40 results on '"Biofeedback"'
Search Results
2. KRONİK BOYUN AĞRISINDA ELEKTROMYOGRAFİ BİOFEEDBACK İLE RELAKSASYON EĞİTİMİNİN AĞRI, DİSABİLİTE VE DEPRESYON ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
- Author
-
Esra Atılgan and Hazal Öksüz
- Subjects
biofeedback ,electromyography ,neck pain ,rehabilitation ,boyun ağrısı ,elektromiyografi ,rehabilitasyon ,Medicine (General) ,R5-920 - Abstract
Amaç: Kronik boyun ağrısı olan bireylerde klasik fizyoterapi programı ve buna ek olarak uygulanan Elektromyografi Biofeedback ile gevşeme eğitiminin; ağrı, kas aktivasyon düzeyi, aktivite limitasyonu ve depresyon düzeyleri üzerindeki etkisini kıyaslamaktır. Yöntem: Çalışmada Grup 1’e (n=20, 17 kadın,3 erkek, yaş ortalaması= 44,85 ±12,51) klasik fizyoterapiye (Transkutanöz Elektrik Sinir Stimulasyonu, ultrason, hotpack ve ev egzersizi) ek olarak Elektromyografi Biofeedback ile gevşeme eğitimi, Grup 2’ye (n=20, 15 kadın, 5 erkek, yaş ortalaması=43,84±12,33) ise sadece klasik fizyoterapi programı uygulandı. Tedavi haftada beş gün, dört hafta yapıldı. Bireylere tedavi öncesi ve sonrasında Vizüel Analog Skala, gonyometrik ölçümler (fleksiyon, ekstansiyon, sağa ve sola lateral fleksiyon ve rotasyonlar), yüzeyel Elektromyografi Biofeedback, Boyun Özürlülük Sorgulama Anketi ve Beck Depresyon Ölçeği uygulandı. Sonuçlar: Tedavi sonrasında her iki grupta ağrının azaldığı ve tüm yönlerde eklem hareket açıklığının arttığı görüldü (p=0,00). Her iki grupta sol üst trapez kasında kas aktivasyon düzeyinin azaldığı (p=0,005), birinci grupta sadece sağ üst trapez kasında azalma olduğu görüldü (p=0,003). Özürlülük anketi (p=0,012) ve Beck Depresyon (p=0,001) skorlarında azalma belirtildi. Tartışma: Elde edilen sonuçlar, her iki grupta da gelişme olduğu görüldü. Ancak Grup 1’de ağrı, eklem hareket açıklığı, aktivite limitasyonu ve depresyon düzeyinde ki gelişmelerin daha fazla olduğuna işaret etmektedir. Burdan yola çıkarak, Elektromyografi Biofeedback ile gevşeme eğitiminin kliniklerde klasik fizyoterapi programına eklenmesi ile daha etkili tedavi sonuçlarının elde edilebileceği görüşüne varılmıştır.
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
3. Hemiplejik omuzun EMG biofeedback kullanılarak yeniden eğitimi
- Author
-
Volkan DENİZ, Tunay SARPEL, and Savaş GÜRSOY
- Subjects
biofeedback ,hemiplegia ,shoulder ,tone ,trapezius ,hemipleji ,omuz ,tonus ,Medicine (General) ,R5-920 - Abstract
Amaç: Çalışmamızın amacı, EMG biofeedback’in hemiplejik omuzun yeniden eğitimi üzerindeki etkisinin değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya toplam 30 hasta alındı. Hastaların tutulan tarafında yer alan üst trapezius kasına, omuz hareketleri sırasında, relaksasyon sağlamak amacıyla 10 seans EMG biofeedback eğitimi verildi. Hastaların, tedavi öncesi ve sonrasında; üst trapezius kasının myoelektrik aktivitesi ile tonusu, deltoideus kasının ise sadece tonusu ölçüldü. Omuzdaki fonksiyonel iyileşmeyi değerlendirmek için Manuel Fonksiyon Testi kullanıldı.Bulgular: Tedavi sonunda üst trapezius kasının tonusunda ve myoelektrik aktivitesinde azalma, deltoideus kasının tonusunda ise artma olduğu görüldü. MFT sonuçlarına göre, tedavi sonunda omuz fonksiyonelliğinde yüzdece anlamlı bir iyileşme olduğu tespit edildi. El fonksiyonlarında ise herhangi bir iyileşme olmadı.Sonuç: Çalışmamızda EMG biofeedback eğitiminin, hemiplejik hastalarda omuz fonksiyonlarının iyileştirilmesi üzerine etkili olduğu görüldü. Hemiplejik hastalarda, EMG biofeedback ile yapılan omuz egzersizlerinin kliniklerde kullanılmasıyla tedavide olumlu sonuçlar alınabileceği sonucuna varıldı.
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
4. Which One Is More Effective for Lower Urinary Tract Dysfunctions in Children? Pelvic Floor Contraction or Pelvic Floor Relaxation in Biofeedback Therapy.
- Author
-
Köprü, Burak, Ebiloğlu, Turgay, Ergin, Giray, Kaya, Engin, and Kibar, Yusuf
- Subjects
- *
MUSCLE physiology , *PELVIC floor physiology , *PHYSIOLOGICAL control systems , *COMPARATIVE studies , *ELECTROMYOGRAPHY , *MUSCLE contraction , *STATISTICAL sampling , *URINATION , *URINATION disorders , *TREATMENT effectiveness , *DESCRIPTIVE statistics , *EVALUATION , *ADOLESCENCE , *CHILDREN - Abstract
Objective: The objective of this study is to investigate the results of contraction- and relaxation-based biofeedback (BF) in children with lower urinary tract dysfunction (LUTD). Materials and Methods: Between 2007 and 2017, we randomly directed children with the diagnosis of LUTD and refractory to standard urotherapy modifications via BF by using two different animations: animation A with relaxation nature BF (RBF) and animation B with contraction nature BF (CBF). The categories of non-response, partial response, and full response were defined as a 0-49% decrease, 50-99% decrease, and 100% decrease in the LUTD Symptom score, respectively. Results of biofeedback using RBF or CBF were compared. Results: There were 100 and 70 children in the RBF and CBF groups, respectively. Patients with an abnormal voiding pattern (abnormalVP) and a positive electromyography (EMG) activity (positive EMG) had a better resolution with RBF (p=0.001), whereas patients with abnormalVP and a negative EMG activity (negative EMG) had a better resolution with CBF (p=0.039). Despite being statistically insignificant, patients with a normal voiding pattern (normalVP) and positive EMG had a better resolution with CBF (p=0.452), whereas patients with normalVP and negative EMG had a better resolution with RBF (p=0.083). Conclusion: The EMG activity identifies the BF nature in children with LUTD and abnormalVP. Importantly, positive EMG had better results with RBF, whereas negative EMG had better results with CBF. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
5. The effects of monitoring weight bearing protocols following lower extremity surgeries via plantar pressure sensors and mobile application on clinical recovery
- Author
-
Avcı, Ender Ersin, Demirbüken, İlkşan, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, and Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Doktora Programı Bilim Dalı
- Subjects
Talus Osteokondral Lezyon ,Klinik İyileşme Partial Weight Bearing ,Biofeedback ,Talus Osteochondral Lesion ,Kısmı Ağırlık Aktarma ,Clinical Recovery - Abstract
Amaç: Alt ekstremite cerrahileri sonrası reçete edilen kısmi ağırlık aktarma (KAA) limitlerine uyumu artırmak için gerçek zamanlı geri bildirim mekanizmasına sahip Weight Bearing Monitoring (WBM) Smart Insole Sistemi’nin geliştirilmesi, geçerliliği ve güvenirliğinin araştırılması ve KAA limitlerine uyum üzerine etkisi ile klinik etkinliğinin incelenmesi amaçlandı.Gereç ve Yöntem: WBM Smart Insole sisteminden ve kuvvet platformundan eş zamanlı kaydedilen 366 adımın ağırlık miktarının ölçümleri ile geçerlik ve güvenirlik çalışması yapıldı. Talus Osteokondral Lezyon (TOL) tanısı nedeniyle cerrahi sonrası KAA rehabilitasyon protokolü ile takip edilecek hastalar (N=14) geri-bildirim (GB) alan (N=7) ve almayan kontrol grubu (N=7) olarak ikiye ayrıldı. Hastaların klinik iyileşme parametrelerinden ağrı şiddeti, kinezyofobi ve fonksiyonel düzeyleri çeşitli klinik ölçekler ve teknoloji tabanlı fonksiyon ölçümleri ile değerlendirildi. Tüm değerlendirmeler, cerrahi öncesi, cerrahi sonrası 3. ve 6. haftalarda tekrarlandı.Bulgular: GB grubunun post-op 3 ve 6. haftada KAA limitlerine uyumları %92 iken, kontrol grubunun uyumu sırasıyla %82 ve %28 olarak kaydedildi. GB grubunun postop erken dönemlerde ağrı, kinezyofobi, ayak-ayak bileği fonksiyonları ve teknoloji tabanlı fonksiyon ölçümlerinde kontrol grubuna göre anlamlı gelişme belirlendi (p
- Published
- 2023
6. Hemiplejik omuzun EMG biofeedback kullanılarak yeniden eğitimi.
- Author
-
Deniz, Volkan, Sarpel, Tunay, and Gürsoy, Savaş
- Abstract
Purpose: The aim of our study was to evaluate the effect of EMG biofeedback on hemiplegic shoulder reeducation. Materials and Methods: A total of 30 patients were included in the study. 10 sessions of EMG biofeedback training was given to the upper trapezius muscle on the affected side of the patients during shoulder movements to provide relaxation. Patients were evaluated before and after treatment; the myoelectric activity and tone of the upper trapezius muscle, and only the tone of the deltoideus muscle. Manual Function Test was used to assess functional recovery of the shoulder. Results: At the end of the treatment, it was seen that there was a decrease in the tone of the upper trapezius muscle and myoelectric activity and an increase in the tone of the deltoideus muscle. According to MFT results, there was a significant improvement in the percentage of shoulder function at the end of treatment. There was no improvement in hand function. In our study, EMG biofeedback training was found to be effective in improving shoulder function in hemiplegic patients. Conclusion: Preliminary results in this study suggested that in hemiplegic patients, the use of EMG biofeedback with shoulder exercises in the clinic, resulted in favorable outcomes in the treatment. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
7. Az Aktif Mesaneli Olgularda Biyofeedback Tedavisi: 20 Olgunun Değerlendirilmesi.
- Author
-
ÖZTÜRK, Fatma, ÖZMERT, Sengül, ŞENEL, Ülkü, and TİRYAKİ, Tuğrul
- Abstract
Objective: Underactive bladder is also known as lazy bladder, infrequent voiding or acontractile bladder. Patients do not have neurological or anatomical problems, void less frequently and have a large bladder capacity. Underactive bladder is a rare condition and is diagnosed in 5-9% of anatomically and neurologically normal children with lower urinary tract dysfunction. We present our patients who underwent biofeedback treatment for underactive bladder and discuss the treatment results in this article. Material and Methods: We evaluated 20 cases that underwent biofeedback treatment for underactive bladder between 2009 and 2012. Physical examination, urinalysis, uroflow/EMG and cystometry were performed in all cases. Voiding diaries and symptom scores were evaluated. The presence of constipation was queried. A diagnosis of underactive bladder was made in patients without neurological disease or anatomical problems, with increased bladder capacity (150% of the calculated bladder capacity) and no increase in pressure on cystometry or marked detrusor contraction. Standard biofeedback therapy was applied with urotherapy. Timely (two hours) and double voiding, sufficient hydration and prophylactic antibiotics were recommended in all cases. Patients were followed for 1 year after biofeedback. Improvement in urinary symptoms and urodynamic study results were evaluated. results: A total of 20 patients consisting of 1 male and 19 females aged 5-17 (mean age 11.95±3.3) years were retrospectively evaluated. 14 patients (70%) had urinary incontinence, 5 patients (25%), urinary tract infection, and 1 patient was admitted with complaints of dysuria. Constipation was present in 11 cases (55%). Vesico-ureteric reflux was found in 5 patients (25%). One patient was excluded from the study. Antibiotic prophylaxis was discontinued in 9 patients and they had a complete response without residual urine. Partial responses were obtained in 2 cases. The treatment is still continuing in 8 patients because of an inadequate response. conclusion: Biofeedback therapy is a treatment modality that improves the rate of healing when used in patients with lower urinary tract dysfunction. The response to biofeedback treatment in underactive bladder was 45%. Pelvic floor physiotherapy must be accompanied by other treatment options in patients with underactive bladder. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
8. Hemiplejik hastaların musculus tibialis anterior aktivasyonunda egzersiz, elektrik kas stimülasyonu, elektromiyografik biofeedback ve robotik tedavi uygulamalarının etkinliğinin karşılaştırılması
- Author
-
Alhaddad, Mustafa M.O., Yücel, Ahmet Hilmi, and Anatomi Anabilim Dalı
- Subjects
Treatment ,Tibia ,Robotic rehabilitation ,Electromyography ,Hemiplegia ,Biofeedback ,Anatomi ,Anatomy ,Physical therapy ,Exercise - Abstract
Bu çalışma, hemiplejik hastaların Musculus tibialis anterior aktivasyonunda Klasik Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Klasik Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ile beraber Robotik Rehabilitasyon ve Klasik Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ile Elektromyografik biofeedback uygulamalarının etkinliklerinin karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır.Bu çalışma, yaşları 40 ile 86 arasında değişen ve hemipleji tanısı alan 30 hastada deneysel bir çalışma olarak yapılmıştır. Birinci gruba 30 seans Klasik Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uygulamaları, ikinci gruba 30 seans klasik Fizik tedavi ve Rehabilitasyon ile beraber 15 seans Robotik Rehabilitasyon ve üçüncü gruba ise 30 seans Klasik Fizik Tedavi ile 15 seans Elektromyografik Biofeedback uygulamaları yapılmıştır. Tüm gruplardaki bireylerin, tedavi uygulanmadan önce ve tedavi sonunda ayak bileği dorsi ve plantar fleksiyon Eklem Hareket Açıklığı ölçümü, 10 Metre Yürüme Testi skoru, Modifiye Ashworth Skalası, Elektromyografik Biofeedback ölçümü Sonucu, Nicholas Manual Kas Kuvveti Testi Ölçümü, Görsel Analog Skalası sonuçları hesaplandı. Grup 1'de yaş ortalaması 63,50±10,15 yıl, vücut ağırlığı ortalaması 73,90±12,88 kg, boy uzunluğu ortalaması ise 162,10±7,87 cm olarak bulunmuştur. Grup 2'de aynı parametreler sırasıyla 71,90±7,75 yıl, 82,20±15,33 kg ve 167,10 ±10,49 cm olarak ölçülmüştür. Grup 3'de yaş, vücut ağırlığı ve boy uzunluğu ortalaması sırasıyla 68,40±9,06 yıl, 82,70±10,69 kg, 166,50±8,81 cm olarak hesaplanmıştır. Dorsifleksiyon Eklem Hareket Açıklığı, 10 m yürüme testi ve Nicholas Manual Kas Kuvvet Testi üzerine Klasik Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uygulaması ile kombine edilmiş Robotik Rehabilitasyonun daha etkili olduğu, plantar fleksiyon Eklem Hareket Açıklığı ölçümünde Klasik Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uygulamasının daha faydalı sonuçlar doğurduğu ve Elektromyografik Biofeedback Testi üzerine ise Klasik Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ve Elektromyografik Biofedback Uygulamasının daha etkili olduğu bulunmuştur.Anahtar Kelimeler: Elektromyografik Biofeedback, Fizik Tedavi, Hemipleji, Robotik uygulama The aim of this study was to compare the efficacy of physiotherapy and rehabilitation, classic physiotherapy and rehabilitation and robotic rehabilitation, and classic physiotherapy and rehabilitation and Electromyographic Biofeedback in tibialis anterior muscle activation of hemiplegic patients .This study was conducted as an experimental study on 30 hemiplegic patients aged between 40 and 86 years. The first group received 30 sessions of classical physiotherapy and rehabilitation, the second group received 30 sessions of classical physiotherapy and rehabilitation and 15 sessions of robotic rehabilitation, and the third group received 30 sessions of classical physiotherapy and rehabilitation and 15 sessions of Electromyographic Biofeedback. Before and at the end of interventions, range of motion of the ankle (both dorsiflexion and plantar flexion), 10 meters walk test score, Modified Ashworth Scale, Electromyographic measurement result, muscle strength measurement, Visual Analog Scale results were recorded. The mean of age, weight, and height were calculated as 63.50 ± 10.15 years, 73.90 ± 12.88 kg, and 162.10 ± 7.87 cm in first group. In the second group, the same parameters were found as 71.90 ± 7.75 years,82.20 ± 15.33 kg, and 167.10 ± 10,49 cm respectively. In the third group, the average of age, body weight and height 68.40 ± 9.06 years, 82.70 ± 10.69 kg, and166.50 ± 8,81 cm were calculated, respectively. The robotic rehabilitation combined with Classic physiotherapy and rehabilitation has been proved to be more effective in dorsiflexion and plantar flexion Range of Motion, 10 m walking test, and Nicholas Manual Muscle Test (left and right dorsiflexion). It has been shown that classical physiotherapy and rehabilitation treatment has more beneficial results on Nicolas Manual Muscle Test (left and right dorsiflexion) measurement. Whereas, classical physiotherapy and rehabilitation, Electromyographic Biofeedback, have been more effective on Electromyographic muscle test. As a result, significant improvement was observed in the functional status of all three groups.Keywords: Electromyographic biofeedback, Hemiplegia, Physical therapy, Robotic practice. 60
- Published
- 2019
9. Aşırı aktif mesane tanılı hastalarda pelvik taban kas eğitimi, bıofeedback ve pretibial sinir stimülasyonu tedavilerinin etkinliklerinin karşılaştırılması: Randomize kontrollü bir çalışma
- Author
-
Keskin Paker, Merve, Akdemir, Nermin, and Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı
- Subjects
Kegel exercise ,Muscles ,Pelvic floor disorders ,Exercise therapy ,Urinary incontinence ,Obstetrics and Gynecology ,Pelvic floor ,Biofeedback ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Urinary bladder - Abstract
7.ÖZETAŞIRI AKTİF MESANE TANILI HASTALARDA PELVİK TABAN KAS EĞİTİMİ, BIOFEEDBACK ve PRETİBİAL SİNİR STİMÜLASYONU TEDAVİLERİNİN ETKİNLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI: RANDOMİZE KONTROLLÜ BİR ÇALIŞMAGİRİŞ VE AMAÇÜriner inkontinans, hastayı zorlayan, hayat kalitesinde düşüş yaşatan bir durumdur. ICS, AAM tanımını; sıkışma inkontinansının eşlik ettiği veya etmediği, genellikle artmış gündüz işeme sıklığı ve noktüri ile birlikte olan sıkışma hissinin de bulunduğu bir sendrom olarak belirlemiştir. Kadınlarda genel AAM prevalans oranı %16,9 olarak belirlenmiştir. AAM tedavisinde konservatif yöntemler, etkili, iyi tolere edilebilen ve güvenli tedavi seçenekleridir. Biz de çalışmamızda aşırı aktif mesane sendromlu hastalarımızda pelvik taban egzersizleri, biofeedback tedavisi ve pretibial sinir stimulasyonu tedavisinin karşılaştırmalı etkinliğini saptamayı amaçladık.GEREÇ VE YÖNTEMLER: Haziran 2017-Mart 2018 tarihleri arasında Sakarya Eğitim Araştırma Hastanesi (SEAH) Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Ürojinekoloji Polikliniğine üriner inkontinans şikayeti ile başvuran, urge inkontinans tanısı alan olgular çalışmaya dahil edildi. Hastaların ortalama yaşı 49.77±9.47 idi. Hastalara detaylı anamnez (OAB V8, ICIQ SF, FSFI sorgulama formları kullanılarak) , jinekolojik ve nörolojik muayene, 3 günlük işeme günlüğü, ped testi, tam idrar tetkiki, idrar kültürü, üroflowmetri yapıldı. Çalışmaya alınması planlanan 108 hastanın 12'sinin tedavisi çeşitli sebeplerden dolayı sonlandırıldı, 96 hasta ile çalışmaya devam edildi. Hastalar 3 tedavi grubuna kapalı zarf yöntemi ile randomize edilerek ayrıldı. İlk gruba (n:31) yalnızca pelvik taban egzersizleri, ikinci gruba (n:32) pelvik taban egzersizleri ile birlikte biofeedback tedavisi, üçüncü gruba (n:33) ise pelvik taban egzersizleri ile birlikte pretibial sinir stimulasyonu 12 hafta süreyle uygulandı. 12 hafta sonunda hastalara yaşam kalitesi ve üriner inkontinansı değerlendirmek adına sorgulama formları (OAB V8, ICIQ SF, FSFI) yeniden dolduruldu ve digital vaginal palpasyon ile pelvik taban kas gücü tekrar bakıldı.BULGULAR: Çalışmamızda her üç grupta da tedavi sonrası ICIQ-SF skorlarının ve OAB V8 skorlarının tedavi öncesi skorlardan daha düşük olduğu saptanmıştır (p0.05). Gruplar arasında tedavi sonrası üriner inkontinans episodları bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0.05). Bununla beraber tam kür /iyileşme görülen hasta sayısı pelvik egzersiz grubunda (grup1) 11 (%35,48) , pelvik taban egzersizi + biofeedback grubunda (grup2) 18 (%56,25), pelvik taban egzersiz + pretibial sinir stimulasyonu grubunda (grup3) 17 (%51,51) olarak saptanmıştır.Gruplar arasında tedavi sonrası PT(ped testi) değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0.05). Bununla beraber tam kuruluk elde edilen hasta sayısı pelvik egzersiz grubunda (grup1) 12 (%38,7) , pelvik taban egzersizi + biofeedback grubunda (grup2) 18 (%56,25), pelvik taban egzersiz + pretibial sinir stimulasyonu grubunda (grup3) 19 (%57,57) olarak saptanmıştır.TARTIŞMA ve SONUÇ: AAM tedavisinde medikal ve konservatif yaklaşımlar ön plandadır. Gerek kombine olarak gerek ayrı ayrı kullanımları tercih edilebilir. Literatür incelendiğinde konservatif tedavi yöntemlerinin ikili-üçlü kombinasyonlar halinde kullanımının daha olumlu sonuçlar verdiği gözlemlenmektedir. Biz, çalışmamızda ayrı ayrı etkinlikleri ispatlanmış olan bu üç güncel konservatif yöntemin birbirlerine olan üstünlüğünü ve tedavideki etkinliğini randomize bir şekilde karşılaştırmayı amaçladık. Tedavi öncesi ve tedavi sonrası yapılan değerlendirmelerimizde her üç tedavi grubunun da istatistiksel olarak etkin olduğunu gördük.. üç tedavi grbunun etkinliğini birbirleri ile karşılaştırdığımızda ise , gruplar arsında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı.Sonuç olarak UUI konservatif tedavi yöntemlerini seçerken bireysel yaklaşımın uygun olacağı kanaatindeyiz. Tedavilerin genel olarak etkinliği benzer olduğu için tedavi yöntemine karar verirken hastanın bireysel özellikleri, eğitim durumu, takip kolaylığı gibi özellikler ön plana çıkmaktadır. Tedavi kombinasyon seçiminde ise hastanın baskın olan semptomları ve hasta tercihi de göz önünde bulundurulmalıdır. ANAHTAR KELİMELER: Urge üriner inkontinans, Pretibial sinir stimulasyonu, Biofeedback ,kegel egzesizi COMPARISON OF THE EFFECTS OF DIFFERENT TREATMENT METHODS ON LIFE QUALITY AND SEXUAL FUNCTIONS ON PATIENTS WITH EXTREMELY ACTIVE BLADDER DIAGNOSISABSTRACTUrinary incontinence is a condition that forces the patient and decreases the quality of life. ICS, AAM definition; accompained or not by congestion incontinence, generally increased frequency of urination during the day and also found the tightness associated with nocturia was identified as a syndrome. The overall prevalence rate of AAM among women is 16.9%. Conservative methods in the treatment of AAM are effective, well tolerated and safe treatment options. In our study, we aimed to determine the comparative efficacy of pelvic floor exercises, biofeedback therapy and pretibial nerve stimulation therapy in patients with overactive bladder syndrome. MATERIALS and METHODSBetween June 2017 and March 2018, cases of urge incontinence were included in the study, which was referred to the Sakarya Training and Research Hospital (SEAH) Department of Obstetrics and Gynecology Urology Clinic for urinary incontinence.Between June 2017 and March 2018 patients reffered to the Sakarya Training and Research Hospital (SEAH) Department of Obstetrics and Urogynecology Clinic with urinary incontinence and cases which got diagnosis of urge incontinence included to the study. The mean age of the patients was 49.77 ± 9.47. Gynecologic and neurological examination, 3 day voiding diary, pads test, complete urine examination, urine culture, uroflowmetry, detailed history of the illness(using OAB V8, ICIQ SF, FSFI inquiry forms) were performed to the patients. Twelve of the 108 patients who were scheduled to be employed for treatment were terminated due to various reasons, and continued to work with 96 patients. Patients were randomized to 3 treatment groups by closed envelope method. The first group (n: 31) was treated with pelvic floor exercises, the second group (n: 32) pelvic floor exercises with biofeedback therapy and the third group (n: 33) with pelvic floor exercises with pretibial nerve stimulation for 12 weeks. At the end of 12 weeks, the questionnaire forms (OAB V8, ICIQ SF, FSFI) were reloaded to evaluate the patient's quality of life and urinary incontinence and the pelvic floor muscle strength was re-evaluated by digital vaginal palpation. RESULTSIn our study, ICIQ-SF scores and OAB V8 scores were lower in all three groups than the pre-treatment scores (p 0.05).There was no statistically significant difference between the groups in terms of urinary incontinence episodes after treatment (p> 0.05). However, the number of patients with complete cure / recovery was 11 (35.48%) in the pelvic exercise group (group 1), 18 (56.25%) in the pelvic floor exercise + biofeedback group (group2), pelvic floor exercise + pretibial nerve stimulation group (group3). 17 (51.51%). There was no statistically significant difference between the groups regarding PT (pad test) values after treatment (p> 0.05). However, the number of patients with complete dryness was 12 (38.7%) in the pelvic exercise group (group 1), 18 (56.25%) in the pelvic floor exercise + biofeedback group (group 2), pelvic floor exercise + pretibial nerve stimulation group (group3). 19 (57.57%).DISCUSSION and CONCLUSIONMedical and conservative approaches are in the forefront in the treatment of AAM. Combined or separate uses may be preferred. When the literature is examined, it is observed that the use of conservative treatment methods in double-triple combinations gives more positive results. In ur study, we aimed to compare the superiority of these three current conservative methods and their efficacy in treatment in a randomized manner. We found that all three treatment groups were statistically effective in our evaluations before and after the treatment. When we compared the efficacy of three treatment groups with each other, there was no statistically significant difference between the groups.As a result, we believe that the individual approach will be appropriate when choosing UUI conservative treatment methods. As the effectiveness of treatments is similar, the individual characteristics, educational status and ease of follow-up are prominent when deciding on the treatment method. In the choice of treatment combination, the dominant symptoms and patient preference should be taken into consideration.KEYWORDS: Urge urinary incontinence, Pretibial nerve stimulation, Biofeedback, kegel exercise 134
- Published
- 2018
10. Hemiplejik omuzun EMG biofeedback kullanılarak yeniden eğitimi
- Author
-
Deniz, Volkan, Sarpel, Tunay, Gursoy, Savas, and Çukurova Üniversitesi
- Subjects
biofeedback ,musculoskeletal diseases ,body regions ,biofeedback,hemiplegia,shoulder,tone,trapezius ,trapezius ,Health Care Sciences and Services ,omuz ,Sağlık Bilimleri ve Hizmetleri ,tonus ,musculoskeletal system ,biofeedback,hemipleji,omuz,tonus,trapezius ,hemipleji - Abstract
Amaç: Çalışmamızın amacı, EMG biofeedback’in hemiplejik omuzun yeniden eğitimi üzerindeki etkisinin değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya toplam 30 hasta alındı. Hastaların tutulan tarafında yer alan üst trapezius kasına, omuz hareketleri sırasında, relaksasyon sağlamak amacıyla 10 seans EMG biofeedback eğitimi verildi. Hastaların, tedavi öncesi ve sonrasında; üst trapezius kasının myoelektrik aktivitesi ile tonusu, deltoideus kasının ise sadece tonusu ölçüldü. Omuzdaki fonksiyonel iyileşmeyi değerlendirmek için Manuel Fonksiyon Testi kullanıldı.Bulgular: Tedavi sonunda üst trapezius kasının tonusunda ve myoelektrik aktivitesinde azalma, deltoideus kasının tonusunda ise artma olduğu görüldü. MFT sonuçlarına göre, tedavi sonunda omuz fonksiyonelliğinde yüzdece anlamlı bir iyileşme olduğu tespit edildi. El fonksiyonlarında ise herhangi bir iyileşme olmadı.Sonuç: Çalışmamızda EMG biofeedback eğitiminin, hemiplejik hastalarda omuz fonksiyonlarının iyileştirilmesi üzerine etkili olduğu görüldü. Hemiplejik hastalarda, EMG biofeedback ile yapılan omuz egzersizlerinin kliniklerde kullanılmasıyla tedavide olumlu sonuçlar alınabileceği sonucuna varıldı., Purpose: The aim of our study was to evaluate the effect of EMG biofeedback on hemiplegic shoulder reeducation.Materials and Methods: A total of 30 patients were included in the study. 10 sessions of EMG biofeedback training was given to the upper trapezius muscle on the affected side of the patients during shoulder movements to provide relaxation. Patients were evaluated before and after treatment; the myoelectric activity and tone of the upper trapezius muscle, and only the tone of the deltoideus muscle. Manual Function Test was used to assess functional recovery of the shoulder.Results: At the end of the treatment, it was seen that there was a decrease in the tone of the upper trapezius muscle and myoelectric activity and an increase in the tone of the deltoideus muscle. According to MFT results, there was a significant improvement in the percentage of shoulder function at the end of treatment. There was no improvement in hand function. In our study, EMG biofeedback training was found to be effective in improving shoulder function in hemiplegic patients.Conclusion: Preliminary results in this study suggested that in hemiplegic patients, the use of EMG biofeedback with shoulder exercises in the clinic, resulted in favorable outcomes in the treatment.
- Published
- 2017
11. Hemiplejik omuzun EMG biofeedback kullanılarak reedükasyonu
- Author
-
Deniz, Volkan, Gürsoy, Savaş, Sarpel, Tunay, and Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
- Subjects
Stroke ,Shoulder ,Electromyography ,Muscles ,Fizyoterapi ve Rehabilitasyon ,Shoulder joint ,Biofeedback ,Hemiplegia ,Physiotherapy and Rehabilitation ,Muscle tonus ,Physical therapy - Abstract
Çalışmamızın amacı, EMG biofeedback'in hemiplejik omuz reedükasyonu üzerindeki etkisinin değerlendirilmesidir. Çalışmaya toplam 30 hasta alındı. Hastaların tutulan tarafında yer alan trapezius kasının üst bölümüne, omuz hareketleri sırasında, relaksasyon sağlamak amacıyla 10 seans EMG biofeedback eğitimi verildi. Hastaların, tedavi öncesi ve sonrasında; üst trapezius kasının myoelektrik aktivitesi ile tonusu, deltoideus kasının ise sadece tonusu ölçüldü. Omuzdaki fonksiyonel iyileşmeyi değerlendirmek için MFT kullanıldı. Tedavi sonunda üst trapezius kasının tonusunda (p=0,01) ve myoelektrik aktivitesinde (p
- Published
- 2017
12. Üniversite öğrencilerinde egzersiz ve biofeedback uygulamalarının depresyon, kaygı ve stres üzerine etkisi
- Author
-
Nurullah Çelik, Kolayiş, Hakan, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı, Doç. Dr. Hakan Kolayiş, and Sakarya Üniversitesi , Eğitim Bilimleri Enstitüsü , Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı , Beden Eğitimi ve Spor Öğretimi Bilim Dalı
- Subjects
Spor ,Sport activities ,Psikoloji ,Depression ,Eğitim ve Öğretim ,Education and Training ,Psychology ,Biofeedback ,Anxiety ,High schools students ,Stress ,Exercise ,Sports - Abstract
14.12.2020 tarihine kadar kullanımı yazar tarafından kısıtlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinde egzersiz ve biofeedback uygulamalarının depresyon, kaygı ve stres üzerine etkisinin incelenmesidir. Çalışmada betimsel araştırma modellerinden tarama modeli ile deneysel araştırma modellerinden gerçek deneme modeli (ön test-son test kontrol gruplu desen) kullanılmıştır. Araştırmanın evreni 566 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise 566 kişilik evren içerisinden seçilen ve yaşları 18 ile 30 arasında değişen toplam 48 öğrenciden oluşmuştur. Katılımcılara ait yaş ortalaması ise 20,79 olarak tespit edilmiştir. Araştırmaya katılım gönüllülük esasına göre yapılmıştır. Verilerin toplanmasında kişisel bilgi formu ile Lovibond ve Lovibond (1995) tarafından geliştirilen, Akın ve Çetin (2007) tarafından Türkçe geçerlik ve güvenirliği yapılan Depresyon, Anksiyete Stres Ölçeği (DASÖ) kullanılmıştır. Biofeedback ölçümlerinin gerçekleştirilmesi için ise ProComp Infiniti biofeedback cihazı kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, ön test ve son test değerlerinin ölçümü amacıyla Wilcoxon testi, cinsiyetler arası farkın tespiti için Mann Whitney U ve gruplar arasındaki farklılıkların tespiti amacıyla Kruskal Wallis testi uygulanmıştır. Hata payının ortadan kaldırılması için ise Bonferroni düzeltmesi yapılmıştır. Verilerin analizi SPSS 17 programında gerçekleştirilmiş olup anlamlılık düzeyi 0.05 olarak belirlenmiştir. Araştırma sonunda elde edilen bulgulara göre, kontrol grubunda yer alan katılımcıların ön test ve son test stres, kaygı ve depresyon puan ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamazken (p>0.05); egzersiz grubu ve biofeedback uygulaması grubunda yer alan katılımcıların ön test ve son test stres, kaygı ve depresyon puan ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p0.05). Sonuç olarak, egzersiz ve biofeedback uygulamalarının hafif ve orta düzeyde stres, kaygı ve depresyona sahip öğrenciler üzerinde stres, kaygı ve depresyonu azaltmada etkili olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Egzersiz, Biofeedback, Stres, Kaygı, Depresyon The purpose of this study was to examine the effects of exercise and biofeedback applications on depression, anxiety and stress on university students. In the study, the true experimental model (pre-test-post-test control group design) was used from the exploratory research models and the experimental research models. The universe of the study consisted of 566 students. The sample consisted of 48 students aged between 18 and 30 who were selected from the 566-person universe. The age average of participants was found to be 20.79. Participants joined the study voluntarily. In the study, a demographic information form and Depression, Anxiety Stress Scale (DASÖ), which was developed by Lovibond and Lovibond (1995) and adapted to Turkish by Akın and Çetin (2007), were used in the collection of the data. Biofeedback measures were done through ProComp Infiniti biofeedback device. For analysis of the data obtained from the study, descriptive statistics, Wilcoxon test for dependent groups to measure the pre-test and post-test values, Mann Whitney U test for independent groups to determine the gender differences and Kruskal Wallis test to determine the differences between groups were used in the study. Bonferroni correction was made to remove the margin of error. The analysis of the data was done by SPSS 17 program and the level of significance was determined to be 0.05. There was no statistically significant difference between pre-test and post-test stress, anxiety and depression scores of participants in the control group according to the findings obtained at the end of the study (p>0.05); a statistically significant difference was found between pre-test and post-test stress, anxiety and depression averages of participants in exercise and biofeedback group (p0.05). In conclusion, exercise and biofeedback applications were found to be effective in reducing stress, anxiety and depression levels on students with mild to moderate stress, anxiety and depression. Keywords: Exercise, Biofeedback, Stress, Anxiety, Depression
- Published
- 2017
13. Lumbal disk herniasyonu cerrahisi sonrası pressure biofeedback ve normal egzersiz programının hastaları günlük yaşama döndürme etkinliğinin karşılaştırıldığı randomize kontrollü klinik çalışma
- Author
-
Kaçar Can, Şenay, Alptekin, Hasan Kerem, and Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı
- Subjects
Physical therapy modalities ,Exercise therapy ,Activities of daily living ,Fizyoterapi ve Rehabilitasyon ,Surgery ,Biofeedback ,Physiotherapy and Rehabilitation ,Intervertebral disc ,Exercise ,Physical therapy ,Spine ,Intervertebral disc displacement - Abstract
Amaç ve Çalışma Planı: Bu araştırmada lumbal disk herniasyou cerrahisi olan hastaların günlük yaşama dönüş sürecinde, pressure biofeedback kullanarak yapılan egzersizler ile normal egzersiz programı uygulayan hastaların karşılaştırılması yapılmıştır. Araştırma lumbal disk herniasyonu cerrahisi olup iki haftasını dolduran ve katılma şartlarını sağlayan 20 hastadan elde edilen verilerle yapılmıştır. Öncelikle hastalar rastgele bir şekilde iki gruba ayrılmıştır. Kontrol ve vaka grubuna haftada üç kez olmak üzere toplam 15 seans fizik tedavi programı uygulanmıştır. Bu egzersizlerde, kontrol grubuna normal egzersiz programı verilirken vaka grubuna pressure biofeedback egzersiz programı uygulanmıştır.Hastaların tedavileri öncesinde ve sonrasında aşağıdaki formlar kullanılmıştır; i.Ağrı skorları; Visüel Analog Skala (VAS)ii.Yaşam kalitesi ölçeği; Yaşam Kalitesi Formu-Short Form 36 (SF-36)iii.Özürlülük değerlendirmesi; Oswestry Özürlülük İndeksi (Oswestry Ağrı Skalası)iv.Fonksiyonelllik değerlendirmesi; Roland-Morris Fonksiyonel Değerlendirme FormuUygulamalar:İki gruba da ameliyat sonrası 14. Günde ilk değerlendirmeleri yapılmıştır. Kontrol grubuna normal egzersiz programı, vaka grubuna pressure biofeedback egzersiz programı uygulanmıştır. 15 seans sonra değerlendirmeleri tekrardan yapılıp tedavileri sonlandırılmıştır. Elde edilen verilere dayanarak, pressure biofeedback ile normal egzersiz programı, hastaların günlük yaşantısına dönme sürecinde karşılaştırılmıştır ve hangi egzersizlerin daha etkili olduğu üzerinde çalışılmıştır.Bulgular: Her iki grupta da tedavi öncesi yapılan değerlendirmelerde anlamlı fark elde edilmemiştir. Tedavi sonrası yaptığımız değerlendirmelerde iki grupta da istatistiksel olarak anlamlı fark elde edilmiştir. Vaka grubu ile kontrol grubu karşılaştırıldığında vaka grubunda ki sonuçlar istatistiksel olarak daha anlamlı bulunmuştur.Sonuçlar: Hastalara uygulanan egzersiz programı her iki grupta da olumlu sonuç alınmasını sağlamıştır. Pressure biofeedback ile yapılan egzersiz programı normal egzersiz programına göre daha başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlamıştır. Egzersiz programını pressure biofeedback ile uygulamak hastaların egzersizi doğru şekilde yapmasını sağlamaktadır. Bu işlem hastaların günlük yaşama daha hızlı dönmesini sağlamaktadır. Aim and Work Plan:In this research, we compared the results of exercise using pressure biofeedback with those of normal exercise program in the process of returning to daily life of patients who had lumbar disc herniation surgery.The study was performed on 20 patients who completed two weeks of follow-up and provided the conditions for admission after lumbar disc herniation surgery.Firstly, patients were randomly divided into two groups.A total of 15 sessions of physical therapy program were administered to the control and case group three times a week.In these exercises, a pressure biofeedback exercise program was applied to the case group when a normal exercise program was given to the control group.The following forms were used before and after the treatment of patients;i.For Pain scores – Visuel Analog Skala (VAS)ii.For Quality of Life Scale – Quality of Life Form – Short Form 36 (SF-36)iii.For Disability Assessment – Oswestry Disability Index (Oswestry Pain Scale)iv.For Functionality Evaluation - Roland-Morris Functionality EvaluationPractises: The first evaluation was made on the 14th postoperative day for both groups. A normal exercise program was applied to the control group and a pressure biofeedback exercise program was applied to the case group.After 15 sessions, the evaluations were repeated and the treatments were terminated. Based on the data obtained, the pressure biofeedback and normal exercise program were compared in the process of returning to daily life of patients and which exercises were studied to be more effective.Findings: There was no significant difference in the pretreatment evaluations for both groups. There was a statistically significant difference between the two groups after the treatment. When the control group was compared with the case group, the results in the case group were found to be statistically more significant.Consequences: The exercise program applied to the patients provided a positive result in both groups. The exercise program with pressure biofeedback provided more successful results than the normal exercise program.Applying the exercise program with pressure biofeedback, allows the patients to exercise properly.This procedure allows patients to return to daily life more quickly. 109
- Published
- 2017
14. Kronik boyun ağrısında EMG biofeedback ile relaksasyon eğitiminin ağrı, disabilite ve yaşam kalitesi üzerine etkisi
- Author
-
Öksüz, Hazal, Atılgan, Esra, and Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,Boyun Ağrısı ,Relaxation ,Neck Pain ,Electromyography ,Pain ,Scales ,Biofeedback ,Elektromiyografi ,Fizyoterapi ,Relaksasyon ,Trapezius ,Neck muscles ,Relaxation therapy ,Fizyoterapi ve Rehabilitasyon ,Physiotherapy and Rehabilitation ,Physical therapy ,Physiotherapy ,Neck - Abstract
Çalışmadaki amacımız kronik boyun ağrısı (KBA) olan bireylerde Elektromyografi biofeedback (EMG-BF) ile gevşeme eğitiminin ağrı, uyku ve yaşam kalitesi üzerindeki etkisini belirlemek ve bunu konservatif fizyoterapi yöntemleri ile karşılaştırmaktır. Çalışmaya alınan 40 birey haftada 5 gün olmak üzere, 4 hafta süreyle tedaviye alındı. Çalışmada ilk gruba konservatif fizyoterapiye ek olarak EMG–BF ile gevşeme eğitimi, ikinci gruba ise sadece konservatif fizyoterapi programı uygulandı. Bireylere tedavi öncesi ve sonrasında EMG, Visüel Analog Skala(VAS), gonyometrik ölçümler, Manuel Kas Testi, Sağlık Araştırmasının Kısa Formu (SF-36), Beck Depresyon Ölçeği(BDÖ), New York Postür Skalası(NPS), Boyun Disabilite İndeksi(BDİ), Boyun Ağrı ve Disabilite İndeksi(BADİ) ve Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi(PUKİ) uygulandı. Tedavi sonrasında sadece ilk grupta VAS, BDÖ ve BADİ değerlerinde ve SF-36 bileşenlerinde anlamlı düzeyde iyileşme olduğu bulunmuştur(p˂0,05). Kas aktivasyonunda her iki grupta sol trapezde iyileşme görülürken, sağ trapez sonuçlarında ilk grubun daha etkili olduğu görüldü (p˂0,05). İki grupta da normal eklem hareketinde, kas kuvvetinde, BDİ, NPS, PUKİ sonuçlarında tüm yönlerde iyileşme olduğu görülmüştür. Gruplar arası sonuçlar karşılaştırıldığında EMG-BF uygulamasının konservatif tedaviye oranla daha etkili olduğu tespit edildi (p˂0,05). KBA'lı bireylerde EMG-BF ile gevşeme eğitimi, konservatif tedaviye göre ağrı, kas kuvveti, eklem hareket açıklığı, uyku kalitesi, postür kontrolü, depresyon düzeyinde ve yaşam kalitesinde daha etkili olduğu görüldü. EMG-BF ile gevşeme eğitiminin kliniklerde konservatif fizyoterapiye ek kullanılması ile daha etkili tedavi sonuçlar elde edileceği görüşüne varıldı.ANAHTAR KELİME: Biofeedback, Boyun Ağrısı, Elektromiyografi, Fizyoterapi, Relaksasyon, Trapezius Our aim is which patient had chronic neck pain(CNP) with electromyography biofeedback (EMG-BF) relaxation training effect of determine the impact on pain, sleep quality, quality of life and to compare it with conservative physical therapy. 40 subjects received 5 days a week in the study were treated for 4 weeks. While the first group has been implemented conservative physiotherapy in addition to EMG– BF and relaxation training. Second group of study has been implemented conservative physiotherapy. Pre-treatment and post-treatment were used EMG, Visual Analogue Scale(VAS), goniometric measurements, Manual Muscle Test(MMT), the movement distance measurement, Short Form Health Survey (SF-36), Beck Depression Inventory(BDI), New York Posture Scale(NPS), Neck Disability Index(NDI), Neck Pain and Disability Index(NPDI), Pittsburgh Sleep Quality Index(PSQI). After treatment, the value of VAS, BDI, NPDI and the SF-36 component in first group were seen effective in significantly(p˂0,05). While the improvement in the left trapezius muscle activation in both of groups, the first group of right trapezius EMG-BF results were found more effective (p˂0,05). Goniometry, movement distance measurements, MMT, NDI, NPDI, value has been observed in both groups improved in all directions. When the results between groups were compared with each other, first group is more effective than conservative physiotheraphy (p˂0,05). İndividual with CNP the training of relaxation with EMG-BF is more efficacy than conservative physiotheraphy about pain, muscle strength, range of motion,control of posture, sleep quality, depression and quality of life. EMG-BF with relaxation training was concluded with the conservative physiotherapy it can suggest to obtain in clinical.KEYWORDS: Biofeedback, Electromyography, Neck Pain, Trapezius, Physiotherapy, Relaxation 126
- Published
- 2016
15. Sıkışma tipi idrar kaçırması olan kadınlarda biofeedback yardımlı pelvik taban kas egzersizleri ve elektrik stimülasyonunun etkinliği
- Author
-
Firinci, Şule, Yıldız, Necmettin, and Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
- Subjects
Urinary bladder diseases ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Urinary incontinence ,Exercise therapy ,Electric stimulation ,Women ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Urinary bladder - Abstract
Amaç: Sıkışma tipi idrar kaçırma (STİK) yakınması olan kadınlarda mesane eğitimine eklenen intravajinal biofeedback (BF) yardımlı pelvik taban kas egzersizleri (PTKE) ve intravajinal elektrik stimülasyonunun (ES) ayrı ayrı ve kombine kullanımını içeren konservatif yöntemlerin etkinliklerinin karşılaştırılması. Materyal Metod: Ürodinamik olarak STİK ve sıkışma baskın miks tip idrar kaçırma (MTİK) tanısı konmuş 70 hasta, randomize olarak 4 gruba ayrıldı. Birinci gruba (n:18) mesane eğitimi (ME), ikinci gruba (n:17) ME'ye ek olarak intravajinal basınç BF yardımlı PTKE (ME+BF), üçüncü gruba (n:18) ME'ye ek olarak intravajinal ES (ME+ES) ve dördüncü gruba (n:17) ME'ye ek olarak intravajinal basınç BF yardımlı PTKE + intravajinal ES (ME+BF+ES) uygulandı. Mesane eğitimi dört aşamalı olarak gerçekleştirildi. İlk olarak hasta alt üriner sistem hakkında bilgilendirildi. İkinci aşamada işemeyi erteleme ve acil idrar hissini önlemeye yönelik program uygulandı. Üçüncü aşamada iki işeme arasındaki süre her başarılı haftadan sonra 30 dakika artırılarak 2-4 saat olacak şekilde program uygulandı. Son olarak da hasta motive edilerek programa uyması için desteklendi. ME+BF grubunda ME'ye ek olarak biofeedback yardımlı PTKE 8 hafta süresince, haftada 3 gün, günde 20 dakika toplam 24 seans olacak şekilde hastanede gözetimli olarak uygulandı. Her seans kasma süresi 10 saniye, dinlenme süresi 20 saniye olan 40 siklustan oluşmaktaydı. ME+ES grubunda ME'ye ek olarak intravajinal ES 8 hafta süresince, haftada 3 gün, günde 20 dakika toplam 24 seans olacak şekilde hastanede gözetimli olarak uygulandı. ME+BF+ES grubunda ME'ye ek olarak her iki uygulama günde 20'şer dakika, haftada 3 gün, 8 hafta süresince toplam 24 seans olacak şekilde hastanede gözetimli olarak uygulandı. Tedavi öncesi ve tedavi sonunda (8.hafta) inkontinans ciddiyeti, inkontinans şiddeti (24 saatlik ped testi), PTK gücü (perineometre), sosyal aktivite düzeyi (Görsel Analog Skala (GAS)), yaşam kalitesi (Incontinence Impact Questionnaire (IIQ7)), cinsel fonksiyonlar (Index of Female Sexual Function (IFSF)), tedaviden memnuniyet düzeyi (Likert skalası), tedavi başarısı (kür/iyileşme) ve uygulamadan rahatsızlık düzeyi (GAS) değerlendirildi. Bulgular: ME grubunda PTK gücü, ME ve ME+BF gruplarında cinsel fonksiyonlar hariç tüm gruplarda başlangıç değerlerine göre tedavi sonunda inkontinans şiddeti, PTK gücü, işeme sıklığı, noktüri, inkontinans sayısı, ped sayısı, sosyal aktivite düzeyi, yaşam kalitesi ve cinsel fonksiyonlarda istatistiksel olarak anlamlı iyileşme olduğu gözlendi. Tedavi sonunda ME+ES ve ME+BF+ES gruplarında diğer iki gruba (ME ve ME+BF) göre inkontinans şiddeti, işeme sıklığı ve inkontinans sayısı açısından anlamlı düzeyde daha fazla iyileşme sağlandığı tespit edildi. Buna karşın, ME+ES ve ME+BF+ES, ME ve ME+BF grupları arasında inkontinans şiddeti, işeme sıklığı ve inkontinans sayısında iyileşme açısından anlamlı farklılık gözlenmedi.Tedavi sonunda, noktüri ve yaşam kalitesi açısından ME+ES ve ME+BF gruplarında ME grubuna göre, ME+BF+ES grubunda ise diğer üç gruba göre anlamlı düzeyde daha fazla iyileşme olduğu belirlendi. Bununla birlikte, ME+ES ve ME+BF grupları arasında noktüri ve yaşam kalitesinde iyileşme açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. PTK gücü, ped sayısı, sosyal aktivite düzeyi, cinsel fonksiyonlar ve uygulamadan rahatsızlık düzeyi açısından dört grup arasında tedavi sonunda fark olmadığı gözlendi. Tedavi sonunda değerlendirilen tedavi başarısının (kür/iyileşme oranları) ME+ES ve ME+BF+ES gruplarında ME ve ME+BF gruplarına göre daha yüksek olduğu, benzer şekilde tedavi memnuniyetinin de ME+ES ve ME+BF+ES gruplarında ME ve ME+BF gruplarına göre daha fazla olduğu, her iki parametre açısından da ME+ES ve ME+BF+ES grupları arasında fark olmadığı ve en az hasta memnuniyetinin ME grubunda görüldüğü belirlendi. Sonuç: STİK'li kadınların tedavisinde ME'ye eklenen BF yardımlı PTKE ve/veya ES etkin ve tolere edilebilir tedavi seçenekleridir. İçerisinde ES bulunan kombinasyonlar, inkontinans şiddeti, işeme sıklığı, inkontinans sıklığı, tedavi başarısı ve tedavi memnuniyeti açısından daha etkilidir. Noktüri ve yaşam kalitesi açısından kombinasyon tedavileri etkinliği artırmaktadır, bununla birlikte en etkili kombinasyon ME+BF+ES'dir. Sonuç olarak STİK'li hastalarda, konservatif tedavi kombinasyonunun seçiminde hastanın ön planda olan şikayetleri ve hasta tercihi göz önünde bulundurulabilir. Aim: To compare the effectiveness of conservative methods including individual and combined use of intravaginal biofeedback (BF) assisted pelvic floor muscle training (PFMT) and intravaginal electrical stimulation (ES) added to bladder training (BT) in women with urge urinary incontinence (UUI).Material and Method: 70 patients urodynamically diagnosed as UUI and mixed urinary incontinence with predominant urge symptoms divided into 4 groups. The first group (n = 18), bladder training (BT), the second group (n = 17) intravaginal pressure BF assisted PFMT in addition to the BT (BT + BF), the third group (n = 18) intravaginal ES in addition to the BT (BT + ES) and the fourth group (n = 17) intravaginal pressure BF assisted PFMT and intravaginal ES in addition to BT (BT + BF + ES) were performed. Bladder training was performed in four stages. Firstly, patients were informed about the lower urinary tract. In the second stage, a program aimed to prevent postponement of micturition and the sensation of urgency was applied. In the third stage, a program was applied until the time between the two micturition reaches to 2-4 hours, by increasing 30 minutes after each successful week. Finally, the patient was supported to fit the program by motivating. In BT+BF group, BF assisted PFMT in addition to BT was applied in hospital supervised for 8 weeks, 3 times a week, 20 minutes a day for a total of 24 sessions. Each session had 40 cycles, which consisted of 10 seconds contraction period, 20 seconds rest period. In BT+ES group, intravaginal ES in addition to BT was applied in hospital supervised for 8 weeks, 3 times a week, 20 minutes a day for a total of 24 sessions. In BT + BF + ES group, both application in addition to BT was applied in hospital supervised for 8 weeks, 3 times a week, 20 minutes a day for a total of 24 sessions. Before treatment and after 8 weeks of treatment, incontinence severity (24-hour pad test), PFM strenght (perineometre), the social activity level (Visual Analog Skala (VAS)), quality of life (Incontinence Impact Questionnaire (IIQ7)), sexual function (Index of Female Sexual Function (IFSF)), treatment satisfaction (Likert scale), treatment success (cure / improvement) and the level of discomfort of application (VAS) was detected.Results: It was observed statistically significant improvement in all groups except PFM strenght in BT group and sexual functions in BT and BT+BF group in terms of incontinence severity, PFM strenght, urinary frequency, nocturia, incontinence episodes, pad count, social activity level, quality of life and sexual functions at the end of treatment compared to baseline values. It was found to provide significantly greater improvement in incontinence severity, urinary frequency and incontinence episodes in the groups of BT+ES and BT+BF+ES compared to the other two groups (BT and BT+BF). However, there were no significant differences in the incontinence severity, urinary frequency and incontinence episodes between BT+ES and BT+BF+ES groups. Also there were no significant differences in same parameters between BT and BT+BF groups. At the end of treatment, it was determined to be significantly greater improvements in nocturia and quality of life in BT+ES group and BT + BF group compared to BT group, and BT + BF + ES group compared to the other three groups. However, there were no statistically significant differences in nocturia and quality of life in the groups of BT+ES and BT+BF. At the end of treatment, it was showed no difference in PFM strength, pad count, social activity level, sexual functions and application of the level of discomfort between four groups. The success of treatment (cure/improvement rates) was found significantly higher than the BT+ES group and BT+BF+ES group compared to BT and BT+BF groups at the end of treatment. Similarly, treatment satisfaction were also found higher in BT+ES and BT+BF+ES groups compared to BT and BT+BF groups. There were no differences between BF+ES and BT+BF+ES groups for both parameters. The least patient satisfaction were seen in the BT group. Conclusion: Conservative methods including individual and combined use of intravaginal BF assisted PFMT and intravaginal ES added to BT can be used as effective and tolerable treatment options in women with UUI. Combinations with ES is more effective in terms of incontinence severity, urinary frequency, incontinence episodes, treatment success and treatment satisfaction. Combination therapy increases the effectiveness in terms of nocturia and quality of life. However, the most effective combination is BT+BF+ES. As a result, in the treatment of women with UUI, patient's cardinal symptoms and choices may be considered in the selection of the combination of conservative treatment. 115
- Published
- 2016
16. Anorektal malformasyon ve hirschsprung hastalığı nedeniyle tedavi edilen ve dışkı kontrol bozukluğu (fekal inkontinans) gelişen hastalarda uzun dönem biofeedback tedavisinin etkinliği
- Author
-
Khanmammadov, Farid, Koloğlu, Meltem, and Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
- Subjects
Pediatric Surgery ,Hirschsprung disease ,Fecal incontinence ,Biofeedback ,Abnormalities ,Defecation ,Çocuk Cerrahisi ,Anorektum ,Feedback - Abstract
Giriş: Defekasyon dinamiklerinin görsel ve işitsel uyarılarla hastaya öğretilmesi ve sfinkterkaslarının güçlendirilmesini amaçlayan biofeedback tedavisinin anorektal malformasyon ve Hirschsprung hastalığı (HH)'na bağlı fekal inkontinansı olan çocuklar üzerine etkinliğini araştıran çok az çalışma bulunmaktadır ve uzun dönem tedavinin sonuçları bilinmemektedir. Bu nedenle anorektal malformasyon ve HH nedeniyle düzeltici ameliyat geçirmiş ancak standart bağırsak kontrol programına yanıtsız, dirençli fekal inkontinansı olan hastalarda uzun süreli biofeedback tedavisinin etkisini araştıran ileriye yönelik bir kohort tipi çalışma planlandı.Hasta ve yöntem: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi kliniğinde anorektal malformasyon ve HH bağlı gelişen fekal inkontinans nedeniyle tedavi edilen ve standart bağırsak kontrol programından yeterli fayda görmemiş olan 5 ile 18 yaş arası hastalar çalışmaya alındı. 1 yıl süreli uzun dönem biofeedback tedavisi uygulanan hastaların biofeedback tedavisi öncesi ve sonrası Holschneider Kontinans skorları, Wexner inkontinans skorları ve fekal inkontinanslı çocuklar için yaşam kalitesi skorları karşılaştırıldı. Tedavi öncesi ve sonrası yapılan anorektalmanometri de ortalamaanal ve rektaldinlenim basınçları, maksimum sıkma basınçlar ve süreleri, ilk his ve maksimum sıkışma volümleri, öksürük testine eksternal anal sfinkter yanıtlarındaki değişim değerlendirildi. Wexner inkontinans skoru ≤ 5, Holschneider kontinans skoru ≥ 10, yaşam kalitesi skoru ≥11 olan, ve en az iki değerlendirme skoruna göre tam yanıt alınan hastalar tam düzelme olarak kabul edildi. Wexner inkontinans skoru 6-10, Holschneider kontinans skoru 5-9, yaşam kalitesi skoru 8-10 arası olan, en az iki değerlendirme skoruna göre kısmi yanıt alınan hastalar kısmi düzelme olarak kabul edildiler.Bulgular: Anorektal malformasyon ve HH grubu hastaların uzun dönem biofeedback tedavisi sonrasında Holschneider kontinans skoru ve yaşam kalitesi skoru ortalamasında anlamlı yükselme gözlenirken, ortalama Wexner inkontinans skorunda ise anlamlı azalma gözlendi. Her iki grupta da ortalama anal dinlenim basınçlarında, ortalama maksimum sıkma basınçlarında ve ortalama maksimum sıkma sürelerinde artış, ortalama rektal dinlenim basınçlarında azalma ve öksürük testine EAS yanıtında artma görüldü. Ortalama ilk his volümü azalırken, ortalama maksimum tolere edilebilen volüm yükseldi. Anorektal malformasyon grubunda uzun dönem biofeedback tedavisi hastaların %35'inde tam başarılı, %65'inde ise kısmi başarılı oldu. Hirschsprung grubu hastalarda uzun dönem biofeedback tedavisi hastaların 90'ında tam başarılı, %10'unda ise kısmi başarılı oldu. Hirschsprung grubu hastalarda tedavi öncesi sıkma basıncı yarılanma süresi ile biofeedback tedavisi başarısı arasında bir korelasyon gösterildi. Sıkma basıncı yarılanma süresi düşük olan hastalarda biofeedback tedavisi daha başarılı oldu.Sonuç: Anorektal malformasyon ve HH nedeniyle düzeltici ameliyat geçirmiş ancak standart bağırsak kontrol programına yanıtsız dirençli fekal inkontinansı olan hastalarda uzun süreli biofeedback tedavisi her iki grupta da etkindir. HH hastalığı grubunda başarı oranının yüksek olmasının nedeni kontinansı sağlayan anatomik yapıların daha iyi korunmuş olması olabilir. Biofeedback tedavisinin bağırsak kontrol programı ile kullanılması hastaların yaşam kalitesinin yükseltilmesine belirgin katkı sağlamaktadır. Introduction: There were few studies on the biofeedback therapy, which consists of teaching the defecation dynamics with visual and auditory stimulations and aims to improve sfincter muscle function for treatment of fecal incontinence in children with Hirschsprung Disease (HD) and anorectal malformation (ARM) and long term results are not known. Therefore we planned a prospective cohort study to evaluate effects of long term biofeedback training in patients having fecal incontinence despite standard bowel control program following definitive surgery for HD and ARM.Patients and method: Patients, 5 to 18 years old, who are treated for fecal incontinence due to HD and ARM in Ankara University, School of Medicine, Department of Pediatric Surgery and not benefitted enough from standard bowel control program, were included in the study. All patients received biofeedback therapy four times a week for 12 months either with a home device or in hospital Holschneider Continence Scores, Wexner Incontinence Scores and Fetal Quality of Life Scores of the patient sprior to biofeedback therapy and after the therapy were compared. Mean anal and rectal resting pressure, maximum squeeze pressure and duration, first feeling and maximumrectal distention volumes, and the responds of external anal sphincter pressureto the cough test were evaluated with anal manometyand the values obtained prior to biofeedback therapy were compared with the values recorded after therapy. The patients who has
- Published
- 2016
17. Kronik mekanik bel ağrılı hastalarda merkezi sütun stabilizasyon eğitiminde iki farklı geribildirimin etkilerinin karşılaştırılması
- Author
-
Canan, Gülvin Dilan, Yeldan, İpek, and Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
- Subjects
Back pain ,Fizyoterapi ve Rehabilitasyon ,Biofeedback ,Physiotherapy and Rehabilitation ,Patient education ,Physical therapy ,Conservative therapy - Abstract
Kronik mekanik bel ağrılı hastalarda merkezi sütun stabilizasyon eğitiminde biogeribildirim ile fizyoterapist geribildiriminin etkilerini karşılaştırmak amacıyla 38 hasta randomize olarak eşit iki gruba ayrıldı. Bir gruba biogeribildirim ile diğer gruba fizyoterapist geribildirimi ile egzersiz ve aktivite eğitimi; 4 hafta boyunca, haftada 3 seans, her bir seans 30 dakika sürecek şekilde uygulandı. Hastalar tedavinin başında ve sonunda primer değerlendirme ölçekleri olarak transversus abdominus ve multifidus kas gücü ve enduransı ölçümü, Görsel Analog Skala, Gözden Geçirilmiş Oswestry Özürlülük İndeksi ile değerlendirildi. Sekonder değerlendirme ölçekleri olarak modifiye schober testi, kraus-weber testi, İstanbul Bel Ağrısı ve Özürlülük Skalası, Fonksiyonel Değerlendirme İndeksi, gövde gonyometrik ölçümü, gövde propriyosepsiyon ölçümü, Korku Sakınım Davranışları Formu, Beck Depresyon Ölçeği ve Kısa Form-36 kullanıldı.Tedavinin sonunda her iki grubun tüm primer değerlendirme ölçümlerinde anlamlı iyileşme görüldü (p0.05). Farklar açısından karşılaştırıldığında, iki grup arasında primer değerlendirme ölçümlerinde anlamlı fark bulunmadı (p>0.05) Sekonder değerlendirme ölçümlerinden gövde propriyosepsiyonu, fizyoterapist geribildirimi grubunda istatistiksel olarak daha fazla iyileşti (p0.05). In the comprasion of differences, no differences were found in primary outcome measurements between both groups (p>0.05). Trunk proprioception as a secondary outcome measurement was statistically significantly more improved in the physiotherapist feedback group. In biofeedback group, more improvements were observed in Short Form-36 social function subscale compared with other group (p
- Published
- 2016
18. Evaluation of the efficiency of biofeedback therapy for treatment of voiding dysfunction in children
- Author
-
Çelik, Fatih, Kılıç, Nizamettin, and Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı
- Subjects
Pediatric Surgery ,Urination disorders ,Urinary incontinence ,Urination ,Child diseases ,Biofeedback ,Children ,Çocuk Cerrahisi - Abstract
İşeme disfonksiyonu (İD), pediatrik ürolojide oldukça sık karşılaşılan bir klinik problemdir. Çocuklarda kontinansın ve istemli işemenin oluşması sinir sisteminin maturasyonu ve işemenin öğrenilmesi ile sağlanır.İşeme disfonksiyonu tanısında hastanın ayrıntılı hikâyesi, fizik muayene, işeme günlüğü, işeme bozuklukları semptom skoru (İBSS), üroflovmetri (ÜF)-Elektromyografi (EMG), tam idrar tetkiki (TİT), idrar kültürü (İK), lumbosakral grafi, üriner sistem ultrasonografisi (US), işeme sonrası rezidüel idrar tayini kullanılır.Tedavide davranış tedavisi, farmakolojik ajanlar, hipnoterapi ve kombine tedavi gibi çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Biofeedback ile mesane rehabilitasyonu programı da bunlardan biridir.Bu çalışmanın amacı, anatomik veya nörolojik sorunu olmayan ve işeme disfonksiyonu tanısı almış olan çocuklarda, tek başına uygulanacak olan biofeedback programının etkinliğinin, biofeedback ve farmakolojik tedavi kombinasyonu ile karşılaştırılarak araştırılmasıdır.Çalışmamızda tedavi sonrasında, işeme eğrilerinde, eşlik eden kabızlık ve enkoprezis şikayetlerinde, İBSS semptom skorlarında, eşlik eden İYE ve VUR oranlarında anlamlı düzelme sağlanmıştır.Davranış tedavisi ve biofeedback uygulamalarının doğru seçilen hasta gruplarında farmakolojik tedaviye gerek duyulmadan işeme disfonksiyonu tedavisinde başarılı sonuçlar elde edilebileceğini, dolayısı ile işeme disfonksiyonlu çocuklarda ilk tedavi seçeneği haline gelebileceğini düşünmekteyiz. Dysfunctional voiding is one of the most frequently seen clinical entities in pediatric urology practice. Although the precise pathophysiology of dysfunctional voiding is not clear, uninhibited bladder contractions, pelvic floor overactivity and poorly learned voiding are the main preceding factors.When evaluating the patients with dysfunctional voiding, detailed history, physical examination, voiding diary, VDSS, Uroflowmetry-EMG, urine analysis, lumbosacral AP/L graphy, ultrasonography, postvoid residuel urine volume measurements were used.Urotherapy, biofeedback, pharmacotherapy modalities are generally used for the treatment. The bladder rehabilitation with biofeedback program is one of the treatment modalities. For the last decade biofeedback is proven safe effectively performed treatment modality with high success ratios. In this therapy patients learn how to use their pelvic floor muscles.Our study results with biofeedback therapy confirmed the results given in the literature and showed higher success rates about VDSS scores, recurrent urinary tract enfections and vesicouretral reflux.In conclusion we suggest that, biofeedback therapy modality is safely and effectively be given to the patients with dysfunctional voiding and this therapy can be first treatment modality for this patients. 88
- Published
- 2015
19. Sağlıklı gönüllülerde othmer sinirsel geribildirim (neurofeedback) uygulamasına bağlı davranış değişikliklerinin farklı ölçeklerle ve elektrofizyolojik parametrelerle araştırılması
- Author
-
Ölçüoğlu, Rukiye, Canan, Sinan, and Tıbbi Fizyoloji Ana Bilim Dalı
- Subjects
Fizyoloji ,Physiology ,Tests ,Heart rate ,Brain ,Electroencephalography ,Biofeedback ,Neurofeedback - Abstract
Sinirsel geribildirim yöntemleri, günümüzün popüler araştırma ve alternatif tedavi yaklaşımlarından bir tanesidir. Sunulan çalışmada, ticari bir SGB sistemi aracılığıyla yapılan eğitimin etkileri, sağlıklı gönüllülerde stres ve depresyon ölçekleri, QIK testi performansları ve kalp hızı değişkenlikleri açısından incelenmiştir. Bu amaçla, gönüllü deneklerden rastgele örnekleme ile Othmer SGB eğitimi alacak deney grubu (n=25) ve herhangi bir eğitime girmeyen kontrol grubu (n=25) oluşturulmuştur. Çalışmanın ilk aşamasında her iki çalışma grubuna da katılımcıların stres, depresyon ve anksiyete yönünden psikolojik durumlarını belirlemek için STAI form I-II ve DASS ile SGB uygulamalarında bireylerin dikkat, konsantrasyon ve dürtülerini ölçmek için yaygın olarak kullanılan QIK testi ön test olarak uygulanmıştır. HRV analizi için ise her iki gruptaki gönüllülerin 15'er dakikalık D2 derivasyonlu EKG kayıtları çekilmiştir. Daha sonra deney grubuna Othmer SGB sistemi üzerinden bir ay boyunca gün aşırı (haftanın üç günü) yarım saatlik seanslarla toplam 12 seanslık SGB protokolü uygulanmıştır. Sonuçta STAI-II formu açısından SGB uygulanan grubun kendi içinde ve kontrol grubuna göre sürekli kaygısının azaldığı saptanmıştır. DASS ölçeğinin depresyon alt boyutunda da benzer bulguya ulaşılmıştır. QIK testinin bulguları gruplar arasında homojenken, her iki çalışma grubu içinde farklılık sağlasa da deney grubundaki değişimler bireylerde dikkatle ilgili gelişmenin daha etkin olduğunu göstermiştir. SGB uygulamasına bağlı olarak çalışma gruplarında HRV açısından anlamlı bir değişim gözlenmemiştir. Çalışmadan elde edilen bulgular sonucunda, Othmer metodunun sağlıklı gönüllüler üzerinde çoğu pozitif yönde bazı anlamlı değişiklikler yaptığı tespit edilmiştir. Bu çalışma, SGB uygulamasının sunulan alanlarda tedavi edici bir etkisinin olup olmadığının araştırılması için daha geniş çapta kontrollü çalışmaların yapılma gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Neurofeedback (NFB) methods are one of the contemporary popular research and alternative therapies. In the present research, the effects of the training through a commercially available neurofeedback system are examined on healthy subjects in terms of stress-depression scales, QIK test performance and heart rate variability. For this purpose, with a random sampling of volunteers, two groups are planned as experimental group (n=25) training with Othmer method and control group not receiving any training (n=25). In the first part as a pre-test, both study groups' participants are evaluated by STAI Form I-II and DASS to define psychological states as regards stress, depression or anxiety and also by QIK test widely used with NFB application to determine attention, concentration and impulse. Moreover, for HRV analysis, D2 derivation ECG is recorded during 15 minutes in both groups. Then, experimental group are trained by Othmer approach with 12 half-hour sessions in a month (three days a week). Results indicate that trait anxiety level decreases both within experimental group and compared to control group in terms of STAI-II Form. Also, similar findings are seen in the depression subscale of DASS. QIK test results are homogeneous among the groups and although it has some parameters statistically significant difference within both experimental and control group, the development about attention in experimental group is more efficient. According to NFB training, there is not any observed significant difference in terms of HRV analysis in the study groups. As a result of the findings from this study, Othmer method makes some significant changes on healthy volunteers, generally towards a positive direction. This study reveals the necessity of more widespread controlled experiments needed to investigate whether NFB application can be useful for the treatment of the above mentioned topics. 111
- Published
- 2015
20. Stres üriner inkontinanslı hastalarda perianal ve intravajinal biofeedback yardımlı pelvik taban kas egzersizlerinin etkinliğinin karşılaştırılması
- Author
-
Özlü, Aysun, Yıldız, Necmettin, and Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
- Subjects
Urinary tract ,Electromyography ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Urinary incontinence ,Biofeedback ,Urinary incontinence-stress ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Physical therapy ,Exercise - Abstract
Ürodinamik olarak SÜİ tanısı konmuş 51 hasta, randomize bir şekilde her grupta 17'şer hasta olacak şekilde 3 gruba ayrıldı. İlk grup yalnızca PTK ev egzersiz programı, ikinci grup PTK ev egzersiz programına ek olarak hastanede gözetimli olarak intravajinal basınç biofeedback yardımlı PTK egzersiz programı, üçüncü grup ise PTK ev egzersiz programına ek hastanede gözetimli perianal EMG biofeedback yardımlı PTK egzersiz programı uyguladı. Ev egzersiz programında PTK egzersizleri günde 30, 60, 90 kontraksiyon olacak şekilde zamanla artan yoğunlukta, hastanede gözetimli biofeedback grupları ise ev egzersiz programına ek olarak günde 20 dakika, haftada 3 gün, 8 hafta, toplam 24 seans biofeedback tedavisi olacak şekilde tedavi aldı. Tedavinin başlangıcında, 4. hafta ve 8. hafta değerlendirmelerinde inkontinans şiddeti (1 saatlik ped testi), PTK gücü (perineometre), sosyal aktivite düzeyi, Incontinence Impact Questionnare (IIQ7), Index of Female Sexual Function (IFSF), tedaviden memnuniyet düzeyi, kür ve iyileşme oranı ve uygulamadan rahatsızlık düzeyi değerlendirildi.Sonuç olarak her üç grupta da başlangıç değerlerine göre tedavinin 4. ve 8. hafta değerlendirmelerinde inkontinans şiddeti, PTK gücü, sosyal aktivite düzeyi, yaşam kalitesi ve cinsel fonksiyon değerlendirmelerinde istatistiksel anlamlı iyileşme olduğu gözlemlendi. Ayrıca her iki biofeedback grubunda, inkontinans şiddeti, PTK gücü ve sosyal aktivite düzeyi açısından sadece PTK ev egzersizi alan kontrol grubuna göre tedavinin 8. haftasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla iyileşme kaydedildiği tespit edildi (p
- Published
- 2014
21. Cinsel fonksiyon bozukluğu olan kadınlarda interaktif biofeedback tedavisinin cinsel fonksiyon ve yaşam kalitesi üzerine etkisi
- Author
-
Başgöl, Şükran, Oskay, Ümran, and Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,Sex disorders ,Coitus ,Obstetrics and Gynecology ,Biofeedback ,Nursing ,Hemşirelik ,Sexuality ,Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
BAŞGÖL, Ş. (2013). Cinsel Fonksiyon Bozukluğu Olan Kadınlarda İnteraktif Biofeedback Tedavisinin Cinsel Fonksiyon ve Yaşam Kalitesi Üzerine Etkisi. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği ABD. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.Cinsel fonksiyon bozukluğu şikayeti olan kadınların evde uygulayabilecekleri interaktif biofeedback tedavisinin, cinsel fonksiyon ve yaşam kalitesi üzerine etkilerini belirlemek amacıyla planlanan araştırma prospektif klinik izlem çalışmasıdır.İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Jinekoloji Polikliniği?ne Mart 2012- Mart 2013 tarihleri arasında başvuran kadınlardan, cinsel fonksiyon bozukluğu şikayeti olan, araştırma kriterlerine uyan, 14 kadın araştırma kapsamına alınmıştır.Araştırmada veri toplama araçları olarak, hastanın sosyo-demografik ve genel sağlık özelliklerini belirlemek için Birey Tanıtım Formu, cinsel fonksiyonlarını değerlendirmek için Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği (Female Sexual Function Index- FSFI), yaşam kalitelerini belirlemek için Türkçe Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği- Kısa Formu (TDSÖYKÖ-KF) ve alt üriner yol semptomlarını değerlendirmek için Bristol Kadın Alt Üriner Yol Semptomları Ölçeği (The Bristol Female Lower Urinary Tract Symptoms- B-FLUTS) kullanılmıştır. Formlar 10 haftalık tedavi sonrasında tekrar uygulanmıştır.Kadınların alt üriner yol semptomlarının ve özellikle üriner inkontinans şikayetlerinin olmadığı saptanmıştır. Kadınların FSFI alt boyut ve toplam puan ortalamaları tedavi öncesine göre anlamlı olarak artış göstermiştir. Kadınların tedavi öncesi ve sonrası kas gücü ortalamaları arasında çok ileri düzeyde anlamlı fark olduğu saptanmıştır. Kadınların tedavi öncesi ve sonrası yaşam kalitelerinin tüm alt boyut puan ortalamalarının arttığı belirlenmiştir. Sonuç olarak, evde uygulanan interaktif biofeedback tedavisi, kadınların cinsel fonksiyon ve yaşam kalitesi düzeylerinde olumlu katkı sağlamıştır. Anahtar Kelimeler: Cinsel fonksiyon bozukluğu, Yaşam kalitesi, Biofeedback, Pelvik taban egzersizi. BAŞGÖL, Ş. (2013). The Effects of Interactive Biofeedback Therapy on Sexual Function and Quality of Life of Patients with Sexual Dysfunction. Istanbul University, Institute of Health Science, Department of Women's Health and Gynecologic Nursing, Master?s Thesis. Istanbul.This research is an experimental study which was designed to determine the effects of interactive biofeedback therapy on sexual function and quality of life of patients with sexual dysfunction.The study sample consisted of 14 women who applied Istanbul University, Istanbul Faculty of Medicine Gynecology and Maternity Department, Gynecology Outpatient Clinic between March 2012- March 2013, suffer from sexual dysfunction and met inclusion criteria.In the study, four data collection instruments were used: a questionnaire for sociodemographic characteristics and general health status, Female Sexual Function Index (FSFI) for determination of sexual functions of women, World Health Organization Quality of Life Assesment- Short Form Turkish Version (WHOQOL-BREF TR) for evaluation of quality of life, The Bristol Female Lower Urinary Tract Symptoms (B-FLUTS) for evaluation lower urinary tract symptoms. The evaluations were done at the beginning of the treatment and at the end of 10 week treatment periodIt was determined that women had no complaints about lower urinary tract symptoms of urinary incontinence. There are significant improvements in total FSFI and other subscales and quality of life subscales. There is a significant improvement between before and after treatment in muscle strength. In conclusion, interactive home-based biofeedback therapy is a type of treatment which contributes to the sexual function and quality of life.Key Words: Sexual dysfunction, Quality of life, Biofeedback, Pelvic floor exercises. 124
- Published
- 2013
22. Servikal spondilozlu hastalarda fizik tedavi yöntemleri ve postürografi cihazı biofeedback egzersizlerinin denge üzerine etkisi
- Author
-
Erbilir, Tuba, Sarı, Hidayet, and Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı
- Subjects
Radiography ,Spinal osteophytosis ,Equilibrium ,Posture ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Exercise therapy ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Physical therapy ,Exercise - Abstract
Amaç: Servikal spondiloz (SS), genelde yaşla ilişkili olarak vertebralar, intervertebral diskler, faset eklemler, unkovertebral eklemler ve ligamanlarda görülen yırtıklara ve yıpranmalara bağlı değişiklikleri ifade eder. Denge, kişinin vücut ağırlık merkezini destek yüzeyi içerisinde tutabilme yeteneğidir. Bizim çalışmamızın amacı, SS'li hastalarda denge bozukluğunu araştırmak ve denge bozukluğu üzerinde fizik tedavi yöntemleri ile bilgisayarlı statik postürografi (BSP) cihazı biofeedback denge egzersizlerinin etkinliğini karşılaştırmak ve değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Çalışmamız prospektif, randomize olarak planlandı. Nisan 2010-Mart 2012 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Polikliniği'ne boyun ağrısı ve/veya hareket kısıtlılığı şikayetleri ile başvuran, araştırmaya alınma kriterlerine uyan 50 hasta çalışmaya dahil edildi. A grubuna (n=25) BSP cihazı biofeedback denge egzersizleri ile birlikte fizik tedavi, B grubuna (n=25) ise sadece fizik tedavi verildi. Tedavi öncesi ve sonrasında BDS (Berg Denge Skalası) ve VAS (Vizüel Ağrı Skalası) skorları hesaplandı ayrıca statik postürografi cihazı ile Dİ (Düşme İndeksi) ve Fourier frekans ölçümleri yapıldı. İstatistiksel tüm değerlendirmelerde anlamlılık düzeyi p0.05). Considering the relationship between BBS score and FI values, a reverse correlation was found. Before treatment we found significant difference in the frequency of F2-4 (peripheral vestibular system) and F7-8 (the central vestibular system) in favor of group B (p
- Published
- 2012
23. Üriner inkontinansı olan hastalarda biyofeedback ile yapılan pelvik taban kas egzersizinin inkontinans ve yaşam kalitesi üzerine etkisi
- Author
-
İlgün, Seda, Ovayolu, Nimet, and İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı
- Subjects
Quality of life ,Muscles ,Urinary incontinence ,Biofeedback ,Nursing ,Hemşirelik ,Exercise ,Pelvis - Abstract
Üriner inkontinans, hayatı tehdit etmeyen bir hastalık olmasına rağmen kadınların fiziksel, sosyal, iş ve eğitim faaliyetlerini etkileyen ve yaşam kalitesini düşüren yaygın bir sağlık sorunudur. Tedavide ilk tercih güvenlik, yan etki olmaması, hasta konforu ve yüksek düzeyde hasta memnuniyeti gibi avantajlarından dolayı davranışsal tedavidir. Bu tedavilerden biri olan biofeedback eşliğinde yapılan pelvik taban kası egzersizleri sonucunda inkontinans epizotlarının %61-%91 arasında azaltılabildiği gösterilmiştir. Bu araştırma üriner inkontinansı olan hastalarda biyofeedback ile yapılan pelvik taban kas egzersizinin inkontinans ve yaşam kalitesi üzerine etkisini incelemek amacıyla deneysel olarak planlanmıştır. Araştırma Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ürodinami Ünitesinde üriner inkontinans tanısı alan, araştırmanın sınırlılıklarına uyan ve gönüllü olan 30 müdahale ve 30 kontrol grubu ile yapıldı. Araştırmanın verileri, Hasta Bilgi Formu, İnkontinans Yaşam Kalitesi Ölçeği, Uluslararası İnkontinans Sorgulama Formu ve Vücut Kitle İndeksi kullanılarak toplandı. Çalışma sonucunda müdahale grubunda biyofeedback uygulaması öncesi 16,1±2,2 olan İnkontinans Sorgulama Formu puan ortalamasının, biyofeedback uygulaması sonrası 11,6±4,6'ya düştüğü, kontrol grubunda ise 14,0±4,7'den 14,7±4,7'ye yükseldiği tedavi öncesi ve sonrası puanlar arasında istatistiksel farkın anlamlı olduğu saptandı (p?0,05). Müdahale grubundaki hastaların biyofeedback uygulaması öncesi 52,1 ? 10,5 olan İnkontinans Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam puan ortalamasının, uygulama sonrası 58,7 ? 14,7'ye yükseldiği, kontrol grubunda ise 58,1 ? 16,1'den, 53,5 ? 16,1'a düştüğü tedavi öncesi ve sonrası puanlar arasında istatistiksel farkın anlamlı olduğu saptandı (p?0,05). Müdahale ve kontrol grubundaki hastaların biyofeedback uygulaması öncesi ve sonrası yaşam kalitesi toplam ve alt boyut puan farkları arasında istatistiksel farkın anlamlı olduğu saptandı (p?0,05). Sonuç olarak, biyofeedback ile yapılan pelvik taban kas egzersizinin üriner inkontinans tedavisinde etkili olduğu ve yaşam kalitesini yükselttiği tespit edilmiştir. Although urinary incontinence (UI) is not a mortal disease, it is a health problem which affects the physical, social , professional and educational activities and life quality of women. The first preference in treatment is the behavioral one due to its safety ,patient comfort, no side effects and high level of patient satisfaction. It has been observed that with biofeedback, which is one these treatments, along with pelvic floor exercises, episodes of incontinence could be reduced by 61%-91%. This research has been planned to experimentally investigate the effects of pelvic floor muscle exercises done with biofeedback on urinary incontinence and life quality of these patients. This study has been realized with volunteers of 30 intervention and 30 control groups with a diagnosis of urinary incontinence complying within the limitations of the research at Gaziantep University Şahinbey Research and Application Hospital Urodynamics unit.The data of the research has been gathered with the Patient Information Form, the Incontinence life quality scale, the international incontinence inquiry form and Body Mass Index (BMI).As a result of the study, the average Incontinence inquiry form score of the intervention group which was 16,1±2,2 before the biofeedback implementation decreased to 11,6±4,6 ,on the other hand in the control group the average, it was 14,0±4,7 it increased to 14,7±4,7 ,the scores before and after the treatment have been determined to have a significant difference (p?0,05). In the intervention group the total score average of the Incontinence life quality scale increased from ????????? to ????????? after the application whereas in the control group it has decreased from ????????? to ????????? ; the scores before and after the treatment have been determined to have a significant difference (p?0,05).It has been established that in the intervention and control groups the total and sub-dimensional life quality scores before and after the biofeedback implementation have a significant difference (p?0,05) . As a result, it has been determined that biofeedback with pelvic floor exercises has a positive effect on urinary incontinence treatment and increased life quality level of patients. 107
- Published
- 2011
24. Hemiplejik hastalarda EMG biyogeribildirim ile uygulanan egzersiz programının etkinliği
- Author
-
Arpa, Selcan, Özçakır, Şüheda, and Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı
- Subjects
Cerebrovascular disorders ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Hemiplegia ,Biofeedback ,Walking ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Exercise - Abstract
Bu randomize, tek kör, plasebo kontrollü çalışmada, hemiplejik hastalarda alt ekstremiteye EMG biyogeribildirm (EMG BG) ile uygulanan egzersiz programının etkinliğini araştırmak amaçlanmıştır.Beyin damar hastalığı sonrasında hemipleji gelişen 34 hasta iki gruba randomize edilerek çalışmaya alındı. Her iki grupta da hastanın kas gücüne uygun olarak düzenlenen güçlendirme egzersizleri EMG BG yardımıyla uygulandı. Birinci gruptaki hastalar (n=17) egzersiz sırasında ekrandan görsel ve işitsel geri bildirim alırken, ikinci gruptaki hastaların (n=17) işitsel ve görsel geri bildirim alması engellenerek plasebo uygulama yapıldı. Hastaların tedavi öncesi, sonrası, 1. ve 3. ayda, aktif eklem hareket açıklığı, spastisite, kas gücü, fonksiyonel durum ve yürüme hızı değerlendirmeleri yapıldı.Çalışmaya alınan hastalarda yaş ortalaması 55,9±13,2 (18-78) yıl, inme sonrası geçen süre ortalama 133,6±132,2 (10-444) gündü. Modifiye Ashworth Skoru'nda (MAS) yalnızca Grup 1'de tüm vizitlerde anlamlı düzelme saptanırken eklem hareket açıklığı, kas gücü, FBÖ, Barthel ve 10 m yürüme süresinde her iki grupta da tedavi sonrası, 1. ve 3. ay vizitlerinde istatistiksel olarak anlamlı iyileşme kaydedildi. Gruplar arası karşılaştırmalarda tüm vizitlerde Grup 1 de MAS değerlerinde anlamlı farklılık vardı. Diğer tüm parametrelerde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı.Bu bulgular, inme sonrası yapılan alt ekstremite güçlendirme egzersizleri ile kas gücü ve fonksiyonel değerlendirme parametrelerinde anlamlı iyileşmeler olduğunu göstermektedir. Ancak, gruplar arası karşılaştırmalarda yalnızca MAS değerlerinde anlamlı fark bulunması EMG BG ile yapılan egzersiz programının rutin güçlendirme egzersizlerine üstünlük sağlamadığı ancak spastik hemiplejik hastalarda tercih edilebilecek yöntem olduğunu düşündürmektedir. The aim of this randomized single blind placebo controlled study was to investigate the effectiveness of EMG biofeedback (EMG BF) assisted lower extremity exercise program in hemiplegic patients.Thirty-four patients with hemiplegia due to cerebrovascular disease were randomized into two groups. In both groups strengthening exercise program with EMG BF were applied according to the patient?s muscle strength. Patients in Group 1 (n=17) received visual and auditory feedback from the monitor during exercise while placebo treatment was given for patients in Group 2 (n=17). Active range of motion, spasticity, muscle strength, functional level and walking speed were assessed before treatment, after treatment, at 1 month and 3 months.Mean age of the patients was 55.9±13.2 (18-78) years. Mean interval from stroke onset was 133.6±132.2 (10-444) days. Although statistically significant improvement was noted in Modified Ashworth Score (MAS) for all visits in only Group 1, statistically significant improvements were found for range of motion, muscle strength, FIM, Barthel and 10 m walking time for all visits in both groups. Between group analysis showed that improvement of MAS in Group 1 was significantly better for all visits.These findings show that strengthening exercises result in significant improvements in muscle strength and functional assessment parameters after stroke. As we have found no difference between two groups other than MAS, EMG BF assisted exercise program seems not to be superior to routine exercise program but can be suggested for hemiplegic patients with spasticity. 60
- Published
- 2011
25. Efficacy of home based exercise program and postural biofeedback therapy in reducing risk of falling among osteoporotic women over 65 years of age
- Author
-
Alkan, Hakan, Topuz, Oya, Yıldız, Necmettin, Alkan, S., Sarsan, Ayşe, and Ardıç, Füsun
- Subjects
Psychology/instrumentation ,fall risk ,emotion ,Biofeedback ,rehabilitation care ,behavioral disciplines and activities ,feedback system ,information ,Vestibular exercise ,body equilibrium ,human ,long term care ,training ,exercise ,adult ,questionnaire ,control group ,Geriatric Depression Scale ,article ,risk assessment ,scoring system ,physical performance ,major clinical study ,osteoporosis ,aged ,female ,quality of life ,Short Form 36 ,health program ,General Health Questionnaire ,home care - Abstract
Introduction: We aimed to investigate the effects of home-based vestibular exercise and biofeedback training on balance, fall risk, functional mobility, emotional state and quality of life among osteoporotic women. Materials and Method: Sixty osteoporotic women aged over 65 were randomized to four groups of 15 people: home-based vestibular exercise, biofeedback training, vestibular exercise+biofeedback training and control group. Training programs were performed in all groups. Biofeedback training was performed in 20 minute sessions,10 sessions a month. Vestibular exercises were prescribed once daily with 10 repetitions for one month. Fall risk obtained by Tetrax, Berg balance test, Timed Up-and- Go test, Geriatric Depression Scale (GDS) and Short Form-36 (SF-36) questionnaire were evaluated at the beginning and the end of the study. Results: Compared to the control group, statistically significant improvements in fall risk, balance, GDS scores and physical function, role emotional and general health subgroups of SF-36 test were observed in all of the intervention groups (p
- Published
- 2011
26. Dissinerjik defekasyonlu hastalarda biofeedback tedavisinin hayat kalitesi üzerine etkisi
- Author
-
Şahin, Memduh, Ünal, Selahattin, and İç Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Gastroenteroloji ,Manometry ,Gastroenterology ,Biofeedback ,Defecation ,Constipation - Abstract
Kabızlık toplumda sık görülen gastrointestinal problemlerden biridir. Anal dissinerjiler fonksiyonel kabızlık nedenleri arasında %20 oranında bir yer tutmaktadır. Biofeedback tedavisi anal dissinerji tedavisinde manometrik bozukluğu düzeltmede etkinliği kanıtlanmış bir yöntem olmasına rağmen hayat kalitesi üzerindeki etkisini prospektif olarak değerlendiren bir araştırma mevcut değildir.Bu çalışma konstipasyon nedeniyle başvuran hastalar arasında anal dissinerji saptanan hastaların biofeedback tedavisi sonrası tedaviye cevabının ve hayat kalitesindeki değişimin araştırılması amacıyla planlanmıştır.Çalışmaya Roma III kriterlerine göre konstipasyonu olan hastalardan manometrik olarak anorektal dissinerji saptanan 32 hasta katılmış olup 12`si erkek (%37,5), 20'si kadın (%62,5) idi. Hastaların yaş ortalaması 43 + 16 (dağılım18-72) yıl olarak tesbit edildi. Bütün hastalara anorektal biyofeedback tedavisi uygulandı. Tedavi öncesinde ve tedaviden 1 ay sonrasında SF-36 hayat kalitesi ölçüm anket formları dolduruldu. Tedavi sonrasında fiziksel fonksiyon skorunda11,9±2,7, fiziksel rol skorunda 12,9±3,2,ağrı skorunda 10,4±3,8, genel sağlık skorunda 10,7±3,9, vitalite skorunda 10,5±4,3, sosyal fonksiyon skorunda 10,9±5,3, duygusal rol skorunda 14,6±3,7, mental sağlık skorunda 10,6±3,2 artış saptanmış olup ölçülen parametrelerin tamamında istatistiksel olarak anlamlı artış sağlanmıştır.SF-36 ile ölçülen parametrelerin değişim oranı ile hastalarda bulunan dijital manevra, ıkınma şiddeti, dışkılama sayısı değişimi arasındaki ilişki analiz edildiğinde yalnız vitalite (hayat enerjisi) artışının dijital manevra kullanımının azalmasıyla ilişkili olduğu saptandı. SF-36 parametrelerinin değişim oranı ile cinsiyet, yaş, doğum sayısı ilişkisi incelendiğinde sadece yaş artımı ile fiziksel rol cevabı arasında negatif yönde korelasyon saptanmıştırSonuç olarak biofeedback tedavisi ile dışkılama alışkanlıklarındaki düzelmenin ve manometride saptanan bozuklukların kaybolmasının yanında insanların mental ve fiziksel hayat kalitesinde belirgin bir düzelme sağladığı saptanmıştır. Constipation is one of the most Gastrointestinal Disorder which affects the society. Anal dyssinergia is the cause of %20 of functional constipation. Altough biofeedback is an effective option for the treatment of anal dyssinergia, it is not known the effect of the same treatment for life quality.The aim of the sudy was to find the effectivenes of biofeedback treatment for the constipation patients with anal dyssinegia. Before and after the treatment SF-36 parameters was measured for all of the patients.We recruited 32 subjects with chronic constipation who had fulfilled Rome III criteria for functional constipation. In addition, all subjects fullfilled the following criteria for dyssinergic defecation; they showed a dyssinergic pattern of defecation during attempted defecation and either had prolonged difficulty with expelling balloon. There were 12 male and 20 female subjects with a median age of 43 + 16 (range 18-72). All of the patients were treated with biofeedback exercises. The increase of physical functioning, physical role, bodily pain, general health, vitality, social functioning, emotional role and mental health score were in order 11,9±2,7, 12,9±3,2, 10,4±3,8, 10,7±3,9, 10,5±4,3, 10,9±5,3, 14,6± 3,7 and 10,6±3,5 point . There were statistic significant differences between the pretreatment and one month post treatment Quality of Life values . There were also a significant improvement of straining effort, digital maneuver use and weekly defecation number.We performed correlation analysis to compare the change of life quality parameters and defecation behaviors. We found a reverse correlation between vitality and digital maneuver habit. There were also a negative correlation between age and physical rol.In conclusion, we would like to emphasise that biofeedback treatment is an effective treatment for anal dyssinergia. After treatment of such patient we observe a significant improvement of mental and physically quality of life and defecation habits. We think that such studies could performed with a wide range of population again. Such studies can include a first, third month and 1 year measurement of quality of life after biofeedback treatment 86
- Published
- 2011
27. Hemiplejik hastalarda postural simetrinin sağlanmasında Biofeedback'in etkinliği
- Author
-
Karaoğlu, Y. Rana, Erdal, Akın, and Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
- Subjects
Cerebrovascular disorders ,Posture ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Hemiplegia ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Cerebrovascular circulation - Abstract
103
- Published
- 2010
28. Dissinerjik defekasyon bozukluğu olan hastalarda biofeedback yönteminin etkinliği ve yaşam kalitesi üzerine etkisi
- Author
-
Özkütük, Nilay, Eşer, İzmet, Diğer, Eşer, İsmet, and Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Subjects
Gastroenteroloji ,Quality of life ,Biofeedback, dissinerji, konstipasyon, hemşire ,Biofeedback, dyssynergy, constipation, nurse ,Hemşirelik Esasları A.B.D ,Gastroenterology ,Nurses ,Biofeedback ,Nursing ,Defecation ,Constipation - Abstract
Araştırma dissinerjik defekasyon bozukluğu olan hastalara uygulanan biofeedback yönteminin konstipasyona ve hastaların konstipasyon yasam kaliteleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla tasarlanmış deneysel tipte bir araştırmadır. Araştırma Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Gastroenteroloji Kliniği Konstipasyon, İnkontinans ve Biofeedback Polikliniği’nde 01 Ağustos 2008 – 30 Haziran 2010 tarihleri arasında yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Arastırma ve Uygulama Hastanesi Gastroenteroloji Kliniği Konstipasyon, nkontinans ve Biofeedback Poliklinigi’nde klinik ve anorektal değerlendirme sonrasında dissinerjik defekasyon bozukluğu tanısı konmus yavas veya normal transitli, örneklem seçim ölçütlerine uyan 24 hasta uygulama (n=12) ve kontrol grubunu (n=12) oluşturmuştur. Araştırma verilerinin toplanmasında; hasta tanıtım formu, Bristol dışkı kıvamı ölçeği, konstipasyon yasam kalitesi ölçeği, görsel kıyaslama ölçeği, abdominal veya diyafragmatik nefes egzersizleri formu, konstipasyon günlüğü, Roma III fonksiyonel kabızlık tanı kriterleri, Rao tarafından önerilen fonksiyonel defekasyon bozukluğu tanı kriterleri ve konstipe hasta biofeedback izlem formu kullanılmıştır. Konstipasyon şikayeti nedeniyle başvuran hastalar poliklinik hekimi tarafından değerlendirilmiş ve veri toplama araçları kullanılarak hastalardan bilgi sağlanmıştır. Konstipasyon şikayeti ile gelen tüm hastalara nefes egzersizleri öğretilmiştir. Hastadan bir hafta boyunca konstipasyon günlüğü tutması istenmiştir. Poliklinik hekimi tarafından değerlendirildikten, nefes egzersizleri öğretildikten ve bir hafta boyunca konstipasyon günlüğü tutulduktan sonra hastalara anorektal manometri, kolon transit zamanı ve balon atma testleri uygulanmıştır. Tüm bu testler yapıldıktan sonra hastalar değerlendirilip dissinerjik defekasyon tipine göre Tip I ve Tip III tanısı alanlar belirlenmiş, biofeedback eğitimi bilgisayar programı eşliğinde 6 haftalık sürede haftada bir kez yaklaşık 30-45 dakika süren seanslardan olusan 6 seansta araştırmacı tarafından verilmiştir. Verilerin analizinde, ki-kare analizi, t testi, Mann-Whitney U testi ve Wilcoxon Signed Ranks testi kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre; biofeedback yönteminin defekasyon girişimi sırasında anal kanal basıncının, ortalama ıkınma puanının düşürülmesinde ve dışkı kıvamı üzerinde etkili olduğu, konstipasyon şiddetini azalttığı ve tedavi memnuniyetini arttırdığı, rektal duyarlılık üzerine etkisinin düşük olduğu, balon atma testi sonuçları doğrultusunda eksternal anal sfinkterde istenen gevşemeyi, kolon transit zamanında ve haftalık dışkı sayısında ise istenen artısı sağladığı ve yasam kalitesi üzerinde olumlu yönde etkisinin olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak, dissinerjik defekasyon bozukluğu olan hastalarda biofeedback yönteminin etkili ve yasam kalitesi üzerinde etkisinin olduğu belirlenmiştir. Biofeedback yönteminin dissinerjik defekasyon bozukluğu olan hastalarda alternatif tedavi yöntemi olarak kullanılması önerilmiştir.
- Published
- 2010
29. Stres inkontinanslı hastalarda biofeedback tedavinin, inkontinans sorgulama formu skorlarına ve ürodinamik parametrelere etkisi
- Author
-
Bayrak, Ömer, Seçkiner, İlker, and Üroloji Anabilim Dalı
- Subjects
Urodynamics ,Urology ,Üroloji ,Urinary incontinence ,Scales ,Biofeedback ,Urinary incontinence-stress ,SF-36 Health Survey - Abstract
Stres inkontinansı olan hastalarda, biofeedback tedavi öncesi ve sonrası, ürodinamik parametrelerin ve The International Consultation on Incontinance Quastionnaire-Short Form (Uluslararası İnkontinans Sorgulama Formu), (ICIQ-SF) skorlarının karşılaştırılmasını amaçlandı.Çalışma kapsamına alınan stres üriner inkontinansı olan 40 hastaya biofeedback tedavi öncesi ICIQ-SF skorlama formu dolduruldu ve ürodinami yapıldı. Hastalara biofeedback tedavi sonrası yeniden ICIQ-SF skorlama formu dolduruldu ve ürodinami yapıldı. Yedi hasta yedinci haftadan sonra tedaviye gelmedi. Bunlar arasından beş hasta düzeldiği için, iki hasta hiç fayda görmediği için tedaviyi yarıda bıraktı. Bu yedi hastaya ürodinami yapılmadan sadece ICIQ-SF skorlama formu dolduruldu.Çalışmamızda biofeedback tedavisi sonrasında ICIQ-SF skorunda (9.95±4.39), tedavi öncesi ICIQ-SF (18.07±2.40) skoruna göre anlamlı düzelme olduğu saptandı. Ancak tedavi öncesi ürodinamik parametrelerle (kapasite, instabilite, sensasyon ve rezidü), tedavi sonrası ürodinamik parametreler arasında istatistiksel anlamlı farklılık gözlenmedi.Bulgularımız ışığında biofeedback tedavi ile hastaların şikayetleri büyük ölçüde düzelmekte olup, ICIQ-SF skorlarında anlamlı düşüş meydana gelmektedir. Bu yüzden cerrahi tedaviye endikasyonuna göre iyi bir alternatiftir. Ürodinamik parametrelerde değişikliğe yol açmadığı için, stres üriner inkontinanslı biofeedback tedavisi planlanan hastalarda ürodinamiye mutlaka ihtiyaç yoktur.Anahtar Kelimeler: Stres üriner inkontinans, ICIQ-SF skoru, Ürodinami It is aimed that the comparison between the urodynamics paramethers and The International Consultation on Incontinance Questionnaire- Short Form (ICIQ-SF) scores which are done before and after the biofeedback therapy, on the patients with stres urinery incontinance.In this study the ICIQ-SF is filled and urodynamics ais done the 40 patients who have got stres urinery incontinance. After the biofeedback therapy, ICIQ-SF is filled and urodynamics are done again. After the seven treatments, the seven patients didn?t come to the therapy. Among these, five patients who getting well and the two patients who couldn?t get benefit from this therapy ended the therapy of comman hospital. Without doing urodynamics to these seven patients, justly filled ICIQ-SF.In this study it is seen that there is a great benefit from the scores of ICIQ-SF (9.95±4.39) after the biofeedback theraphy to the scores of ICIQ-SF (18.07±2.4) which are done before the biofeedback therapy. However, it is observed that there isn?t any istatistical differance between the urodynamics parameters which are before the therapy and the urodynamics parameters which are after the therapy.Considering the results of this study, the patients start getting well with the help of the biofeedback therapy and the ICIQ-SF scores decreased. That?s why the biofeedback is a good alternative according to the surgery therapy if surgery is indicated. The reason why urodynamics is needless on the stres urinery incontinance who are planned to biofeedback therapy, because it doesn?t illustrate any differance on the urodynamics parameters.Key words: Stres urinery incontinance, ICIQ-SF score, Urodynamics 69
- Published
- 2010
30. İnmeli hastalarda EMG Bio-geribildirim ve plastisite
- Author
-
Savaş, Yilmaz, Dursun, Erbil, and Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
- Subjects
Cerebrovascular disorders ,Electromyography ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Brain ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Physical therapy - Abstract
Üst ekstremite motor disfonksiyonları inmeli hastalarda günlük yasamaktivitelerinde belirgin güçlüge yol açar. nmeli hastalarda el bilegidorsifleksiyonundaki güçsüzlük, el fonksiyonlarını negatif olarak etkileyen en önemliproblemlerden biridir. Bu çalısmada elektromiyografik bio-geribildirim (EMGBGB)'nin konvansiyonel fizyoterapiye eklenmesinin üst ekstremite rahbilitasyonunaolan etkileri arastırıldı. Ayrıca kronik inmeli hastalarda EMG-BGB'nin serebralplastisiteyi uyarıp uyarmadıgı arastırılmıstır. Çalısmaya Kocaeli Üniversitesi TıpFakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı'na 1 Aralık 2009-1 Mayıs2010 tarihleri arasında basvuran 20 hasta dahil edildi. Tüm hastalarda üst ekstremitegüçsüzlügü mevcuttu, fakat el bilek dorsifleksiyonunu baslatabiliyorlardı. Hastalarrandomize olarak her grupta 10'ar hasta olacak sekilde EMG-BG ve kontrolgruplarına ayrıldılar. Primer motor korteksteki aktivasyon alanlarını ölçmek içinyapılan fMRG çalısmalarında 3 Tesla Achieva/Intera Release 2.6.1 12.6 seri tümvücut tarayıcı MRG cihazı (Philips Medical Systems, Eindhoven, The Netherlands)kullanıldı. BGB grubunda, aktif el bilegi dorsifleksiyonu eklem hareket açıklıgını(EHA) artırmak için Myomed 932 cihazı (Enraf-Nonius; Röntgenweg 1, P.O. Box810, 2600 AV Delft, The Netherlands) ile ardısık 10 gün boyunca günde yarımsaatlik 10 seans EMG-BGB terapisi uygulandı. Ek olarak, BGB grubunda 10 günboyunca günde 2 saat süreyle konvansiyonel fizyoterapi program uygulandı. Bunakarsın, kontrol grubuna 10 gün boyunca yalnızca konvansiyonel fizyoterapi programıuygulandı. Her iki grupta da tedavi öncesi ve sonrası aktif el bilegi EHA'sı, kastonusu degerlendirmesi, Brunnstrom motor evreleme cetveli, Wolf motor fonksiyontesti (WMFT), Jebsen Taylor el fonksiyon testi ve fMRG'de primer motor korteksaktivasyon alanı degerlendirmesi yapıldı. Hastaların yas ortancası 56.50±49.25-65.25(en küçük: 20, en büyük: 75) idi. Çalısmanın baslangıcında gruplar arasındademografik özellikler, klinik parametreler ve fMRG bulguları açısından anlamlıfarklılık yoktu (tüm parametreler için p>0.05). Tedavi sonrası degerlendirmedeEMG-BGB grubunda aktif el bilegi ROM'u ve Brunnstrom motor evrelemecetvelinde baslangıca oranla anlamlı iyilesme mevcuttu (sırasıyla p=0.007 ve 0.046),fakat kontrol grubunda anlamlı farklılık yoktu. Gruplar arası analizlerde tedaviöncesi ve tedavi sonrası yapılan klinik degerlendirmelerde EMG-BGB grubu ilekontrol grupları arasında anlamlı farklılık yoktu. Her iki grupta da WMFT'deki çogugörevde belirgin gelisme gözlemlendi. Jebsen Taylor el fonksiyon testi alt-testlerininperformans zamanlarında her iki grupta da belirgin iyilesme görüldü. Grup içianalizler her iki grupta da primer motor korteks aktivasyon alanında artıs egilimigösterse de, bu egilim istatistiksel olarak anlamlı degildi (p>0.05). Sonuç olarak;inmeli hastalarda EMG-BGB'nin rutin konvansiyonel terapi uygulamalarınaeklenmesinin, etkilenmis üst ekstremitenin performansını artırdıgı gösterilmistir.Bununla beraber çalısmamızda uygulanan EMG-BGB yönteminin beyin plastisitesiüzerine etkisi olmadıgı saptanmıstır. The upper extremity motor dysfunction could result in prominent disability indaily living activities of stroke patients. Weakness in wrist dorsiflexion in hemiplegicpatients is one of the most important problems that negatively affect their handfunctions. The effects of adding the electromyographic biofeedback (EMG-BF)treatment to conventional physiotherapy on rehabilitation of upper extremityfunctions were investigated in this study. It was also aimed to search whether theEMG BF promote the cerebral plasticity in chronic stroke patients or not. Twentystroke patients who admitted to Kocaeli University, Faculty of Medicine, Departmentof Physical Medicine and Rehabilitation in-between Dec 01, 2009 and May 01, 2010were included in the study. All patients had upper extremity weakness, but hadability to start the wrist dorsiflexion. They were randomized into EMG-BF andcontrol groups, each composed of ten patients. fMRI studies were performed with 3Tesla Achieva/Intera Release 2.6.1 12.6 series whole body scanner MRI tool (PhilipsMedical Systems, Eindhoven, The Netherlands) to measure area of activation onprimary motor cortex. EMG-BF therapy was applied to increase the range of motion(ROM) of the active wrist dorsiflexion with Myomed 932 (Enraf-Nonius;Röntgenweg 1, P.O. Box 810, 2600 AV Delft, The Netherlands) BF tool for half anhour for 10 sessions during 10 consecutive days in BF group. Additionally,conventional physiotherapy sessions of two hours per day were conducted to BFgroup for 10 days. Whereas, only conventional physiotherapy was conducted to thecontrol group for 10 days. Active ROM measures of wrist, muscle tone assessment,Brunnstrom motor recovery stage, Wolf motor function test (WMFT), Jebsen Taylorhand function test and area of activation on primary motor cortex on fMRI wereanalyzed before and after the treatment for both of the groups. The median age of thepatients was 56.50±49.25-65.25 (minimum: 20, maximum: 75). The demographicalfeatures, clinical parameters and fMRI findings did not differ significantly betweentwo groups at baseline (p>0.05 for all parameters). In post-treatment measures,significant improvements were detected in active ROM of wrist and Brunnstrommotor recovery stage in EMG-BF group when compared to the baseline (p=0.007and 0.046, respectively), whereas no significant differences were detected in controlgroup. In between group analyses before and after the treatment, no significantdifferences were detected in any clinical assessment between EMG-BF and controlgroups. Significant improvements were detected in many tasks of WMFT withinboth groups. Performance times were also improved significantly in many subtests ofJebsen Taylor hand function tests within both groups. The within group analysesrevealed a tendency of increase on area of activation on primary motor cortex forboth groups, however this tendency was not statistically significant (p>0.05). Inconclusion, adding the EMG-BF to the routine conventional therapeutic applicationswas detected to improve the performance of affected upper extremity in strokepatients. However, EMG-BF procedure did not have any effect on brain plasticity. 62
- Published
- 2010
31. Diz osteoartritli hastalarda biofeedback yardimli i?zometrik egzersiz ve elektrik stimülasyon programinin ağri, anksiyete ve depresyon üzerine etkisi
- Author
-
Durmuş D., Alayli G., Cantürk F., and Ondokuz Mayıs Üniversitesi
- Subjects
musculoskeletal diseases ,Depression ,Electrical stimulation ,Osteoarthritis ,Biofeedback ,Knee ,Anxiety ,Exercise - Abstract
Objective: Effects of Biofeedback Assisted Isometric Exercise and Electrical Stimulation on Pain, Anxiety and Depression Scores in Knee Osteoarthritis The aim of this study was to evaluate the effects of biofeedback assisted isometric exercises and electrical stimulation program, on pain, disability, anxiety and depression scores in knee osteoarthritis. Materials and methods: Fifty women between 42 and 74 years old with the diagnosis of knee osteoarthritis according to ACR criteria participated in the study. Patients were randomized into two groups. For both groups a 20 minute therapy was applied 5 days a week. Both groups were treated for 4 weeks. Patients were evaluated before and after the therapy. Outcome measures included Western Ontario McMaster Universities Osteoarthritis index (WOMAC) pain score for pain, WOMAC physical function scores for disability and Hospital Anxiety Depression (HAD) for anxiety and depression. Results: Both treatment groups showed significant improvements in WOMAC pain and physical function scores (p
- Published
- 2005
32. Lomber Spondiloz'lu hastaların tedavisinde biofeedback ve bel egzersizlerinin etkinliğinin araştırılması
- Author
-
Vaezalavi, Mitra, Kokino, Siranuş, and Diğer
- Subjects
Spinal osteophytosis ,Bech depression scala ,Back pain ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Exercise therapy ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon - Abstract
ÖZET Bu çalışmanın amacı, lomber spondiloza bağlı kronik bel ağrılı hastalarda biofeedback eğitimi, egzersiz eğitimi ve iki tedavinin beraber uygulanmasının, ağrı, fleksibilite, kas kuvveti, endurans ve depresyon üzerine olan etkilerini araştırmaktı. Bu amaçla rastgele seçilen 60 kronik bel ağrılı hasta, 20' şer kişilik 3 gruba ayrıldı. Hastalar 4 hafta boyunca haftada 5 gün tedaviye alındılar. Biofeedback grubuna galvanik deri direncini ölçen zentreiner adlı cihaz günlük 30 dakika süreyle uygulandı. Egzersiz grubuna, sırtüstü pozisyonda lumbal fleksiyon, yüzükoyun pozisyonda lumbal ekstansiyon, değişik pozisyonlarda gövde rotasyon hareketleri, ayakta ve oturmada hamstringleri germe, kalça fleksörlerini germe, üst ve alt abdominalleri ve üst erektör spiralleri kuvvetlendirme gluteus maksimus ve mediusu kuvvetlendirme egzersizleri verildi. Bu hareketlerin her biri 10'ar tekrarla ağrı sının içinde yapıldı. Çalışma kapsamındaki parametreler, tüm hastalarda tedavi öncesi ve sonrası değerlendirildi. Ağrı, görsel ağrı skalası ve algometri cihazı ile; Fleksibilite, modifiye Schober endeksi, lumbal ekstansiyon endeksi, sağa ve sola lateral fleksiyon endeksi, el parmak ucu zemin mesafesi endeksi ile; Kas kuvveti, manuel kas testi ile; Depresyon, beck depresyon skalası ile ölçüldü. Sonuçların anlamlılığı istatistiksel olarak değerlendirildi. Bu değerlendirme sonuçlarına göre 4 haftalık tedavi programı ile her üç grupta ağrı azalması, fleksibilitede artış ve depresyonda azalma elde edilmiştir. Ancak tedavi çeşitlerinin birbirlerine üstünlükleri de bulunmuştur: Kas kuvveti, enduransta egzersiz grubu ve egzersiz + biofeedback grubundaki sonuçlar anlamlıydı, biofeedback grubunun sonuçlan bu iki durum için etkili değildir. Egzersiz ve egzersiz + biofeedback grublannm depresyon ve fleksibilite değerlerindeki gelişmeleri istatistiksel olarak daha anlamlıydı. Ağnda azalma egzersiz + biofeedback grubunda daha anlamlı sonuçlara ulaşılmıştır. IV SUMMARY The aim of this study was to assess the effects of biofeedback and exercise and both on pain, flexibility, muscle strength, endurance and depression in patients with chronic pain due to lumber spondilosis. 60 randomly selected patients with chronic low back pain were included for the study and they were divided into three equal groups of 20 patients. Patients were treated for 5 days a week for 4 weeks. In biofeedback group, a device so called zentreiner, which measures the skin galvanic resistance were applied for 30 minutes. In exercise group varius types of exercises such as lumbar flexion exercises in supine position, lumbar extension exercises in prone position, trunk rotation exercises in various positions, hamstring stretching exercises in sitting and standing positions hip flexors strecthing exercises, strengthening exercises of inferior and superior abdominal muscles, superior erector spinal muscles, gluteus maximus and medius were performed by the patients. Each of the exercise type was repeated ten times in pain limits. The included parameters were evaluated before and after treatment. Pain was evaluated by visual analog scala and algometry device. Flexibility was evaluated by modified schober index, lumbar extansion index, right and left lateral flexion index and finger-floor distance index. Muscle strength was assessed using manuel muscle strength test and depression by Beck depression scala. Afterwards results were evaluated statistically. According to the statistic evaluations, pain reduction, increase in flexibility and improvement in depression were observed in all three groups, after 4 weeks therapy period. Moreover some therapy forms were found out to be superior than others: The patients in exercise and exercise + biofeedback groups showed significant improvement in muscle strength and endurance, biofeedback was not effective for both parameters. The significant improvements in flexibility and depression were more prominent in exercise and exercise + biofeedback groups than other group. Improvement in pain was more prominent in exercise + biofeedback group. TC YÜKSEKÖ?RETİM KUEÖLÜ BQKUUMTASY01 MEEK* 56
- Published
- 1999
33. Tinnituslu hastalarda biofeedback ve ilaç tedavisinin karşılaştırılması
- Author
-
Çağlar, Gülsüm Aydan, Belgin, Erol, and Diğer
- Subjects
Tinnitus ,Biofeedback ,Drug therapy ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
ÖZET Tinnitus, işitme ile ilgili bir uyan ve dış bir kaynak olmadan kişinin kulaklarında veya kafasının içinde anormal ses algılamasıdır. Otolojide sıklıkla görülen semptomlardan birisi olan tinnitus, çok sayıda kulak rahatsızlığına bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Tinnitusun patofizyolojisi tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Genellikle de işitsel sistem içinde anatomik ve/veya fonksiyonel değişmeye bağlı olduğuna inanılır. Tinnitusun tedavisine ilişkin literatürde çok farklı yaklaşımlar mevcuttur. Çalışmamızda bunlardan ikisi olan biofeedback ve ilaç tedavisini karşılaştırmayı amaçladık. Bu amaçla çalışmamızda Hacettepe Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'na tinnitus şikayetiyle başvuran 18-73 yaşlan arasındaki 76 hasta tedavi yöntemleri ve işitme kaybı açısından dört grupta değerlendirilmiştir. Tedavi yöntemlerinin etkinliğinin belirlenmesi için hastalara tedavi öncesi ve sonrasında SCL-90-R -Symptom Check List (Semptom Tarama Listesi) testi uygulanmış ve puanlar karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonucunda, biofeedback uygulanan grupta depresyon ve somatizasyon alt testlerinde istatistiki olarak iyileşme görülürken, ilaç tedavisi uygulanan grupta da düşmanlık alt testinde istatistiki olarak yükselme görülmüştür. Diğer alt testlerde biofeedback grubunda sayısal iyileşme gözlenirken, ilaç tedavisi uygulanan grupta iyileşme olmamasının yanı sıra sayısal olarak şikayetlerdeki artma dikkati çekmiştir. Elde ettiğimiz bulgular biofeedback terapisinin hasta gruplarımızda daha etkili olduğunu ortaya koymuştur. Anahtar Kelimeler: tinnitus, biofeedback terapisi, ilaç tedavisi. IV ABSTRACT A stimulus related with hearing and one developing without being connected to an external source, tinnitus is an abnormal perception of sound in the ears or inside the head of the individual. Tinnitus, being one of the most commonly seen symptoms of otology can come about associated with a great number of ear disorders. Pathophysiology of tinnitus has not been fully understood. It is commonly believed to be connected with anatomic and/or functional modification inside the auditory system. There are very different approaches in literature as to the treatment of tinnitus. In our study, we have aimed at comparing two of these : via biofeedback and medical therapy. Along with this aim, 76 patients aged between 18 to 73 who applied with the complaint of tinnitus to the Department of ENT Hacettepe University Medical Faculty have been evaluated under four groups in relation to loss of hearing and modes of treatment. For the determination of the efficiency of treatment methods, the patients were applied SCL-90-R Symptom Check List test prior and subsequent to treatment and the scores were compared. As a result of comparison, while statistical improvement was observed in the subtests of depression and somatization with the patient group to whom biofeedback was applied with the group to whom medical treatment was applied statistical increase was observed in the hostility subtests. In the other tests while numerical improvement was observed with the biofeedback group with the group to whom medical treatment was applied along with absence of improvement, numerical increase in the complaints struck on attention. The findings we have obtained have put forward the fact that biofeedback therapy has been more effective with our groups. Key Words : tinnitus, biofeedback therapy, drug therapy 47
- Published
- 1998
34. Hemiplejik hastalarda el ve elbileğinde fleksör spastisitenin ortez ve EMG biofeedback ile tedavisi
- Author
-
Akyüz, Güngör, Öncel, Ahmet, and Diğer
- Subjects
Electromyography ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Biofeedback ,Hemiplegia ,Muscle spasticity ,Hand ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Exercise - Abstract
ÖZET Hemiplejik hastalarda üst ekstremitenin rehabilitasyonunu olumsuz yönde engelleyen çeşitli problemlerin yanında en önemli sorunlardan biride spastisitedir. EMG biofeedback ve statik splint uygulamasının spastisite üzerine etkisini karşılaştırmalı olarak incelemek amacıyla planladığımız çalışmada farklı iki tedavi grubu oluşturulmuştur. Birinci grubtaki 15 hastaya EMG biofeedback ve egzersiz uygulanmıştır. İkinci gruptaki diğer 15 hastaya ise Statik splint ve egzersiz uygulanmıştır. Tedavi yöntemlerinin etkinliği eklem hareket genişliğinin gonyometrik ölçümü ve eldeki temel kavramaların fonksiyonel açıdan bakılması ile değerlendirilmiştir. Araştırmamız sonucunda hemiplejik hastalarda el bileği exstansiyonunu arttırma açısından her iki yöntem ayrı ayn olarak ileri derecede yararlı sonuçlar elde edilmiştir. Ancak 30 gün süren bu iki tedavi yöntemini birbiri ile.karşılaştırdığımızda el bileği ekstansiyonunun arttıma açısından birbirine bir üstünlük sağlayamamıştır. Temel kavramalardan lateral kavrama, palmar kavrama ve parmak ucu kavramada her iki gruptada tedavi öncesi ve sonrası değerler arasında hiç bir değişiklik görülmemiştir. Silindirik kavramada her iki gruptan tedavi öncesi ve sonrası değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. Küresel kavramadada bu iki metod arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Bu altı ana kavrama arasından sadece çengel kavramada EMG biofeedback ve statik splint tedavi öncesi ve sonrası değerler arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Bu fark statik splint ve egzersiz uyguladığımız hastaların lehinedir. 61 SUMMARY Spasticity is one of the most important problems which hinder the functional rehabilitation of upper extremity in hemiplegic patients. In this study two groups, each consisting of 1 5 hemiplegic patients were formed in order to compare the effectiveness of EMG biofeedback and static splinting on the spacticity in upper extremities. The patients in the first group were treated by EMG biofeedback and the patients in the second group were treated by static splinting. Classic therapeutic exercises was applied in both groups together with the main therapy. The criteria used for evaluating the results of these therapeutic modalities were consisted of goniometrik measurement of joint range of motion and functional assessment of fundamental grasping patterns in the hand. A statistically significant improwement in wrist extension was obtained in both groups at the end of a therapy period for 30 days ; But no significant difference was found in comparison of the results between these group. No functional improvement could be elicited in both groups for lateral grasping palmar grasping and pinching. Although a slight improvement was found in both groups for cylindrical and globe grasping the difference was not statistically significant. Also there was no significant difference between the results obtained in these group. The only significant improvement detected was in hook grasping, and the difference between two groups was in favour of the static splinting group. 75
- Published
- 1996
35. Servikal sendromlardaki kas spazmı üzerine EMG biofeedback ile relaksasyon eğitimi ve klasik fizik tedavi yöntemlerinin (Diadinami+Ultrason+Sıcak Paket+Egzersiz) etkilerinin karşılaştırılması
- Author
-
Boğanç, Ergun and Diğer
- Subjects
Diadynamic flow ,Spinal osteophytosis ,Relaxation therapy ,Electromyography ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Biofeedback ,Muscle spasticity ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Physical therapy ,Exercise ,Uterine cervical diseases - Abstract
ÖZET Servikal omurga tutuluşlarında boyun ağrısının nedeni oldukça çeşitli olmakla birlikte hemen hepsinde paravertebral kas spazmı özellikle trapezius kası spazmı mevcuttur. Bu çalışmada servikal bölge kas spazmlarında EMG biofeedback cihazı ile gevşeme eğitiminin etkinliğini saptamayı ve bunu klasik fizik tedavi yöntemleri ile elde edilen sonuçlarla karşılaştırmayı amaçladık. 10'u erkek, l'i kadın, şikayet süreleri 3 ay ile 25 yıl arasında değişen (ortalama 8.16), yaşlan 23 ile 63 arasında olan (ortalama 43.8) 4'ü servikal artroz, l'i servikal artroz+dejeneratif diskopati, 6'sı fibromyaljili 11 hastaya 10 gün EMG biofeedback ile gevşeme eğitimi uygulandı. Hastaların tümünde tedavi öncesi, 5 gün ve 10 gün (tedavi bitiminde) ağn skalası (10 ölçekli vizüel skala), ağrı derecesi (0-4 arası), extansiyon ve Seksiyon kısıtlılığı, skolyometre ile sağa ve sola laterofleksiyonlar ölçüldü. Tedavi bitiminde hastaya ve hekime göre iyileşme indexleri kaydedildi. Tüm parametrelerde tedavi başlangıcı ile 5.gün ve tedavi başlangıcı ile lO.gün arasında istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edildi. 10 gün süreyle diadinami, ultrason, sıcak paket ve egzersiz tedavileri uygulanan fizik tedavi grubuna ise yaşlan 32 ile 65 arasında değişen (ortalama 47.18), şikayet süreleri 3 ay ile 25 sene arasında olan (ortalama 10.25 yıl), 4'ü erkek, Tsi kadın (anamnez, fizik muayene ve 2 yönlü servikal vertebra grafileri değerlendirilen) 3'ü C.artrozlu, 3'ü C.artrozl+dejeneratif diskopatüi, 51 fibromyaljili 11 hasta alındı. Bu grubu da tedavi başlangıcı, 5. gün ve lO.günlerde biofeedback grubunda bakılan parametrelere bakıldı. 113Fizik tedavi grubunda da tedavi başlangıç ile 5 gün ve tedavi başlangıcı ile 10 gün arasında istatistiksel olarak anlamlı sonuşlar bulundu. EMG biofeedback değerlerinin biraz daha iyi olmasına karşın fizik tedavi grubuna karşı istatistiksel olarak anlamlı bir üstünlüğü saptanmadı. Bu çalışmamızda EMG biofeedback ile gevşeme eğitiminin spazmlı kaslara bağlı ağn ve hareket kısıtlılığı durumlarında basan ile kullanılabilecek bir yöntem olduğu sonucuna varıldı. 114 121
- Published
- 1995
36. Stres inkontinans tedavisinde anal elektrostimülasyon ve/ veya biofeedback yardımıyla pelvik zemin kaslarının eğitimi
- Author
-
Şahin, Yeşim and Diğer
- Subjects
Physical Medicine and Rehabilitation ,Urinary incontinence ,Electric stimulation ,Urination ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Exercise - Abstract
ÖZET Stres inkontinans, intraabdominal basınç artışı oluşturan aktiviteler sırasında, mesanedeki basınç, maksimum üretral basıncı aştığında, detrusor kontrasiyonu olmadan, istemsiz olarak idrar kaçırma durumudur. Son zamanlarda stres inkontinanslı hastalarda, cerrahi dışı tedavi yöntemleriyle, cerrahi tedavilerle elde edilen sonuçlara yakın başarı elde edilebileceği belirtilmektedir. Stres inkontinanslı hastalarda, pelvik zemin kaslarını, biofeedback yardımıyla kuvvetlendirmeye yönelik tedavi programının tek basma ya da anal elektrostimülasyonla birlikte uygulandığında alman sonuçların, birbirine üstünlüğü olup olmadığım saptamak amacıyla bu çalışma planlanmıştır. Stres inkontinans tanısı konan 19 hasta, iki gruba ayrılarak, 1. gruptaki hastalara sadece biofeedback yardımıyla pelvik zemin egzersizleri yaptırılmış, 2. gruptaki hastalara buna ek olarak anal elektrostimülasyon uygulanmıştır. 1. gruptaki hastalara, 28 gün süreyle, günde 15 - 20 dk. biofeedback eşliğinde, pelvik zemin kaslarım, kısa süreli kasıp gevşetme, kasıp tutma ve kademeli kasıp gevşetme şeklinde programlanmış egzersizler yaptırılmış, ev programı olarak, günde en az üç defa bunları tekrarlamaları, ayrıca kasıp gevşetme şeklindeki egzersizi, saat başı 10-15 defa yapmaları söylenmiştir. 2. gruptaki hastalara, 1. gruba uygulanan tedavi programına ek olarak, 28 gün süreyle, günde 1 saat anal elektrostimülasyon uygulanmıştır. Hastaların tedavi öncesi ve sonrası değerlendirilmelerinde kullanılan parametreler; günlük miksiyon sayısı, inkontinans sayısı, pad testte kaçırılan idrar miktarı ( gram ), biofeedback ile saptanan kısa süreli ve uzun süreli kontraksiyon gücü ( mikrovolt ), sübjektif değerlendirme - I ve II skalalandır. 701. grupta günlük mlksiyon sayısındaki azalma dışındaki parametrelerin, 2. grupta ise tüm parametrelerin tedavi öncesi ve sonrası farkları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bulunmuştur ( Tablo - 3 ). İki grubun tedavi öncesi ve tedavi sonrası farkları karşılaştırıldığında; günlük mlksiyon sayısındaki azalma ( p < 0.01 ), haftalık inkontinans sayı sındaki azalma ( p < 0.05 ), sübjektif değerlendirme - I ( p < 0.01 ) ve sübjektif değerlendirme - II ( p < 0.05 ) skalalanndaki düzelme, 2. grup lehine istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Pad testte kaçırılan idrar miktarında azalma ve biofeedback İle saptanan kısa süreli ve uzun süreli kontraksiyon gücünde artma; 2. grupta daha belirgin olmakla beraber, gruplar arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır ( p > 0.05). Sonuç olarak, biofeedback eşliğinde pelvik zemin egzersizleri ve anal elektrostimülasyon şeklinde planlanan tedavinin, sadece pelvik zemin egzersizlerine göre daha üstün olduğunu ve cerrahi tedavi düşünülmeyen hastalarda, hatta cerrahi tedaviyi bekleyenlerde dahi, İlk basamak tedavisi olarak denenebileceğlnl düşünmekteyiz. 71 89
- Published
- 1994
37. Adesiv Kapsülit'in tedavisinde EMG biofeedback ve uzun süreli pasif germe yönteminin karşılaştırılmalı çalışması
- Author
-
Akar, Suat, Cerrahoğlu, Ayşe Beyhan Lale, and Diğer
- Subjects
Bursitis ,Electromyography ,Shoulder pain ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Exercise - Abstract
65 ÖZET Bu çalışma Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalına 1993-1994 yıllan arasında müracaat eden 30 adesiv kapsülitli hasta ve 33 hasta omuz üzerinde yapıldı. Olgular rastgele seçimle 1 5'er kişilik A ve B gruplarına ayrıldılar. Tedavi olarak tüm gruplara aynı yüzeyel (hot-pack) ve derin ısıtıcı (ultrason) fiziksel ajanları takiben, A grubuna EMG biofeedback cihazıyla antagonist kaslara relaksasyon, angonist kaslara maksimum eforda aktivasyon uygulanarak omuza abduksiyon ve fleksiyonda aktif ROM egzersizi, B grubuna pulley traksiyonu kullanılarak omuza abduksiyonda uzun süreli pasif germe uygulandı. Her iki grup üç hafta boyunca toplam 15 seans tedavi gördü. Tedavi sonunda her iki grupta EMG biofeedback cihazı ile kaydedilen agonist kaslardaki (m. deltoideus'un orta ve ön parçalan) maksimum eforda elektriksel aktivite artışı ve antagonist kaslardaki (m.pectoralis major'ün sternokostaî parçası, m. trapezius'un üst parçası) elektriksel aktivite azalması istatistiksel olarak çok anlamlı bulundu. (PO.001). Ancak agonist kaslardaki maksimum eforda elektriksel aktivite artışı ile antagonist kaslardaki elektriksel aktivite azalması A grubunda daha fazla idi (P0.05). Her iki grupta tedavi sonunda spontan ağrı, aktif hareketle ağrı, ve gece ağnsı şiddetinde istatistiksel olarak önemli iyileşme bulundu (P0.05). Omuzun fonksiyonel kapasitesinin değerlendirilmesinde `giyinme ve soyunma`, `saç tarama`, `bele arkadan kuşak bağlama`, `askıdan havlu alma` aktiviteîerinde tedavi sonunda iki grupta istatistiksel olarak önemli iyileşme bulundu (PO.001). Ancak `giyinme ve soyunma` aktivitesinde A grubunda daha fazla iyileşme meydana gelmesi dışında (PO.05), diğer aktivitelerdeki iyileşmede iki grup arasında fark bulunamadı (P>0.05). Sonuç olarak her iki tedavi yöntemininde adesiv kapsülit'te pasif ve aktif eklem hareket açıkhlığındaki kısıtlılığın, ağrının ve omuzun azalmış fonksiyonel kapasitesinin iyileşmesinde etkili olduğu, EMG biofeedback'in istemli kas66 kontrolünün sağlanmasında ve kas kuvvet artışıyla parelellik taşıdığı ifade edilen maksimum efordaki kas elektriksel aktivitesinin artırılmasında üstün olduğu söylenebilir. 67 SUMMARY This study was performed on 33 shoulders of 30 patients with adhesive capsulitis at the department of Physical Therapy and Rehabilitation of Medical Faculty of Atatürk University, between 1993-1994. The patients were randomly divided into A (n:15) and B (n:15) groups. After the application of the same treatment of superficial and deep heat modalities in both groups, group A were performed active ROM exercises in abduction and flexion combined with EMG biofeedback, such as relaxation to antogonist muscles and activation at maximum effort to agonist muscles; group B were treated by prolonged passive stretching in abduction using pulley traction. Both groups were carried out fifteen treatment sessions in the period of three weeks. At the end of the therapy, both groups showed stastically significant increases in EMG levels in agonist muscles (middle part and anterior part of the deltoid muscle) at maximum effort and significant decreases in EMG levels in antogonist muscles (sternocostal part of the major pectoralis muscle and upper part of the trapezius muscle) (p0.05), except active abduction movement which had greater improvement in group A (P0.05). In assesment of the functional capacity of the shoulder with `dressing and undressing`, `combing hair`, ` wearing a cloth belt from the back`, and `taking a towel from the towel rack` activities, each group had stastically significant improvement at the end of the therapy (P
- Published
- 1994
38. Bel felçli hastalarda EMG biofeedback uygulaması
- Author
-
Şenel, Kazim, Cerrahoğlu, Ayşe Beyhan Lale, and Diğer
- Subjects
Patients ,Facial paralysis ,Electromyography ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon - Abstract
84 7. ÖZET Bu çalışma, hastalık süresi en az bir ay olan, medikal tedavi görmüş, kısmi denervasyonlu 40 Bell felçli hastada, fasiyal fonksiyonlarını sağlamak amacıyla yapıldı. Hastalar rastgele iki gruba ayrılarak haftada 5 gün olmak üzere 4 hafta süre ile I. gruba: infraruj, ultrason, elektrik stimülasyon, masaj, PNF egzersizleri, II. gruba ise sadece EMG Biofeedback tedavisi uygulandı. Çalışmamızda, EMG Biofeedback cihazı (Myomed 432) ile fasiyal kaslardan tedavi öncesi ve tedavi sonrası kaydedilen elektriksel aktivite değerlerinin istatistiksel analizinde her iki grupta da oldukça anlamlı iyileşmeler bulundu (P0.05). Elektrodiagnostik değerlendirmede ; fasiyal kasların tedavi öncesi ve tedavi sonrası reobaz ve kronaksi değerlerinin istatistiksel analizinde her iki grupta da oldukça anlamlı sonuçlar bulundu (P0.05). Frontalis ve o.oculi kaslarında ise EMG Biofeedback lehine anlamlı bir fark vardı (P
- Published
- 1993
39. İdiopatik fasial paralizide, biofeedback ve diğer konvansiyonel fizik tedavi yöntemlerinin karşılaştırılması
- Author
-
Kumkumoğlu, Ümit and Diğer
- Subjects
Facial paralysis ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Biofeedback ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ,Physical therapy - Abstract
İdiopatik fastal paralizili hastalarda özellikle ilk birkaç ay için de spontan iyileşmenin de olabildiği düşünülürse, fasial fonksiyonun düzelmesinin ne kadarının kesinlikle biofeedback'e veya diğer konvansiyonel tedavilere bağlı olduğunu belirlemek oldukça zordur. Ancak bu çalışmada aldığımız sonuçlar, biofeedback yönteminin, Paralitik yüz yansında fonksiyonun yeniden sağlanmasında ve fasial simetrinin oluşturulmasında değerli bir başvuru yöntemi olduğunu göstermektedir. Ayrıca yöntemin geç dönem fasial paralizi olgularında, asosiye senkron hareket bozukluğu gelişiminde kullanılabilir olması diğer bir üstünlüğünü oluşturmaktadır. ÖZET İdiopatlk fasial paralizlli hastalarda EMG. Biofeedback ve diğer konvansiyonel fizik tedavi yöntemlerini etkilerini araştırmak amacıyla 22 olgudan oluşan çalışma grubumuzun 11 'ne Biofeedback, 11 'ne ise elektrostimulasyon, Ultrason. înfraruj ve Masajdan oluşan Fizik tedavi yöntemleri uygulanmıştır. Olgularımızın değerlendirilmesinde; 1. Fizik muayene yöntemleri 2. Kaslarda elektriksel aktivite ölçümleri (Biofeedback cihazı ile) 3. Elektrofizyolojik yöntemler kullanılmıştır. 3 haftalık akut dönemini geçirmiş, idiopatik fasial paralizi tanısı almış Olgular, tedavi öncesi fizik muayeneye tabi tutularak 1984 Uluslararası derecelendirme skalasma göre fasial paralizinin derecesi belirlenmiş; sırasıyla zigomaticus, Frontalis, Orbicularis Oris ve Orbicularis Oculi kaslarının biofeedback cihazı ile (Myomed 432) tedavi öncesi kas aktivasyon değerleri jıV cinsinden saptanmıştır. Son olarak tüm hastalar elektrofizyolojik incelemeye tabi tutulmuşlardır. 643 haftalık tedavi uygulanasmdan sonra yeniden muayene edilen hastaların skorlanndaki değişiklikler ve kas aktivasyon değişimleri belirlenmiş, tedavinin bitiminden 1 ay ve 2 ay sonra yapılan 2 kontrolde ise hastalar aynı şekilde incelemeye tabi tutulmuşlardır. Son kontrolde 2. kez elektrofizyolojik inceleme yapılmıştır. Çalışmamızın sonunda elde ettiğimiz sonuçlar gerek muayene bulguları olarak ve gerekse de kas elektriksel aktivite ölçümleri olarak iki grupta da ileri derecede anlamlı bulunmuştur. Ancak, biofeedback grubunda elde edilen sonuçları, konvansiyonel tedavi uygulanan grupla karşılaştırıldığında. Biofeedback lehine ileri derecede anlamlı olduğu belirlenmiştir. Elektromiyograflk olarak tedavi öncesi ve sonrası latans ölçümlerinin arasında heriki grupta da anlamlı bir fark bulunmadığı saptanmıştır. Sonuç olarak idiopatik fasial paralizili olgularda; EMG Biofeedback yönteminin, eğer hastayla yeterli kooperasyon kurulursa paralitik yüz yansında aktiviteyi arttırmada, ve özellikle de heriki yüz yarısı arasında simetriyi oluşturmada diğer yöntemlere göre oldukça başarılı bir yöntem olduğunu; ve bir tedavi alternatifi olarak görülmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz. 65 73
- Published
- 1993
40. Tinnitus tedavisinde biofeedback ve transkutaneal elektriksel sinir stimulasyonunun (TENS) karşılaştırılması
- Author
-
Şenol, Songül, Turan, Ergin, and Diğer
- Subjects
Tinnitus ,Transcutaneous electric nerve stimulation ,Physical Medicine and Rehabilitation ,Biofeedback ,Audiology ,Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon - Abstract
ÖZET Tinnitus, kişiyi günlük yaşantısında rahatsız eden sıklıkla nedeni kesin bulunamadığı için hastayı tedirgin eden bir semptomdur. Tinnitus, sessiz ortamda hastaları belirgin düzeyde rahatsız etmektedir. Birçok vakada intiharı düşündürecek düzeyde olmaktadır. Bu nedenle kliniğimizde uygulanan diğer tedavi yöntemlerinden farklı olarak TENS ve BIOFEEDBACK uygulamasının yapılması düşünülmüştür. Bu amaçla Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak- Bur un-Boğaz kliniğine başvuran orta kulak problemi ve 8. sinir patolojisi olmayan tinnitus şikayeti olan 40 vaka tedaviye alınmıştır. Vakaların yarısına TENS, diğer yarısına ise BIOFEEDBACK uygulanmıştır. Uygulamadan önce ve sonra tinnitusun şiddet,.frekans, loudness ve pitch değerleri değerlendirilmiştir. Tedaviden önce ve sonra elde edilen değerler karşılaştırılmıştır. Çalışmamızın sonucunda TENS ve BIOFEEDBACK uygulamalarında vakaların şikayetlerinde düzelme gözlenmiştir. Şikayetlerinde tam A düzelme olmayan vakaların ise günlük yaşam aktivitelerini etkilemeyecek düzeyde olduğu gözlenmiştir. Araştırmanın sonunda tinnitus tedavisinde her iki aletinde rahatlıkla kullanılabileceği görülmüştür. İleride tinnitus tedavisinde diğer yaklaşımlarla daha geniş karşılaştırmalar yapılarak en etkin tedavi yönteminin bulunmasının yararlı olacağı kanısına varılmıştır. 88
- Published
- 1990
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.