Search

Bu çalışmada, Irak'ın her bölgesinde yaygın olarak görülen tarihsel değerlerin ve kültürel mirasın bir halkasını oluşturan Köysancak ilçesinin özgün sivil mimari örneklerinden 4 ev incelenmiştir. Köysancak'ın geleneksel mimarisi içerisinde büyük bir yer tutan konut mimarisi plan ve form özellikleri açısından ele alınarak günümüzdeki durumu saptanmıştır. Konutların mimari özellikleri incelenmiş ve detaylı olarak rölöveleri çıkartılmıştır., In this study, we have tried to find out civil architectural structure in Koysınjaq which is also a part of historical worths widely distrubuted in every area of Mesopotamia. The residential architecture which has an important place in traditional architecture of Koysınjaq was examined in detail. It was investigated by thinking its plan and structure speciailities, then its situaition was evaluated for our time. Its a small step towards protecting historical heritage from being disappear.

Etik liderlik bugün örgütsel davranış ve yönetim alanlarında sıklıkla tartışılan bir konudur. Bu konu pek çok bilim insanı tarafından da bireyler, gruplar ve örgütsel sonuçlar üzerindeki etkilerine istinaden mercek altına alınmıştır. Birincil hedefleri paydaşların varlıklarını en üst düzeye çekmek olan kurumsal şirketler veya toplumsal refah için gelecek vaat eden hizmetler sunmak için çalışan kamusal örgütler, etik bakış açısından vazgeçerlerse asla hedeflerine ulaşamazlar. Bu bağlamda, etik liderlik de küreselleşme, teknolojik ilerlemeler ve rekabet gibi özellikler ile tanımlanan çağımızın dinamik iş ortamında, örgütlerin ayakta kalması için ihtiyacı olan en önemli faktörlerden biridir. Literatüre bakıldığında etik liderliğin, psikolojik sermayenin, lider-üye etkileşim (LMX) ilişkilerinin ve yaratıcılığın, rekabet üstünlüğüne sahip olmak ve bu üstünlüğü sürdürebilmek için son derece büyük önem taşıdığı ve firmanın daha iyi örgütsel performansa ulaşarak ayakta kalmasının yolunun, çalışanların psikolojik sermaye, iş performansı ve yaratıcılık düzeylerinin yüksek olmasından geçtiği iddiaları görülmektedir. Sağlık ise beşeri sermayenin belirlenmesinde anahtar role sahiptir. Sağlığın iyi olması iş gücünün etkililiğini ve verimliliğini sadece arttırmakla kalmaz; nihayetinde ekonomik büyümeye ve insanların genel refahına da katkıda bulunur. Pakistan'daki kamusal sağlık kuruluşları da kamunun sağlık taleplerini karşılamak için sınırlı finansal ve beşeri kaynakları kullanarak, kamusal talepleri etkin bir biçimde karşılayabilmek adına yoğun baskı altında kalmaktadırlar. Bu çalışmanın odak noktasını da Pakistan'ın Pencap bölgesindeki kamu sektörü çalışanlarının yaratıcılıklarının teşvik edilmesi ve iş performanslarının arttırılmasında etik liderliğin oynadığı rolün analiz edilmesi oluşturmaktadır. Bu çalışmanın üç ana hedefi bulunmaktadır; öncelikle, etik liderliğin Pakistan'ın Pencap bölgesindeki sağlık sektörü çalışanlarının psikolojik sermayesi, LMX ve içe yönelik motivasyonları üzerindeki etkilerini keşfetmek; ikinci olarak psikolojik sermaye, LMX ve içe yönelik motivasyonun, çalışanların performansı (hem kendilerine atanan hem de ekstra roller) ve yaratıcılık üzerindeki muhtemel etkilerini incelemek; üçüncü olarak ise etik liderliğin çalışanların performansı (hem kendilerine atanan hem de ekstra roller) ve yaratıcılık üzerindeki doğrudan etkilerinin yanı sıra, aracılandırılmış etkilerinin de psikolojik sermaye, LMX ve içe yönelik motivasyonun potansiyel aracılar olarak göz önünde bulundurulması sureti ile değerlendirilmesidir. Bu çalışma kapsamında, etik liderlik, psikolojik sermaye, LMX, iş performansı ve yaratıcılık üzerine yapılmış olan çeşitli akademik çalışmalar tek bir çerçevede bir araya getirilmiştir. Yapılan bir anket yöntemini de kapsayan bu çalışmada, söz konusu çerçevenin daha sonra Pakistan'ın Pencap bölgesinde kamu sağlığı sektöründe çalışan bireyler bağlamında, kısmi en küçük kareler yapısal eşitlik modellemesi (PLS-SEM) kullanılarak, deneysel bir analizi de gerçekleştirilmiştir.Elde edilen sonuçlar, etik liderliğin çalışanların iş performansı ve yaratıcılıkları üzerinde genel olarak doğrudan bir pozitif ve anlamlı etkisi olduğunu; psikolojik sermaye, lider – üye etkileşimi (LMX) ve içe yönelik motivasyon üzerinde ise dolaylı bir etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, etik liderliğin çalışanların psikolojik sermayeleri, lider – üye etkileşimi (LMX) düzeyleri ve çalışanların içe yönelik motivasyonları üzerinde de pozitif bir etkisi olmakla birlikte, etik liderlik düzeyindeki bir artış, yukarıda bahsedilen bağımlı değişkenler düzeyinde de artışa neden olacaktır. Her üç aracı değişkenin çalışanların içe yönelik motivasyonu hariç, diğer bağımlı değişkenler ile arasında pozitif bağlantılar bulunduğu ortaya konmuştur. İçe yönelik motivasyon söz konusu olduğunda ise çalışanların ekstra rollerinde gösterdikleri performans ile içe yönelik motivasyonları arasında anlamlı bir bağlantı gözlemlenmemiştir. Dolayısıyla, içe yönelik motivasyon, etik liderliğin çalışanların ekstra rollerde gösterdikleri iş performansı üzerindeki etkiyi aracılandırmamaktadır. Elde edilen sonuçlar aynı zamanda, etik liderliğin örgütlerde artmış olan yaratıcılık ve performansın yanı sıra, çalışanlar açısından yüksek düzeyde psikolojik sermaye ve içe yönelik motivasyon biçiminde görülebilecek olan bazı sonuçları da pekiştirdiğini ortaya koymuştur. Böylelikle, çalışmanın bulgularının, sağlık sektöründe çalışan uzmanlar açısından, etik liderlik, LMX ve psikolojik sermayenin, yaratıcılığın teşvik edilmesi ve performansın arttırılmasında önemli faktörler olduğunu ispatladığı söylenebilir. Bu durum da genel olarak kamuya sunulan sağlık hizmetlerinin daha iyi bir biçimde sağlanmasının yanı sıra, örgütsel performansta iyileşmeyi de beraberinde getirir. Ethical leadership has become a hot topic in the field of organizational behavior and management, being discussed by several scholars with regard to its influence on individuals, groups and organizational outcomes. Organizations with primary motive to maximize shareholder's wealth (corporate businesses) or striving to provide promising services for societal welfare (public organizations) can never meet their goals if forgoing ethical perspective. Ethical leadership is one of the most important factors promising survival of organizations in today's dynamic work environment characterized by globalization, technological advancements, and competition. Literature suggests that ethical leadership, psychological capital, leader-member exchange (LMX) relationship and creativity is important to develop and sustain competitive advantages, and to ensure firm survival through better organizational performance achieved by greater levels of employees' psychological capital, job performance, and creativity. Health plays the key role in determining the human capital. Better health improves the efficiency and the productivity of the labor force, ultimately contributes the economic growth and leads to human welfare. Public sector health institutions of Pakistan are facing growing pressure to meet public demands efficiently while using limited financial and human resources. The focus of this study is to analyze the role of ethical leadership to promote creativity and to enhance job performance of employees of health sector of Punjab, Pakistan. The present study has three objectives: first, to explore the effect of ethical leadership on psychological capital, LMX, and intrinsic motivation of health sector employees in Punjab, Pakistan; second, to examine the possible influence of psychological capital, LMX and intrinsic motivation on employee performance (in-role and extra-role) and creativity; third, to assess the mediated effects (besides direct effect) of ethical leadership for employee performance (in-role and extra role) and creativity by considering psychological capital, LMX, and intrinsic motivation as potential mediators. This study integrates the dispersed scholastic work on ethical leadership, psychological capital, LMX, job performance, and creativity into one framework. Using survey questionnaire, this framework is then empirically analyzed through applications of partial least square structural equation modeling (PLS-SEM) in the context of public health sector employees of Punjab, Pakistan. The results show that ethical leadership has positive significant effect on employee job performance and employee creativity overall directly, and indirectly through psychological capital, leader-member exchange (LMX), and intrinsic motivation. Ethical leadership has also a positive effect on psychological capital of employees, level of leader-member exchange (LMX), and employees' intrinsic motivation in such a way that an increase in level of ethical leadership increases the levels of foresaid outcome variables. All three mediating variables were positively associated with outcome variables except for employee intrinsic motivation where it was not significantly linked with employee extra-role performance. Therefore, intrinsic motivation did also not mediate the effect of ethical leadership on extra-role job performance. Results suggest that ethical leadership reinforces several employee outcomes which can be seen in organizations in the form of enhanced creativity and performance as well as high amount psychological capital of employees and intrinsic motivation. Thus, findings of the present study prove ethical leadership, LMX, and psychological capital as important factors in promoting creativity and enhancing performance of health professionals, which in turn result in better organizational performance as well as provision of better health services to the general public. 245

Our objective was to study the effects of oral ochratoxin A (OT-A) intoxication in rabbits. New Zealand white rabbits of 8 weeks age, weighing 350-400 g, were utilized for the study. Rabbits were allotted randomly to 3 groups. Group 1 (6 animals) served as control. Groups 2 and 3 (12 animals each) were fed diets supplemented with 1000 and 2000 ppb OT-A, respectively, for 8 weeks. Blood samples were collected at weekly intervals from day 0 up to week 8 and sera were separated for biochemical analysis. Serum glucose and chloride levels showed marked progressive decrease whereas a marginal decrease was noticed in total protein and albumin. Serum levels of creatinine, and urea, and activities of aspartate aminotransferase, alanine aminotransferase, and alkaline phosphatase enzymes were increased in OT-A given groups. The effects were dose dependent. Globulins and albumin:globulin ratio was not affected significantly. SDS-PAGE revealed noticeable decrease in 81, 55-66, 48, and 44.5 KDa protein bands. Absence of 52 KDa proteins in the serum of rabbits fed 2000 ppb OT-A diets was noted. In conclusion, the observation of predominant serum biochemical alterations caused by 1000 and 2000 ppb OT-A in time and dose related fashion suggested progressive nephrotoxic and hepatotoxic effects in rabbits.

The description of gravitational galaxy clustering evolving through quasi-equilibrium thermodynamics is examined on the basis of thermodynamic fluctuations and statistical mechanical ensemble techniques. Second order fluctuation moments lead to an ordinary differential equation for b(nT-3), ratio of gravitational correlation energy to (twice) the kinetic energy of peculiar velocities. The general solution of the differential equation gives a functional form of b in terms of a scale invariant function nT-3, in conformity with the earlier results. A method for finding analytic expression for probability distribution function f(N) of gravitational clustering in a expanding universe is also developed on the basis of ensemble theory. The results can provide a deeper understanding of gravitational clustering on the basis of statistical mechanics.

The synthesis and polymerization of a novel diamine monomer, 1,1-(sulfonylbis (4,1-phenylene)) bis (thiourea) (SPT), with various aromatic dianhydrides were carried out. In addition, the fabrication of poly(thiourea-sulfone-imide)s (PTSIs) with noble thermal properties and flame retardancy was conducted. The structures of SPT and polymers were characterized by FT-IR, 1H NMR, and 13C NMR spectroscopy along with elemental analysis. Crystallinity, organosolubility, inherent viscosity, and gel permeation chromatographic measurements were taken as well. The amorphous nature was exhibited by PTSIs containing C=S and --SO2- moieties in the backbone that were readily soluble in highly polar organic solvents. The inherent viscosities of PTSIs were 0.89--1.13 dL g-1 and molecular weights were 87,000--96,550 g mol-1, respectively. Their thermal stability was studied in terms of temperature at 10% weight loss, which ranged between 478 and 526 °C under inert atmosphere. Polyimides had a glass transition temperature around 253--268 °C depending on the dianhydrides used. The flame retardant properties of PTSIs were studied in terms of limiting oxygen index values and were measured in the range of 50--56.

Present paper reports the effects of sugar cane juice (SCJ) on immune responses and its protection against Eimeria (mixed species) infections in broiler chickens. Experiment 1 was conducted to test the dose efficacy of SCJ and its effects on chickens against coccidiosis. Maximum weight gain per day was recorded in chickens given SCJ @ 400 mg/kg body weight. Significantly (P < 0.01) low mortality and increased body weight gain per day were recorded in chickens administered SCJ orally and challenged with mixed species of genus Eimeria. Furthermore, mild hemorrhages, lower lesion scores (+1), and significantly lower number of oocysts shed in faeces were recorded in immunized chickens compared to control. Experiment 2 was carried out to evaluate the immunomodulatory effects of SCJ on cellular and humoral responses. Highest antibody titres (1:1024-1:16; GMT 367.28) were recorded in chickens administered SCJ @ 400 mg/kg body weight in comparison with control (1:16-1:2; GMT 2.82). To demonstrate the cell mediated immunity (CMI), amplitude of toe-web swelling 72 h post avian tuberculin injection was recorded in the experimental and control groups. Maximum swelling (8.13 ± 0.21 mm) was recorded in the experimental group as compared to control (1.04 ± 0.10); indicating higher cell mediated immune response. From these results it was concluded that SCJ elicit a significantly higher cellular and humoral responses compared to control, which may provide protection against Eimeria infections (mixed species) in chickens.

Early detection of canine distemper (CD) is critical for appropriate and timely treatment. The present study included 45 suspected cases with respiratory signs for a comparative evaluation of clinical samples in the early detection of canine distemper virus (CDV). Thirty-four dogs exhibited digestive system involvement, but none showed any neurological symptoms. Clinical progression of CD, based on age, sex, vaccination status, disease, and clinical findings, was observed. Reverse transcriptase polymerase chain reaction (RT-PCR) was used to detect viral nucleoprotein RNA in plasma, conjunctival and nasal swabs. Only 10 dogs were positive for CDV infection. Among the 45 dogs, CDV RNA was detected in 5, 6, and 10 dogs using plasma, nasal and conjunctival swabs, respectively. The results suggest that the incidence of CD is independent of age and may involve secondary infections. For early detection of CDV, conjunctival swab is the most reliable sample (P < 0.05), as compared to nasal swab and plasma.

A total of 35 Rhizobium sp. were isolated from the root nodules of Trifolium alexandrinum (Egyptian clover) irrigated with treated tannery effluents and characterised on the basis of morphological, cultural and biochemical characteristics. Rhizospheric soils and plant parts were also analysed for metal concentrations by atomic absorption spectrophotometry. The test soil samples were contaminated with a high level of chromium and also with other heavy metals, i.e. Ni, Zn, Cu, and Cd. The heavy metal analysis of Trifolium alexandrinum plant parts revealed different accumulation of these metals in different plant parts, such as root, stem, and leaf. Trifolium alexandrinum roots accumulated the highest amount of these metals and this was followed by leaves. All the isolates of Rhizobium sp. were tested for their resistance against Cr3+, Cr6+, Cd2+, Cu2+, Zn2+, and Ni2+. The highest minimum inhibitory concentration (MIC) of 1600 µg/ml was observed against Cr3+ in 37.1% of the isolates. Some of the metal resistant isolates that showed maximum resistance were also tested for their resistance against 6 commonly used antibiotics, namely tetracycline, ampicillin, gentamycin, kanamycin, chloramphenicol, and nalidixic acid. Forty percent of Rhizobium sp. isolates were resistant against nalidixic acid and 33.3% were resistant to chloramphenicol and tetracycline.

Surfactants are widely used in bakeries as dough strengtheners and dough improvers but there is a wide range of compounds available according to their mode of action that could potentially improve the quality of not only the simple breads and doughs but also of frozen dough. These types of product usually have a short shelf-life when compared with normal bakery products. With the increase in modernization and new trends in food products, consumers are becoming more and more aware and conscious about their diet and therefore their health as well. The quality of frozen dough bakery products could be improved by the use of different additives including surfactants, hydrocolloids, gum additives etc. These additives help to improve the quality of the frozen dough bakery products and increase the shelf-life. Several ingredients can be used for the production of frozen dough bread, the most important of which are flour, yeast and water. Bread improvers play an important role in both the dough and finished loaf volume, and aid dough development, improve the gas retention of the dough, improve dough tolerance to mechanical shock, speed up dough maturity, improve dough machine ability, reduce the rate of crumb firming bread staling, improve crumb structure and texture of the loaf, and improve loaf volume.

Bu çalışma, Balochistan’daki Yetabad Koyun Araştırma Merkezi’nde yetiştirilen Balochi ve Bibrik (Beverigh) koyunlar ırklarının performanslarını değerlendirmek için yürütülmüştür. Kırkaltı baş koçun 490 koyun ile çiftleştirilmesiyle elde edilen 1171 baş kuzuya (630 baş Balochi (n=630) ve Beverigh (n=541)) ait kayıtlar 3 yıllık periyotta toplanmıştır. Özellikler olarak, erkek ve dişiler için doğum (BW), 120. (WW), 180. (6MW), 365. ve (12MW) günlerdeki ve 24. aydaki (24MW) canlı ağırlıkları değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler standart varyans analiz metoduyla analiz edilmiştir. Balochi ve Beverigh ırkı erkek kuzular için doğum ağırlıkları sırasıyla 3.33±0.75 ve 2.99±0,45 kg, dişi kuzular için doğum ağırlıkları sırasıyla 2.77±0.50 ve 2.54±0.33 kg olarak hesaplanmıştır. Balochi ve Beverigh erkek kuzularında 120 günlük canlı ağırlık için genel ortalama 17.56±1.41 ve 16.24±1.24 kg, Balochi ve Beverigh dişi kuzularda bu özellik 15.02±0.72 ve 14.01±0.59 kg olarak belirlenmiştir. Balochi ve Beverigh ırkı kuzular için 180 günlük canlı ağırlığı erkeklerde sırasıyla 21.26±1.31 ve 20.25±1.49 kg, dişilerde ise 19.15±0.83 ve 16.99±1.16 kg olarak tespit edilmiştir. 365. günlük canlı ağırlığı, Balochi ve Beverigh erkeklerinde 30.65±1.92 ve 27.92±2.39 kg, dişilerde 27.42±1.04 ve 24.17±1.14 kg olarak gözlenmiştir. 24 aylık canlı ağırlık özelliği için Balochi ve Beverigh erkekleri sırasıyla 39.18±3.96 ve 35.80±2.41 kg, dişileri ise 34.35±1.87 ve 32.41±2.24 kg olarak belirtilmiştir. doğum (BW), 120. (WW), 180. (6MW), 365. ve (12MW) günlerdeki ve 24. aydaki (24MW) canlı ağırlıkları üzerine ırk, doğum tipi, ve cinsiyet faktörlerinin önemli (P, This study was conducted to evaluate the performance of Balochi and Bibrik (Beverigh) sheep breeds rearedunder farm flock system at sheep research Centre Yetabad, Balochistan. Records on fourteen hundred and five (n=1171)lambs (Balochi (n=630) and Beverigh (n=541)) descended from (n=490) ewes and (n=46) rams data were collected forperiod of three years (2005 - 2007). Traits were evaluated for male and female lambs of weights at birth (BW), 120 daysWeaning weight (WW), 180 days (6MW), 365 days (12MW), 24 months (24MW), respectively. The collected data weresubjected to statistical analysis by standard methods of analysis of variance. The birth weight averages for Balochi andBeverigh breeds were 3.33±0.75 and 2.99±045 kg for male and 2.77±50 and 2.54±0.33 kg for female lambs respectively.The overall averages for WW male lambs of Balochi and Beverigh breeds were 17.56±1.41 and 16.24±1.24 kg and15.02±0.72 and 14.01±0.59 kg for female lambs respectively. The live weight at 6MW was averaged 21.26±1.31 and20.25±1.49 kg for male lambs, and for female lambs 19.15±0.83 and 16.99±1.16 kg of Balochi and Beverigh respectively.The live weight averages at 12MW of Balochi and Beverigh lambs were found as 30.65±1.92 and 27.92±2.39 kg for malelambs and 27.42±1.04 and 24.17±1.14 kg for female lambs, respectively. For Balochi and Beverigh breeds, the overallaverage values for 24MW male lambs were 39.180±3.96 and 35.80±2.41 kg and 34.35±1.87 and 32.41±2.24 kg for 24MW female lambs respectively. Statistically significant effects of breed, type of birth and sex on live weight at BW, WW,6MW, 12MW and 24MW ages were found (P0.05). Allreproductive traits were found non significant (P>0.05), whereas significant difference in twinning percentage betweentwo breeds was detected (P

Bu çalışma, testis özellikleri ve vücut ölçümleri arasındaki ilişkileri belirlemek için yürütülmüştür. Farklı devlet üretme çiftliklerinde yetiştirilen 34 Beetal tekesinin testis özellikleri ve canlı ağırlıkları 2009 Şubat-Temmuz aylarında kaydedilmiştir. Yaşları 24 ile 40 ay arasında değişen tekelerin skrotum çevresi, testis uzunluğu, vücut uzunluğu, sağrı yüksekliği, cidago yüksekliği ve canlı ağırlıkları ölçülmüştür. Bu özellikler arasındaki ikili ilişkileri belirlemek için Pearson korelasyon katsayıları hesaplanmıştır. Canlı ağırlıktaki varyasyonu açıklamak amacıyla tahmin denklemi hesaplanmıştır. Tüm korelasyon katsayıları pozitif bulunmuştur. Skrotum çevresi ve vücut uzunluğu arasında düşük ve önemsiz bir korelasyon katsayısı (0.082) tespit edilmiştir. Skrotum çevresinin göğüs çevresi, sağrı yüksekliği, cidağo yüksekliği ve canlı ağırlık ile korelasyonları, sırasıyla 0.392, 0.425, 0.433 ve 0.516 olarak bulunmuştur. Benzer şekilde testis uzunluğunun göğüs çevresi, sağrı yüksekliği, cidağo yüksekliği ve canlı ağırlık ile korelasyonları, sırasıyla 0.206, 0.180, 0.304, 0.365 ve 0.347 olmuştur. Sonuç olarak, regresyon analizi sonuçları (Ŷ= 0.322+2.654SC+0.098Age, R2 0.463), canlı ağırlığı açıklama bakımından skrotum çevresinin testis uzunluğundan daha iyi bir tahminleyici olduğunu göstermiştir, This research was conducted to determine relationships among testicular traits and body measurements.Testicular traits and body weight of 34 male Beetal goats kept at different government livestock farms wererecorded during Feb to Jul 2009. Scrotal circumference, testicular length, body length, rump height, withers heightand body weight for the male goats ranging from 24 to 40 months of age were measured. Pearson correlation coefficientswere computed to determine bivariate relationships among these traits. Prediction equation was calculatedfor explaining variation in body weight. All of the correlation coefficients were positive. A low-insignificant correlationcoefficient between scrotal circumference and body length was low (0.082). The correlation coefficientsof scrotal circumference with heart girth, rump height, withers height and body weight were found as 0.392, 0.425,0.433 and 0.516, respectively. Similarly, correlation coefficients of testicular length with heart girth, rump height,withers height and body weight were 0.206, 0.180, 0.304, 0.365 and 0.347, respectively. As a result, regressionanalysis reflected that the scrotal circumference (SC) was a better predictor of explaining body weight than testicularlength (Ŷ= 0.322+2.654SC+0.098Age, with R2 0.463).

Footh & Mouth Disease (FMD) “O” type vaccine was produced on Baby Hamster Kidney (BHK)-21 cell line. BHK-21 cells were grown in tissue culture flasks. Monolayers were obtained after 48 hours at 37 oC.Confluent monolayers were infected with FMD “O” type virus (TCID50 104.5/ml). Cytopathic effect (CPE) in theform of clumping and detachment of the cells was observed after 48 hours. Vaccine was found free of any bacterialand mycolplasma contamination. Systemic reaction was observed after injecting cattle, mice and guinea pigs withthe virus (TCID50 106/ml). Nine calves of about 6-8 month of age were vaccinated using the same titer used forsafety test and challenged with the virulent virus (TCID50 104.5/ml). All the animals withstood the challenge and didnot show any reaction. Both of the 2 unvaccinated animals after challenge showed typical FMD lesions. Mouthlesions from ten FMD suspected animals were also collected and adaptation of these field isolates was performedby passages on BHK-21 cell line. No viral CPE was obtained from these field isolates after 3 passages. Suspectedantigens were also got typed for FMD. The types O (60%), A (20%), and Asia-1 (10%) were found present usingELISA, Şap Hastalığı “0” tipi aşısı, bebek Hamster Böbreğinin (BHK) 21 hücre hattında üretilmiştir. BHK-21 hücreleri doku kültürü şişelerinde dönüştürülmüştür. Otuzyedi 0C’ de 48 saatin sonunda mono katmanlar elde edilmiştir. Birleşen mono katmanlara, Şap hastalığı “O”tipi virüsü bulaştırılmıştır. Hücrelerin kümelenmesı ve ayrılması formunda, Sitopatik etki 48 saat sonra gözlenmiştir. Herhangi bir bakteri ve mikoplazma kontaminasyonu için aşı ücretsiz tedarik edilmiştir. Bu virüse (TCID 106/ml) maruz kalan sığır, fare ve kobaylarda sistematik reaksiyonlar gözlenmiştir. Yaklaşık 6-9 aylık yaşa sahip 9 buzağı, güvenlik testi için kullanılan aynı titrede aşı yapılmış ve öldürücü virüse (TCID 104.5/ml) meydan okunmuştur. Tüm hayvanlar bu zorluğa dayanmış ve herhangi bir reaksiyon göstermemiştir. Bu zorluktan sonra, iki aşılanmayan hayvanın her ikisi de tipik Şap hastalığı lezyonu göstermiştir. Şap hastalığı şüphesi olan 10 hayvandan alınan ağız lezyonları toplandı ve bu alan izolatlarının adaptasyonu, BHK 21. Hücre hattı üzerinden geçişlerle gerçekleştirilmiştir. Üç geçişten sonra bu alan izolatlarından herhangi bir viral sitopatik etki elde edilmemiştir. Şüpheli antijenler de Şap hastalığı için dikkate alınmıştır. ELISA testi ile O (60%), A (20%), ve Asia-1 (10%) tiplerinin varlık gösterdiği belirlenmiştir

The present study was conducted to evaluate the productive and reproductive performance i.e., ageat maturity, age at first conception, age at first calving, services per conception, service period, gestation period,calving interval, dry period, lactation length and milk yield of Holstein-Friesian cattle. The data on six lactations of100 Holstein-Friesian cattle (in each lactation) herd reared under semi-intensive management at Government DairyFarm Pishin, Balochistan, Pakistan were collected during 1980-1994. Results of the study showed that overall averages,age at maturity heifers was 650.10±5.67 days, age at first conception was 633.82±10.44 days, age at first calving912±13.11 days, services per conception 2.89±0.10, service period 133.79 days, gestation period 275.35±0.59days, calving interval 409.17, dry period 113.19 days and lactation length 320.14±11.14 days. Averages of the milkyield for 1st, 2nd, 3rd, 4th, 5th and 6th lactations were found as: 3773.42±15.77, 3793.86±14.39, 3948.37±14.91,4108.31±15.62, 4304.08±16.42 and 4022.40±11.35 liters, respectively with an overall average of 3992.41±16.20liters. The results of all traits showed variation however, services per conception, service period, gestation periodparameters were only significantly different (P, Bu çalışma, Siyah-alaca sığırlarının ergin yaş, ilk gebe kalma yaşı, ilk buzağılama yaşı, gebelik başına tohumlama sayısı, servis periyodu, gebelik süresi, buzağılama aralığı, kuruda kalma period, laktasyon uzunluğu ve süt verimi gibi verim ve üreme performanslarını değerlendirmek için yürütülmüştür. Balochistan’da (Pakistan) bulunan Pishin devlet üretme çiftliğinde yarı entansif koşullarda yetiştirilen 100 Siyah Alaca sığırının 6 laktasyonuna ait veriler 1980-1994 yılları boyunca toplanmıştır. Çalışmanın sonuçları, düvelerin ergin yaşını 650.10±5.67 gün, ilk gebe kalma yaşının 633.82±10.44 gün, ilk buzağılama yaşının 912±13.11 gün, gebelik başına tohumlama sayısının 2.89±0.10, servis periyodunun 133.79 gün, gebelik süresinin 275.35±0.59, buzağılama aralığının 409.17 gün, kuruda kalma süresinin 113.19 gün ve laktasyon süresinin 320.14±11.14 gün olduğunu göstermiştir. Genel ortalaması 3992.41±16.20 lt olan süt veriminin 1., 2., 3., 4., 5., ve 6. laktasyon ortalamaları sırasıyla; 3773.42±15.77, 3793.86±14.39, 3948.37±14.91, 4108.31±15.62, 4304.08±16.42 ve 4022.40±11.35 lt olarak bulunmuştur. Tüm özelliklerin sonuçları önemli varyasyon göstermekle birlikte sadece gebelik başına tohumlama sayısı, servis periyodu ve gebelik süresi parametreleri bakımından önemli farklılıklar bulunmuştur (P

ÖZET Konu: İran İslim Cumhuriyeti 'nde İdarenin Denetlenmesinin Genel Esasları. Araştırmamız önsöz, üç bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Konuyu iyice ele almamız için çeşitli Farsça ve Türkçe kitap, Anayasa metin ve gerekçeleri, Kanunu ve Tüzüklerden yararlandık. İlk bölümün (Giriş başlığı altında) birinci kısmında araştırmanın amaç ve yararları, yöntemi ve hipotezleri söz konusu olmuştur. İkinci kısımda ise, konuya zemin hazırlamak için İslâm Cumhuriyeti Devletinin anlamı (niteliği) ve İran İslim Cumhuriyeti İdaresinin özellikleri kısa ca incelenmiştir. İ.İ.C. rejiminin mahiyeti üzerinde özet açıklama yap tıktan sonra, İ.İ.C ile hukuk devletlerindeki ortak öğelerini (Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, Kanunların Anayasaya uy gunluğu, organların ayırımı, idarenin denetimi, suçsuzluğun asıl oluşu yönetimin kanunlara bağlılığı, İdarenin mali sorumluluğu ve Demokrasi nin Sağlanması) İ.İ.C. 1979 Anayasasına istinaden ele aldık. Daha son ra İ.İ.C. Devletininin İslimi ilkelerden kaynaklanan öğelerini (Kanun ların İslimi Kurallara bağlılığı, Devletin resmi dini, hürriyetin özel anlamı, eğitim ve öğretim imkanlarını sonuna kadar parasız sağlanması, iktisadın amaç değil, araç alması, kadının toplumdaki yeri ve ailenin korunması, Devletin halk üzerinde manevî açıdan sorumluluğu ve yargı organının mili sorumluluğu) belirttik `.. İran İslâm Cumhuriyeti İdaresinin icraii karar alma yetkisi, ba