Search

There are two main reasons that impair the health of working people at work. One of them is occupational accident and the other is occupational disease. It is possible to suffer an occupational disease due to various reasons during working in the workplace or to be exposed to substances harmful to human health. It is known that with the measures taken, occupational accidents are significantly reduced and occupational diseases are completely prevented. In this study, it is aimed to reveal statistical data about occupational accidents and occupational diseases that people working at workplaces are exposed to. In the research, the sectoral comparison of occupational accidents and diseases and their distribution by years, the distribution of injuries according to the location of occupational accidents and the distribution of occupational accidents according to work hours were investigated. The data in the study covers the years 2000-2018. According to the data obtained, it has been determined that the sector in which occupational accidents result in the highest number of deaths is the construction sector. In general, it was determined that the number of work accidents showed an increasing trend until 2019, but this number decreased by 2% and fatal work accidents by 6% in 2019. In the accidents resulting in injury, it has been determined that the hands, arms and face parts of the employees are damaged the most, and the occupational accidents are more common in the working hours before lunch and especially in the first working hour. According to the total duration of the study, the number of occupational accidents was determined in the group working between 1 month and 1 year at most. There are more occupational accidents in enterprises with 1-49 workers compared to other groups., Çalışan insanların iş yerlerinde sağlığını bozan iki temel neden vardır. Bunlardan bir tanesi iş kazası diğeri ise meslek hastalığıdır. İşyerlerinde çalışma esnasında çeşitli sebeplerden dolayı iş kazasına uğramak ya da insan sağlığına zararlı maddelere maruz kalmaktan dolayı meslek hastalığına yakalanmak mümkün olabilmektedir. Alınan önlemlerle iş kazasının önemli ölçüde azaltıldığı, meslek hastalığının ise tamamen önlendiği bilinmektedir. Bu çalışmada iş yerlerinde çalışan insanların maruz kaldıkları iş kazası ve meslek hastalığı ile ilgili istatistiksel verilerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Araştırmada iş kazası ve meslek hastalığının sektör karşılaştırılması ve yıllara göre dağılımı, iş kazalarında yaranın yerine göre dağılımı ve iş kazalarının iş saatlerine göre dağılımı araştırılmıştır. Çalışmadaki veriler 2000-2018 yıllarını kapsamaktadır. Elde edilen verilere göre iş kazalarının en fazla ölümle neticelendiği sektörün inşaat sektörü olduğu belirlenmiştir. Genel olarak iş kazası sayısının 2019 yılına kadar artan bir eğilim gösterdiği ancak bu sayının 2019 yılında %2 ve ölümlü iş kazasının ise %6 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Yaralanma ile neticelenen kazalarda ise çalışanların en fazla el, kol ve yüz kısımlarından zarar gördüğü, iş kazalarının öğle yemeği öncesi çalışma saatlerinde ve özellikle ilk iş saatinde daha fazla olduğu belirlenmiştir. Çalışma toplam süreye göre ise iş kazası sayısı en fazla 1ay ile 1 yıl arasında çalışan grupta tespit edilmiştir. 1-49 arasında çalışan işçisi olan işletmelerde diğer gruplara göre daha fazla iş kazası olmaktadır

In this study, the effects of perlite use on fire resistance in wood plastic composite production were investigated. Scots pine wood flour, polypropylene and perlite using certain proportions of wood plastic composite materials were produced by flat-presses method. In the production of wood plastic composites, 5%, 10%, 15% and 20% perlite was used in the mixture. Test samples were obtained from the produced wood plastic composite boards in accordance with the relevant standards. Horizontal and vertical combustion rate and Limited Oxygen Index tests were performed to determine the fire resistance properties. Horizontal combustion rate (ASTM D 635), vertical combustion rate (UL-94) and LOI test (ASTM 2863-09 standards) were carried out. As a result, according to both the horizontal-vertical combustion rate and LOI data, It has been determined that perlite improves the fire resistance due to the increase in the usage rate. In the production of wood plastic composite, the most positive effect on fire resistance was determined at a 20% perlite usage rate. It was concluded that this effect increased with the use of MAPP., Bu çalışmada odun plastik kompozit üretiminde perlit kullanımının yanma dayanımı üzerine etkileri araştırılmıştır. Sarıçam odun unu, polipropilen ve perlit belirli oranlarda kullanılarak odun plastik kompozit malzemeler doğrudan pres yöntemi ile üretilmiştir. Üretilen odun plastik kompozitlerin üretiminde karışımın %5, %10, %15 ve %20 oranlarında perlit kullanılmıştır. Üretilen odun plastik kompozit levhalardan ilgili standartlara uygun olarak test numuneleri elde edilmiştir. Yanma dayanım özelliklerinin belirlenmesinde yatay ve dikey yanma hızı ve Limited Oksijen Index testleri yapılmıştır. Yatay yanma hızı ASTM D 635, dikey yanma hızı (UL 94) ve LOI testi ASTM 2863-09 standartlarına uygun olarak yapılmıştır. Sonuçta hem yatay ve dikey yanma hızı hem de LOI ile ilgili verilere göre perlit kullanım oranının artmasına bağlı olarak yanma dayanımını iyileştirdiği belirlenmiştir. Odun plastik malzeme üretiminde yanma dayanımı için en olumlu etki %20 perlit kullanım oranında tespit edilmiştir. MAPP kullanımı ile bu etkinin arttığı sonucuna ulaşılmıştır.

Bu çalışmanın amacı, ahşap yüzeyde hidrotermal metod kullanılarak nono boyutta fonksiyonlandırma yapmak ve böylelikle, yüzeyin çevre şartlarına karşı akıllı bir yönelim sergilemesini sağlamaktır. Lignoselülozik yüzeyde iki aşamalı oluşturulan fonksiyonlandırma sürecinin ilk kısmında Demirli sülfat heptahidrat (FeSO4·7H2O), Krom (II) klorür (CrCl2), Sodyum hidroksit (NaOH), Etil alkol (EtOH), ve Potasyum nitrat (KNO3) kimyasalları kullanılarak öncelikle anti-UV özellikli bir yüzey elde edilmiştir. Ikinci basamak olan Hidrofobizasyon kısmında ise Oktadesiltriklorosilan (OTS,%95) kullanılmıştır. Yapılan modifikasyon uygulamalarının karakterizasyonunda Fourier dönüşümü kızılötesi spektroskopisi (FTIR), Taramalı elektron mikroskopisi (SEM), X-ışını kırınımı (XRD) ve Enerji dağıtıcı x-ışını (EDX) enstrümental analizleri kullanılmıştır. Fonksiyonlanan yeni yüzeyin su temas açısı (WCA) ölçümleri yapılarak hidrofobisitesi belirlenmiştir. Anti-UV özellikliği ise UV-Vis spektrometresi tespit edilmiştir. Yapılan karakterizasyon çalışmaları sonucunda, hidrotermal olarak yapılan nano fonksiyonlandırmanın başarılı olduğu kanıtlanmıştır. Yeni yüzeyin su temas açısı θγ 128° olarak ölçülmüştür. Dalga boyu aralığının 200-800 nm olduğu alanda anti-UV özellik sergilemiştir. Fonksiyonlandırma sonrası yüzey değişim parametreleri ISO 4287 standardına göre yapılmıştır. Renk değişim oranları ise ISO 2469 (2014) standartlarına uygun olarak belirlenmiştir., The aim of this study is to make nono-dimensional functionalization on the wooden surface by using hydrothermal method and thus to ensure that the surface exhibits a smart orientation towards environmental conditions. Ferrous sulfate heptahydrate (FeSO4·7H2O), Chromium (II) chloride (CrCl2), Sodium hydroxide (NaOH), Ethyl alcohol (EtOH) and Potassium nitrate (KNO3) chemicals were used in the first part of the two-stage functionalization process on the lignocellulosic surface. Thus, a surface with anti-UV property was obtained. Octadecyltrichlorosilane (OTS, 95%) was used in the second step, Hydrophobization. Fourier transform infrared spectroscopy (FTIR), Scanning electron microscopy (SEM), X-ray diffraction (XRD) and Energy diffuser x-ray (EDX) instrumental analyzes were used to characterize the modification applications. Hydrophobicity was determined by measuring the water contact angle (WCA) of the new functional surface. Its anti-UV feature was determined by UV-Vis spectrometry. As a result of the characterization studies, hydrothermal nano functioning has been proved to be successful. The water contact angle of the new surface was measured as θγ 128 °. It has anti-UV properties in the area where the wavelength range is 200-800 nm. It has anti-UV properties in the area where the wavelength range is 200-800 nm. After functioning, surface change parameters were made according to ISO 4287 standard. Color change rates are determined in accordance with ISO 2469 (2014) standards.

Bu çalışmanın amacı, genellikle yüzey temizliği için kullanılan ultrasonik banyonun ceviz kaplamaların kurutma süresi, yüzey pürüzlülüğü, rengi ve yoğunluğu üzerine olan etkilerinin incelenmesidir. Bu amaçla, özdeş boyutlarda hazırlanan kaplama örnekleri sabit frekansta (40 kHz) üç farklı süre ve sıcaklıkta ayarlı ultrasonik banyo ile ön işleme tabi tutulmuştur. Uygulanan bu üç farklı ultrasonik ön işlem sonrası ceviz kaplamaların yapılarında meydana gelen değişimlerin, kuruma süresine, yoğunluk (g/cm3) değerlerine, ISO 4287 standardına göre yüzey pürüzlülüğü parametrelerine ve ISO 2469 (2014) standartlarına uygun olarak renk parametrelerine olan etkileri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; ceviz kaplama numunelerinin ultrasonik yıkama da en az etkileneceği optimum şartlar; 25°C’de 15 dakika olarak tespit edilmiştir., The aim of this study is to investigate the effects of ultrasonic bath, which is generally used for surface cleaning, on drying time, surface roughness, color and density of walnut veneers. For this purpose, coating samples prepared in identical sizes were pretreated with an ultrasonic bath set at three different times and temperatures at fixed frequency (40 kHz). After these three different ultrasonic pretreatments applied, the effects of changes in the structure of walnut coatings on drying time, density (g/cm3) values, surface roughness parameters according to ISO 4287 standard and color parameters in accordance with ISO 2469 (2014) standards were examined. According to the results obtained; optimum conditions in which walnut veneer samples will be least affected by ultrasonic washing; It was determined as 15 minutes at 25°C.

Bu çalışmanın amacı, çeşitli biyokütle atıklarının ahşap esaslı kompozit yapı malzeme üretimine doğrudan kazanımlarının sağlanmasıdır. Böylelikle mobilya sektörünün milli kaynaklarımız olan ormanlarımız üzerindeki yükün azaltılması amaçlanmıştır. Ek olarak masif ürünler yerine alternatifleri olan ahşap esaslı kompozit türlerinin zenginleştirilmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla; muz kabuğu başta olmak üzere, gliserin, mısır nişastası, biber sapı (100 mesh) ve kızılçam odun unu (60 mesh) kullanılarak hazırlanan 16 farklı biyoplastik numunesi üretilmiştir. Daha sonra, hazırlanan bu örneklerin asidik ve bazik ortamdaki çözünmeleri incelenmiştir ve ASTM D 792 standartlarına uygun olarak yoğunluk değerleri tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; asidik ortamdaki en düşük ve en yüksek çözünme değerleri % 6.7 ve % 61.9 olup sırasıyla G14O8 ve G7O2 numunelerine aittir. Bazik ortamda ise sırasıyla, % 14.3 ile G7O8 ve % 35.7 çözünme değeri ile G7B1 numunesi belirlenmiştir. Üretilen biyoplastik kompozitler arasında yoğunluğu en yüksek olan 2.29 g/cm3 değeri ile G7O8 numunesi, en düşük ise 1.03 g/cm3 ile G7B7 ve G14B7 numunelerinin olduğu tespit edilmiştir., The aim of this study is to provide the direct recovery of various biomass wastes to the production of wood based composite materials. Thus, it is aimed to reduce the burden on our forests, which are the national resources of the furniture sector. In addition, it is aimed to enrich wood-based composite types with alternatives instead of massive products. For this purpose; 16 different bioplastic specimens were produced using banana peel, glycerin, corn starch, pepper stalk (100 mesh) and pine wood flour (60 mesh). Then, the dissolution of these samples in acidic and basic medium were examined and density values were determined in accordance with ASTM D 792 standards. According to the results obtained; The lowest and highest dissolution values in the acidic medium were 6.7% and 61.9%, respectively, belonging to G14O8 and G7O2 samples. In the basic medium, respectively, G7O8 with 14.3 % and G7B1 sample with 35.7% dissolution value were determined. Among the produced bioplastic composites, G7O8 sample had the highest density of 2.29 g/cm3 and G7B7 and G14B7 samples had the lowest value of 1.03 g/cm3.

Bu çalışmanın amacı, petrol türevi ambalajların insansağlığına ve çevreye verdiği zararı en aza indirebilmek için farklı biyokütlelerden elde edilennişasta esaslı çevre dostu alternatif akıllı biyoplastik ve odun biyokompozitambalaj malzemelerinin üretilmesidir. Bu amaçla, üretilen numunelerin sudakiçözünme (%), su alma (%), ASTM D 792 standartlarına göre yoğunluk (g/cm3) ve ISO 4287 standardına göre yüzeypürüzlülüğü değerleri belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; en yüksek veen düşük suda çözünme değerleri sırasıyla % 100 ile D numunesi ve % 8,01 ile Fnumuneleridir. Suda alma (%) değerleri, en yüksek % 242 ile B numunesi en düşükise % 108 değeri ile E numunesi ölçülmüştür. En düzgün yüzeye Ra, Rzve Rmax değerleri ile sırasıyla, 3.53, 18.8 ve 25.1 µm olarak Anumunesi ölçülür iken, yüzey pürüzlülüğünün en fazla olduğu numune ise 10.4,43.8 ve 55.0 µm değerleri ile D numunesinin olduğu belirlenmiştir., The aim of this study is to produce eco-friendly alternativebioplastic and wood biocomposite packaging materials based on starch, derivedfrom different biomasses, in order to minimize the damage caused by petroleumderivative packages to human health and the environment. For this purpose, solubilityin water (%), water absorption (%), density according to ASTM D 792 (g/cm3)and surface roughness values according to ISO 4287 standard were determined. Accordingto the results obtained; the highest and lowest water solubility values aresample D with 100 % and sample F with8.01 %, respectively. The highest and lowest water absorption (%) capacity withvalue of % 242 as sample B and as 108 % with the sample E were measuredrespectively. The most uniform surface was obtained by the values Ra, Rz andRmax, as 3.53, 18.8 and 25.1 µm for sample A while the highest surfaceroughness with respectively as 10.4, 43.8 and 55.0 µm values for sample D wasdetermined.

In this study, the effects of aging on surfaceroughness were investigated by applying aging process on beech wood veneers. Samplesprepared from beech veneers were first subjected to aging after airconditioning in the air conditioning cabinet. Surface roughness values of thesamples were measured by Marsurf M300 according to ISO 4287 standards. Ra, Rzand Rmax values of the test samples were determined. According to the dataobtained, it was determined that the surface roughness values increased withthe increase in aging process time, Buçalışmada, kayın odunu kaplamaları üzerinde yaşlandırma işlemi uygulanarak,yaşlandırmanın yüzey pürüzlülüğü üzerine etkileri araştırılmıştır. Kayınkaplamalardan hazırlanan numuneler öncelikle iklimlendirme kabininde klimatizeedildikten sonra yaşlandırma işlemine maruz bırakılmıştır. Yaşlandırma işlemiuygulanan numunelerin yüzey pürüzlülük değerleri ISO 4287 standartlarına göreMarsurf M300 cihazı ile ölçülmüştür. Test örneklerinin Ra, Rz ve Rmax değerleribelirlenmiştir. Elde edilen verilere göre yaşlandırma işlem süresinin artmasıile yüzey pürüzlülük değerlerinin arttığı belirlenmiştir.

In this study,artificial aging with iron acetate ((CH3COO)2Fe) solutionwas applied to Fir wood and it was aimed to investigate effects of aging time,sanding number and cross section directions on surface roughness and colorchanges. The surfaceroughness parameter values ​​were measured according to ISO 4287 standard andcolor measurement analyzes was performed according to ISO 2469 standard. Accordingto the obtained data, the smoothest surfaces in the radial and tangentialsections were observed in the samples exposed to iron acetate for 15 minutes,respectively, which were sanded with sanders 150 and 80, respectively., Bu çalışmada, Göknar odununa demir asetat ((CH3COO)2Fe)çözeltisi ile yapay yaşlandırma işlemi uygulanmış ve yaşlandırma işlemine maruzbırakılma süresi, zımpara numarası ve kesit yönlerinin yüzey pürüzlülüğü verenk değişimleri üzerine olan etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yüzeypürüzlülük parametre değerleri ISO 4287 standardına, renk ölçüm analizleri ISO 2469 standardına göregerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilere göre, radyal ve teğet kesitlerdekien düzgün yüzeyler sırasıyla 150 ve 80 numaralı zımparalar ile zımpara işlemiuygulanan 15 dakika demir asetata maruz bırakılan numunelerde gözlemlenmiştir.

Bu çalışmada amaç, polipropilen esaslı odun plastik kompozit (OPK) malzeme üretiminde kullanılan sepiolit mineralinin termal özellikler ve ısı iletkenliği üzerine etkisinin araştırılması olacaktır. Çift vidalı ekstruder ile odun unu, polipropilen ve sepiolit minerali karışımından elde edilen peletler, öğütülmüş ve presleme işlemi yapılarak OPK levhalar üretilmiştir. Üretilen levhaların ısı iletkenliği özelliklerinin (ASTM C 1113-09) yanı sıra Termogravimetrik Analiz (TGA) ve Diferansiyel Taramalı Kalorimetri (DSC) gibi termal özellikleri belirlenmiştir. OPK malzemelerde yangın geciktirici olarak kullanılan sepiolit mineralinin eklenme miktarının artması ile termal ve ısı iletkenliği özelliklerinin geliştiği, kristalizasyon derecesinin ise azaldığı belirlenmiştir., The aim of this study is to investigate the effect of sepiolite mineral used in the production of polypropylene based wood plastic composite (OPK) materials on thermal properties and thermal conductivity. The pellets obtained from the mixture of wood flour, polypropylene and sepiolite minerals with double-screw extruder were milled and pressed to produce OPK boards. Thermal properties such as Thermogravimetric Analysis (TGA) and Differential Scanning Calorimetry (DSC) as well as the thermal conductivity properties of the produced boards (ASTM C 1113-09) have been determined. It has been determined that the addition of the sepiolite mineral used as fire retardant in OPK materials increases the thermal and thermal conductivity properties, while the crystallization degree decreases.

Bu çalışmanın amacı belirli sıcaklık ve sürelerdeısıl işlem uygulanmış orta yoğunluklu lif levhalara (MDF) uygulanan yaşlanmatestinin yüzey pürüzlülüğü üzerine etkilerini araştırmak olacaktır. MDFlevhalara 150, 170 ve 190 oC derece 15, 30 ve 45 dakika ısıl işlemuygulanmıştır. Daha sonra levhalara 30gün yaşlandırma testi uygulanmıştır. Yaşlandırma testi sıcaklık ve bağıl nemebağlı olarak UV yaşlandırma kabininde yapılmıştır. Yüzey pürüzlülüğüparametrelerinin yaşlandırma testinin süresi artıkça belirli oranlarda arttığıbelirlenmiştir. 30 gün yaşlandırma testi uygulanan 190 oC ve 45dakika ısıl işlem uygulanmış test numuneleri yüzey pürüzlülüğü en çok olumsuzetkilenen örnekler olmuştur., The purpose of thisstudy will be to investigate the effects of aging test on the hardness andsurface roughness of the Medium Density Fiberboards (MDF) subjected to heattreatment for a certain temperature and time. MDF boards were heat treated at150, 170 and 190 oC for 15, 30 and 45 minutes, respectively. Then,the boards were subjected to a 30-day aging test. The aging test was carriedout in a UV aging cabinet depending on temperature and relative humidity. Ithas been determined that the surface roughness parameters increase over time inthe aging test. The test samples subjected to the 30-day aging test at 190 oCand the heat treatment for 45 minutes were the most adversely affected samplesof surface roughness

Bu çalışmada, yaşam alanlarında geniş bir kullanıma sahip ceviz kaplamalarının maruz kalabilecekleri asidik ve bazik temizleme ürünlerine karşı yüzeylerinde meydana gelebilecek renk ve morfolojik değişikliklerin incelenmesi amaçlanmıştır. Farklı pH değerlerinde hazırlanan hidroklorik asit (HCI) ve sodyum hidroksit (NaOH) çözeltilerinin ceviz ahşap kaplama levhalarının yüzey pürüzlülüğü ve renk özellikleri üzerine olan etkileri araştırılmıştır. Ceviz kaplama levhaları 10 dakika süreyle asidik pH (1.5, 3.0, 5.0) ve bazik pH (8.0, 11.0 ve 13.5) çözeltilere maruz bırakılmıştır. Levhaların yüzey pürüzlülük ölçümleri ISO 4287, renk ölçüm analizleri ISO 2469 standardına göre gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilere göre, hem asidik hem de bazik ortam da pH değeri düştükçe kaplama levhaların yüzey pürüzlülük parametrelerine (Ra, Rz ve Rmax) ait değerlerin azaldığı belirlenmiştir. Renk ölçümlerinde ise asidik ve bazik ortamda pH değeri düştükçe sarılık derecesinin arttığı belirlenmiştir. Beyazlık ve parlaklık derecesi asidik ortamda etkilenmez iken, bazik ortamda pH değeri yükseldikçe beyazlık ve parlaklık derecelerinde artma olduğu tespit edilmiştir., This study aimed to examine the walnut coating which has a wide range of applications in the living spaces may be exposed to acidic and basic cleaning products that may occur the color and morphological changes. The effects of hydrochloric acid (HCl) and sodium hydroxide (NaOH) solutions prepared at different pH values on the surface roughness and color properties of walnut wood veneer sheets were investigated. The walnut veneer boards were exposed to acidic pH (1.5, 3.0, 5.0) and basic pH (8.0, 11.0 and 13.5) solutions for 10 min. Surface roughness measurements of boards were performed according to ISO 4287, color measurement analyzes according to ISO 2469 standard. According to the obtained results, the values of surface roughness parameters (Ra, Rz and Rmax) of the walnut veneer boards decreased as the pH value was decreased in both acidic and basic media. In color measurements, it was determined that the degree of yellowness increases as the pH value decreases in acidic and basic medium. While the whiteness and brightness levels were not affected in the acidic medium, it was found that the whiteness and brightness were increased in the basic medium as the pH value increased.

Buçalışmanın amacı yüksek yoğunluklu lif levha üretiminde kullanılan yanmayıgeciktirici etkiye sahip muskovit mineralinin yüzey pürüzlülüğü üzerineetkisini araştırmak olacaktır. Muskovit minerali tam kuru lif ağırlığına göre%3, 6, 9, 12 ve 15 oranlarında üre formaldehit tutkalı (%10) ile muameleedilmiş %50 okaliptüs ve %50 akçaağaç lifleri arasına homojen bir şekilde ilaveedilmiş ve karıştırılmıştır. Karışım sıcakpreskullanılarak8 mm kalınlığındayüksek yoğunluklu lif levhalar (HDF) üretilmiştir. Elde edilen levhaların yüzeypürüzlülüğü parametreleri Marsurf M300 cihazı ile ölçülmüştür ve yüzeypürüzlülüğü parametre (Ra, Rz, ve Rmax) değerleri ISO 4287 standardına göre belirlenmiştir.Elde edilen sonuçlara göre levha üretiminde muskovit mineralinin kullanımoranın artması ile yüzey pürüzlülüğünün de arttığı belirlenmiştir. En yüksekyüzey pürüzlülük değerleri %15 muskovit ilave edilmiş numunelerde tespit edilmiştir., Bu çalışmanın amacı yüksek yoğunluklu lif levha üretiminde kullanılan yanmayı geciktirici etkiye sahip muskovit mineralinin yüzey pürüzlülüğü üzerine etkisini araştırmak olacaktır. Muskovit minerali tam kuru lif ağırlığına göre %3, 6, 9, 12 ve 15 oranlarında üre formaldehit tutkalı (%10) ile muamele edilmiş %50 okaliptüs ve %50 akçaağaç lifleri arasına homojen bir şekilde ilave edilmiş ve karıştırılmıştır. Karışım sıcakpreskullanılarak8 mm kalınlığında yüksek yoğunluklu lif levhalar (HDF) üretilmiştir. Elde edilen levhaların yüzey pürüzlülüğü parametreleri Marsurf M300 cihazı ile ölçülmüştür ve yüzey pürüzlülüğü parametre (Ra, Rz, ve Rmax) değerleri ISO 4287 standardına göre belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre levha üretiminde muskovit mineralinin kullanım oranın artması ile yüzey pürüzlülüğünün de arttığı belirlenmiştir. En yüksek yüzey pürüzlülük değerleri %15 muskovit ilave edilmiş numunelerde tespit edilmiştir.

Buçalışmanın amacı orta yoğunluklulevhanın (MDF) yüzey pürüzlülüğü üzerine ısıl işlemin etkisini araştırmaktır.Ticari olarak üretilen MDF levhalar 170 oC 190 oC ve 210 oCde kurutma fırınında ısıl işlem uygulanmıştır. Isıl işlemin her bir sıcaklıkparametresi için 15, 30 ve 45 dakika belirlenmiştir. Levhaların yüzeypürüzlülüğü testleri ISO 4287’ ye göre ölçülmüştür. Test örneklerinin ortalamapürüzlülük (Ra), on nokta pürüzlülük ortalama değeri (Rz)ve en büyük pürüzlülük değeri (Rmax) Marsurf M300 cihazı ile iğnetaramalı yöntem ile ölçülmüştür. Sıcaklık ve sürenin artması ile MDFlevhalarının yüzey pürüzlülüğünün iyileştiği tespit edilmiştir. 210 oCve 45 dakika ısıl işlem görmüş levhalar Ra 3.57, Rz 23.28ve Rmax 27.28 μm değerleri ile en pürüzsüz yüzeye sahip olduklarısaptandı. Sonuçlar, sıcaklığın ve sürenin artması ile MDF levhaların yüzeypürüzlülüğünün olumlu etkilendiğini ortaya çıkarmıştır., The objective of this study was to investigate the effects of heattreatment on the surface roughness of medium density fiberboard (MDF) panelswith 8 mm thickness. Commercially manufactured MDF panels were applied withheat treatment at 170, 190, and 210 oC with 15, 30 and 45 minute inthe oven, respectively. The surface roughness of the panels was measured inaccordance with ISO 4287. The average roughness (Ra), ten pointaverage roughness value (Rz) and maximum surface roughness (Rmax)were measured by using Marsurf M300 test device with the stylus method. MDFboards with increasing temperature and time have been found to improve thesurface roughness. Samples applied heat treatment with 45 min at 210 oChad the smoothest surface with Ra 3.57, Rz 23.28 and Rmax27.28 μm,respectively. Results revealed that the surface quality of the MDF panelsimproved with increasing heat treatment and duration.

Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis domates üretiminde karşılaşılan en zarar verici hastalık etmenlerindendir. Ülkemizde hastalık etmeni birinci derece karantinaya tabidir. Hastalık etmeni ile mücadele konusunda büyük çalışmalar yapılsa da ticari olarak dayanıklı bir çeşit geliştirilememiştir. Bu çalışmada Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis'nin en virulent ırkı olan Cmm2 izoalatına dayanıklı M3-9 mutant domates bitkisinde PCR temelli haritalama çalışması yapılarak dayanıklılık lokusunun hangi kromozomda olduğu araştırılmıştır. Bunun için ilk olarak dayanıklı M3-9 mutant domates bitkisi Süvari ticari bitkisi ile melezlenerek M3-9 x Süvari F1 bitkisi oluşturulmuştur. Oluşturulan F1 bitkisinin kendilenmesine izin verilerek M3-9 x Süvari F2 popülasyonu domates bitkileri oluşturulmuştur. F2 popülasyonunda 80 bitkide patojenisite testi yapılmış ve patojen PCR tekniği ile tanılanmıştır. Patojenisite testi sonucu 23 bitki dayanıklı ve 57 bitki ise hassas olarak fenotipte belirlenmiştir. Patojenisite testi sonucu belirlenen en dayanıklı ve en hassas 9'ar bitkide 120'nin üzerinde markör ile haritalama çalışması yapılmıştır. Yapılan haritalama çalışması sonucu fenotipteki dayanıklılık ve hassaslık durumunu genotipte en belirgin olarak veren markör belirlenmiştir. Çalışma sonucu mutant M3-9 bitkisinde dayanıklılığın 5. kromozomda kontrol edildiği bir INDEL markörü ile belirlenmiştir. Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis is one of the most damaging pathogens in tomato production. The pathogen has been subjected to a first-degree quarantine organism in Turkey. There are great management efforts to control the pathogen but there is no resistant commercial varieties developed yet. In this study, we studied M3-9 tomato mutant plants which resistant to the most virulent isolate of Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis Cmm2 using PCR-based mapping analysis to locate the resistant locus on M3-9 chromosomes. Therefore, M3-9 resistant tomato mutant plants were crossed with commercial susceptible Suvari variety and M3-9 × Suvari crosses were established. Then whole F1 plants were selfed them with allowing pollination from others. On 80 F2 tomato plants were inoculated in pathogenicity tests and they were analysed in the PCRs. Pathogenicity tests revealed that phenotypically 57 tomato plants were susceptible and 23 plants were resistant to Cmm2 in the F2 population. From the F2 population, chosen 9 most resistant and susceptible plants were analysed with more than 120 molecular markers to map resistant locus in the PCRs. Mapping study results have identified the most linked marker in genotypes where the marker was exactly matched with the phenotypes. The M3-9 mutant resistant locus was mapped with an INDEL marker on its 5th chromosome. 85

Bu araştırma; ortaokul 8. Sınıf matematik dersinde Kareköklü Sayılar konusunun öğretiminde kavram haritası destekli eğitiminin geleneksel öğretim yöntemine kıyasla öğrenci başarısına, öğrenmelerin kalıcılığına ve matematiğe karşı tutumlarına etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.Araştırmanın çalışma evrenini, Diyarbakır İli Bağlar İlçesi Ortaokul 8.sınıf öğrencileri, örneklemini ise Diyarbakır ili Bağlar ilçesi Beyaz Tebeşir İlkokulunda (dönüşümü tamamlanmamış ilköğretim okulu) öğrenim gören 8. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmada 8. sınıf şubelerinden bir sınıf deney grubu (N=27) ve bir sınıf kontrol grubu (N=26) olarak belirlenerek ön test-son test kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır.Çalışma 4 hafta süresince devam etmiş olup kontrol grubuna geleneksel öğretim yöntemi ile deney grubuna ise kavram haritası destekli öğretim yöntemi ile ders işlenmiştir. Veri toplama aracı olarak kullanılan `Başarı Testi`, Özkök (2010) tarafından geliştirilmiş olup; çalışmanın başlangıcında, bitiminde ve son testin uygulanmasından 4 hafta sonra olmak üzere üç kez ve bir diğer veri toplama aracı `Matematik Dersine Yönelik Tutum Ölçeği` ise çalışmadan sonra bir kez uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS paket programında analiz edilerek kontrol ve deney grupları hem kendi içlerinde hem de gruplar arasında olmak üzere 0.05 anlamlılık düzeyinde karşılaştırılmıştır.Araştırma sonucunda; `Kareköklü Sayılar` konusunu kavram haritası destekli öğretimle işlemenin, öğrencilerin akademik başarısını ve bilgilerin kalıcılığını arttırdığı aynı zamanda matematiğe karşı tutumlarını da olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Matematik, Matematik Öğretimi, Anlamlı Öğrenme, Kavram Haritası Destekli Öğretim, Geleneksel Öğretim Yöntemi. This study is done to determine student success, permanence of learning, and effect of attitude towards mathematics with mind map supported education in teaching of square rooted numbers subject in secondary school 8th grades' mathematics lesson compared with traditional teaching method. The population of the study is 8th grade students in Bağlar District in Diyarbakır Province. The sample of the study is 8th grade students at Beyaz Tebeşir Primary School (Its transformation hasn't been completed yet.) in Bağlar District in Diyarbakır Province. After an experimental group class (N=27) and a control group class (N=26) from 8th grade classes are specified in the study, the pretest-posttest control grouped experimental design is used. The study continued during 4 weeks, traditional teaching method for the control group and mind map supported education for the experimental group were taught lessons. `Success Test` developed by Özkök (2010) was used three times, at the beginning of the study, at the last of the study and at the practise of post-test after 4-weeks later as a data collection tool. Another data collection tool `Attitude Scale for Mathematics Lesson` was used once after the study. The obtained data were analyzed with SPSS packet programme; the control and the experimental groups were compared in both themselves and intergroup in 0.05 significance level.As a result of the study, it's concluded that teaching of square rooted numbers subject with mind map supported education increases academic success of students and permanence of knowledge and also affect students' attitude towards maths positively, too. Key Words: Mathematics, Mathematics Teaching, Meaningful Learning, Mind Map Supported Education, Traditional Teaching Method. 135

Bu çalışmada amaç, laminat parkenin yanmaya karşı dayanımını artırmaktır. Bu nedenle, laminat parkenin taşıyıcı panelini oluşturan yüksek yoğunlukta lif levhalar (HDF) için lif kaynağı olarak %50 kayın ve %50 sarıçam kullanılmıştır. HDF levhalar yangın geciktirici (fire retardant) kimyasal maddeler ile muamele edilerek 6.5 mm kalınlıkta üretilmiştir. Tam kuru lif miktarına oranla %3, %6, %9 oranlarında yanmayı geciktirici boraks, borik asit, amonyum polifosfat ve alfa-x kimyasalları toz halinde ilave edilmiştir. Daha sonra, HDF levhalarının yüzeyleri overlay, dekor ve balans kağıtları ile kaplanmış ve laminat parkeler üretilmiştir. Elde edilen laminat parke deneme levhalarında standartlara bağlı kalınarak fiziksel, mekanik, yüzey kalitesi özellikleri, serbest formaldehit miktarı, mantar çürüklük dayanımı ve yanma özellikleri araştırılmıştır. %3, %6 ve %9 oranlarında yanmayı geciktirici olarak ilave edilen kimyasalların, levhaların yanma dayanımını, mantar çürüklüğü ve küf mantarı dayanımını artırdığı fakat fiziksel ve mekanik direnç özelliklerini olumsuz etkilediği belirlenmiştir. Yanmayı geciktirici kimyasal maddelerin HDF levhalara ilave edilmesi ile laminat parkenin yüzey kalitesi özellikleri üzerine etkilerinin olmadığı ancak melamin emdirilmiş kağıtlara uygulanmasında ise olumsuz etki yaptığı tespit edilmiştir. The aim of this study to improve the fire resistance of laminate flooring. Therefore, high density fiber boards contain mixture of 50% of Beech and 50% of Scots Pine were used for laminated flooring boards. High density fiber boards were produced using flame retardant chemicals with the thickness of 6.5 mm. Fire retardants such as borax, boric acid, ammonium polyphosphate and alpha-x-chemicals were added in the powder form with the concentration of 3%, 6% and 9% of dry fiber weight. Afterwards, surfaces of HDF boards were coated with overlay, decor and balance sheets and then laminated floorings boards were produced. The physical, mechanical, surface properties, amounts of free formaldehyde, resistance of fungal decay and fire resistance of all produced laminated flooring samples were investigated in accordance to relevant standarts. Addition of fire retardant chemicals such as borax, boric acid, ammoniumpolyfosfat and alfa-x,were at 3%, 6% and 9% proportions improved the fire resistance, fungal decay and mold resistance but had a negative effect on both the physical and mechanical properties. It was also detected that the internal addition of fire retardant chemicals had no negative effects on the surface quality of HDF boards whereas the application of such chemicals on the melamine-impregnated papers had destructive effects on the surface properties of tested samples 243

Ülkemizde Kâğıt Endüstrisinin aşması gereken önemli problemler vardır.Hammadde problemi bunlardan en önemlisidir. Buna en pratik ve hızlı cevapalınabilecek çözüm ülkemizdeki atık kâğıtların daha fazla ve etkin toplanabilmesiniartırmak ve daha da ilerisi geri dönüşümünü en teknolojik şekildegerçekleştirebilmektir. Aslında atık kâğıtların ağartılıp kullanılması en arzu edilenkullanım hedefi olmasına rağmen bu cidden zor bir yöntemdir. Bundan önce atıkkâğıtların kalite sınıflarına göre ayrılarak kullanılacak kimyasal ve katkımaddelerinin etkinlik değerlerine göre işleme sokulması belki daha da kolayyapılabilecek bir çözüm sunabilir.?Ofis, Oluklu, Kuşe ve Gazete Atık Kâğıtlarına Reçine Şap lavesinin KâğıtÖzelliklerindeki Etkilerinin Araştırılması? başlıklı bu çalışmada en yaygın kullanılanatık kâğıt sınıfları ayarlanarak iç yapıştırıcı olarak reçine-şap ile muameleleri veetkinliliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Reçine-şap ile en iyi beklenen sonuçlarıveren atık kâğıtlar tespit edilmeye çalışılacak, ayrıca kâğıtların ayrı ayrı fizikselÖZET FERHAT ÖZDEM Rözellikleri belirlenecektir. Sonuçlara göre atık kâğıt karışım sıra ve oranlarındaayrıca reçine-şap kullanım dozaj, sıra ve şeklinde bazı yeni önerilerin getirilmesihedeflenmektedir.Anahtar kelime: Atık kâğıt, reçine-şap, cobb. There have been some important problems to overcome by the Paper Industryin Turkey. Raw material is probably the most important of all. The fastest andpractical solution to this problem would be the increasing the effective recollections ofwaste papers as well as following the most feasible and technological methods inutilising them. In fact, deinking and then making paper from waste paper is the mostdesired method despite it being quite difficult. Probably before that, the effectiveclassifications of waste papers and utilising them according to their reaction rate andqualities with the chemicals and additives used in the process would offer morepractical solutions.Therefore in this study titled as ?The Investigation of Alum-Rosin Addition onthe Properties of Recycled Office, Corrugated, Coated Papers and Newspapers?,mostly used waste paper classifications were used with alum-rosin internal sizingsystem in an attempt to determine the interaction qualities between them. It wasaimed to find out the differences between waste paper groups in reacting with rosin-alum as well as identifying their some physical properties. This work is expected toABSTRACT FERHAT ÖZDEM Rgive some ideas to design the using order, methods and dosage of waste papers as wellas feeding points and rate of alum-rosin in recycling process.Keywords: Waste papers, alum-rosin, cobb. 68

öz GÖKİÇİ (DİYARBAKIR) SAHASININ STRATİGRAFİSİ VE HİDROKARBON POTANSİYELİ AÇISINDAN İNCELENMESİ Ferhat ÖZDEMİR ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ ANA BİLİM DALI Danışman Prof. Dr. S. Cavit DEMİRKOL Yü:2003, Sayfa: 100 Jüri Prof. Dr. S. Cavit DEMİRKOL Doç. Dr. Ulvi Can ÜNLÜGENÇ Doç. Dr. Erol ÖZER Çalışma bölgesi olan Gökiçi sahası Güneydoğu Anadolu' da XI. petrol bölgesinde yer almaktadır. Bu sahanın doğu kesiminde Perenco şirketinin Beykan, kuzeyinde ise TPAO' nun Migo petrol sahaları yer almaktadır. İnceleme alanı Diyarbakır' m yaklaşık 50 km kuzeybatısında yer almaktadır. Çevre sahalarda bulunan kuyu verilerinin değerlendirilmesi sonucunda, Mardin Grubu dokanağı zaman ve derinlik haritaları, Bedinan formasyonu dokanağı zaman ve derinlik haritaları hazırlanmıştır. Bu haritalarda, kuzey kesimi bindirme fayı ile sınırlı ve faya yaslı bir yapı üzerinde yer alan Gökiçi sahasında rezervuar kaya açısından hedef seviyeler Mardin Grubu ve Bedinan Formasyonlarıdır. Çalışma alam gravite açısından iyi graviteli petrol sahası olabilecek potansiyele sahiptir. Sahanın keşfinin yapılması ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Güneydoğu Anadolu, Gökiçi, Mardin Grubu, Bedinan Formasyonu ABSTRACT MSc THESIS INVESGATION OF HYDROCARBON POTANTIAL AND STRATIGRAPY OF GÖKİÇİ (DİYARBAIOR) FİELD Ferhat ÖZDEMİR DEPARTMENT OF GEOLOGICAL ENGINEERING INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES UNIVERSITY OF ÇUKUROVA Supervisor Prof. Dr. S. Cavit DEMİRKOL Year: 2003, Pages: 100 Jury Prof. Dr. S. Cavit DEMİRKOL (Chairman) Assoc. Prof. Dr. Ulvi Can ÜNLÜGENÇ Assoc. Prof. Dr. Erol ÖZER Studied area; Gökiçi oilfield in the Southeast Anatolia which is 11th oil region of Turkey. This field is in neighbourhood of Beykan oil field belongs to Perenco oil company and Migo oil field belongs to TPAO, in the east and north respectively, investigated field ise placed at 50 km of northwest of Diyarbakır. The time and depth maps of Mardin and Bedinan Formations were generated by using information gathered from surrounding wells. On these maps, Gökiçi field is confined by overlapped fault in the North and leaning against it. The target rezevoir rocks are Mardin And Bedinan Formations which have very high gravity oil potantial in that regioa Development of the field is very important for the economy of the country. Key Words; Southeast Anatolia, Gökiçi, Mardin Group, Bedinan Formation II 100

TEZ4448 Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2003. Kaynakça (s. 88-98) var. vi, 98 s. ; rnk. res. , hrt. ; 30 cm. …

Bu tez çalışmasında, kayın masifinin zorlu hava şartlarına karşı kendi kendini koruyabilen akıllı davranış kazandırılması amaçlanmıştır. Hidrotermal yöntem kullanılarak iki farklı kimyasal rota ile sekiz farklı yüzey sentezlenmiştir.Birinci kimyasal rotada, numune yüzeyleri titanyum dioksit ve çinko oksit nano parçacıkları ile kaplanmıştır. Daha sonra, floroalkil silan (FAS-17) kullanılarak hidrofobizasyon gerçekleştirilmiştir. İkinci kimyasal rotada, manyetik özellikli MeFe2SO4 nano partikülleri ile fonksiyonlandırılan yüzeyler oktadesiltriklorosilan (OTS) kullanılarak hidrofabizasyon yapılmıştır. Karakterizasyon çalışmalarında; UV-vis, FTIR, SEM, EDX ve TGA analizleri yapılmıştır. Fiziksel özelliklerinin belirlenmesinde ise yüzey pürüzlülüğü, su temas açısı, renk analizi, hava kurusu yoğunluk, tam kuru yoğunluk, hacim-ağırlık değerleri, sorpsiyon denemeleri yapılmıştır. Sonuçlara göre; en iyi yanma dayanımı çinko borat, amonyum heksafluorotitanat ve floroalkil silan uygulanan yüzeyde, en iyi hidrofobizasyon derecesini ise 145 ile su temas açısı ile çinko borat, çinko oksit ve floroalkil silan ile oluşturulan yüzeyde elde edilmiştir. En yüksek hava kurusu yoğunluk değeri: 0.76 ile nikel, krom ve demir çözeltileriyle müdahale edilen yüzeylerde görülmüştür. En yüksek tam kuru yoğunluk değeri 0,73 ile mangan ve demir nano partikülleri ile kaplı yüzeyde hesaplanmıştır. En yüksek hacim-ağırlık değerleri 0,62 olarak çinko borat ve çinko oksit uygulanan yüzey için hesaplanmıştır. En yüksek daralma ve genişleme değerleri sırasıyla yüzde 35,9 ve yüzde 56,0 olarak mangan ve demir ile işlem görmüş yüzeyde elde edilmiştir. Aynı zamanda bu yüzey en iyi UV absopsiyon özelliği sergilemiştir. Çalışma sonucunda üretilen akıllı biyomimetik nano hibrit yüzey formları klima sistemlerinden çatı imalatına ve insan elinin temasta olduğu her türlü yüzeyde oluşturularak Covid-19, SARS, İspanyol gribi gibi pek çok salgın hastalığın yayılmasını önlemek üzere uygulanabilir. Ayrıca, sentez aşamasına önemli rol alan pH, süre, sıcaklık ve kullanılan reaksiyon çözeltilerinin türleri değiştirilerek literatüre yeni çalışmalar kazandırılabilir. In this thesis, it is aimed to give the beech massive intelligent behavior that can protect itself against tough weather conditions. Eight different surfaces were synthesized with two different chemical routes using the hydrothermal method. In the first chemical route, the sample surfaces were coated with titanium dioxide and zinc oxide nanoparticles. Hydrophobization was then carried out using fluoroalkyl silane. In the second chemical route, hydrofabrication was carried out using octadesyltrichlorosilane, which is functional with magnetic properties MeFe2SO4 nanoparticles. In characterization studies; UV-vis, FTIR, SEM, EDX and TGA analyzes were done. In determining the physical properties, surface roughness, water contact angle, color analysis, air dry density, full dry density, volume-weight values, Sorption tests were performed. According to the results; The best combustion resistance has been obtained on the surface where zinc borate, ammonium hexafluorotitanate and fluoroalkyl silane are applied, and the best degree of hydrophobization is on the surface formed by zinc borate, zinc oxide and fluoroalkyl silane with water contact angle of 145. The highest dry density value of 0.73 was calculated on the surface covered with manganese and iron nanoparticles. The highest volume-weight values were calculated as 0.62 for the surface where zinc borate and zinc oxide were applied. The highest contraction and expansion values were obtained on the surface treated with manganese and iron as 35.9 percent and 56.0 percent, respectively. At the same time, this surface has the best UV absorption feature. The smart biomimetic nano hybrid surface forms produced as a result of the study can be created from air conditioning systems to roof manufacturing and on any surface that the human hand is in contact with and can be applied to prevent the spread of many epidemic diseases such as Covid-19, SARS and Spanish flu. In addition, new studies can be introduced to the literature by changing the pH, duration, temperature and types of reaction solutions that play an important role in the synthesis phase. 141

Türkiye'nin önemli ağaç türlerinden biri olan Karaçam (Pinus nigra Arnold. ssp. pallasiana) Türkiye mevcut orman varlığının %19'unu oluşturmaktadır. Türkiye'deki birincil ve ikincil orman ürünleri endüstrisinde 2 milyon m3 kabuk artığının elde edileceği hesap edilmiştir. Bu sebeple orman endüstri atıklarının değerlendirilmesi düşünülerek, çalışmamızda organik madde olarak iğne yapraklı Anadolu Karaçamı kozalak, kabuğundan inorganik madde olarak aktif karbon türevi elektrofiltre külünden faydalanılmıştır.Doğada mevcut olan ve kullanımı yaygın olmayan malzemelerin, atık su arıtımı için düşük maliyetli adsorbanlar olarak kullanılması, onları bir miktar değerli yapabilir. Atık su arıtımında düşük maliyetli malzemelerin kullanılması, alternatif adsorbanların araştırılması ve vurgulanması yoluyla atık su arıtımına düşük maliyetli bir yaklaşım getirmek için çaba gösterilmiştir. Bu çalışmamızda 100 mesh ve 200 mesh partikül boyutlarında karaçam kozalak, kabuğu ve elektro filtre külü farklı konsantrasyonlarda aktif çamur (aşı çamuru) ile karıştırılmıştır. Oluşturulan örneklerde atıksu kirlilik parametreleri olan kimyasal oksijen ihtiyacı, toplam azot, toplam fosfor, askıda katı madde, uçucu askıda katı madde, toplam katı madde ve arıtma tesisi işletilmesi ile ilgili parametreler olan ph, çözünmüş oksijen, oksidatif redoksiyon potansiyeli, ımhoff (çamur çökelme özelliği) ve ayrıca renk giderimi üzerine etkileri araştırılmıştır. Yapılan çalışmalar neticesinde, karaçam kozalak ve tozu ilavesi KOİ konsantrasyonunu düşürmüş ancak TN ve TP konsantrasyonlarında artışa sebebiyet vermiştir.Renk gideriminde önemli ölçüde (%74,48 renk giderimi) faydalı olduğu tespit edilmiştir.Elektrofilte külü ilavesinde ise TN ve TP konsantrasyonunda bir miktar azalma, KOİ gideriminde oksijenlenmeyi baskıladığı için etkili olmamıştır. Larch is one of Turkey's major tree species (Pinus nigra Arnold. Ssp. Pallasiana) Turkey constitute 19% of existing forests. In primary and secondary forest products industry in Turkey 2 million m3 of shell account that it has now been obtained. For this reason, considering the evaluation of forest industry wastes, coniferous conifer, conifer from the bark of organic larch and activated carbon derived electrophilter ash from inorganic material were used in our study.The use of materials that are present in nature and are not widely used as low-cost adsorbents for wastewater treatment may make them somewhat valuable. Efforts have been made to bring a low-cost approach to wastewater treatment through the use of low-cost materials in wastewater treatment, exploration and emphasis on alternative adsorbents.In this study, larch cones, bark and electro filter ash in particle sizes of 100 mesh and 200 mesh were mixed with activated sludge (vaccine sludge) in different concentrations. Chemical oxygen demand, wastewater pollution parameters, total nitrogen, total phosphorus, suspended solids, volatile suspended solids, total solids and ph, dissolved oxygen, oxidative reduction potential, immhoff (sludge precipitation) ) and also their effects on color removal. As a result of the studies, the addition of larch cones and powder decreased COD concentration but caused an increase in TN and TP concentrations. A significant decrease in color removal (74.48% color removal) was found to be beneficial. On the other hand, a slight decrease in TN and TP concentration in the addition of ash in the electrophilic was not effective because it suppressed oxygenation in COD removal. 100

Bu çalışmada yumurta kabuğu dolgulu Odun Plastik Kompozit malzeme üretmek ve üretilen bu malzemenin fiziksel, mekanik, termal ve morfolojik, özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Odun Plastik Kompozit (OPK) malzemelerin fiziksel ve mekanik özelliklerini geliştirmek ve daha uygun maliyetle kompozit malzeme üretmek için farklı dolgu maddeleri kullanılmaktadır. Odun Plastik Kompozit malzemeler kullanım amacına yönelik çok farklı özelliklere sahip olarak üretilebilmektedir. Bu çalışmada yumurta kabuğu odun plastik kompozit içerisinde dolgu maddesi olarak kullanılmıştır. Yumurta kabuğu dolgusu ile neme dayanıklı, radyasyon emilimi yüksek odun plastik kompozit geliştirilmek amaçlanmıştır. Bu sebeple farklı oranlarda yumurta kabuğu dolgulu kompozit numuneler üretildi. Odun plastik kompozit üretmek için kızılçam odun unu, polipropilen, yumurta kabuğu ve Maleik anhidrit ile muamele edilmiş polipropilen belirli oranlarda kullanılmıştır. Yumurta kabuğunun odun plastik kompozit ürün üzerine etkisi incelenmiştir. Yumurta kabuğunun kompozitin ateşe karşı dayanımını artırdığı, yatay yanma hızının azaldığı, aynı zamanda geç tutuşma sağladığı belirlenmiştir. Su alma testi sonucu elde edilen sonuçlara göre, dolgu maddesi olarak kullanılan yumurta kabuğu oranının artması ile malzemenin su alma oranının azaldığı görülmüştür. Yumurta kabuğu oranı artması ile mekanik özelliklerde değişim tespit edilmiştir. In this study, it is aimed to produce Wood Composite material of egg shell and to examine the physical, mechanical, thermal and morphological properties of this material. Wood Plastic Different fillers are used to improve the physical and mechanical properties of composite materials and to produce composite materials at more cost-effective. Wood Plastic Composite materials can be produced with different properties for the purpose of use. For the first time in this study, eggshell wood was used as a filler in the plastic composite. With the eggshell additive, moisture-resistant, radiation-absorbing wood is intended to be developed in the plastic composite. For this reason, composite samples with different egg shell additives were produced.In order to produce wood plastic composites, polypropylene treated with redwood wood flour, polypropylene, eggshell and maleic anhydride has been used in certain ratios. The effect of egg shell on wood plastic composite product was investigated. It has been determined that the egg shell increases the resistance of the composite against fire, that is, the horizontal burning speed decreases, and also it provides late ignition. According to the results obtained from the water test, the rate of water depletion of the material decreased with the increase in egg shell ratio. Changes in the mechanical properties of eggshells increased. 104

Bu çalışmada, orman ürünleri endüstrisinde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından ortaya çıkabilecek tehlike ve riskler analiz edilmiş ve bunları kabul edilebilir seviyelerde tutabilmek için alınması gereken önlemler belirtilmiştir. Mobilya sektöründe işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri ile risk analizinin nasıl gerçekleştirildiğine ilişkin fikir vermesi ve diğer alanlarda çalışan insanlara örnek teşkil etmesi amaçlanmıştır. Uygulama alanı olarak Diyarbakır `DİYOR` Mobilya fabrikası seçilmiştir. İşletmenin çalışan teknik personel ve işçilerin sağlık ve güvenliğini ilgilendiren, iş sağlığı ve güvenliği bakımından çalışma ortamlarında önemli görülen; gürültü, aydınlatma, sıcaklık, bağıl nem, aromatik Hidrokarbon (Benzen, Toluen, Etilbenzen ve ksilen) konsantrasyonları, referans sınır değerleri ve toz ölçümleri yapılmıştır.Fabrikada yapılan ölçümlerde ortalama gürültü düzeyi probleminin en fazla yaşandığı alan kereste bölümü (102.3 dB) olurken, gürültü probleminin en az yaşandığı alan ise kazan dairesi bölümü (56.8 dB) olarak tespit edilmiştir. İşletmenin doğal ışık şiddeti ortalama düzeyi, sırasıyla kereste bölümünde 200 lux, kapı bölümünde 351 lux, mobilya bölümünde 598 lux, boyahane 573 lux ve depoda 67 lux olarak bulunmuştur. İşletmenin çalışma ortamı için uygun sıcaklığa ve bağıl nem miktarına sahip olduğu tespit edilmiştir. Toz ölçüm değerinin kapı bölümü çalışanlarında yönetmelikte belirtilen 5 mg/m³ ün üzerinde olduğu belirlenmiştir. Bu durumun meslek hastalıklarına zemin hazırladığı belirlenmiştir. İşletmenin boyahane bölümünde aromatik hidrokarbon ölçüm değerleri iş sağlığı ve güvenliği açısından ideal kabul edilen sınır değerlerine yakın bulunmuştur. Tüm ölçüm ve analiz sonuçları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu dikkate alınarak değerlendirilmiştir. In this study, hazards and risks that could arise in terms of occupational health and safety in the forest products industry are analyzed and the precautions to be taken in order to keep them at acceptable levels are given. It is aimed to give an idea of how occupational health and safety measures and risk analysis are carried out in the furniture sector and to set an example for working people in other fields. Diyarbakır `DIYOR` Furniture Factory was chosen as the application area. Noise, lighting, temperature, relative humidity, aromatic hydrocarbons (benzene, toluene, ethyl benzene and xylene) concentrations, reference limit values and dust measurements are determined in terms of health and safety of the working technical staff and workers.In the measurements made in the factory, the area where the average noise level problem is most experienced is the lumber section (102.3 dB), while the area where the noise problem is least experienced is the boiler room section (56.8 dB). The average level of natural light intensity of the operation was found as 200 lux in the timber section, 351 lux in the door section, 598 lux in the furniture section, 573 lux in the paint department and 67 lux in the warehouse. It has been determined that the operator has the right temperature and relative humidity for the working environment. It has been determined that the dust measurement value is higher than the 5 mg/m³ specified in the regulation in the employees of the door department. It has been determined that this situation paves the way for occupational diseases. Aromatic hydrocarbon measurement values in the operator's paint section are close to the limit values considered ideal for occupational health and safety. All measurement and analysis results were evaluated taking into account the Law (6331) on Occupational Health and Safety. 129

Odun Kompozit Malzeme (OPK), üretimi kolay, çevre dostu, düşük maliyetli ve her alanda kullanılması açısından önemli bir malzemedir. Günümüzde odun esaslı levha üretimi artan talepleri karşılamak için her geçen gün artmaktadır. Hammadde sıkıntısı sebebiyle, hammadde kaynaklarından daha etkili yararlanabilmek, kompozit malzemelerin fiziksel ve mekanik özelliklerini geliştirmek ve daha uygun maliyetle kompozit malzeme üretmek için plastik kompozitlerde farklı dolgu maddeleri kullanılmaktadır. OPK üretiminde, malzemeyi oluşturan plastik türü ve dolgu maddesi miktarı oldukça önemlidir. Odun ununun yanısıra mineral maddelerde dolgu maddesi olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada 'Sepiyolit Mineralinin Odun Plastik Kompozit Malzemede Kullanımı' araştırılmıştır. Odun plastik kompozit malzeme üretiminde dolgu maddesi olarak sepiyolit minerali daha önce kullanılmamıştır. Odun plastik kompozit malzeme üretiminde, dolgu maddesi olarak ülkemizde bol miktarda bulunan sepiyolit mineralinin kullanılması ile üretim maliyetinin düşmesi ve dışa olan bağımlılığın azaltılması hedeflenmiştir. Odun unu, PP, Sepiyolit minerali ve MAPP karışımından elde edilen odun plastik kompozit malzemelerin fiziksel, mekanik, termal ve morfolojik testleri yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, dolgu maddesi olarak kullanılan sepiyolit minerali ile üretilen odun plastik kompozit malzemelerin mekanik, termal ve morfolojik özellikleri iyileştirdiği belirlenmiştir. Fiziksel özelliklerden bazılarının (su alma ve kalınlık şişme ) ise olumsuz etkilendiği belirlenmiştir. Wood Composite Material (OPK) is an important material in terms of easy to manufacture, environment friendly, low cost and every field use. Nowadays, wood-based plate production is increasing day by day in order to meet the increasing demands. Due to raw material problems, different fillers are used in plastic composites to make more effective use of raw material resources, to improve physical and mechanical properties of composite materials, and to produce composite materials at more reasonable cost.In the production of OPK, the amount of plastic material and filling material forming the material is very important. In addition to wood flour, it is used as a filler material in mineral materials. In this study 'Use of Sepiolite Mineral in Wood Plastic Composite Material' was investigated. Sepiolite mineral has not been used before as a filler material in wood plastic composite material production. In the production of wood plastic composite materials, the use of sepiolite mineral, which is abundant in our country as a filler material, aims to decrease the cost of production and to reduce the dependency on the outside. Physical, mechanical, thermal and morphological tests of wood plastic composite materials obtained from mixture of wood flour, PP, Sepiolite mineral and MAPP were carried out. According to the results obtained, the mechanical, thermal and morphological properties of the wood plastic composite materials produced with the sepiolite mineral used as filler material improved. It has been determined that some of the physical properties (water intake and thickness swelling) are adversely affected. 81

Günümüzde MDF'ye yönelik talepler, teknolojik gelişme ile birlikte yaşam kalitesinin yükselmesine bağlı olarak artmaktadır. MDF, termomekanik olarak odun veya diğer lignoselülozik hammaddelerden elde edilen liflerin, sentetik yapıştırıcı ilavesiyle belirli bir rutubet derecesine kadar kurutulduktan sonra oluşturulan levha taslağının sıcaklık ve basınç altında preslenmesiyle elde edilen bir üründür. MDF üretimi Türkiye'de yoğun olarak yapılmaktadır.Bu çalışmada, 18 mm genişlikte, 9.5 mm kalınlıkta ve 1016 mm uzunlukta ebatlanmış MDF'ler kullanılmıştır. Yanmayı geciktirici kimyasallar (Borik Asit, Boraks, Amonyum Polifosfat (APP) ve Muskovit) MDF yüzeylerine 0.25 mm kalınlık oluşturacak şekilde kalsit ile birlikte kaplanmıştır. Kimyasal oranları %1, %3, ve %5 olarak belirlenmiş ve her bir kimyasal için bu oranlar kullanılmıştır. Kaplanan MDF'ler standart şartlarda kondisyonlandıktan sonra yanma testlerine tabi tutulmuştur. Alev Kaynaklı Yanma (AKY) ve Kendi Kendine Yanma (KKY) olarak iki farklı yanma testi yapılmış ve Ağırlık kaybı, Sıcaklık, Oksijen, Karbon Monoksit (CO) ve Azot Monoksit (NO) değerleri tespit edilmiştir. Sonuç olarak, yanmayı geciktirici kimyasallar, MDF'lerin yanma özelliklerinde olumlu etki göstermiştir. Kullanılan kimyasal oranındaki artışa paralel olarak yanma dirençlerinde de artışların olduğu gözlemlenmiştir. Kullanılan kimyasalların yanma üzerine etkisi diğer kimyasallar ile karşılaştırıldığında farklılıklar göstermiştir. Genel olarak kimyasalların yanma testlerindeki tüm değerlere etkileri karşılaştırıldığında en olumlu etki Borik Asit'in%5 oranında kullanılması ile elde edilmiştir. Recently, demands towards MDF, together with the technological developments, increase based on the life quality. MDF is an engineered wood product made by breaking down hardwood or softwood residuals into wood fibers, often in a defibrator, combining it with wax and a resin binder, and forming panels by applying high temperature and pressure. MDF is commonly produced in Turkey.MDFs sized 18 mm width, 9.5 mm thickness, and 1016 mm length were used in this study. Fire retardant (FR) chemicals (Boric acid, Borax, Ammonium polyphosphate (APP), and Muscovite) were coated on MDF surfaces with calcite to form 0.25 mm thick. FR chemicals were applied to MDF surfaces at 1%, 3% and 5%. Coated MDFs were subjected to combustion tests after conditioning in standard conditions. Two different combustion tests as Flame-Induced (FIC) and Self-Combustion (SC) were performed to coated MDFs and Weight Loss, Temperature, Oxygen, Carbon monoxide (CO), Nitrogen monoxide (NO) values were determined. As a result, FR chemicals have positive effects on the burning properties of MDFs. It was observed that the burning resistances improved with increasing FR chemical ratio. The effect of the used chemicals on combustion showed differences when compared to other chemicals. Generally, when comparing the effects of all values in the combustion tests of chemicals, the most favorable effect was obtained by using 5% of Boric Acid.Key Words: Boric acid, Muscovite, Ammonium polyphosphate, MDF, Combustion 75