69 results on '"Özdel, Osman"'
Search Results
2. Bedensel Belirti Bozukluğu Olan Bir Grup Hastada Genososyogram İle Travmanın İzleri
- Author
-
ÇETİN, Şahabettin, SÖZERİ VARMA, Gülfizar, and ÖZDEL, Osman
- Subjects
Psychiatry ,Psikoloji ,Psychology ,Bedensel Belirti Bozukluğu,Genososyogram,Travma ,Psikiyatri - Abstract
Travmatik yaşam olaylarının ve kayıpların etkileri kuşaklararası ve/veya kuşakaşan iletimle nesilden nesile aktarılabilmektedir. Genososyogram önemli yaşam olayları ve bağlantılarla zenginleştirilmiş bir soyağacı çalışmasıdır. Genosoyogram çalışması ile çözümlenmemiş ve tamamlanmamış travmaların izleri sürmek ve tamamlanmasını sağlamak mümkündür. Bedensel belirti bozukluğu etyopatogenezinde travmaların önemli rolü olduğu bilinmektedir. Bu olgu sunumunda, bedensel belirti bozukluğu tanılı 22 hastanın genososyogram çalışması sonuçlarının sunulması amaçlanmıştır. Hastaların çoğunluğunda çocukluk döneminde travmatik yaşantıların olduğu belirlenmiştir. Hastaların yaklaşık üçte birinde benzer bedensel belirti öyküsü, 2 hastada yıldönümü tepkileri olduğu tespit edilmiştir. Bedensel belirti bozukluğu olan hastalarda genosoyogram çalışmasının travma ve etkilerinin ayrıntılı olarak incelenmesine ve geçmiş kuşaklardan aktarılan yüklerin fark edilmesine olanak sağladığı söylenebilir. Genososyogram ile atalarımızdan aktarılan güç, umut ve yaşama bağlılık gibi olumlu öğelerin görülmesi ve hatırlanması sağlanabilmektedir. Bu konuda kapsamlı ve standardize ölçüm araçlarının kullanıldığı çalışmalara gereksinim bulunmaktadır.
- Published
- 2021
3. Konsültasyon liyezon psikiyatrisinde grup terapileri
- Author
-
Sözeri Varma, Gülfizar and Özdel, Osman İsmail
- Published
- 2019
4. Tıbbi durumlara bağlı cinsel işlev bozuklukları
- Author
-
Özdel, Osman İsmail
- Published
- 2019
5. Depresyon tedavisinde grup psikoterapisi ve psikodramanın yeri
- Author
-
KARADAĞ, RUKİYE FİLİZ, ÖZDEL, OSMAN İSMAİL, KALKAN OĞUZHANOĞLU, NALAN, and VARMA, GÜLFİZAR
- Published
- 2017
6. The role of group psychotherapy and psychodrama in the treatment of depression
- Author
-
Varma, Gülfizar Sözeri, Karadağ, Rukiye Filiz, O?Uzhano?Lu, Nalan Kalkan, and Özdel, Osman İsmail
- Subjects
Psikiyatri - Abstract
Amaç: Psikodrama depresyona yol açan etmenlerle ilgilibir formülasyon yap?lmas?n? sa?lamakta, hastalar?niçgörü kazanmas?na ve iyile?mesine katk?da bulunulmaktad?r. Psikodrama grup psikoterapisi uygulamalar? ilehastalar hem grup çal??mas?n?n tedavi edici etmenlerinden, hem de psikodraman?n özgül teknik ve giri?imlerinden yararlanabilmektedir. Bu çal??mada, antidepresan kullan?m? olan depresyon hastalar?nda psikodramagrup psikoterapisi uygulama sürecinin özetlenmesi veiyile?meye katk?da bulundu?u dü?ünülen noktalar?ntart???lmas? amaçlanm??t?r. Yöntem: Çal??maya hafif-ortadüzeyde depresyonu olan 15 hasta kat?ld?, grup sürecini9 hasta tamamlad?. Bu süreçte hastalara ilaç tedavisineek olarak haftada 3'er saat olmak üzere 16 oturum gruppsikoterapisi ve psikodrama çal??mas? uyguland?.Depresyonun ?iddeti Hamilton DepresyonDerecelendirme Ölçe?i (HAM-D17) ile belirlendi. ?lk oturumda hastalar?n grup çal??mas?ndan beklentileri sorulduve yan?tlar kaydedilerek ortak bir liste olu?turuldu. Sonoturumda bu beklentilerin gerçekle?ip gerçekle?medi?ide?erlendirildi. Bulgular: Hastalar?n ba?lang?çtaki HAMD17 puan ortalamas? 13.33 (±2.39), grup sonunda 5.88(±4.01) olarak belirlendi. Grubun sonunda depresif belirti ?iddetinde anlaml? azalma tespit edildi (z=2.677,p=0.007, Wilcoxon testi). Hastalar?n grup psikoterapisive psikodramadan beklentileri gözden geçirildi. Grupsonunda hastalarda öfke kontrolünün artt???, korkular?nve gerginli?in azald???, gruptan destek gördükleri vekendilerini daha iyi tan?d?klar? tespit edildi. Sonuç:Sonuçlar?m?z psikodrama grup psikoterapisinin depresyon tedavisinde iyile?meye katk?da bulundu?unudü?ündürmektedir. Psikodrama, depresyonun olu?umunda hangi etmenlerin rol oynad???n?n anla??lmas?na vehasta taraf?ndan da fark edilen bu etmenlerin de?i?iminekatk?da bulunmu?tur
- Published
- 2017
7. The effectiveness of psychodrama therapy in reducing school counselors' occupational burnout
- Author
-
Gökkaya, Füsun and Özdel, Osman
- Subjects
Psikoloji - Abstract
Amaç: Bu çalışmada temel amaç, mesleksel tükenmişliği azaltmada psikodrama terapisinin etkinliğini araştırmaktır. Bunun yanında mesleksel tükenmişliğin azalmasıyla beraber yaşam doyumunda artış ve depresif ruh durumu ile umutsuzluk düzeyinde bir azalmanın ortaya çıkması beklenmiştir. Yöntem: Psikodrama terapisi yöntemi ile yapılan çalışma, rehber öğretmenlerle, haftada bir, 16 oturum şeklinde ve her oturum dört saat olmak üzere yürütülmüştür. Çalışma 14 rehber öğretmenle tamamlanmıştır. Grup üyeleri psikoloji ve psikolojik danışmanlık bölümü mezunudur. Çalışma öncesi ve sonrası rehber öğretmenlerin Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ), Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Beck Umutsuzluk Ölçeğini (BUÖ) doldurmaları sağlanmıştır. Ayrıca açık uçlu sorulardan oluşan 'Sonuç Değerlendirme Formu' kullanılmıştır. Çalışma sonrasında rehber öğretmenlerdeki değişimler ölçek puanlarının karşılaştırılması ve sonuç değerlendirme formunun yanıtları ile değerlendirilmiştir. Sonuçlar: Rehber öğretmenlerin MTÖ'den ve YDÖ'den aldıkları terapi öncesi ve sonrası toplam puanları arasındaki farkın istatiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur. BDÖ ve BUÖ toplam puanlarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılaşma görülmemiştir. BDÖ toplam puanlarında ise ön test ve son test ölçümleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, dikkate değer bir azalma görülmüştür. Tartışma: Araştırma bulguları daha önce yapılan araştırma bulguları ile birlikte tartışılıp yorumlanmıştır. Mesleksel tükenmişliği azaltmada psikodrama terapisinin kullanılabilir bir yöntem olduğu görülmüştür. Daha geniş bir rehber öğretmen grubuyla ve kontrol gruplarıyla karşılaştırma yapılacak benzer çalışmaların yararlı olacağı düşünülmektedir.
- Published
- 2016
8. The effectiveness of psychodrama therapy in reducing school counselors’ occupational burnout
- Author
-
Gökkaya, F. and Özdel, Osman
- Subjects
Depression ,School counselor ,education ,Occupational burnout ,Life satisfaction ,Psychodrama ,behavioral disciplines and activities ,humanities - Abstract
Objective: Aim of this study is to investigate the effectiveness of psychodrama therapy in reducing school counsel-ors’ occupational burnout. In addition, the increase in satisfaction with life and the reduction of depressed mood and level of the hopelessness are expected when the occupational burn out is decreased. Methods: Psychodrama therapy was conducted with school counselors, 16 sessions, and four hours in a week. Study was finalized with 14 school counselors who have either psychology or psychological counseling. School counselors are administered to fill the Maslach Burnout Inventory (MBI), The Satisfaction with Life Scale (SLS), Beck Depression Inventory (BDI) and Hopelessness Scale (HS) before and after the study. Additionally a ‘Result Evaluation Form’ containing open ended questions was used. After the study changes in the counseling teachers were evaluated by the comparison of the score of the scales and with the results of the evaluation forms. Results: A statistical significant difference was found between the pretest and posttest scores after the therapy in MBI and SLS. There was no significant difference in, BDI scores and also in HS scores. The SLS’s pretest-post test scores were not significant however; there was a remarkable reduction in the scores. Conclusions: Current findings are discussed with reference to the literature. It was found that psychodrama is an useful technique in reducing occupational burnout. Similar studies in which will include the comparison of counseling group and control group with a larger sample will be beneficial. © 2016, Cukurova University, Faculty of Medicine. All rights reserved.
- Published
- 2016
9. Anksiyete bozukluklarının tedavisi
- Author
-
Topak, Osman Zülkif and Özdel, Osman İsmail
- Published
- 2016
10. Psychological Symptoms in Obesity and Related Factors
- Author
-
Değirmenci, Taner, Oğuzhanoğlu, Nalan Kalkan, Sözeri, Gülfizar Varma, Özdel, Osman İsmail, and Fenkçi, Semin
- Subjects
Psikiyatri ,Psikoloji - Abstract
Amaç: Bu çalışmada, obezitede depresyon ve anksiyete düzeyleri ile yaşam kalitesi ve benlik saygısı arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlandı Yöntem: Obezite tedavisi için endokrinoloji polikliniğine başvuran, beden kitle indeksi (BKI) 30 kg/m² ve üzerinde olan 52 birey çalışmaya dahil edildi. Çalışma grubu ile benzer yaş ve cinsiyete sahip, BKI'i normal olan 43 bi-rey kontrol grubunu oluşturdu. Çalışmaya katılan bireylere, Hamilton Dep-resyon Derecelendirme Ölçeği (HAM-D17), Hamilton Anksiyete Ölçeği (HAM-A), Yaşam Kalitesi Ölçeği-kısa formu (WHOQOL-Brief-TR), Coo-persmith Benlik Saygısı Ölçeği (CBSÖ), Yeme Tutum Testi (YTT) uygulandı.Bulgular: Obezitesi olan bireylerin yaş ortalaması 47,25 (±7,88) idi. Bu bireylerin çoğunluğu kadın, evli, üniversite mezunu ve kentsel yerleşimliydi. Obezitesi olan bireylerin HAM-D17, HAM-A ve YTT puanlarının kont-rol grubuna göre daha yüksek, WHOQOL-Brief-TR fiziksel alan puanının daha düşük olduğu tespit edildi. İki grup arasında CBSÖ puan ortalamaları arasında farklılık saptanmadı. Obezitesi olan grupta HAM-D17 ve HAM-A puanları ile yaşam kalitesi fiziksel alan puanı ve CBSÖ puanı arasında nega-tif; YTT puanı arasında pozitif korelasyon tespit edildi. BKI ile HAM-D17 ve HAM-A puanları arasında korelasyon saptanmadı. Sonuç: Çalışmamız, obezitesi olan bireylerde depresyon ve anksiyete dü-zeylerinin yüksek olduğunu, bu bireylerin yeme tutum ve davranışlarında sorun yaşadıklarını, özellikle fiziksel alanda yaşam kalitesinin düşük olduğu-nu göstermektedir. Depresyon ve anksiyete belirtilerinin bulunması yaşam kalitesini, benlik saygısını ve yeme tutumunu olumsuz olarak etkilemekte-dir. Sonuçlarımız, obezitesi olan bireylerde psikiyatrik destek sağlanması-nın yaşam kalitesi ve benlik saygısı üzerinde olumlu katkıları olabileceğini düşündürmektedir.
- Published
- 2015
11. Yaşlılık Dönemi Depresyonunda Apatinin Depresif Belirti Şiddeti ve Bilişsel İşlevlerle İlişkisi.
- Author
-
SÖZERİ-VARMA, Gülfizar, BİNGÖL, Ceren, TOPAK, Osman Zülkif, ENLİ, Yaşar, and ÖZDEL, Osman
- Subjects
APATHY ,COGNITION in old age ,MENTAL depression ,INTERVIEWING ,RESEARCH methodology ,MENTAL illness ,MENTAL orientation ,SPACE perception ,SEVERITY of illness index ,OLD age - Abstract
Copyright of Archives of Neuropsychiatry / Nöropsikiyatri Arşivi is the property of Turkish Association of Neuropsychiatry and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
12. DSM-5 Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşmenin Klinisyen Versiyonunun Türkçeye Uyarlanması ve Güvenilirlik Çalışması.
- Author
-
ELBİR, Müge, ALP TOPBAŞ, Özge, BAYAD, Serkan, KOCABAŞ, Tuğba, TOPAK, Osman Zülkif, ÇETİN, Şahabettin, ÖZDEL, Osman, ATEŞÇİ, Figen, and AYDEMİR, Ömer
- Abstract
Copyright of Turk Psikiyatri Dergisi is the property of Turk Psikiyatri Dergisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
13. Şizofreni ve Şizoaffektif Bozuklukta Klinik İçgörü İşleyen Bellek Bileşenleri ile İlişkili midir?
- Author
-
TÜMKAYA, Selim, HANCI YENİGÜN, Ezgi, TOPAK, Osman Zülkif, ŞENDUR, İbrahim, ÖZTÜRK ATKAYA, Neşe, and ÖZDEL, Osman
- Abstract
Copyright of Turk Psikiyatri Dergisi is the property of Turk Psikiyatri Dergisi and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This abstract may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full abstract. (Copyright applies to all Abstracts.)
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
14. EVALUATION OF SCL-90R AND IT'S SHORT FORMS IN PATIENTS WITH VERTIGO
- Author
-
Ardıç, Fazıl Necdet, Tümkaya, Funda, Tümkaya, Selim, Özdel, Osman, and Ankarali, H.
- Subjects
Psychological tests ,Vertigo ,Mental health ,psychological tests ,mental health - Abstract
Objective: Psychiatric symptom screening tests for patients who suffer from imbalance and dizziness are generally used in majority of clinics. Symptom checklist-90 Revised (SCL-90R) is one of these tests. The aims of this study are to analyze the Turkish version of SCL-90R, compare to its short version and investigate whether if it is possible to create a short version or not. Material and Method: The sample of this study consisted of 2100 patients who admitted to tertiary care neurotology department for imbalance and dizziness. Three different SCL-90R versions as the original, Brief Symptom Inventory (BSI) and Brief Symptom checklist-18 (BSI-18) were retrospectively studied. These three tests were evaluated with regards to global severity index, totalpositive symptoms and positive symptom index. The correlation between results were compared by Pearson correlation test. Structural integrity studies were also conducted with using raw data of SCL-90R. Results: There were strong correlations among the three questionnaires. While the structural distribution of questions are consisted of 10 factors in the standard form (SCL-90), the short form (containing 49 questions) which was created from our results was found to have different structural distribution. Moreover the distribution of questions were quite different than the actual structure and the questions from different factors were grouped under different factors. The short form, which was created from our results, showed similar properties with the BSI. The internal consistency reliability test showed significance for 9 of them. Eventually, we created a short form consisting of 9 factors and 49 questions. In this state, it shows similar features with BSI and contains a similar number of questions. Conclusion: Due to the difference in structural analysis, the results obtained by the sub-scales of the questionnaires should be evaluated very carefully. We think the short form we created can be used easily since the general values resulted from it are comparable to the the original questionnaire.
- Published
- 2014
15. BiliĢsel davranışçı yöntemlere dayalı cinsel terapinin vajinismuslu kadınlar ve eşlerinin cinsel sorunları üzerindeki etkileri
- Author
-
Varma, Gülfizar, Oğuzhanoğlu, Nalan K., Neslihan Levent, Özdel, Osman, and Tümkaya, Selim
- Subjects
Psikiyatri - Abstract
Amaç: Vajinismuslu kadınlar ve onların eşlerinde cinsel sorunların sık görüldüğü uzun süredir düşünülmektedir. Bu çalışmada vajinismuslu kadınlar ve onların eşlerinin cinsel sorunlarının, vajinismus için uygulanan bilişsel davranışçı yöntemlere dayalı cinsel terapi sonrasında değişip değişmediği araştırılmıştır. Yöntem: Primer vajinis- mus nedeniyle vajinal giriş sağlayamayan 28 evli çifte bilişsel davranışçı yöntemlere dayalı cinsel terapi öncesin- de ve sonrasında Golombok Rust Cinsel Doyum Ölçeği uygulanmı?tır. Sonuç: Çalışmanın sonuçları vajinismuslu kadınların cinsel sorunlarının tedaviden sonra azaldığını göstermiştir. Vajinismuslu kadınların eşleri genel popü- lasyona göre yüksek oranlarda cinsel sorunlar göstermemiştir ve var olan sorunlar vajinismus için uygulanan cinsel terapi ile azalma göstermemiştir.
- Published
- 2013
16. Effects of sex therapy based on cognitive behavioral methods on sexual problems of women with vaginismus and their spouses
- Author
-
Özdel, Osman, Tümkaya, Selim, Levent, N, Atesci, FC, Oğuzhanoğlu, Nalan Kalkan, and Varma, G
- Subjects
education.field_of_study ,business.industry ,Population ,Behavioral methods ,Cognition ,medicine.disease ,Psychiatry and Mental health ,vaginismus ,spouses ,erectile dysfunction ,premature ejaculation ,Vaginismus ,medicine ,Vaginal penetration ,Pshychiatric Mental Health ,Sex therapy ,education ,business ,Clinical psychology - Abstract
Objective: It has long been suggested that sexual problems are common in women with vaginismus and their partners or spouses. In the current study, it was determined whether or not there was a change in sexual problems of women with vaginismus and their spouses after a successful sex therapy based on cognitive behavioral methods of vaginismus. Methods: The Golombok Rust Inventory of Sexual Satisfaction was administered to twenty-eight married couples, who could not achieve vaginal penetration due to primary vaginismus, before and after sex therapy based on cognitive behavioral methods. Results: The results of our study have shown that sexual problems in women with vaginismus improve after the treatment. Furthermore, their spouses do not show a higher rate of sexual problems than the general population, and these problems generally do not decrease by sex therapy used to treat vaginismus.
- Published
- 2013
17. Obstrüktif uyku apne sendromlu hastaların psikiyatrik açıdan değerlendirilmesi
- Author
-
Özkurt, Sibel, Öztürk, Esma, Yıldız, Ali İhsan, Dursunoğlu, Neşe, Özdel, Osman İsmail, Akdağ, Beyza, and Çulha, Figan Ateşçi
- Subjects
Kulak, Burun, Boğaz ,Solunum Sistemi - Abstract
Giriş: Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS), kardiyovasküler ve serebrovasküler komplikasyonların yanı sıra nöropsikiyatrik bozukluklara da neden olabilir. Hastaların günlük yaşamları etkilenir ve yaşam kaliteleri düşer. Bu çalışmada OUAS\'lı hastaların anksiyete ve depresyon durumlarını belirlemeyi, stresle başa çıkma yetilerini değerlendirmeyi amaçladık. Materyal ve Metod: Uyku laboratuvarımıza OUAS şüphesiyle başvuran ve polisomnografileri (PSG) yapılan olgular apne-hipopne indeksi (AHİ) değerine göre; basit horlama, hafif, orta ve ağır OUAS olarak sınıflandırıldı. Çalışmaya katılmayı kabul edenlere, hastane anksiyete ve depresyon (HAD), stresle başa çıkma ve yeti yitimi değerlendirme ölçekleri uygulandı. Bulgular: Çalışmaya 54 hasta katıldı, 41 (%75.9) hastanın OUAS\'ı, 13 (%24.1) (kontrol grubu) hastanın da sadece basit horlaması vardı. OUAS\'lıların yaş ortalaması 52.3 ± 9.2 yıl, kontrol grubunun yaş ortalaması 50.5 ± 9.9 yıl idi. Her iki grubun tüm hastalarında horlama yakınması mevcuttu. OUAS\'lı hastaların 31 (%79.5)\'i tanıklı apne, 23 (%60.5)\'ü gündüz aşırı uyku halinden (GAUH) yakınıyordu. İki grup arasında yaş, beden kitle indeksi, uyku etkinliği, HAD anksiyete ve depresyon, yeti yitimi değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Stresle başa çıkma değerlendirmesinde içe kapanmanın OUAS\'lılarda daha fazla olduğu görüldü (p= 0.031). Ayrıca, orta ve ağır OUAS\'lılarda sosyal destek arama ihtiyacının artmış olduğu saptandı. Sonuç: Stresle başa çıkmada içe kapanma ve sosyal destek arama ihtiyacının daha fazla olması nedeniyle, özellikle orta ve ağır OUAS\'lı hastalarımızda psikiyatrik bozuklukların daha fazla olduğunu bulduk.
- Published
- 2013
18. Medial prefrontal cortex neurochemical metabolites in schizophrenia and schizoaffective disorder: A proton magnetic resonance spectroscopy study
- Author
-
Kalaycı, Demet, Özdel, Osman İsmail, Sözeri, Gülfizar Varma, Kıroğlu, Yılmaz, Tümkaya, Selim, and Toker, Tugce Ugurlu
- Subjects
Farmakoloji ve Eczacılık - Abstract
Amaç: Bu çalışmada, şizofreni ve şizoaffektif bozuklukta medial prefrontal korteks nörokimyasal metabolit düzeylerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya 15 şizofreni (SCH), 15 şizoaffektif bozukluğu (SAD) olan hasta ve 15 sağlıklı kontrol katıldı. Medial prefrontal korteks (mPFC) N-asetil aspartat (NAA), kreatin içeren bileşikler (Cr), kolin içeren bileşikler (Cho) ve myo-inozitol (myo-I) düzeyleri proton manyetik rezonans spektroskopi (1H-MRS) ile araştırıldı. Bulgular: Gruplar arasında NAA, Cr, Cho ve myo-I düzeylerinde farklılık olduğu tespit edildi. Şizofreni hastalarında sağ ve sol mPFC NAA düzeyleri, sol mPFC Cho düzeyi kontrol grubuna göre düşük bulundu. Şizoaffektif bozukluğu olan hastalarda sağ ve sol mPFC NAA, Cho, Cr ve myo-I düzeyleri kontrol grubuna göre düşük bulundu. Şizofreni ve şizoaffektif bozukluk arasında mPFC nörokimyasal metabolit düzeylerinde fark- lılık saptanmadı. Sonuç: Bu çalışmada şizofreni ve şizoaffektif bozuklukta NAA ve Cho düzeylerinin azaldığını, dolayısıyla bu iki hastalıkta medial prefrontal bölgede nöronal canlılık ve bütünlüğün bozulduğunu, membran fosfolipid metabolizmasında düzensizlikler olduğu bulundu. Şizoaffektif bozuklukta Cr ve myo-I düzeylerinde de azalma olması bu bozuklukta medial prefrontal bölgede enerji metabolizmasında ve glial hücrelerde anormallikler olduğuna işaret etmektedir.
- Published
- 2013
19. The frequency of psychiatric diagnosis in obese women
- Author
-
Özdel, Osman İsmail, Sözeri, Gülfizar Varma, Fenkçi, Semin, Değirmenci, Taner, Karadağ, Rukiye Filiz, Kalkan, Nalan Oğuzhanoğlu, and Ateşçi, Figen
- Subjects
Endokrinoloji ve Metabolizma ,Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Fizyoloji ,Psikiyatri ,Psikoloji - Abstract
Amaç: Bu çalışmada, obez kadınlarda psikiyatrik tanı sıklığının ve depresif belirti şiddetinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya obezite tedavisi için endokrinoloji polikliniğine başvuran, Beden Kitle İndexi (BKİ) 30 ve üzerinde olan, kronik fiziksel bir hastalığı bulunmayan 55 kadın alındı. Benzer yaş grubundan, BKİ 25 ve altında olan 55 kadın kontrol grubunu oluşturdu. Çalışmaya katılan bireylere DSM-IV tanı kriterlerine göre yapılandırılmış psikiyatrik görüşme (SCID-I) uygulandı. Depresif belirtilerin şiddeti Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HAM-D17) ile değerlendirildi. Bulgular: Obez grubun yaş ortalaması 41.07±10.00 yıl, kontrol grubunun 43.38±7.38 yıl olup iki grup arasında farklılık yoktu. Obez kadınlarda BKİ kontrol grubuna göre yüksek bulundu (sırasıyla 37.38±6.75, 22.45±1.83). Obez gruptaki psikiyatrik tanı sıklığının kontrol grubuna göre yüksek olduğu tespit edildi (sırasıyla %60 s=33, %9.1 s=5). Geçirilmiş psikiyatrik bozukluk sıklığı obez grupta kontrol grubuna göre yüksek bulundu (sırasıyla %45.5 s=25, %16.7 s=5). En sık konulan tanılar duygudurum bozuklukları ve anksiyete bozuklukları olarak belirlendi. Obez grupta HAM-D17 puan ortalaması kontrol grubuna göre yüksek bulundu. Sonuç: Çalışmamızda obezite nedeniyle tedavi arayışında olan kadınlarda psikiyatrik bozukluk sıklığının normal kilolu kadınlara göre yüksek olduğu belirlenmiştir. Sonuçlarımız obezite ve psikopatoloji arasındaki ilişkinin varlığını desteklemekte, tedavi arayışında olan obez kadınlarda psikiyatrik değerlendirmenin gerekli olduğunu düşündürmektedir.
- Published
- 2011
20. İki uçlu bozuklukta silik nörolojik belirtiler: Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu eştanısının etkisi
- Author
-
Tüysüzoğlu, Halide, Ateşci, Figen Ç., Özdel, Osman İsmail, and Kalkan, Nalan Oğuzhanoğlu
- Subjects
Pediatri ,Psikiyatri - Abstract
Amaç: İki uçlu bozukluk ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) sıklıkla bir arada bulunabilen tanılardır. Çalışmanın amacı, iki uçlu I ve DEHB eştanılı iki uçlu I hastaların silik nörolojik belirtilerini kontrol grubuyla karşılaştırarak, DEHB eştanısının iki uçlu bozukluktaki etkilerini araştırmaktır. Yöntemler: Çalışmaya 60 ötimik iki uçlu I bozukluk tanılı hasta ve 33 sağlıklı kontrol alındı. Hastalara Wender Utah, Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Değerlendirme ölçekleri uygulandı ve Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I) yapıldı. Gruplar, iki uçlu hastalar (s=47), DEHB eştanılı iki uçlu hastalar (s=13) ve kontrol grubu olarak sınıflandırıldı. Tümüne Nörolojik Değerlendirme Ölçeği uygulandı. Bulgular: Karmaşık motor alt testlerinden yumruk halka testi ve yumruk kenar avuç içi testi gibi tekrarlı testlerde DEHB eştanılı grup, Ozeretski gibi ardışık sıralı testlerde ise iki uçlu grup daha kötüydü. DEHB eştanılı iki uçlu grupta ilkel refleksler daha fazlaydı ve grafestezi, sterognozi testlerinde kötü performans göstermişlerdi. Sonuç: Tekrarlı testler ve ilkel refleksler gibi fronto-striatal ve talamik yolakları değerlendiren testlerin DEHB eştanılı hastalarda bozuk olması, DEHB’de bu alanın rolünü düşündürmektedir. İki uçlu hastalarda ise dorsolateral prefrontal korteksle ilişkili, daha fazla bilişsel kontrolün ve dikkatin kullanıldığı ardışık sıralı testlerde bozukluk bulundu. Bu sonuçlar iki uçlu bozukluk ve DEHB’nin patofizyolojisinin farklı alanlarla ilişkili olabileceğini ve DEHB eştanısının silik nörolojik belirtilerin şiddetini arttırabileceğini göstermektedir.
- Published
- 2011
21. Obez KadInlarda Psikiyatrik TANI SIKLIĞI
- Author
-
KALKAN OĞUZHANOĞLU, NALAN, ÖZDEL, OSMAN İSMAİL, VARMA, GÜLFİZAR, FENKÇİ, SEMİN, DEĞİRMENCİ, TANER, and KARADAĞ, RUKİYE FİLİZ
- Published
- 2011
22. Psöriyazis hastalarında psikodrama: Stres ve stresle baş etme
- Author
-
Karadağ, Filiz, Oğuzhanoğlu, Kalkan Nalan, Özdel, Osman İsmail, Ergin, Şeniz, and Kaçar, Nida
- Subjects
Psikoloji - Abstract
Amaç: Bu çalışmanın amacı, psöriyazis hastalarının ruhsal yakınmaları ve stresle başa çıkma becerileri üzerinde psikodrama grup çalışmasının etkisini incelemektir. Yöntem: Çalışmaya Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Polikliniği'nde izlenen 10 hasta (dokuz kadın, bir erkek) katıldı. Haftada üç saat olmak üzere 18 hafta-lık grup sürecini yedi kadın hasta tamamladı. Grup başlamadan önce ve grup sonunda Beck Depresyon Ölçeği, Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeği, Stresle Başa Çıkma Ölçeği uygulandı. Psöriyazis şiddeti Psöriyazis Alanı Şiddet İndeksi ile değerlendirildi. Sonuçlar: İlk değerlendirmede, hastaların belirgin düzeyde depresif belirtiler gösterdikleri, stresli durumlarla baş etmede en sık dine yönelme, duygulara odaklanma ve planlamayı kullandık-ları belirlendi. Üç hasta, hastalığı başlatan açık bir stres etkeni tanımladı, diğerleri hastalıklarının yaşamlarında karşılaştıkları güç durumların birikimi sonucunda geliştiği inancını taşıyordu. Hastaların dile getirdiği stres etkenle-ri daha çok aile ve yakın ilişkilerde yaşadıkları duygusal güçlüklerdi. Grup sonunda, başlangıca göre stresle başa çıkmada dine yönelmeyi kullanma sıklığı anlamlı ölçüde azalırken, olumlu yeniden yorumlamayı daha sık kullan-dıkları belirlendi (p0.05). Bazı hastalarda kısmi bir düzelme gözlenmekle birlikte, psöriyazis şiddetinde grup çalışması sonunda anlamlı değişiklik gözlenmedi. Tartışma: Sonuçlar, psikodrama grup çalışmasının psöriyazis hastalarında stresle başa çıkma tarzlarını olumlu yönde etkileyebileceğini düşündürmektedir.
- Published
- 2010
23. Comorbidity of attention deficit hyperactivity disorder in adult bipolar I disorder: A preliminary study
- Author
-
Ateşci, Figen, Tüysüzogulları, Halide D., Özdel, Osman, and Oguzhanoglu, Nalan K.
- Subjects
Adult ,demography ,age distribution ,Bipolar disorder ,olanzapine ,attention deficit disorder ,impulsiveness ,cigarette smoking ,Comorbidity ,behavioral disciplines and activities ,Wender Utah and Adult ADHD Rating Scales ,Young Mania Rating Scale ,educational status ,Structured Clinical Interview for DSM Disorders ,aripiprazole ,valproic acid ,mental disorders ,gender ,rank sum test ,controlled study ,human ,outpatient care ,attention disturbance ,risperidone ,bipolar I disorder ,disease association ,article ,quetiapine ,major clinical study ,symptom ,hyperactivity ,lithium ,adolescent ,social aspect ,Hamilton scale ,Attention-deficit hyperactivity disorder ,chi square test ,rating scale - Abstract
Objective: Attention-deficit hyperactivity disorder (ADHD) is a disorder that typically first appears in childhood and has the main symptoms of inattention, overactivity, and impulsivity. Attention-deficit hyperactivity disorder and bipolar disorder are frequently comorbid and overlapping diagnoses. Although there is data describing the overlap of ADHD and bipolar disorder in childhood and youth, little is known about the comorbidity of these disorders in adulthood. In this study, our aim was to investigate comorbidity of attention deficit hyperactivity disorder in bipolar disorder and to compare several sociodemographic and clinical variables of bipolar patients with and without comorbid ADHD. Method: Sixty patients diagnosed with euthymic bipolar I disorder were enrolled in the study. Patients with bipolar disorder were observed in the outpatient setting during at least two months to ensure the existence of euthymia before the study procedures were conducted. Sociodemographic data form, Hamilton Depression, Young Mania, Wender Utah and Adult ADHD Rating Scales, and the Structured Clinical Interview for DSM-IV were applied to the participants. Socio-demographic data included variables such as age, gender, educational status, episode number, and the type of present treatment. Between group comparisons were made by using Mann-Whitney U test and Chi-square test. Results: The comorbidity rate of ADHD in our study sample with bipolar I disorder was 21.7%. There were no significant differences between with and without comorbid ADHD groups in terms of their age, gender, and educational level. Comorbid ADHD patients were smoking more cigarettes than those without comorbid ADHD. In addition, the number of their total episodes and manic episodes were relatively higher in the comorbid ADHD group. Conclusions: The results suggest that ADHD is a common comorbidity in adult bipolar patients. The existence of high rates of comorbidity leads to important diagnostic and therapeutic complications. Further study is needed to clarify the impact of ADHD on clinical outcomes of adult bipolar patients and to provide guidelines for therapeutic approaches.
- Published
- 2010
24. Çok yüksek doz lorazepam bağımlılığı ve yoksunluk semptomları
- Author
-
Özdel, Osman İsmail, Tümkaya, Selim, Karadağ, Filiz, and Cura, Çiğdem
- Subjects
Farmakoloji ve Eczacılık - Abstract
Gelişmekte olan ülkelerde, kontrollü satılması gereken ilaçlara kolay ulaşımı sağlayan sağlık politikaları, tedavi için kullanılan ilaçların bağımlılık problemi oluşturmasına neden olabilir. Benzodiazepinler yaygın olarak reçete edilen kontrole tabi ilaçlardır. Bu çalışmada tedavi amacıyla lorazepam kullanmaya başlayan, ilacın kolay ulaşılabilirliği nedeni ile tolerans ve yüksek doz bağımlılığı gelişen bir olgu tanımlandı. Olgu ilaca kolay ulaşabildiği yaklaşık 6 aylık dönemde 220 mg/gün’e kadar kademeli olarak artan dozda lorazepam kullanmış olup; ilacı bulmakla ilgili güçlüklerden sonra, kendisi kademeli olarak azaltıp kesmeye çalışmıştır. Ortaya çıkan yoksunluk semptomları nedeniyle acil servise başvurmuştur. Hastada şiddetli huzursuzluk, nefes açlığı, terleme, baş ağrısı, kaygı, aşırı uyarılmışlık ve uykusuzluk mevcut olmasına rağmen nöbet veya yaşamı tehdit eden bir semptom gelişmedi. Çekilme semptomları ikinci günde başarı ile kontrol edildi. Hasta yatarak arındırma ve sürdürüm tedavisini reddedince, dördüncü günde kendi isteği ile taburcu edildi. Sonuç olarak, gelişmekte olan ülkelerde ilaçlara kolay ulaşımı sağlayan sağlık politikaları, kişilerin bağımlılık potansiyelini önemli düzeyde etkileyebilir
- Published
- 2008
25. Beta adrenerjik reseptör antagonistleri
- Author
-
Özdel, Osman İsmail and Değirmenci, Taner
- Published
- 2007
26. Buspiron
- Author
-
Özdel, Osman İsmail and Tümkaya, Selim
- Published
- 2007
27. Travma sonrası stres bozukluğu
- Author
-
Ateşci, Feride Figen and Özdel, Osman İsmail
- Published
- 2006
28. Bir üniversite hastanesi psikiyatri polikliniği hastalarında psikiyatrik tanı ve tedavi: Bir yıllık geriye dönük araştırma
- Author
-
Tümkaya, Selim, Özdel, Osman, Değirmenci, Taner, and Oğuzhanoğlu, Kalkan Nalan
- Subjects
Psikiyatri ,Farmakoloji ve Eczacılık ,Psikoloji - Abstract
Amaç: Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği'ne 1 yıllık süre içinde başvuran hastaların tanı dağılımlarının yaş ve cinsiyetle ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Ocak-Aralik 2002 tarihleri arasında polikliniğe başvuran hastaların kayıtlarının incelenmesi ile elde edilen veriler değerlendirildi. Bulgular: Hastaların %68.1'i kadın, %31.9'u erkekti. Yaş ortalaması 37:13±4.98 yıl olarak bulundu. Başvuruların %55i 37 yaş altındaydı. DSM-IV ölçütlerine göre, duygudurum bozuklukları %40.9, anksiyete bozuklukları %38.5, somatoform bozukluklar %11.4 ve psikotik bozukluklar %5.1 oranında izlenmiştir. Cinsiyet açısından, psikotik bozukluklar ve somatoform bozukluklar anlamlı olarak kadınlarda fazlaydı. Anksiyete bozuklukları, duygudurum bozuklukları ve somatoform bozuklukları 37 yaş üstü grupta daha sık izlenirken, psikoz 37 yaş altı grupta daha sıktı. Hastalara reçete edilen antidepresan ilaçlar arasında serotonin geri alım inhibitörleri ilk sırayı almaktaydı. Tartışma: Çalışmamızda başvuranların çoğu kadındı. Kadınların yüksek başvuru oranları, daha çok psikiyatrik yardım arama davranışıyla açıklanabilir. En sık konulan tanılar duygudurum ve anksiyete bozukluklarıydı. Bu hastalık gruplarının yaygın olduğu birçok araştırmada gösterilmiş olup, bulgularımız bu çalışmalarla uyumludur. Çalışmamızda, SSRI'ların ve a tipik antipsikotiklerin sık reçete edilmesi, diğer çalışmalarla benzer olarak kullanım kolaylıkları ve yan etkilerinin azlığı nedeniyle olabilir. Sonuç olarak, polikliniğimizde psikiyatri hizmetini kadın ve gençlerin daha fazla kullandıkları izlenmiş olup, duygudurum ve anksiyete bozukluğu olan hastalar daha yüksek oranda yardım arayışında bulunmuşlardır.
- Published
- 2005
29. Denge bozukluğu ve psikiyatri
- Author
-
Ateşci, Feride Figen, Özdel, Osman İsmail, Kapkın, E., and Oğuzhanoğlu, Nalan Kalkan
- Published
- 2005
30. The relationship between depression and anxiety levels and sexual satisfaction for natural and surgical menopause
- Author
-
Varma, Gülfizar Sözeri, Oğuzhanoğlu, Nalan Kalkan, Karadağ, Rukiye Filiz, Özdel, Osman, and Amuk, Tarkan
- Subjects
Kadın Hastalıkları ve Doğum ,Psikiyatri ,Psikoloji ,Kadın Araştırmaları - Abstract
Amaç: Bu çalışmada, doğal ve cerrahi menopozlu kadınların; depresyon ve anksiyete düzeyleri ile cinsel doyum açısından karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğine başvuran 36 doğal, 35 cerrahi menopoz olmak üzere toplam 71 kadın çalışmaya alınmıştır. Doğal menopoz için en az bir yıldır adet görmeme, cerrahi menopoz için en az 3 ay önce bilateral ooferektomi yapılma koşulu aranmıştır. Değerlendirmede sosyodemografik veri formu, Hamilton Depresyon (HAM-D) ve Hamilton Anksiyete (HAM-A), Golombok Rust Cinsel Doyum Ölçeği (GRCDÖ) kullanılmıştır. Bulgular: Her iki grupta hafif düzeyde depresyon (doğal ve cerrahi menopoz sırasıyla 7.91 5.83, 8.11 6.88) ve anksiyete (doğal ve cerrahi menopoz sırasıyla 14.93 10.36, 13.49 10.58) tespit edilmiştir. Doğal ve cerrahi menopoz grupları arasında depresyon, anksiyete düzeyleri ile cinsel doyum puanları açısından farklılık olmadığı saptanmıştır (p>0.05). Korelasyon analizinde cerrahi menopoz grubunda cinsel doyumun depresyon ve anksiyete düzeylerinin olumsuz olarak etkilendiği belirlenmiştir (p
- Published
- 2005
31. The relationship between depression and anxiety levels and sexual satisfaction for natural and surgical menopause
- Author
-
KARADAĞ, RUKİYE FİLİZ, VARMA, GÜLFİZAR, KALKAN OĞUZHANOĞLU, NALAN, ÖZDEL, OSMAN İSMAİL, and tarkan, amuk
- Published
- 2005
32. Bel ağrısında psikolojik yaklaşım ve tedavi
- Author
-
Coşkun, E. and Özdel, Osman İsmail
- Published
- 2004
33. Psychiatric disorders in cancer patients and associated factors]
- Author
-
KARADAĞ, RUKİYE FİLİZ, ATEŞCİ, FERİDE FİGEN, BALTALARLI, PAPATYA BAHAR, KALKAN OĞUZHANOĞLU, NALAN, and ÖZDEL, OSMAN İSMAİL
- Published
- 2003
34. Kanser hastalarında psikiyatrik bozukluklar ve ilişkili etmenler
- Author
-
Ateşci, Figen Ç., Oğuzhanoğlu, Nalan K., Baltalarlı, Bahar, Karadağ, Rukiye Filiz, Özdel, Osman, and Karagöz, Nursel
- Subjects
Psikiyatri ,Psikoloji - Abstract
Kanserli hastalarda özellikle depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik bozukluklar yüksek oranlardadır. Bu bozukluklar tedavi edilmediği zaman tedavi uyumunda bozulma, hastanede kalış sürelerinde artış ve yaşam kalitesinde bozulma olabilir. Bu prospektif çalışmada kanserli hastalarda psikiyatrik bozuklukların sıklığı ve bu sıklığa etkili olabilecek etmenlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Onkoloji, dahiliye, kadın doğum ve genel cerrahi bölümlerinde tedavi gören 150 kanser hastası çalışmaya alındı. Psikiyatrik tanılar DSM-IV için yapılandırılmış klinik görüşme (SCID- l) ile kondu. Ayrıca tüm hastalar Genel Sağlık Anketi (GSA) ve Hastane Anksiyete Depresyon ölçeği (HAD) ile değerlendirildi. Bulgular: Kanser hastalarının %28.7'si bir DSM-IV Eksen l tanısı almıştır. Depresif duygudurum ile giden uyum bozukluğu (%14) ve majör depresif bozukluk (%11.3) en sık karşılaşılan tanılar olarak belirlendi. Psikiyatrik bozukluklar, kadınlarda, hastalığını bilenlerde, geçirilmiş psikiyatrik bozuklukluğu ve stres etmeni olanlarda fazlaydı. Sonuç: Bu çalışmada kanser hastalarında en fazla depresif duygudurum ile giden uyum bozukluğu ve majör depresif bozukluğun bulunduğu, özkıyım düşüncelerine de sık rastlandığı saptanmıştır. Hastanede yatma, kadın cinsiyeti, hastalığın bilinmesi, geçirilmiş psikiyatrik bozukluk ve stres etmenleri psikiyatrik bozukluklar için önemli risk etmenleridir. Bu sonuçlar, kanser hastalarında tıbbi tedavinin yanı sıra, psikiyatrik sorunların tanınması ve uygun yaklaşımların sağlanmasının önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca çalışmamızda kanser hastalarında psikiyatrik bozuklukları tarayabilecek GSA ve HAD'nin etkinliği de belirlenmiştir.
- Published
- 2003
35. Panik bozukluğunda özkıyım düşünceleri
- Author
-
Ateşçi, Çulha Figen, Karadağ, Filiz, Amuk, Tarkan, Özdel, Osman, and Oğuzhanoğlu, Nalan K.
- Subjects
Psikiyatri ,Psikoloji - Abstract
Amaç: Panik bozukluğu, sıklıkla yeti yitimine neden olan ve özkıyım düşünceleri riskini artıran yaygın bir bozukluktur. Çalışmamızda panik bozukluğu olan hastalarda özkıyım düşünceleri ve depresif belirtiler araştırılmıştır, yöntem: Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği'ne başvuran ve DSM-IV tanı kriterlerine göre panik bozukluk tanısı alan 85 hasta çalışma grubunu oluşturdu. Özkıyım düşüncelerinin varlığı ile sosyodemografik değişkenlerin, depresif belirtilerin, agorafobinin ve stres etmenlerinin ilişkisi incelendi. Bulgular: Panik bozukluğu olan hastaların çoğunluğunun kadın (%62.4), evli (%80) ve ilkokul mezunu (%36.5) olduğu saptandı. Hastaların %16.5'nde agorafobi ile birlikte panik bozukluk, %17.6'sında özkıyım düşünceleri mevcuttu, %24.7'sine depresif belirtiler eşlik etmekteydi. Özkıyım düşünceleri ile depre-sif belirtiler ve agorafobili panik bozukluğu ilişkili bulundu. Uepresif belirtileri olan hastalarda stres etmenleri anlamlı oranda daha fazlaydı. Tartışma: Çalışmamızda panik bozukluğunda özkıyım düşüncelerinin sık görüldüğü ve bu hastaların önemli kısmında depresif belirtilerin bulunduğu saptandı. Panik bozukluğu hastalarında eşlik eden depresif belirtiler ve agorafobi özkıyım riskini yükselten bir etken olarak dikkati çekmektedir.
- Published
- 2003
36. Bir anoreksiya nervosa olgusu ve bu olguya farmakoterapi ile birlikte psikodrama teknikleri ile yaklaşım
- Author
-
Özdel, Osman, Ateşci, Feride Figen, and Oğuzhanoğlu, Nalan K.
- Subjects
Psikiyatri - Abstract
Anoreksiya nervoza temel olarak genç kızları etkileyen bir yeme bozukluğudur ve daha yaygın olarak batılılaşmış ülkelerde görülür. Bu bozukluk sosyokültürel olarak ileri toplumların bir sorunu olmasına karşın, ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan toplumlarda da sıklığı hızla artmaktadır. Anoreksiya nervozanın sağaltımında yaşanılan güçlükler klinisyenleri hastalığı daha iyi anlamaya yöneltmektedir. Anoreksiya nervozanın oluşumunda birçok farklı etmenin rol oynadığı iyi bilinmektedir, psikodinamik etkenler de oldukça önemlidir. Sonuçta toplumsal ve ailesel etkileşimler de anoreksiya nervoza gelişiminde rol oynamaktadır. Bu gerçeklerin ışığında ilaç sağaltımı ile birlikte psikoterapi, bozukluğun sağaltımında kullanılabilir. Bu makalede, bir olgu temelinde, anoreksiya nervoza'nın psikodinamiği ile birlikte süreci ve tanımlayıcı özellikleri tartışıldı. Bu olgunun sağaltımında ilaçlarla birlikte psikodrama tekniklerinin yararlı olacağı düşünüldü. Bu yöntemle hasta, bozuk olan kişilerarası ilişkilerini fark etmiş ve düzeltmiştir. Böylece duygusal ve bilişsel içgörü kazanmıştır.
- Published
- 2003
37. An anorexia nervosa case and an approach to this case with pharmacotherapy and psychodrama techniques
- Author
-
Özdel, Osman, Ateşci, Figen, and Oğuzhanoğlu NK
- Subjects
digestive, oral, and skin physiology ,mental disorders ,Adolescent ,Anorexia Nervosa/*therapy ,Anti-Anxiety Agents/therapeutic use ,Behavior Therapy ,Family Relations ,Female ,Humans ,behavioral disciplines and activities - Abstract
Anorexia nervosa in an eating disorder that primarily affects female adolescents and is more commonly seen in westernized countries. Although it is a sociocultural problem of developed societies, nowadays it is also increasing rapidly in developing cultures such as Turkey. Difficulties in the treatment of anorexia nervosa have directed clinicians to understand the disorder better. Although it is well known that various factors play a role in the etiology of anorexia nervosa, psychodynamic factors also have considerable importance. In addition, social and familial interactions contribute to the development of anorexia nervosa. In the light of these facts, treatment with psychotherapy and pharmacotherapy might be used to cure this disorder. In this article, the definitive features and process of anorexia nervosa along with its psychodynamics were discussed on the basis of a case. In the treatment of the patient, psychodrama techniques with drugs were thought to be useful. The patient became aware of the unfavourable relationship and improved by the use of this method. Thus she gained emotional-cognitive insight.
- Published
- 2003
38. Üniversite öğrencilerinde depresif belirtiler ve sosyodemografik özelliklerle ilişkisi
- Author
-
Özdel, Lale, Bostancı, Mehmet, Özdel, Osman, and Oğuzhanoğlu, Nalan K.
- Abstract
Amaç: Üniversite öğrencilerinde depresyon sık rastlanan bir bozukluk olup üretime ve yaşam kalitesine olumsuz etkileri nedeniyle toplumsal sağlık sorunu olarak görülmektedir. Çalışmada öğrencilerin sosyodemografik durumları ve sorun alanlarıyla depresif belirtilerin ilişkisi araştırılmıştır. Yöntem: Araştırma grubu tabakalı rastgele örneklem yoluyla fakültelere ve sınıflara göre orantılı olarak alınmışlardır. Çalışmaya katılan 504 öğrencinin 296'sı erkek, 208'i kadındır. Veriler anket yöntemiyle toplanmış, depresyon düzeyini saptamak için Beck Depresyon Ölçeği kullanılmıştır. Sonuçlar: Depresif belirtiler ile ailelerin üniversite masraflarını karşılama gücü, ders başarısı, fakülte ve sınıf düzeyi arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Öğrenciler, sosyal yaşam ve tesis eksikliğini, eğitim sisteminin ve kalitesinin yetersizliğini, ekonomik sıkıntılarını sorun alanları olarak belirtmişlerdir. Ekonomik ve arkadaşlar arası problemlerle depresif belirtiler arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.
- Published
- 2002
39. An overall evaluation of psychiatric consultation requests in Pamukkale University Hospital
- Author
-
Oğuzhanoğlu, Kalkan Nalan, Özdel, Osman, Karadağ, Filiz, and Çakır, Ülkü
- Subjects
Acil Tıp ,Tıbbi İnformatik ,Psikiyatri ,Psikoloji - Abstract
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi (PAÜTF) Hastanesinde bir yıllık süre içinde psikiyatri bölümünce verilen konsültasyon hizmetlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma döneminde hastanenin acil, poliklinik ve yatan hastaları için psikiyatri bölümünden istenen konsültasyon istekleri ayrıntılı olarak kaydedildi. Daha sonra hasta dosyalarından, önerilen sağaltımın uygulanıp uygulanmadığı ve çıkış özetinde psikiyatrik tanının belirtilip belirtilmediği araştırıldı. Diğer bölüm hekimlerine, psikiyatri ile ilgili düşünceleri ve işbirliğine yönelik önerilerini araştıran bir anket formu verildi. Çalışma süresi içinde 106 hasta konsültasyon hizmeti aldı. Konsültasyon istenme oranı % 0.18 bulundu. Konsültasyon istenen hastaların yatış süresi (14.8 gün), hastanedeki ortalama yatış süresinden (7,5 gün) uzun olarak saptandı. Konsültasyonların, yatan hastalar için daha çok "tıbbi soruna eşlik eden ruhsal sorunların değerlendirilmesi", acile başvuranlar için ise "hastanın temel sorununun değerlendirilmesi" amacıyla istendiği belirlendi. Yatan hastalarda tıbbi duruma bağlı mental bozukluk tanısı diğer birimlerden daha fazlaydı. Hekimlerin çoğunluğu, psikiyatri kliniği ile işbirliğine olumlu yanıt vermişlerdir. Sonuçlar bize etkinliklerimizin gözden geçirilerek yeni programların oluşturulması ile ilgili ipuçları vermektedir.
- Published
- 1999
40. Rehber öğretmenlerin mesleksel tükenmişliğini azaltmada psikodramanın etkinliği.
- Author
-
GÖKKAYA, Füsun and ÖZDEL, Osman
- Abstract
Objective: Aim of this study is to investigate the effectiveness of psychodrama therapy in reducing school counselors' occupational burnout. In addition, the increase in satisfaction with life and the reduction of depressed mood and level of the hopelessness are expected when the occupational burn out is decreased. Methods: Psychodrama therapy was conducted with school counselors, 16 sessions, and four hours in a week. Study was finalized with 14 school counselors who have either psychology or psychological counseling. School counselors are administered to fill the Maslach Burnout Inventory (MBI), The Satisfaction with Life Scale (SLS), Beck Depression Inventory (BDI) and Hopelessness Scale (HS) before and after the study. Additionally a 'Result Evaluation Form' containing open ended questions was used. After the study changes in the counseling teachers were evaluated by the comparison of the score of the scales and with the results of the evaluation forms. Results: A statistical significant difference was found between the pretest and posttest scores after the therapy in MBI and SLS. There was no significant difference in, BDI scores and also in HS scores. The SLS's pretest-post test scores were not significant however; there was a remarkable reduction in the scores. Conclusions: Current findings are discussed with reference to the literature. It was found that psychodrama is an useful technique in reducing occupational burnout. Similar studies in which will include the comparison of counseling group and control group with a larger sample will be beneficial. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2016
- Full Text
- View/download PDF
41. Bilişsel davranışçı yöntemlere dayalı cinsel terapinin vajinismuslu kadınlar ve eşlerinin cinsel sorunları üzerindeki etkileri.
- Author
-
ÖZDEL, Osman, TÜMKAYA, Selim, LEVENT, Neslihan, ATESCİ, Figen Ç., OĞUZHANOĞLU, Nalan K., and VARMA, Gülfizar
- Abstract
Objective: It has long been suggested that sexual problems are common in women with vaginismus and their partners or spouses. In the current study, it was determined whether or not there was a change in sexual problems of women with vaginismus and their spouses after a successful sex therapy based on cognitive behavioral methods of vaginismus. Methods: The Golombok Rust Inventory of Sexual Satisfaction was administered to twenty-eight married couples, who could not achieve vaginal penetration due to primary vaginismus, before and after sex therapy based on cognitive behavioral methods. Results: The results of our study have shown that sexual problems in women with vaginismus improve after the treatment. Furthermore, their spouses do not show a higher rate of sexual problems than the general population, and these problems generally do not decrease by sex therapy used to treat vaginismus. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2013
- Full Text
- View/download PDF
42. Obez Kadınlarda Psikiyatrik Tanı Sıklığı.
- Author
-
Özdel, Osman, Sözeri-Varma, Gülfizar, Fenkçi, Semin, Değirmenci, Taner, Karadağ, Filiz, Kalkan-Oğuzhanoğlu, Nalan, and Ateşçi, Figen
- Subjects
- *
PSYCHIATRIC diagnosis , *OVERWEIGHT women , *PSYCHOLOGICAL distress , *MENTAL depression , *OUTPATIENT medical care , *BODY mass index , *CONTROL groups , *INTERVIEWING in psychiatry - Abstract
Objectives: The aim of the present study was to investigate frequency of psychiatric disorders and severity of depression in obese women. Method: The sample was consisted of 55 obese women consecutively admitted to the endocrinology outpatient clinic, Body Mass Index (BMI) 30 and over and without chronic physical disease. Control group was formed of 55 women that same age group, BMI 25 and under and without chronic physical disease. Structured psychiatric interview (SCID-I) according to the DSM-IV diagnostic criteria were performed all individuals participating in the study. The severity of depression were assessed by the Hamilton Rating of Depression Scale (HAM-D17). Results: It was determined that mean age 41.07±10.00 years in obese group, 43.38± 7.38 years in control group. There was no difference between the two groups. BMI was higher in obese women than the control group (respectively 37.38±6.75, 22.26±1.91). The prevalence of psychiatric disorders was higher in the obese subjects than the control group (respectively 60% n=33, 9.1% n=5). Mood disorders and anxiety disorders were the most found diagnosed in obese group in present and lifetime. HAMD17 scores of obese subjects were significantly higher than the control group. Conclusion: In our study, women who seek treatment for obesity, the prevalence of psychiatric disorders are higher than normal-weight women. Our results support the existence of the relationship between obesity and psychopathology. Psychiatric evaluation is necessary obese women who seek treatment for obesity. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2011
43. The comparison of cognitive functions in schizophrenia and schizoaffective disorder.
- Author
-
Varma, Gülfizar Sözeri, Özdel, Osman, Karadag, Filiz, Tümkaya, Selim, Kalayci, Demet, and Kaya, Simge
- Published
- 2011
44. Şizofreni ve Şizoaffektif Bozuklukta Bilişsel İşlevlerin Karşılaştırılması.
- Author
-
Varma, Gülfizar Sözeri, Özdel, Osman, Karadağ, Filiz, Tümkaya, Selim, Kalaycı, Demet, and Kaya, Simge
- Subjects
- *
COGNITION , *SCHIZOAFFECTIVE disorders , *DIAGNOSIS of schizophrenia , *NEUROPSYCHOLOGICAL tests , *MEMORY - Abstract
Objective: The aim of this study was to investigate cognitive function in individuals with schizophrenia and schizoaffective disorder. Method: Research participants included 48 outpatients with a diagnosis of schizophrenia, 35 outpatients with schizoaffective disorder, and 48 non-patients from the community. Scale for Assessment of Positive Symptoms (SAPS), Scale for Assessment of Negative Symptoms (SANS), and Brief Psychiatric Rating Scale (BPRS) were applied to the patients. Neuropsychological evaluation included Wisconsin Card Sorting Test (WCST) for executive functions, Verbal Memory Processes Test (VMPT) for verbal memory and Stroop Test (ST) for attention tasks. Results: There were significant differences among the groups in the number of categories completed, number of perseverative error, percentage of perseverative error, number of conceptual level responses and percentage of conceptual level responses in WCST; time diffrence in Stroop test; score of learning, score of maximum learning and long term memory-recall in VMPT. A post hoc analysis (Turkey) was performed. It was determined that there was no difference between schizoaffective and schizophrenia patients on neuropsyhological tasks. However, schizoaffective and schizophrenia patients had significantly poorer performance than control group on neuropsychological tests. Conclusion: Our study show that cognitive functions in patients with schizoaffective disorder and schizophrenia are similar and that they are both impaired compared with healthy controls. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2011
- Full Text
- View/download PDF
45. Çok Yüksek Doz Lorazepam Baǧımlılıǧı ve Yoksunluk Semptomları.
- Author
-
Özdel, Osman, Tümkaya, Selim, Karadağ, Filiz, and Cura, Çiğdem
- Subjects
- *
DRUG addiction , *LORAZEPAM , *BENZODIAZEPINES , *HEALTH policy , *PATHOLOGICAL psychology ,DEVELOPING countries - Abstract
The fact that health policies in developing countries make easy to get drugs, which should only be used under control, might result in dependence problems despite initial treatment purposes for drug intake. Benzodiazepines are drugs that have been widely prescribed and have been classified as controlled drugs. In this work, a case is described who began to use lorazepam, developed tolerance and dependence to mega-dose of drug because of easy access to drug. The patient has used lorazepam approximately for six months as he gradually increased dose to 220 mg/day. His efforts to drop the drug was unsuccessful and subsequently he applied to emergency service because of disturbing withdrawal symptoms. He showed initial withdrawal symptoms of severe restlessness, hyperpnoea, sweating, headache, anxiety, irritability which were succesfully controlled in the second day. Seizure or any other life threatening adverse effect were not observed during treatment. The health policies in developing countries should be arranged strictly to control access to controlled drugs even by prescribed patients in order to avoid development of addiction in such cases. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2008
46. Çoklu antipsikotik kullanımı: Psikotik bozukluk izlem polikliniğinde takip edilen olguların geriye dönük değerlendirilmesi.
- Author
-
Çetin, Şahabettin, Şengül, Melike Ceyhan Balcı, and Özdel, Osman
- Abstract
Objective: In this study, it was aimed to investigate the sociodemographic and clinical features that may be related to antipsychotic polypharmacy and to discuss the causes and effects of this condition. Method: The records of the cases followed up at the psychotic disorders outpatient clinic were analyzed retrospectively. Sociodemographic and disease related clinical features, Clinical Global Impression Scale (CGI) Severity of Illness and Advers Events in their last applications were evaluated. Results: The most common diagnosis is schizophrenia with a rate of 63.6% (n = 150). It was determined that 76.7% (n = 181) of 236 patients included in the study were using at least two antipsychotic drugs, %64.8 (n = 153) were using long acting parenteral antipsychotics. When comparing antipsychotic polypharmacy and monotherapy patients;statistically significant difference was found in terms of age, gender, onset age of disease, history of electroconvulsive therapy (ECT), long term parenteral antipsychotic use, number of hospitalizations and duration of their last hospitalization, Clinical Global Impression Scale severity of illness and advers events scores. Discussion: Although there is insufficient data on the efficacy and safety of antipsychotic polypharmacy, it appears that it is preferred in practice far above the recommendations of treatment guidelines. It seems important to understand the causes of this situation, and to make adjustments in the practices and guidelines of clinicians. Medical, social and economic consequences caused by antipsychotic polypharma-cyshould be considered. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2021
- Full Text
- View/download PDF
47. Bipolar bozukluk hastaları ve birinci derece yakınlarında zihin kuramı ve yürütücü işlevler.
- Author
-
Duman, Taçlan, Ateşçi, Figen, Topak, Osman Zülkif, Şendur, İbrahim, Tümkaya, Selim, and Özdel, Osman
- Abstract
Objective: In this study it is aimed to compare the theory of mind skills and executive functions in bipolar disorder patients and their first degree relatives with controls, and to demonstrate the relationship between executive functions and theory of mind. Method: 30 patients with euthymic bipolar I disorder, their first degree relatives, and 30 healthy controls were included in the study. Sociodemographic data form, Hamilton Depression Rating Scale, Young Mania Rating Scale, Wechsler Adults Intelligence Test were applied to all participants; Wisconsin Card Sorting Test, Stroop Test, Trail Making Test A and B, and Digit Span Test were applied to evaluate the executive functions; Reading the Mind in the Eyes Test, Hinting Task and Faux Pas Test were applied to evaluate the theory of mind skills. Results: There was not any significant difference between the groups in terms of theory of mind, although total scores were seen from bad to good in bipolar patients, first degree relatives and controls respectively. Patient group had significantly lower performance in Trail Making Test A, and DigitSpan Test inverse number scores. As the severity of disease increased, cognitive functions and the theory of mind were seen to be worsened. The theory of mind was related to executive functions. Discussion: In conclusion, we did not find significant losses in terms of theory of mind in bipolar patients and their first degree relatives. But bipolar patients had a deficiency in attention, psychomotor speed and verbal working memory; and theory of mind was related to executive functions. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2019
- Full Text
- View/download PDF
48. Anoreksiya Nervoza Tanılı Bir Ergenin Tedavisinde Yaşanan Güçlükler.
- Author
-
Terzioğlu, Merve Aktaş, Varma, Gülfizar Sözeri, Uğurlu, Tuğçe Toker, and Özdel, Osman
- Subjects
- *
ETIOLOGY of diseases , *THERAPEUTICS , *ANOREXIA nervosa , *MENTAL illness , *FAMILIES - Abstract
Anorexia Nervosa (AN) is a mental illness having high mortality rate and characterized with serious impairment in eating behavior. AN leads to severe biological consequences and serious psychosocial dysfunction. Self-assessments of the patients are overly and excessively affected by their body shape and weight. Genetic, neurobiological and psychosocial factors play a role in etiology. Due to the presence of specific symptoms and evidences, generally it is not too hard to diagnose AN. However, the lack of insight of the patient, the existence of life-threatening medical consequences of the disorder and the presence of strong psychosocial factors in the etiology make medical treatment difficult. In AN, comorbidity is most often seen with depression and anxiety disorders. Concomitant mental disorders and the severity of these mental disorders are among the factors that make treatment difficult. A multifaceted approach to medical treatment is essential. Treatment requires the association of psychopharmacology and specific psychotherapeutic practices. Since family relationships play an important role in the etiology of the disease, participation of the family in the treatment process is required. Building strong and effective cooperation has a positive effect on the prognosis of the disease. This article presents a case diagnosed with AN, and it aims to summarize the difficulties encountered in treatment process and coping methods. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2018
- Full Text
- View/download PDF
49. Depresyon tedavisinde grup psikoterapisi ve psikodramanın yeri.
- Author
-
Varma, Gülfizar Sözeri, Karadağ, Filiz, Oğuzhanoğlu, Nalan Kalkan, and Özdel, Osman
- Abstract
Object: Psychodrama enables a formulation related with the factors causing depression while contributing to the patients to acquire insight and get well. With psychodrama group psychotherapy applications, the patients can benefit from the treating factors of group study as well as the specific technique and interventions of psychodrama. The objective in this study was to summarize the psychodrama psychotherapy application process on depression patients with antidepressant use and to discuss the points which are thought to contribute to recuperation. Methods: A total of 15 patients with mild-moderate level of depression participated in the study and 9 patients completed the group process. In addition to medications, a total of 16 sessions of group psychotherapy and psychodrama studies were applied on the patients with 3 hours of each per week. The severity of depression was assessed via Hamilton Depression Rating Scale (HAM-D17). Expectations of the patients from group therapy were asked during the first session and a common list was prepared using the recorded responses. It was evaluated in the final session whether these expectations have been met or not. Results: The initial HAM-D17 score average of the patients was determined as 13.33 (±2.39), whereas it was determined as 5.88 (±4.01) at the end of the treatment. A statistically significant decrease was determined in the severity of depressive symptoms after treatment (z=2.677, p=0.007, Wilcoxon test). The expectations of the patients from group psychotherapy and psychodrama were revised. It was determined at the end of the treatment that anger control of the patients increased, fears and irritability decreased, that they received support from the group and that they understood themselves better. Discussion: Our results lead us to think that psychodrama group psychotherapy contributes to recovery in depression treatment. Psychodrama has contributed to understanding which factors have played a role in the formation of depression and the changing of these factors realized by the patient as well. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2017
- Full Text
- View/download PDF
50. Bir Grup Tıp Fakültesi Öğrencisinde Öğrenim Sürecinde Tükenmişlik Düzeylerinin Karşılaştırılması: Tıp Eğitim Süreci Tükenmişlik Düzeylerini Değiştiriyor mu?
- Author
-
Topak, Osman Zülkif, Karan, Cevriye Beyza, Toktaş, Selma Nur, Gündoğmuş, Safiye Zuhal, and Özdel, Osman
- Abstract
Amaç: Bu araştırmanın amacı, Tıp fakültesi birinci sınıf öğrencileri ile altıncı sınıf öğrencilerini tükenmişlik riski açısından karşılaştırmak, uzun ve zorlu bir süreç olan tıp eğitiminin ve ilk kez hasta-hekim ilişkisinin yaşandığı son sınıf yıllarının tükenmişlik gelişimine olan etkisinive bunun kişilik özellikleriyle bağlantısı olup olmadığını ortaya koymaktır. Yöntem: Tıp Fakültesi Dönem 1 öğrencilerinden 30 ve Dönem 6 öğrencilerinden 30 olmak üzere onam veren toplam 60 öğrenci çalışmaya dâhil edildi.Tüm katılımcıların sosyodemografik bilgileri alınarak, her birine Maslach Tükenmişlik Envanteriile A Tipi Davranış Testi uygulandı. Bulgular: Dönem 6 öğrencilerinin Maslach Tükenmişlik Envanteri duygusal tükenmişlik alt ölçeği ortalaması Dönem 1 öğrencilerinden yüksekti. Kişilik davranışı açısından iki grup karşılaştırıldığında; A ve B tipi kişilik davranışı dağılımının iki g r u p t a da benzer olduğu belirlendi. Sonuç: Bu çalışmada, yapılan diğer çalışmalarla benzer olarak son sınıf öğrencilerinde tükenmişlik düzeyi artmaktadır. Bizim çalışmamızda, son sınıf intörn öğrencilerinde A tipi kişilik sayıca fazla bulunsa da bu fazlalık istatiksel olarak anlamlı düzeye ulaşmamıştır. Ayrıca kişilik tipi ile tükenmişlik düzeyi ve kişisel başarı duygusu arasında herhangi biristatistiksel ilişki d e izlenmemiştir. Objectives: The aim of this study was to investigate the differences of the risk of burnout in medical students between the first year and last year which students first experience both physician-patient relationship and so long, so challenging medical course process. Method: A cross-sectional study was carried out in a sample of 60 medical students which were randomly selected and gave informed consent. Thirty students (50%) were in the first year and 30 were (50%) in the sixth year of training using sociodemographic data form, Maslach Burn out Inventory and A type personality test. Results: Maslach Burnout Ýnventory emotional exhaustion subscale was higher at last year medical students than the first year students. About personality behaviour; when two groups compared, no significant differenceswere found in each groups. Conclusion:In this study, burnout levels was higher at the last year medical students as previous studies had done before. In our study, although type A characteristics were numerously higher, it was not significant statically. Further more we did not find any relationship between personality characteristics in terms of type A and type B and burnout levels or sense of personel accomplishment. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
- Published
- 2015
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.