177 results on '"INHERITANCE"'
Search Results
2. LİMİTED ŞİRKETLERDE PAYIN MİRAS YOLUYLA GEÇİŞİNİN MİRAS HUKUKU VE ŞİRKETLER HUKUKU AÇISINDAN SONUÇLARI.
- Author
-
ÇELİK, Aytekin
- Abstract
Copyright of Türkiye Adalet Akademisi Dergisi is the property of Justice Academy of Turkey and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
3. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA YÜKLEME VE YÜKLEMENİN TENFİZİNE İLİŞKİN SORUNLAR.
- Author
-
ZENGİN ÖZKÜÇÜKPARLAK, Burcu
- Abstract
Copyright of Dokuz Eylül University Law Review is the property of Dokuz Eyluel University, Faculty of Law Journal and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2024
- Full Text
- View/download PDF
4. Kıt Kaynakların Paylaştırılması: Talepler Problemi Literatürü Üzerine Bir İnceleme.
- Author
-
AYGÜN, Orhan, ERTEMEL, Sinan, and DOĞAN, Burak
- Abstract
This paper studies the allocation of a scarce resource among competing claimants, which is commonly known as the "claims problem". This model has numerous practical applications ranging from estate division to rationing, bankruptcy, and even basic taxation problems. An axiomatic approach is used to examine the properties of division rules that are expressed as mathematical axioms. The paper provides an analysis of prominent division rules, such as the proportional and egalitarian rules, along with their axiomatic characterizations. Ultimately, the paper presents a comprehensive framework for achieving a fair and equitable allocation of limited resources among competing claimants. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
5. İslâm Hukukuna Göre Kadının Malî Hakları
- Author
-
Recep Özdemir
- Subjects
islamic law ,inheritance ,alimony ,mahr ,right. ,i̇slâm hukuku ,miras ,nafaka ,mehir ,hak. ,Islam ,BP1-253 ,Islamic law ,KBP1-4860 - Abstract
Bütün insanlar doğuştan eşit, suçlardan beri ve bazı haklarla mücehhez olarak doğar. Haklara sahip olma ve haklardan yararlanma noktasında ırkın, cinsiyetin, sosyal statünün, soyun herhangi bir etkisi yoktur. Bazı biyolojik yetersizliklerin ve ehliyet arızalarının bulunması durumu hariç, insanlar haklara sahip olma ve haklardan yararlanmada eşit konuma sahiptir. İslam hukukçularının genel teorine göre her insan zimmet diye isimlendirilen, hak sahibi olmasını sağlayan manevi bir kapla donatılmış olarak doğar. İnsan belli yaş dönemlerinden geçtikten sonra hakların farklı türlerine sahip olur. Zimmet ve ehliyet konusunda kadın ile erkek arasında herhangi bir fark yoktur. İslam hukukunda haklar ve hakları kullanma yetkisi, kişilerin cinsiyetine bakılmaksızın tamamen objektif kriterler çerçevesinde oluşmaktadır. İslâm hukukuna göre, hakları kullanma ehliyeti bakımından bütün insanlar eşittir. Bu sebepten dolayı kadın erkek fark etmeksizin her insan dilediği gibi malî haklara sahip olabilir. Öteden beri kadının sosyal statüsü, hukuki kişiliği, şahsi ve malî haklara sahip olup olmaması tartışmalara konu olmaktadır. Hatta denilebilir ki bu konudaki tartışmalar düşünce tarihiyle paralel bir seyir izlemiş; farklı dönemlerde kadının konumu farklı veçhelerden söz konusu edilmiştir. Batı dünyasında kadının şahsi ve malî hakları konusunda yoğun tartışmalar yaşanmış, kadının mülk sahibi olması, çalışma hayatına katılması uzun bir evreden geçtikten sonra mümkün olabilmiştir. İslam dünyasında ise bu konuda çok fazla bir tartışma ve yazılı birikimin olmadığı görülmüştür. Klasik fıkıh kitaplarında kadının hukuki kişiliğini ilgilendiren konuların ele alındığı müstakil bölümler mevcut değildir. Bu konuda yazılı bir birikimin olmaması, tartışmaların olmaması esasen bu konuda bir sorun yaşanmadığına işaret eder. Zira âyet ve hadislerde mülkiyet sahibi olma, ticaret yapma, çalışmak, mirasçı olma gibi konular hep genel ifadelerle geçer. Bunun yanı sıra hukuki kişiliğe, ehliyete, hak sahibi olmaya işaret eden dini metinlerde de kadın ve erkek arasında herhangi bir farka işaret edilmemiştir. Kadın tıpkı erkek gibi mirasçı olma, mesken edinme, ticaret yapma, mülk edinme, hukuki tasarrufta bulunma haklarına sahiptir. Kadın bu hususlarda serbest teşebbüs hakkına sahiptir; kimseden izin almak zorunda değildir. Bunun yanı sıra kadın erkekten farklı olarak nafaka, mehir gibi yalnızca kadınlara ait olan ve doğrudan kanundan kaynaklanan bazı malî haklara da sahiptir. Kadının sahip olduğu bu kabil haklar bizzat Allah tarafından güvence altına alınmıştır. Temel insan hakkı kapsamında bulunan bu haklar ihlal edilmez, başkasına devredilmez, tamamen iptal edilmez. Kadının ekonomik haklarını konu alan bu çalışmada öncelikle haklara sahip olma ve haklardan yararlanmada kadınla erkek arasında bir fark bulunmadığı, İslam dininin bu konuda geniş bir hürriyete ve hak doktrinine sahip olduğu konusu ele alınacaktır. Genel bir girişten sonra kadının en temel malî haklarından olan mehir, miras, nafaka gibi haklar değerlendirilecektir. Nafaka hakkı, evlilik ve iddet nafakası adı altında iki ana başlıkta değerlendirilecektir. Mesken hakkı fıkıh kitaplarında nafaka kapsamında değerlendirilmekle birlikte bu çalışmada müstakil olarak ele alınacaktır. Günümüzde de mesken hakkı bağımsız bir hak türü olarak ele alınmıştır. Bunlardan ayrı olarak günümüzde sıklıkla tartışılan kadının çalışma hakkı genel bir çerçevede değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bu konudaki rivâyetlere yer verilecek ve önerilerde bulunulacaktır.
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
6. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA YÜKLEMENİN YERİNE GETİRİLMESİ TALEBİNİN İLERİ SÜRÜLEBİLECEĞİ SÜRE
- Author
-
Reyhan Tuhan Boz
- Subjects
yükleme ,zamanaşımı ,vasiyetname ,yükümlü ,miras ,ölüme bağlı tasarruf ,burden ,prescription ,testament ,beholden ,inheritance ,testamentary disposition ,Law - Abstract
Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufla mirasçılarına ya da ölüme bağlı tasarruftan yararlanacak kimselere bazı yüklemeler getirmesi mümkündür. Çalışmada mirasbırakanın bu şekilde öngörmüş olduğu yüklemelerin yerine getirilmesi talebinin ileri sürülebileceği süre ve bu talebin yükümlünün mirasçılarına karşı ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığı, doktrindeki farklı görüşler ile İsviçre Federal Mahkemesi ve Yargıtay kararları ışığında ele alınmıştır. Netice itibariyle yüklemenin yerine getirilmesinin talep edilebilmesi için kanunî bir sınırın bulunmadığı, mirasçının veya vasiyet alacaklısının ömrü boyunca veya en azından vasiyet konusundan yararlandığı sürece yüklemeyi yerine getirmek zorunda olduğu ve yükümlünün mirasçılarının artmirasçı ya da art vasiyet alacaklısı olarak atanmadıkça yüklemeyi yerine getirmekle yükümlü olmadığı kanaatine varılmıştır.
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
7. Evlat Edinmenin Miras Hukuku Açısından Sonuçları Üzerine İsviçre Hukukuyla Karşılaştırmalı De Lege Ferenda Bir Değerlendirme.
- Author
-
ZENGIN ÖZKÜÇÜKPARLAK, Burcu
- Abstract
Copyright of Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi is the property of Marmara University and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
8. Evliliğin Sona Ermesinin Miras Sözleşmesine Etkisi.
- Author
-
YILMAZ, Çağla
- Abstract
Copyright of Istanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi is the property of Istanbul Medipol University and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
9. Acem Mülteciler: Kaçar Hanedanı’nda Taht Mücadelesi ve Osmanlı Devleti’ne İltica Eden İran Şehzadeleri.
- Author
-
AZAP, Eralp Yaşar
- Subjects
- *
OTTOMAN Empire , *PRINCES , *TURKISH literature , *INHERITANCE & succession , *STRUGGLE , *ARCHIVES , *TURKS - Abstract
The Qajars were a Turkish dynasty that had came to power in Persia under the rule Agha Muhammad Khan had established in 1795. The Qajar Dynasty, held power in Persia for about 130 years and had tried to implement a succession system not based on written rules in line with the will of Agha Muhammad Khan. This succession system raised objections among his princes after Feth Ali Shah ascended the throne. After the death of Crown Prince Abbas Mirza in particular, the objections raised against the system turned into a direct struggle for the throne, resulting in the death of Feth Ali Shah. The princes and members of the dynasty who’d been defeated in the struggle preferred to leave Persia and take refuge in the Ottoman Empire, continuing their lives in Ottoman territory for a long time. This study examines the struggle for the throne this succession system that had been attempted to be implemented in the Qajar Dynasty had caused, as well as the status of the dynasty members who’d taken refuge in the Ottoman Empire as a result. The article attempts to reveal these in line with the Persian and Turkish literature and Ottoman archive documents. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2023
- Full Text
- View/download PDF
10. İSVİÇRE MİRAS HUKUKU REVİZYONU NETİCESİNDE SAĞ KALAN EŞİN MİRASÇILIĞI VE REVİZYONUN TÜRK HUKUKUNA OLASI ETKİLERİ.
- Author
-
IŞINTAN, Pelin
- Abstract
Copyright of Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi is the property of GALATASARAY UNIVERSITESI HUKUK FAKULTESI and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2023
11. İslâm Hukukuna Göre Kadının Malî Hakları.
- Author
-
ÖZDEMİR, Recep
- Subjects
- *
GENDER differences (Sociology) , *RIGHT to work (Human rights) , *WOMEN'S rights , *FREE enterprise , *ISLAMIC law , *EQUAL rights , *EMBEZZLEMENT , *SOCIAL status - Abstract
All people are born equal, free from crimes and equipped with certain rights. Race, gender, social status and lineage do not have any effect on having and enjoying rights. People have an equal status in the possession and enjoyment of rights, except in the case of certain biological deficiencies and disability. According to the general theory of Islamic jurists, every human being is born equipped with a spiritual vessel called dhimmet, which enables her to have rights. After passing through certain age periods, people acquire different types of rights. There is no difference between men and women in terms of embezzlement and dhimmet. Rights and authority to exercise the rights in Islamic Law are completely determined in accordance with objective criteria regardless of the gender of the person. According to Islamic Law all people are equal in terms of the qualification to use rights. For this reason women can have financial rights as they wish. For a long time, women's social status, legal personality, personal and financial rights have been the subject of discussions. It can even be said that the discussions on this subject followed a parallel course with the history of thought; In different periods, the position of women has been discussed from different aspects. In the Western world, there have been intense debates about the personal and financial rights of women, and it became possible for women to own property and participate in the working life after a long phase. In the Islamic world, it has been seen that there is not much discussion and written knowledge on this subject. There are no separate chapters in classical fiqh books that deal with the issues concerning the legal personality of women. The fact that there is no written knowledge on this subject and that there are no discussions indicates that there is no problem in this matter. Because in the verses and hadiths, subjects such as owning property, doing business, working, being an heir are always mentioned in general terms. In addition, there is no difference between men and women in religious texts that point to legal personality, competence and being entitled. Besides, women have some financial rights such as alimony, inheritance, mehr, residence right which directly come from the law. Women have the right to free enterprise in these matters; she doesn't have to ask permission from anyone. These rights that the women have are guaranteed by law. These rights, which are within the scope of basic human rights, are not violated, transferred to another person, or completely revoked. In this study, which is about women's economic rights, first of all, it will be discussed that there is no difference between men and women in having and benefiting from rights, and that the religion of Islam has a wide freedom and right doctrine in this regard. Although the right to residence is evaluated within the scope of alimony in fiqh books, it will be discussed separately in this study. Today, the right to abode is considered as an independent right. Apart from these, women's right to work, which is frequently discussed today, will be evaluated in a general framework. Bunlardan ayrı olarak kadının mesken ve çalışma hakkı genel bir çerçevede değerlendirmeye tabi tutulacaktır. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
12. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA YÜKLEMENİN YERİNE GETİRİLMESİ TALEBİNİN İLERİ SÜRÜLEBİLECEĞİ SÜRE.
- Author
-
TUHAN BOZ, Reyhan
- Abstract
Copyright of ASBU Law Journal is the property of Social Sciences University of Ankara and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
13. The Effect of Personal Personality Termination in Terms of Real Persons on the Turkish Tax System
- Author
-
Taner Ercan
- Subjects
person ,personality ,death ,tax ,inheritance ,inheritor ,Public finance ,K4430-4675 ,Finance ,HG1-9999 - Abstract
The concept of person, which is the main subject of all branches of law, has an important place in the world of law. Because the person is the owner and subject of the rights and obligations regulated by the rules of law. A human being is accepted as a person by birth and depending on this aspect, he has the capacity to have rights. In the ordinary course of life, the rights that depend on the person may be terminated in various situations. Person and personality related rights, their beginning and end are expressed in the context of the Turkish Civil Code. In this respect, the person who is determined as the inheritor with the termination of the personality in the form and/or situations specified in the laws cannot establish new legal transactions in the legal order. However, following the termination of the personality, some legal actions may need to be completed. One aspect of the legal proceedings within this scope is the effects of death (termination of personality) on the Turkish Tax System. In other words, in case of death, the tax transactions of the deceased will have to be carried out for the heirs whose refusal has not been inherited, for the new liability that will occur after death. The article was examined in a purposive, complementary and descriptive framework, and the death of the taxpayer and the features that emerged in the Turkish Tax System were emphasized, and the effects of the termination of the personality on the current legislation were revealed. In this context, the effects of the termination of personality within the framework of natural persons will be evaluated in the eyes of the laws within the scope of the Turkish Tax System.
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
14. ALTSOYA YAPILAN DENKLEŞTİRMEYE TABİ KAZANDIRMALAR.
- Author
-
Gülseven, Hüseyin Çağrı
- Subjects
LEGAL judgments ,APPELLATE courts ,CIVIL code ,CONSTITUTIONAL courts ,INHERITANCE & succession - Abstract
Copyright of Istanbul Commerce University Journal of Social Sciences / İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi is the property of Istanbul Commerce University Journal of Social Sciences and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
15. KAN BAĞI BULUNAN AİLE BİREYLERİ ARASINDA PARMAK İZİ BENZERLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI.
- Author
-
ÇINGI, Hacı İsmail
- Abstract
In this study, a different (inheritance) dimension of fingerprint was investigated. The aim of the study is to add a new perspective to the heritability dimension of fingerprints and fingerprint examination techniques as a result of analyzing, examining and comparing fingerprints of family members. This research was carried out in three stages. In the first stage, similarity status was investigated on 9,407 fingerprints of 943 individuals from 237 families. In the second stage, a structured questionnaire containing the main topics of our research was applied to 100 body print specialists. In the third stage, studies were carried out directly on the characteristics of fingerprints. In the light of the findings obtained in this study, the fingerprints belonging to the family members with blood ties show a significant similarity in terms of group/class; It has been seen that there are partial similarities in terms of shape, characteristic and structure. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
16. Tuna Kaptanı Bıyıklı Ali Paşa'nın Çok Eşliliği ve Mirasının Taksimi.
- Author
-
BOLAT, GÜLAY
- Abstract
Copyright of Kadim is the property of Kadim and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
17. Memlûk Sultanlık Anlayışı.
- Author
-
Levanoni, Amalia
- Subjects
- *
INHERITANCE & succession , *HEADS of state , *AMBIGUITY , *INFERENCE (Logic) , *ATTITUDE (Psychology) , *OLIGARCHY - Abstract
During their rule in Egypt and Syria (1250-1517), the Mamluks showed ambiguity in their attitudes towards the sultanate regarding the rules of succession and the power base of the ruler. This uncertainty has led to various ideas about the nature of the Mamluk State in scientific studies on Mamluk History. It is generally implied that the principle of succession was adopted to varying degrees in the Mamluk State, but that it was weak during the Bahri period and completely abandoned during the Circassian period. However, it was stated that the Mamluks wanted to establish an inheritance system, but it was emphasized that it often failed as a result of its conflict with the Mamluk system. In this study, although it is pointed out that there are dynastic system tendencies in the Mamluk State from time to time, it will be emphasized that the heirship was not applied as a system mostly, and that the Mamluk sultans remained in the "primus inter pares" rank alongside distinguished emirs rather than an absolute ruler. In this study, it will be tried to make a general inference by showing what kind of sultanate understanding was adopted in the Mamluk State through historical examples rather than a limited date range. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
18. XVIII. Yüzyılın Sonlarında Bir Muhallefâtın Müsâdere Süreci: Antalya Sancağı Mütesellimi Ebubekir Paşa.
- Author
-
ÇELİK, Mehtap
- Subjects
CIVIL society ,ELITE (Social sciences) ,ECONOMIC history ,PROVINCIAL governments ,SOCIAL history ,OTTOMAN Empire - Abstract
Copyright of Turcology Research is the property of Ataturk University Coordinatorship of Scientific Journals and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2022
- Full Text
- View/download PDF
19. The Role of Heredity and the Prevalence of Strabismus in Families with Accommodative, Partial Accommodative, and Infantile Esotropia
- Author
-
Fatma Çorak Eroğlu, Sibel Oto, Feride İffet Şahin, Yunus Terzi, Özge Özer Kaya, and Mustafa Agah Tekindal
- Subjects
strabismus ,genetics ,esotropia ,inheritance ,Medicine ,Ophthalmology ,RE1-994 - Abstract
Objectives:To investigate the prevalence of strabismus in families of a proband with accommodative, partial accommodative, or infantile esotropia (IET), and to evaluate the mode of inheritance and the role of consanguineous marriages in this prevalence.Materials and Methods:Families of probands with comitant strabismus were invited to participate in the study. The family members of 139 subjects with accommodative esotropia (AET), 55 with partial accommodative esotropia (PAET), and 21 with IET agreed to participate. Detailed family trees were constructed. The first- and second-degree relatives were invited for a complete ophthalmological examination, and 518 individuals from 168 families were evaluated. The role of consanguinity, the presence of tropia, phoria (≥8 PD), microtropia, and hypermetropia (≥3.00 D) among first- and second-degree relatives were analyzed.Results:A non-Mendelian pattern was found in 49 families (23%), an autosomal dominant pattern in 39 families (18%), and an autosomal recessive pattern in 6 families (3%). The prevalence of consanguineous marriages among parents of probands was 18.1%, 22.6%, and 14.3% in the AET, PAET, and IET groups, respectively (p=0.652). The prevalence of strabismus in first-degree relatives was 58.9%, 45.5%, and 38.1%, respectively (p=0.07). The prevalence of microtropia in probands’ siblings was significantly higher in the AET group (p=0.034).Conclusion:Sporadic cases and non-Mendelian inheritance were more frequent than autosomal recessive inheritance. Autosomal recessive inheritance was found not to be frequent in consanguineous marriages. The prevalence of strabismus and microtropia was significantly higher in families of esotropia cases than in the general population.
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
20. İSLÂM HUKUKUNDA MİRAS HİSSELERİN ŞER'İ DAYANAKLARI.
- Author
-
ALKIŞ, ALPARSLAN
- Subjects
ISLAMIC law ,DAUGHTERS ,PROPERTY rights ,FATHER-son relationship ,INHERITANCE & succession ,GRANDCHILDREN ,HEIRS - Abstract
Copyright of Journal of the Faculty of Theology / Kilis 7 Aralik Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi is the property of Kilis 7 Aralik Universitesi Ilahiyat Fakultesi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
21. İcra Hukukunda Borçlu Adına Tescili Talep veya Dava Etme Yetkisinin Alacaklıya Verilmesi.
- Author
-
BOZOK, Salim
- Abstract
Copyright of Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi is the property of Marmara University and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
22. İslâm Hukukunda Vasiyet Yoluyla Varisleri Mirastan Mahrum Etmeye Yönelik Tasarrufların Sınırlandırılması
- Author
-
İbrahim Yılmaz
- Subjects
islamic law ,inheritance ,last will ,depriving of inheritance ,restriction of legal acts ,i̇slâm hukuku ,miras ,vasiyet ,mirastan mahrum etme ,tasarrufların sınırlandırılması ,Islam. Bahai Faith. Theosophy, etc. ,BP1-610 - Abstract
Öz: İslâm miras hukukunda, -oranları farklı da olsa- kız ve erkek çocukların mirastaki payları önceden belirlidir ve mûrisin vârislerini mirastan mahrum etme hakkı yoktur. Bununla birlikte, hibe, vasiyet, muvâzaalı satım (mûris muvâzaası) gibi çeşitli yollarla mûrislerin vârislerini tamamen veya kısmen mirastan mahrum etmeye çalıştıkları da bilinen bir gerçektir. Hukukî bir terim olarak vasiyet, ölümden sonra geçerli olmak şartıyla, kişinin malını hakiki veya hükmi şahıslara teberru yoluyla (meccanen/ücretsiz) temlik etmesi (devretmesi) demektir. Prensip olarak İslâm hukukunda (yabancıya) vasiyette bulunmak meşru/mubah bir tasarruftur. Diğer taraftan geçmişte olduğu gibi günümüzde de murisler, vasiyet haklarını varislerini mirastan mahrum etme amacıyla kötüye kullanılabilmektedir. Bundan dolayıdır ki İslâm hukukunda vasiyet hakkının kötüye kullanılmasını önlemeye yönelik bazı tedbirlere ve sınırlamalara yer verilmiştir. Bu tedbirleri ve sınırlamaları; (1) (yabancıya) yapılan vasiyetin miktar olarak üçte bir ile sınırlandırılması; (2) vârise vasiyetin yasaklanması; (3) ispata yönelik şekil şartlarının getirilmesi; (4) Şâri’in maksadına aykırı olarak varislere zarar verme kastı ile (üçte bir veya daha az oranda olsa bile yabancıya) yapılan vasiyetin yasaklanması, olmak üzere dört başlıkta ele almak mümkündür. Bu çalışmada İslâm hukukunda, vasiyet yoluyla vârisleri mirastan mahrum etmeye yönelik tasarrufların sınırlandırılması üzerinde durulmuştur. Özet: İslâm miras hukukunda -oranları farklı da olsa- erkek ve kız çocukların mirastan alacakları paylar belirlidir ve mûrisin vârislerini mirastan mahrum etme hakkı bulunmamaktadır. Bununla birlikte, hibe, vasiyet, muvâzaalı satım (mûris muvâzaası) gibi çeşitli yollarla mûrislerin vârislerini tamamen veya kısmen mirastan mahrum ettikleri bilinen bir gerçektir. Bu yüzden İslâm hukukunda vârislerin miras hakkını koruyucu bazı tedbirlere/önlemlere yer verilmiştir. Bu tedbirlerden biri de, vasiyet hakkını kötüye kullanarak vârislerini tamamen veya kısmen mirastan mahrum etmek isteyen murisin hukuki tasarruflarına karşı bazı sınırlamaların getirilmiş olmasıdır.Fıkhî/hukukî bir terim olarak vasiyet, ölümden sonra geçerli olmak üzere, kişinin malını hakiki veya hükmi şahıslara teberru yoluyla (meccanen/ücretsiz) temlik etmesi (devretmesi) demektir. Vasiyet, tüm toplumlarda ve hukuk sistemlerinde meşru kabul edilen hukukî bir işlem türüdür. Vasiyetin meşruluğunu kabul eden tüm hukuk sistemleri, fertlerin haklarını ve kamu düzenini korumak için vasiyet hakkının kullanımıyla ilgili bazı düzenlemeler ve sınırlamalar getirmiştir. İslâm hukukunda da vasiyet, insanların dünyevî ve uhrevî ihtiyaçlarının karşılanması, yardımlaşmaya ve kişinin ecir/mükâfat kazanmasına vesile olması amacıyla meşru (mubah) hukukî bir tasarruf olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte günümüz İslâm ülkelerinde vasiyet hakkı, vârislere zarar vermek ve onları mirastan mahrum etmek amacıyla kötüye de kullanılabilmektedir. İslâm hukukunda, vârislerin ve üçüncü şahısların haklarının korunması amacıyla vasiyet hakkının kötüye kullanılmasını önlemeye yönelik alınan tedbirleri ve sınırlamaları şu şekilde sıralamak mümkündür;(Yabancıya yapılan) vasiyet miktar olarak üçte bir ile sınırlandırılmıştır:Hz. Peygamber (as), Veda Haccı’nın yapıldığı sene hastalığı sebebiyle Sa’d b. Ebî Vakkas’ı (ra) ziyaret etmiştir. Sa’d b. Ebî Vakkas’ın (ra) bir kız çocuğundan başka çocuğu yoktur. Bu yüzden o Hz. Peygamber’e (as), malının üçte ikisini yabancılara tasadduk etmek/vasiyet etmek istediğini söylemiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (as) Sa’d b. Ebî Vakkas’a malının ancak en fazla üçte birini tasadduk/vasiyet edebileceğini söylemiştir. Hz. Peygamber (as) bunun gerekçesini ise şöyle açıklamıştır: “Senin vârislerini zenginler olarak bırakman, onları insanlara muhtaç fakirler olarak bırakmandan daha hayırlıdır.” (Buhâri, “Vesâyâ” 2, 3; Müslim, “Vesâyâ”, 5(nr. 1628); Muvatta, “Vasiyyet”, 3; Tirmîzî, “Vesâyâ”, 1, Ebû Dâvûd, “Vesâyâ”, 2; Nesâî, “Vesâya”, 3; Beyhakî, “Vesâyâ”, 5.) Bu olayı delil kabul eden İslam Hukukçuları, mûrisin vasiyet yoluyla malının ancak üçte birini yabancıya vasiyet edebileceği konusunda ittifak etmişlerdir.Vârise vasiyet yasaklanmıştır:Hz. Peygamber (as), “Muhakkak ki Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Vârise vasiyet yoktur” (Ebû Dâvûd, “Vesâyâ”, 6, Tirmîzî, “Vesâyâ”, 5; Nesâî, “Vesâyâ”, 5; İbn Mâce, “Vesâyâ”, 6.) buyurmuşlardır. Bu hadisi delil kabul eden İslam Hukukçuları varise vasiyetin yapılamayacağı konusunda ittifak etmişlerdir. Vasiyetin ispatına yönelik bazı şekil şartları getirilmiştir: Vasiyet ölüme bağlı bir tasarruf olduğu için mûrisin vefatından sonra vârisler ile kendilerine vasiyet edilen kişiler (mûsâ leh) arasında ihtilaf çıkması muhtemeldir. Bu yüzden vasiyetin tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde ispatlanması söz konusu olmaktadır. Klasik İslam hukuku doktrininde vasiyetin sözlü, yazılı ve maksadı ifade eden işaretlerle gerçekleşmesi üzerinde durulmuş ve prensip olarak vasiyetin şahitler huzurunda yapılmasının mendup olduğu belirtilmiştir. Ancak, kanaatimizce, vasiyetin şahitler huzurunda yapılmasını emreden ayetlerden (el-Maide 5/106-108) hareketle ispat kolaylığı sağlaması, vârislerin ve diğer hak sahiplerinin haklarının koruma altına alınmasından dolayı, günümüzde vasiyetin kanuna uygun olarak yapılması ve resmen kayıt altına alınması Şâri’in maksadına ve İslâm’ın ruhuna daha uygun olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim İslâm ülkeleri Aile Hukuku / Ahvâl-i Şahsiye Kanunları da ihtilaf halinde, kanuna uygun olarak yapılmayan vasiyet sebebiyle mahkemelerde dava açılamayacağını söylemektedirler. (Üçte bir veya daha az oranda olsa bile) Şâri’in maksadına aykırı olarak vârislere zarar verme kastı ile (yabancıya) yapılan vasiyet yasaklanmıştır: İslâm hukukunda yabancıya yapılan vasiyet, murisin mal varlığının üçte biri ile sınırlandırılmıştır. Bununla birlikte, üçte bir veya daha az bir oranda olsa bile, bu hakkın vârislere zarar verme kastı ile onları mirastan mahrum etmek için kötüye kullanılması mümkündür. Ancak, miras ayetinde “غير مضار/(vârislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyet” kaydının konulmuş olması ve ilgili diğer nasslarda vasiyetin zarar verme kastı olmaksızın yapılması gerektiğinin belirtilmesi, (velev ki üçte birden az olsa bile) vasiyetin vârislere zarar vermeme kastı ile meşru kılındığını göstermektedir. Dolayısıyla Şâri’in maksadına aykırı olarak varislere zarar verme kastı ile (yabancıya) yapılan vasiyetin, velev ki üçte bir veya daha az oranda olsa bile, “Zarar izale edilir” (Mecelle, md. 20.) kaidesi gereğince kamu otoritesi tarafından sınırlandırılması mümkündür. Hiç şüphesiz yukarıda sayılan sınırlamalardan en önemlisi kişinin, vasiyet yoluyla mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin üçte bir ile sınırlandırılması ve kalan diğer üçte ikilik payının vârislere bırakılmasıdır. Bundan dolayıdır ki İslâm hukukunda, hukuken güvence altına alınıp varislere intikal edecek olan bu üçte ikilik paya “mahfuz hisse / saklı pay” denilmektedir. Prensip olarak (bazı istisnalar dışında) mûrisin mahfûz hisse üzerinde tasarruf yetkisi yoktur. İslâm hukukunda teorik olarak, “mahfûz hisse/saklı pay” olarak isimlendirilen varislerin üçte ikilik payları hukuken güvence altına alınmakla birlikte, günümüzde mûrisler vasiyet haklarını kötüye kullanarak farklı yöntemlerle vârislerinden mal kaçırmaktadırlar. Bu bağlamda, “İslâm hukukunda, kamu otoritesinin, kötüye kullanılması halinde, aslen meşru/mubah olan vasiyet hakkını sınırlandırması mümkün müdür?” sorusu konumuz açısından önem arz etmektedir. İslâm hukukunda “mubah” kategorisinde yer alan fiillerin, teşrî kılınma maksadına uygun olarak başkasının hakkını ihlal etmeden ve kamuya zarar vermeden kullanılması temel bir ilke olarak kabul edilmiştir. Buna göre, teşrî kılınma maksadına aykırı olarak kullanılması, zarar içermesi, başkasının hakkını ilgilendirmesi ve kamu yararının gerektirmesi halinde mubah olan fiillerin/tasarrufların kamu otoritesi tarafından kanun marifetiyle sınırlandırılması mümkün olmaktadır. Konuya bu açıdan bakıldığında İslâm hukukunda vasiyet hakkının kullanımı, mutlak ve sınırsız değildir. Dolayısıyla varislere zarar verme kastı ile kullanması halinde, aslen mubah/meşru olan vasiyet hakkının, kanun marifetiyle kamu otoritesi tarafından sınırlandırılması söz konusu olabilmektedir. Sonuç olarak kısaca ifade etmek gerekirse, İslâm hukukunda vasiyet hakkı, yukarıda kısaca özetlendiği şekilde dört farklı açıdan varislerin lehine sınırlandırılmıştır.
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
23. The Need of Revision in the Inheritance and Succession Tax
- Author
-
Mehmet GÜNEŞ
- Subjects
Inheritance ,Gift and Tax ,Public finance ,K4430-4675 ,Finance ,HG1-9999 - Abstract
The aim of this study is to explain; Is to raise awareness, even a little bit, by emphasizing that the text of the law which has been practiced in the country for sixty years and which is devoted to all other provisions except death and taxes is far from commercial and social practices. The inheritance and transfer tax, which is a strategic joint venture of the wealthy and the poor, Its place and importance in tax revenues, the positive and benevolent reasons of its existence, and the fiscal and extraordinary purposes of taxation. Along with the impact of globalization, the change in spending-income composition strongly suggests that the preponderance of the taxpayers has increased considerably. How is it that in economic life, economic position, wealth, and wealth are the most important pillars of the three-legged sheet when the economy, economy, and justice, the backbone of the financial life, the indicative of the financial power, and the fallacy are all important, if the economy cannot deny the role of labour, capital, entrepreneurship and natural resources. The fact that income redistribution, elimination of income-wealth inequalities and an important means of intervening in economic life depends on the principle of consolidation of the channels between the taxpayer and the administration as well as the collection of taxable income. In addition, as can be understood from the indicators, if the taxation capacity (political-financial-economic-psychological) is very high and financial socio-economic aspect is taken into consideration; that the share in the budget can be increased without any reaction to the taxpayer. The data used were obtained from the official sites of the General Directorate of Budget and Financial Control and the Revenue Administration. Provisions containing practical and theoretical conflicts have been identified and proposed as solutions for the tax complexity index being too high. The conceptual framework of the study, the critique, and defense of its existence in the study has been explored historically, and the forms of practice have been explained. Limited work and financial legislation in the acute meaning of these issues, which have to be resolved and forgotten as soon as possible, have been studied.
- Published
- 2017
24. KARAHİSÂR-I SÂHİB AYÂNI TURUNÇZÂDE DEDE MUSTAFA BEY VE MUHALLEFÂTI.
- Author
-
GÜNEŞ, Mehmet
- Abstract
Copyright of Journal of International Social Research is the property of Journal of International Social Research and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
25. Türkiye'de Sosyodemografik ve Sosyokültürel Göstergelere Göre Dindarlık Seviyeleri.
- Author
-
Nişancı, Zübeyir and Aysan, Ümmügülsüm
- Subjects
RELIGIONS ,MARITAL status ,LOGISTIC regression analysis ,INDEPENDENT variables ,RELIGIOUSNESS ,PRAYER ,RELIGION & gender - Abstract
Copyright of Journal of Sociology / Sosyoloji Dergisi is the property of Istanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
26. İslam Miras Hukuku ile Türk Miras Hukukunun Varisler Yönüyle Karşılaştırılması.
- Author
-
ALKIŞ, Alpaslan
- Abstract
Copyright of Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (CUIFD) is the property of Cukurova Universitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi (CUIFD) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
27. Estimating of inheritance of fiber traits in cotton by diallel cross analysis
- Author
-
Hüseyin GÜNGÖR and Lale EFE
- Subjects
Cotton ,Fiber quality ,Diallel analysis ,Inheritance ,Agriculture ,Agriculture (General) ,S1-972 - Abstract
This study was conducted to investigate the genetic parameters, general and specific combining abilities in terms of fiber properties in 10x10 half diallel hybrid cotton populations including 45 F1 hybrids and their 10 parental lines. The experiment was conducted in randomized complete blocks design with three replications at Antakya conditions in 2013 year. According to variance analysis, all characteristics among the genotypes were found significant. According to the results of the genetic parameters, fiber elongation and yellowness were controlled by additive and dominance gene effects; fiber strength, fiber fineness and reflectance degree exhibited additive gene effects and significant dominance variance were detected for fiber length, short fiber ratio and uniformity index. Over dominance effects were found in fiber length, short fiber ratio, uniformity index and fiber elongation, while partial dominance occurred for fiber strength, fiber fineness, yellowness and reflectance degree. General and specific combining abilities were found significant for all characters investigated in the study.
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
28. The impact of official bookkeping of estate on the right of inheritance related to registered share certificates in joint stock companies
- Author
-
Yıldız, Şükrü, Çınar, Ömer, Yıldız, Şükrü, and Çınar, Ömer
- Subjects
Official Bookkeeping ,Inheritance ,Miras ,Tereke ,Butlan Davası ,Estate ,Hisse Senedi ,Invalidity Lawsuit ,Share Certificate ,Pay Senedi ,Resmi Defter Tutulması - Abstract
Nama yazılı hisse senedi kıymetli evrak niteliğinde olup, hakkın senede bağlı olması nedeniyle (nama yazılı hisse senedi) olmadan, yani senet ibraz edilmeden senede bağlı haklar kullanılamayacaktır. Payın miras yoluyla kazanılmasında, mirasçının pay sahibi olarak şirkete karşı pay defterine yazım isteyebilmesi için hem nama yazılı hisse senedini hem de veraset ilamı ve taksim belgesini birlikte ibraz etmesi gereklidir. Bu nedenle, mirasçıların şirketteki payları kazanmalarını, çıplak paylarda olduğu gibi, sadece pay defterinde pay sahibi olarak görünen murisin mirasçısı olduğunu belirten veraset ilamının ibrazına bağlayan kuralın, kıymetli evrak niteliğindeki nama yazılı hisse senetlerine bağlanmış paylarda uygulanması mümkün değildir. Mirasçılardan biri tarafından tereke için resmi defter tutulması amacıyla dava açılması halinde, mirasçıların mirası kabul edip etmeyeceği belli olmadığından, mirasçıların miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak kanun gereğince kazanamadığı, yani TMK m. 599/1 hükmünün uygulanamayacağı kabul edilmelidir… The registered share certificate is a commercial paper and since the right in commercial paper is tied to the promissory note, the rights attached to the promissory note cannot be exercised without the registered share certificate, in other words, without the presentation of the promissory note. In the acquisition of the share by inheritance, the heir must submit both the registered share certificate and the certificate of inheritance and partition of succession together in order to be able to request registration in the shareholders’ register against the company as a shareholder. Therefore, it is not possible to apply the rule that binds the heirs to acquire shares in the company to the submission of a certificate of inheritance stating that he is the heir of the deceased, who appears as a shareholder in the shareholders’ register, as in the case of uncertificated shares. If a lawsuit is filed by one of the heirs for the purpose of keeping an official book for the estate, since it is not clear whether the heirs will accept the inheritance, it should be accepted that the heirs cannot acquire the inheritance as a whole by law due to the death of the inheritor. In other words, it should be accepted that the provision of article 599/1 of Turkish Civil Law cannot be applied…
- Published
- 2023
29. An Adventure from Being a Notable to Viziership: Turunçzâde Süleyman Aga who was a Notable of Karahisar-ı Sahib and His İnheritance
- Author
-
Mehmet GÜNEŞ
- Subjects
Tarih ,History ,Turunçzâde Süleyman ,Karahisar-ı Sahib ,Notable ,Lieutenant Governor ,Inheritance ,Ayan ,Mütesellim ,Muhallefât ,General Medicine - Abstract
Karahisar-ı Sahib’de ayanlık ve mütesellimlik gibi görevleri üzerinde bulunduran yerli hanedan ailelerinden birisi olan Turunçzâdeler, uzun yıllar yerel yönetimde söz sahibi olmuşlardır. Bu ailenin mensuplarından birisi olan Turunçzâde Süleyman Ağa, memleketi Karahisar-ı Sahib’deki nüfuzu sayesinde elde ettiği ayanlık ve mütesellimlik görevleri esnasında şikâyete konu olan icraatlarına ve rakiplerinin ayanlığı ele geçirme teşebbüsleri çerçevesinde aleyhine faaliyette bulunmalarına rağmen kısa sürede temayüz ederek vezirliğe kadar yükselmiştir.Bu çalışmada ayanlık tegallübünün zirveye ulaştığı bir dönemde, 18. yüzyılın sonlarında, Karahisar-ı Sahib ayan ve mütesellimliliği, Sivas zahire mübayaacılığı ve mütesellimliği yaptıktan sonra vezirlik rütbesine terfi ederek Rakka, Halep, Adana, Karaman eyaleti valiliklerine ve Karahisar-ı Sahib sancağı mutasarrıflığına getirilen Turunçzâde Süleyman Ağa’nın siyasi, askeri faaliyetleri ve muhallefâtı hakkında arşiv belgeleri ışığında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda ayrıca Turunçzâde Süleyman Ağa örneğinden hareketle ilgili dönemde Karahisar-ı Sahib’de ayanların birbirleriyle mücadeleleri ile nüfuz ve etki alanlarını genişletme yönündeki gayretleri irdelenmeye çalışılmıştır., The Turunçzâdes, who were one of the local noble families having the duties of being notables and lieutenant governor in Karahisar-ı Sahib, had a say in the local government for many years. Turunçzâde Süleyman Aga, who was one of the members of this family, advanced to viziership in a short time despite his activities which were the subject of complaint and his rivals’ activities which were against him within the scope of their attempts to take over being notables during his duties of being a notable and lieutenant governor in his hometown Karahisar-ı Sahib.This study aimed to inform about political and military activities and wealth of Turunçzâde Süleyman Aga who was appointed to the governor of Karahisar-ı Sahib sanjak and governorships of Rakka, Halep, Adana, and Karaman provinces by advancing to the rank of viziership after being a notable and lieutenant governor of Karahisar-ı Sahib and grain purchaser and lieutenant governor of Sivas in a period during which the conflicts for being notables peaked during the ends of the 18th century in the light of archive documents. In this sense, with reference to the sample of Turunçzâde Süleyman Aga, it was also tried to examine the conflicts between the notables in Karahisar-ı Sahib and their efforts towards increasing their power and sphere of influence in that period.
- Published
- 2022
30. THE TIME FOR REQUESTING TO FULFIL THE BURDEN IN TERMS OF TESTAMENTARY DISPOSITIONS
- Author
-
Reyhan TUHAN BOZ
- Subjects
Hukuk ,General Earth and Planetary Sciences ,Burden ,Prescription ,Testament ,Beholden ,Inheritance ,Testamentary Disposition ,Law ,Yükleme ,Zamanaşımı ,Vasiyetname ,Yükümlü ,Miras ,Ölüme Bağlı Tasarruf ,General Environmental Science - Abstract
Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufla mirasçılarına ya da ölüme bağlı tasarruftan yararlanacak kimselere bazı yüklemeler getirmesi mümkündür. Çalışmada mirasbırakanın bu şekilde öngörmüş olduğu yüklemelerin yerine getirilmesi talebinin ileri sürülebileceği süre ve bu talebin yükümlünün mirasçılarına karşı ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığı, doktrindeki farklı görüşler ile İsviçre Federal Mahkemesi ve Yargıtay kararları ışığında ele alınmıştır. Netice itibariyle yüklemenin yerine getirilmesinin talep edilebilmesi için kanunî bir sınırın bulunmadığı, mirasçının veya vasiyet alacaklısının ömrü boyunca veya en azından vasiyet konusundan yararlandığı sürece yüklemeyi yerine getirmek zorunda olduğu ve yükümlünün mirasçılarının artmirasçı ya da art vasiyet alacaklısı olarak atanmadıkça yüklemeyi yerine getirmekle yükümlü olmadığı kanaatine varılmıştır., Through the testamentary disposition, the inheritors can impose some burdens on their own heirs or on individuals who will profit from the testamentary disposition. The research took into account various interpretations of the doctrine as well as judgements from the Swiss Federal Court and the Turkish Court of Cassation to determine whether there is a time limit for submitting a request for the fulfilment of the burdens imposed by the testator and whether this request can be made against the heirs of the beholden. As a result, it has been determined that there is no legal time limit for demanding the burden's fulfilment, that the heir or specific legatee must fulfil the burden during their lifetime or at least for as long as they benefit from the will, and that heirs of the beholden are not obligated to fulfil the burden unless they have been appointed as reversioners.
- Published
- 2022
31. İSLÂM MİRAS HUKUKUNUN ÖZELLİKLERİ*.
- Author
-
ÖZAY, Hilal
- Abstract
Copyright of Journal of Islamic Civilization Studies / İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi (IMAD) is the property of Islam Medeniyeti Arastirmalari Dergisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
32. MİRAS BIRAKANIN GÜVEN SORUMLULUĞU (CULPA IN TESTANDO).
- Author
-
İNCE, Nurten
- Abstract
Copyright of Inonu University Law Review / İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi is the property of Inonu University Law Review (IULR) and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
33. İSLAM HUKUKUNDA MÛRİSİNİ ÖLDÜREN KİŞİNİN MİRASÇILIĞI.
- Author
-
ERDOĞAN, Suat
- Abstract
Copyright of Journal of International Social Research is the property of Journal of International Social Research and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
34. TARIM ARAZİLERİNİN MİRASYOLUYLA İNTİKALİ VE SAĞLARARASI İŞLEMLERLE DEVRİNE İLİŞKİN KISITLAMALAR.
- Author
-
YILDIZ, Okan, UZUN, Bayram, and ÇORUHLU, Yakup Emre
- Abstract
Copyright of Türkiye Adalet Akademisi Dergisi is the property of Justice Academy of Turkey and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
35. ALTSOYA YAPILAN DENKLEŞTİRMEYE TABİ KAZANDIRMALAR
- Author
-
Hüseyin Çağrı GÜLSEVEN
- Subjects
Hukuk ,Descendant ,Heirdom of Descendants ,Heir ,Inheritance ,Mirasbırakan ,Altsoy ,Mirasta Denkleştirme ,Mirasçı ,Tereke ,General Medicine ,Law - Abstract
Equalization in inheritance is an institution that provides for the return of the acquisition made if the heir makes a benefit to some of his legal heirs in his health. The purpose of equality in inheritance is to ensure equality between legal heirs. In order to ensure this equality in terms of descendants who are among the legal heirs, the Turkish Civil Code (TMK) m. 669 and the rest number of regulations have been made in its provisions. The first of these regulations is that some of the acquisitions made to the descendants are subject to equalization unless otherwise regulated by legator. Secondly, if the legator does not have the will to the contrary, it is the benefits that are exempt from equalization. In this context, the concept of the descendant, which is the debtor of equalization, was first examined in the study, and then the benefits subject to and exempt from equalization made to the descendant were evaluated in the light of the Supreme Court Decisions., Mirasta denkleştirme, mirasbırakanın sağlığında yasal mirasçılarından bazılarına sağlararası kazandırma yapması halinde, yapılan kazandırmanın iadesini sağlayan bir müessesedir. Mirasta denkleştirmenin amacı yasal mirasçılar arasındaki eşitliğin sağlanmasıdır. Yasal mirasçılar arasında olan altsoy açısından bu eşitliğin sağlanması amacıyla, Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 669 vd. hükümlerinde birtakım düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerden birincisi altsoya yapılan bazı kazandırmaların mirasbırakan tarafından aksine düzenleme yapılmadığı müddetçe denkleştirmeye tabi olmasıdır. İkincisi ise mirasbırakanın aksi yönde iradesi yoksa denkleştirmeden muaf olan kazandırmalardır. Bu çerçevede çalışmada ilk olarak denkleştirme borçlusu olan altsoy kavramı incelenmiş, akabinde ise altsoya yapılan denkleştirmeye tabi ve muaf olan kazandırmalar Yargıtay Kararları ışığında değerlendirilmiştir.
- Published
- 2022
36. The Mamluk conception of the sultanate
- Author
-
Levanoni, Amalia and Ötenkaya, Yusuf
- Subjects
Oligarchy ,Inheritance ,Autocracy ,Veliahtlık ,Memlûklar ,Sultanate ,Oligarşi ,Mamluks ,Sultanlık ,Otokrasi - Abstract
Bu çalışma, Amalia Levanoni tarafından kaleme alınan “The Mamluk Conception of the Sultanate” başlıklı makalenin (International Journal of Middle East Studies 26/3 (1994), 373-392) tercüme edilmiş hâlidir. Mısır ve Suriye’deki yönetimleri sırasında (1250-1517) Memlûklar, veraset kuralları ve hükümdarın güç dayanağını içeren hususlarda sultanlığa yönelik tutumlarında bir belirsizlik gösterdiler. Bu belirsizlik, Memlûk Tarihi üzerine yapılan ilmî çalışmalarda Memlûk Devleti’nin mahiyeti hususunda çeşitli fikirlere neden olmuştur. Genellikle veraset ilkesinin Memlûk Devleti’nde farklı derecelerde benimsendiği ancak bunun Bahrî dönemi esnasında zayıf olduğu, Çerkes dönemi esnasında ise tamamen terk edildiği ima edilmiştir. Bununla birlikte Memlûklar’ın veliahtlık sistemi kurmak istedikleri ifade edilmiş ancak bunun memlûk sistemi ile çatışması neticesinde çoğu defa akamete uğradığı belirtilmiştir. Bu çalışmada Memlûk Devleti’nde zaman zaman hanedanlık sistemi eğilimlerinin olduğuna işaret edilmekle birlikte, çoğunlukla veliahtlığın bir sistem olarak tatbik edilmediği, Memlûk sultanlarının mutlak bir hükümdardan ziyade seçkin emîrler yanında “eşitler arasında birinci” mesabesinde kaldığı vurgulanacaktır. Bu çalışmada sınırlı bir tarih aralığından ziyade, genel olarak Memlûk Devleti’nde nasıl bir sultanlık anlayışının benimsendiği tarihsel örnekler yoluyla gösterilerek genel bir çıkarım yapılmaya çalışılacaktır. During their rule in Egypt and Syria (1250-1517), the Mamluks showed ambiguity in their attitudes towards the sultanate regarding the rules of succession and the power base of the ruler. This uncertainty has led to various ideas about the nature of the Mamluk State in scientific studies on Mamluk History. It is generally implied that the principle of succession was adopted to varying degrees in the Mamluk State, but that it was weak during the Bahri period and completely abandoned during the Circassian period. However, it was stated that the Mamluks wanted to establish an inheritance system, but it was emphasized that it often failed as a result of its conflict with the Mamluk system. In this study, although it is pointed out that there are dynastic system tendencies in the Mamluk State from time to time, it will be emphasized that the heirship was not applied as a system mostly, and that the Mamluk sultans remained in the “primus inter pares” rank alongside distinguished emirs rather than an absolute ruler. In this study, it will be tried to make a general inference by showing what kind of sultanate understanding was adopted in the Mamluk State through historical examples rather than a limited date range.
- Published
- 2022
37. İslâm Hukukunda Vasiyet Yoluyla Varisleri Mirastan Mahrum Etmeye Yönelik Tasarrufların Sınırlandırılması.
- Author
-
Yılmaz, İbrahim
- Abstract
Copyright of Cumhuriyet Ilahiyat Dergisi / Cumhuriyet Theology Journal is the property of Cumhuriyet Universitesi, Ilahiyat Fakultesi / Cumhuriyet University, Faculty of Theology and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
38. Türkiye'de toprak parçalanması ve miras hukuku.
- Author
-
SAYIN, Cengiz, ALTUNKAYA, Mehmet, TAŞÇIOĞLU, Yavuz, SAV, Oya, and KAVASOĞLU, İpek
- Abstract
Copyright of Mediterranean Agricultural Sciences is the property of Akdeniz Universitesi Ziraat Fakultesi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
39. 8. Sınıf Fen Ve Teknoloji Programı “Hücre Bölünmesi Ve Kalıtım” Ünitesinin Kazanımlarına Ulaşma Düzeyinin Değerlendirilmesi.
- Author
-
GÜRBÜZTÜRK, Oğuz, AKTI ASLAN, Seda, and ET, Sümeyra Zeynep
- Abstract
Copyright of Inonu University Journal of the Faculty of Education (INUJFE) is the property of Inonu University Journal of the Faculty of Education and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
40. The wealth of Nüzul emini Al-Hajj Ahmad Agha or being rich in the 18th-century Istanbul
- Author
-
Fidan, Fadimana and Fidan, Fadimana
- Subjects
Ahmed Ağa ,Servet ,Muhallefat ,Inheritance ,Emin ,Nüzul ,18. Yüzyıl ,Ahmed Agha ,18th Century ,Wealth - Abstract
WOS:000911463500005 18. yüzyıl savaşların, toprak kayıplarının, iç borçlanmanın ve yeniliklerin yaşandığı bir dönem oldu. Özellikle savaşlardan doğan mali bunalım nedeniyle paraya duyulan ihtiyaç hem merkezde hem de taşrada servet sahiplerinin askerî kadrolarda yer almasını sağladı. Bir süre kendisinden yararlanılan bu kişilerden bazılarının malları yine mali nedenlerle devlet tarafından el konuldu. Ahmed Ağa da 1736-1739 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Rus Harbi’nde nüzul emini olarak görevlendirilmişse de daha öncesinde İstanbul’da faal bir tüccar, elde ettiği sermayeyi kırsalda ve şehirde yatırım yapmış emlak zengini bir adam, çuka kârhanesi nazırı, bir mültezim ve dağıttığı vadeli borçlarla bir bankerdir. Yüzyılın birçok özelliğini gösteren Ahmed Ağa’nın bu serveti nüzul emini olmasını sağlamış ancak savaşın bitimini göremeden 1737’de vefat etmiş ve akabinde malları devlete borcu olduğu ifade edilerek müsâdere edilmiştir. Bu çalışma savaşı, barışı ve İstanbul’daki devlet yatırımlarını görmüş bir adamın nüzul eminliğini irdelemekte, bu göreve getirilemeden önce nasıl yaşıyordu ve niçin bu göreve getirildi? soruları üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu örnek sayesinde hem 18. yüzyılın çok özellikli bir bireyi tanıtılacak hem de devletin zengin kesimlerden yararlanma şekli ortaya konulacaktır. For the Ottoman Empire, the 18th century was an era of warfare, loss of territories, domestic borrowing and innovations. The need for money especially due to the financial depression brought by warfare ensured that wealth owners take positions in the military forces both in urban and rural settlements. Due to financial reasons, the State seized the goods of some of these persons, who were utilized for some time. Before being appointed as a nüzul emini, an official who was responsible for the provision of food for the army, during the Ottoman-Russian War of 1736-1739, Ahmad Agha was an active tradesman, a real estate-rich who made urban and rural investments, a haircloth factory supervisor, a taxman and a banker lending time loans. Displaying many characteristics of the century, his wealth enabled him to become a nüzul emini but he died in 1737 before seeing the end of the war and then his properties were confiscated on the grounds that he was indebted to the State. The present study examines the nüzul emini office of a man who saw the war, the peace and the State investments in Istanbul, and focuses on the questions of how he lived before he was appointed to this office and why he was appointed. Based on this example, the study will both introduce a versatile individual of the 18th century and also reveal how the State utilized the wealthy.
- Published
- 2022
41. Inheritance of resistance to Fusarium oxysporum f.sp. radicis-lycopersici caused root disease in tomato
- Author
-
Aylin KABAŞ, Hülya İLBİ, Nedim MUTLU, and Abdullah ÜNLÜ
- Subjects
Tomato ,Fusarium oxysporum f.sp.radicis-lycopersici FORL Inheritance ,Fusarium oxysporum f.sp.radicis-lycopersici ,FORL ,Inheritance ,Agriculture ,Agriculture (General) ,S1-972 - Abstract
Fusarium oxysporum f. sp. radicis-lycopersici (FORL) causing crown and root rot brings about significant yield losses in tomato growing areas. In this study, the inheritance of resistance to this disease was investigated. F1, F2, and BC1 from crossing resistant line ‘Fla. 7781’ and susceptible line ‘560’ and parents were inoculated with FORL isolate. 493 F2 plants, 476 BC1 plants, 30 F1 plants, 30 resistant and 30 susceptible plants were used in the test.The results were evaluated according to the χ2 (chi-square) test. Chi-square value was 0.298 (P = 0.585) obtained from F2 segregation population tested for FORL and the hypothesis 3:1/R:S segregation was accepted. Similarly, chi-square value was 1.64 (P = 0.199) obtained from tested BC1 plants and this result did not showed significant deviation from the hypothesis 1:1. The experiment showed that the gene confering resistance, named FORL was single dominant.
- Published
- 2012
42. The Qur'an, Interpretation And The Ma~ter Of Gender
- Author
-
TALİP ÖZDEŞ
- Subjects
revelation ,the Qur'an ,interpretation ,gender ,family ,bearing witness ,marriage ,divorce ,inheritance ,vahiy ,Kur'an ,yorum ,cinsiyet ,aile ,şahitlik ,evlilik ,boşanma ,miras ,Philosophy. Psychology. Religion ,Islam. Bahai Faith. Theosophy, etc. ,BP1-610 ,Islam ,BP1-253 - Abstract
Kur'an, AIIah tarafından Cebrail aracılığı ile Hz. Muhammed'e gönderilmiş, hiçbir değişikliğe uğramadan bizlere kadar intikal ettirilmiştir. Vahiylerin amacı, yeryüzünde yaşamakta olan insanlara Allah'ın varlık ve birliğini, hayatın anlam ve gayesini kavrama noktasında yardımcı olmak, onları doğru yola ve dine· .irşad etmektir. Kur'an'a göre Kur'an'ın ayetleri ile bilimsel- gerçekler arasında yakın bir ilişki vardır. Kur'an'da hem Kur'an'ın cümlelerine hem de olgulara/gerçeklere ayet ismi verilmektedir. Allah, kendi ayetlerine insanların dikkatini çekmekte ve onları gerçek hidayete ulaşmaları, Kur'an ayetlerinin, yaratılışın, bilimsel gerçeklerin ve peygamberlerin mucizelerinin arkasındaki sınırsız gücü idrak etmeleri için derin bir şekilde düşünmeye davet etmektedir. Kur'an, Hz. Peygamber'e gönderilen Allah kelami olmasına rağmen, onun yorumu ve tefsiri insanlara aittir. Bundan dolayı, Kur'an metninin anlaşılıp yorumlanmasını subjektif kılan bazı faktörler vardır; yani Kur'an ve Kur'an'ın yorumu aynı şeyler değildir ve seviyeleri farklıdır. Örneğin, aynı ayet veya ayetler üzerinde yapılmış farklı yorumları bulabilir ve onlardan· birini doğru/sahih yorum olarak seçebiliriz. Dolayısı ile yorumu yanlış anlamalardan, spekülatif görüş ve değerlendirmelerden kurtarmak için Kur'an'a yaklaşımda tutarlı ve doğru bir metodumuzun olması gerekir. Cinsiyet konusunda da Kur'an'ın kendisi ile geleneklerin, adetlerin ve ataerkil zihniyetierin etkisi altında şekillenen birtakım yorumlar ve dini anlayışlar arasında farklılıklar söz konusudur. Çoğu defa cinsiyet ayrımı ile cinsiyet ayrımcılığı birbirine karıştırılmıştır. Halbuki onlar aynı şeyler değildir. İslam, erkekle kadın arasında aile ve toplumda gerçek olarak kendisini hissettiren doğal farklılıkları görmekte ve hayatın organizasyonu noktasında onları dikkate almaktadır. Ancak İslam, erkek ve kadın arasında bir cinsiyet ayrımcılığı yapmamaktadır. Kur'an ve Sünnet'e göre erkek ve kadın aynı özden/ruhtan yaratılmış olup her ikisi de Allah'ın ve hukukun önünde eşit bir konumdadırlar. Her ikisi de birbirlerinin üzerinde karşılıklı ve dengeli haklara sahip olup birbirlerine karşı sorumludurlar. üstünlük erkek veya kadın olmakla, belirli bir kabileye, millete veya ırka mensup olmakla değil, ancak takva ile mümkündür. İslam hiçbir şekilde zulmü, adaletsizliği, ahlaksızlığı ve insan hakları ihlallerini kabul etmez.
- Published
- 2008
43. Pamuk Bitkisi Çift-Melez F1 Döl Kuşağında Verim ve Verim Özelliklerinin Genetik Yapısının Belirlenmesi.
- Author
-
EKİNCİ, Remzi and GENÇER, Oktay
- Abstract
This study has been carried out in 2008-2010 in the trial area of the GAP International Agricultural Research and Training Center of the Ministry of Agriculture and Rural Affairs. The aim of the study is to determine the genetic structure of seed-cotton yield and yield components in the population which created from double cross F, generation, using the double cross breeding method- to determine the suitable parents according to the seed-cotton yield and yield components and cross combinations, and another purpose of this study is to help the traits breeding researches. According to this study, with respect to the number of bolls per plant and seed cotton weight per boll in the formed population, it can be seen that additive and epistatic gene effects (additivexadditive additivexdominant)- in terms of the lint percentage and lint yield the additive, dominant and epistatic gene effects (dominantxdominant and additivexaddilivexadditive); with respect to seed cotton yield, the additive, dominant and epistatic gene effects (additivexdominant) were effective. This study was concluded that the genotypes of the Stoneville-468 and Paum-15 in terms of the traits of the number of bolls per plant and seed cotton yield, genotypes of the Nazilli-84S, Fantom, Delcerro and Giza-75 in terms of the seed cotton weight per boll; genotypes of the Stoneville-468 and Nazilli-84S in terms of lint percentage, genotypes of the Paum-15, Stoneville-468 and Nazilii-84S in terms of the lint yield might be used as a parent in the cotton breeding programs. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
44. Women's Heritage in Islamic Law and Its Comparison with Afghan Civil Law
- Author
-
Mufakker, Zabihullah, Şimşek, Murat, and NEÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı
- Subjects
Islamic law ,Inheritance ,Miras ,Afghanistan ,Medenî kanunu ,Women ,İslam hukuku ,Civil law ,Afganistan ,Kadınlar - Abstract
Yüksek Lisans Tezi, Bu çalışmada İslam miras hukukunda kadınların mirası ve Afgan Medenî Kanunu'yla karşılaştırılması hedeflenmiştir. Çalışmamız, giriş ve sonuç dışında iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde İslami miras hukukunun terminolojisi, İslam öncesi kadınların miras hukuku, mirasın tanımı, Afgan Medenî Kanunu'nun tanıtımı, mirasın meşruiyeti, koşulları, erkânları, sebepleri ve bunlarla ilgili terimler İslam hukuku ve Afgan Medenî Kanunun açısından açıklanmıştır. Ayrıca, genel olarak, bu bölümün sonunda bahsedilen materyaller, Afgan Medenî Kanunu ile karşılaştırılmıştır. İkinci bölümde, eşlerin miras durumu, öz kızlarının miras durumu, oğul kızlarının miras durumu, öz kız kardeşlerinin miras durumu, baba bir kız kardeşin miras durumu, ana bir kız kardeşinin miras durumu, annenin miras durumu ve nenenin miras durumu, İslam hukuku ve Afgan Medenî Kanunun açıklamalarına yer verilmiştir. Ayrıca her mirasçının miras durumu açıklandıktan sonra, o mirasçının miras durumunun Afgan Medenî Kanunu ile karşılaştırılmasına da yer verilmektedir. Bölümün sonunda Red ve Zevi'l-erhâm aracılığıyla kadınların mirasına da değinilmektedir., In this study, it is aimed to compare the legacy of women in Islamic inheritance law and the civil law of Afghanistan. Basically, this study consists of two parts apart from introduction and conclusion. In the first part, terminology of Islamic inheritance law, inheritance law of pre-Islamic women, definition of inheritance, legitimacy, conditions, men, reasons and related terms are explained in terms of Islamic law and Afghanistan civil law. In the second part, the inheritance status of the spouses, the inheritance status of their own daughters, the inheritance status of the sons and daughters, the inheritance status of the sisters, the inheritance status of the father and sister, the maternal inheritance status, the maternal inheritance status and the inheritance status of the mother, Islamic law and Afghanistan civil law are included.
- Published
- 2021
45. Transcription and evaluation of the Court Record book no. 294 of Havâss-ı Refî'a (Eyüp) Court
- Author
-
Muhterem, Şeyma Nur, Karahan, Ali, and Muhterem, Şeyma Nur
- Subjects
Vasi ,Inheritance ,Tereke ,Qadi ,Havâss-ı Refî‘a ,Trustees and Attorneys ,Kadı ,Appointment of Guardians ,Şer‘iyye Sicil Defteri ,Kayyım ve Vekil Tayini ,Court Record Book - Abstract
Bu tez, Havâss-ı Refî‘a (Eyüp) mahkemesine ait Hicrî 1212-1213 (M. 1797-1798) seneli 294 numaralı şer‘iyye sicil defterini esas alarak hazırlanmıştır. Talîk yazı türünde kaleme alınan defter, toplam 44 varaktır ve içerisinde 141 adet belge bulundurmaktadır. Tezin konusunu oluşturan sicil defterinde vasi, kayyım ve vekil tayini, tereke taksimi, vârisi olmayan kişilerin terekelerinin beytülmala verilip satılması, borçlanma ve borcun tahsil edildiğinin ispatı, taşınır ve taşınmaz malların satışı, nafaka ve evlilik gibi tüm hukukî işlemler kaydedilmiştir. Ancak sicil defterinin büyük çoğunluğu tereke taksimi ve tereke taksimi ile ilişkili hukukî işlemlerle ilgilidir. Bu çalışmanın da dâhil olduğu kadı sicilleri, kadı tarafından kaleme alınan ve kadının görevde olduğu süre içerisinde bölgede gerçekleşen tüm mahkeme kayıtları ile merkezden gönderilen emir, ferman, buyruldu gibi belgeleri içerir. Kadı sicilleri, bölgede bulunan yer isimleri ve mimarî yapılar ile ilgili bilgileri de ihtiva eder. Bu nedenle şehir tarihi araştırmaları için de önem arz eden kadı sicilleri, günümüze ulaşmayan mimarî yapılar veyahut günümüze ulaşan mimarî yapıların kimler tarafından kaç yılında inşa edildiği gibi birçok mâlûmat sunar. Dolayısıyla kadı sicilleri, muhtevasındaki bu zenginlik nedeniyle yalnızca hukuk tarihi için değil Osmanlı Devleti’nin sosyal, ekonomik, kültürel, siyasî ve şehir tarihi için de önemli kaynaklar arasında yer almaktadır. Tezin konusunu oluşturan Havâss-ı Refî‘a (Eyüp) Mahkemesi’ne ait 294 numaralı şer‘iyye sicil defterinde de bölge halkının karşılaştığı tüm hukukî ihtilâflar kadı tarafından karara bağlanarak kaydedilmiştir. Çalışmada, defter içerisinde yer alan bu kararlar, transkripsiyon edilmiş ve özetleri çıkarılarak sunulmuştur. This thesis was prepared on the basis of the court record book no. 294 and dated Hijri 1212-1213 (C.E. 1797-1798) of Havâss-ı Refî‘a (Eyüp) court. The book was written in Ta’liq font; it consists of 44 leaves in total and contains 141 documents. All legal transactions such as appointment of guardians, trustees, and attorneys, portion of the inheritance, transferring the inheritance of the persons without heirs to the state treasury and selling it, borrowing and proof of debt collection, sales of movable and immovable properties, alimony, and marriage were recorded in the court record book forming the basis of the thesis. However, the vast majority of the court record book pertains to portion of the inheritance. Qadi record books that also involves this study contains all records of the courts that were written by the qadi and took place in the region during the office of the qadi and the documents such as orders, edicts, and commands sent from the central administration. Qadi record books contain information about place names and architectural structures in the region. For this reason, qadi record books which are also important for urban history research, contain a lot of information such as architectural structures that have not survived to the present day or by whom and in what year the architectural structures that have survived to the present day were built. Therefore, thanks to their richness, the qadi record books are among the important sources not only for the history of law, but also for the social, economic, cultural, political, and urban history of the Ottoman Empire. All legal disputes faced by the local community and the decisions of the qadi were written in the court record book no. 294 of Havâss-ı Refî‘a (Eyüp) court which is the subject of the thesis. The study evaluated the decisions in the court record book by presented their exact transcriptions and summaries.
- Published
- 2021
46. İvazlı miras sözleşmeleri
- Author
-
Akça, Neslihan, Oğuz, Cemal, and Özel Hukuk Ana Bilim Dalı
- Subjects
Hukuk ,Inheritance ,Inheritance Law ,Legal processes ,Contracts ,Transactions among living people ,Law - Abstract
İvazlı miras sözleşmesi, taraflardan birinin ölüme bağlı tasarrufta bulunmasına veya mirastan feragat etmesine karşılık diğer tarafın sağlararası edim yükümlülüğü altına girdiği bir miras hukuku sözleşmesidir. Diğer miras sözleşmelerinden farklı olarak ivazlı miras sözleşmeleri, bünyesinde sağlararası bir edim yükümlülüğü barındırmaktadır. Mevzuatta kapsamlı bir şekilde düzenlenmeyen ivazlı miras sözleşmelerinin bu özelliği onu hem borçlar hukuku hem de miras hukuku alanında hüküm doğuran bir sözleşme haline getirmektedir. İvazlı miras sözleşmelerinin hukuki niteliği, sağlararası edim yükümlülüğünü bünyesinde barındırması sebebiyle tartışmalıdır. Bu tartışmaların odağında ivazlı miras sözleşmelerinin çifte hukuki işlemden mi yoksa tek bir hukuki işlemden mi oluştuğu meselesi bulunmaktadır. İvazlı miras sözleşmelerinin hukuki niteliğine ilişkin olarak tarafların edimleri arasında hangi yolla bağlılık ilişkisi kurulacağı hususu da ayrı bir tartışma konusudur. Bu husustaki tartışmalar ise tarafların edimleri arasında synallagma yoluyla bir bağlılık ilişkisi kurulup kurulamayacağı noktasında yoğunlaşmaktadır. Bu çalışmada ivazlı miras sözleşmelerinin tartışmalı hukuki niteliği tespit edilmiş ve buna göre ivazlı miras sözleşmelerinin kurulması, hükümleri, sona ermesi, iptali ve hükümsüzlüğü konuları kapsamlı olarak ele alınmıştır. İnceleme esnasında Türk ve İsviçre medeni hukuk doktrinindeki görüşlere geniş ölçüde yer verilirken Alman medeni hukuk doktrinindeki görüşlere ise yeri geldikçe değinilmiştir. The Contracts of Succession with Valuable Consideration are the inheritance law contracts, where one of the parties incurs a debt of inter vivos consideration, and the other party is in disposition mortis causa. When compared the other inheritance contracts, these contracts of succession with valuable consideration comprises of a debt of inter vivos consideration. This characteristic of contracts of succession with valuable consideration, which are not subjected to comprehensive regulations within the legislation, renders it to be a contract that is effective in both law of obligations and inheritance law. The legal characteristic of contracts of succession with valuable consideration is to be discussed based on the grounds that it comprises of a debt of inter vivos consideration. The focal point of these discussions is the matter whether the contracts of succession with valuable consideration comprise of double legal transaction or uniform legal transaction. The matter on how to constitute the adherence relation between the deeds of parties related to the legal characteristic of contracts of succession with valuable consideration is another question of debate. The discussions on this matter focus on the matter whether an adherence relation can be established via synallagma between the deeds of parties. In this study, the controversial legal characteristics of the contracts of succession with valuable consideration are detected, thus examining deeply the drawing up of the contracts of succession with valuable consideration, along with the provisions, termination, expiration and invalidity. Not only the notions from Turkish and Swedish civil law doctrine are included in the examination, those from German civil law doctrine are also mentioned where it is deemed required. 249
- Published
- 2020
47. Sultan II. Abdülhamid'in Eşleri ve Nikâh Meselesi
- Author
-
Mustafa Ateş, Abdullah Erdem Taş, Ateş, Mustafa, and Taş, Abdullah Erdem
- Subjects
İslam Hukuku ,Ottoman History ,History ,Fornication ,media_common.quotation_subject ,Jāriya ,Abdülhamid II ,The Republic ,Constitutional monarchy ,Sharia ,Wife ,Fiqh ,media_common ,Nikāh ,II. Abdülhamid ,Religious studies ,Nikâh ,Harem ,Family life ,Philosophy ,Cariye ,Islamic Law ,Law ,Osmanlı Tarihi ,Inheritance ,Social Sciences (miscellaneous) - Abstract
Padişahların aile hayatı kurduğu cariyeleri Harem'de belli bir hiyerarşiye göre rütbe almışlardır. Padişahın ilk eşleri ve ona çocuk doğuranlara Kadınefendi; kadınefendilerden bir alt statüde bulunan padişah hanımlarına ise İkbal Hanımefendi denilmiştir. İslam hukukuna göre cariye ile evlilik hür kadın ile evlilik gibi değildir. Çünkü cariyeye nikâh kıyılmaz, şayet nikâh kıyılmak istenirse cariyenin azat edilmesi gerekir. Padişahların cariyelerine nikâh kıyması, 19. yüzyıla kadar bir iki istisna dışında vâki olmamıştır. 19. yüzyılda ise Osmanlı Devleti'nde cariyelerin hukukî statüsü tartışmalı hale gelmiştir. Osmanlı Devleti savaşlar yoluyla artık toprak kazanmak şöyle dursun elindeki toprakları bile muhafaza edemez duruma gelince saraya gelen cariyelerin ana kaynağı da değişmiştir. Artık savaş esirlerinden köleleştirme şeklindeki usul kaybolmuş; daha çok Rus saldırıları dolayısıyla memleketini terk etmek zorunda kalan Kafkas muhacirlerinin kızlarının saraya alınması uygulaması başlamıştır. Kafkas muhacirleri, sefalet çekmesin ve ileride önemli mevkilere gelebilsin diye kızlarını Osmanlı sarayına veriyorlardı. Bu kızların içerisinde fakir ailelerden gelen öksüz/yetimler olduğu gibi soylu Kafkas hanedanlarından gelenler de vardı. Sarayda bulunan kızlara cariye deniliyordu ama bunların en azından bir kısmı hür/Müslüman kişilerdi. Yani İslam hukukuna göre köleleştirilemezlerdi. Bunlardan saray içi hizmet görenler için bir sıkıntı bulunmuyorsa da padişaha eş olacaklar açısından dikkat çekici bir durum ortaya çıkmıştı. …, The concubines, with whom the sultans lived a family life, were classified according to a certain hierarchy in the Harem. The first wives of the sultan and those who gave birth were called Kadınefendi. The other wives with a lower status than the Kadınefendi wives were called Ikbal Hanımefendi. According to Islamic law, marriage with a concubine is not like a marriage with a free woman. If a marriage is desired, the concubine must be freed. Until the 19th century, sultans did not marry their concubines for a few exceptions. In the 19th century, the legal status of concubines in the Ottoman Empire became controversial. The countries of origine changed when the Ottoman Empire was unable to conquer new territory. Consequently, the enslavement procedure of prisoners of war disappeared. Instead, Caucasian immigrants, who had to leave their homeland mainly due to the Russian attacks, gave their daughters to the Ottoman palace so that they would not suffer misery and could reach important positions in the future. Among these were orphans from poor families as well as those from noble Caucasian dynasties. Even though the young women in the palace were called concubines, at least some of them were free/Muslim persons. This meant, that they could not be enslaved according to Islamic law. Although there was no problem for those who served in the palace, a remarkable situation emerged for the would-be spouses of the sultan. Could a woman from a free and Muslim family be the sultan's wife without a marriage bond? Was the limitation of the Kadınefendi numbers to four (in times of Sultan Abdülaziz) due to the Islamic law principle, that a man could marry maximum four wives? Was there a marriage ceremony (nikāh) for Kadınefendi wives? What was the situation of the Ikbal? Satisfactory answers to these questions have not been given yet. However, there are no official records it was claimed that lately sultans married especially their concubines who were Abkhaz descendants and included them among their wives in this way, because they were free and Muslims. …
- Published
- 2020
48. İcra Hukukunda Borçlu Adına Tescili Talep veya Dava Etme Yetkisinin Alacaklıya Verilmesi
- Author
-
Salim Bozok
- Subjects
Third party ,Creditor ,media_common.quotation_subject ,Reservation ,General Medicine ,Debtor ,Taşınmaz Haczi,Tescilden Önce Kazanma,Miras,Yolsuz Tescil,Muvazaa,Dava Takip Yetkisi ,Hukuk ,Order (business) ,Law ,Collusion ,Seizure of Immovable,Acquisition Before Registration,Inheritance,Inaccurate Registration,Collusion,Authority to Conduct of Case ,Business ,Inheritance ,Legislator ,media_common - Abstract
Gerçekte borçluya ait olmakla birlikte, henüz tapu siciline tescil edilmemiş veya tapu sicilinde üçüncü kişi adına kayıtlı olan ayni hakların haczi mümkün değildir. Bu hakların haczedilebilmesi için öncelikle tapu sicilindeki kaydın borçlu tarafından düzelttirilmesi gerekir. Ancak borçlu çeşitli gerekçelerle tescili gerçekleştirmekten kaçınabilir. Bu gerekçelerin başında hakkın tescil edilmesi hâlinde alacaklılar tarafından haczedilebileceği çekincesi gelmektedir. Bundan dolayı kanun koyucu alacaklıya, borçluya ait ayni hakların tapu siciline tescil edilmesini sağlama imkânı vermiştir. Alacaklı bu imkâna, belirli şartların gerçekleşmesi üzerine icra dairesinden alacağı yetki ile kavuşur. İcra dairesinden yetki alan alacaklı, tescil için gerekli işlemleri yapabilir ve icabında mahkemede dava açabilir. Tescilin gerçekleştirilmesi ile söz konusu hak, alacaklı lehine mahcuz sayılır., Although it belongs to the debtor, it is not possible to seize the real rights that have not yet been registered in the land registry or that are registered in the name of a third party. In order to seize these rights, first of all, the records in the land registry must be corrected by the debtor. However, the debtor may avoid carrying out the registration on various grounds. One of these reasons is the reservation that the right may be seized by creditors if it is registered. Therefore, the legislator allowed the creditor to ensure that the real rights of the debtor are registered in the land registry. The creditor gets this opportunity with the authority he will receive from the office of execution in case of the occurrence of certain conditions. The creditor, who has the authority from the office of execution, can take the necessary actions for registration and, if necessary, can sue in court. With the registration, the right in question is considered to have been seized in favor of the creditor.
- Published
- 2020
49. Senaryo Tabanlı Öğrenme Yaklaşımının Öğrencilerin Kalıtım Konusundaki Yanılgılarının Giderilmesi Üzerindeki Etkileri.
- Author
-
CERRAH ÖZSEVGEÇ, Lale and KOCADAĞ, Yasemin
- Subjects
MIXED methods research ,SOCIAL skills ,SEMI-structured interviews ,LEARNING problems ,OPEN-ended questions - Abstract
Copyright of Hacettepe University Journal of Education is the property of Hacettepe University Journal of Education and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2013
50. İslamiy etten Önce Türklerde Aile Hukuku.
- Author
-
MANDALOğLU, Mehmet
- Subjects
- *
FAMILIES , *DOMESTIC relations , *DIVORCE , *SPOUSES' legal relationship , *ISLAM - Abstract
Before Islam among the Turks the family is the basis of society. Family, in customs of Turkish legal system has a unique understanding of law. This understanding of family formation, customs, traditions and customs observed. TIk formation of the family, the wedding ceremony begins with, cutting a process of ongoing and completed the child is seen as the origin In this process, the presence of dowry and bride's trousseau parcel protect the integrity of the family. The presence of dowry and bride's trousseau in terms of family law is seen as a barrier to divorce. Therefore, in ancient Turks divorce events weren't seen. In old Turkish family lazo, women are given importance. Women not only family financial partner, but also the user of their possessions. Husband does not have wife's father's house any rights ever trousseau brought bay the way. In terms of family law, zuomen are the owner of personal property. The importance of women in the criminal law practice may also occur. Crimes committed against zuomen sentenced to death. Although in ancient Turks a patriarchal building see that legal point of view that women.-The situation of children is ensured according to custom. Tlie basis of family law, inheritance and property law is based. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2013
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.