27 results on '"Aygün, Fatih"'
Search Results
2. Türkiye'de Çocuk Yoğun Bakımda COVİD-19 ile İlişkili Multisistemik İnflamatuar Sendrom Tanısı Alan Hastaların Sonuçları: Çok Merkezli Çalışma
- Author
-
DURAK, FATİH, DUMAN, MURAT, ŞIK, SARE GÜNTÜLÜ, İNAMLIK, AYŞEGÜL, BİNGÖL, İBRAHİM, Annayev, Agageldi, ÇITAK, AGOP, AKÇAY, NİHAL, ŞEVKETOĞLU, ESRA, KESİCİ, SELMAN, Katlan, Banu, DURAK, CANSU, AYGÜN, FATİH, GÜN, EMRAH, KENDİRLİ, TANIL, ERDOĞAN, SEHER, ATAY, GÜRKAN, Sandal, Özlem, Seven, Pınar, VAROL, FATİH, ŞAHİN GÜLEÇ, EBRU, YAZICI ÖZKAYA, PINAR, ARI, HATİCE FERAY, DUYU, MUHTEREM, Boyraz, Merve, BİRBİLEN, AHMET ZİYA, EMEKSİZ, SERHAT, ÖZCAN, SERHAN, ÖZDEMİR, GÖKTUĞ, ARSLAN, GAZİ, KANĞIN, MURAT, TALAY, MEHMET NUR, BAYRAKTAR, SÜLEYMAN, Altuğ, Ümit, OTAR YENER, GÜLÇİN, ANIL, AYŞE BERNA, LÜLEYAP, DOĞA, HAVAN, MERVE, Harmanoğulları, Sezer, YETİMAKMAN ERDOĞAN, AYŞE FİLİZ, Başar, Eviç Zeynep, DALKIRAN, TAHİR, MERCAN, MEHMET, BAL, ALKAN, ZENGİN, NESLİHAN, OTO, ARZU, KILIÇ, NEVİN, KIHTIR, HASAN SERDAR, ONGUN, EBRU ATİKE, İNCEKÖY GİRGİN, FEYZA, Yalındağ Öztürk, Makbule Nilüfer, TELHAN, LEYLA, YILDIZDAŞ, RIZA DİNÇER, EKİNCİ, FARUK, YENER, NAZİK, ÜDÜRGÜCÜ, MUHAMMED, Yükselmiş, Ufuk, ALAKAYA, MEHMET, ARSLANKÖYLÜ, ALİ ERTUĞ, KILINÇ, MEHMET ARDA, KUTLU, NURETTİN ONUR, Bükülmez, Ayşe, ÇELEĞEN, MEHMET, DURSUN, ADEM, ÖZSOYLU, SERKAN, BATTAL, FATİH, Ay Subaşı, Nurcan, SARI, FERHAT, ÖZKALE, MURAT, ÖZKALE, YASEMİN, TOPAL, SEVGİ, KOCAOĞLU, ÇELEBİ, YAZAR, ABDULLAH, KILIÇ, AHMET OSMAN, ALAÇAKIR, NURİ, ÖDEK, ÇAĞLAR, and YAMAN, AYHAN
- Published
- 2021
3. Eritrosit dağılım genişliği iki yaşından büyük hastalarda sepsis ile ilişkili olabilir
- Author
-
AYGÜN, Fatih
- Subjects
eritrosit dağılım genişliği,çocuk yoğun bakım ünitesi,prognoz,prokalsitonin ,Red blood distrubition width,pediatric intensive care unit,prognosis ,Medicine ,Tıp - Abstract
OBJECTIVE: Sepsis is an important cause of mortality and morbidity in critically ill patients. Early diagnosis of sepsis is important for treatment and prognosis. C-reactive protein (CRP) and procalcitonin (PCT) are the most commonly used biomarkers for diagnosis of sepsis. However, PCT can lead to significant increase of hospital costs and cannot be routinely performed in every center. With this point of view, we aimed to investigate the importance of the routine hemogram parameters like red cell distribution width (RDW) and mean platelet volume (MPV) in the diagnosis of sepsis.MATERIAL AND METHODS: The medical records of 173 patients over 2 years of age who were admitted to Okmeydanı Training and Research Hospital, Pediatric Intensive Care Unit, between October 2016 and March 2018 were reviewed retrospectively. Demographic data of patients and the initial laboratory values were recorded. Patients were divided into two groups according to development of sepsis or not. The prognostic and laboratory differences between the groups were compared. Receiver operating characteristic (ROC) curves were used for sepsis biomarkers.RESULTS: Thirty-eight (16.8%) of the patients were admitted with either sepsis and septic shock. A statistically significant relationship was determined between sepsis and CRP (p %16 can be considered as a marker that increase mechanical ventilation and red blood cell transfusion beside prolonging duration of hospitalization in intensive care unit., AMAÇ: Sepsis, yoğun bakım hastalarında önemli mortalite ve morbidite nedenidir. Sepsisin erken tanısı, tedavi ve prognoz için önemlidir. Sepsis için en yaygın kullanılan biyobelirteçler C-reaktif protein (CRP) ve prokalsitonindir (PKT). Bununla birlikte, rutin olarak istendiğinde özellikle PKT belirgin hastane maliyeti oluşturmaktadır ve her merkezde bakılamamaktadır. Bu düşünce ile rutin hemogram parametrelerinden olan eritrosit dağılım genişliği (RDW) ve ortalama trombosit volümünün (OTH) sepsis tanısındaki değerliliğini incelemeyi amaçladık.GEREÇ VE YÖNTEM: Ekim 2016 ile Mart 2018 tarihleri arasında Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesine yatırılan 2 yaş üstü 173 hastanın tıbbi kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Çalışmaya alınan tüm hastaların demografik bilgileri ve yatışı sonrası ilk laboratuvar değerleri kaydedildi. Hastalar başvuru tanısına göre sepsisi olanlar ve olmayanlar olarak iki gruba ayrıldı. Gruplar arasındaki prognostik ve laboratuvar farklılıklar karşılaştırıldı. Sepsis biyobelirteçleri için receiver operating characteristic (ROC) eğrileri kullanıldı.BULGULAR: Hastaların 38’i (% 16.8) sepsis ve septik şok ile başvurdu. Sepsis ile CRP (p%16 ile mekanik ventilatör (p=0.014)ve eritrosit transfüzyonu (p=0.009) gereksiniminin arttığı, yoğun bakım yatış süresinin uzadığı gösterilmiştir (p=0.044).SONUÇ: Bu çalışma ile RDW ve OTH’nin sadece anemi ve trombositopeni ayrımında kullanılmayacağını, aslında bir akut faz reaktanı gibi, sepsis ve inflamasyon ile ilişkili birer belirteç olduğu gösterilmiştir. Ayrıca RDW>%16 olması mekanik ventilatör ve eritrosit transfüzyonu gereksinimini artıran, yoğun bakım yatış süresini uzatan bir belirteç olarak gösterilmiştir.
- Published
- 2018
4. Pediatrik Yoğun Bakım Ünitesindeki COVID-19 Hastalarının Değerlendirilmesi.
- Author
-
DURAK, Cansu, AYGÜN, Fatih, AYGÜN, Deniz, KILINÇ, Ayşe Ayzıt, ÖNAL, Pınar, and ÇOKUĞRAŞ, Haluk
- Abstract
Copyright of Online Turkish Journal of Health Sciences (OTJHS) / Online Türk Sağlık Bilimleri Dergisi is the property of Oguz KARABAY and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
5. Investigation of Pulmonary Problems in COPD and non-COPD Patients Following CABG
- Author
-
AYGÜN, Fatih, ÖZÜLKÜ, Mehmet, ÇALDIR, Mehmet Vedat, and PINAR, Hüseyin Ulaş
- Subjects
Medicine ,Coronary artery bypass,heart lung machine,pulmonary disease,chronic obstructive,respiration,artificial,respiratory tract infections ,Koroner arter baypas,kalp akciğer makinası,akciğer hastalığı,kronik obstrüktif,mekanik,solunum,solunum yolu infeksiyonları ,Tıp - Abstract
Giriş: Koroner arter baypas greftleme operasyonu (KABGO) öncesitedavi almış kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan bireylerle, KOAHolmayan bireyler, cerrahi sonrası uzamış mekanik solunum desteği (UMSD) ve altsolunum yolu infeksiyonu (ASYİ) açısından karşılaştırılmıştır.Hastalarve Yöntemler: Kalp ve Damar Cerrahisikliniğinde, valvüler patolojisi ve konnektif doku hastalığı (Marfan sendromuvb.) bulunmayan, izole on-pump KABGO yapılmış, 233 hasta çalışmaya alındı.Veriler retrospektif olarak toplandı. Operasyon öncesi dönemde kliniğimizdestandart preoperatif laboratuvar tetkikleri, solunum sistemi sorgusunda veyamuayenesinde patoloji saptanan kişilere solunum fonksiyon testi (SpirobankSpirometry, MIR Medical International Research Product) yapılmıştır. KOAH olanhastalarda, KOAH şiddetini belirlemek için GOLD kılavuzu kullanılmıştır. Bütünhastalar iki gruba ayrılmıştır. KOAH hastalarını içeren grup; grup 1, KOAHolmayan hastaları içeren grup; grup 2 olarak adlandırılmıştır.Bulgular: UMSD görülme hızı grup 1’de %4.8, grup 2’de %1.8 olduğugörülürken; ASYİ oranı grup 1’de %6.3, grup 2’de %1.7 olduğu tespit edildi.Sonuç: Çalışmamıza göre; operasyon öncesitedavi görmüş KOAH hastalarının, KOAH olmayan hastalara göre on-pump KABGOsonrası, UMSD ve ASYİ açısından hızları yüksek olmakla birlikte istatistikselolarak anlamsız olduğunu söyleyebiliriz. (UMSD açısından p= 0.348; ASYİaçısından p= 0.088)., Introduction: In our study COPD and non-COPD patients who underwentCABG were compared in terms of prolonged mechanical ventilation and lowerrespiratory tract infektion.Patientsand Methods: A total of 233 patientswithout valvular pathology and connective tissue disorders, such as Marfansyndrome, who underwent isolated on-pump CABG in the Department ofCardiovascular Surgery were retrospectively studied. Preoperative laboratorytests and respiratory system test (Spirobank Spirometry, Medical InternationalResearch Product) were applied in patients who had pathology in respiratorysystem query or examination were performed at our clinic during thepreoperative period. The severity of COPD in COPD patients was evaluatedaccording to the COLD guideline. All patients were divided in two groups. Thegroup including COPD patients was named group 1 and the other group including non-COPDpatients was named gruop 2. Results: UMSD rates in groups 1 and 2 were 4.8% and 1.8%,respectively. Lower respiratory tract infection rates in groups 1 and 2 were6.3% and 1.7%, respectively.Conclusion: According to our study, we can saythat the rate of UMSB and lower respiratory tract infection occuring in treatedCOPD patients after CABG is statiscally indifferent according to non-COPDpatient. (p= 0.348 for UMSD, p= 0.088 for lower respiratory tract infection).
- Published
- 2016
6. Türkiye'de türev ürünlerin mevzuat açısından incelenmesi ve Türkiye Muhasebe Standartları çerçevesinde muhasebeleştirilmesi
- Author
-
Aygün, Fatih, Gökgöz, Ahmet, and Uluslararası Ticaret Ve Finansman Anabilim Dalı
- Subjects
Taxation ,Accounting standarts ,Turkish Accounting Standarts ,İşletme ,Accounting ,Futures markets ,Business Administration - Abstract
1970'li yıllardan sonra finansal sistemde meydana gelen değişimler sonucu Bretton Woods Uluslararası Ödemeler Sistemi'nin sona ermesiyle birlikte fiyat dalgalanmaları yaşanmaya başlamıştır. Finansal piyasalarda meydana gelen belirsizlik ve dalgalanmalar, yatırımcıları söz konusu kur ve faiz riskinden koruyabilmek için yeni finansal ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yatırımcıları kur veya faiz riskinden korumayı amaçlayan finansal araçlar, türev ürün veya türev araç olarak isimlendirilmektedir. Türev ürünler yatırımcıları risklerden koruma veya risklerini yönetme açısından günümüzde büyük öneme sahiptir. Forward sözleşmelerle başlayan türev ürünler organize piyasaların oluşturulması ile futures, opsiyon ve swap sözleşmeler gibi türlerinin de ortaya çıkmasıyla çeşitlilik kazanmıştır. Finansal piyasalarda gelecek ile ilgili belirsizlik olması türev ürünlere olan talebi artırmaktadır. Türev ürünlerin en büyük avantajı ve riski, bu ürünler spekülasyon amacı ile kullanıldığında, kaldıraç etkisi ile, yatırımcıların büyük kazanç ya da kayıplarla karşılaşmalarına neden olmaktadır.Gelişmekte olan ülkelerde oluşan risklere karşı türev ürün sözleşmeleri önem kazanmaktadır. Türkiye'yi incelediğimizde türev ürünlerin artarak gelişme gösterdiği görülmektedir. Bu çalışmanın amacı vadeli işlem piyasaları ve bu piyasalarda işlem gören türev araçları tanıtmak; Türkiye'de kullanımı, Türkiye'deki gelişimi, işleyiş esasları, vergilendirilmesi ve muhasebeleştirilmesi ile ilgili örneklerle uygulamalarını göstermektir.Anahtar Kelimeler: Türev Finansal Araçlar, Türev Piyasalar, Türkiye'de Türev Piyasaların Gelişimi, Türev Finansal Araçların Vergilendirilmesi, Türev Ürünlerin Muhasebeleştirilmesi After 1970's, price fluctuations are experienced in the market. The main reason was; Bretton Woods system of monetary manegement came to the end due to the changes in financial system. New financial tools are developed in order to minimize currency risk and interest rate of the investors in the uncertain and fluctuating market coditions. The new tools are named as derivative products or derivative tools. Derivative products are very important to minimize the risks of investors. The derivative products, starting with forward contracts has been developed with with the organized markets and the product variety is increased by development of future, option and swap contracts. The demand of financial product is increasing with the uncertainty for the future in the market. The de-mand of financial products is increasing with the uncertainty for the future in the market. The utmost advantage and the biggest risk at the derivative product. If the derivative product is used for speculations, effect of the financial leverage can cause very serious amount of profit or financial losses.Derivative product are becoming more and more important especiallyin the developing countries, which have higher risks in the financial market. If we focus to Turkey, same developing picture of derivative product is also valid. The aim of this study is introduce the derivate tools in the futures market; to show the use cases in Turkish market. With the focus of development, taxation and accounties.Keywords: Derivative Financial Instruments, Derivatives Markets, The development of derivatives markets in Turkey, Taxation For Derivative Instruments, Accounting For Derivative Instruments 191
- Published
- 2016
7. Çocuk yoğun bakımda magnezyum düzeyi prognoz ve enfeksiyon ile ilişkili midir?
- Author
-
AYGÜN, Fatih
- Abstract
Copyright of Online Turkish Journal of Health Sciences (OTJHS) / Online Türk Sağlık Bilimleri Dergisi is the property of Oguz KARABAY and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
8. Çocuk yoğun bakım hastalarında hiponatreminin klinik önemi.
- Author
-
AYGÜN, Fatih, ARAS, Seda, VAROL, Fatih, and İRDEM, Ahmet
- Abstract
Copyright of Online Turkish Journal of Health Sciences (OTJHS) / Online Türk Sağlık Bilimleri Dergisi is the property of Oguz KARABAY and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
9. Çocuk hastalarda diyabetik ketoz ve ketoasidoz sırasındaki elektrokardiyografik değişiklikler.
- Author
-
Aygün, Deniz, Aygün, Fatih, Nişli, Kemal, Baş, Firdevs, and Çıtak, Agop
- Subjects
- *
ACIDOSIS , *DIABETIC acidosis , *ELECTROCARDIOGRAPHY , *ELECTROLYTES , *HEART conduction system , *INTENSIVE care units , *SEVERITY of illness index , *CHILDREN , *DIAGNOSIS , *THERAPEUTICS - Abstract
Aim: We aimed to study electrocardiographic changes in children with diabetic ketoacidosis and ketosis and to evaluate the relation of the changes with serum electrolyte levels and ketosis. Material and Methods: This study was performed in Istanbul Medical Faculty, Pediatric Emergency and Intensive Care Department between May 2008 and May 2009. The electrocardiographic parameters and QT length of children with diabetic ketoacidosis and ketosis were evaluated at diagnosis and after the treatment. Results: Forty patients were included in the study; 16 (40%) were diagnosed as having diabetic ketosis and 24 (60%) had diabetic ketoacidosis. Twenty-four (60%) patients were male and 16 (40%) were female and the mean age was 9.21±4.71 years (range, 1-16 years). Twelve (30%) cases of diabetic ketoacidosis were mild, three (7.5%) were moderate, and nine (22.5%) were severe. One patient had premature ventricular beats, and four had ST depression. The electrocardiographic parameters were all normal beyond the QTC length prolongation. The mean QTC length was 447±45 ms (380-560 ms) at diagnosis and 418±32 ms (350-500 ms) after treatment. The change in the QTC length was statistically significant. None of the patients had significant electrolyte disturbance and the prolongation of QTc length was not correlated with serum electrolyte levels. The prolongation of QTc length was statistically correlated with anion gap (r=0.33, p=0.03). Conclusions: In our study, we showed QTc length prolongation and the importance of performing electrocardiography during the diagnosis of diabetic ketoacidosis and ketosis. We also demonstrated that ketosis was responsible for the prolongation of QTc length. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
10. Antiepileptik ilaç kullanan çocuklarda tiroid hormonlarının değerlendirilmesi
- Author
-
Aygün, Fatih, Aydınlı, Nur, Baş, Firdevs, and Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Epilepsy ,Thyroid gland ,Hydrocortisone ,Thyroid hormones ,Anticonvulsants ,Children ,Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ,Child Health and Diseases - Abstract
Epilepsi ve onun tedavisinin endokrin sistem üzerine olan etkileri pek çok çalışmacının ilgisini çekmektedir. Çalışmalarda antiepileptik ilaçların hipotalamo-hipofizer ve gonadal aks üzerine etki ettiği bildirilmektedir. Bu çalışma ile antiepileptik ilaçların tiroid ve adrenal fonksiyonlar üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.Bu çalışmada yaşları 3 ay ile14 yaş arasında değişen, fenobarbital (FB), valproik asit (VPA), karbamazepin (KBZ), okskarbazepin (OKZ), topiramat (TPM) ve levelirasetam (LEV) kullanan, 47'si kız ve 59'u erkek toplam 106 epilepsi tanılı çocuk hasta alındı. Bu hastaların klinik ve hormonal verileri retrospektif olarak dosya kayıtlarından elde edildi. Başvuru sırasındaki klinik bulguları yanında, görüntüleme ve EEG bulguları değerlendirilmeye alındı. Başvuru ve izlem sırasında 3,6 ve 9. aylardaki serbest tiroksin(sT4), tiroid situmulan hormon(TSH) ve kortizol düzeyleri tiroid ve adrenal fonksiyonları değerlendirmek için dosya kayıtlarından elde edildi. Klinik ve laboratuar bulguları ile karşılaştırmalar yapıldı.VPA dışındaki antiepileptikleri kullananlarda sT4, TSH, kortizol düzeyleri normal sınırlar içinde ve izlem sırasında da istatistiksel açıdan anlamlı bir değişim gözlenmedi. Buna karşın 9. aydaki izlemde VPA kullananlarda istatistiksel anlamlı TSH yüksekliği bulunmuştur(p=0,007). Ayrıca antiepileptik ilaçların kullanımı serum kortizol düzeyini etkilememiştir. Hastaların elektroensefalografi(EEG) bulguları ile tiroid hormon düzeyleri karşılaştırıldığında EEG'de ağır bozukluğu olan grupta tiroid disfonksiyonu anlamlı olarak sık bulunmuştur(p=0,041). Magnetik rezonans(MR) bulguları ile tiroid hormon düzeyleri karşılaştırıldığında patolojik görüntüleme bulguları olan hastalarda tiroid hormon bozukluğu görülme sıklığı artış göstermemiştir.Çalışmamızda VPA dışındaki antiepileptiklerin kullanımının 9 ay gibi kısa bir dönemde tiroid hormon bozukluğu oluşturmadığı gösterilmiştir. İzlem süresinin uzaması ile fonksiyon bozukluğu ortaya çıkma olasılığının artabileceğini düşünmekteyiz.Çalışmamızın sonuçları ışıgında; antiepileptik ilaç kullanan hastalarda oluşabilecek tiroid disfonksiyonu olasılığına yönelik tiroid hormon düzeyleri özellikle VPA kullanalarda düzenli olarak takip edilmelidir. Ayrıca EEG'de ağır bozukluğu olanlar daha yakından izlenmelidir.Anahtar kelimeler: Epilepsi, antiepileptikler, tiroid hormonları, kortizol. Many researchers are interested in epilepsy and its effects on endocrine system. In some studies, it has been shown that antiepileptic drugs had an effect on hypothalamo-hypophysial and gonadal axis. We aimed to investigate the effects of anti-epileptic drugs on thyroid and adrenal functions in our study.106 children of 47 girls and 59 boys whose ages differed between 3 months and 14 years, taking phenobarbital (PB), valproic acid (VPA), carbamezepin (CBZ), topiramate(TPM) and levericetam (LEV) for epilepsy diagnosis were included in our study. The clinical and hormonal data of these children were collected retrospectively in their hospital file records.Clinical evidence at the time of hospital admissions, imaging and EEG findings were also investigated. During admission and 3, 6 and 9 month follow-up periods, the results of free thyroxin (fT4), thyroid stimulating hormone (TSH) and cortisol levels were collected from the hospital records to evaluate the thyroid and adrenal functions. Clinical and laboratory results were compared.There has been no significant correlation in those taking anti-epileptic drugs except VPA with normal FT4 and cortisol levels. Elevated TSH levels of children taking VPA were statistically significant (p:0,0007) at the time of the 9th month's follow-up. On the other hand, anti-epileptic drug usage had no effects on cortisol levels. When the results of EEG and the thyroid hormon levels compared, there was a significantly increased correlation between serious EEG findings and thyroid disfunction(p:0,041).It was shown no increased correlation between pathological findings of magnetic resonans imaging(MR) and thyroid disfunction.Our study showed that anti-epileptic drugs except VPA didn?t cause any thyroid disfunction in a short time around 9 months. We think existance of thyroid disfunction is probably higher as the follow-up period is expanded.According to our study, thyroid hormone levels should be measured regularly to prevent thyroid disfunction in patients using anti-epileptic drugs, especially in those taking VPA. On the other hand, epileptic patients with severe EEG findings should be followed up frequently.Key words: Epilepsy, anti-epileptics, thyroid hormones, cortisol. 67
- Published
- 2010
11. PIC mikrodenetleyicilerle fiziksel bir deneyin kontrolü
- Author
-
Aygün, Fatih, Karkı, Hamdi Doğan, and Fizik Ana Bilim Dalı
- Subjects
Fizik ve Fizik Mühendisliği ,PIC ,Physics and Physics Engineering - Abstract
Bu çalışmada, PIC mikrodenetleyiciler kullanılarak fiziksel bir deneyin kontrolü yapıldı. Fiziksel deneyde PIC mikrolarla sayıcı tasarlanarak zaman ölçüldü. Sayıcının programı MikroBasic programıyla yazıldı. Zaman ölçümü yapılarak cismin ortalama yerçekimi ivmesi ve sürtünme katsayısı hesaplandı. In this work, a physical experiment was controlled by PIC microcontroller PIC16F876. In the experiment, The time was measured via the electronic circuit which was projected and programme that was written using MikroBasic by us. After measured the time, we calculated a mean value of the earth gravity and the friction coefficient. 73
- Published
- 2009
12. Çocuk Hastalarda Kateter İlişkili Enfeksiyon Sıklığı; Bir Yıllık Deneyim.
- Author
-
Aygün, Fatih, Aygün, Deniz, Çokuğraş, Haluk, Çam, Halit, and Camcıoğlu, Yıldız
- Abstract
Copyright of Journal of Pediatric Infection / Çocuk Enfeksiyon Dergisi is the property of Journal of Pediatric Infection / Cocuk Enfeksiyon Dergisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
13. İnvajinasyon ensefalopatisi: nadir bir olgu sunumu.
- Author
-
Aygün, Fatih, Avar Aydın, Pınar Özge, Emre, Şenol, Uzunoğlu, Seval Şimşek, Saltık, Sema, and Çam, Halit
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
14. Hiperkalsemi İçin Hemodiyafiltrasyon Uygulanan Akut Lenfoblastik Lösemi Vakası.
- Author
-
AYGÜN, Fatih, KOÇ, Başak, AYGÜN, Fatma Deniz, ÖZDEMİR, Gül Nihal, ZÜLFÜKAR, Bülent, and ÇAM, Halit
- Abstract
Hypercalcemia is a rarely seen medical emergency in children compared with adults who present with nonspecific symptoms such as loss of appetite, nausea, vomiting, weight loss. Severe hypercalcemia is a rare complication of malignancy in children which can result in a life threatening condition. Herein, we report a H-year -old girl presenting with a mass on her neck and hypercalcemia. Her serum calcium level was 18.4 mg/dL which necessitated biochemical analysis with resultant establishment of diagnosis of pre B acute lymphoblastic leukemia (ALL) and ensuing venovenous hemofiltration treatment for her acute hypercalcemia. Our aim is to remind that malignancies should not be overlooked in the differential diagnosis of pediatric hypercalcemia. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
15. Ani Bebek Ölümünün Kardiyak Nedenleri.
- Author
-
Aygün, Fatih and Köksal, Nilgün
- Subjects
- *
LONG QT syndrome , *ARRHYTHMIA , *AUTONOMIC nervous system , *FEVER , *HEART diseases , *INFECTION , *LYING down position , *MEMBRANE proteins , *GENETIC mutation , *SUDDEN infant death syndrome , *VENTRICULAR tachycardia , *CHILDREN , *DISEASE risk factors - Abstract
The mechanism and causes of sudden infant death syndrome (SIDS) is still remains its mystery. The pathophysiology of SIDS is not clear. Sleeping in prone position is thought to contribute to pathophysiology. Schwartz was the first physician suggesting that SIDS can be associated with heart and autonomic nervous system. Congenital long QT syndrome may trigger SIDS by causing ventricular tachycardia. Normal cardiac rhythm is regulated by ion channels and specific proteins, but genetical analyses clearly demonstrated that 5 ion channel genes were responsible for rare arrhythmias. The infections, fever and sleeping in prone position can increase the risk of long QT syndrome in babies having mutations in cardiac ion channels. In this review we tried to draw attention to SIDS as an important cause of death in childhood period and association of SIDS with long QT syndrome which is not necessarily noticed by physicians. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
16. Geç Tanı Alan Metil Malonik Asidemi Vakası.
- Author
-
AYGÜN, Fatih, ZÜBARİOĞLU, Tanyel, AYGÜN, Deniz, ZEYBEK, Çiğdem AKTUĞLU, and ÇAM, Halk
- Abstract
Methylmalonic acidemia (MMA) is an inherited metabolic disorder that results from deficiency of a vitamin B12- dependent enzyme methylmalonyl-CoA mutase. Lack of this enzyme which converts methylmalonil-CoA to succinyl-CoA and hydrolization to methylmalonic acid leads to increased methylmalonic acid levels in blood and urine. Onset of the clinical manifestations can onset in different ages, and forms. Asymptomatic cases up to adulthood have been reported. The most common clinical forms can be enumerated as acute metabolic decompensation state beginning in the neonatal period, acute intermittant form with asymptomatic intervals between acute episodes and chronic progressive form characterized by hypotonus, developmental, and neuromotor retardation. Herein, we report a 18 month-old female patient diagnosed as late- onset methylmalonic acidemia presenting with neuromotor retardation and convulsion. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
- Full Text
- View/download PDF
17. İlk Doz Seftriakson Kullanımı Sonrası Anafilaktik Şok Gelişimi.
- Author
-
AYGÜN, Fatih, ÇAM, Halit, AYGÜN, Fatma Deniz, NEPESOV, Serdar, and CAMCIOĞLU, Yıldız
- Abstract
In recent years there are threatening reports about allergic reactions and frequent usage of cephalosporins Fatal anaphylaxis after first exposure to cephalosporin is very rare (I ; 100 000). Herein, we report development of anaphylaxis after the first intravenous injection of ceftriaxone in a 8 year- old- male patient who was healthy and did not use ceftriaxone before. We reported this case in order to warm clinicians against the possible risk of anaphylaxis even after the first dose of ceftriaxone and to avoid administration of the drug without indication. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2014
- Full Text
- View/download PDF
18. Çocuklarda COVID-19.
- Author
-
Evliyaoğlu, Olcay, Kılınç, Ayşe Ayzıt, Önal, Pınar, Aygün, Fatih, and Çokuğraş, Haluk
- Published
- 2020
- Full Text
- View/download PDF
19. Geç Tanı Alan Metil Malonik Asidemi Vakası
- Author
-
AYGÜN, Fatih, ZÜBARİOĞLU, Tanyel, AYGÜN, Deniz, AKTUĞLU ZEYBEK, Çiğdem, and ÇAM, Halit
- Subjects
Metilmalonik asidemi,nöromotor retardasyon,geç tanı ,Methylmalonic acidemia,neuromotor retardation,late- onset - Abstract
Metilmalonik asidemi MMA , B12 bağımlı bir enzim olan metilmalonil-KoA mutaz enziminin eksikliğinin yol açtığı bir metabolik hastalıktır. Metilmalonil-KoA’nın süksinilKoA’ya dönüşümünü sağlayan bu enzimin yokluğu metilmalonil-Koa birikimi, kan ve idrarda belirgin düzeyde artmış metilmalonik asit atılımı ile sonuçlanmaktadır. Hastalığın klinik bulguları farklı yaşlarda ve formlarda ortaya çıkabilir, erişkin döneme kadar asemptomatik vakaların olduğu bildirilmiştir. Sık görülen klinik formlar yenidoğan döneminde başlangıç gösteren akut metabolik dekompanzasyon tablosu, ataklar arasındaki dönemde yakınmanın olmadığı akut intermittan form ve hipotoni, gelişme geriliği ve nöromotor retardasyon ile karakterize kronik progresif tablo olarak sayılabilir. Bu makalede nöromotor gelişimi geri olan, nöbet geçirme yakınması ile başvuran ve metilmalonik asidemi teşhisi konulan 18 aylık bir kız hasta geç tanı alması nedeniyle sunulmuştur., Methylmalonic acidemia MMA is an inherited metabolic disorder that results from deficiency of a vitamin B12- dependent enzyme methylmalonyl-CoA mutase. Lack of this enzyme which converts methylmalonil-CoA to succinyl-CoA and hydrolization to methylmalonic acid leads to increased methylmalonic acid levels in blood and urine. Onset of the clinical manifestations can onset in different ages, and forms. Asymptomatic cases up to adulthood have been reported. The most common clinical forms can be enumerated as acute metabolic decompensation state beginning in the neonatal period, acute intermittant form with asymptomatic intervals between acute episodes and chronic progressive form characterized by hypotonus, developmental, and neuromotor retardation. Herein, we report a 18 month- old female patient diagnosed as late- onset methylmalonic acidemia presenting with neuromotor retardation and convulsion.
20. Hiperkalsemi İçin Hemodiyafiltrasyon Uygulanan Akut Lenfoblastik Lösemi Vakası
- Author
-
AYGÜN, Fatih, KOÇ, Başak, AYGÜN, Fatma Deniz, ÖZDEMİR, Gül Nihal, ZÜLFÜKAR, Bülent, and ÇAM, Halit
- Subjects
Hypercalcemia,child,acute lymphoblastic leukemia ,Hiperkalsemi,çocuk,akut lenfoblastik lösemi - Abstract
Hiperkalsemi çocuklarda yetişkinlere göre daha az görü- len, genellikle bulantı-kusma, kilo kaybı, iştahsızlık gibi özgün olmayan belirtiler gösteren acil bir tıbbi durumdur. Şiddetli hiperkalsemi, çocuklarda malignitenin ender bir komplikasyonudur ve yaşamı tehdit edecek kadar ciddi olabilir. Bu makalede boynunda kitle yakınmasıyla başvu- ran, biyopsi sonrası kontrol biyokimyasında serum kalsi- yum düzeyinin 18.4 mg/dL saptanması üzerine yapılan incelemeler sonucu Pre B akut lenfoblastik lösemi ALL tanısı alan ve akut hiperkalsemisi için venövenöz hemodi- yafiltrasyon uygulanan 11 yaşında kız hasta sunulmuştur. Amacımız çocuklarda hiperkalsemi ayırıcı tanısında malig- nitenin unutulmaması gerektiğini anımsatmaktadır, Hypercalcemia is a rarely seen medical emergency in child- ren compared with adults who present with nonspecific symptoms such as loss of appetite, nausea, vomiting, weight loss. Severe hypercalcemia is a rare complication of malig- nancy in children which can result in a life threatening con- dition. Herein, we report a 11- year -old girl presenting with a mass on her neck and hypercalcemia. Her serum calcium level was 18.4 mg/dL which necessitated biochemical analy- sis with resultant establishment of diagnosis of pre B acute lymphoblastic leukemia ALL and ensuing venovenous hemofiltration treatment for her acute hypercalcemia. Our aim is to remind that malignancies should not be overlooked in the differential diagnosis of pediatric hypercalcemia
21. Catheterization in the Pediatric Intensive Care Unit: Is it Safe?
- Author
-
AYGÜN, Fatih, AYGÜN, Deniz, and KAÇAR, Alper
- Subjects
Catheter,Child,Complication ,Kateter,Çocuk,Komplikasyon - Abstract
Objective: Intravascular catheters are being increasingly used both in intensive care units and inpatient care for the management of children. Herein, we aimed to determine the risk factors and the complications associated with the intravascular catheter placement.Material and Methods: The medical records of 262 patients hospitalized in Okmeydanı Training and Research Hospital’s Pediatric Intensive Care Department between October 2016 and June 2017 were evaluated retrospectively. The demographic data, indications for catheterization, the location and duration of catheterization, the complications including the rate of infection, and the reasons for removing the catheters were evaluated.Results: A total of 148 intravascular catheters were placed for 123 patients. We found that 57 catheters 38.5% had been used in female and 91 61.5% in male patients. The age range was 3 days to 17 years and the weight range 2.2 to 75 kilograms. The mean age at catheter insertion was 4.0±5.0 years. Signs of infection at presentation were present in 115 patients 77.7% . The reasons for catheterization were lack of vascular access in 83 56.1% patients, hemodialysis in 26 17.6% patients and replacement of drugs and fluids in 39 26.4% patients. Access sites were the femoral vein 63.5% and jugular vein 36.5% Urgent catheterization was required for 112 75.7% catheters. Noninfectious complications developed in 3 patients 2.1% . We did not experience any death during catheterization. Catheter sepsis developed in 2 patients 1.4% . The rate of infection was 1.6 for 1000 catheter days. A total of 124 catheters 83.8% were removed as they were no longer required. Conclusion: The expertise of the doctor performing the procedure and nursing care are important factors in reducing the complication rate of catheterization., Amaç: Damar içi kateter yerleştirilmesi gerek yoğun bakım üniteleri gerekse servislerde hasta çocukların yönetiminde giderek artan sıklıkta kullanılmaktadır. Çalışmada amaç, çocuk yoğun bakım hastalarında kateter yerleştirilmesi ile ilişkili komplikasyonlar ve risklerin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: 15 Ekim 2016 ile 15 Haziran 2017 tarihleri arasında Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Yoğun Bakım Ünitesinde yatan 262 hastanın dosyası geriye dönük incelendi. Kateter takılan hastaların demografik bulguları, kateter takılma endikasyonları, takılma yeri ve kalış süresi, kateter takılma sırasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, enfeksiyon oranları ve kateterin çekilme nedeni incelendi. Bulgular: Hastaların 123’üne toplam 148 adet kateter yerleştirildi. Kateterlerin 57’si %38,5 kız, 91’i %61,5 erkek hastaya takıldı. Hastaların yaş dağılımları 3 gün ile 17 yaş arasında olup ortalama kateter takılma yaşı 4,0±5,0 yıldı. Hastaların tartıları 2,2 ile 75 kilogram arasında idi. Hastaların 115’inde %77,7 başvuru anında enfeksiyon vardı. Takılma nedenlerinden en sık üç neden 83 %56,1 hastada damar yolu bulunamaması, 26’sında %17,6 hemodiyaliz uygulanması ve 39’unda %26,4 ilaç ve sıvı tedavisi idi. Hastalara takılan kateterlerin 94’ü %63,5 femoral ve 54’ü %36,5 jugulerdi. Kateterlerin 112’si %75,7 acil şartlarda takıldı. Hastaların 3’ünde %2,1 enfeksiyon dışı komplikasyon gözlendi. Kateter takılma sırasında ölen hastamız olmadı. Hastaların 2’sinde %1,4 kateter sepsisi gelişti. Bin kateter gününe düşen kateter enfeksiyon sıklığı ise 1,6 olarak hesaplandı. Kateterlerin 124’ü %83,8 gereksinimin ortadan kalkması nedeniyle çekildi.Sonuç: Çocuk hastalarında önem taşıyan kateterin tecrübeli kişiler tarafından yerleştirilmesi ve bakımı ile komplikasyon oranları azaltılabilmektedir
22. Attention to Headache in Children: Two Case with Hypertension and Cerebellar Hemorrhage
- Author
-
OĞUZ, Fatma, AYGÜN, Fatih, ÜNÜVAR, Ayşegül, AKINCI, Nurver, KILIÇ, Ayşe, TATLI, Burak, ÜNÜVAR, Emin, and SIDAL, Müjgan
- Subjects
Headache,hypertension,intracranial hemorrhage,chronic immun thrombocytopenic purpura ,Baş ağrısı,hipertansiyon,intrakranial kanama,kronik immun trombositopenik purpura - Abstract
Headache is one of the most commonly seen pain in child- hood. Headache prevalence is approximately 50 % in the first seven years and almost 75-80 % of children experien- ce once until 15 years old. Headache can be primary such as migrane or ıt can be secondary to a serious disease such as intracranial bleeding or intracranial tumors. The cause of chronic and repeating one is mostly due to benign dise- ases, it can be migrane or tension type headache; but also it can occur secondary to systemic diseases, intracranial infections or intracranial bleeding. Two patients admitted with headache will be presented, intended to draw attenti- on to issues. A boy who was diagnosed to have hypertensi- on at age of 15 with chronical headaches repeating since his age of 7 and 10-year-old girl with chronical immune thrombocytopenic purpura who suffered headaches for 3 weeks and was diagnosed cerebellar hematome have been represented in this study. Headache in children who were admitted to the clinic with acute, chronic and primary, secondary headache patients approached the distinction should be made, stories and detailed examination of syste- mic importance should be given, Baş ağrısı çocukluk çağında en sık görülen ağrılardan biridir. Yedi yaşından küçük çocuklarda baş ağrısı preve- lansı % 50’lere varan oranlardadır ve 15 yaşındaki çocukların % 75-80’i en az bir kez baş ağrısı ile tanışmış- tır. Baş ağrısı migren gibi primer nedenlere bağlı olabildi- ği gibi, intrakranial tümör veya kanama gibi daha ciddi sekonder nedenlerlede ortaya çıkabilir. Ayrıca, çocuklar- daki kronik ve yineleyen baş ağrıları çoğunlukla migren ve gerilim tipi gibi selim nedenlere bağlı olmakla beraber, santral sinir sistemi infeksiyonları, sistemik hastalıklar veya kafaiçi basınç artışı gibi ciddi organik durumlarda da ortaya çıkabilir. Baş ağrısı ile başvuran iki vaka sunula- rak, konuya dikkat çekmek amaçlanmıştır. Bu makalede 7 yaşından beri yineleyen kronik baş ağrıları olan ve ancak 15 yaşında hipertansif olduğu anlaşılan erkek hasta ile 3 haftadır baş ağrısı yakınması ile başvuran ve serebellar hematom tanısı almış 10 yaşındaki kronik immun trombo- sitopenik purpuralı kız hasta sunuldu. Baş ağrısı ile polik- liniğe başvuran çocuklarda akut, kronik ve primer, sekon- der baş ağrısı ayırımı yapılarak hastalara yaklaşılmalı; öykü ve ayrıntılı sistemik muayeneye önem verilmelidir
23. Is Gamma-Glutamyl Transferase Elevation Associated With Cardiac Failure In Infants With Ventricular Septal Defect?
- Author
-
AYGÜN, Fatih and İRDEM, Ahmet
- Subjects
Çocuk yoğun bakım,kalp yetersizliği,karaciğer,ventriküler septal defekt ,Pediatric intensive care,cardiac failure,liver,ventricular septal defect - Abstract
Purpose/Aim: Ventricular septal defect VSD which is the most common cause of congenital heart defects in children, can lead to heart failure 6–8 weeks after birth due to the decrease in the pulmonary vascular resistance. The clinical features of cardiac failure can be subtle during the infant period, so the laboratory parameters can help the diagnosis and the follow-up. The relation between gamma-glutamyl transferase GGT and cardiac failure is reported in adults. Herein, we aimed to evaluate the relationship between liver enzymes especially GGT levels and cardiac failure developing due to VSD in pediatric patients, Amaç: Doğuştan kalp hastalıkları içinde en sık görüleni olan ventriküler septal defekt VSD doğumdan 6–8 hafta sonra pulmoner vasküler direncinde azalmasıyla birlikte kalp yetersizliğine neden olabilir. Kalp yetersizliği klinik bulguları özellikle bebeklerde silik olabilir. Bu nedenle tanısı ve takibinde laboratuvar değerlerinden faydalanılır. Yetişkin hastalarda gama-glutamil transferaz GGT ile kalp yetersizliği arasında ilişki gösterilmiştir. Biz de bu çalışma ile VSD nedeniyle kalp yetersizliği gelişen hastalarda karaciğer enzimlerini, özellikle GGT düzeyini değerlendirmeyi amaçladık
24. Çok Düşük Doğum Ağırlıklı Bebeklerde Major Mortalite ve Morbidite Nedeni; Patent Duktus Arteriozus
- Author
-
AYGÜN, Fatih, KÖKSAL, Nilgün, BOSTAN, Özlem M., UYSAL, Fahrettin, VARAL, İpek Güney, and DOĞAN, Pelin
- Subjects
congenital, hereditary, and neonatal diseases and abnormalities ,Patent duktus arteriozus,preterm,ibuprofen ,Patent ductus arteriosus,preterm,ibuprofen - Abstract
Introduction: Patent Ductus Arteriosus PDA , a cardiac pathology commonly seen inpreterm infants, has negative effects on mortality and morbidity. Persistent patency ofPDA is positively correlated with respiratory distress syndrome RDS , prolongedrespiratory support, pulmonary hemorrhage, broncopulmonary dysplasia BPD ,necrotizing enterocolitis NEC , intraventricular hemorrhage, renal failure,neurodevelopmental impairment cerebral palsy , retinopathy of prematurity and death.The standard treatment regimen is to close symptomatic PDA and cyclooxygenaseinhibitors such as indomethacin, ibuprofen are the first choises. Our aim in this study isto report PDA rate, treatment and complications in premature infants. Materials and Methods: This study retrospectively enrolled 103 infants born, Giriş: Patent duktus arteriozus PDA , preterm yenidoğanlarda sıklıkla karşılaşılan,morbidite ve mortalite üzerine olumsuz etkileri olan kardiyak bir patolojidir. PDA’nın açıkkalması ile respiratuvar distres sendromu RDS , uzamış respiratör desteği, pulmonerhemoraji, bronkopulmoner displazi BPD , nekrotizan enterokolit NEK , intraventrikülerkanama İVK , renal yetmezlik, nörogelişimsel kusur serebral palsi , prematureretinopatisi ROP ve ölüm arasında anlamlı ilişki vardır. Semptomatik PDA’larınkapatılması standart hale gelmiş ve ilk tercih indometazin ve ibuprofen İBU gibisiklooksijenaz inhibitorleri olmuştur. Bu çalışmada preterm bebeklerde PDA sıklığı,tedavisi ve komplikasyonlarının araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Ocak 2010 ile Kasım 2011 tarihleri arasında 33 hafta ve öncesindedoğan, konjenital major anomalisi veya konjenital kalp hastalığı olmayan, ilk hafta içindeekokardiyografisi EKO yapılmış 103 bebek retrospektif olarak değerlendirildi. PDA’ylailişkili pulmoner hemoraji, NEK, BPD, ROP ve ölüm oranları incelendi.Bulgular: Çalışmada 103 bebeğin 45’i erkek ve 58’i kızdı. Yetmiş bebek sezeryan, 33 bebeknormal doğumla doğmuştu. Bebeklerin gestasyonel haftası ortalama 29,7±2,2, PDA’sıaçık grupta gebelik haftası daha düşük olup 28,8±2,3 hafta idi. Bebeklerin ortalama tartısı1323±375 g idi. Aynı şekilde APGAR skoru ortalama 7,25±1,83 olup PDA’sı açık gruptaanlamlı düşüktü 6,7±1,9 . Doğumdan ortalama 4,8±4,4 gün sonra EKO yapıldı ve 103bebeğin 48 %46 ’inde PDA saptandı. PDA’sı açık olan grupta ortalama doğum tartısı1162±351 g, PDA’sı kapalı grupta ise 1465±340 g bulundu. PDA’sı açık bebeklerdepulmoner hemoraji, NEK, BPD, ROP ve ölüm oranları PDA’sı kapalı olanlarlakarşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı ölçüde yüksek bulundu p
25. ÇOCUK YOĞUN BAKIM HASTALARINDA ORTA VE AĞIR HİPONATREMİNİN ERKEN DÖNEM PROGNOZ ÜZERİNE ETKİSİ.
- Author
-
Aygün, Fatih and Güvenç, Kübra Boydağ
- Abstract
Copyright of Journal of Pediatric Emergency & Intensive Care Medicine / Çocuk Acil ve Voğun Bakım Dergisi is the property of Galenos Yayinevi Tic. LTD. STI and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2018
26. Cardiac causes of sudden ınfant death
- Author
-
Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Neonatoloji Bilim Dalı., Aygün, Fatih, and Köksal, Nilgün
- Subjects
Kardiyak neden ,Cardiac causes ,Ani bebek ölümü ,Sudden infant death ,Uzun QT ,İyon kanalı ,Aritmi ,Arrhythmias ,Ion channel ,Long QT - Abstract
Ani bebek ölümü sendromu (ABÖS) halen sebepleri ve mekanizmasıyla sırrını korumaktadır. ABÖS’e neden olan patofizyolojik mekanizma tam olarak anlaşılamamıştır. Yüz üstü pozisyonda uyumanın bu patofizyolojik olaylara katkısının olduğu düşünülmektedir. İlk defa Schwartz tarafından ABÖS ile kalp ve otonom sinir sistemi arasında ilişki olabileceği hipotezi öne sürülmüştür. Konjenital uzun QT sendromunun ventriküler taşiaritmi yaparak bazı ABÖS vakalarının sebebi olabileceği düşünülmektedir. Normal kardiyak ritimden birçok iyon kanalı ve diğer proteinlersorumlu iken, nadir bulunan aritmik bozukluklardan, genetik analizler sonucu, 5 iyon kanalı geni kesinlikle sorumlu tutulmaktadır. Özellikle kardiyak iyon kanallarında mutasyonu olan bebeklerde enfeksiyonlar, ateş, yüzüstü pozisyonda yatma gibi birçok faktörün uzun QT’ye eğilimi arttırdığı düşünülmektedir. Bu derlemede çocukluk çağında ölümlerin önemli bir nedenini oluşturan ve klinisyenlerin nispeten daha az önemsediği ABÖS’e dikkat çekilmek istenmiş ve ABÖS ile uzun QT ilişkisi değerlendirilmiştir. The mechanism and causes of sudden infant death syndrome (SIDS) is still remains its mystery. The pathophysiology of SIDS is not clear. Sleeping in prone position is thought to contribute to pathophysiology. Schwartz was the first physician suggesting that SIDS can be associated with heart and autonomic nervous system. Congenital long QT syndrome may trigger SIDS by causing ventricular tachycardia. Normal cardiac rhythm is regulated by ion channels and specific proteins, but genetical analyses clearly demonstrated that 5 ion channel genes were responsible for rare arrhythmias. The infections, fever and sleeping in prone position can increase the risk of long QT syndrome in babies having mutations in cardiac ion channels. In this review we tried to draw attention to SIDS as an important cause of death in childhood period and association of SIDS with long QT syndrome which is not necessarily noticed by physicians.
- Published
- 2014
27. Çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerde major mortalite ve morbidite nedeni; patent duktus arteriozus
- Author
-
Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Neonatoloji Bilim Dalı., Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı., Aygün, Fatih, Köksal, Nilgün, Bostan, Özlem M., Uysal, Fahrettin, Varal, İpek Günay, and Doğan, Pelin
- Subjects
congenital, hereditary, and neonatal diseases and abnormalities ,Preterm ,education ,Patent ductus arteriosus ,Ibuprofen ,Patent duktus arteriozus - Abstract
Giriş: Patent duktus arteriozus (PDA), preterm yenidoğanlarda sıklıkla karşılaşılan, morbidite ve mortalite üzerine olumsuz etkileri olan kardiyak bir patolojidir. PDA’nın açık kalması ile respiratuvar distres sendromu (RDS), uzamış respiratör desteği, pulmoner hemoraji, bronkopulmoner displazi (BPD), nekrotizan enterokolit (NEK), intraventriküler kanama (İVK), renal yetmezlik, nörogelişimsel kusur (serebral palsi), premature retinopatisi (ROP) ve ölüm arasında anlamlı ilişki vardır. Semptomatik PDA’ların kapatılması standart hale gelmiş ve ilk tercih indometazin ve ibuprofen (İBU) gibi siklooksijenaz inhibitorleri olmuştur. Bu çalışmada preterm bebeklerde PDA sıklığı, tedavisi ve komplikasyonlarının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ocak 2010 ile Kasım 2011 tarihleri arasında 33 hafta ve öncesinde doğan, konjenital major anomalisi veya konjenital kalp hastalığı olmayan, ilk hafta içinde ekokardiyografisi (EKO) yapılmış 103 bebek retrospektif olarak değerlendirildi. PDA’yla ilişkili pulmoner hemoraji, NEK, BPD, ROP ve ölüm oranları incelendi. Bulgular: Çalışmada 103 bebeğin 45’i erkek ve 58’i kızdı. Yetmiş bebek sezeryan, 33 bebek normal doğumla doğmuştu. Bebeklerin gestasyonel haftası ortalama 29,7±2,2, PDA’sı açık grupta gebelik haftası daha düşük olup 28,8±2,3 hafta idi. Bebeklerin ortalama tartısı 1323±375 g idi. Aynı şekilde APGAR skoru ortalama 7,25±1,83 olup PDA’sı açık grupta anlamlı düşüktü (6,7±1,9). Doğumdan ortalama 4,8±4,4 gün sonra EKO yapıldı ve 103 bebeğin 48 (%46)’inde PDA saptandı. PDA’sı açık olan grupta ortalama doğum tartısı 1162±351 g, PDA’sı kapalı grupta ise 1465±340 g bulundu. PDA’sı açık bebeklerde pulmoner hemoraji, NEK, BPD, ROP ve ölüm oranları PDA’sı kapalı olanlarla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı ölçüde yüksek bulundu (p
- Published
- 2012
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.