27 results on '"Alpsoy, Şeref"'
Search Results
2. Vitamin D Eksikliği Koroner Arter Hastalığı İçin Öngördürücü Müdür?
- Author
-
Alpsoy, Şeref, Akyüz, Aydın, Özkahramanlı Gür, Demet, Topçu, Birol, and Değirmenci, Hasan
- Subjects
koroner anjiografi ,25-hidroksi vitamin D, koroner arter hastalığı, yüksek dansiteli lipoprotein kolesterol, C-reaktif protein, koroner anjiografi ,C- reaksiyon protein ,high-density lipoprotein cholesterol ,coronary angiography ,25-hydroxyvitamin D ,korener arter hastalığı ,yüksek dansiteli lipoprotein ,coronary artery disease ,C-reactive protein - Abstract
D vitamininin ve koroner arter hastalığının (KAH) ilişkisiyle ilgili ortaya çıkan verilere dayanarak, KAH'da D vitamini ile C-reaktif protein (CRP) ile temsil edilen inflamasyon ve serum lipid profili arasında ilişki bulunup bulunmadığını araştırdık. On the basis of emerging data about the association of vitamin D and coronary artery disease (CAD), we investigated whether a relationship exists among vitamin D, inflammation represented by C-reactive protein (CRP), and serum lipid profile in CAD.
- Published
- 2018
3. NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİNDE YAPILAN KORONER ANJİYOGRAFİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
- Author
-
Gür, Demet Özkaramanlı, Alpsoy, Şeref, Akyüz, Aydın, and Güler, Niyazi
- Subjects
Koroner anjiyografi ,coronary artery diease ,age ,Coronary angiography ,gender ,koroner arter hastalığı ,yaş ,cinsiyet - Abstract
Amaç: Bu araştırmada, kliniğimizde uygulanan koroner anjiyografi(KAG) hastalarında cinsiyet ve yaş gibi temel kardiyovasküler risk faktörlerinin tıkayıcı koroner arter hastalığı (KAH) prevalansı, miyokard infarktüsü (MI) ile başvuran hasta oranları ve işlem sonrası gelişen MI prevalansı gibi parametrelere etkilerini ortaya koymaya çalıştık. Materyal ve Metot:Mayıs-Temmuz 2015 tarihleri arasında yapılan ardışık 500 KAG işlemi retrospektif olarak incelenerek hastaların demografik verileri (yaş ve cinsiyet, eski stent/koroner bypass operasyonu), anjiyografik sonuçları (KAH yaygınlığı, tıkalı olan damar sayısı ve uygulanan işlemler ile stent sayısı), ilk başvurusunda veya işlemden hemen sonra MI olup olmadığı değerlendirilmiştir. Bulgular:Yaş ortalaması 62.06±11.18 olup, %63’ü erkek olan hastaların %14,6’ünde normal koroner arterler (NKA), %21,8’unda tıkayıcı olmayan KAH, %3,8’ünde yavaş akım ve %59,8’ünde ise tıkayıcı KAH tespit edilmiştir.NKA olanlarda ortalama yaş 56,1±10,5 olup hem tıkayıcı (ortalama 64±11,3) hem de tıkayıcı-olmayan KAH (ortalama yaş 61±10) hastalarından anlamlı olarak daha küçük olduğu gözlenmiştir(p=0,000 ve p=0,006). KAH olan hastalar kendi aralarında kıyaslandığında ise tıkayıcı KAH hastalarının daha yaşlı oldukları saptanmıştır(p=0,026). NKA olanların büyük çoğunluğunun kadın olduğu (%74), tıkayıcı olan (%71,2) ve tıkayıcı-olmayan (%64,8) KAH hastalarında erkek cinsiyetin daha sık olduğu izlenmiştir. MI ile başvuran hastalarda yaş faktörünün anlamlı etkisi olmadığı saptanmıştır(p=0,11). Kadın ve erkek cinsiyet arasında MI ile başvuru açısından anlamlı fark olmadığı (p=0.287) ancak kadınlarda ileri yaşta akut MI ile başvurma sıklığının erkeklerden fazla(p=0,015), erkeklerde ise işlem sonrası tromboembolik komplikasyonların daha fazla olduğu gösterilmiştir (p=0,011). Sonuç:Hastanemizde yapılan KAG sonuçlarının incelenmesi ile, hastaların genelinde tıkayıcı KAH prevalansının yüksek olduğu gösterilmiştir. Bu bilgiler ışığında bölgemizde öncelikle KAH’dan birincil korumaya yönelik tedbirlerin arttırılması gerekliliği bir kez daha vurgulanmalıdır. Aim: In this study, we have tried to elucidate the influence of major cardiovascular risk factors such as age and gender on the prevalence of occlusive coronary artery disease (CAD) and define the prevalence of patients presenting with acute myocardial infarction(MI) or post-procedural MI in patients undergoing coronary angiography(CAG) at our center. Material and Methods: Five hundred consecutive CAG procedures carried out between may 2015 and july 2015 were retrospectively analysed in terms of demographic data (age, gender, prior sten tor coronary bypass procedure), angiographic characteristics (extense of CAD,number of occluded vessels, treatment and stent number),occurence of MI before or after the procedure. Results: In our study population (mean age 62.06±11.18 and 63% male) the rate of normal coronary arteries (NCA) was 14,6%, of nonocclusive CAD was 21,8%, of slow flow phenomenon was 3,8% and occlusive CAD was 59,8%. The mean age of patients with NCA was 56,1±10,5 years which was significantly lower than that of the patients with occlusive CAD (mean age 64±11,3) and nonocclusive CAD (mean age61±10) (p=0,000 and p=0,006 respectively). The patients with occlusive CAD were significantly older when patients with CAD were analysed.(p=0,026). Patients with NCA were more likely to be female (%74) while male gender was more common in patients with occlusive (71,2%) and nonocclusive(64,8%) CAD. Age did not effect the prevalence of presentation with MI. (p=0,11). There was no statisticaly significant difference in presentation with MI in terms of gender (p=0,287) but older women more commonly presented with MI when compared to men(p=0,015) and men experienced more thromboembolic complications after procedure when compared to women (p=0,011). Conclusion: The analysis of the KAG results showed that the prevalence of occlusive CAD is high among our patients. In the light of these data, more emphasis should be given to the primary prevention of cardiovascular diseases in our region.
- Published
- 2016
4. Cytotoxin Associated Gene A+ Helicobacter pylori Infection is Related with Endothelial Dysfunction in Normotensive Individuals
- Author
-
AKYÜZ, Aydın, METE, Rafet, ORAN, Mustafa, ALPSOY, Şeref, AKKOYUN, Dursun Çayan, DEĞİRMENCİ, Pelin Osanmaz, and AVCI, Okan
- Subjects
Sitotoksin ilişkili gen A protein,Helicobacter pylori ,akım aracılı dilatasyon ,bacteria ,bacterial infections and mycoses ,Cytotoxine associated gene A protein,Helicobacter pylori ,flow-mediated dilatation ,digestive system ,digestive system diseases - Abstract
OBJECTIVE: Cytotoxin associated gene (Cag) A+ Helicobacter pylori (HP) is the most virulent HP strain, and its association with endothelial dysfunction remains unclear. Thus we investigated the effects of CagA+ HP on endothelial dependent dilatation and its relationship with C-reactive protein (CRP) in normotensive subjects. METHODS: Sixty individuals with CagA+ HP infection were compared with 40 individuals with CagA(-) HP infection and 50 individuals with no infection in terms of flow-mediated dilatation (FMD), non-endothelium-dependent dilatation (NED) and CRP.RESULTS: In the CagA+ subjects the mean percentage of FMD was 6.3±2.7, which was significantly lower than that of the CagA- subjects (9.8±3.3, p, AMAÇ: Sitotoksin ilişkili A genli Helicobacter pylori (SİAGHP), en çok virülansı olan H. pylori tipidir ve halen endotelyal disfonksiyon ile ilişkisi belirsizdir. Bu nedenle biz SİAGHP'nin endotelyal bağımlı dilatasyon üzerine etkilerini ve C-reaktif protein (CRP) düzeyleri ile ilişkisini normotansif bireylerde araştırdık.YÖNTEMLER: SİAGHP enfeksiyonu olan 60 kişi, sitotoksin ilişkili A geni negatif H. pylori (SAİGNHP) enfeksiyonlu 40 kişi ve enfeksiyonu olmayan 50 kişi ile akım aracılı dilatasyon (AAD), endotele bağımlı olmayan dilatasyon (EBOD) ve CRP düzeyleri yönünden karşılaştırıldı.BULGULAR: SİAGHP'li bireylerde ortalama AAD'nin yüzdesi (6.3±2.7) SİAGNHP olanlardan (9.8±3.3, p
- Published
- 2015
5. Sağlık Çalışanlarında Gece Nöbetinin Sağ Kalp Fonksiyonları Üzerine Etkisi
- Author
-
Akkoyun, Dursun Çayan, Akyüz, Aydın, Alpsoy, Şeref, Şener, Ümit, and Topçu, Birol
- Subjects
Sleeplessness,Right Ventricular Function,Transthoracic Echocardiography ,Kalp ve Kalp Damar Sistemi ,cardiovascular system ,cardiovascular diseases ,Uykusuzluk,Sağ Ventrikül Fonksiyonu,Transtorasik Ekokardiyografi - Abstract
Introduction: In this study, we aimed to explore the effect of sleeplessness on right heart function in medical employees who have night-shift work.Patients and Methods: Fifty-two employees who work nightshifts were included in this study. Right ventricle tissue Doppler imaging (TDI), myocardial performance index (MPI), tricuspid annular plane systolic excursion (TAPSE) and pulmonary artery stiffness (PAS) were calculated using maximal frequency shift (MFS) and acceleration time (AcT) in addition to routine echocardiographic examination of all individuals.Results: When comparing right ventricular functions before and after a night shift, there was reduction of tricuspid E wave velocity after sleeplessness was determined (p, Giriş: Bu çalışmada amacımız gece nöbet tutan sağlık personelinde, uykusuzluğun sağ kalp fonksiyonları üzerine etkisini araştırmaktır.Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya gece nöbet tutan toplam 52 birey dahil edildi. Tüm bireylere rutin ekokardiyografik işlemlere ek olarak sağ ventrikül doku Doppler, miyokardiyal performans indeksi (MPİ), triküspit anüler düzlem sistolik hareketi (TAPSE) ve pulmoner akım maksimal frekans shift/pulmoner akselerasyon zamanı formülü kullanılarak pulmoner arter stifness (PAS) ölçümleri alındı.Bulgular: Nöbet öncesi ve nöbet sonrası sağ kalp fonksiyonları karşılaştırıldığında; trikuspit E dalga hızı uykusuzluk sonrası azalma gösterirken (p
- Published
- 2015
6. Left Anterior Descending Coronary Artery Aneurysm, Rare Case
- Author
-
Gür, Özcan, Gürkan, Selami, Gür, Demet Özkaramanlı, Alpsoy, Şeref, and Arar, Cavidan
- Subjects
cardiovascular system ,cardiovascular diseases ,Koroner arter,anevrizma,kardiyak cerrahi ,Coronary artery,aneurysm,cardiac surgery - Abstract
Left anterior descending coronary artery aneurysm is an uncommon coronary anomaly. We describe herein a 72-year-old male presenting with effort angina whose coronary angiogram revealed left anterior descending coronary artery aneurysm., Sol ön inen koroner arter anevrizması nadir gözlenen bir koroner anomalidir. Bu yazıda efor anjinası sebebiyle koroner anjiyografi yapılan ve sol ön inen koroner arter anevrizması saptanan 72 yaşında erkek olguyu sunmayı amaçladık.
- Published
- 2015
7. Perikardiyal Efüzyon Sebebiyle Cerrahi Uygulanan Olgularda Perikardiyopulmoner Pencere Açılma Yöntemi ile Anteriyor Perikardiyal Tüp Drenajı Tekniklerinin Karşılaştırılması
- Author
-
Gür, Özcan, Gürkan, Selami, Gür, Demet Özkaramanlı, Yüksek, Adnan, Alpsoy, Şeref, and Arar, Cavidan
- Subjects
Perikardiyal efüzyon ,result ,Pericardial effusion ,cerrahi teknik ,sonuç ,surgical technique - Abstract
Amaç Perikardiyum, kalbi çift tabaka halinde saran bir zar tabakasıdır. Perikardiyal kavitede anormal sıvı birikimi perikardiyal efüzyon olarak tanımlanır. Efüzyon kalbin fonksiyonlarını sınırlar ise kardiak tamponad ortaya çıkar ve drene edilmesi gerekir. Çalışmamızda perikardiyoplevral pencere açılması yöntemi ile subksifoidal perikardiostomi tekniklerinin karşılaştırılması amaçlandı. Materyal ve Metod Çalışmamız retrospektif bir çalışma olup perikardiyopulmoner pencere açılması ile subksifoidal perikardiostomi teknikleri karşılaştırılmıştır. Perikardiyoplevral pencere grubunda perikard sol mini anterolateral torakotomi ile 4. interkostal aralıktan mini sternal ekartör kullanılarak açıldı. Subksifoidal perikardiostomi grubunda ise perikard mini anteriyor insizyon ile açılarak rezeke edildi. Her iki grupta 28 F silikon dren kullanıldı. Drenler günlük 150 ml altında sıvı gelmesi durumunda çekildi Bulgular Perikardiyal efüzyon sebebiyle toplam 18 hastaya drenaj işlemi uygulandı. Olguların ortalama yaş 56,25±9,27 yıl olup (min: 45, max: 83), 6’sı (% 33,3) kadın, 12’si (% 66,6) erkek idi. Perikardiyopulmoner pencere açılan grupta postoperatif 10. günde 1 hasta serebrovasküler olaya bağlı olarak eks oldu (%11,1). Rekürren perikardiyal efüzyon sebebiyle subksifoidal perikardiostomi grubunda ise 2 hasta postoperatif 1. ayda reopere edildi (%22,2). Sonuç Perikardiyal efüzyon sebebiyle uygulanacak olan cerrahi tekniğin seçimi çok önemli olup, rekürren perikardiyal efüzyon beklenen olgularda perikardiyopulmoner tekniğin kullanılması, diğer durumlarda ise subksifoidal perikardiostomi tekniğinin kullanımının uygun olacağı kanaatindeyiz. Aim Pericardium is a tough double layered membrane which covers the heart. Pericardial effusion is an abnormal accumulation of fluid in the pericardial cavity. If the effusion is compromising heart function and causing cardiac tamponade, it needs to be drained. In our study we aimed to compare pericardiopulmonary window and anterior subxiphoidal pericardiostomy techniques. Materials and Methods In this retrospective study pericardiopulmonary window and anterior pericardiostomy techniques were compared. In pericardiopulmonary window group, pericardium was opened via a left mini anterothoracotomy through the fourth intercostal area using a mini sternal retractor and pericardium was resected (approximately 4x6 cm), In pericardiostomy group pericardium was exposed via subxiphoidal approach and chest drainage tube was inserted by mini anterior incision. 28 F drainage tubes were used for drainage in all patients. The drainage tube was removed when amount of daily drainage was below 150 ml. Results A total of 18 patients underwent an initial drainage procedure for a pericardial effusion. The mean age of the patients were 56.25±9.27 years (range, 45–83 years). 6 (33.3%) were female and 12 (66.6%) were male. On 10th postoperative day one patient died due to cerebrovascular accident (%11.1) in pericardiopulmonary window group. Reoperation was required in two patients in subxiphoidal pericardiostomy group for reccurence of pericardial effusion one month later (%22.2). Conclusion The choice of surgical technique for pericardial effusion is very important. We think that, while pericardiopulmonary window technique is suitable for patients with recurrent pericardial effusion, subxiphoidal pericardiostomy technique is suitable for other situations.
- Published
- 2013
8. Nötrofil Lenfosit Oranının Kalp Hızı Toparlanma İndeksi İle İlişkisi
- Author
-
Aydın, Murat, Akyüz, Aydın, Alpsoy, Şeref, Güneş, Hayati, Akkoyun, Dursun Çayan, Oran, Mustafa, Mete, Rafet, Tülübaş, Feti, Yıldız, Zeynep Deniz, and Gürel, Ahmet
- Subjects
nötrofillenfosit oranı ,cardiovascular mortality ,kardiyovasküler mortalite ,Kalp hızı toparlanma İndeksi ,neutrophillymphocyte ratio ,Heart rate recovery index - Abstract
Amaç Kalp Hızı Toparlanma İndeksinin kardiyovasküler mortalitenin bağımsız bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Yükselen nötrofil-lenfosit oranının birçok epidemiylojik çalışmada Kardiyovasküler hastalıklar ile kuvvetli ilişki içinde olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmanın amacı Kalp Hızı Toparlanma İndeksi ile nötrofil-lenfosit oranı arasındaki ilişkiyi araştırmaktır Materyal ve Metod Namık Kemal Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kardiyoloji Polikliniği’ne, başvuran, anormal efor testi nedeniyle koroner anjiyografi yapılan 238 hasta retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Egzersiz sırasındaki maksimum kalp hızından istirahatın 1. dakikasındaki kalp hızı çıkartılarak 18 atım ve altı değerler anormal olarak kabul edildi. Bulgular Kalp Hızı Toparlanma İndeksinin normal olanlar ile anormal olan bireyler arasıda Nötrofil sayısı ve nötrofillenfosit oranı karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkili olduğunu tespit edilmiştir. (sırasıyla p=0,027 ve p=0.000). Sonuç Sonuç olarak mevcut bulgularımız anormal Kalp Hızı Toparlanma İndeksli hastalarda artan nötrofil-lenfosit oranının kardiyovasküler mortalite ve morbidite ile ilşkili olabileceğini düşündürmektedir. Gelecekte yapılacak prospektif çalışmalar ile egzersizin anormal Kalp Hızı Toparlanma İndeksli bireylerde nötrofil-lenfosit oranının üzerine etkisinin araştırılması bu konuda daha kesin deliller sağlayacaktır. Aim It has been shown that heart rate recovery index is an independent risk factor for cardiovascular mortality. It has been reported in most epidomiologic studies that an elevated neutrophil-lymphocyte ratio is strongly associated with cardiovascular diseases. The aim of this study was to investigate whether there is a relationship between heart rate recovery index and neutrophillymphocyte ratio. Materials and Methods A total of 238 patients who underwent coronary angiography due to abnormal treadmill exercise test results and who admitted to Cardiology Department of Faculty of Medicine at Namık Kemal University were evaluated retrospectively. heart rate recovery index was accepted as abnormal when the difference between peak heart rate at maximal exercise and the heart rate at the first minute of recovery phase is 18 beat or less. Results In the comparison between those with abnormal heart rate recovery index and those with normal heart rate recovery index in terms of neutrophil count and neutrophillymphocyte ratio was found a significant relationship. (respectively, p=0,027 ve p=0.000). Conclusion Consequently, our findings may potentially suggest that an elevated neutrophil-lymphocyte ratio in patients with abnormal heart rate recovery index might be related to cardiovascular mortality and morbidity. The investigation of the prognostic significance of elevated neutrophillymphocyte ratio in patients with abnormal heart rate recovery index in future prospective studies will be provide more conclusive evidence.
- Published
- 2013
9. Akciğer Ve Sağ Kalp Tutulumu Olan Bir Kist Hidatik Olgusu
- Author
-
Akyüz, Aydın, Es, Mehmet Uğur, Alpsoy, Şeref, and Akkoyun, Dursun Çayan
- Subjects
Kist hidatik ,pulmonary involvement ,Hydatid cyste ,sağ kalp tutulumu ,rightsided cardiac involvement ,akciğer tutulumu - Abstract
Echinococcus granulosus ile oluşan kist hidatik hastalığı endemiktir ve halen ciddi bir hastalıktır. Kardiyak ekinokokoz is çok nadir görülür. Bu yazıda kuru öksürük, egzersize bağlı nefes darlığı ve halsizlik şikâyeti ile birlikte gelen ve hem kalp hem de akciğer tutulumu olan bir olgumuzu bildirmeyi amaçladık Hydatid disease caused by Echinococcus granulosus is an endemic and still an important disease. We purposed to report a hydatid cyst case with right –sided cardiac and pulmonary involvement and who have complaints with hacking cough, exercise- induced dyspnea, and weakness.
- Published
- 2013
10. Helikobakter pilori pozitif bireylerde endotel disfonksiyonu ile serum CRP ve B12 vitamin düzeyleri arasındaki ilişki
- Author
-
Alpsoy, Şeref, Oran, Mustafa, Mete, Rafet, Akyüz, Aydın, Akkoyun, Dursun Çayan, Topçu, Birol, and Değirmenci, Hasan
- Subjects
Kadın Hastalıkları ve Doğum - Abstract
Amaç: Çalışmanın amacı Helicobacter pylori (HP) seropozitif ve negatif bireylerde, endotel fonksiyon parametrelerini, C- reaktif protein (CRP) ve vitamin B12 düzeylerini ölçmek ve endotel fonksiyon parametreleri ile CRP ve vitamin B12 arasında ilişki olup olmadığını ortaya koymaktı. Materyal ve metod: Dispeptik yakınmaları olan110 kişide HP immünglobulin G antikor düzeyleri, CRP ve B12 vitamini düzeyleri ölçüldü. Brakiyal arter endotel-bağımlı (akım aracılı vazodilatasyon) ve endotel bağımsız (nitrogliserin bağlı) vazodilatasyon yanıtı ölçümleri yüksek frekanslı ultrasonografik görüntüleme ile yapıldı. Bulgular: HP immünglobulin G antikoru 70 kişide pozitif, 40 kişide ise negatifti. HP negatif bireylere kıyasla HP pozitif bireylerde brakiyal arter akım aracılı dilatasyon yanıtı azalmış, CRP düzeyi yüksek, vitamin B12 düzeyi ise düşüktü. HP pozitif bireylerde akım aracılı vazodilatasyon yanıtı ile yaş ve CRP arasında ters yönlü ilişki varken vitamin B12 ile aynı yönde ilişki vardı. Endotel bağımsız vazodilatasyon her iki grupta da benzerdi. Sonuç: Kronik HP enfeksiyonunda, sistemik ve vasküler inflamasyon artışı ve vitamin B12 eksikliği endotel disfonksiyonu gelişmesinde etkili olabilir Objectives: The aim of the study was to measure the endothelial function parameters and serum levels of C-reactive protein (CRP) and vitamin B12 in Helicobacter pylori (HP)-seropositive and negative individuals and to investigate the relationship between the endothelial function parameters and CRP and vitamin B12 levels. Materials and methods: The serum levels of immunoglobulin G antibodies to HP, CRP, and vitamin B12 were determined in 110 subjects who had dyspeptic complaints. High-frequency ultrasonog- raphic imaging of the brachial artery was used to determine endothelium-dependent (flow-mediated vasodilation [FMD]) and endo- thelium-independent (nitroglycerin-induced) vasodilation. Results: HP antibody was positive in 70 subjects and negative in 40 sub- jects. Compared to the HP negative subjects, HP-positive individuals had decreased brachial artery FMD, elevated levels of CRP and decreased level of vitamin B12. FMD was negatively correlated with age and CRP and positively correlated with vitamin B12 in HP positive subjects. Endothelium independent vasodilation was similar in both groups. Conclusion: Increasing in systemic and vascular inflammation, and vitamin B12 deficiency may be effective in the development of endothelial dysfunction in chronic HP infection
- Published
- 2013
11. Sol Ön İnen Koroner Arterdeki Miyokard Köprülemesinin Neden Olduğu Akut Koroner Sendrom
- Author
-
Alpsoy, Şeref, Akyüz, Aydın, Akkoyun, Dursun Çayan, Gür, Özcan, and Değirmenci, Hasan
- Subjects
Koroner damarlar ,akut koroner sendrom ,Coronary vessels ,myocardial bridging ,miyokard köprülemesi ,acute coronary syndrome - Abstract
Epikardiyal seyreden koroner arterin bazı bölgelerde kalp kası içine girmesi ve üzerinden geçen kas lifleri tarafından basıya uğraması miyokardiyal köprüleme olarak isimlendirilmektedir. Daha önceleri iyi huylu kabul edilmesine rağmen angina pektoris, miyokard infarktüsü, aritmi ve ani ölüm gibi ciddi klinik tablolara nadiren yol açabildiği ortaya konmuştur. Tıbbi ve cerrahi olarak tedavi edilmektedir. Sol ön inen koroner arterdeki miyokardiyal köprülemenin neden olduğu akut koroner sendromlu hastayı sunduk. Epicardial coronary artery may enter into the heart muscle in some areas and be compressed by muscle fibers. This is termed as myocardial bridging. Although previously considered to be benign, rarely it may cause serious clinical pictures such as angina, myocardial infarction, arrhythmias and sudden cardiac death. Treatment is medical and surgical. We presented a patient with acute coronary syndrome due to myocardial bridging of left anterior descending coronary artery.
- Published
- 2013
12. Coarctation of the Aorta Presented with Atrial Fibrillation: Case Report
- Author
-
Alpsoy, Şeref, Akyüz, Aydın, Akkoyun, Dursun Çayan, Gürkan, Selami, and Değirmenci, Hasan
- Subjects
bicuspid ,Aort koarktasyonu ,cardiovascular system ,biküspid ,aneurysm ,anevrizma ,Coarctation of aorta - Abstract
Aort koarktasyonu dikkatli fizik muayene ile bebeklik ve çocukluk çağında kolay tanı konabilen doğumsal kalp hastalıklarından biridir. Erken tanı konulamayan ve erişkin yaşa ulaşan hastalar genellikle hipertansiyon ile başvururlar. Komplikasyonlar geliştiği zaman genellikle ölümle sonuçlandığı için aort koarktasyonu teşhis edilir edilmez uygun vakalarda stent implantasyonu veya cerrahi onarım hayati önem taşımaktadır. Atrial fibrilasyon, biküspit aort kapak, çıkan aorta anevrizması ve aort koarktasyonu olan bir hastayı sunduk. Coarctation of the aorta is one of the congenital heart diseases and can be diagnosed easily with a careful physical examination in infancy and childhood. Patients usually can not be diagnosed early and present with hypertension in adulthood. When coarctation is diagnosed, treatment with surgery or stenting is vital to avoid complications. We reported a patient presented with atrial fibrillation, bicuspid aortic valve, ascending aortic aneurysm and aortic coarctation.
- Published
- 2013
13. Nadir bir anomali: Çift sağ koroner arter
- Author
-
Akkoyun, Dursun Çayan, Akyüz, Aydın, Alpsoy, Şeref, Uygur, Ramazan, and Çağlar, Veli
- Subjects
Kalp ve Kalp Damar Sistemi ,Tıbbi Araştırmalar Deneysel ,Periferik Damar Hastalıkları - Abstract
Koroner arter anomalileri nadir görülen anomalilerdir. Bunlar genellikle semptom vermezler ve tesadüfen sap tanırlar. Çift sağ koroner arter (SKA) oldukça nadir görü len bir koroner arter anomalisidir. Çift SKA tanımlaması ve sınıflaması tartışmalı bir konu olmasına rağmen çoğu zaman benign bir durumdur. Ancak aterosklerozla komp like olup miyokart enfarktüsü (MI) gibi ciddi durumlara da sebep olabilir ve başka anomalilere de eşlik edebilir. Bi zim vakamızda akut anterior MI için yapılan koroner anji ografide çift SKA tespit edildi ve sonraki seansta başarılı perkütan koroner girişim uygulandı. Coronary artery anomalies are rare anomalies. These are usually asymptomatic and are discovered inciden tally. Double right coronary artery (RCA) is a rare coro nary artery anomaly. Although there is controversy about identification and classification of double RCA, it is often a benign condition, but it can be complicated by ath erosclerosis and can lead to serious conditions such as myocardial infarction (MI) and may be accompanied by other anomalies. In our case, double RCA were detected in coronary angiography for acute anterior MI, and in the next session successful percutaneous coronary interven tion was performed.
- Published
- 2013
14. Effect of overweight on cardiac function in children
- Author
-
Alpsoy, Şeref, Akyüz, Aydın, Akkoyun, Dursun Çayan, Nalbantoğlu, Burçin, Topçu, Birol, Değirmenci, Hasan, and Donma, Mustafa Metin
- Subjects
Pediatri ,cardiovascular system ,Kalp ve Kalp Damar Sistemi ,Endokrinoloji ve Metabolizma ,cardiovascular diseases ,Genel ve Dahili Tıp - Abstract
Amaç: Obezitenin kalp yetersizliği riski ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Semptomsuz sol ventrikül (SV) diyastolik fonksiyon bozukluğu kalp yetersizliği gelişmesi ile ilişkilidir. Çocuklarda kilo fazlalığının subklinik SV diyastolik fonksiyon bozukluğu ile ilişkili olup olmadığı belli değildir. Bu çalışmanın amacı kilolu çocuklarda SV kitle indeksi ve SV diyastolik fonksiyonları üzerine beden kütle indeksi (BKİ) ve bel çevresinin etkisini değerlendirmektir. Çalışma planı: Çalışmaya normal kilolu (yaşa göre ayarlanmış BKİ: %15-85 arası) 91 ve fazla kilolu (yaşa göre ayarlanmış BKİ: %85-95 arası) 61 olmak üzere toplam 153 çocuk katıldı. İki boyutlu, M-Mode görüntüleme ile boyutlar ve çaplar ölçüldü. SV diyastolik fonksiyonu geleneksel ve doku Doppler görüntüleme ile değerlendirildi. Bulgular: Kilolu çocuklarda yüksek yoğunluklu kolesterol düşük, sistolik ve diyastolik kan basıncı (KB), serum insülini, HOMA indeksi, trigliserit (TG), sol atriyum, aort ve SV çapları, SV duvar kalınlıkları, sol ventrikül kitlesi (SVK) ve sol ventrikül kitle indeksi (SVKİ) fazla idi. Mitral anülüs septal e, septal e/a, lateral e, lateral e/a, triküspit lateral anülüs e ve e/a değerleri düşüktü. Mitral anülüs septal e, lateral e, triküspit lateral anülüs e, mitral anülüs septal e/a, lateral e/a ve triküspit lateral anülüs e/a ile BKİ, bel çevresi, serum insülin düzeyi, HOMA indeksi, sistolik ve diyastolik KB arasında negatif korelasyon bulundu. SVKİ ile BKİ ve bel çevresi arasında pozitif korelasyon bulundu. Mitral anülüs septal e, septal e/a, lateral e, lateral e/a için sadece BKİ öngördürücü olarak tespit edildi. Sonuç: Normal kilolu çoçuklara kıyasla kilolu çocuklarda SV diyastolik fonksiyonlarında azalma vardır. Kilolu çocuklarda BKİ, SV diyastolik fonksiyonlarında azalma ile ilişkilidir. Objectives: It is known that obesity is related to heart failure. Asymptomatic left ventricular diastolic dysfunction (LVDD) is associated with the development of heart failure. The relation- ship between subclinical LVDD and overweight in children is not clear. The purpose of this study was to evaluate the effect of body mass index (BMI) and waist circumference on left ven- tricular mass index (LVMI) and LVDD in overweight children. Study design: A total of 153 children were enrolled in the study. Of these, 91 were normal weight (age-adjusted BMI: 15-85 percentile), and 62 were overweight (age-adjusted BMI: 85-95 percentile). After measuring two-dimensional and M-mode echocardiographic variables, left and right ventricle diastolic functions were assessed by conventional and tissue Doppler imaging. Results: Compared to controls, overweight children had in- creased left atrium, aortic and left ventricular diameters, left ventricular wall thickness, LVM and LVMI, and septal mitral annulus e , septal e /a , lateral e , lateral e /a , lateral tricuspid annulus e , and e /a values. There were negative correlations between tissue Doppler diastolic parameters (septal mitral annulus e , lateral mitral annulus e , lateral tricuspid annulus e , septal mitral annulus e /a , lateral mitral annulus e /a , and lateral tricuspid annulus e /a ) and BMI, waist circumference, insulin, HOMA index, as well as systolic and diastolic blood pressure. Positive correlations were found between LVMI and BMI and between LVMI and waist circumference. BMI was found to be the predictor of decreased mitral anulus septal e , septal e /a , lateral e , lateral e /a . Conclusion: Compared with normal-weight children, over- weight children have decreased LV diastolic function. BMI is associated with a reduction in LV diastolic function in over- weight children.
- Published
- 2013
15. Çocuklarda Obezitenin Sol Ventrikül Diyastolik Fonksiyonları Üzerine Etkisi
- Author
-
ALPSOY, Şeref, AKYÜZ, Aydın, AKKOYUN, Dursun Çayan, NALBANTOĞLU, Burçin, TOPÇU, Birol, DEĞİRMENCİ, Hasan, and DONMA, Mustafa Metin
- Subjects
Fizyoloji ,Child,pulsed Doppler echocardiography,left ventricle,obesity ,Kalp ve Kalp Damar Sistemi ,Endokrinoloji ve Metabolizma ,Çocuk,atımlı Doppler ekokardiyografi,sol ventrikül,obezite ,Genel ve Dahili Tıp - Abstract
Introduction: We aimed to asses two dimensional, M-Mode, conventional and tissue Doppler echocardiographic parameters of left ventricle and to evaluate the effects of antropometric and biochemical factors on these parameters in obese and normal weight children. Patients and Methods: This observational cross-sectional study included 60 obese and 60 nonobese children aged 8-15 years. Echocardiographic parameters of left ventricle were measured in all subjects and investigated the relationship with anthropometric and biochemical factors. Results: Waist circumference, body mass index-Z (BMI-Z) score, systolic and diastolic blood pressure, triglyceride, fasting glucose, insulin concentrations, and homeostatic model assessment (HOMA) index were signifi cantly higher, whereas high density lipoprotein-cholesterol (HDLC) concentration was signifi cantly lower in the obese than in the non-obese group. Mitral annulus septal E' and E'/A', mitral annulus lateral E' and E'/A', anterior E' and E'/A', inferior E' and E'/A' values were signifi cantly lower, whereas mitral E/septal E' and mitral E/lateral E' values were signifi cantly higher in obese than in non-obese subjects. Most of the tissue Doppler parameters were correlated with waist circumference, BMI-Z score, fasting blood glucose, HOMA, systolic and diastolic blood pressure, serum insulin levels, triglyceride and HDL. Waist circumference and BMI-Z score were decisive for some tissue Doppler parameters. Conclusion: Left ventricular diastolic functions are impaired in obese children compared to that of their peers. Although there were correlation between diastolic dysfunction parameters and risk factors, obesity itself is related with reduction of left ventricular diastolic functions., Amaç: Bu çalışmada obez ve normal kilolu çocuklarda iki boyutlu, M-Mod, geleneksel ve doku Doppler ekokardiyografi yle sol ventrikül diyastolik fonksiyon parametrelerini ölçmeyi ve bu parametreler üzerine antropometrik ve biyokimyasal faktörlerin etkilerini değerlendirmeyi amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Bu olgu-kontrollü kesitsel çalışmaya, 8-15 yaş arası 60 obez ve 60 normal kilolu çocuk dahil edildi. Çocukların antropometrik ve biyokimyasal değerleriyle sol ventrikül ekokardiyografi k parametreleri ölçüldü ve aralarındaki ilişki araştırıldı. Bulgular: Obez grupta bel çevresi ve beden kitle indeksi (BKİ-Z) skoru, sistolik ve diyastolik kan basıncı, trigliserid, açlık kan şekeri, insülin ve homeostatik modeli değerlendirmesi (HOMD) indeksi anlamlı olarak yüksekken yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (YYL-K) konsantrasyonu anlamlı derecede düşük bulundu. Mitral annulus septal E' ve E'/A', mitral annulus lateral E' ve E'/A', anteriyor E' ve E'/A', inferiyor E' ve E'/A' değerleri anlamlı derecede düşük bulundu, mitral E'/septal E' ve mitral E/lateral E değerleri anlamlı olarak daha yüksekti. Çoğu doku Doppler parametreleri ile bel çevresi, BKİ-Z skoru, açlık kan şekeri, HOMD, serum insülin düzeyi sistolik ve diyastolik kan basıncı, trigliserid ve YYL-K arasında korelasyon vardı. Bel çevresi ve BKİ-Z skoru bazı doku Doppler parametreleri için belirleyiciydi. Sonuç: Obez çocuklarda akranlarına göre sol ventrikül diyastolik fonksiyonları bozulmuştur. Risk faktörleriyle diyastolik fonksiyon parametreleri arasında korelasyon olsa da, obezitenin kendisi sol ventrikül diyastolik fonksiyonlarında azalmayla ilişkilidir
- Published
- 2013
16. Major accessory lateral branch from proximal part of the left internal thoracic artery and its clinical significance
- Author
-
Uygur, Ramazan, Akyüz, Aydın, Akkoyun, Dursun Çayan, Alpsoy, Şeref, and Çağlar, Veli
- Subjects
Kalp ve Kalp Damar Sistemi ,cardiovascular diseases - Abstract
İnternal torasik arter (İTA) subklavyan arterin birinci bölümünün alt yüzünden ayrılır. Sol ventrikül revaskülarizasyonunda, sol (left) İTA'nın (LİTA) sol ön inen koroner artere (LAD) anastomozu yapılmaktadır. Koroner arter hastalığı nedeniyle LİTA ve LAD arasında aorta-koroner bypass ameliyatı yapılan hasta egzersize bağlı göğüs ağrısı şikayeti ile başvurdu. Anjiografide LAD'ye anastomozu ya- pılan LİTA'nın hemen çıkış yerine yakın olmak üzere gelişmiş bir aksesuar yan dala sahip olduğu görüldü. Bu aksesuar yan dalın steal (çalma) fenomenine neden olduğu ve göğüs ağrısı yaptığı tespit edildi. Koroner arter bypass greftleme planlanan hastalarda LİTA ve dallarındaki olası varyasyonların değerlendirilmesi cerrahi sonrası problemleri önleyebilir The left internal thoracic artery (LITA) that branches from the inferior edge of the first portion of the subclavian artery is used by anastomosing the left anterior descending artery (LAD) for left myocardial revascularization. Coronary angiogram of the patient with complaint of angina pectoris and a history of coronary artery bypass grafting (CABG) surgery showed that the LITA has a major ac- cessory artery originating from the closest proximity of it, causing coronary steal phenomenon and angina pectoris. When scheduled CABG surgery, evaluation of the variations of the LITA and its' branches may prevent futher trouble after the surgery
- Published
- 2013
17. The Effect of Respiratory Functions and Pulmonary Artery Pressure on Right and Left Ventricular Diastolic Function
- Author
-
Alpsoy, Şeref, Akyüz, Aydın, Akkoyun, Dursun Çayan, Oran, Mustafa, Mutlu, Levent Cem, Topçu, Birol, and Yalçın, Banu Çiçek
- Subjects
Solunum Sistemi ,cardiovascular system ,Kalp ve Kalp Damar Sistemi ,cardiovascular diseases ,Genel ve Dahili Tıp ,circulatory and respiratory physiology ,respiratory tract diseases - Abstract
Giriş: Bu çalışmada, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan kişilerde konvansiyonel ve doku Doppler ekokardiyografi yle sağ ve sol ventrikül diyastolik fonksiyonlarını değerlendirmeyi, solunum fonksiyonları ve pulmoner arter basıncının diyastolik fonksiyonlar üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: KOAH'lı 60 hasta ve 40 sağlıklı birey iki boyutlu, M-mode, konvansiyonel ve doku Doppler ekokardiyografi yle değerlendirildi. Tüm bireylere solunum fonksiyon testleri (SFT) ile birinci saniyedeki zorlu ekspiratuvar volüm [forced expiratory volume in 1 second (FEV)] ve zorlu vital kapasite [forced vital capacity (FVC)] tayini yapıldı. FEV, FEV/FVC ve ortalama pulmoner arter basıncı (OPAB) ile diyastolik fonksiyon parametreleri arasındaki ilişkiyi araştırmak için korelasyon ve regresyon analizi yapıldı.Bulgular: KOAH grubunda sağ ventrikül çapı ve serbest duvar kalınlığı daha fazla, triküspit E ve E/A, triküspit lateral annulus E' ve E'/A', mitral annulus septal E' ve E'/A' değerleri daha düşük, mitral E/mitral annulus septal E' değeri daha yüksekti (p değerleri < 0.05). FEVile triküspit lateral annulus E' ve E'/A' arasında pozitif korelasyon vardı. Triküspit E/A, triküspit lateral annulus E' ve E'/A', mitral annulus septal E' ve E'/A' değerleriyle FEV/FVC arasında pozitif, OPAB arasında negatif korelasyon vardı. Mitral E/mitral annulus septal E'değeriyle FEV/FVC arasında negatif, OPAB ile pozitif korelasyon vardı. FEV/FVC, triküspit lateral annulus E' ve E'/A', mitral annulus septal E' ve E'/A' için belirleyiciydi.Sonuç: KOAH hastalarında sağ ve sol ventrikül diyastolik fonksiyonları bozulmaktadır. Bu hastalarda, kronik hipoksi ve pulmoner basınç artışı sağ ve sol ventrikül diyastolik fonksiyon bozukluğu gelişmesinde etkili faktörlerdir. Introduction: The aim of the study was to evaluate of biventricular diastolic function and to investigate the effect of pulmonary function and pulmonary artery pressure on diastolic functions in people with chronic obstructive pulmonary disease (COPD).Patients and Methods: Sixty patients with COPD and 40 healthy individuals were assessed by echocardiography and pulmonary function tests (PFTs). Forced expiratory volume in one second (FEV) and forced vital capacity (FVC) were determined. Correlation and regression analysis were performed to investigate the relationship between FEV, FEV/FVC, mean pulmonary artery pressure (MPAB) and diastolic function parameters. Results: Right ventricular diameter and free wall thickness and mitral E/mitral septal annulus E' were higher whereas tricuspid E and E/A, tricuspid lateral annulus E' and E'/A', mitral septal annulus E' and E'/A' values were lower in the COPD group (all p values of < 0.05). FEV was positively correlated with lateral tricuspid annulus E' and E'/A'. Tricuspid E/A, tricuspid lateral annulus E' and E'/A', mitral septal annulus E' and E'/A' values were positively correlated with FEV/FVC, whereas negatively correlated with MPAB. Mitral E/mitral annulus septal E' was negatively correlated with FEV/FVC, and positively correlated with MPAB. FEV/FVC was decisive for tricuspid lateral annulus E' and E'/A', mitral annulus septal E' and E'/A' values.Conclusion: Right and left ventricular diastolic function are impaired in patients with COPD. Chronic hypoxia and increased pulmonary pressure are important factors in the development of diastolic dysfunction in patients with COPD.
- Published
- 2013
18. Koroner arter hastalığı ve girişimsel revaskularizasyon işleminin C reaktif protein, fibrinojen, AT 3 düzeyi değişikliklerine etkisi ve bu değişikliklerin restenozla ilişkisi
- Author
-
Alpsoy, Şeref and Diğer
- Subjects
Kardiyoloji ,Coronary disease ,C reactive protein ,Antithrombin III ,Cardiology ,Fibrinogen ,Atherosclerosis - Abstract
ÖZET Bu çalışmanın amacı, KAH ve girişimsel tedavinin CRP, fibrinojen ve AT m düzeyleri üzerine etkisini belirlemek ve girişimsel tedavi grubunda, bu parametrelerdeki değişikliklerin erken dönem komplikasyonlar (işlem sırasında ve işlem sonrası ilk 48 saat içinde) ve geç dönem(3-6 ay) restenoz gelişmesi üzerine etkisini araştırmaktı. Çalışmamız, Kasım 1998 Mart 1999 tarihleri arasında Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniğinde 219 hasta üzerinde yapıldı. KAG öncesi hastaların CRP, fibrinojen ve AT IH, Hb, Htc, BK, PT, PTT tetkikleri yapıldı. Hastalar koroner anjiografiden sonra, KAH olan (180 hasta) ve KAH olmayan (kontrol grubu: 39 hasta) olarak iki gruba ayrıldı. Bu iki grubun.CRP, fibrinojen, AT IH ve diğer değerleri karşılaştırıldı. Daha sonra, KAH hastalarından girişimsel tedavi(PTKA ve intrakoroner stent implantasyonu) gerekenler(57 hasta) seçildi. Bu hastaların İÖ, İS 3 saat ve İS 48 saatte CRP, fibrinojen, AT m, Hb, Htc, BK, PT, PTT tetkikleri yapıldı. İÖ ve İS değerler karşılaştırıldı. Girişimsel tedavi sırasında bu markerlan etkileyen faktörler araştırıldı. Bu 57 hastanın 19 'una girişim sonrası ortalama 80^40 günde kontrol KAG yapıldı. Restenozla bu markerlann ilişkisi araştırıldı. KAH'da kontrol grubuna kıyasla, CRP ve fibrinojen düzeyi anlamlı yüksek, AT IH sınırda anlamlı düşük bulundu. Tek damar hastalığı ile çok damar hastalığı arasında, inflamatuvar belirteçler bakımından fark yoktu. LAD lezyonlannda, Mİ geçirmiş olanlarda ve KAG sonrası 48 saat içinde göğüs ağrısı olanlarda, bunlar olmayanlardan CRP anlamlı şekilde daha yüksekti. Diabet, hipertansiyon, sigara ve ilaç kullanımının bu markerlan etkilemediği görüldü. Girişimsel tedavi grubunda, İÖ ne kıyasla İS 3 ve 48.saatlerde CRP ve fibrinojen düzeyleri anlamlı yüksekti. Komplikasyon gelişenlerde, İS 48.saatte İö'ne göre, fibrinojen düzeyi anlamlı şekilde yüksek bulundu. Restenoz gelişenlerde, İÖ'ne göre İS 3.saatte CRP, BK, İS 48.saatte de fibrinojen anlamlı yüksekti. İşlem süresi 40 dakikadan uzun sürenlerde, işlem süresi daha kısa sürenlere oranla ve maksimal balon şişirme basıncı 8 atmosferden fazla uygulananlarda, 8 atmosferden az uygulananlara oranla, İS 3.ve 48.saatte ölçülen fibrinojen düzeyleri anlamlı olarak daha yüksekti. Buna karşılık, toplam şişirme sayısı ve süresi bakımından bu inflamatuvar marker düzeylerinde fark yoktu. Kararsız angina nedeniyle erken KAG 42yapılanlarda, kararsız anjinası olmayanlara göre İS 48.saatte ölçülen AT İÜ düzeyi anlamlı olarak daha düşüktü. Aşağıdaki sonuçlar elde edildi: 1-RAH'da inflamatuvar markerlarda yükselme vardır. Aterosklerozun inflamatuvar bir süreç olması, bunun nedeni olabilir. 2-İnflamatuvar markerlarda yükselme risk faktörlerinden etkilenmez, risk faktörleri var ve inflamatuvar belirteçler yüksekse, semptom olmasa bile altta yatan KAH olabilir. İlaç kullanımın inflamatuvar belirteçlere etkisini araştırmak için kullanım öncesi ve sonrası değerlerinin karşılaştırılması gereklidir. 3-LAD'nin beslediği alana bağlı olarak, LAD lezyonları özellikle CRP artması 'şeklinde inflamatuvar marker artışına yol açar. Mİ geçirilmesi durumunda da daha fazla inflamatuvar bir durum vardır ve CRP bunu gösterir. KAG sonrası göğüs ağrısı olanlarda, bazal CRP yüksekliği şeklinde inflamatuvar bir durum vardır, KAG veya başka travmalar inflamasyonu uyararak anginal ağrıya neden olur. 4-Girişimsel tedavi sırasında genel vücut travması ve damar duvarına uygulanan basınca bağlı hasar inflamatuvar markerlan artırır. 5-Komplikasyon gelişmesi için, İS 48.saatte ölçülen fibrinojen düzeyleri belirleyicidir. Restenoz gelişmesi için işlem sonrası 3. saatte ölçülen CRP ve BK düzeyleri ile 48. saatte ölçülen fibrinojen düzeyleri önemlidir. BK ile birlikte değerlendirildiğinde, akut faz proteinlerindaki yükselme restenoz açısından daha yararlıdır. 6-İşlem süresinin 40 dakikadan fazla olması vücuda uygulanan travmamn uzun sürmesine bağlı olarak fibrinojen düzeyini artırır. 7-Balon şişirme sayısı ve süresi inflamatuvar belirteçlerde anlamlı değişikliğe yol açmazken, maksimum şişirme basıncının 8 atmosferden fazla olması, özellikle fibrinojen düzeyinde anlamlı değişiklik şeklinde inflamatuvar belirteç artışına yolaçar. 8-Girişim sonrası kararsız angina nedeniyle başvuranlarda, AT III düzeyi düşüklüğünün nedeni kararsız anginadaki tromboza eğilimdir. 9-İnflamatuvar reaksiyonları tetiklememek veya en az tetiklemek ve restenoza zemin hazırlamamak için, girişimsel tedavide optimal standartların belirlenmesi ve uygulanması gereklidir. 43 SUMMARY THE EFFECT OF CORONARY ARTERY DISEASE AND INTERVENTIONAL REVASCULARISATION PROCEDURE TO C- REACTIVE PROTEIN, FIBRINOGEN AND AT DT LEVEL CHANGES AND RELATION OF THESE CHANGES WITH RESTENOSIS The aim of this study was to detect the effects of CAD and interventional therapy on CRP, fibrinogen and antithrombin m (AT m) levels and also, in interventional group, to study the effects of the changes of these parameters on development of early stage complications (during intervention and within first 48 hours after intervention) and long period of time restenosis (3-6 months).Our study was performed between November 1998 and March 1999 in Cardiology Clinic of the University of Osmangazi Faculty of Medicine. In this study 219 patients were included. Before coronary angiography (CAG) CRP, fibrinogen, AT m, Hb, Htc, White blood cell count, PT, PTT levels were measured. After CAG, those patients were divided into two groups as patients who have coronary artery disease (CAD) (180 patients), and patients who do not have CAD (39 patients). CRP, fibrinogen, AT HI, and other measurements compared for those two groups, Then patients who require interventional therapy (Percutan Transluminal Coronary Angioplasty (PTCA) and intracoranary stent implantation) were selected from CAD patients (57 patients). From those patients CRP, fibrinogen, AT m, Hb, Htc, White blood cell count, PT, PTT levels measured at preintervention and 3, 48 hours after intervention. Preintervention and 3, 48 hours postintervention levels were compared for this group. From these interventional group, 19 patients performed control CAG average 80+40 day after intervention. The relation of these markers with restenosis was explored. In the CAD group, the CRP and fibrinogen levels were found significantly higher while, the AT HI level were found nearly relatively lower, in comparing to control group. There was no difference between one or multivessel disease, for the inflammatory markers. In the patients who had left anterior descending (LAD) lesions, myocardial infarction (MI) history and chest pain within 48 hours after CAG, the CRP levels were significantly higher than the ones who had have not these. It was observed that diabetes, hypertension, smoking and drugs had no effect on those markers. 44In the interventional therapy group, CRP and fibrinogen levels were significantly higher, at 3 and 48 hours after intervention, in comparison to pre interventional levels. In the patients who had complication, fibrinogen levels which were measured at 48 hours after intervention, were found significantly higher, in comparison to preinterventional levels. In the patients who had restenosis, CRP and white blood cell count levels which were measured at 3 hours after intervention and fibrinogen levels which were measured at 48 hours after intervention were found significantly higher, in comparison to preinterventional levels. The fibrinogen levels were significantly higher at the patients, whose procedure time was higher than 40 minutes than the ones whose was shorter and also at the patients who were applied balloon inflation pressure more than 8 atmosphere than the ones, who were applied pressure less than 8 atmosphere at the 3 and 48 hours after intervention. However, there was no difference for the total inflation number and inflation time, at this inflammatory marker levels. In the patients, who had early control CAG performed because of the unstable angina,. AT HI levels which were measured at 48 hours after intervention was significantly lower than the ones having no angina. The following results were obtained: 1-The inflammatory markers increase in CAD. It may be due to the presence of inflammatory process in the development of atherosclerosis. 2- The increase of the inflammatory markers is not affected by the risk factors, even though there is no symptom, if there are risk factors and high inflammatory markers, there may be underlying CAD. In order to search the effect of any drug on inflammatory markers, the comparison of levels before and after drug usage is needed. 3-In relation with area feeded by the LAD, LAD lesions cause the inflammatory marker increase which is especially CRP. In the case of previous MI, there is much more inflammatory event and the CRP is the marker of this. In patients who had angina pectoris after CAG, there is an inflammatory condition with the high basal CRP levels. Stimulating inflammation by CAG and other trauma causes anginal pain. 4-During the interventional therapy, the general body trauma and pressure applied on the vessel wall increase the inflammatory markers. 455-Fibrinogen levels which were measured 48-hour after intervention determiners for the development of complication. CRP levels and white blood cell count, which were measured 3 hour after intervention and fibrinogen which were measured 48-hour after intervention were determiners for the development of restenosis. When evaluated with white blood cell count, the increase at the acute phase reactants seems to be useful for the prediction of restenosis. 6-The interventional time longer than 40 minutes increases fibrinogen level due to the longer time of trauma applied on the body. 7-While the balloon inflation number and time does not cause significant change of inflammatory markers, the maximum inflation pressure more than 8-atmosphere cause inflammatory marker increase, especially significant fibrinogen level rising. '8-In the patients, who attempted with unstable angina, the reason of low AT EI levels is thought due to the tendency to thrombosis. 9-In order not to trigger inflammatory reactions or to least trigger, and in order not to trend restenosis, optimal standardization must be detected and performed. 46 58
- Published
- 1999
19. The levels of the growth hormone in ischemic dilated cardiomyopathy cases
- Author
-
Kaftan, H. Asuman, Kaftan, Osman, and Alpsoy, Şeref
- Subjects
Kalp ve Kalp Damar Sistemi - Abstract
Daha önceki klinik ve deneysel çalışma sonuçlan dilate kardiyomiyopatide büyüme hormonunun pozitif inotropik etkileri olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte iskemik dilate kardiyomiyopatili olgularda serum büyüme hormonu ve insülin benzeri büyüme faktörü- 1 seviyeleri hakkında tam açık bilgiler yoktur, iskemik dilate kardiyomiyopatide serum büyüme hormonu ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 seviyelerini tesbit etmek amacı ile 15 iskemik dilate kardiyomiyopatili 8 hepsi erkek, yaşlan 63.5±2.9, vücut kitle indeksleri 26.6±1.5 kg/m2) ve 11 sağlıklı kontrol (hepsi erkek, yaşları 62.8±2.5, vücut kitle indeksleri 27.0±1.5 kg/ m2, p=0.5) olgu çalışmaya alındı. Kardiyomiyopatili ve normal olgulann ejeksiyon fraksiyonlan (%30.7±5.5'e %58.4±3.3, p=0,0001) M-mode ekokardiyografi ile çalışıldı. Her iki grup için de gece büyüme hormonu ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 seviyeleri tesbit edildi. Hasta ve kontrol grubu için büyüme hormonu seviyeleri (0.9±0.6 ig/lt'e 3.2±0.3 ig/lt, p=0.0001) ve insülin benzeri büyüme faktörü seviyeleri (84.0±8.3 ng/ml'e 109.2±7.4 ng/ mi, p= 0,0001) anlamlı olarak farklı idi. Olgularımızda büyüme hormonu (r=0,81, p=0.0001) ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 (r= 0.84, p=0.0001) seviyeleri ejeksiyon fraksiyonu ile pozitif korelasyon gösteriyordu. Sonuç olarak iskemik dilate kardiyomiyopatili olgular ejeksiyon fraksiyonları ile pozitif korelasyon gösteren büyüme hormonu ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 seviyelerine sahiptirler ve bu olgularda büyüme hormonunun dışarıdan verilmesi uygun bir tedavi seçimi olabilir.
- Published
- 1999
20. Çocuklarda kilo fazlalığının kalp fonksiyonlarına etkisi.
- Author
-
Alpsoy, Şeref, Akyüz, Aydın, Akkoyun, Dursun Cayan, Nalbantoğlu, Burçin, Topçu, Birol, Değirmenci, Hasan, Özdilek, Burcu, and Donma, Mustafa Metin
- Abstract
Copyright of Archives of the Turkish Society of Cardiology / Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi is the property of KARE Publishing and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2013
- Full Text
- View/download PDF
21. Pseudo Double Take Off of the Right Coronary Artery: A Case of High Take Off of A Major Right Ventricular Branch
- Author
-
AKYÜZ, Aydın, ALPSOY, Şeref, ÇAĞLAR, Veli, AKKOYUN, Dursun Çayan, and UYGUR, Ramazan
- Subjects
Double right coronary artery,A major right ventricular branch,Variation,Angiography ,Çift sağ koroner arter,Gelişmiş sağ ventrikül dalı,Varyasyon,Anjiyografi - Abstract
Double right coronary artery (RCA) is a very rare coronary artery anomaly. Double RCAvariations are incidentally discovered, because they are asymptomatic. The differentiation oftrue double RCA and high take off of a large right ventricular branch (RVB) in coronaryangiograms is a condition that requires quite remarkable attention. Here, we reported a casewith acute inferior myocard infarction in whom high take off of a large RVB originated fromproximal RCA, mimicking a double RCA. If this type variation is not well-defined along withcoronary artery narrowness, it may lead to mistaken distal anastomose during coronary arterybypass surgery, Çift sağ koroner arter (SKA) oldukça nadir görülen bir koroner arter anomalisidir. Çift SKAvaryasyonları asemptomatik olduğu için tesadüfen saptanırlar. Anjiyografilerde gerçek çift SKAve yüksek çıkışlı gelişmiş sağ ventrikül dalı ayrımı oldukça dikkat gerektiren bir durumdur. Bizbu yazımızda akut inferior miyokard infarktüsü geçiren ve çift SKA’yı taklit eden yüksek çıkışlıgelişmiş sağ ventrikül dalına sahip olan bir olguyu sunduk. Bu tip varyasyonlar ve yanısırakoroner arter darlıkları iyi bir şekilde tanımlanmaz ise, koroner arter bypass ameliyatı sırasındayanlış distal anastomoza neden olabilir
22. Prominent Crista Terminalis Mimicking as a Right Atrial Mass: Case Report
- Author
-
AKYÜZ, Aydın, UYGUR, Ramazan, ALPSOY, Şeref, AKKOYUN, Dursun Çayan, and ÇAĞLAR, Veli
- Subjects
Prominent crista terminalis,right atrium,transthoracic echocardiogram,anomaly ,Belirgin krista terminalis,sağ atriyum,transtorasik ekokardiyografi,anomali - Abstract
Crista terminalis (CT) is a normal anatomic formation in the right atrium (RA). Prominent CTcan vary greatly in adults, because it is a variation of septum spurium regression process. Thereis no enough study assessed by transthoracic echocardiography (TTE) on its frequency andfeature. When CT sometimes can be more prominent than usual, it may be confused with a RAmass. Computerized tomography, magnetic resonance imaging and three-dimensional TTE canbe used to distinguish a prominent CT from a real mass. However, detailed knowledge of theanatomy of RA is enough to make a correct diagnosis and to avoid unnecessary additional tests, Krista terminalis (KT) sağ atriumda yer alan normal bir anatomik oluşumdur. Belirgin KT,septum spurium’un regresyon sürecinin bir varyasyonu olduğu için yetişkinlerde büyükfarklılıklar gösterebilir. Transtorasik ekokardiyografide (TTE) sıklığı ve özelliği üzerine yapılmışyeteri kadar çalışma bulunmamaktadır. Krista terminalis bazen normalden daha fazla belirginolabilir. Bu durumda sağ atriyumda yer alan gerçek bir kitle ile karışabilir. Belirgin KT gerçekbir kitleden ayırmak için bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, 3 boyutlu TTE vetransözofageal ekokardiyografi kullanılabilir. Bununla beraber sağ atriyum anatomisinin iyibilinmesi de, doğru tanı koymak ve gereksiz ek testleri önlemek için yeterlidir
23. İleri kalp yetersizliği hastalarında levosimendanın eritrosit dağılım genişliği uzerine etkisi.
- Author
-
Akkoyun, Dursun Cayan, Akyüz, Aydın, Alpsoy, Şeref, Aydın, Murat, Güler, Niyazi, and Gürel, Ahmet
- Abstract
Objectives: Levosimendan is a with positive inotropic and hemodynamic effects and is widely used for decompensated heart failure. Purpose of this study is to compare the red cell distribution width (RDW) in advanced heart failure patients who were treated with levosimendan before and after the treatment. Material and methods: One hundred and eight advanced heart failure patients who had levosimendan treatment during hospitalization were screened retrospectively. Echocardiographic and hemogram data before and one month after the treatment were obtained from retrospective records. Values before and after the treatment were compared. Results: Mean RDW was 15.4% before the treatment and mean RDW was 15.2% after the treatment. Mean change was 0.70 and this decrease was found to be statistically significant (p=0.019). Mean left ventricular end diastolic diameter and mean left ventricular end systolic diameter were decreased significantly and mean left ventricular ejection fraction (before 29,3%, after 30.3%, mean change 1,61%, p<0.001) increased significantly after the treatment. There was no change with regard to hemogram, RBC, MCV, MCHC, WBC, NE, LY, PLT, MPV values before and after the treatment. Conclusion: RDW which was shown to have prognostic value in cardiovascular disease was demonstrated to be decreased significantly in patients with advanced heart failure after the levosimendan treatment. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
24. YALANCI ÇİFT ÇIKIŞLI SAĞ KORONER ARTER: YÜKSEK ÇIKIŞLI GELİŞMİŞ SAĞ VENTRİKÜL DALI OLGUSU.
- Author
-
Akyüz, Aydın, Uygur, Ramazan, Alpsoy, Şeref, Çağlar, Veli, and Akkoyun, Dursun Çayan
- Abstract
Double right coronary artery (RCA) is a very rare coronary artery anomaly. Double RCA variations are incidentally discovered, because they are asymptomatic. The differentiation of true double RCA and high take off of a large right ventricular branch (RVB) in coronary angiograms is a condition that requires quite remarkable attention. Here, we reported a case with acute inferior myocard infarction in whom high take off of a large RVB originated from proximal RCA, mimicking a double RCA. If this type variation is not well-defined along with coronary artery narrowness, it may lead to mistaken distal anastomose during coronary artery bypass surgery. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2014
25. Yeni tanı almış hipertansif hastalarda serum salusin alfa (α) ve salusin beta (β) düzeylerinin saptanması
- Author
-
Doğan, Burçin, Alpsoy, Şeref, and Kardiyovasküler Fizyoloji Anabilim Dalı
- Subjects
Fizyoloji ,Serum ,Cardiovascular system ,Physiology ,Hypertension ,Salusin β ,Salusin α ,Atherosclerosis - Abstract
Giriş: Hipertansiyon, belirli bir süre takip sonucunda elde edilen kan basıncı sonuçlarının 140/90 mmhg düzeyinin üstünde olmasıdır. Salusin-α ve salusin-β; endojen, multifonksiyonel, biyoaktif, hipotansif ve bradikardik etkili peptidler olup temel olarak kardiyovasküler sistemi etkilemektedirler. Salusin α' nın ateroskleroz oluşumunda inhibitör olduğu ve salusin β' nın ise aterosklerozu indüklediği; salusin β' nın salusin α ile kıyaslandığında oldukça zayıf bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Amaç: Biz bu çalışmamızda yeni tanı almış hipertansif hastalarda dipper ve nondipper gruplarda kanda salusin α ve salusin β düzeylerini incelemeyi amaçladık.Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza AKBİ ile DHT ve NDHT olduğu tespit edilen ve ilk kez HT tanısı konan 88 hasta dahil edildi. Yaşları ortalama 46 olan hastaların 37'si erkek, 51'i kadındı. Hastaların 47'si NDHT, 41'i DHT grubunda idi. Rutin biyokimya, hemogram, salusin α ve salusin β değerlerinin incelenmesi amacıyla kan alındı. Transtorasik Ekokardiyografi (TTE) ve 24 saat ayaktan AKBİ yapıldı. Bulgular: Dipper ve nondipper hipertansiyon grubu hastalar arasında yaş, cinsiyet, sigara kullanımı, BKİ, Hemoglobin, TK, TG, HDL, LDL, Cr, TSH, Na, K, Ca ve AKŞ düzeyleri açısından anlamlı fark tespit edilmedi. Non dipper hasta grubunda DHT grubuna göre kanda salusin α düzeyi anlamlı düşük bulundu (p=0.002), salusin β düzeyi ise anlamlı yüksek bulundu (p=0.001). Ekokardiyografik bulgular açısından değerlendirildiğinde; sol atrium çapı, aort kökü, diastolik ve sistolik çap, EF, E, A, E/A, DT, IVRZ, Septal E′-A′-S′, Lateral E′-A′-S′, E/Septal E′, E/Lateral E′ verileri açısından gruplar arasında anlamlı bir fark (p≥0.05) bulunmadı. Nondipper hipertansiyon grubu hastalarda DHT grubu hastalara göre septum (p=0.012), arka duvar kalınlığı (p=0.019) ve LV kitlesi (p=0.034) anlamlı olarak fazla saptandı. Tansiyon Holter sonucunda: Klinik SKB-DKB, 24 saat SKB-DKB, Gündüz SKB-DKB, Gece SKB-DKB değerleri NDHT grubunda DHT grubuna göre anlamlı olarak fazla saptandı (p
- Published
- 2019
26. Sol internal torasik arterin proksimalinden çıkan gelişmiş aksesuar yan dal ve klinik önemi.
- Author
-
Uygur, Ramazan, Akyüz, Aydın, Akkoyun, Dursun Çayan, Alpsoy, Şeref, and Çağlar, Veli
- Subjects
- *
INTERNAL thoracic artery , *SUBCLAVIAN artery , *CORONARY angiography , *MYOCARDIAL revascularization , *CORONARY artery bypass , *ANGINA pectoris - Abstract
The left internal thoracic artery (LITA) that branches from the inferior edge of the first portion of the subclavian artery is used by anastomosing the left anterior descending artery (LAD) for left myocardial revascularization. Coronary angiogram of the patient with complaint of angina pectoris and a history of coronary artery bypass grafting (CABG) surgery showed that the LITA has a major accessory artery originating from the closest proximity of it, causing coronary steal phenomenon and angina pectoris. When scheduled CABG surgery, evaluation of the variations of the LITA and its' branches may prevent further trouble after the surgery. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2013
27. SAĞ ATRİYUM KİTLESİNİ TAKLİT EDEN BELİRGİN KRİSTA TERMİNALİS OLGUSU.
- Author
-
Akyüz, Aydın, Çağlar, Veli, Uygur, Ramazan, Alpsoy, Şeref, and Akkoyun, Dursun Çayan
- Abstract
Crista terminalis (CT) is a normal anatomic formation in the right atrium (RA). Prominent CT can vary greatly in adults, because it is a variation of septum spurium regression process. There is no enough study assessed by transthoracic echocardiography (TTE) on its frequency and feature. When CT sometimes can be more prominent than usual, it may be confused with a RA mass. Computerized tomography, magnetic resonance imaging and three-dimensional TTE can be used to distinguish a prominent CT from a real mass. However, detailed knowledge of the anatomy of RA is enough to make a correct diagnosis and to avoid unnecessary additional tests. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2014
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.