Search

Introduction: Global detection of bacteria harboring metallo-β-lactamase (MBL) genes has increased at an alarming rate. However, there is no concurrent increase in available antibiotics for treatment, which has turned these infections into a public health emergency. Newer antibiotics, such as ceftazidime/avibactam in combination with aztreonam and cefiderocol, constitute alternative options available for clinical use. While aztreonam remains stable against MBL-producing Enterobacterales, there is often concurrent production of other enzymes, such as extended-spectrum β-lactamases, AmpC β-lactamases, and serine carbapenemases, which can result in aztreonam resistance. The combination of ceftazidime/avibactam and aztreonam is an appealing alternative, as avibactam can deactivate other β-lactamases, thereby activating aztreonam. Materials and Methods: The synergistic activity between ceftazidime/avibactam and aztreonam in aztreonam-resistant strains was investigated using the strip stacking method previously described. The findings are presented as numbers and percentages. Results: Out of the 50 isolates, 43 (86%) demonstrated resistance to aztreonam, five (10%) were classified as intermediate, and two (4%) were sensitive to aztreonam. Aztreonam and ceftazidime/avibactam demonstrated a synergistic effect in all 43 (100%) isolates resistant to aztreonam. Synergistic action between aztreonam and ceftazidime/avibactam restores the activity of aztreonam against MBL. Avibactam, a novel β-lactam inhibitor, extends potent activity against class A β-lactamases and AmpC determinants. Conclusion: This study demonstrated 100% synergistic activity between aztreonam and ceftazidime/avibactam among MBL-producing Enterobacterales.

Purpose: Periapical dental radiography, despite being two dimensional and limited in size appears to be the best projection to identify the nutrient canals in the mandibular anterior region. A study was undertaken to evaluate the presence of mandibular nutrient canals in the anterior region using intra oral periapical films in subjects with hypertension, diabetes mellitus, completely and partially edentulous mandible, periodontally compromised subjects and in post menopausal women and was compared with controls. Material and Method: The study consisted of seven groups each with 50 subjects. The radiographic analysis of the anterior mandible was done using the intra oral periapical radiographs and the presence or absence of nutrient canals was evaluated. Results: A statistical increase in the prevalence of nutrient canals was observed in all the study groups. The nutrient canals were present in 8% in the control group, 34 % in the hypertensive group, 60% in the diabetes group, 72% in subjects with both diabetes and hypertension, 70% in completely and partially edentulous patients, 62 % in the periodontitis group and 50% in the post menopausal women. Conclusion: The presence of nutrient canals can be used as an adjunct diagnostic marker for detection of underlying systemic diseases. [Cukurova Med J 2015; 40(4.000): 661-669]

Keratokistik odontenik tümör, daha önce Odontojenik Keratosist olarak bilinen, çenenin iyi huylu bir intraosseöz tümörüdür. Maksiller tutulum literatürde az sayıda olgu ile belgelenmiş olup, çok sık karşılaşılmayan bir durumdur. Bu yazıda anterior maksillada keratokistik odontojenik tümörlü 35 yaşında bir erkek hasta sunulmuştur.

Supernumerary teeth are teeth that appear in addition to the normal series. Morphological alteration in supernumerary teeth is quite common. Supernumerary teeth presenting in mandible are very rare and with talon cusp is extremely rare. The present case was reported in a 17 year old male with bilateral supernumerary associated with talons cusp. Talon cusp is an accessory cusp similar to a projection, extending from the cingulum or cement enamel junction to the incisal edge. Management of supernumerary teeth needs to be comprehensive and planned as per individual case. The present case was unique because of its rarity [Cukurova Med J 2015; 40(4.000): 800-802]

Amaç: Periapikal dental radyografi , iki boyutlu ve boyutun sınırlı olmasına rağmen, alt çenenin ön bölgesindeki besin kanallarını belirlemek için en iyi projeksiyon tipi olarak görülür. Çalışma; hipertansiyona , diabetes mellitus a, tamamen ve kısmen dişsiz alt çeneye sahip kişilerde, periodontal olarak risk taşıyan hastalarda ve menopoz sonrası kadınlarda intraoral periapikal filmler kullanılarak ön bölgedeki mandibular besin kanallarının varlığını ölçmeyi hedeflemiştir ve sonuçlar kontrollerle kıyaslanmıştır. Materyal ve metod: Çalışma her biri 50 deneği içeren 7 gruptan oluşmuştur. Anterior mandibulanın radyografik analizi intra oral periapikal radyografiler kullanılarak yapıldı ve besin kanalların varlığı veya yokluğu değerlendirildi . Bulgular: Besin kanalların prevalansındaki istatistiksel artış , tüm çalışma gruplarında gözlendi. Besin kanalları kontrol grubunun % 8' inde , hipertansif grubun % 34' ünde , diyabet grubu'nun % 60'ında , hem diyabeti hem de hipertansiyonu olan hastaların % 72'sinde, tamamen ya da kısmen dişsiz hastaların % 70'inde , periodontitis grubun % 62'sinde ve menopoz sonrası kadınların % 50'sinde bulunmaktadır. Sonuç: Besin kanallarının varlığı, altta yatan sistematik hastalıkların tespiti için yardımcı tanı belirteci olarak kullanılabilir.

Unikistik Ameloblastoma (UA) çoğunlukla posterior mandibulada asemptomatik olarak karşılaşılan ameloblastomanın daha az görülen bir varyantıdır. Burada sağ posteriyor mandibulada yaygın şişliği olan 46 yaşındaki bir erkek hastanın raporu sunulmuştur

Odontoma, hamartomatöz bir malformasyonu yansıtmaktadır. Bunlar genellikle asemptomatik olup, rutin radyolojik muayenede teşhis edilir. Odontoma enfeksiyonu cok nadirdir. Literatürde birkaç odontoma enfeksiyonu rapor edilmiştir. Komplex odontoma enfeksiyonu ve yanaklarda gömülü olan diş perforasyonu bilgisayarlı tomografik görüntüyle rapor edilmiştir. Dolayısıyla bu durum sunulan vakanın sıradışı olmasına yol açmaktadır.

Purpose: The initial stage of proliferation of epithelial ovarian carcinoma (EOCa) is usually asymptomatic. Due to the lack of sensitive and reliable markers in majority of patients the disease is widespread at the time of diagnosis. The reliable serum biomarkers currently accepted is CA125 but there is limitation in case of sensitivity of CA125 as it is detectable only in 50% of patients in stage I and 80% of patients with advanced stage. We have investigated a correlation between serum CA125 and ceruloplasmin (as a marker of angiogenesis) in ovarian cancer in pre-treatment and post-treatment patients, compared with controls and found to be a significant marker for diagnosis. Material and Methods: A study was done in age group between 18-45 years diagnosed with ovarian cancer. (cases: n=50, controls: n=50). Cancer was diagnosed based on biopsy and histopathological examination. Serum Ceruloplasmin and CA 125 were estimated in pre-treatment and post-treatment patients and statistically significant decrease of these biomarkers observed in post treatment when compared with pre treatment patients. Result: We found that serum CA 125 to ceruloplasmin ratio was moderately increased in pre-treatment ovarian cancer patient. The serum ceruloplasmin (p

Amaç: Epitelial ovarian karsinomunda proliferasyonunun başlangıç aşaması genellikle asemptomatiktir. Hastaların büyük kısmında hassas ve güvenilir belirteçlerin eksikliği nedeni ile hastalık teşhis aşamasında artık yayılmış bulunmaktadır. Güvenilir olarak kabul edilen serum belirteci CA-125’tir ancak evre I hastalarının sadece %50’sinde ve ilerlemiş evre hastaların %80’ninde saptanabilmesinden dolayı, CA-125’in hassasiyeti konusunda bir sınırlama mevcuttur. Bu çalışmada, tedavi öncesi ve tedavi sonrası over kanserli hastalarda CA-125 ve seruloplazmin’in (anjiyogenez belirteci) serum seviyeleri arasındaki korelason araştırılmış, kontroller ile karşılaştırılmış ve teşhis için anlamlı bir belirteç olduğu bulunmuştur. Materyal ve Metod: Çalışma 18-45 yaş arası over kanseri teşhisi alan hastalar ile yapılmıştır (vaka n=50, kontrol n=50). Kanser teşhisi, biyopsi ve histopatolojik değerlendirme sonucu konulmuştur. Tedavi öncesi ve tedavi sonrası serum seruloplazmin ve CA-125 seviyeleri değerlendirilmiş ve tedavi öncesi ile karşılaştırıldığında, bu belirteçlerin tedavi sonrası hastalarda anlamlı derecede düştüğü gözlenmiştir. Sonuç: Serum CA-125 seruloplazmin oranı tedavi öncesi over kanserli hastalarda kısmen artmıştır. Serum seruloplazmin seviyesi (p

Odontoma represent a hamartomatous malformation. They are usually asymptomatic and are diagnosed on routine radiological examination. Infection of an odontome is very uncommon. Few cases of infected odontoma are reported in the literature. We report a special case of infected complex odontoma and perforation of the cheeks with a tooth impacted upon along with computed tomographic (CT) image. Thus, making the present case unusual. [Cukurova Med J 2015; 40(2.000): 379-383]

The unicystic ameloblastoma (UA) is a less encountered variant of the ameloblastoma which is mostly encountered asymptomatically in the posterior mandible. Here is a report of a 46 year old male patient with a diffuse swelling in the right posterior mandible. [Cukurova Med J 2015; 40(2.000): 368-372]

Normal seriye ilave olarak ortaya çıkan dişler süpernumere dişlerdir. Süpernumere dişlerde morfolojik değişim oldukça yaygındır. Alt çenede görülen süpernumere dişler oldukça nadir olup talon tüberkülü formunda olanlara ise daha da az rastlanır. Talon tüberkülü bilateral süpernumere dişe sahip 17 yaşında erkek bir vaka sunuldu. Talon tüberkülü; pençe benzeri bir çıkıntı olup, cingulum ya da sement enamel eklentilerden insizör dişlere kadar geniş bir alana dahildir. Süpernumere dişlerin değerlendirilmesinde her vaka için farklı bir yaklaşım ve kapsamlı bir incelemeye ihtiyaç duyulur. Burada sunulan vaka nadir rastlandığından ötürü oldukça özgündür.

Gemination is a developmental anomaly where a single tooth bud attempts to split into two. It is also sometimes called as double tooth or twinning. Dens invaginatus is another developmental anomaly caused due to invagination of a portion of crown. These anomalies occur as separate entities. Co-occurrence of these two anomalies have been only reported four times in the literature. Here we present an extremely rare case of simultaneous occurrence of gemination and dens invaginatus in the same tooth.

Gemination is a developmental anomaly where a single tooth bud attempts to split into two. It is also sometimes called as double tooth or twinning. Dens invaginatus is another developmental anomaly caused due to invagination of a portion of crown. These anomalies occur as separate entities. Co-occurrence of these two anomalies have been only reported four times in the literature. Here we present an extremely rare case of simultaneous occurrence of gemination and dens invaginatus in the same tooth. [Cukurova Med J 2016; 41(1.000): 175-177]

Hemifasyal mikrozomi tipik olarak birinci ve ikinci brankial arkların anormal gelişimi sonucu yüzün yarısında eksik büyüme ve gelişme gösteren gelişimsel kraniofasiyal bir anomalidir. Hemifasyal mikrozomi genellikle hastalarda yüzün tek bir tarafında ortaya çıkmaktayken nadiren her iki tarafıda içerdiği vakalarda mevcuttur. Vertebral anomali ve epibulbar dermoid gösteren vakalar ise bu durumlar içerisinde farklı bir kategoride değerlendirilir. Bu yapı oldukça kompleks ve heterojenite gösteren bir durum olarak bilinir. Burada; bilinen yakın ilişkili sendromlardan farklı olarak, bu nadir durumumun ayırt edilmesi ve teşhisi için bize yardımcı olacak karakteristik klinik ve radyografik özellikli Hemifasyal mikrozomili bir vaka sunulmaktadır.

Bell palsisinin dışlanmış bir hastalık olduğu düşünülür. Bu hastalık yüz kaslarını etkileyen aşağı motor nöron felcinin bir formudur. Bir anda başlayan felç durumu hastalarda paniğe yol açmaktadır. Hastalığın hızlı iyileşmesinde, doğru teşhis ve erken müdahale oldukça önemlidir. Burada Bell palsisi ile ilgili bir vaka rapor edilmekte olup aynı zamanda Bell palsisi ile ilgili literatürde derlenmiştir.

Bell's palsy is considered as a disease of exclusion. It is a form of lower motor neuron paralysis affecting the facial muscles. Rapid onset of paralysis causes panic to the patients. For speedy recovery, correct diagnosis and early treatment are crucial. Here a case of Bell's palsy is reported and the literature on Bell's palsy is reviewed. [Cukurova Med J 2014; 39(3.000): 581-588]

Hemifacial Microsomia is a developmental craniofacial anomaly typically displaying reduced growth and development of half of the face as a result of abnormal development of first and second branchial arches. The patients with Hemifacial Microsomia usually exhibit unilateral involvement of the face but occasionally might involve both the sides. Cases which show vertebral anomalies and epibulbar dermoids have been considered to form a separate category within this condition . The condition is now known to be extremely complex and heterogenous. Here we present a case of Hemifacial Microsomia with its characteristic clinical and radiographic features that will help us in diagnosing and differentiating this rare entity from other closely related syndromes [Cukurova Med J 2014; 39(3.000): 625-635]