determined that they have a positive and significant (p≤0.01) relationship between them. Disruption of the biological rhythms of students during the pandemic period may have the potential to greatly increase the risk of various diseases they may encounter in the future.
- Published
- 2021
5. Kur'an Ayetleri Ba��lam��nda Bir De��er Tahlili: Yard��mseverlik
- Author
-
G��ltekin, M��r��ide and ��zcan, Zeynep
- Subjects
Kur'an-�� Kerim, De��er, Yard��mseverlik, Prososyal Davran���� - Abstract
Konu ve ama��: Din�� ve ahlaki de��erlerin temelini te��kil eden yard��mseverlik, toplumsal bir varl��k olan insan i��in vazge��ilmez bir ��neme sahiptir. Bu ��neme binaen ara��t��rmada, Kur���an ayetlerinin yard��mseverlik de��erine atfetti��i anlam t��m y��nleriyle ortaya ����kar��lmaya ��al������lm����t��r. Y��ntem: Nitel bir yakla����mla ele al��nan ara��t��rmada dok��mantasyon tekni��i ile elde edilen veriler i��erik analizine tabi tutularak yorumlanm����t��r. Ara��t��rmada Kur���an ayetleri konu ��er��evesinde taranm���� ve yard��mseverlikle ilgili oldu��u tespit edilen 164 ayet, i��eriklerine g��re kategorize edilmi��tir. Daha sonra olu��turulan kategorilerin ayet i��erikleriyle uygunlu��unu tespit etmek i��in uzman g��r������ne ba��vurulmu��tur. Bulgular: ��lgili ayetler ��er��evesinde yard��mseverlik de��erinin ifade etti��i anlam, motivasyon kaynaklar��, muhataplar��, ili��kili oldu��u olumlu ve olumsuz kavramlar, i��levleri ve uygulama ��e��itleri kategorik bir ��er��eve halinde bulgulanm����t��r. Sonu��: ��lgili ayetler toplu de��erlendirildi��inde bu de��erin dinin tam da merkezine konumland��r��ld������ ve hatta M��min olman��n en ��arp��c�� g��stergelerinden biri olarak kabul edildi��i g��r��lmektedir. Bu anlamda dini perspektiften bak��ld������nda Kur���an�����n, yard��mseverli��i, d��nyevi ve uhrevi huzurun teminat�� olarak g��rd������ ve bu de��eri toplumu tehlikelerden koruyan bir mekanizma olarak tan��mlad������ g��r��lmektedir. Bu ba��lamda yard��m davran������n��n yayg��nla��mas��n��n hem insana kendi ��z��n�� hat��rlatmas�� hem de duyarl�� toplum in��as��nda i��lev ��retmesi bak��m��ndan b��y��k bir ��neme sahip oldu��u s��ylenebilir.
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
6. OTOMOTİV SEKTÖRÜ PROGRASİF KALIP HATTINDA ERGONOMİK ÜRETİM TASARIMI İLE VERİMLİLİĞİN ARTTIRILMASI.
- Author
-
MERT, Uğuray, İDE, Derya, and GÜNDÜZ, Tülin
- Abstract
The fact that the working environments do not have ergonomically suitable conditions negatively affects the health status and work productivity of the employees. Evaluating and designing work environments according to ergonomic principles is a policy that will prevent musculoskeletal disorders (MSD), as well as increase the efficiency of the employee and production. In this study, the MSD risks of the operator in the progressive molding line of a company that manufactures spare parts in the automotive industry were examined by Quick Exposure Check (QEC) and the Federal Institute of Occupational Health and Safety (Bundesanstalt für Arbeitsschutz und Arbeitsmedizin-BAUA) ergonomic analysis methods. As a result of the examination, in order to reduce the strain on the operator due to the working, improvement suggestions were developed and applied. With the new production design carried out on the line, the work process that poses a risk has been made independent from the employee and this work has been made dependent on the machine in the molding line. With the developed study, it is seen that MSD risks that the employees may encounter today and in the future can be greatly reduced. In the study, it was also shown that the cost of improvement activities and the profit they bring with the increase in productivity in the working environment. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
7. Sağlık çalışanlarının motivasyon ve iş doyumu yönünden değerlendirilmesi: Nijer'de üç farklı hastanede bir uygulama
- Author
-
Sina, Ide, Önder, Ömer Rıfkı, and Sağlık Kurumları Yönetimi Anabilim Dalı
- Subjects
Motivation ,Job satisfaction ,İşletme ,Sağlık Kurumları Yönetimi ,Health services research ,Niger ,Hastaneler ,Health personnel ,Health Care Management ,Hospitals ,Health services ,Business Administration - Abstract
Sağlık çalışanlarının motivasyon ve iş doyumu yönünden değerlendirilmesi: Nijer'de üç farklı hastanede bir uygulama Bu araştırma, Nijer'de üç hastanede görev yapan sağlık çalışanlarının motivasyon ve iş doyumu durumlarını belirlemek, etkileyen faktörleri incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma tanımlayıcı türde olup, veriler anket yöntemiyle yüz yüze toplanmıştır. Nijer'de Niamey Bölgesi'nde 7 hastane hizmet vermektedir. Bunlardan Lamorde, Niamey ve Issaka hastaneleri, sağlık çalışanları durumu göz önünde bulundurularak tabakalı tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilmiştir. Her üç hastanede görev yapan toplam 1964 sağlık çalışanının (hekim, hemşire, ebe, eczacı, diş hekimi, diyetisyen, laboratuvar ve radyoloji teknisyeni vb.) tümü çalışmaya dahil edilmiş, ancak veri toplandığı sırada izinli, raporlu olanlar ile anket doldurmayı reddedenlerden veri alınamamıştır. Ancak verilerin toplandığı tarihlerde hastanelerde bulunan ve bilgilendirilmiş onam ile araştırmaya katılmayı kabul eden evren elemanlarına anket uygulanabilmiştir. 380 kişiye anket uygulanmış ise de, bunlardan uygun doldurulmayan 38 anket değerlendirme dışında tutulmuş, 342 kişinin anketi değerlendirmeye alınmıştır. Hastaneler arasında iş doyumu ve motivasyon genel ve alt boyut puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak fark bulunmamıştır. Hemşirelerin genel iş doyum puan ortalamaları, hekimlerin puan ortalamalarına kıyasla daha yüksek olup, benzer biçimde hemşirelerin genel motivasyon puan ortalamaları hekimlerden daha yüksektir. Hastane yöneticileri, çalışanların iş doyumu ve motivasyon durumlarını daha fazla önemsemeli, artırıcı önlemler almalı, çalışmaları arasında konuya ilişkin hizmet içi eğitimlerine yer vermeli, zaman zaman iş doyumu ve motivasyon durumunu belirlemeye yönelik araştırmaların yapılmasını planlamalıdır. Sonuçlar doğrultusunda önlemlere yer verilmelidir. Uygun gelir, güvenli çalışma ortamı, meslekte yükselme olanakları, işin yeteneğe göre sevilerek yapılan uygun ve cazip olması, yeri geldiğinde kararlara katılım, iyi iletişim ve ilişkiler geliştirme, yeri geldiğinde başarıyı ödüllendirme önerilebilir.Anahtar Kelimeler: İş Doyumu, Hastane, Motivasyon, Nijer, Sağlık Çalışanları Evaluation of health workers in terms of motivation and job satisfaction: An application in three different hospitals in Niger This study aims to determine the motivation and job satisfaction of healthcare workers in three different hospitals of Niger, and to examine the impacting factors. This is a descriptive research and the data have been collected by face to face survey method. In the region of Niamey of Niger, 7 hospitals provide services. Three of these hospitals were chosen by using cluster sampling method: Lamorde, Niamey and Issaka Gazobi hospitals. In the three hospitals, a total of 1964 personnel (consisting of physicians, nurses, midwives, pharmacists, dentists, dietitians, technicians of laboratory and radiologists) were included in the study, data could not be gathered from workers who refused to fill the survey and workers on permission. Nevertheless, during the dates of data collection the survey could be conducted to workers on duty in the three hospitals who agreed to participate in the study with informed consent form. While the questionnaire was applied to 380 people, inappropriately filled 38 forms were excluded from the study and 342 forms were evaluated for the study. There was no statistical significant difference among the hospitals in terms of job satisfaction and motivation in general and sub-dimension mean scores. The mean score of the general job satisfaction of nurses is higher than the mean score of the physicians and similarly, the mean motivation score of the nurses is higher than the score of the physicians. The hospital managers should pay more attention to the job satisfaction and motivation of the employees, take measures to increase them, include some in-service training activities regarding this topic and occasionally conduct research on job satisfaction and motivation. Measures should be taken in accordance with the results. Appropriate income, secure work environment, occupational promotion opportunities, a job that is proper for skills and is attractive, participation in decision making when appropriate, developing well communication and relations, and rewarding success when appropriate may be recommended.Key Words: Job Satisfaction, Health, Hospital, Motivation, Niger, Workers 211
- Published
- 2019
8. Fiber optik sensörler ile sıvılarda kırılma indisi ölçüm yöntemlerinin analizi
- Author
-
İde, Cansu, Yüksel, Kıvılcım, TR119564, İde, Cansu, Yüksel, Kıvılcım, and Izmir Institute of Technology. Electronics and Communication Engineering
- Subjects
Refractometers ,Refractive index ,Fiber optics sensors ,Electronic medical equipment - Abstract
2016 National Conference on Electrical, Electronics and Biomedical Engineering, ELECO 2016; Bursa; Turkey; 1 December 2016 through 3 December 2016, Refractive index (RI) is one of the physical properties of material, such as boiling/melting point, density, and elasticity. As one of the distinctive features of the material, measurement of the RI is nowadays used in many areas including the food, oil and petroleum industry, biomedical applications, and environmental analysis. In recent years, fiber optic based refractometers become highly popular thanks to the advantages they provide compared to other methods used in the above mentioned fields. Two fiber optic refractive index sensors were investigated in this study: Fresnel reflection based-and long-period fiber grating (LPFG) based-refractometers. The former uses SMF fiber tip as sensing point interrogated by an OTDR from a distant location, where the latter examines the changes in the resonance wavelength. Experimental work realised on different concentrations of glucose-water and glycerol-water solutions successfully demonstrated the capability of the proposed sensor in measuring RI of liquid chemicals with a precision of 1.7×10-4 (Fresnel-based sensor) and maximum sensitivity of 193.42 nm/RIU (LPGF based sensor)., Kırılma indisi, maddenin kaynama noktası, erime noktası, öz kütle, genleşme, esneklik gibi fiziksel özelliklerinden biridir. Malzemenin ayırt edici özelliklerinden olan kırılma indisinin ölçümü, günümüzde gıdadan, yağ ve petrol endüstrisine, biyomedikalden çevresel analizlere kadar birçok farklı alanda sıklıkla kullanılmaktadır. Bu alanda kullanılan diğer yöntemlere kıyasla sağladığı avantajlar ile fiber optik tabanlı refraktometreler hızla ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmada fiber optik tabanlı iki farklı kırılma indisi sensörü incelenmiştir: bunlardan ilki Frensel yansıma tabanlı fiber optik refraktometre iken diğeri rezonans dalgaboyunda meydana gelen değişimlere inceleyerek algılama yapan uzun peryotlu fiber ızgara tabanlı (Long Period Fiber Grating, LPFG) refraktometredir. Tasarlanan sensörler iki farklı konsantrasyon değerlerinde hazırlanmış olan glikoz-su ve gliserin-su çözeltilerinin kırılma indisi değerleri ölçüldükten sonra referans ölçümler ve simülasyon sonuçları ile karşılaştırılmıştır.
- Published
- 2017
9. Osmanlı modernleşmesi açısından II. Abdülhamit Dönemi eğitim politikaları
- Author
-
İde, Ramazan
- Subjects
Research Subject Categories::SOCIAL SCIENCES - Abstract
Danışman: Sezer Ayvaz., Modernizm, Batı Avrupa’nın ekonomik, sosyal, siyasal değişme ve dönüşme sürecini anlatan bir kavramdır. Tarıma dayalı, geleneksel feodal yapıyı değiştiren modernizm süreci sonucunda, sanayi üretimine dayalı farklı bir toplum yapısı ortaya çıkmıştır. Batı’nın modernleşme sürecinin gelişmişlik ve kalkınmışlıkla sonuçlanması ise, onu Batı dışı toplumlar için bir model haline getirmiştir. Uzun bir süre Batı karşısında üstünlüğünü koruyan Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak kaybetmeye ve Batı karşısında gerilemeye başlaması da Osmanlı’nın Batı’yı model alması ile sonuçlanmıştır. Osmanlı’nın Batı’yı model olarak alması ilk olarak askeri alanda söz konusu olsa da, zamanla diğer kurumlarda olduğu gibi eğitim alanında da gerçekleşmiştir. Bu durum zamanla Batı tarzı bir eğitim anlayışının benimsenmesine ve yerleşmesine neden olmuştur. Batı tarzı eğitim kurumlarının tamamen benimsenmesi ise Cumhuriyet’e geçişle birlikte olmuştur. Bu tezimizde Osmanlı’nın modernleşme sürecinde ve II. Abdülhamid döneminde eğitimin yeri ve rolü ele alınmıştır., Modernism is a concept that describes the process of economic, social, political change and transformation of Western Europe. As a consequence of the process of modernism, which has transformed from being traditional to feudal, a different society structure based on industrial production has emerged. The process of modernization of the West, with its development and development, has made it a model for non-Western societies. The fact that the Ottoman Empire, which had maintained its dominance over the West for a long time, lost land and began to decline against the West resulted in the Ottomans taking the West as a model. The Ottomans took the West as a model, even though the military field was the first one, but also in education as it was in other institutions over time. This led to the adoption and settlement of Western-style education in time. The full adoption of Western-style educational institutions has been accompanied by the transition to the Republic. In this thesis, in the modernization process of the Ottoman Empire and in the II. The place and role of education in the period of Abdülhamid were discussed.
- Published
- 2017
10. Syntaxes of Initiative and Finale Formal Expressions of Erzurum Tales
- Author
-
Şen İde, Hilal
- Subjects
Formeller ,Söz dizimi ,Erzurum masalları - Abstract
Masallar içinde birtakım formel ifadeler bulunduran, olağanüstü unsurlar barındıran sözlü anlatılardır. Formellerin konuları tüm masallarda ortaktır. Bu makalede Erzurum masallarının giriş ve çıkış formellerinin söz dizimi, yapısal ve işlevsel açıdan incelenerek, formellerin cümle yapısı ortaya çıkarılmıştır, Tales are oral narratives which have extraordinary elements and some formal expressions. Topics of formal expressions are common. In this paper, syntaxes of initiative and finale formal expressions have been found out by considered in the terms of structural and functional aspects.
- Published
- 2017
11. Sağlık çalışanlarının KLP birimini ve işlevlerini tanıma durumları
- Author
-
İde Güz, Elif, GÜRHAN, NERMİN, Kayalar, Aycan, COŞAR, BEHÇET, Altınöz, Ümran, and KARAKAŞ, MEHMET
- Published
- 2015
12. Osmanlı Dönemi Mesleki Müzik Eğitiminde İki Solfej Kitabı: Solfej ve Talim-i Kırâat-ı Musiki.
- Author
-
YALÇIN, Gökhan and İDE, Abdulkadir
- Subjects
- *
MUSIC education , *MUSIC literacy , *MILITARY bands (Musical groups) , *MUSIC libraries , *OTTOMAN Empire , *MUSIC theory - Abstract
During the Ottoman period in the time of Mahmud II (1826), the education of Western music started to be given formally alongside Turkish music by doing away with the janissary band, through the establishment of the military band, Muzıka-i Hümâyun and by the commissioning of the Italian composer Giuseppe Donizetti. Donizetti trained many students until his death in 1856. After that another Italian composer, Callisto Guatelli, was commissioned by Abdulhamid II until his death in 1899. The Spanish composer D'Arenda helped Guatelli in Muzıka-yı Hümâyun and replaced him later.Turkish students have published many books or translations of Western music theory and solfege education. One of the first and most important works among these publications is "Solfej Yahud Nazariyat-ı Musiki (Solfege or Music Theory) (1888/1889)" by the flautist Mustafa Safvet [Atabinen] Bey, who is an educator of the Muzıka-i Hümâyun (The Imperial Band of the Ottoman Empire) and the other is "Kütübhane-i Musikiden Talim-i Kıraat-ı Musiki (Teaching and Reading of Music From Library of Music) (1899/1900)" by theviolinist Mehmed Zati [Arca] Bey, who is also an educator of the Muzıka-i Hümâyun. These works are the first printed Turkish solfege books of the Ottoman period. The aim of this study is firstly to examine the extant terms used by converting these two books from old letters to new letters and then to investigate the usability of the solfege samples included in the books in today's professional music education and to bring them into today's solfege education. The titles of the works which were prepared for practice are determined as follows: "ta'lîmler", "temrîn", "kırâat", "vazifeler", "tenbîhler", "mülâhâzat", "meşk" and "imlâ". These titles are determined according to the purposes of consolidating, performing, printing and evaluating the theoretical knowledge. Moreover, in this book, twenty five "two voice solfege" examples are also included. Some of these solfeges are vocal works. Turkish music works are used for teaching syncopated rhythms which occur frequently in the book. Moreover it can be said that two voice solfege examples are also crucial in terms of polyphonic hearing. It is seen that the books Solfej Yahud Nazariyat-ı Musiki and Kütübhâne-i Musikiden Talim-i Kırâat-ı Musiki play an important part in comprising the terminology of Turkish Western music. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
13. (N-(2-Hidroksi-1-Naftaliden) Histidin) Schiff Bazinin Sentezi ve Kristal Yapı Analizi
- Author
-
ŞAKIYAN, İffet, ÖZCAN, Yusuf, and İDE, Semra
- Subjects
Histidin Schiff baz,Hidroksinaftaldehit,X-I nlar kristalografi - Abstract
[N-(2-hidroksi-1-naftaliden)histidin] Schiff baz sentezlenerek yap s , IR, UV, 1H NMR spektroskopi metodlar ve Xortorombik ve P212121 uzay grubuna sahiptir. Kristalografik parametreleri ise a=6.133(5), b=7.168(5), c=33.639(5)Å , V=1478.8(2) Å3 birim hücre bilgilerini içerir. Ayd nlat lan yap n n do rulu unun bir ölçüsü olan R faktörleri ise R=0.0394 , wR=0.0784 olarak belirlenmi tir. Bu tip Schiff bazlar sahip olduklar tautomerik formlara ba l olarak fotokromik veya termokromik karakter gösterirler. Daha önceki çal mam zda inceledi imiz treonin Schiff baz nda gözlenen enol-imin tautomerli inin aksine histidin Schiff baz n n kat fazda daha çok keto-amin tautomerli ini tercih etti i görülmü tür. Molekül içi hidrojen ba [ N-Hketo-amin formundaki yük da l m na ba l olarak kuvvetli naftaliden grubundan azot atomuna proton transferinin oldu unu göstermektedir
- Published
- 2014
14. The Effect of a Hemostatic Agent (FastAct) to Wound and Tissue Repair in a Rat Model
- Author
-
OKÇU, Kemal Murat, DOĞAN, Necdet, ŞENÇİMEN, Metin, KORKMAZ, Cem, ALTUĞ, Hasan Ayberk, İDE, Tayfun, and AKYOL, Mesut
- Subjects
Wound healing ,hemostatic agent ,prilocaine hydrochloride ,Yara iyileşmesi,hemostatik ajan,prilokain hidroklorid - Abstract
Amaç: Bu çalışmanın amacı, in vivo olarak hemostatik bir ajanın (FastAct) prilokain hidroklorid ile beraber veya onsuz, yara ve doku iyileşmesini kolaylaştırdığı hipotezinin test edilmesidir. Yara iyileşmesi kanama ve hemostaz ile başlayan kompleks bir prosedürdür. Sığır protein faktörleri II, VII, IX ve X’u ihtiva eden FastAct pıhtı oluşumunda faktör II, V, VIII ve XIII’ü aktive etmesi için katalizör olarak kullanılır. Gereçler ve Yöntemler: Çalışma 21 erkek Wistar rat üzerinde gerçekleştirildi. Tüm hayvanların sırtında 4 cm’lik kutanöz insizyonlar yapıldı. Yedi hayvanda yara kenarları arasına sadece FastAct uygulanırken, diğer yedisinde FastAct prilokain ile birlikte uygulandı. Yara dudakları rezorbe olan sutur materyali ile kapatıldı. Bulgular: Örnekler yedinci gün elde edildi. Histolojik inceleme öncesinde örneklere germe ve çekme testleri uygulandı. FastAct grubunda epitelizasyon ve yara iyileşmesinin diğer gruba göre daha iyi olduğu tespit edildi. Germe ve çekme testlerinde FastAct grubu sonuçlarının daha iyi olduğu gözlendi. Sonuç: FastAct’in hemostazisi sağladığı, doğal süreçler yardımıyla yara iyileşmesini kolaylaştırdığı sonucuna ulaşılmıştır., Objectives: The purpose of this study was to test the hypothesis that the hemostatic agent (FastAct) exerts favourable effect on wound healing and tissue repair alone and along with prilocaine hydrochloride in vivo. Wound healing process is a complex procedure that starts with bleeding and hemostasis. Comprising of bovine factor proteins II, VII, IX and X, FastAct is used as a catalyst in the clot formation process to activate factors II, V, VIII and XIII. Materials and Methods: The study was performed on 21 Wistar male rats. Cutaneous incisions at the length of 4 cm. were made on the dorsal side of all animals. In seven, FastAct was applied alone between the wound edges and, in the other seven, FastAct was applied along with prilocaine. The wounds were sutured by resorbable suture material. Results: The specimens were obtained on the seventh day. Wound breaking strength test was performed before histological examination. In the FastAct group the epithelialization and the closure of the wound edge were better than the other groups. The results of the breaking strength test showed that the results were best in FastAct group. Conclusion: It's concluded that FastAct accomplished hemostasis, facilitated wound healing in accordance with natural processes. Amaç: Bu çalışmanın amacı, in vivo olarak hemostatik bir ajanın (FastAct) prilokain hidroklorid ile beraber veya onsuz, yara ve doku iyileşmesini kolaylaştırdığı hipotezinin test edilmesidir. Yara iyileşmesi kanama ve hemostaz ile başlayan kompleks bir prosedürdür. Sığır protein faktörleri II, VII, IX ve X'u ihtiva eden FastAct pıhtı oluşumunda faktör II, V, VIII ve XIII'ü aktive etmesi için katalizör olarak kullanılır. Gereçler ve Yöntemler: Çalışma 21 erkek Wistar rat üzerinde gerçekleştirildi. Tüm hayvanların sırtında 4 cm'lik kutanöz insizyonlar yapıldı. Yedi hayvanda yara kenarları arasına sadece FastAct uygulanırken, diğer yedisinde FastAct prilokain ile birlikte uygulandı. Yara dudakları rezorbe olan sutur materyali ile kapatıldı. Bulgular: Örnekler yedinci gün elde edildi. Histolojik inceleme öncesinde örneklere germe ve çekme testleri uygulandı. FastAct grubunda epitelizasyon ve yara iyileşmesinin diğer gruba göre daha iyi olduğu tespit edildi. Germe ve çekme testlerinde FastAct grubu sonuçlarının daha iyi olduğu gözlendi. Sonuç: FastAct'in hemostazisi sağladığı, doğal süreçler yardımıyla yara iyileşmesini kolaylaştırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
- Published
- 2014
15. Deneysel Kostik Özefagus Yanığında Medikal Balın Etkisi
- Author
-
ZEYBEK, N., YILDIZ, F., GÜNAL, A., KENAR, L., AYDIN, A., PEKER, Y., KİLCİLER, G., ÇOBAN, S., and İDE, T.
- Subjects
Bal,kostik,özefagus,yanık - Published
- 2014
16. Laboratuvar Fare, Sıçan ve Kobaylarında Dışkı Bakısı ile Helmintlerin Araştırılması
- Author
-
BEYHAN, Yunus Emre, TAYLAN ÖZKAN, Ayşegül, and İDE, Tayfun
- Subjects
Veterinary ,Veteriner Hekimlik ,Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi,Fare,Sıçan,Kobay,Dışkı,Helmint,Yunus Emre BEYHAN,Ayşegül TAYLAN ÖZKAN,Tayfun İDE,2013 - Abstract
Stool samples were examined by flotation method for determining the prevelance of helmint infectionsin laboratory mice, rats and guinea pigs. Study was carried out on 536 Sprag-Dawley, 265 Wistar Albino, 48 Long-Evans a total of 849 rats (Rattus norvegicus), 283 Balb/c mice (Mus musculus) and 74 guinea pigs (Cavia porcellus).While 87.10 %of rat cages and 100% of mice cages were found infected, any parasites weren’t observed in guineapigs. Aspiculuris tetraptera, Syphacia muris, Hymenolepis nana and Trichosomoides crassicauda were found in rats,A.tetraptera, Syphacia obvelata and H.nana in mice as well. The infection rate was 79.95% (295/369) in male rats and92.92% in females (446/480). This study is the first parasitological research, which is done in Long-Evans rats in Turkey., Laboratuvar fare, sıçan ve kobaylarında helmint enfeksiyonlarının yaygınlığını tespit etmek amacıyla dışkı örnekleriyüzdürme yöntemiyle incelenmiştir. Çalışma 536 Sprag-Dawley, 265 Wistar Albino, 48 Long-Evans olmak üzeretoplam 849 sıçan (Rattus norvegicus), 283 Balb/c fare (Mus musculus) ve 74 kobay (Cavia porcellus) üzerinde yürütülmüştür.Sıçan kafeslerinin %87,10’u ve fare kafeslerin %100’ü enfekte bulunurken kobaylarda herhangi bir paraziterastlanmamıştır. Sıçanlarda Aspiculuris tetraptera, Syphacia muris, Hymenolepis nana ve Trichosomoides crassicauda,farelerde de A.tetraptera, Syphacia obvelata ve H.nana bulunmuştur. Erkek sıçan kafeslerinde genel enfeksiyon oranı%79,41 (54/68) bulunurken dişi kafeslerinde %93,10 (81/87) olarak tespit edilmiştir. Bu çalışma Türkiye’de Long-Evans sıçanlarda yapılan ilk parazitolojik araştırmadır.
- Published
- 2013
17. Investigation of helminths in laboratory mice, rat and guinea pigs by stool examination
- Author
-
Özkan, At, Ide, T, Beyhan, Yunus Emre, and Hitit Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Temel Tıp Bilimleri Bölümü
- Subjects
Trichosomoides ,Aspiculuris ,Laboratuvar Hayvanları ,Laboratory Animals ,Syphacia ,Hymenolepis - Abstract
research Laboratuvar fare, sıçan ve kobaylarında helmint enfeksiyonlarının yaygınlığını tespit etmek amacıyla dışkı örnekleri yüzdürme yöntemiyle incelenmiştir. Çalışma 536 Sprag-Dawley, 265 Wistar Albino, 48 Long-Evans olmak üzere toplam 849 sıçan (Rattus norvegicus), 283 Balb/c fare (Mus musculus) ve 74 kobay (Cavia porcellus) üzerinde yürütülmüştür. Sıçan kafeslerinin %87,10’u ve fare kafeslerin %100’ü enfekte bulunurken kobaylarda herhangi bir parazite rastlanmamıştır. Sıçanlarda Aspiculuris tetraptera, Syphacia muris, Hymenolepis nana ve Trichosomoides crassicauda, farelerde de A.tetraptera, Syphacia obvelata ve H.nana bulunmuştur. Erkek sıçan kafeslerinde genel enfeksiyon oranı %79,41 (54/68) bulunurken dişi kafeslerinde %93,10 (81/87) olarak tespit edilmiştir. Bu çalışma Türkiye’de Long- Evans sıçanlarda yapılan ilk parazitolojik araştırmadır. Stool samples were examined by flotation method for determining the prevelance of helmint infections in laboratory mice, rats and guinea pigs. Study was carried out on 536 Sprag-Dawley, 265 Wistar Albino, 48 Long- Evans a total of 849 rats (Rattus norvegicus), 283 Balb/c mice (Mus musculus) and 74 guinea pigs (Cavia porcellus). While 87.10 %of rat cages and 100% of mice cages were found infected, any parasites weren’t observed in guinea pigs. Aspiculuris tetraptera, Syphacia muris, Hymenolepis nana and Trichosomoides crassicauda were found in rats, A.tetraptera, Syphacia obvelata and H.nana in mice as well. The infection rate was 79.95% (295/369) in male rats and 92.92% in females (446/480). This study is the first parasitological research, which is done in Long-Evans rats in Turkey.
- Published
- 2013
18. Kekova Koyunun yüksek ayrımlı denizel akustik yöntemlerle jeoarkeolojik araştırması
- Author
-
İde, Asli, Özdaş, Abdurrahman Harun, and Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği Ana Bilim Dalı
- Subjects
Deniz Bilimleri ,Arkeoloji ,Archeology ,Geophysics Engineering ,Jeofizik Mühendisliği ,Marine Science - Abstract
Bu çalışma, Kekova Koyu' ndan toplanan bir dizi yüksek ayrımlı akustik verinin birbiri ile ilişkilendirilerek yorumlanmasını içermektedir. Çalışmada CHIRP yüksek ayrımlı mühendislik sismiği, yanal taramalı sonar, çok ışınlı batimetri verileri yardımıyla ve arkeolojik gözlemlerle, Holosen döneminden günümüze deniz seviyesi değişimleri ve bölgenin tektonizması ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yapılan çalışmalar, Kekova Koyu' nun taban morfolojisinin incelenmesini, adanın kuzey kıyıları boyunca sualtında kalmış antik yapı kalıntıları üzerinde tektonik etkinin önemini ve bu etkinin deniz seviyesi değişimleri ile ilişkisi ve bölgedeki sedimantasyon miktarının incelenmesini kapsamaktadır.Çok ışınlı batimetri verileri, çalışma alanının doğusunun (Gökkaya Limanı), batı basene göre nispeten daha az eğimli bir topografya ya sahip olduğunu göstermektedir. Çalışma kapsamında toplanan akustik verilerden elde edilen batimetri haritasında adanın kuzeydoğusunda ani derinlik değişimi yerine, yumuşak bir şelf düzlüğünün mevcut olduğu görülmektedir.Çalışma alanının batı bölümünde yoğunluk gösteren tortullar yüksek ayrımlı sismik veriler yardımıyla incelenmiş ve Holosen'den günümüze kadar tortul birikimleri hesaplanarak izopak haritası oluşturulmuştur.Kekova adasının kuzeyinde bulunan ve deniz seviyesi değişimlerinin göstergesi olan, sualtında kalmış antik mendirekler incelenmiştir. Bu yapıların inşa edildiği tarihte, üst yüzeylerinin yaklaşık yarım metre suyun üstünde olduğu bilinmektedir. Mendireklerin üst seviyelerinin günümüzdeki konumunun ise yaklaşık 1 m suyun altında olduğu gözlenmiştir. Küresel ölçekli deniz seviyesinin son 2000 yılda en fazla yarım metre yükseldiği göz önüne alındığında, mendireklerin yaklaşık 1 m' lik bir çökmeye maruz kalmış olması beklenmektedir. Bu durum, tektonik olarak aktif bir zonda bulunan ve aletsel dönemden buyana büyük depremlere maruz kalmış bölgedeki yaklaşık 2300 yıldır meydana gelen deniz seviyesi değişimlerinin yanında tektonik çökmeyle ilgili kanıtlar sunmaktadır. Söz konusu tektonizma, çalışma kapsamında toplanan yüksek ayrımlı sismik verilerde gözlenen aktif ve aktif olmayan faylarla da uyuşmaktadır. This study combines an interpretation of high resolution acoustic data collected from Kekova Bay. In this study from Holocene age until today the changes in the sea level and the tectonically qualities of the district has been searched by using CHIRP high resolution seismic, side scan sonar, multibeam bathymetry data and archeological observations. All these researches have been based on the research of Kekova Bay? s floor morphology, the importance of the tectonism on the ancient ruins underwater which along the north coast of the island and this effect?s relation with sea level changes and the impacts of the Holocene sedimentationin the Bay of Kekova.Multibeam bathymetry data show that the east part of the work area (Gokkaya Harbor) has more least inclined topographic area. The bathymetry map which is formed by the collection of acoustic data shows that on the north-east of the island instead of having a sudden depth change it has a shelf area that is relatively wide.Using high resolution seismic data, thickness of terrigenous sediments which massing the west part of the work area is calculated from Holosen until today in order to create isopach maps.The ancient jetties located on the north of Kekova Bay under the sea which is an index of sea level changes have been observed. In the date when these structures were built the upper part of these jetties were nearly half meter above the sea level. Nowadays it is observed that upper parts of these jetties are 1 meter under the sea. On a global scale if we accept that the sea level has increased less than half a meter in the latest 2000 years, the jetties are thought to submergence for nearly 1 meter. This situation offers us many proofs that is tectonically in an active zone which is exposed to many big earthquakes from the instrumental period until today resulting with sea level changes in nearly 2300 years, also tectonic subsidence. The related tectonism coincides with the collected high resolution seismic data have faulting. 91
- Published
- 2011
19. Engelli okullarında görev yapan beden eğitimi öğretmenlerinin tükenmişlik düzeyleri üzerine bir araştırma (Akdeniz Bölgesi örneği)
- Author
-
İde, Osman, Hergüner, Gülten, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı, Yardımcı Doçent Doktor Gülten Hergüner, and Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bilim Dalı
- Subjects
Spor ,Engelli okulları ,Beden eğitimi öğretmeni ,Özel eğitim ,Tükenmişlik ,Sports - Abstract
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır. Bu çalısma, beden eğitimi öğretmenlerinin tükenmislik düzleri üzerine yapılmıs bir arastırmadır.Bu amaçla, Akdeniz bölgesi illeri ve ilçelerinde; Milli Eğitim Bakanlığı' na bağlı engelli okulları,resmi veya özel rehabilitasyon merkezi olmak üzere toplam 122 eğitim kurumu tespit edilmis olup,ulasılan 90 okuldan 81 beden eğitimi öğretmenine; kisisel bilgi ve Maslach TükenmislikEnvanterinden olusan anket formu (Ek?1) uygulanmıstır ve verilerin çözümlenmesi esnasındaSPSS programından yararlanılmıstır. Kisisel Bilgi Formu beden eğitimi öğretmenleriyle yapılan öngörüsmede ortaya çıkarılmıs olup varyasyonları ise bölgedeki arastırma sonuçlarına göreolusturulmustur.Maslach Tükenmislik Envanterinin sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde, Beden Eğitimiöğretmenlerinin tükenmisliği düsük seviyede yasadığı saptanabilir.Bu arastırmanın sonuçlarına göre, arastırmada yer alan beden eğitimi öğretmenlerinin %16'sındaduygusal tükenme, %11,1'inde duyarsızlasma, %18'inde kisisel boyutunda tükenmislikgörülmüstür. Cinsiyete göre, bayanların duygusal tükenme ve kisisel basarı alt boyutundatükenmeyi erkek öğretmenlerden daha fazla yasadığı görülürken duyarsızlasma boyutunda erkeköğretmenlerin daha fazla yasadığı, bayanların hiç yasamadığı görülmüstür. Medeni durumabakıldığında, bekar öğretmenlerin duygusal tükenmeyi evlilerden, evli öğretmenlerin kisisel basarıve duyarsızlasmada bekarlardan daha fazla yasadığı görülmüstür, haftalık ders saati 20-30 saatolan öğretmenlerin duygusal tükenmeyi ve duyarsızlasmayı, 20 saat ve altı olanların kisisel basarıboyutunda tükenmisliği daha fazla yasadığı görülmüstür. 0-5 yıl çalısanların duygusal tükenme veduyarsızlasmada 11-15 yıl çalısanların kisisel basarı boyutunda tükenmisliği daha fazla yasadığıtespit edilmistir. This study has been conducted to work out the level of the burnout of the physical trainingteachers.For this purpose,in Mediterrenean Region cities and towns,disabled schools related toMinistry of National Education , Personal Information Form and Maslach Burnout Inventorywere applied to 81 Physical Education Teachers from 90 schools as private or officialrehabilitian centers totally 122 education institutions are decided and SPSS programme wasused to resolve the datas. Personal Information Form was made out the pre interview with thephysical training teachers and its variations were shaped according to the interview results.When the results of the Maslach Burnout Inventory are assessed, in general, one can draw up avaluation that physical training teachers live at the minimum degree of burnout.According to the results of this survey done with physical training teachers it has beendetermined that %16 of them have been emotionally exhausted, %11.1 insensitive and%18 personally nurnout. Considering sexuality it has been determined that femalesexperiences in the sense of emotional exhaustion and depersonalization have beenmore intensely compared to moles. When concerning the marital status the ones whoare single have more exposed to emotional exhaustion than the married and the marriedhave been seen as personally more successful and insensitive than the single. It hasbeen determined that the physical training teachers who have between 20 and 30 hoursa week live emotionally more exhausted and depersonalized. And the level of thepersonal burnout. It has been determined that the ones who have worked between 1 and5 years have lived emotionally more burnout and the ones who have worked between11 and 15 years have lived more burnout in the personal achievement.Keywords: Special Education, Disabled School, Physical Education Teacher, Burnout
- Published
- 2008
20. The influence of pentoxifilin on myocardial ischemia-reperfusion injury
- Author
-
Demirkılıç, Ufuk, Kuralay, Erkan, Cıncık, Mehmet, Yüksel, M. Uğur, İde, Tayfun, Usubütün, Alp, Yılmaz, Ahmet T., Tatar, Harun, Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, and Cıncık, Mehmet
- Abstract
Miyokardiyal iskemi-reperfüzyon hasarı üzerine pentoksifilinin etkisi 10 mongreal köpek kalbinde araştırıldı. Deneklerin 5'i çalışma, 5'i kontrol grubu olarak alındı. Çalışma grubuna 10 gün boyunca 200 mg/gün pentoksifilin intramusküler enjekte edildi. Her iki gruptaki deneklerde LAD oklüde edildi ve 60 dakikalık iskemi periyodundan sonra kardiyopulmoner bypass'a girildi ve St. Thomas II kardiyoplejisi verilerek kalp durduruldu. 75 dakikalık kross klemp süresinden sonra LAD'deki oklüzyon kaldırıldı. Sıcak kan kardiyoplejisi verildikten sonra kross klemp açıldı. Deneklerin tümünde oklüzyonun 60. dakikasında Kreatininfosfokinaz miyokardiyal band (CK-MB), Laktik Dehidrojenaz (LDH) ve Laktat seviyesi için koroner sinüsten kan örnekleri alındı. Her iki grupta da çalışma süresince CVP, MAP, PAP ve PCWP devamlı olarak takip edildi. Kardiyopulmoner bypasstan çıkıldıktan 6 saat sonra sol ventrikülden transmural biyopsi alındı. Çalışma grubunda iskemi süresince hiç bir denekte ventriküler fibrilasyon (VF) ve hemodinamik bozulma görülmez iken kontrol grubunda iki denekte VF ve hemodinamik bozulma gelişti. Çalışma grubunda oklüzyon döneminde kardiyak indeks (CI) 3.2±0.5 It/m2 kontrol grubunda ise 2.7±0.5 It/m2 olarak bulundu. Reperfüzyon döneminde kontrol grubunda CI 1., 3., 5. saatlerde sırasıyla 2.8±0.3, 3.1±0.2, 3.3±0.5 It/m2 iken çalışma grubunda aynı değerler 3.0±0.3, 3.8±1.2, 3.7±0.9 It/m2 olarak saptandı (p, The influence of pentoxifilin on ischemia/reperfusion damage was studied in the heart of ten Mongreal dogs. Group I (Pentoxifilin)=5, Group II (Control)=5. Pentoxifilin 200 mg/day was administrated IM in grup I during the 10 days period. LAD was occluded by the snare in both groups and cardiopulmonary bypass was initiated after 60 minutes' ischémie period. Dog hearts were arrested with St. Thomas II cardioplegia and after the 15 minute cross clamp time, occlusion of LAD was ended. Cross-clamp removed. Blood samples were collected from the coronary sinus in the 60. minutes of occlusion and CK-MB, LDH and Lactac level were measured. CVP,MAP,PAP and PAWP were recorded. Myocardial transmural biop-sies were taken 6 hour later the end of cardiopulmonary bypass. Ventricular fibrillation and hemodynamic instability were not developed in group I but in two dogs in group II. Cardiac index (CI) average was 3.2±0.5 It/m2 in group I, 2.7±0.5 It/m2 in group II. Average cardiac index in reperfusion period were measured in 1,3., 5. hours. Average Cardiac index in group II in same intervals as follows, 2.8±0.3, 3.1 ±0.2, 3.3±0.5 It/m2 butin Group I 3.0±0.3, 3.8±1.2, 3.7±0.9 It/m2 (p
- Published
- 1998
21. Spor atlarında karpal eklem altındaki şirurjikal lezyonların istatistiki değerlendirilmesi
- Author
-
İde, Tayfun, Samsar, Erdoğan, and Diğer
- Subjects
Veterinary Medicine ,Veteriner Hekimliği ,Joints ,Horses ,Carpal bones - Abstract
63 7. ÖZET Bu çalışmada belli bir periyotta çeşitli kulüplere bağlı spor atlarının karpal eklem altındaki şirurjikal lezyonları incelenmiştir. 220 spor atında yapılan incelemede; atların ırk, cinsiyet yaş, yarışa başlama şekilleri, menşei ile şirurjikal lezyon oluşumu arasındaki ilişkiler incelenmiş olup lezyonların % 91 oranında travmaya bağlı olduğu, bunun da binici hataları ve zeminden kaynaklandığı, bu lezyonların askeri atlarda daha fazla oluştuğu tespit edilmiştir. Bu lezyonlardan; tendo, tendovagina ve bursa lezyonlarının aygırlarda, 3-8 yaş grubu atlarda, normal bacak yapılı, anormal bilek yapılı ve düz koşu ile yarışa başlamış atlarda daha yüksek oranda şekillendiği anlaşılmıştır. Anahtar kelimeler; Spor atları, şirurjikal lezyonlar, karpal eklem lezyonları, ayak lezyonları, travmatik lezyonlar. 64 8. SUMMARY THE STATISTICAL EVALUATION OF SURGICAL LESIONS IN SPORT HORSES UNDER THE CARPAL JOINT In this study, the surgical lesions under the carpal joint of the sport horses bound to varying clubs were examined in spesific periods. In the study which is over 220 sport horses, the race, sex, age, the way of starting the race, origin and the relations between the surgical lesion formation were examined and it was concluded that in 91 %, the reason was trauma and this was originated from rider errors and, ground, and was frequently seen in military horses. It was also understood that of these lesions, tendon, tendovagina and bursa lesions were encountered more in stallions, 3-8 year-old horses, normal leg constructions, abnormal wrist constructions, race horses and horses just beginning the race. Key words; Sport horses, surgical lesions, carpal joint lesions, foot lesions, traumatic lesions. 70
- Published
- 1995
22. X-ışınları kırınımı yöntemi ile C15 H10 N2 O2 ve C16 H12 N2 O2 bileşiklerinin molekül ve kristal yapı analizleri
- Author
-
İde, Semra, Kedi, Engin, and Fizik Anabilim Dalı
- Subjects
X ray diffraction method ,Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Crystal structure ,Chemical composition ,Physics and Physics Engineering ,Molecular structure - Abstract
Bu çalışmada, azo bileşikleri olarak sentezlenen, 2-phenylazo-1, 3-indandione (C15H10N2O2) kristali ile 2- (2-methylphenylazo)-1, 3-indandione (C16H12N2O2) kristali nin yapı analizi, x-ışını kırınımı yöntemi kullanılarak yapı İdi. Hem fotografik yöntemlerle hem de dif raktometre ile elde edilen Bragg yansımalarından, her iki kristalin de mono kl inik sistemin P2ı /c uzay grubuna ait olduğu belirlendi. Birim hücre parametrelerinin en iyi değerleri, C15H10N2O2 kristali için; a=4.523(1)A, b=18.870(1)A, c=14. 205( 1 )A, 0=91. 1 34(9)°, C16H12N2O2 kristali için ise; a=7.047(04)A, b=1 1. 309( 1 )A, c=1 6. 225(04)A, (3=90.310(3)° olarak bulundu. Her iki kristal için de yapılan yoğunluk ölçümlerinden yararlanılarak, birim hücredeki molekül sayısı 4 olarak hesaplandı. Yapı çözümünde kullanılan Bragg yansımaları, Enraf-Nonius CAD4 difraktometresi ile, MoKa ışını kullanılarak top landı ve her iki kristal için, 2475 'er adet bağımsız yan sıma elde edildi. Yapı çözümü, SHELXS86 paket programı kapsamındaki direkt yöntemlerle, arıtım ise en küçük kareler yöntemi kullanı larak, SHELX76 paket programı ile yapıldı. Yapılar aydınlatıldığında, her iki kristalin de, katı fazda, ' keto-hydrazone tautomer' formunda olduğu, indan- dione grubunda bulunan azot atomuna bağlı hidrojen ile 3-oxo grubu arasında güçlü bir molekül içi bağın oluştu ğu (NH....0=2.08(2) A) ve bu bağlanma ile 'chelate' yapı nın meydana geldiği belirlendi. Arıtım işlemi sonucunda, C15H10N2O2 kristali için, R=0.053, C16H12N2O2 kristali için, R=0.040 residü değer-Terine erişildi. Kristallerin moleküler geometrileri, PARST-88 programı kullanılarak belirlendi ve C15H10N2O2 kristalinin tamamen, C16H12N2O2 kristalinin ise, metil grubu dışında, yaklaşık düzlemsel olduğu görüldü. Bu çalışmada ayrıca, Cd(C5HsN)2Cd(CN)4 kristalinin birim hücre parametreleri ve şiddet verileri, Enraf-Nonius CAD4 difraktometresi ile MoKa ışını kullanılarak elde edildi. Birim hücre parametreleri; a=8.588(7)A, b=14.456(12)A, c=8.589(1)Â, 3=113.657(5) olarak belirlendi. Soğurma düzeltmesi için gereken yansımalar da toplanarak, veriler yapı çözümünde kullanılacak formata uygun hale getirildi. In this work, crystal structures of 2-phenylazo-1,3- indandione (C15H10N2O2) and 2-( 2-methyl phenyl azo)-1,3- indandione (C16H12N2O2) which synthesised as azo com pounds were analysed by using x-ray diffraction methods. Bragg reflections obtained by photographic methods and also di ff Tactometer show that both crystals are monoclinic and have P2i /c space group. The best values of unit-cell parameters were determined as fol 1 ows : for C15H10N2O2, a=4.523(1)A, b=18.870( 1 )A, c=14.205( 1 )A, 0=91.134(9)' and for C16H12N2O2, a=7.047(04)A, b=11. 309(1 )A, c=16. 225(04)A, 6=90.310(3)' The number of molecules in the unit-cell were calculated as 4 by using density measurements for both crystals. Bragg reflections used in structure analysis were col lected on an Enraf-Nonius CAD4 diff ractometer with MoKu radiation. For both crystals, 2475 unique reflections were obtained. Structures were solved by direct methods using SHELXS86 and refined by least squares method using SHELX76. As the result of our structure analysis, it was obtained that both crystals have 'keto hydrazone tautomer' form and a strong intra-molecular bond was formed in the solid state between hydrogene atom bonding nitrogen atom in the indandione group and 3-oxo group. 'Chelate' structure was created due to this intra-molecular bondVI (NH....O=2.08(2)A). At the end of the refinement, residue values R=0.053 for C15H10N2O2 and R=0.040 for C1BH12N2O2 were reached. Molecular geometry of both crystals were defined by PARST 88 and it was seen that, C15H10N2O2 molecule is com pletely planar while C16H12N2O2 molecule without methyl group is approximately planar. Unit-cell parameters and intensity data of Cd(C5HsN)2Cd(CN)4 were also obtained in this work on an Enraf-Nonius CAD4 diff Tactometer with MoKa radiation. Unit-cell parameters, a=8.588(7)A, b=14.456( 1 2)A, c=8.589(1)A, 0=113.657(5)' were determined. 140
- Published
- 1994
23. Obsesif kompulsif bozukluk hastalarında kişilik bozukluklarının yaygınlığı
- Author
-
Karaçam, Özgür İde, Atalay, Nuri Doğan, and Diğer
- Subjects
Psychiatry ,Obsessive compulsive disorder ,Personality disorders ,Psikiyatri - Abstract
6. ÖZET Bu çalışmada 50 Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB) ve 50 Panik Bozukluğu (PB) vakasında SCID-II görüşmesi ile kişilik bozukluklarının prevalansı araştırılmıştır. Kişilik bozukluğunun görülme oranı OKB grubunda % 36, PB grubunda % 20'dir. Toplam kişilik bozukluğu tanısı sayıları ise OKB grubunda 40, PB grubunda 16'dır. Kişilik bozukluklarının A (garip, egzantirik), B (dramatik, emosyonel) ve C (sıkıntılı, korkulu) kümelerine dağılımı OKB grubunda 9, 5 ve 26, PB grubunda 6, 0 ve 10 şeklindedir. OKB grubunda en sık görülen kişilik bozukluğu Avoidant Kişilik Bozukluğu (% 22), PB grubunda ise Paranoid Kişilik Bozukluğu'dur (% 12). İki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gösteren tek kişilik bozukluğu Avoidant Kişilik Bozukluğu'dur. OKB grubunda görülen diğer kişilik bozuklukları yaygınlık sırasıyla Paranoid (% 18), Obsesif-Kompulsif (% 14), Bağımlı (% 8), Pasif-Agresif (% 8), Histriyonik (% 4), Borderline (% 4), Narsisistik (% 2) Kişilik Bozukluklaradır. PB grubundakiler ise Obsesif-Kompulsif (% 10), Avoidant (% 6), Bağımlı (% 2), Pasif-Agresif (% 2) şeklindedir. OKB grubundaki vakaların 4'ünde (% 8) tek, 14'ünde (% 28) çoklu; PB grubundaki vakaların ise 6'sında (% 12) tek, 4'ünde (% 8) çoklu kişilik bozukluğu saptanmıştır. OKB grubunda en yaygın rastlanan eşik altı kişilik bozukluğu Pasif-Agresif (% 14), PB grubunda ise Obsesif- Kompulsif Kişilik Bozukluğu'dur (% 14). İki grup arasında anlamlı farklılık gösteren patolojik kişilik özelliği sayısı 8 olup bunlardan 1'i Bağımlı, 1'i Obsesif-Kompulsif, 1'i Pasif-Agresif, 1'i Paranoid, 1'i Histriyonik, 1*i Narsisistik, 2'si Borderline Kişilik Bozukluğu'na aittir. Patolojik kişilik özelliklerinin genel dağılımı açısından ise iki grup arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır. OKB grubundaki vakaların grup içi karşılaştırmasında kişilik bozukluğu tanısı alan ve almayan vakalar arasında hastalığın başlangıç yaşı, Maudsley 65Obsesif-Kompulsif Envanteri ile saptanan obsesif-kompulsif semptomların şiddeti ve başka bir I. Eksen tanısı alma açısından farklılık saptanmamıştır. OKB vakalarında kişilik bozukluklarının yaygınlığı daha önce DSM-Iİl'e göre yapılmış çalışmaların bir bölümünden daha büyük, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu ise birinci planda değilse de önceki çalışmalarda bildirilen oranın (% 4-6) üstünde bulunmuştur. 66 80
- Published
- 1994
24. Paklitaksel salan stentlerin restenoz üzerine etkisi.
- Author
-
Kurşaklıoğlu, Hürkan, Köz, Cem, İyisoy, Atila, İde, Tayfun, Yıldırım, Vedat, Töre, Hasan Fehmi, Işık, Ersoy, and Demirtaş, Ertan
- Published
- 2006
25. Sonsuz ortamlarda art arda saçılma yapmış gammaların en muhtemel enerji değerlerinin belirlenmesi
- Author
-
İde, Semra, Özmutlu, Cihan, Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Fizik Anabilim Dalı., and Fizik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Enerji değeri ,Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Gamma ,Physics and Physics Engineering ,Energy value - Abstract
_4?- QZET Sonsuz ortamlarda, farklı koşullar altında art arda saçılma yapmış, gamma ışınlarının enerji dağılımları Monte Carlo yönte mi ile hesaplanarak, enerji dağılımları incelendi. Sonsuz or tamlarda gamma ışınlarının art arda yaptığı saçılmalardan dola yı dağılımın `bir maksimumdan geçtiği, bu maksimumun konumunun kaynak enerjisinden fazla etkilenmediği, fakat saçıltıcı orta mın atom numarasından etkilendiği bulundu. Dağılımın düşük enerji bölgesinde meydana gelen maksimumun konumu ile saçıltıcı ortamın atom numarası arasındaki ilişki basit bir formülla verildi. Bu formül yukarıda bahsedilen he saplamalardan ve Minato tarafından verilen teoriden türetildi. Çalışmaların sonucu olarak, teorik hesaplar, Monte Carlo yön temi ile hesaplananlarla karşılaştırıldı. Sonuçların birbiri ile uyum içinde olduğu gözlendi. ABSTRACT Energy spectra resulting from the multiple - scattering of gamma rays in infinite mediums under various conditions were calculated by a Monte Carlo Method. Low energy region of the energy spectra was interested. Due to multiple- scattering of gamma rays in infinite mediums. The spectra shows a peak on the low energy component» It was found that this peak was not affected very much by source energy but was affected by the atomic number of scatterer medium. This relationship between the position of the peak appear ing in the low energy region of the spectrum and the atomic number of tha scatterer was given by a simple formula. This formula, was derived from above calculation and the theory that was given Minato. As a result of studies theorical calculation, is compared with that by a Monte Carlo calculation. And it was seen that results of calculations were in convenience. 57
- Published
- 1988
26. Kozmetik endüstrisinde kullanılan bazı polimerlerin nano ölçekli yapı özellik ilişkilerinin araştırılması
- Author
-
Kaya, Pinar, İde, Semra, and Polimer Bilim ve Teknolojisi Anabilim Dalı
- Subjects
Polimer Bilim ve Teknolojisi ,Polymer Science and Technology - Abstract
Bu tez çalışmasında, günlük yaşantımızda sıklıkla kullanılan, yapılarında polimer içeren kozmetik ürünlerinden üç tip sıvı fondöten/krem (QW, LF ve BB krem kodlu örnekler) ile dört tip (farklı özellikleri olan sabitleyici/şekillendirici) saç spreyi üzerine odaklanılmıştır. Öncelikli olarak, kozmetik ürünlerde yaygın kullanılan beş farklı polimer belirlenmiş ve bu polimerlerin arasından (hacimsel) nano ölçekli oluşumlara yol açabilen polimetilsilseskuiokzan, polifenilsilseskuiokzan, feniltrimetikon, C 26-28 alkil dimetikon ve silikon elastomer reçine jel ile çalışmalar başlatılmıştır. Yapılan öncü çalışmalarda, bu polimerlerin nano ölçekli SAXS (Küçük Açı X-Işını Saçılması) analizleri yapısal değişimleri izlemede yol gösterici olmuştur. Saf polimerlerin kozmetik ürünlerde kullanım öncesi, yapı formlarında mevcut olan nano oluşumlarının morfolojileri (şekillenimleri), boyut bilgileri (jirasyon yarıçapları ve maksimum büyüklükleri) ile uzaklık dağılım fonksiyonları elde edilerek, 3B nano oluşumlarının ab-initio yapı modellemeleri yapılmıştır. İncelenen polimerlerden, küresele en yakın şekillenime sahip olan polimetilsilseskuiokzan (PMSQ), nano ölçekli yapı-özellik araştırmaları ile ilgili ayrıntılı çalışmalarda kullanılmak üzere seçilmiştir. Bu polimerin kozmetik kremlerin yapısal özellikleri üzerindeki etkisini incelemek üzere, iki farklı fondötene ve BB kreme farklı polimer katkılarında incelemeler yapabilmek üzere, 343 mg örnek için 0,4; 0,7 ve 1,2 mg (sırası ile % 0,12; 0,20 ve 0,35 kütlece katkı olacak şekilde) PMSQ eklenmiştir. PMSQ'nun diğer polimerlere göre tercih edilmesinin bir başka nedeni de, jel/krem formunda olan kozmetik malzemelerin içinde, bu polimerin makroskopik görüntüyü ve homojen yapıyı bozmayacak şekilde mevcut yapıda çözünerek, miktarının kolayca artırılabilmesi olmuştur. Polimer miktarı artırılarak ve artırılmadan (kontrol grubu olarak) hazırlanan örnekler X-ışını saçılma deseni oluşturmayan alt taşlar üzerine ve deri malzeme üzerine ince film formunda uygulanarak, bu malzemelerin SAXS ve WAXS (Küçük - Geniş Açı X-Işını Saçılması) analizleri yapılmıştır. Elde edilen SAXS (~1-100 nm ölçeğinde) ve WAXS (~1-3 Å ölçeğinde) verileri kullanarak yapısal incelemeler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca bu örneklerin SEM ölçümleri de yapılarak, polimer miktarındaki artışının meydana getirdiği yapısal değişiklikler mikroskopik ölçekte de takip edilebilmiştir. Polimer katkılama artışına en iyi yanıtı veren LF kodlu fondöten ile BB krem kullanılarak hazırlanan film formundaki örnekler bu kez 1-4 hafta aralığında yaşlandırılmaya bırakılmış ve örneklerin SAXS analizleri Tayvan Ulusal Sinkrotron Işın Merkezi (NSRRC) de gerçekleştirilmiştir. SAXS analizleri ile elde edilen, nano oluşum uzaklık dağılım fonksiyonlarının, üç boyutlu yapılarda uzun erimlerde homojen dağılımın önemli bir göstergesi olduğu, SEM görüntülerinden elde edilen kısa erimli uzaklık dağılım fonksiyonlarına göre, çok daha doğru ve gerçekçi bulgular içerdiği de yarı-deneysel analizler ile gösterilmiştir. Bu aşamaya kadar yapılan analizlerde polimer artışına en elverişli olan yani, 3B nano morfolojilerin nanokompozit formuna uygun şekil, boyut ve uniform dağılım bilgileri veren, LF kodlu malzemeler olmuştur. Bundan sonraki analizlerde bu örnek üzerine yoğunlaşılarak, yapıları kontrol altına alınan polimer katkısındaki artışın yapı-özellik üzerine etkilerini incelemek üzere, antibakteriyel analizler ve UV soğurucu etkiler incelenmeye başlanmıştır.Sonuçta, film formundaki LF kodlu fondötenin artan PMSQ polimer katkısıyla antibakteriyel özelliklerinin geliştirilebildiği bulgusuna ulaşılmıştır. E.coli ve S.aureus bakterilerine ait artan polimer katkısı ile biyofilm oluşumunun önüne geçilebildiği belirlenmiştir. Ayrıca bu grup için UV optik geçirgenlik ve yansıtma ölçümleri de yapılmış ve 0,4 mg PMSQ katkılama ile elde edilen kozmetik malzemenin UV yansıtma özelliğinin ~% 15 artırıldığı , UV geçirgenlik özelliğinin ise ~% 40'lara kadar azaltılabildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aynı örnek grubunun FT-IR analizleri de yapılmış ve PMSQ miktarındaki artış ile moleküller ölçekte yapılarda değişimlerin olup olmadığı da incelenmiştir.İkinci kozmetik ürün grubu olarak, farklı özelliklere sahip dört saç spreyi ile çalışılmıştır. Bu spreyler, 25-35 yaş grubu bayan donörlerden alınan farklı (düz sarı, düz kumral, düz siyah ve kıvırcık kahverengi) formlardaki saç örnekleri üzerine uygulanmış ve yapısal analizler SAXS yöntemi ile başlatılmıştır. Nano oluşum morfolojileri küresele en yakın olan `düz sarı` ve `düz kumral` saç örneklerine moleküler yapı farklılıklarını incelemek üzere FT-IR analizleri de yapılmıştır. Mikroskopik analizler ise SEM (Taramalı Elektron Mikroskopisi) ve EDXS (Enerji Dispersiv X-Işınları Spektroskopisi) yöntemleri ile tamamlanmıştır. Bu grup için elde edilen en önemli bulgu şu şekilde özetlenebilir. Saç spreylerinde kullanılan kimyasal bileşenler, işlevlerini gerçekleştirirken saçın moleküler yapısında çok büyük değişiklik oluşturmamasına rağmen, nanoskopik yapısında (özellikle melanin yapıda) büyük değişikliklere yol açabilmiştir. Bu bulgu, nanoskopik analizlerin kozmetik endüstrisinde mutlaka kullanılması gerekliliğinin bir göstergesidir. Bu tez çalışması ile ilk kez belirlendiği üzere, SAXS analizleri ile elde edilen 3B ab-initio yapı modellemeleri melanin yapıyı izlemede rahatlıkla kullanılabilir. Bu çalışma ile ilk kez SAXS yöntemi ile, saçın yapısında mevcut olan melanin (nanoglobular) formlarının doğal ortamlarında 3B modellemeleri yapılabilmiştir. Kozmetik ürünlerde yaygın olarak kullanılan polimerlerin ve diğer makromoleküler yapıların bir araya gelmesi ile nano ölçekte ortaya çıkan nano oluşumların kendiliğinden (self-assembled) düzenlenmesi ile yapı-özellik ilişkilerinde çok farklı sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Yani kozmetik endüstrisinde nano ölçekte ciddi yapı kontrollerinin yapılması çok yerinde olacaktır. Bu çalışma kapsamında, polimer kullanım oranlarındaki küçük değişikliklerin bile, nanoskopik yapı farklılıklarına yol açtığı, bu nano ölçekli yapısal farklılıkların da antibakteriyel özellikleri geliştirmesi ve UV koruyucu kalkan etkisini artırması gibi, biyofiziksel özelliklerde de etkili olduğu ortaya çıkarılmıştır. Özetle, bu tez çalışması sonucunda, kozmetik endüstrisinde polimer malzemelerin kullanımının optimum oranlarda belirlenmesinin gerekliliği ve yapı-özellik ilişkilerinin moleküler boyuttan başlayarak nano, mikro ve makro boyuta kadar daha ciddi biçimde incelenmesi gerekliliği açıklanmıştır. In this thesis, three types of liquid foundation / cream (QW, LF and BB cream coded samples) and four types (have different properties of fixative / styling) hair spray which are used frequently in our daily lives and include polymeric cosmetic products, are focused on.Firstly, five different polymers commonly used in cosmetic products were identified, and studies were initiated with polymethylsilsesquioxane, polyphenylsilsesquioxane, phenyltrimethicone, C 26-28 alkyl dimethicone, and silicone elastomer resin gel, which could lead to (volumetric) nanoscale formations. Before the use of pure polymers in cosmetic products, the morphology (configurations), dimensional information (radius of gyration and maximum magnitudes) and distance distribution functions of the nano formations present in the structure forms were obtained and ab-initio structure models of 3D nanostructures were performed.Among the investigated polymers, polymethylsilsesquioxane (PMSQ), which has the closest shape to the spherical, was selected for using in detailed studies on nanoscale structure-property investigations. In order to examine the effect of this polymer on the structural properties of cosmetic creams, 0,4; 0,7 and 1,2 mg PMSQ was added (with % 0,12; 0,20 ve 0,35 mass percentage) to two different foundation and BB cream to perform different polymer amounts. Another reason why PMSQ is preferred over other polymers is that in cosmetic materials in gel / cream form, the amount of this polymer can be easily dissolved by dissolving it in the existing structure without disturbing the macroscopic appearance and homogeneous structure.SAXS - WAXS (Small - Wide Angle X-Ray Scattering) analyzes of the samples prepared by increasing the amount of polymer and without increasing as control group were applied in thin film form both on the substrates which do not form X-Ray scattering pattern and on the skin material were made. Structural investigations were performed using the obtained SAXS (~ 1-100 nm scale) and WAXS (~ 1-3 Å scale) data. SEM measurements of these samples were also carried out to observe the structural changes caused by the increase in polymer doping on a microscopic scale. Samples in film form prepared using LF coded foundation and BB cream which gave the best response to increase in polymer dopped were allowed to aged for 1 to 4 weeks and SAXS analyses of samples were performed at Taiwan National Synchrotron Radiation Research Center (NSRRC). Obtained by SAXS analysis, nano formation from the distribution functions of the homogeneous distribution in the long range in the three - dimensional structure is an important index, compared to the short range from distribution functions derived from the SEM images, as it contained more accurate and realistic results are presented semi-empirical analysis.In this analysis, LF-coded materials, which provide the shape, size and uniform distribution information suitable for the nanocomposite form of 3D nano morphologies, were the most suitable for polymer increase. In the following analyzes, by focusing on this sample, antibacterial analysis and UV absorbing effects were started to examine the effects of the increase in the doping of polymer under the control of the structures on the structure-property.As a result, it was found that the antibacterial properties of LF coded foundation in film form could be improved by increasing PMSQ polymer doping. It was determined that biofilm formation can be prevented by increasing polymer doping for E.coli and S.aureus bacteria. In addition, UV optical transmittance and reflectance measurements were made for this group and it was concluded that the UV reflectivity of cosmetic material obtained by adding 0,4 mg PMSQ was increased by ~ 15 % and the UV transmittance property could be reduced to ~ 40 %. FT-IR analyzes of the same sample group were also carried out and the increase in PMSQ concentraston and the changes in the structures in the molecular scale were examined.As the second group of cosmetics, four hair sprays with different properties were studied. These sprays were applied to hair samples of 25-35 years old female donors in different forms (straight yellow, straight auburn, straight black and curly brown) and structural analyzes were started with SAXS method. FT-IR analyzes were also performed to examine the molecular structure differences of the `straight yellow` and `straight auburn` hair samples whose nanostructural morphologies were closest to the spherical. Microscopic analyzes were completed by SEM (Scanning Electron Microscopy) and EDXS (Energy Dispersive X-Ray Spectroscopy) methods.The most important finding for this group can be summarized as follows. Although the chemical components used in hair sprays do not cause a major change in the molecular structure of the hair while performing their functions, they can lead to major changes in the nanoscopic structure (especially melanin structure). This finding is an indication of the necessity of using nanoscopic analyzes in the cosmetic industry. As determined for the first time in this thesis, 3D ab-initio structure models obtained by SAXS analysis can be used easily to monitor melanin structure. In this study, for the first time, 3D modeling of melanin (nanoglobular) forms present in the structure of the hair can be made by SAXS method. It was also determined that the polymers used in hair sprays directly affect the spray properties.With the combination of polymers and other macromolecular structures commonly used in cosmetic products, self-assembled clusters (nano-formations) on the nano scale can produce very different results in structure-property relationships. In other words, it would be appropriate to carry out serious structure controls at the nano scale in the cosmetic industry. According to this study, it was found that even small changes in the usage of polymer amounts caused nanoscopic structure differences and these nano-scale structural differences were also effective in biophysical properties such as improving antimicrobial properties and increasing UV protective shield effect.In summary, as a result of this thesis, the necessity of both determining the use of polymer materials in the cosmetic industry at optimum ratio and examining the structure-property relationships from molecular to nano, micro and macro dimensions seriously have been explained. 136
- Published
- 2019
27. Elektromanyetik dalga engeli tekstil ürünleri üzerine bir araştırma: Polimer kaplama ve yüzey–arayüzeyler ile ilgili yapısal incelemeler
- Author
-
Özüpek, Eren, İde, Semra, and Polimer Bilim ve Teknolojisi Anabilim Dalı
- Subjects
Polimer Bilim ve Teknolojisi ,Polymer Science and Technology - Abstract
Günümüzde yaşadığımız ortamlarda, yüksek gerilim hatları, haberleşme ve radar sistemleri, tıpta teşhis ve tedavi amaçlı kullanılan sistemler gibi pek çok uygulamaların neden olduğu radyasyon kirliliği gittikçe artmaktadır. Özellikle, havayolu ulaşımında etkin olan, uzaydan dünyamıza gelen (kozmik ışınlar başta olmak üzere) zararlı elektromanyetik dalga (EMD) ların varlığı, ozon tabakasındaki incelmenin artması ve var olan deliğin büyümesi vb. olumsuz gelişmeler, ileride insanoğlu için daha fazla zararlı EMD etkileri ile karşılaşılacağının da bir göstergesidir.Bu tür zararlı radyasyondan korunma amacının yanında, güvenlik amacı ile farklı EMD yalıtımlarının da yapılma istekleri, yeni EMD engelli malzemelerin geliştirilmesine yol açmaktadır. Bu tür teknolojik istekler sonucunda bazı tekstil firmaları, önemli Ar-Ge faaliyetleri gerçekleştirmeye başlamıştır. Bu öncü Ar-Ge çalışmaları sonucunda, organik/organometalik özellikler taşıyan, EMD engeli olabilen pek çok kompozit ve nanofiber malzemeden üretilmiş tekstil ürünleri, yüksek maliyetlerle tüketim piyasasına kazandırılmaktadır.Üniversitemiz, Fizik Mühendisliği Bölümü, SWAXS Araştırma Grubu'nda gerçekleştirilen bu tez çalışması ile öncelikle, tüketime sunulan EMD engeli tekstil ürünlerinin karmaşık yapıları nanoskopik ölçekte Small Angle X-ray Scattering (SAXS, küçük açı x-ışını saçılması) yöntemi ile incelenmiştir. Yapılan öncü çalışmalar ile, iki tip SG (Steel Gray) ve ST (Silver Twin) kodları ile tanımlanan tekstil ürünü üzerine odaklanılmıştır. Bu iki ürün seçilirken, EMD kalkan özellikleri ve antibakteriyel özellikleri en güçlü olan ürünler olmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca, yüzey özelliklerinin polimer kaplama işlemlerine uygun olup olmadıkları da Atomik Kuvvet Mikroskobu (AFM) yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Ardından karbon nanotüp (CN) ve grafen ile katkılanmış sanayi tipi bir polimer olan plastomer (Plasti-Dip) malzemeler hazırlanarak, farklı oranlarda iki boyutlu (2B) ve 3B nano parçacıklar içerecek şekilde, CN ve grafenle katkılanarak tekstil ürünlerini kaplayacak forma getirilmişlerdir. Sanayi tipi kullanıma uygun, basınçlı sıvı kompozit tüpleri ile püskürtme yöntemi kullanılarak kumaş kaplama işlemleri yapılmıştır. Kaplama işleminden sonra, ara yüzey ve dış yüzey bilgilerini içerecek şekilde birkaç Angström büyüklükten, nanometre ve mikrometre ölçeklerine kadar yapılar incelenerek yapı-özellik ilişkileri kurulmaya çalışılmıştır. Yüzey ve ara yüzey yapı incelemelerinde, ağırlıklı olarak SAXS yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen kaplanmış kumaşların EMD ye karşı kalkan etkisi oluşturup oluşturmadıkları, Dalga Kılavuzu Metodu kullanılarak test edilmiştir. İnsan kullanımına doğrudan sunulabilecek bu malzemelerin sağlık açısından bir sorun oluşturup oluşturmayacaklarını belirlemek için de araştırmalar başlatılmış ve kaplama öncesi/sonrası kumaş biyo aktiviteleri incelenmiştir. Displinler arası bir çalışma olan bu tez kapsamında, Üniversitemiz, Mühendislik Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü ve Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü bilim insanları ile iş birliği yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda, bu tür tekstil malzemeleri ile ilgili ilk kez nano ölçekli yapısal Ar-Ge faaliyetleri gerçekleştirilerek, yapılan CN ve Grafen katkılı polimer kaplama işlemleri ile 8-13 GHz aralığında EMD kalkanlama özelliklerinin ve antibakteriyel etkilerin yapı ile ilişkilendirilebildiği nano kompozit ürünler elde edilebilmiştir. Grafen katkılı polimer kaplanan kumaşların yüzeyinde nano fraktal yapıların oluştuğu, CN katkılı kaplamalarda ise, Çekirdek-Kabuk Silindir (Core Shell Cylinder) formunda nano yapıların bulunduğu belirlenmiştir. Fraktal model ile yüzeye dağılan grafen nano oluşumlar, yüzey üzerinde daha pürüzsüz ve düzgün bir dağılımın elde edilmesine neden olmuş ve EMD kalkanlama özelliğinin, yüzeyin her bir noktasında daha uniform elde edilmesine katkıda bulunmuştur. ST kumaş üzerine yapılan kaplamalar hem CN, hem de grafen katkılamalar için çok daha düzgün ve homojen elde edilmiştir. Bu durum AFM ve EMD etkileşim testleri ile de doğrulanmıştır.%4 CN–SG tekstil ürününde, kaplamasız SG'ye göre, 11-13 GHz frekanslı EMD için soğurma en yüksek değerde olup, yansımanın da en az olması, bu malzemenin bu frekans bölgesinde görünmezlik çalışmalarında kullanılabileceğini göstermiştir. Kaplama işlemi ile soğurma değeri, 0,2 den 0,3'e artarak %50 oranında geliştirilmiştir. Ayrıca, 8-13 GHz aralığında geçirgenliğin en az olması, CN-SG nin SG ye göre kalkanlama özelliğinin de artırıldığının delili olmuştur. %4 Grafen–SG, 8,5-13 GHz aralığında EMD ler için kaplanmış kumaşın yansıtma özelliğinin en fazla, geçirgenliği ve soğurmasının ise en az olduğu belirlenmiştir. Kaplama işlemi ile geçirgenlik değeri 1,2 den 0,5'e düşerek %33 artırılmıştır. Yani başlangıç malzemesi olan SG ye göre daha iyi bir kalkanlama özelliği elde edilmiştir. %2 CN-ST malzemesi, 8-13 GHz aralığında, yansıtıcılığı en yüksek, soğurma ve geçirgenliği en düşük olması nedeni ile EMD kalkanı olarak önemli bir ürün olma özelliğine sahiptir. Kaplama işlemi sonrası geçirgenlik değeri 2,2 den 0,5'e düşerek %77 artırılmıştır. %2 Grafen-ST, 9,8-13 GHz aralığında daha az geçirgenlik göstermiş ve ortalama geçirgenlik değeri 2,8 iken 1,4 değerine düşerek %50 oranında kalkanlama özelliğindeki artışına neden oluştur. Bu ürünün aynı zamanda, Gr(+) mikroorganizma olan Staphylococcus aureus ve Gr (-) Escherichia coli üzerinde etkin bir biyoaktiviteye sahip olduğu da gözlenmiştir. CN katkılı ST malzemeler için CN katkılama oranı arttıkça, nano ölçekte Rg yarıçap değerlerinin (8,96 – 11,80 nm) ve oluşan küme boyutlarının (24,63 - 34,29 nm) arttığı belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda elde edilen en değerli ürün fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikler açısından %2 CN-ST malzemesidir. 8,96 nm yarıçaplı, homojen dağılımlı, nano globular parçacıklara sahip bu malzeme iyi bir EMD engeli olup aynı zamanda çok iyi bir mikroorganizma karşıtı özelliğe sahiptir. Nowadays, in the environment that we live, the radiation pollution caused by common applications such as high voltage power lines, communication and radar systems, systems used for diagnosis and cure in medicine increase every day. Especially, negative impacts like the existence of harmful electromagnetic waves (EMW) coming from space and effective on air transportation, the increasing thickness of the ozone layer and the expansion of the ozone hole etc. indicate that humankind will face much more harmful effects of EMW.In order to avoid these harmful effects of waves/radiation, some companies are carrying out important R&D activities on textile. Several textile products manufactured from composite and nanofiber materials which have organic, organometallic compounds and potential to prevent EMW. Textile products should be coated with polymer to avoid such disruptions and negative external impacts may occur during use which may disable the EMW shield.With this thesis study carried out in SWAXS Research Team of Hacettepe University Physics Engineering Department, at first, the complex structures of EMW shield textile products in the market were examined in nanoscopic scale with using Small Angle X-ray Scattering (SAXS). Pioneering work done with two types of a textile product as defined by the codes SG (Steel Gray) and ST (Silver Twin) focused on. When selecting these two products, we choosed the most powerful EMW shield and antibacterial properties products carefully. In addition, whether they are also suitable for the surface properties of the polymer coating operations, Atomic Force Microscopy (AFM) was determined using the method.Following those, coating studies were carried out by using a special plastomer (plastidip) doped with carbon nanotube and graphene which inside 2D and 3D nano particles. Prepared with graphene and carbon nanotubes at different rates into dissolved private polymer, a spray method was applied on textiles to coating.After coating, the change in textile products' EMW shield, structural changes in their interfaces and their surface were examined from Angstrom to nanoscale and then, from nanoscale to microscale. Mainly method was used SAXS for surface and inter surface structures. Then, were tested Waveguide Methods for changing coated textiles EMW shielding efficiency. These materials which can be directly available for human consumption were determined if they created a problem in terms of human health, bio activity before/after coating fabric.An interdisciplinary study within the scope of this thesis, we collaborated with valuable scientist of Department of Electrical and Electronics Engineering and Department of Biology of Hacettepe University.In the results of the study, for the first time such textile materials related to nano-scale structural R & D activities performed and polymer which doped CN and Graphene coating operations in the range 0-13 GHz made with the shielding properties and anti-bacterial effects can be associated with the structure of the nano-composite products could be obtained.Graphene-doped polymer-coated fabric on the surface of nano-fractal structures formed, on the other hand, CN-doped polymer-coated fabric on the surface of Core Shell Cylinder nano-structures have revealed. The formation of dispersed nano-graphene on the surface with the fractal model have caused to be obtained a uniform distribution on the surface smooth and EMW shielding has contributed to achieve more uniform at each point of the surface of the property.Coatings on ST fabrics for both grafene and CN were obtained much more smooth and homogeneous. In this case, it is verified by AFM and EMW interaction tests.%4 CN-SG textile products have the highest value for absorption for 11-13 GHz EMW has the highest value for absorption according to uncoated SG and has shown that have a minimum of reflection of the material used in the study of invisibility in the region of this frequency. Absorption value of the coated sample respect to uncoated one was increased from 0.2 to 0.3 and so, 50% development was obtained by coating.%4 Graphene–SG is a maximum reflectivity in the range of 8.5 to 13 GHz for EMW beside materials permeability and absorption are a minimum. So, SG is better shielding property which was obtained according to the starting material. Transmission value was increased from 1.2 to 0.5 with 33% development after the coating.%2 CN-ST material is high reflectance, low absorption and permeability in the range of 8 to 13 GHz. Therefore EMW shield has the distinction of being important as a product. Transmission value was decreased from 2.2 to 0.5 with 77% increasing after the coating. %2 Grafen-ST fabric materials are maximum reflectance, minimum absorption between in the range of 9.8 to 13 GHz and it is revealed that much less compared (from 2.8 to 1.4 with 50% increasing) to an uncoated fabric is permeable. At the same time, this textile products have effective bio-activity on Gr(+) Staphylococcus aureus and Gr (-) Escherichia coli microorganisms. It was determined that when CN doping rate of CN doped ST materials increased, Rg semi-diameter values (8.96 – 11.80 nm) and cluster size (24.63 – 34.29 nm) also increased at the nanoscale.The most valuable product obtained as a result of this study in terms of physical, chemical and biological properties was a 2% CN-ST material. 8.96 nm half-scale homogeneous dispersion of globular particles of the material is the best EMW shielding and also it has a very good anti-microorganism capability. 80
- Published
- 2018
28. Nanoyapılı ince film örneklerin, geçirmeli ve yüzey taramalı X-ışını saçılma yöntemleri (SAXS-GISAXS) ile incelenmesi
- Author
-
Çinar Bam, Begüm, İde, Semra, and Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Nano structure ,Thin films ,Coherent scattering ,Physics and Physics Engineering ,X ray - Abstract
Bu tez kapsamında, kristal, amorf ve polimer yapılı ince film yapıların analizinde üç boyutlu yapısal bilgilere ulaşabileceğimiz SAXS (Small Angle X-ray Scattering) ve GISAXS (Grazing Incidence Small Angle X-ray Scattering) yöntemleri kullanılmıştır. Tez kapsamında yapılan GISAXS ölçümleri, Anton Paar firması Ar-Ge laboratuvarında üretilmiş, sinkrotron ışın akısına çok yakın akıya sahip X-Işını kaynağı olan modern laboratuvar tipi GISAXS sistemi ile yapılmıştır. Böylece, ince film yapılar SAXS yöntemi ile sadece X-Işını geçirme modunda incelenmemiş aynı zamanda GISAXS yöntemi ile yüzeyleri taranarak ve yüzey derinliğine inilerek de ayrıntılı ve daha gerçekçi analizler yapılabilmiştir. Bu analizlerde Hacettepe Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi'nde, ince film konusunda uzman bilim insanları tarafından hazırlanan tek ve çok katmanlı ince filmler analiz edilmiştir. Böylece hazırlanan örneklerin ileri sevide yapılacak analizleri ve teknolojik kazanımları için uygun olup olmadıkları belirlenmiştir.Tez kapsamında, üç farklı grup ince film üzerinde çalışılmıştır. İlk grupta, magnetron kopartma tekniği ile hazırlanan Ge nanoparçacık gömülü ZnO ince film örnekler, hızlı ısıl tavlama (RTA) işlemi görmüş ve ısıl işlem görmemiş (Asmade) örnekler olmak üzere iki grupta incelendi. Her iki gruba ait ince filmler üzerinde farklı O2 basıncının (1, 3, 5 mTorr) etkisi incelendi. Özellikle artan basınç, 1 mTorr'da dikdörtgen prizma morfolojisine, 3 mTorr'da silindirik ve 5 mTorr'da daha kompakt küresel oluşumlara işaret ettiği görüldü. Böylelikle, morfoloji kontrollü nano ölçekli büyüme, oksit matrisleri için O2 kısmi basıncının değiştirilmesi ile başarılabilir.İkinci grupta ise, plazma destekli kimyasal buhar biriktirme sisteminde (PECVD) farklı oranlarda (%99, %95 ve %90) hidrojen ile seyreltilerek hazırlanan `hidrojenlendirilmiş nano kristal silisyum` (nc-SiOx:H; x
- Published
- 2017
29. Farklı hayvan gözleri, retina çubuklarında bulunan rodopsin yapılarının ve nano disk oluşumlarının x-ışını saçılma yöntemleri (SAXS/WAXS) ile incelenmesi
- Author
-
Orujalipoor Kalkhoran, Ilghar, İde, Semra, and Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı
- Subjects
Scattering ,Biophysics ,Biyofizik ,X ray - Abstract
Hayvanlarda görme fonksiyonunun gerçekleşmesinde etkin olan, en önemli karmaşık dokulardan biri retinadır. Retinanın fotosensör bölümlerinden biri olan ve dış segment (ROS) olarak tanımlanan çubuksu yapılar siyah-gri-beyaz tonlarda görmeden sorumlu olup, temelde membran disklerden ve rodopsin adlı makromoleküler yapılardan oluşurlar. Görme duyusu ile ilgili teşhis ve tedavi uygulamalarında, bu yapıların moleküler-nano ve mikro ölçekte takibi ile uğradıkları fiziko-kimyasal yapı değişimlerinin incelenmesi, nanotıp ve nanoteknolojiye önemli kazanımlar sağlayacaktır. Günümüzde bu tür yapısal değişimler, özellikle makromoleküler yapıların ayrıştırılması ve saflaştırılması yolu ile incelenebilmektedir. Bu çalışmalarda elde edilen yapısal bulgular, biyolojik yapılarda gerçekleşen fiziko-kimyasal reaksiyonları anlamamızı sağlamakla birlikte, doğal yapıyı tam olarak yansıtamamaktadırlar. Bu tez kapsamında, ROS doku ortamını fazla bozmadan, doğal durumu en iyi yansıtan yapısal bulgulara ulaşmak adına yapılan analizlerde , farklı X-ışını donanımlarına sahip SAXS-WAXS deney sistemleri kullanılmıştır. Bu analizlerde, retina örnekler doğrudan kullanılarak, ROS kısmı ile ilgili membran ve makromoleküler rodopsin yapıları inceleyebilme olanakları araştırılmıştır. Fiziko-kimyasal yöntemlerle ROS çubuk yapılar izole edilmiş, doğrudan retina kulanılarak elde edilen yapısal bulgular ile bu örneklere ait bulgular karşılaştırılmıştır. Doğrudan retina kullanılarak elde edilen SAXS-WAXS yapısal bulgularının, izole edilmiş ROS ve rhodopsin yapı bilgilerini de doğrudan yansıtabildiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, TEM analizleri sonucunda, ROS izolasyonları ile ilgili, mikro ölçekte tamamlayıcı ve izolasyonun başarılı olduğunu destekleyici yapısal bulgulara da ulaşılmıştır.X-Işını saçılma deneylerinde üç farklı optik sisteme sahip, üç farklı ışın kaynağının ve dedektör donanımının bulunduğu deney sistemleri ile çalışma olanağı oluşturulmuştur. Ülkemizde bulunmayan ve tüm dünyada aktif sayıları 60 civarında olan son nesil Sinkrotron Işın merkezlerinden birinde (NSRRC-Tayvan) çalışma olanağı, bu tez çalışmasının en önemli bölümlerinden birine zemin oluşturmuştur. Üç farklı hayvan [inek: Holstein (siyah alaca), keçi: Saanen, fare: Mice-664 C57BL/6J] gözünden elde edilen retina yapılar üzerine incelemeler yapılarak, yapısal farklılıklar araştırılmış ve ilerleyen çalışmalarda hangi retina örnekleri ile daha iyi çalışılabileceği de belirlenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda,•Disiplinler arası çalışma ortamı oluşturularak, farklı üniversitelerde görev yapan fizikçi, kimyacı, biyolog ve veteriner hekim bilim insanları ile iş birliğine gidilebilmiştir.•Ulusal ve uluslararası (Avusturya ve Tayvan da bulunan) deneysel olanaklar kullanılarak, ilk kez X-ışını saçılma yöntemleri ile biyolojik dokular üzerine, geniş ölçekte ve ayrıntılı yapısal incelemeler yapılabilmiştir. Farklı deneysel olanakların, retinalar ile ilgili analizler için, olumlu ve olumsuz yönleri de belirlenmiştir.•ROS membran yapıya ve 3D rodopsin makromoleküler yapıya ait elektron yoğunluğu bilgilerine ve parakristalin düzenlenim bilgisine kadar inilebilecek ayrıntılı analizler yapılabilmiştir.•Ayrca, veri işleme aşamasında kullanılan gerçek uzaya ait uzaklık dağılım fonksiyonlarının belirlenebileceği bir yazılım da, yine araştırma grubumuzda geliştirilerek ilk kez retina ile ilgili analizlerde kullanılmıştır.•Rodopsin SAXS yapı modeli olarak, 3D elipsoid form faktörü tanımlanmış ve önerilen yapı ile ilgili eksen boyutları, farklı hayvanlarda bulunan rodopsin yapılar için ayrı ayrı ölçülmüştür. Yine bu analizler ile rodopsin yapı içeriğinde bulunan 7 adet alfa heliks yapı için tanımlanan Kuhn Modeli kullanılarak, uzunluk ve çap bilgilerine ulaşılmıştır. Lazer ışın etkisi ile trans/cis konformasyonunda değişim gösterebilen retinal molekülünün 3D elipsoid zarf yapıda oluşturduğu değişiklik bile yapılan analizler ile algılanabilmiştir.•WAXS analizleri ile rodopsin içeriğinde bulunan, alfa heliks yapıların periyodik atım mesafeleri ve kenar zincir yapıya ait kristalin düzlem uzaklıkları gibi (bir kaç Angström'lük mesafeler) bile ölçülebilmiştir.•Elde edilen bulguların doğruluğu, güncel literatürde yer alan, farklı deneysel yöntemlerle elde edilen bulgularla karşılaştırılarak sınanmıştır.Anahtar Kelimeler: Retina, Rodopsin, ROS, SAXS, WAXS, TEM Retina is one of the most complex tissues which enable the realization of visual function in animals. Striped structures defined as outer segment ROS are one of the photosensor sections of retina and responsible of detection of black, gray, and white tones. They are composed of membrane discs and macromolecular structures called rodopsin. The monitoring of these structures in nano and micro scale and the examination of physico-chemical structure changes will provide significant benefits to nanomedicine and nanotechnology regarding eyesight diagnosis and treatment applications. Today such structural changes, in particular macromolecular structures can be examined by separation and purification techniques. Structural findings obtained in this study, let us understand the actual physico-chemical reactions in biological structures, but they can not fully reflect the natural structure. In this thesis, without any large deterioration in the ROS tissue environment, different X-ray configurations, SAXS-WAXS experimental systems are used to reach structural results which explain the natural state in the best way. In this analysis, the retina samples are used to examine the possibilities of investigation on membranes and macromolecular rhodopsin structures. Physico-chemical methods are used to isolate ROS structures and the obtained results compared with the findings obtained by using the direct retina. The SAXS-WAXS structural findings is obtained by investigation of isolated and normal retina and rhodopsin are reflect each other. In addition, TEM analysis about ROS isolation show that isolation of the complementary micro scale has achieved successful results in the supporting structure.The X-ray scattering experiments have been conducted with three different optical systems, light sources and detectors. One of the most important parts of this thesis is the opportunity to work in the Taiwan synchrotron radiation research center (NSRRC-Taiwan).The experiments were carried out on three different animal's eyes retina [cows: `Holstein`, goat `Saanen`, mice: `Mice-664 C57BL / 6J`] and the differences between structures were obtained. As a result the best retina sample to work with is determined.As a result of studies,•By creation of a multi-disciplinary working environment, it was made physicists, chemists, biologists and veterinary scientists from different universities able to collaborate together.•For the first time a detailed structural investigations on biological tissues in a large scale by X-ray scattering methods could be made using national and international (located in Austria and Taiwan) experimental facilities. The positive and negative aspects of different experimental facilities for analysis related to the retina were identified.•The detailed analysis could be able to get knowledge about the electron density and paracrystalline arrangement profile related with the ROS membrane structure and macromolecular 3D rhodopsin structure.•Additionally, the software that can determine the distribution functions related to actual space from data used in the processing stage was developed in our research group and used in the analysis of the retina.•The 3D ellipsoid form factor is defined as the rhodopsin SAXS structure model and the axis dimensions of proposed model are measured separately for rhodopsin structures in different animals.•However, by these analyses for 7 alpha helix structures in the rhodopsin, using the Kuhn Model, length and diameter information were obtained. By Laser beam effect, the change of 3D ellipsoidal structure in retinal molecule that can vary in trans/cis conformation could be detected.•Using the WAXS analysis side chains distances of alpha-helix structures and the crystalline plane spaces of the side chain structure (a few Angstrom distances) in the rhodopsin content could be measured.•The accuracy of the data obtained has been tested and compared with data obtained by different experimental methods in literature.Keywords: Retina, Rhodopsin, ROS, SAXS, WAXS, TEM 206
- Published
- 2016
30. Seçmeli lazer ergitme yöntemiyle üretilen metal alaşim implantlarin x-ışını saçılma yöntemleriyle incelenmesi ve üretim parametrelerinin geliştirilmesi
- Author
-
Bayirli, Ahmet, İde, Semra, and Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı
- Subjects
Metalurji Mühendisliği ,Metallurgical Engineering - Abstract
Bu çalışmada seçmeli lazer ergitme (Selective Laser Melting - SLM) yöntemiyle üretilmiş Ti-6Al-4V alaşım implantlar SAXS yöntemiyle incelenerek üretim parametrelerinden, üretim açısı, tavlama sıcaklığı ve soğutma tekniğinin nano yapıya etkileri tespit edilmiştir. Ayrıca üretim öncesi ham maddeler, üretim ortamından alınan kalıntılar ve ürünlerle beraber incelenerek son üründe oluşması muhtemel safsızlıkların varlığı araştırılmıştır. X-ışını saçılma yöntemlerine ilave olarak SEM, EDX, XRD gibi ölçüm teknikleri de kullanılmıştır. Elde edilen nano yapıya ilişkin bulgular literatürde Ti-6Al-4V alaşım implantların mekanik özelliklerine dair bulgularla karşılaştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, üretim açısının etkileri incelendiğinde, SLM yönteminde katman katman üretim yapılması sebebiyle ürünlerin tablada duruş açılarının nano yapıları doğrudan etkilediği anlaşılmıştır. Üretim yönüne paralel olarak duran örnekler içerisindeki nano oluşumların diğer yönelimlerdeki örneklere göre sayıca fazla, boyut olarak küçük ve daha homojen olarak dağılmış oldukları belirlenmiştir. Metal alaşımlar söz konusu olduğunda nano oluşumlar, kristal örgü içerisindeki kusurlar (çapaklar) veya gözenekler olarak ifade edilebilir. Tavlama sıcaklığının etkisi incelendiğinde, 843 ºC'de tavlama yapıldığında, örnek içerisindeki nano yapıların daha homojen olarak dağıldığı görülmüştür. Hiç tavlanmamış kontrol grubundaki ve 1040 ºC'de tavlanmış gruptaki örneklerde ise nano oluşumların daha düzensiz ve daha topaklaşmış durumda olduğu belirlenmiştir. Soğutma tekniğinin etkisi incelendiğinde fırın içinde argon gazı altında soğutulan örneklerdeki nano oluşumların fırın içinde serbest şekilde soğutulan ve 500 ºC'ye kadar fırın içinde serbest bırakılıp ardından dışarıda soğutulan örneklere göre daha homojen oldukları görülmüştür. Son olarak, üretim sürecinde tavlama fırınında Ti-6Al-4V implantlar gibi CoCr implantlar da tavlandığı için, Ti-6Al-4V implantlar üzerinde CoCr kalıntıları oluşup oluşmadığına EDX analizleri ile bakılmıştır. Ayrıca, tavlama fırını içinden alınmış toz artıkların, Ti-6Al-4V veya CoCr kalıntısı içerip içermediği de XRD analizleri ile incelenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmaların sonucunda, hem katı hem de toz fazda kalıntısal etkilerin, genel yapıyı bozacak şekilde mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır. Yine de her koşulda fırın temizliğine dikkat edilmesinin gerekliliği belirtilmiştir. In this work, Ti-6Al-4V alloy implants produced via selective laser melting (SLM) technique were examined by using SAXS method and effects of the production parameters such as production angle, annealing temperature and cool down method to the nano structure were determined. Also pre-production raw materials, production media dirt and the products were examined together in order to determine the existence of possible impurities in final product. In addition to the SAXS method, measurement techniques such as SEM, EDX and XRD were used. Findings about the nano structure of the samples were merged with the findings of the technical literature about the mechanical properties of Ti-6Al-4V alloy implants.According to the research results, effect of production angle examinations showed that, as SLM technique has a layer by layer approach, orientation of products on production table has direct effect on nano structure. It has been seen that samples which are parallel to the production direction have much more number of nano formations that are smaller and homogeneously distributed when compared to the samples produced in other directions. Talking about metallic alloys, nano formations can be considered as either rheum or pores inside crystal lattice. Examinations about the effect of annealing temperature showed that, annealing the samples at 843 ºC, the nano formations are distributed more homogeneously. It has been seen that nano formations in none-annealed control group and in group annealed at 1040 ºC are more disordered and aggregated. Examinations about the effects of cool down technique showed that cooling down in furnace filled with argon gas causes more homogeneous nano formations when compared to the other techniques such as cooling down in furnace filled with air, cooling down in furnace till 500 ºC and then outside.Finally, during whole production process, since CoCr implants too were annealed in the same furnace that Ti-6Al-4V implants were annealed, it has been searched that the CoCr remnants on Ti-6Al-4V implants via EDX analysis. Also, it has been examined that the powder taken from annealing furnace whether contains Ti-6Al-4V or CoCr remnants of not via XRD analysis. As a result of these studies, it has been determined that there is no such contamination as much as spoil the general structure. Nevertheless it has been expressed that the necessity of being careful about the cleanliness of annealing furnace in every circumstances. 123
- Published
- 2016
31. Bazı örümcek ağları ve sulu ortamda farklı nano oluşumlar içeren manyetik( Fe3O4) ve metalik (Au) yapıların SWAXS yöntemi ile incelenmesi
- Author
-
Şen, Elif Hilal, Tıraşoğlu, Engin, İde, Semra, and Fizik Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Nano structure ,Physics and Physics Engineering - Abstract
Bu tez, örümcek ağları ile manyetik ve metalik nanoparçacıklar olmak üzere, iki farklı örnek grubu için yapılan SWAXS (Small and Wide Angle X-Ray Scattering) analizlerini kapsamaktadır. Ölçümler, laboratuvar tipi SWAXS deney sistemi ile yapılmıştır. Çalışmada öncelikle, Karadeniz Bölgesi?nde yaşayan bazı örümceklerin kokon saklanma ağı ve tek iplikçik (dragline) formundaki ağların yapıları incelenmiştir. Farklı rakımlardan toplanan örneklerin yapıları, kendi aralarında; laboratuvar şartlarında elde edilen ve doğadan toplanan saklanma ağı örnekleri ise birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Ayrıca dragline örneklerinin çözelti formları incelenmiş ve bazı kokon örneklere ait SEM (Scanning Elektron Microscope) görüntüleri de elde edilmiştir. İkinci grup örneklerde ise altın silindirik ve küresel nano parçacıklar ve altın kaplanan manyetit (Fe3O4) küresel nano manyetik parçacıklar üzerine çalışmalar yapılmıştır.Her iki grup için, örnek içeriğindeki nano oluşumların sayıları, büyüklükleri, şekilleri, elektron yoğunluğu farklılıkları gibi yapısal özellikler belirlenmiş ve aynı tür örneklerin birbirleriyle yapısal karşılaştırmaları yapılmıştır. This thesis includes SWAXS (Small and Wide Angle X-Ray Scattering) studies on two different sample groups which are spider web and magnetic and metallic nano particles. The SWAXS measurements were carried out with laboratory-type SWAXS experimental system. Cocon, dragline and hiding silk structures of spider webs which had collected from Black Sea region were investigated. Samples which were collected from different elevations were compared with each other. Also spider hiding silk samples both were collected from nature and obtained in laboratory conditions were compared with each other. In addition, the solution form of dragline samples and SEM (Scanning Elektron Microscope) images of some of the cocon samples were analyzed.On the second group samples, cylindrical and spherical gold nano particles and gold coated magnetite ( ) nano- magnetic particles were investigated.For both groups, structural features such as number, shape and size of nano particles, electron density variations in the samples were determined and same kind of samples were compared with each other. 127
- Published
- 2013
32. Sikloheksen orta zincirli polistiren veya polikaprolakton polimerlerinin karakterizasyonu ve sıcaklığa bağlı yapısal davranışlarının incelenmesi
- Author
-
Orujalipoor, Ilghar, İde, Semra, Bayarı, Sevgi Haman, and Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Physics and Physics Engineering - Abstract
Orijinal fonksiyonel polimerlerin sentezi ile karakterizasyonları, biyomakromoleküler uygulamalar ve teknolojik gelişmeler için oldukça önemlidir. Poli(?-kaprolakton) (PCL) biyoçözünür alifatik poliesterdir ve kolayca kristalleşebilme özelliklerinden dolayı diğer polimerlerle birlikte teknolojik uygulama alanları geniş olan polimer blendler oluşturabilirler. Biyoçözünür olmayan polistiren, sitiren halkalarından oluşan uzun zincirli hidrokarbondur. Elektrofilik yer değiştirme reaksiyonları verebilir, asit, alkali ve tuzlara dayanımı yüksektir.Bu tez çalışmasında, polistiren ve poli(?-kaprolakton) temelli sikloheksen (CH) polimerlerin (sırasıyla PSt-CH-PSt ve PCL-CH-PCL) oda sıcaklığındaki, yapısal karakterizasyonları, FTIR (Kırmızı Altı) Spektroskopi, SAXS (Küçük Açı X-Işını Saçılması) ve XRD (X-Işını Kırınımı) yöntemleri ile toz formlarında ve farklı çözeltilerde yapılmıştır.Çözelti içindeki nano boyutlu yapısal değişimler, SAXS yöntemi ile farklı sıcaklıklarda (22-50°C) incelenmiştir. Ayrıca, değişen sıcaklıklarda kaydedilen infrared spektrumlarından faz geçişleri ve erime sıcaklıkları belirlenerek, Diferansiyel Taramalı Kalorimetri (DSC) ile elde edilen bulgularla karşılaştırılmıştır.Böylece orijinal iki polimer örneğin yapıları ve sıcaklığa bağlı yapısal davranışları hem moleküler hem de nano boyutta incelenmiştir. Synthesis and characterization of novel functional polymers are important for biomacromolecular applications and technological developments. Poly (?-caprolactone) (PCL) is a biodegradable aliphatic polyester and polymer blends can be occured by these polymers due to their easy crystallization property. Non biodegradable polystyrene (PSt) is a long chain hydrocarbon and can cause electrophillic substitution reaction. It is also good resistance to alkalis, salt solutions and dilute inorganic acids.Structural characterization of cyclohexene (CH) mid-chain functional polymers of polystyrene and poly(?-caprolactone) (PSt-CH-PSt and PCL-CH-PCL, respectively) has been carried out by FTIR, SAXS and XRD methods in the content of this thesis. Structural analysis of the samples has been done in their natural (powder) form and in different solutions at room temperature.Nano sized structural changes of the samples have been investigated by using SAXS method in different solutions and temperatures (22-50°C). On the other hand, phase transitions and melting temperatures of the samples have been determined using variable temperature FTIR spectra. These results have also been compared with those of Differential Scanning Calorimetry (DSC).As a result of the study, molecular and nanosize structural characterizations and thermo response behaviors of the polymers have been investigated. 131
- Published
- 2012
33. Bazı tek ve çok katmanlı ince film yapıların X-ışını saçılma ve X-ışını kırınımı yöntemleri ile incelenmesi
- Author
-
Kazan, Ural, İde, Semra, and Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Physics and Physics Engineering - Abstract
Katıhal fiziği araştırmalarında, ince film yapılar, elektrik, optik, manyetik, v.b. farklı fiziksel özelliklerinden dolayı teknolojik uygulamalarda dikkat çekici malzemelerdir. Veri depolama elemanlarından, yakıt hücreleri ve güneş enerji panellerinin yapımına kadar pek çok alanda kullanılan bu malzemeler, fiziksel ve kimyasal yöntemler ile hazırlanırlar. Hedeflenen özelliklere göre, tek ve çok katmanlı hazırlanan bu ince film yapıların, ayrıntılı karakterizasyonları yapılmadan teknolojik kazanımları mümkün olamamaktadır. Bu nedenle, XRPD (X-ışını toz kırınımı), qCM (Kuartz kristal görüntüleme), LEED (Düşük enerjili elektron kırınımı), RHEED (Yansımalı yüksek enerjili elektron kırınımı), SAXS (Küçük açı X-ışını saçılması), GISAXS (Yüzeye yakın X-ışını saçılması), AFM ( Atomik kuvvet mikroskobu), STM ( Taramalı tünelleme mikroskobu), SEM (Taramalı elektron mikroskobu), TEM (tünellemeli elektron mikroskobu) v.b. pek çok deneysel yöntem kullanılarak, fimlerin tabaka kalınlıkları, yüzey morfolojileri, içerdikleri farklı oluşumlar, oluşum dağılımları, tabakalar arası yüzey alan şekillenimleri, farklı sıcaklıklarda faz geçişlerinin takibi yapılarak, uzun erimli mesafelerde yapıların kararlı ve homojen olup olmadıklarının incelenmesi gerekmektedir.Bu tez kapsamında, ince film yapıların analizinde ülkemizde ilk kez, küçük ve geniş açı X-ışını saçılması (SAXS ve WAXS) yöntemleri birlikte kullanılmıştır. Bu analizlerde Gazi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi'nde ince film konusunda uzman bilim insanları tarafından sentezlenen tek ve çok katmanlı ince filmler analiz edilmiştir. Böylece hazırlanan örneklerin ileri sevide yapılacak analizler için ve teknolojik kazanımlar için uygun olup olmadıkları belirlenmiştir. Hacettepe Üniversitesinde hazırlanan CK7 kodlu ince film yapıda her biri 2' şer katman içeren 24 düzgün tabaka belirlenmiştir. Bu tabaka kalınlıkları 33,3-34,6 Å aralığında çok az değişen değerlere sahiptir. Gazi Üniversitesinde hazırlanan, 8.Si-600 kodlu, silisyum üzerine Mn katkılanarak ZnO nano çubuk kaplamanın yapıldığı ve 600 °C de tavlandığı örnek çok ilgi çekici bulunmuştur. Bu örneğin, hem SAXS hem de WAXS analizlerinde zaman çözünürlü deneyler ile incelenebilecek, nano boyutta ve moleküler boyutta istenen kristalin özelliklere sahip olduğu belirlenmiştir.Anahtar Kelimeler: SAXS, WAXS ,İnce Filmler, Nano Oluşumlar Thin film structures are remarkable matters in solid state physics and they can be widely used technological applications, because of their physical properties (such as electrical, optical, magnetic, etc.). These materials, which are used in many areas such as the data storage elements, fuel cells and solar panels have been prepared by several physical and chemical methods. According to targeted properties, these thin film structures can be prepared mono or multi layered forms. Therefore, the technological achievements of these materials are not possible without their detailed structural characterizations. Meanwhile, layer thickness, surface morphology, contained different aggregats, distribution of structural grains, surface area, interlayer shape must be examined by using many experimental methods (XRD (X-ray diffraction), QCM ( Quartz crystal monitor), LEED (Low energy electron diffraction) , RHEED (Reflection high energy electron diffraction), SAXS (Small angle X-ray scattering), GISAXS (Grazing-incidence small angle X-ray scattering), AFM (Atomic force microscope), STM (Scanning-Tunneling microscope), SEM (Scanning electron microscope), TEM (Tunneling electron microscope), etc.). Their phase transitions at different temperatures and structural stabilities should be also investigated by these methods.In this thesis, small and wide angle X-ray scattering (SAXS and WAXS) methods are simultaneously and firstly used for thin film analysis in Turkey. The studied mono and multi layered thin films have been prepared by scientists who are expertized about synthesis of thin films and from Gazi University, Anadolu University, Hacettepe University. Thus, whether the synthesized samples are convenient for advanced researches and technological achievements or not have been determined. CK7 coded thin film (prepared in Hacettepe University) has twenty-four layers with each thickness range of 33,3 - 34,6 Å. Mn doped ZnO nanofiber coating on silicon wafer and annealed at 600 °C (8.Si.600) has been found as noteworthy sample. Because this sample has a desired crystalline structures in nano and molecular dimensions. At the same time it has been obtained that they are also available for time resolved SAXS and WAXS analysis.Keywords: SAXS, WAXS, Thin Films, Nano aggregations, X-ray Analysis 81
- Published
- 2012
34. Bazı kuazikristal yapıların X-ışını saçılma ve X-ışını kırınım yöntemleri ile incelenmesi
- Author
-
Tükel, Caner, İde, Semra, and Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Physics and Physics Engineering - Abstract
1982 yılında ilk kez Shechtman ve arkadaşları tarafından keşfedilen ve keşfinden 29 yıl sonra, 2011 Nobel Kimya Ödülünün kazanılmasına neden olan kuazikristal yapılar Türkiye'de bu tez kapsamında, ilk kez SWAXS ( Küçük ve geniş açı X-Işını saçılma) analizleri yapılarak incelenmiştir. Metal alaşım kristalografisinin günümüzde en dikkat çekici örnekleri olan kuazikristaler, mekanik, manyetik, optik, elektrik, termal v.b. pek çok farklı fiziksel özellikler gösterdikleri için, hem teknolojik hem de endüstriyel açıdan önemli görülmektedir.Bu tez çalışmasında Al-Co-Cu, Al-Co-Ni ve Al-Pd-Mn kuazikristal yapılar SWAXS (SAXS ve WAXS), XRPD (X-ışını Toz Kırınımı) ve SEM (Taramalı elektron mikroskopisi) yöntemleri ile incelenerek, örneklerin karakterizasyonları yapılmıştır. Alışılagelmiş kristal yapılardan farklı olarak, elektron yoğunlukları kısa erimlerde düzensiz, uzun erimlerde düzenli dağılan, farklı nano-oluşum bölgeleri içeren bu yapılardaki oluşumların boyutları, şekilleri ve dağılımları belirlenmiştir. Özellikle, Al-Co-Cu ve Al-Co-Ni örneklerinin iki boyutlu kuazikristal simetriye, Al-Pd-Mn örneğinin ise, üç boyutlu kuazikristal simetriye sahip oldukları bilgisine, SAXS analizleri ile (oluşumların uzaklık dağılım fonksiyonlarından yararlanılarak) ulaşılmıştır. Saçılma verileri üzerine, Beaucage yapı modeli kurularak yapılan uyum analizleri sonucunda, kuazikristal yapılardaki en küçük oluşumlardan, deney sisteminin ölçüm sınırları içinde belirlenebilen en büyük oluşumlara kadar, üçlü boyut analizleri yapılmıştır.Karakterizasyon çalışmasında, XRPD (X-ışını Toz Kırınım) ve WAXS analizleri ile iki boyutlu kuazikristal simetriye sahip olan örneklerin, altı tane Miller indisi ile tanımlanabilen düzlemlerinden kaynaklanan kırınım pikleri indislenmiştir.SEM çalışması sonucunda kuazikristal örneklerde mikrometre boyutunda, tek kristal oluşumu ve farklı kuazikristal bölgelerin varlığı belirlenmiştir.Al-Co-Cu örneğinin kristalografik tabakalı yapısı ve her bir tabakanın kendi içinde kuazikristal düzenleniminin etkin olarak kaydedilebilirliği sonucu, bu örneğin Sinkrotron Işın merkezlerinde ileri analizler yapmak üzere kullanılabileceğini göstermiştir. Quasicrystal structures have been discovered by Shechtman and his collegues in 1982. Twenty nine years later, quasicrystal structures had caused a Nobel Prize (the 2011 Nobel Prize for chemistry). SWAXS (Small and wide angle scattering) analyses of these type samples have been firstly investigaed in the scope of this thesis. Quasicrystals, which are the most noteworthy examples of crystallography of metal alloys, have different physical (mechanical, magnetical, optical, electrical, thermal, etc.) properties. Because of these properties they are used in industrial and technological applicationsIn this thesis, Al-Co-Cu, Al-Co-Ni and Al-Pd-Mn quasi crystalline structures have been examined by SWAXS (SAXS and WAXS) , XRPD (X-ray Powder Diffraction) and SEM (Scanning Electron Microscopy) and characterizations of the samples have been carried out. Unlike conventional crystal structures, their electron density is disordered in short range but they have ordered structure in long range. Sizes, shapes and distributions of aggregates in the content of structures have been determined. Structural information (especially, pair distance distribution) has been obtained by SAXS analysis. It is well known that while Al-Co-Cu and Al-Co-Ni samples have two-dimensional symmetry and Al-Pd-Mn has three dimensional symmetry. This result has been also verified by the analysis. After collecting the scattering data, fitting process of the experimental data with the theoretically calculated data which were determined by Becauge Structure Model has been completed for each sample. At the end of this phase, the smallest and the largest aggregations have been obtained.Diffraction peaks result from two dimensional quasi symmetrical planes which can be identified by using six Miller indices have been indexed in XRPD and WAXS profiles. So the studied quasicyristalline samples have been characterized.As a results of SEM analysis, different microsize quasicrystalline regions and a single quasicrystal aggregation have been determined.The sample of Al-Co-Cu has crystallographic terraces which occur by quasicrystal arrangement and this sample may be effectively investigated in Synchrotron Beam Centers for advanced research. 83
- Published
- 2012
35. Çevresel etkilere duyarlı blok kopolimerlerin yapılarının SAXS yöntemi ile incelenmesi
- Author
-
Özcan, Yusuf, İde, Semra, and Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Physics and Physics Engineering - Abstract
Bu tez kapsamında, deterjanlardan ilaç taşıyıcı sistemlere kadar pek çok alanda uygulamaları olan, [2-(dietilamino) etil metakrilat]-b-[2-(dimetilamino) etil metakrilat] (DEAn-b-DMAm) çevresel etkilere duyarlı diblok kopolimerler üzerine çalışılmıştır. Bu kopolimerler genelde sulu çözeltilerinde misel yapılar oluşturmaktadırlar. Bu nano oluşumlar polimer konsantrasyonu, sıcaklık ve çözelti pH değerlerinden etkilenmektedirler. Bu nedenle bu tür örneklerin nano boyutta karakterizasyonlarının yapılmasının yanında, bu üç önemli parametrenin de oluşumlar üzerine etkisi, miselleşmenin kontrol altına alınması açısından oldukça önemlidir. Tez çalışmasında, bahsi geçen diblok kopolimerlerin sulu çözeltilerde oluşturdukları nano yapılar ile farklı fiziksel koşullar altında ortaya çıkan yapısal değişimler, SAXS (Küçük Açı X-Işını Saçılması) ve DLS (Dinamik Işık Saçılması) yöntemleri kullanılarak incelenmiştir.Yapılan DLS/SLS çalışmalarına göre, DEAn-b-DMAm diblok kopolimerlerin (n/m=1/2) oluşturduğu misel yapılar, 23 ? C ve pH=7,7'de oldukça kararlıdır. Bu kararlılık oluşan misel büyüklüklerinin birbirine çok yakın (dar dağılımlı) olması ile kanıtlanmıştır. Ayrıca, T=22,0-25,5 ? C, pH=7,6-8,0 ve n/m=0,25-0,73 aralıklarındaki değerlere sahip örnekler için yapılan SAXS ölçümleri ile birim hacimde oluşan misel sayıları, misel boyutları, kabuk kalınlıkları, çekirdek yarıçapları v.b. gibi yapısal bilgiler de elde edilmiştir. Böylece örneklerin nano boyutta karakterizasyonları sistematik bir biçimde çalışılmıştır. In the content of the thesis, stimuli-responsive [2-(diethylamino) etyhyl methacrylate]-b-[2-(dimethylamino) etyhyl methacrylate] (DEAn-b-DMAm) diblock copolymers have been studied. Such diblock copolymers have applications in lots of area which is from detergents to drug delivery systems. These copolymers usually form core-shell micelles in their aqueous solutions. These nano aggregations (micellar) form are affected by sample concentration, temperature and solution pH. On this account, beside the characterization of these nano self organization, the effect of these three important parameters on the micelles is also very important to take misellization under control. Micelle formations of DEAn-b-DMAm diblock copolymer in aqueous solution and their structural changes depending on different physical conditions were investigated by using SAXS (Small Angle X-Ray Scattering) and DLS (Dynamic Light Scattering) methods.According to the DLS/SLS studies, the micelle structures of DEAn-b-DMAm diblock copolymers with the comonomer ratio of n/m=1/2 are in stable forms at 23 ? C and pH=7,7. These resuls were supported by the small polydispersity index values of the micelles. Moreover, some information in the aqueous solutions of the samples such as the numbers of micelles per unit volume, sizes of micelles, thicknesses of shells, radii of cores were determined via SAXS measurements by choosing temperature, pH and n/m ratios in the range of 22,0-25,5 ? C, 7,6-8,0 and 0,25-0,73 respectively. Consequently, structural characterizations of the samples in nano scale have been systematically studied. 171
- Published
- 2008
36. Bazı hidrojellerin ve polimer kaplı nanomanyetik parçacıkların yapılarının saxs yöntemi ile incelenmesi
- Author
-
Batat, Pinar, İde, Semra, and Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Physics and Physics Engineering ,X ray - Abstract
Küçük Açı X-ışını Saçılması Yöntemi (Small Angle X-ray Scattering, SAXS), nano boyuttaki parçacıkları veya nano boyutta yapılar içeren sistemleri incelemek için uygun bir yöntemdir. Bu tezde teknolojik ve endüstriyel açıdan önemli nano malzemeler olan hidrojeller ve polimer kaplı manyetik çekirdeklerin yapıları, SAXS yöntemi kullanılarak incelenmiştir. SAXS ölçümleri Avusturya, Graz'da IBN (Institute of Biophysics and Nanosystems Research) laboratuvarlarında yapılmıştır.Akrilamidin metilenbisokraylamide ile çapraz bağlanarak polimerleştirilmesi sonucu elde edilen ve bu yapının üst koluna akrilamid yerine akrilik asit bağlanarak elde edilmiş polimer formunda iki adet hidrojel ve bu hidrojellerin kitosan ile katkılanarak elde edilmiş diğer iki formu incelenmiştir. Kitosan katkılama ile yapıdan oluşan değişikliklerin su tutma kapasitesi üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Sonuç olarak kitosanın, jellerin gözenekliliğini artırdığı ve bununla orantılı olarak kitosan katkılı örneklerde su tutma kapasitesinin de arttığı belirlenmiştir. Bu sonuç SEM (Scanning Electron Microscope, Taramalı Elektron Mikroskopu) ölçümleriyle de desteklenmiştir.Tez kapsamında çalışılan diğer bir nano sistem ise manyetik kolloidal nano parçacıklardır. Nano boyutta magnetit (Fe3O4) parçacıklar çekirdek olarak kullanılarak bunların etrafı Poli(St-co-PEGEEM-co-DMAPM) [poli(stiren/ polietilenglikol etiletermetakrilat/ dimetilamino propilmetakrilamid)] terpolimeri ve Poli(St-co-PEGMA-co-DMAPM) [poli(stiren/polietilenglikolmetakrilat/ dimetilamino propilmetakrilat)] terpolimeri ile kaplanmıştır. Polimer kaplı bu iki tür örneğin içerdiği parçacıkların boyutları, şekilleri ve birbirlerine göre göreli dağılımları v.b. gibi yapısal bilgiler elde edilmiştir. Parçacıkların elipsoid çekirdek-kabuk modelinde yapılandıkları belirlenmiştir. Ayrıca örneklerin DLS (Dynamic Light Scattering, Dinamik Işık Saçılması) ölçümleri de alınarak sonuçlar, SAXS yöntemi ile elde edilen bazı ortak yapısal parametreler için karşılaştırılmıştır. Small Angle X-Ray Scattering (SAXS) is a suitable method to investigate the systems including nano scale particles and nano scale structures. In this dissertation, hydrogels and polymer coated nanomagnetic particles, both are important technological and industrial nano materials, were investigated by using SAXS technique. SAXS measurements were performed in Austria, Graz, IBN (institute of Biophysics and Nonosystems Research).Acrylamide based polymers prepared by crosslinking with methylenbisokarylamide. In one of the obtained polymers, acylamid groups were replaced with acrylic acid groups and resulting polymers was containing two different functionalities. Each hydrogels were doped with chitosan and their structures were examined. The effects of chitosan on water absorbing capacity of hydrogels were investigated. As a result, porosity of the hydrogels was increased and simultaneously water absorbing capacity was also increased owing to the existence of chitosan. These results were supported with SEM (Scanning Electron Microscope) measurements.In this study, nanomagnetic particles were also investigated as another nano system. Magnetite (Fe3O4) nano cores were coated with Poly(St-co-PEGEEM-co-DMAPM) and Poly(St-co-PEGMA-co-DMAPM). From SAXS results, information about particle size, shape, distance distribution etc. was found. The shape of magnetite nano particles are ellipsoid and polymer coated particles are both well-fitted to ellipsoid core-shell model. In addition to these results DLS (Dynamic Light Scattering) measurements were also performed and common structural parameters were compared. 105
- Published
- 2008
37. Fetalazin ligandlı metal kompleksler ile bazı ditiyofosfonato komplekslerinin kristal ve molekül yapı araştırması
- Author
-
Çelik, Ömer, İde, Semra, and Fizik Mühendisliği Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,Physics and Physics Engineering - Abstract
FETELAZ N L GANDLI METAL KOMPLEKSLER LE BAZI D T YOFOSFONATOKOMPLEKSLER N N KR STAL VE MOLEKÜL YAPI ARAŞTIRMALARIÖmer ÇEL KHacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü, Katıhal Fiziği Anabilim Dalı.ÖZBu tez kapsamında yapılan temel çalışma, X-ışınları kristalografi çalışmasıdır. çerikolarak, kimyasal formülleri aşağıda sıralanmış, iki adet fetelazin ve sekiz adet deditiyofosfonato metal kompleksinin molekül ve kristal yapıları aydınlatılmıştır.I. ZnCl2(C8H6N2)2, II. ZnBr2(C8H6N2)2,III. Ni(C11H16OPS2)2, IV. Ni(C12H18OPS2)2,V. Ni(C12H18OPS2)2(C5H5N)2, VI. (C24H36CoO2P2S4)2,VII. Ni(C11H16OPS2)2(C6H6), VIII. Ni(C11H16OPS2)2(C5H5N)2,IX. Ni(C13H20O3PS2)2, X. Ni(C12H16O2PS2)2(C6H4N)2,Bilimsel ve endüstriyel alanda oldukça önemli olan bu komplekslerin yapıları, WINGXpaket programı kapsamında yer alan SHELXS97, SHELXL97, PARST97,PLATON2000 programları ve CHEMWIN ile ORTEPIII çizim programları kullanılarakanaliz edilmiştir. Gerekli deneysel veriler, Hacettepe Üniversitesi, Fizik MühendisliğiBölümü, X-ışınları laboratuarında bulunan Enraf-Nonius CAD4 tipi kırınımmetre ileelde edilmiştir.Bu tez ile ilk kez bu kadar çok sayıda ve sistematik olarak sentezlenmişditiyofosfonato kompleksleri ile çalışılmıştır. Sonuçta elde edilen yapısal bilgilergenelleştirilerek, yapı ile manyetik özellikler arasında bir ilişki kurulmuştur. Bir diğerönemli sonuç olarak, IX ve X nolu ditiyofosfonato kompleksleri, elektrik ve optiközellikleri yüksek olması beklenen kompleksler olarak belirlenmiştir.iAnahtar Kelimeler: X-ışınları, Ni(II), Co(II) ve Zn(II) metal kompleksler, Fetelazin,Ditiyofosfonato, Piridin, Ligand.Danışman: Prof. Dr. Semra DE, Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü,Genel Fizik Anabilim Dalı.ii CRYSTAL AND MOLECULAR STRUCTURE ANALYSIS OF METAL COMPLEXESWITH PHTHALAZINE LIGAND AND SOME DITHIOPHOSPHONATO COMPLEXESÖmer ÇEL KHacettepe University, Department of Physics Engineering, Solid State PhysicsSection.ABSTRACTThe fundamental study reported in this thesis is X-ray crystallography work. In thescope, crystal and molecular structures of two phthalazine and eightdithiophosphonato metal complexes ( which their chemical formula have been givenas follows) were revaled.I. ZnCl2(C8H6N2)2, II. ZnBr2(C8H6N2)2,III. Ni(C11H16OPS2)2, IV. Ni(C12H18OPS2)2,V. Ni(C12H18OPS2)2(C5H5N)2, VI. [Co(C12H18OPS2)2]2,VII. Ni(C11H16OPS2)2(C6H6), VIII. Ni(C11H16OPS2)2(C5H5N)2,IX. Ni(C13H20O3PS2)2, X. Ni(C12H16O2PS2)2(C6H4N)2,The structures of these complexes ( having big importance in scientific and industrialarea) were analized by using SHELXS97, SHELXL97, PARST97, PLATON2000programmes located in WINGX package program and CHEMWIN with ORTEPIIImolecular drawing programmes. Required experimental data were collected byEnraf-Nonius CAD4 type diffractometer in X-ray Laboratory of Hacettepe University,Department of Physics Engineering.Systematical synthesized and high numbered dithiophosphonato complexes werefirst case studied in this thesis. When the structural information (obtained in theinvestigation) was generalized, the relation between structure and magneticproperties of the dithiophosphonato complexes was defined. On the other hand, atthe end of the study, it was determined that, IX and X numbered dithiophosphonatocomplexes will big probably have electrical and optical properties.iiiKeyword: X-ray, Ni(II), Co(II) ve Zn(II) metal complexes, Phthalazine, Dithiophos-phonato, Piridin, Ligand.Adviser: Prof. Dr. Semra DE, Hacettepe University, Department of PhysicsEngineering, General Physics Section.iv 266
- Published
- 2005
38. Analysis of the crystal structures and molecular conformations of some ligands and their metal complexes by x-ray diffraction and chemical computation methods
- Author
-
Şahin, Ertan, İde, Semra, and Fizik Anabilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,X ray diffraction ,Metal complexes ,Crystal structure ,Schiff bases ,Physics and Physics Engineering ,Minimization - Abstract
Bu çalışmada, aşağıda belirtilen Schiff bazı ligandları ile hazırlanmış Ni(ll) ve Sn(IV) kompleksleri ve nikotinamid, benzimidazol ligandlarının Zn(ll) komplekslerinin molekül ve kristal yapıları, tek kristal x-ışınları kırınımı yöntemiyle belirlenmiştir. Yapı analizinde kullanılan kırınım verileri Enraf-Nonius CAD4 kırınımmetresinde, MoKa ışını kullanılarak kaydedilmiştir. Bu veriler, kişisel bilgisayarlar için geliştirilmiş WinGX paket program sistemindeki SHELXS97 ve SHELXL97 kristal yapı çözüm ve arıtım programları kullanılarak değerlendirilmiştir. Molekül içi ve moleküller arası atomik etkileşmeler PARST97 programı ile belirlenmiştir. Moleküler diyagram ve şekiller ise CHEMWIND ve ORTEPIII programları kullanılarak çizilmiştir. Tek kristal yapı analizi yapılan kompleksler; I) Bis-[N-(2,4-dimetoksibenziliden)-2-merkaptoanilinato]Ni(ll), [Ni(Cı5Hı4N02S)2] kompleksi, II) Sırasıyla, Me2Sn(OC6H4CH=NC5H3NO), Me2Sn(OC6H3BrCH=NC5H3NO) ve Me2Sn(OC6H3OHCH=NC5H3NO) formülleriyle belirtilen N-(3-hidroksipridin-2- yl)salisilidenimin, N-(3-hidroksipridin-2-yl)-5-bromo salisilidenimin ve N-(3- hidroksipridin-2-yl)-5-hidroksi-salisilidenimin Schiff bazı ile hazırlanmış kalay(IV) kompleksleri, III) Diklorobis(benzimidazol)Zn(ll), [ZnCI2(C7H6N2)2] ve dibromobis(benzimidazol) Zn(ll), [ZnBr2(C7H6N2)2] kompleksi, IV) Dibromobis(nikotinamid)Zn(ll), [ZnBr2(C6H6N20)2] kompleksidir. Tek kristal formda olmayan ligandlar, bileşikler ve komplekslerle ilgili yapılan çalışmalar ise aşağıdaki gibi özetlenebilir; I) M(izo)2X2 (M=Co, Mn, Zn; X=CI, Br; izo=izonicotinamid) ve M(izo)X2 (M=Zn, Cu, X=l; M=Hg, X=Br) Stokiyometrisine sahip metal halojen izonikotinamid kompleksleri, x-ışınları toz kırınımı deseni, FT-IR ve ALCHEMY2000 enerji indirgeme programı kullanılarak karakterize edilmiştir. II) N-fraA7s-sinamiliden-2-merkaptoanilin ligandının Ni(ll), Zn(ll) ve Cd(ll) metal kompleksleri, x-ışınları toz kırınımı deseni, İR spektrumu ve enerji indirgeme çalışmaları yapılarak incelenmiştir. III) Taxus baccata L, bitkisinden elde edilen Larisiresinol ve Taksiresinol lignanları için moleküller mekanik (MM3) ve yarı-deneysel (PM3, AM1) hesaplamalar yapılarak, moleküller konformasyonları incelenmiş ve enerji büyüklükleri belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Metal kompleksler, Schiff bazı, Enerji minimizasyonu, Lignan Danışman: Doç. Dr. Semra İDE, Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü, Katıhal Fiziği Anabilim Dalı. In this study, the molecular and crystal structures of the following Schiff base ligands with Ni(ll), Sn(IV) atoms and the ligand complexes of Zn(ll) with nicotinamide and benzimidazole were determined by the single crystal x-ray diffraction method. Diffraction data used for structure analysis were recorded on an Enraf-Nonius CAD4 diffractometer with MoKa radiation. The structures were solved by SHELXS97 and SHELXL97 crystal structure determination and refinement programs incorporated in the WinGX package for the personal computers. The intra and intermolecular interactions and hydrogen bonding geometries were determined by PARST97. The figures of molecules and chemical diagrams were drawn by ORTEPIII and CHEMWIND programs. The complexes related to single crystal x-ray diffraction studies may be summarized as follows; I) The Ni(ll) complex of N-(2,4-dimethoxy benzylidene)-2-mercaptoaniline, [Ni(Ci5Hi4N02S)2]. II) The diorganotin(IV) complexes of N-(3-hydroxypyridine-2-yl)salicylideneimine, N-(3-hydroxypyridine-2-yl)-5-bromo salicylideneimine and N-(3-hydroxypyridine-2- yl)-5-hydroxy-salicylideneimine Schiff bases formulated as Me2Sn(OC6H4CH=NC5H3NO), Me2Sn(OC6H3BrCH=NC5H3NO) and Me2Sn(OC6H30HCH=NC5H3NO), respectively. III) Dichlorobis(benzimidazole)Zn(ll), [ZnCI2(C7H6N2)2] and dibromobpfienz imidazol) Zn(ll), [ZnBr2(C7H6N2)2] complexes. _ ^ffT v^ III IV) Dibromobis(nicotinamide)Zn(ll), [ZnBr2(C6H6N20)2] complex. The other studies related to some ligands, compounds and complexes which have crystalline form given as follows; I) Metal halide isonikotinamide complexes of the following stoichiometries, M(iso)2X2 (M=Co, Mn, Zn; X=CI, Br; iso=isonicotinamide) and M(iso)X2 (M=Zn, Cu, X=l; M=Hg, X=Br) were characterized by x-ray powder diffraction patterns, FT-IR spectra and ALCHEMY2000 energy minimizer program. II) Ni(ll), Zn(ll) and Cd(ll) complexes of the bidentate thiol ligand H-trans- cinnamylidene-2-mercaptoaniline which is obtained from fra/7s-cinnamylidene-2- mercaptoaniline and 2-mercaptoaniline were also characterized by their x-ray powder diffraction measurements, and IR spectra. At the same time, energy minimization studies of the molecules were carried out. III) Molecular mechanic and semi-empiric calculations and conformational analysis of the two lignans larisiresinol and taxiresinol which have isolated from the heartwood of the Taxus baccata L, have been established by using MM3, AM1 and PM3 programs. Keywords: Metal complexes, Schiff base, Energy minimization, Lignan Adviser: Doç. Dr. Semra İDE, Hacettepe University, Department of Physics Engineering, Solid State Physics Section IV 174
- Published
- 2003
39. Yapılarında tricyclo (3,3,1,1) decane bulunduran bazı ilaç bileşiklerinin moleküler şekillenimleri ile dithiophosphonate türevi nikel kompleksinin kristal yapıları
- Author
-
Özcan, Yusuf, İde, Semra, and Diğer
- Subjects
Molecular mechanic ,Dithiophosphonate ,Fizik ve Fizik Mühendisliği ,X ray diffraction ,Adamantane ,Physics and Physics Engineering - Abstract
YAPILARINDA TRİCYCLO {3,3,1,1] DECANE BULUNDURAN BAZI İLAÇ BİLEŞİKLERİN MOLEKÜLER ŞEKİLLENİMLERİ İLE İKİ DİTHİOPHOSPHONATE TÜREVİ NİKEL KOMPLEKSİNİN KRİSTAL YAPILARI Yusuf ÖZCAN Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü, Katıhal Fiziği Anabilim Dalı ÖZ Bu çalışmada, öncelikle, aşağıda adı verilen iki nikel kompleksinin molekül ve kristal yapıları X-ışınları kırınımı yöntemiyle belirlenmiştir. Dithiophosphonate kompleksleri, tarımsal alanlarda ve sağlık endüstrisinde önemli bir uygulama alanına sahiptir. Dithiophosphonate bileşiklerinin bazı türevleri etkili bir şekilde anti-oxidant olarak kullanılmaktadır. Yapı çözümünde kullanılan Bragg yansıma şiddetleri, Enraf-Nonius CAD-4 kırınım metresi ile MoKa ışını kullanılarak toplanmıştır. Aşağıda adı geçen komplekslerin yapılarının çözümlerinde şiddet verileri, bilgisayarlar için geliştirilmiş WinGX paketinde yer alan SHELXS97 ve SHELXL97 kristal yapı çözüm ve arıtım programları ile değerlendirilmiştir. Yapılardaki molekül içi ve moleküller arası etkileşmeler PARST97 programı ile belirlenmiştir. Moleküler çizim için ORTEP III, kimyasal diyagram çizimi için CHEMWIND programları kullanılmıştır. I. Trans - Nikel(ll) - bis [ O - 2,4 - di - tert - butylphenyl ( 4 - methoxyphenyl) dithiophosphonato-S, S1] II. Trans - Nikel(ll) - bis [( O - propyl` ) - ( p - methoxyphenyl) dithiophosphonate] İkinci aşamada, yedi tane adamantane bileşiğin; I. 1 -adamantane, II. 1-aminoadamantane, III. 1 -adamantyl-2-methyl-2-propylamine, IV. 1-(1-adamantyl) ethylamine, V. 1 -adamantane carboxamide, VI. 1 -adamantane carboxylic acid, VII. 1-adamantanolşekillenimleri Alchemy 2000 paketinde yer alan MM3, PM3 ve AM1 programlarının kullanılmasıyla elde edilmiştir. Adamantane moleküllerinin pek çoğunun tıbbi açıdan önemli olduğu bilinmektedir. Bu tip biyoaktif bileşikler tricyclo [3, 3, 1, 1] decane moleküller grubunu içerirler. Aynı moleküler grubu içermelerine karşın, çok farklı biyoaktiviteler de gösterebilirler. Bu nedenle bu bileşikler için yapı-aktivite ilişkisi çok önemlidir. Tricyclo [3, 3, 1, 1] decane moleküler ana yapısına farklı yan grupların bağlanması ile yeni biyoaktif adamantane bileşikleri elde edilebilmektedir. Bu bileşiklerin yapıları ve sentezlenmeleri ile ilgili ilk bilgiler teorik ve yarı deneysel hesaplama yöntemleri ile elde edilir. Bu nedenle farklı yan grupların ana halkaya eklenmesi ile ilgili yapısal değişiklikler ve sentez öncesi kimyasal bilgiler bu çalışma kapsamında elde edilmiştir. Ayrıca yapısal farklılıklar tartışılarak en olası üç boyutlu moleküler yapılar açıklanmıştır. Anahtar Kelimeler: Adamantane, Dithiophosphonate, x-lşını Kırınımı, Moleküler Mekanik Hesaplamalar, PM3, AM1. Danışman: Doç. Dr. Semra İDE, Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü, Katıhal Fiziği Anabilim Dalı. TC fteffiöĞSCTfet &U1UW HSrâMANlASYOK MERKEZİ ii THE MOLECULAR CONFORMATIONS OF SOME DRUG COMPOUNDS WHICH HAVE TRICYCLO [3,3,1,1] DECANE GROUP AND CRYSTAL STRUCTURES OF TWO DITHIOPHOSPHONATE NICKEL COMPLEXES Yusuf ÖZCAN Hacettepe University, Department of Physics Engineering, Solid State Physics Section ABSTRACT In this study, firstly the crystal and the molecular structures of the two nickel complexes listed below have been determined by X-ray diffraction techniques. Dithiophosphonate complexes have found important applications in medical, industrial and agricultural fields. Some types of dithiophosphonate compounds have been effectively utilised as anti-oxidants. Bragg reflections used for structure analysis were collected on an Enraf-Nonius CAD-4 diffractometer with MoKx radiation. In the structure solution of the complexes, the intensity data collected for the specified, are processed by SHELXS97 and SHELXL97, crystal structure and refinement programs, incorporated in the WinGX package. The intra and inter molecular interaction are determined by PARST97. The figures of molecules and chemical diagrams were drawn by ORTEP III and CHEMWIND programs, respectively. I. Trans - Nickel(ll) - bis [ O - 2,4 - di - tert - butylphenyl ( 4 - methoxyphenyl) dithiophosphonato-S.S1] II. Trans - Nickel(ll) - bis [ ( O - propyl` ) - ( p - methoxyphenyl) dithiophosphonate] Secondly, the conformations of seven adamantane compounds; I. 1 -adamantane, II. 1-aminoadamantane, III. 1 -adamantyl-2-methyl-2-propylamine, IV. 1-(1-adamantyl)ethylamine, V. 1 -adamantane carboxam ide, VI. 1 -adamantane carboxylic acid, VII. 1-adamantanol mwere carried out by using MM3, PM3 and AM1 package programs of Alchemy 2000. Many adamantane molecules are known to be medically important. This type bioactive compounds have tricyclo [3, 3, 1, 1] decane molecular group. They may have also very different bioactivities although they contain the same molecular group. For this reason, the structure activity relationship for these compounds is very important. New adamantane compounds may be obtained by substituting some different molecular groups to main molecular structure. Previous knowledges related with molecular structures and chemical synthesis may be obtained by some theoretical and semi-empirical calculation methods. For this reason, structural changes and chemical knowledges (before synthesis) for different substituted adamantane compounds have been determined in this work. On the other hand structural differences were discussed and three dimensional most probable molecular structures have been carried out. Keywords: Adamantane, Dithiophosphonate, X-Ray Diffraction, Molecular Mechanic Calculations, PM3, AMI Advisor: Doç. Dr. Semra İDE, Hacettepe University, Department of Physics Engineering, Solid State Physics Section 1C ffeSMÖ?SETM WUmW M MERKKf iv 107
- Published
- 2002
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.