Search

Amaç: Histerektomi sonrası vajinal kuff prolapsusu için risk faktörlerini belirlemek ve histerektomi sonrası kuff prolapsusu sıklığını tahmin etmek Materyal ve Metod: Bu çalışma, Ocak 2010 ve Aralık 2012 yılları arasında benign sebeplerden dolayı histerektomi yapılan kadınlardan oluşan retrospektif bir çalışmadır. Medikal kayıtlar iki grup hastadan toplanmıştır. Vaka grubu, vajinal kuff prolapsusu için cerrahi uygulanan kadınlar iken kontrol grubu çalışma süresince yapılan histerektomi sonrasında vajinal kuff prolapsusu tesbit edilmeyen kadınlar idi. Çoklu regresyon modeli uygulanarak histerektomi sonrası risk faktörleri tanımlandı. Bulgular: 1758 histerektominin 56 (3.19%) tanesi vaka grubu idi. Çoklu regresyon analizi histerektomi sırasında yaşın ≥60 olmasını, astım, eski pelvik organ prolapsusu cerrahisi varlığını, vajinal yoldan histerektomi yapılmasını, genital prolapsus nedeni ile histerektomi yapılmasını, vücut kitle indeksinin ≥27 kg/m2 ve vajinal doğum sayısının ≥2 olmasını histerektomi sonrası vajinal kuff prolapsusu gelişimi için risk faktörleri olduğunu gözterdi. Araştırma Makalesi / Research Article 63 Kokanalı et al. Cukurova Medical Journal Sonuç: Histerektomi sonrası kuff prolapsusu nadir bir komplikasyondur. İleri yaş, obesite, kronik akciğer hastalığı, önceki genital prolapse cerrahisi, vajinal histerektomi, 2 ve üstü vajinal doğum varlığı kuff prolapsusu riskini arttırmaktadır. Bu risk faktörleri tanımlamak bu komplikasyonu önlemede önemlidir.

Purpose: To identify risk factors for vaginal vault prolapse after hysterectomy and also estimate incidence of post-hysterectomy vault prolapse. Material and Methods: This is a retrospective study of women who underwent hysterectomy for benign indications between January 2010 and December 2012. Medical records were reviewed from two groups of women. Case group was women who had undergone surgery for vault prolapse after hysterectomy; control group was women who were not identified with vault prolapse after hysterectomy by the time of the study. Multivariate regression model identified odds of post-hysterectomy vault prolapse. Results: Of 1758 hysterctomies, 56 (3.19%) were cases. Multivariate regression analysis demonstrated that age at hysterectomy and #8805;60 years, presence of asthma, previous pelvic organ prolapse surgery, vaginal route of hysterectomy, genital prolapse as indication of hysterectomy, body mass index and #8805;27 kg/m2 and number of vaginal delivery and #8805;2 are independent risk factors for development of post-hysterectomy vault prolapse. Conclusions: Vault prolapse after hysterectomy is a relatively rare complication. Elderly age, obesity, chronic obstructive lung diseases, prior genital prolapse sugery, vaginal hysterectomy, genital prolapse as indication of hysterectomy and the number of vaginal delivery and #8805;2 increase vault prolapse risk. Identification of these risk factors is important to prevent this complication. [Cukurova Med J 2015; 40(1.000): 63-71]

Bugünkü konuşmanın konusu olarak hukuk devriminin nedenlerini seçmiş bulunuyorum. Aslında cumhuriyetten sonra Atatürk devrimleri dediğimiz devrimleri bir tek devrime indirgemek bence olanak içinde. O da lâikliğin kabulü. Zaten hukuk devrimine baktığımız zaman da aynı şeyi görüyoruz: Hukukta laikleşme. Hepimiz biliyoruz, 1926 yılında ceza Kanununu İtalya'dan, Ticaret Kanununu Almanya'dan, Medeni Kanunu ve Borçlar Kanununu İsviçre'den ve Hukuk Yargılama Usulü Kanununu da yine İsviçre'nin bir kantonu olan Nöşatel'den aldık. Ancak, bunların içinde yeni olan, devrim niteliği taşıyan yalnız Medeni Kanundur. Çünkü daha önce diğer saydığım alanlarda, Osmanlı İmparatorluğu zamanında da, yabancı hukuk, resepsiyon yoluyla alınmış bulunuyordu.

Tarihsel bir kişinin, bir olayın, belli bir düşünün veya olgunun damgasını taşıyan belli zaman sürelerine genel olarak çağ adı verilmektedir. Böylece bir Kutsal Bağlaşma çağından, Napoleon çağından, Fatih Mehmet çağından, Meiji çağından, Aydınlanma çağından sözedilmektedir. Tarihsel çağlara bölme yolundaki çalışmalar çok eskidir. Eskiden bilinenler içinde en yaygın olanı Hıristiyan tarihçilerin çağ ayrımı idi: 1. Putperestlik çağı; 2. Hıristiyanlık çağı. XVIII. yüzyılın başlarına doğru, popüler tarih kitaplarının yazarı Alman tarihçisi Christoph Cellarius (1638-1707) tarihi İlkçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ olarak üçe ayırdı. Sonradan Fransız İhtilali ile başlayan dördüncü bir çağı Yakınçağ adıyla bunlara eklediler. Bu ayrım hiçbir biçimde Avrupa dışı, giderek Batı Avrupa dışı ülkelerin ve ulusların tarihlerine uymaz. Çünkü bu çağların başlangıcı olarak kabul edilen, daha doğrusu öyle gösterilen tarihsel olayların, örneğin Batı - Roma İmparatorluğu’nun yıkılması (476), Rönesans (XIV-XV. yüzyıllar) ve Reform (XVI. Yüzyıl), Keşifler (örneğin yeni deniz yollarının ve Amerika’nın bulunması gibi) buluşlar (Basım tekniğinin Batı'da bulunuşu gibi), Batı Avrupa dışı ülkelerin tarihinde hiçbir rolü, hiçbir önemi yoktur. Rönesans Batı Avrupa'nın sınırlarını aşamadığı gibi, Reform Hıristiyan dünyasının, daha doğru bir deyimle Katolik dünyasının bir sorunu idi; çünkü Rum - Ortodoks Kilisesi Reform'dan hiçbir biçimde etkilenmiş değildir. Rönesans ve Reform'un Çin'de veya Japonya'da giderek doğrudan doğruya Batı Avrupa’nın sınırında bulunan Osmanlı İmparatorluğu'nda etkilerini saptamak olanaksızdır. Fransız İhtilalinin Osmanlı İmparatorluğu'nda, İran'da, Hind'de, Afganistan'da, Etiyopya'da ne gibi dolaysız izlerine rastlanabilir?