Search

As a three-handed social process including pre-service teachers, teacher educators from academia, and mentor teachers from schools of practice, teaching practicum, with its reflective and collaborative notions, has recently gained more interest in the field of English language teaching (ELT). In this regard, this systematic review aimed to find out recent research based on teaching practicum in ELT. Regarding the PRISMA guidelines and clear eligibility criteria, the review included a total of 24 research articles based on the ELT teaching practicum. Of the articles, the majority were qualitative studies and mostly conducted in EFL (English as a foreign language) contexts such as Türkiye and Indonesia. MAXQDA (v.2020) software-based content analysis was conducted to analyze data, and the findings were demonstrated via tables including themes, categories, and codes. The study concluded that teaching practicum has several professional (e.g., theoretical and practical awareness, classroom management, and reflective practice) and personal gains (e.g., positive beliefs and attitudes toward ELT, reflectivity, more interaction and communication, and self-confidence) for pre-service ELT teachers. On the other hand, the selected studies also stressed negative professional aspects (e.g., the incompatibility between theory and practice, lack of feedback, and inefficient mentoring) and personal (e.g., lack of reflectivity, adaptation problems, and lack of social contact). The review lastly included implications revealed by these studies to shed light on the issue of ELT practicum for supporting further research.

In this study, digital-business card holder software was developed that digitally stores physical business cards prepared in Turkish in a cloud-based database. In the proposed software, the information on the physical business card is converted into text by optical character recognition method (OCR) using business card photos, and then the texts obtained with the help of developed algorithms are separated and grouped. Finally, the digitally obtained business card data is stored in the cloud-based database for later use. Considering the Turkish business cards, it is known that there are a wide variety of complex business cards unique to the country as well as the characters specific to the Turkish language. In this context, first of all, a method that correctly recognizes Turkish characters has been determined in the study. Later, name, mobile phone, e-mail address, company title, position and similar meaningful information were separated from the data read. In order to make these decompositions, special methods have been developed for each field and more accurate and meaningful data has been obtained with field-based algorithms. Thanks to the developed cloud-based platform-independent interface, it is possible to access data from more than one device with a single user over the internet. The study also offers a layered service architecture and database infrastructure that can be used by multiple accounts and multiple users connected to it simultaneously from a single platform. In addition, in the analyzes performed with the developed software, it was determined that 15 business cards with different features were read with an accuracy rate of over 80%.

Amaç: Bu çalışmada; hemşirelerin klinik örnekler hakkındaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi ve hizmet içi eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya dahili ve cerrahi kliniklerinde çalışan toplam 102 hemşire dahil edildi. Katılımcılara klinik örneklerle ilgili bilgi düzeylerinin ve sosyodemografik özelliklerinin belirlenmesi için iki bölümden oluşan anketler yüz yüze görüşme ile uygulandı. Genel laboratuvar bilgisi, klinik örnekler, örnek alım teknikleri ve örneklerin taşınma/saklanma koşulları bilgileri ana başlıkları altında toplam 20 soru soruldu. Hemşirelerin sosyodemografik özelliklerine göre anket sorularına verdikleri cevaplar istatistiksel olarak değerlendirildi.Bulgular: Görev yeri ile doğru cevap sayısı arasında anlamlı istatistiksel fark (p=0.007) saptandı, Dahili kliniklerde çalışan hemşireler daha başarılı bulundu. Yaş ve klinik örnekler ile ilgili bilgi düzeyi arasında anlamlı istatistiksel fark (p=0.009) saptandı ve 35 üstü yaş grupları başarısız bulundu. Eğitim düzeyi ile bilgi düzeyi arasında anlamlı fark (p=0.645) saptanmadı. İş tecrübesi grupları arasında bilgi düzeyi bakımından anlamlı istatistiksel fark (p=0.289) saptanamadı. Hemşirelerin 20 sorudan 8'ine anlamlı istatistiksel fark oluşturacak şekilde sıklıkla doğru yanıt verdikleri (F gt; 4.679; p lt; 0.05) gözlendi. Sorulara verilen yanıtların dağılımı incelendiğinde hemşirelerin klinik örneklerle ilgili bilgi düzeylerinin yetersiz olduğu saptandı.Sonuç: Hastanemizde hemşirelik hizmetleri kalite programları çerçevesinde uygulanan hizmet içi eğitimlerin klinik örneklerle ilgili kısmının yetersiz kaldığı görüldü. Hizmet içi eğitim programları düzenlenirken klinik örneklerle ilgili bilgi eksiklerinin dikkate alınarak mikrobiyoloji, biyokimya ve patoloji ile ilgili konuların kapsamının genişletilmesi ve performans değerlendirilmelerinin de bu kapsamda tekrar gözden geçirilmesinin yararlı olabileceği düşünüldü.

Ceza ve tazminat davalarında son yıllarda ciddi artış yaşanan önemli ve çok boyutlu bir kavram olan malpraktis, sağlık personelinin kasıt, kusur ya da ihmal ile uygun girişimde bulunmaması, yanlış tedavi uygulanması ve tedavisinin verilmemesi ile oluşan zarar meydana getiren fiil ve durumlar olarak tanımlanır. Hemşirelik bakımı sırasında da gerçekleşebilen malpraktis olgularında, hemşireler etik ilkelerden vücut bütünlüğüne zarar vermeme ilkesine ters düşen uygulamaları ile ceza uygulamaları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu çalışmada çeşitli hemşirelikte malpraktis olguları literatür ışığında tartışılarak hatalar ve nedenlerine, önleminde uygun yaklaşımın önemine dikkat çekmek amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Malpraktis; hemşire; ilaç uygulamaları