Search

��kinci D��nya Sava�������ndan sonra uluslararas�� ticaretin serbestle��tirilmesine y��nelik at��lan ad��mlar ��lkelerin ulusal paralar��n��n de��erinin ili��kin ��e��itli risklere de yol a��m����t��r. ��zellikle Bretton Woods sisteminin sona ermesiyle mal ve hizmet fiyatlar�� ba��ta olmak ��zere finansal piyasalardaki ��r��nlerde de ��ok ��nemli dalgalanmalar ya��anmaya ba��lam����t��r. Finans alan��ndaki teorisyen ve uygulamac��lar teknolojinin getirdi��i olanaklar��n da avantaj��yla yeni finansal ��r��nlere ili��kin aray����lar��n�� art��rm����lard��r. Finansal i��lemlerin en temel ��zelliklerinden birisi olan risk, yat��r��mc��y�� daima ilgilendiren temel konular��n ba����nda gelmi��tir. ��e��itli ��ekillerde riski ortadan kald��rmay��, azaltmay�� hedefleyen farkl�� ��r��nler zamanla piyasalarda i��lem g��rmeye ba��lam����t��r. Daha sonra ise riski y��netmek ama��l�� kullan��lan ��r��nlerin gerek arbitraj gerekse spek��latif ama��lar��n ��n plana ����kt������ durumlarda da kullan��lmaya ba��lan��ld������ g��r��lm����t��r. Bu ��er��evede tarihte en basit haliyle kullan��lmaya ba��lan��lan vadeli s��zle��meler zaman i��erisinde ��ok farkl��la��m���� ve h��zla yayg��nla��maya ba��lam����t��r. Forward, vadeli s��zle��meler i��inde en eskiye dayal��, en yayg��n t��rev s��zle��melerin ba����nda gelmektedir. ��leri bir tarihte herhangi bir mal��n, vadesi, fiyat��, kalitesi ve miktar��n�� bug��nden belirleyerek s��zle��meye ba��lanmas��na olanak tan��yan forward s��zle��meler, genellikle mal, d��viz ve faiz olmak ��zere ��e��itli varl��klarla ilgili pozisyon almaya olanak tan��maktad��r. Forward b��l��m��nde, konuya ili��kin genel bilgi, s��zle��menin ��zellikleri, taraflar��n s��zle��me kar����s��ndaki durumlar��, s��zle��me t��rleri gibi temel konular ��e��itli ��rneklerle desteklenerek anlat��lm����t��r., Babu����u, ��. (2021). T��rev S��zle��meler- Forward. A. Hazar, ��. Babu��cu (Ed.) Sermaye Piyasas�� Ara��lar�� - Teori, ����leyi�� ve Uygulama ��rnekleri i��inde (251-271). Ankara: Akademi Yay��nlar��. Doi:10.5281/zenodo.5562698

Ekonomik b��y��me ve geli��mi��li��in merkezinde yer alan tasarruf-yat��r��m d��ng��s��n��n sa��l��kl�� ve etkin bir ��ekilde i��lemesi i��in sermaye piyasalar��n��n ve dolay��s��yla sermaye piyasas�� ara��lar��n��n ��e��itlili��i ve derinli��i son derece ��nemlidir. Son 40 y��ldaki h��zla artan globalle��me ve ��lkeleraras�� finansal entegrasyonlar klasik sermaye piyasas�� ara��lar��n��n yan�� s��ra bir yandan t��rev ��r��nler ile egzotik finansal ��r��nlere olan arz ve talebi k��r��klerken, di��er yandan da finansal okuryazarl��k veya finansal e��itim alan��nda da yaz��l�� kaynaklara olan ihtiyac�� g��n y��z��ne ����karmaktad��r. Bu amaca y��nelik olarak, kitab��m��zda klasik sermaye piyasas�� ara��lar��yla birlikte t��rev ��r��nler ile finansal hayat��m��za yeni yeni giren veya girmeye ba��layan egzotik finansal ��r��nler hakk��nda teorik ve uygulamaya y��nelik bilgiler verilmi��tir. Konuya ilgi duyan akademisyenlere, yat��r��mc��lara, finans sekt��r�� ��al����anlar��, reel sekt��r finans ��al����an ve y��neticileri ile finansal okuryazarl������n�� art��rmak isteyen t��m bireylere y��nelik olarak haz��rlanm���� olan bu kitab��n yararl�� olmas�� dile��iyle���

Bu çalışmada in-situ yöntemi ile Al matriste NbB2 partikül takviyeli kompozitler üretilmiştir. Farklı oranlarda partikül takviyesinin ve üretim süresinin kompozitler üzerindeki etkileri incelenmiştir. Oluşan partiküller, boyutları ve dağılımları incelenmiş, tane boyutu ve sertliğe etkisi belirlenmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde partikül oluşumunda karıştırma süresinin kullanılan alaşım oranı gibi önemli olduğu belirlenmiş ve en iyi değerler 1,5 saat karıştırma sonucu oluşan %3,75 NbB2 ilaveli kompozitte elde edilmiştir. Bu kompozitte tane boyutu 112 μm seviyelerine inmiştir ve sertlik 306,4 MPa olmuştur., In this study, NbB2 particle reinforced composites in Al matrix were produced by in-situ method. The effects of particle reinforcement at different ratios and production time on composites were investigated. The size and spatial distribution of the formed particles were examined, and the effect on grain size and hardness was determined. As a result of the studies, it was determined that the mixing time is as important as the alloying ratio in the formation of particles, and the best values were obtained in the 3.75% NbB2 added composite, which was formed after 1.5 hours of mixing. In this composite, the grain size was reduced to 112 μm and the hardness was 306.4 MPa.

Zika virus is a flavivirus that spreads to humans by a bite from an infected Aedes mosquito. This infection is usually asymptomatic or presents with mild symptoms in infected individuals. However, if a pregnant lady gets infected with this virus, congenital brain damage associated with microcephaly is manifested in the new born. Zika virus infection has been considered as an emergency outbreak by the WHO and hence immediate safety measures have to be adopted in curbing the disease. The paper presented here provides an overview about the Zika virus.

Akuakültür probiyotiği ve mide antogonistik bakteriyel florasının Carassius auratus ve Xiphophorus helleri’de gelişim ve hastalık direncine etkisi. Bu çalışmada ticari bir akuakültür biyotiğinin (CA probiyotik) ile Lactobacillus sp. ve Bacillus sp. (FG probiyotik) gibi balık midesinde bulunan antogonistik bakteriyel floranın bir karışımının süs balıklarından Carassius auratus ve Xiphophorus helleri türlerinin gelişimi ve hastalık direnci üzerine etkisi araştırılmıştır. 5g/kg seviyesinde CA probiyotik ile beslenen C. auratus’ta gelişiminde olumlu bir etkisi olmadığı ve aksine kontrol grubu ile karşılaştırıldığında büyümede yavaşlama gözlenmiştir. Benzer şekilde X. helleri’de de toplam yaş ağırlık kazanımı, besin tüketim oranı (FCR) ve spesifik büyüme oranı (SGR) üzerinde önemli bir etkisi bulunamamıştır. Bir başka açıdan, FG probiyotik içerikli besinler ile beslenen C. auratus bireylerinde FCR dışında (p0.05). Ancak FG probiyotik ilaveli besleme, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında yüzgeç ve kuyrukta oluşan çürümelerde önemli farklılıklar göstermiştir

Goldenhar syndrome is a birth defect resulting from the maldevelopment of the first two branchial arches with the incomplete development of the ear, nose, soft palate, lip and mandible. Goldenhar syndrome is a rare inherited condition, which has a multifactorial ethiopathology that includes nutritional and environmental factors which can result in developmental disturbances. Goldenhar first described this condition in 1952 as a disease that presents a combination of several anomalies such as microtia, hemifacial microsomia, pre-auricular skin tags, epibulbar dermoids, and vertebral malformations. In this case report we report a case of 30 year old male patient with a mild variant of Goldenhar syndrome with review of literature., Goldenhar Sendromu, ilk iki brankiyal yarığın gelişim bozukluğu sonucunda oluşan, gelişimi tamamlanmamış kulak, burun, yumuşak damak, dudak ve mandibula ile karakterize doğumsal bir hastalıktır. Gelişim bozukluklarına neden olan Goldenhar Sendromu, beslenme ve çevresel faktörleri içeren çok bileşenli etyopatolojiye sahip nadir görülen kalıtımsal bir hastalıktır. Goldenhar bu durumu ilk defa 1952’de mikroti, hemifasiyal mikrozomi, kulak önünde akrokordon, epibulber dermoid ve vertebral malformasyonlar gibi çeşitli anomalilerin kombinasyonunu gösteren bir hastalık olarak tanımlamıştır. Bu olgu sunumunda hafif Goldehar Sendromu varyantı olan 30 yaşında erkek hastanın durumunu ilgili literatür özeti ile beraber bildirmekteyiz.

İslâm’ın insan hayatının refahı ve huzuru için önemsediği önemli kavramlardan birisi de bereket kavramıdır. Bereket ise, Allah’ın insanın yaptıklarını keyfiyet ve kemiyet olarak görmediği yollardan artırmasıdır. Aynı zamanda sadetin devamlı ve kalıcı olmasını daifade eder. Ancak moderniteyle beraber insanın yabancılaştığı bir kavramdır. Bu araştırma, profan modern hayatta bereketin azalmasının sebeplerini incelemekte ve İslâm’ın iki ana referans kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’e göre bereketin anlamlarını, ehemmiyetini ele almakta, Hz. Peygamber’in hayatında bereket arayışını göstererek modern diskurda neye tekabül ettiğini incelemektedir., One of the concepts Islam considers important for human prosperity is the concept of barakah (Divine blessing). It is the increase in quality and quantity of God’s blessing via unseen ways to human life. The word barakah also means to make the felicity constantand permanent, which also means abundance and the continuity of that. However, with modernity barakah has become an alienated concept in the life of modern man. This research explores and discusses the reasons behind the lack of divine blessing in human lifein modern times and the profane worldview behind it by highlighting its importance and application through both Qur’ānic and Sunnah texts.

Hemifacial Microsomia is a developmental craniofacial anomaly typically displaying reduced growth and development of half of the face as a result of abnormal development of first and second branchial arches. The patients with Hemifacial Microsomia usually exhibit unilateral involvement of the face but occasionally might involve both the sides. Cases which show vertebral anomalies and epibulbar dermoids have been considered to form a separate category within this condition . The condition is now known to be extremely complex and heterogenous. Here we present a case of Hemifacial Microsomia with its characteristic clinical and radiographic features that will help us in diagnosing and differentiating this rare entity from other closely related syndromes, Hemifasyal mikrozomi tipik olarak birinci ve ikinci brankial arkların anormal gelişimi sonucu yüzün yarısında eksik büyüme ve gelişme gösteren gelişimsel kraniofasiyal bir anomalidir. Hemifasyal mikrozomi genellikle hastalarda yüzün tek bir tarafında ortaya çıkmaktayken nadiren her iki tarafıda içerdiği vakalarda mevcuttur. Vertebral anomali ve epibulbar dermoid gösteren vakalar ise bu durumlar içerisinde farklı bir kategoride değerlendirilir. Bu yapı oldukça kompleks ve heterojenite gösteren bir durum olarak bilinir. Burada; bilinen yakın ilişkili sendromlardan farklı olarak, bu nadir durumumun ayırt edilmesi ve teşhisi için bize yardımcı olacak karakteristik klinik ve radyografik özellikli Hemifasyal mikrozomili bir vaka sunulmaktadır.

The effects of methanolic extracts of two terrestrial herbs Withania somnifera (WS) and Mucuna pruriens (MP) enriched Artemia supplementation (5% of the spawner's body weight/day) over the reproductive performance, biochemical parameters and larval quality indices in the spent spawners of Penaeus monodon were investigated. Among the three groups, MP fed group registered higher values in the reproductive performance like fecundity and frequency of spawning than the control group (P

Bangladeş’in Cox Pazar bölgesindeki Sadar Veteriner Hastanesinde keçiler arasında farklı doğal enfeksiyonların klinik kayıtları, hastalık eğilimleri, yağmur, relatif nem ve ortalama günlük ısının hastalık oluşumundaki etkisini belirlemek için bir yıl boyunca dikkatlice incelenmiştir. Erkek ve dişi keçiden oluşan 1086 vakadan %46.72 ve %46.87’si PPR, %20.56 ve %15.63’ü pneumoni, %14.02 ve %20.83’ü diyare, %6.54 ve %5.2’si de coccidiosis olarak ayrı ayrı tespit edilmiştir. Bu bulgular, PPR için belirgin bir seviyede daha az bir tedavi uygulandığını göstermektedir. I. (Mart-Haziran), II. (Temmuz- Ekim) ve III. (Kasim-Subat) sezonda gelişen oğlakların mortalite oranları sırası ile %14.7, %40.6 ve %19.4 olarak tespit edilmiştir. PPR ve bronkopneumoni, III. sezonda diğer sezonlara göre daha yüksek olmuştur. Öte yandan diyare sezon I’de, coccidiosis ise sezon II’de daha yüksek seviyede tespit edilmiştir

Viola patrinii DC. (Violaceae) petiole explants were used for inducing calli. Significant callus proliferation was observed on MS medium supplemented with 16.12 mM NAA and 13.33 mM BA. Shoot regeneration was achieved upon transferring the green friable calli to MS medium with a 2-fold dilution of potassium dihydrogen phosphate supplemented with 23.25 mM Kn and 2.68 mM NAA. Maximum shoot regeneration was achieved in 4 weeks. Multiple shoots were separated and further cultured in half-strength MS medium supplemented with 9.85 mM IBA with 2% sucrose. Profuse root development was observed after 20-25 days of culturing. Regenerated plants were successfully transferred to soil, showing an 85% survival rate. The genetic fidelity of the micropropagated plants was analysed using random amplified polymorphic DNA (RAPD) markers. The RAPD profile of the regenerated plants showed similar banding patterns to that of the mother plant thus demonstrating the homogeneity of the micropropagated plants. This protocol could be successfully used for the mass multiplication and germplasm conservation of this medicinal plant.

The barks of 4 Ficus species, namely F. racemosa, F. virens, F. religiosa and F. benghalensis, are important ingredients in many Ayurvedic and traditional formulations. The barks are considered to be very effective in various treatments, such as diabetes, skin diseases, ulcers, and nervous disorders. During market research, we observed that various species of Ficus barks were sold in Indian market under traditional names, such as Plaksah, Udumbarah, Asvatthah, and Vatah. The barks of the species mention above are usually interchanged or adulterated with other species of Ficus because of the limited knowledge in identification and differentiation. Therefore, a detailed comparative pharmacognostic evaluation of the 4 species has been carried out with the aim to establish the diagnostic keys of these important drugs based on the macroscopic, microscopic, and HPTLC profiles. Detailed diagnostic and distinctive characteristics for the differentiation of the 4 Ficus species are discussed.

Erythema multiforme (EM) is an acute, self-limited, and sometimes recurring skin condition considered to be a hypersensitivity reaction associated with certain infections and medications. A range of medications can trigger the EM. Non-steroidal anti-inflammatory drugs (NSAIDS) which are most commonly prescribed for pain relief can also produce rare adverse reactions such as EM. EM is clinically characterized by a ''minor'' form and a ''major'' form. Only few reports have stated about oral EM as the third variant of EM. However it is unclear whether EM involving only oral mucosa is a separate entity or is a part of minor form of EM. In this report three cases of EM are discussed , in which two cases involved exclusively oral mucosal lesions and in one case skin manifestations along with oral mucosa was observed. Also the uncommon adverse effects of NSAIDS is highlighted in this report along with its management., Eritema Multiforme (EM) belirli enfeksiyon ve ilaçlarla ilişkili bir hipersensitivite reaksiyonu olarak Kabul edilen, ani, kendini sınırlayan ve bazen tekrarlayan cilt bulgularıno olması durumudur. Geniş bir ilaç grubu EM'yi tetikleyebilir. Ağrı kesici olarak en sık reçete edilen ilaçlardan olan non steroid antiinflamatuvar ilaçlar EM gibi yan etkilere de yol açabilir. EM'nin klinik olarak major ve minor formları vardır. EM'nin üçüncü bir varyantı olarak oral EM bir kaç raporda sunulmuştur. Bubunla birlikte oral mukozayı tutan EM'nin ayrı bir antite mi yoksa minör EM formunun bir parçası mı olduğu hale açık değildir. Bu olgu sunusunda üç EM olgusu tartışılmıştır, ikisinde yalnız oral mukozal lezyonlar, diğerinde ise deri belirtileri ile oral mukoza lezyonları gözlenmiştir. Ayrıca bu sunuda NSAID'lerin nadir yan etilerive bu durumu yönetimi ile birlikte vurgulanmıştır.

1. Kao JH, Chenn DS. Hepatitis B vaccination: to boost or not to boost? Lancet 2005;366:1337-1338. 2. Ananthanarayan R, Paniker CKJ. Textbook of microbiology. 6th ed. Orient Longman Limited.2000.p. 397

Lenfanjiomatozis; kemikler, parankimal organlar ve yumuşak dokuyu kapsayan lenf kanallarının diffüz proliferasyonu ile karakterize nadir görülen konjenital bir bozukluktur. Lenfanjiomatozis sıklıkla geç çocuklukta görülür. Birden çok kemiklerde litik lezyonlar oluşturur. Hastalığın prognozu iyi huylu durumdan ölümcül hale kadar çeşitli şekillerde rapor edilmiştir. Biz özellikle mandibula tutulumu olan lenfanjiomatozisli 14 yaşındaki bir kız klinik ve görüntüleme bulguları sunuldu., Lymphangiomatosis is a rare congenital disorder, characterized by a diffuse proliferation of lymphatic channels involving bones, parenchymal organs, and soft tissue. Lymphangiomatosis frequently presents in late childhood. It produces lytic lesions in multiple bones. Prognosis of the disease has been variously reported from benign to fatal. We present the clinical and imaging features of a 14-year old girl with lymphangiomatosis and particularly involvement of mandible.

The giant cell fibroma is a fibrous tumour with a distinctive clinicopathologic features which sets it apart from a conventional fibroma. It represents approximately 2% to 5% of all oral fibrous proliferations submitted for biopsy and is found predominantly in Caucasians and rarely in other races. Most often giant cell fibroma is mistaken for papilloma because of its papillary surface or fibroma because of its fibrous or elastic nature. Here, we report a case of giant cell fibroma, in the region of the incisive papilla, in a 30-year old autistic female.Key words: Giant cell fibroma, fibroma, histopathology, giant cells, Dev hücreli fibroma, geleneksel fibromdan ayırt edici klinikopatolojik özelliklerle ayrılan fibröz bir tümördür. Biyopsi alınan tüm oral fibröz proliferasyonların yaklaşık %2 ile %5’ini oluşturmakla beraber ağırlıklı olarak Kafkaslarda nadiren diğer ırklarda görülür. Çoğu zaman dev hücreli fibroma, papiller yüzeyi nedeniyle papilloma ile ya da fibröz veya elastik yapısından dolayı fibrom ile karıştırılmaktadır. Bu olgu sunumunda 30 yaşındaki otistik bir kadın hastanın kesici papilla bölgesinde gözlenen dev hücreli fibroma anlatılmaktadır.Anahtar Kelimeler : Dev hücreli fibroma, fibrom, histopatoloji, dev hücreler