Search

Overall Equipment Effectiveness(OEE) is a performance indicator for measuring effectiveness of the equipmentsin use during working hours. The minimum value accepted in the world is 85 %for OEE. TRIZ is a creative solution theory providing systematic approaches. Ituses a tool called contradiction matrix including 40 creative principles and 39engineering parameters, which have been appeared as a result of various patentresearches. This study was conducted in the production department of anenterprise that produces detergent. At the first stage, average OEE value wascalculated based on measurement in one period. Then this value was compared toworldwide standard and some improvements were achieved via TRIZ method., Toplam Ekipman Etkinliği,kullanılan ekipmanların çalışma saatleri içindeki kullanım etkinliğiniölçmeye yarayan bir performans göstergesidir. Bu değer dünya standartlarında % 85olarak kabul edilmiştir. TRIZ Yöntemi ise problemlerin çözümünde sistematikyaklaşım sağlayan yaratıcı çözümlere sahip olan bir çözüm teorisidir. TRIZ Yöntemiçeşitli patent incelemeleri sonucu ortaya çıkan, 39 mühendislik parametresi ve40 yaratıcı ilkeyi kapsayan çelişkiler matrisinden oluşmaktadır. Bu çalışmanınilk aşamasında bir işletmenin deterjan üretim bölümünde TEE verileri bir dönemboyunca toplanarak ortalama TEE değeri bulunmuştur. Bu değer dünya standartlarıile karşılaştırılmış olup bulunan TEE değerinin bu standarta yaklaştırılmasıiçin TRIZ Yöntemi sistematik bir şekilde uygulanmıştır. TRIZ Yöntemi ilebelirlenen öneriler, TEE değerini arttıracak küçük iyileştirmelerikapsamaktadır.

Prospektüsler, reçeteli veya reçetesiz ilaçlar hakkında hastaya gerekli bilgileri sağlayan ve günümüzde kısmen internet üzerinden erişilebilir olsa da halen çoğunlukla ilaç kutuları içinde basılı halde sağlanan belgelerdir. Akılcı ilaç kullanımı kavramının ön plana çıktığı son zamanlarda, ilaçların içeriği, kullanım şekli, dikkat edilmesi gereken bilgi ve talimatlar gibi hastayı/hasta yakınını yönlendirici bilgiler içeren bu belgeleri kullanma alışkanlıkları genç bir hedef kitle üzerinde araştırılmıştır. Bu amaçla yürütülen çalışmada, üniversite öğrencilerinin belirli bir ilaçla ilgili bilgileri nasıl ve ne zaman alacağı konusundaki tutumu değerlendirilmiştir. Veri toplamak için bir anket formu tasarlanarak 1., 2. ve 3. sınıf lisans öğrencilerinin 20 soruya cevap vermeleri istenmiştir. Doksan katılımcının verdikleri cevaplar temel alınarak istatistiksel analiz yapılmıştır., Medicine leaflets are documents that are mostly provided in printed form in medicine boxes. They provide necessary information to the patient about prescription or non-prescription medicines and these documents are currently accessible partially on the internet. Since the increasing importance of rational medicine use, the habit of using medicine leaflets, that provide information about the contents of medicines, the way they are used, the information and instructions to be noticed etc. for the patient / patient's relatives, have been investigated on a young target group. In this study which were conducted for this purpose, the attitude of university students about how and when to take information about a certain drug was evaluated. A questionnaire form was designed to collect data, and first, second and third year undergraduate students were asked to answer 20 questions. Statistical analysis was carried out on the basis of the answers given by ninety participants.

Genellikle kabul edildiği şekilde dokuma teknikleri; havlı ve havsız dokumalar olarak sınıflandırılırsa havlı dokumalar grubuna halının yanısıra "tülü" dokumaların da alınması gerekir. Halı ve diğer havsız düz dokuma yaygılar grubundaki kilim, cicim, zili ve sumak dokumalar kadar dikkat çekmeyen tülülerin az sayıda yayında tanımı verilmekte ve bazı tülü örneklerinin fotoğrafı yer almaktadır.

Aim We aimed to assess the efficacy of topical Hypericum perforatum (HP) extract and compare with topical iodine in a rat model of thermal skin injury. Material and Methods Wistar-Albino rats were subjected to two separate heat-induced third degree burn injuries on dorsal skin. Control group was left untreated, and treatment groups received either topical iodine or HP. Seven days later injured areas were macroscopically examined, and ulcerations were calculated. Histological indices of wound healing and expression of Transforming Growth Factor-? (TGF-?) were analyzed in each animal. Results Treatment groups had significantly smaller areas of ulceration. We observed 23.94% reduction in iodine (p=0.008) and 42.89% reduction in HP treated rats (p

Amaç: Kalkaneal spur (Topuk dikeni) hastalığının lokal kortikostreoid ve lokal anestezik madde karışım enjeksiyonu ile tedavisinin etkinliğini araştırmak. Materyal ve Metod: Ortopedi ve fizik-tedavi ve rehabilitasyon polikliniklerine topukta ağrı şikayeti ile müracaat eden 28 hastanın (17 kadın, ortalama yaş 45, dağılım 33-72 yıl; 11 erkek ortalama yaş 48, dağılım 29-69 yıl) radyolojik olarak topuk dikeni tespit edilmiş ve ağrı şikayeti yaratan 35 topuğu çalışmaya alındı. Her hastaya poliklinikte, steril şartlar altında plantar fasia'nın kalkaneusa yapışma yerine uyan ve en ağrılı olduğu tespit edilen bölgeden aynı enjektör içinde 2 cc. Depomedrol (metilprednizalon asetat) ve 5 cc. Citanest (Prilokain hidroklorür) enjekte edildi. Hastalar birinci hafta, birinci ve üçüncü aylarda kontrole çağrılarak değerlendirildi. Bulgular: Elde edilen sonuçlara göre topuk dikeni tedavisinde lokal kortikosteroid ve anestezik madde karışım enjeksiyonu özellikle kısa dönemde etkili bir yöntem olmakla beraber bu etkinlik zaman içinde belirgin şekilde azalmaktadır. Ancak tek enjeksiyon yapılmasına rağmen üçüncü aydaki kontrollerde elde edilen yaklaşık % 80 oranındaki çok iyi ve iyi sonuçlar bu tedavi yönteminin ilaç ve topuk yastığı tedavisinden yeterli yarar görmeyen hastalarda uygulanabileceğini düşündürmektedir. Sonuçlar: Birinci hafta kontrolünde 28 hastanın 22'si (% 78.5) şikayetlerinin tamamen geçtiğini (çok iyi), üçü (% 10.7) ağrının büyük oranda geçtiğini (iyi), üçü (% 10.7) ise şikayetlerinde bir değişiklik olmadığını (kötü) ifade ettiler. Birinci ayın sonunda iki hasta takipten çıktı ve bu oranlar sırasıyla % 61.5 (16 hasta), % 23 (6 hasta) ve % 15.3 (4 hasta) olarak tespit edildi. Üçüncü ayın sonunda da takipten çıkan iki hasta çıkarıldıktan sonra sonuçlar sırasıyla % 54.1 (13 hasta), % 25 (6 hasta) ve % 20.8 (5 hasta) olarak tespit edildi., Aim: To investigate the efficacy of local corticostroid and local anaesthetic injection in the treatment of calcaneal spur. Material and Method: Thirty-five heels (observed to cause local pain by palpation in physical examination) of 28 patients (17 female, mean age 45, range 33 to 72 years; 11 male, mean age 48, range 29 to 69 years) which have been shown to have calcaneal spur radiologically on admission to orthopaedics and physical therapy departments because of pain on calcaneal region were included in the study. Each patient had 2 cc. Depomedrol (metilprednisalon asetate) ve 5 cc. Citanest (Prilocain hidroclorure) injection under sterile conditions on the most painful point that was the region where plantar fascia attached calcaneus. Patients were examined on first week, first and third month. Results: In the first week twenty-two of 28 patients (78.5 %) stated complete releif of pain (excelent), three patients (10.7 %) stated incomplete releif of pain (good) and three patients (10.7 %) stated no difference in complaints (bad). Two patients were out of study in the end of the first month and the results were 61.5 % (16 patients), 23 % (6 patients), 15.3 % (4 patients) respectively. Another two patients were also out of study in the end of the third month and the results were 54.1 % (13 patients), 25 % (6 patients) and 20.8 % (5 patients) respectively. Conclusions: According to our results, local corticostroid and local anaesthetic injection in the treatment of calcaneal spur is an effective treatment method especially in short term. However it seems that this efficiency markedly diminishes by time. The high rate (80 %) of excelent and good results in the 3rd. month in spite of only one dose of injection inclined us to conclude that this method may be used in patients who had no satisfactory outcome with medical and heel cup treatments.

117 ÖZET Çalışmamızda, güncelliğe sahip bir konu olan `hızlı kentlileşmenin kişiliğin nevrotiklik boyutu üzerindeki etkileri` ni ve derecesini incelemeyi amaçladık. Deneklerimiz, toplumda normal kabul edilen, psiki yatrik tedavi görmemiş kent, geçiş ve köy kesimlerinden her kesimden 50 şer (25'i kadın, 25' i erkek) denek olmak üzere toplam 150 kişidir. Kent kesimi denekleri, İstan bul kentinden pür kentli özelliğine sahip denekler, ge çiş kesimi denekleri de İstanbul'da en az 15 yıldır yer leşmiş yaşamakta olan köy kökenli deneklerdir. Köy kesi mi deneklerimiz ise, Çanakkale-Ezine İlçesi köylerinden (Bozeli, Sarpdere, Kızıltepe, Üsküfçü ve Şap) alınmış olup pür köy özelliğine sahiplerdir. Yöntem olarak, anket ve öğrenim düzeylerine göre kültürden arınmış uygun görülen bir zekâ* testi (Porteus, Cattell (2A), Cattell (3A), Army Beta) ve kişilik test leri (Eysenck, Cornell-Index) kullandık. Anket ve test sonuçlarını istatistiksel olarak değerlendirdik. Sonuç lar ve tartışma kısmında nevrotik faktör yönünden anlam lı olanlarını karşılaştırıp tartıştık.- 118 - Kent, geçiş ve köy kesimlerinde nevroz ile çeşitli ` sosyal sitüasyonlar (öğrenim düzeyi, meslek, sosyo-eko- nomik düzey, ulaşım sorunu, doğal güzelliklerden yete rince yararlanamama, hava kirliliği, gürültü ve kalaba lık) arasındaki ilişkileri saptadık. Genel sonuç olarak, hızlı kentlileşmenin kişiliğin yapısında nevroza eğilim yarattığı görülmüştür. Kent ve geçiş kesimlerinde köy kesimine göre, kişilerin nevrotik bulgu oranları daha yüksektir. - 1 19 RESUME Dans notre travail nous avons Examine 1' influence de 1 'urbanisation rapide comme facteur n£vrotique sur la personnalite. Nous pensons que ce sujet. est tr£s actuel. Notre materiel est constitue par des suje^s consideres comme normal dans leur milieu, et qui n'ont subit aucun traitement psychiatrique. Ces suje`ts provenaient de la ville, de ceux qui ont emigre du village et de ceux qui habitent le village. De chaque groupe il y avait 50 sujets, dont les 25 etaient des femmes et les 25 des hommes, en tout 150 sujets.. Les suje`tS profenant de la ville, etaient des habitants d'istanboul. ayant les particularites du citadin. Les sujeis emigres des villages, habitaient au moins depuis 15 ans tstanboul. Quand â nos suje'ts des villages (Bozeli, Sarpdere, Kızıl tepe, Üsküfçü et Şap), ils provenaient de la sous- prefecture d'Ezine, attachee â Çanakkale et possedant les particularites du villageois. Comme methode nous avons employe, l'enquete, et selon leur niveau d ' instruct ion un test d ' intell igence, non influence par la culture (Porteus, Cattell (2A), Cattell- 120 - (3A), Army Beta) et des tests de personnalite (Eysenck, Cornell-index). Les resultats de 1* enqueue et des tests ont ete evalues avec des methodes stat is tiques. Dans le chapitre des resultats et discussion de notre travail, les resultats qui etaient importants du point de vue facteur nevrotique ont ete compare et discute. Nous avons fixe les rapports entre, la nevrose et les differentes situations sociales (degre d'instruction, profession, etat civil, nombre d'enfants, niveau socio- ecqnomique, probleme de trafic, difficultes de prof iter de la nature, pollution atmospherique, bruits et multitude) dans la ville, chez les emigres et chez les villageois. Comme conclusion generale nous pouvons dire que 1 'urbanisation rapide des cites, produit chez les personnes une tendance âla nevrose et que dans les villes et chez les emigres, les proportions du symptome nevrotique sont plus grandes par rapport aux villageois. 158

Farklı alanlarda zihinsel iş yükünün ölçülmesi ve uygun değer düzeyinde tutulması uzun yıllardan beri araştırılan bir konudur. Bu çalışmada, deneyimlerine göre ayrılmış iki ayrı operatör grubundan göz takip sistemi kullanılarak belirli parçalarda imalat esnasında meydana gelmiş hataları bulmaları istenmiştir. Katılımcılar bu görevleri yerine getirirken tepkileri not edilmiştir. Katılımcılar tarafından verilen görev sonunda NASA Görev Yüklenme İndeksi (NASA-TLX) formları doldurulmuştur. Sonrasında ise katılımcılardan görevlerini gerçekleştirirken hissettikleri ile ilgili sesli düşünmeleri istenmiştir. Toplanan veriler istatistiksel yöntemlerle analiz edilerek katılımcıların zihinsel iş yükü ölçülürken gözle muayene performansları da deneyim düzeylerine göre karşılaştırılmıştır Measuring the mental workload in different areas and keeping at the optimum level is an issue which has been researched for many years. In this study, researcher asked to find the errors that has occurred during manufacturing in certain items by using the eye tracking system from workers belong two different groups who were separated based on their experience. The participants' responses recorded while they were performing their tasks. NASA Task Load Index (NASA-TLX) forms were filled at the end of the tasks completed by the participants. After that thinking aloudly were asked from the participants about their feelings while performing their tasks. All collected datas were analyzed with the statistical methods which provide to measure visual inspection performance and mental workload of the workers considering their experience level