Search

Objective: We are currently training a generation of students who cannot remember the days before Internet, are learning in digital environment, will practice in a predominantly e-health world. We think they are ready to learn online, but are they? The aim of this study was to determine the students’ readiness for e-learning in terms of the technologies they have with the skills for online learning. Methods: This is a descriptive study with survey method by using a scale of university students’ readiness for e-learning. The research was done with volunteer 4 th -year medical students. Results: The results show that e-learning readiness for medical students is enough for five sub-scales, and almost enough for one sub-scale. The medical undergraduates have smartphones(92.3%), laptops(81.6%) and tablets(26.7%) only 0.9% of the undergraduates have no hardware. The participants have regular internet connection(92.1%) and mobile internet connection(80.89%). Male undergraduates’ readiness is significantly higher than females. The undergraduates who use internet for studying and learning during the day or several times in a day have statistically higher readiness levels than others. Conclusion: Medical students’ e-learning readiness level is moderately high. They use Internet daily with own hardware. The organizational readiness is well in terms of resources, learning management systems. Amaç: Günümüzde, internetten önceki günleri hatırlayamayan, dijital ortamda öğrenen, ağırlıklı olarak e-sağlık dünyasında çalışacak bir kuşağı yetiştiriyoruz. Bu bireylerin çevrimiçi öğrenmeye hazır olduklarını düşünüyoruz, acaba gerçekten hazırlar mı? Bu çalışmanın amacı, öğrencilerin çevrimiçi öğrenme becerileri ile sahip oldukları teknolojiler açısından e-öğrenmeye hazırbulunuşluklarını belirlemektir. Yöntem: Öğrencilerin e-öğrenme hazırbulunuşluklarının “E-Öğrenme için Hazırbulunuşluk Öz Değerlendirme Ölçeği” kullanılarak yürütülen tanımlayıcı (betimsel) bir çalışmadır. Çalışmaya gönüllü 4. Sınıf öğrencileri ile yürütülmüştür. Bulgular: Sonuçlara göre, tıp öğrencilerinin e-öğrenmeye hazırbulunuşlukları beş alt ölçek için de yeterli düzeyde ve bir alt ölçek için de kısmen yeterli düzeyinde tespit edilmiştir. Tıp fakültesi öğrencilerinin sahip oldukları teknolojiler; akıllı telefon (% 92,3), dizüstü bilgisayar (% 81,6) ve tablet (% 26,7) olup, % 0.9'u bu teknolojilerden hiçbirine sahip değildir. Öğrenciler yerel internet erişimine (% 92,1) ve mobil internet erişimine (% 80,89) sahiptir. Erkek öğrencilerinin hazırbulunuşluğu kız öğrencilerden anlamlı derecede yüksektir. Gün içinde veya günde birkaç kez eğitim ve öğrenim amaçlı interneti kullanan öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeyleri, diğerlerine göre daha yüksektir. Sonuç: Tıp öğrencilerinin e-öğrenme hazırlıkbulunuşluk düzeyleri kısmen yüksektir. İnterneti günlük olarak ve kendi donanımlarıyla kullandıkları görülmüştür. Gazi üniversitesi bağlamında örgütsel hazırbulunuşluk açısından (öğrenme yönetim sistemleri ve e-kaynaklar) iyi düzeydedir.

Objective: Natural products with antimicrobial effect are currently investigated in order to eliminate the use of synthetic antibiotics that cause the resistance of microorganisms. This study determines the antibacterial, antioxidant activity, and also the cytotoxic and apoptotic effect of Satureja khuzestanica on various cancer cell lines. Materials and methods: The individual constituents were identified by their identical retention indices referring to known compounds from the literature. Methanol and ethanol extracts of S. khuzestanica (25 and 50 mg/mL) were screened against four Gram-positive and four Gram-negative bacteria. The plant extracts were tested for their antioxidant activity against 2,2-diphenyl1-picrylhydrazyl (DPPH) radical. The interaction between the extracts and plasmid DNA were analyzed by agarose gel electrophoresis. In addition, the cytotoxic activity of the extracts was evaluated on MCF-7, DLD-1, osteosarcoma, and fibroblast cell line. Finally, gene expression of caspase-3, Bax and Bcl-2 were investigated by real-time PCR. Results: Our result indicated that both extracts showed good inhibitory activity against both Gram-negative (Escherichia coli ATCC 35218) and positive (Bacillus subtilis ATCC 6633) bacteria. In addition, the methanol extract of S. khuzestanica had strong antioxidant activity (IC50=37.0±0.3 ?g/mL). The extracts showed a strong effect on plasmid DNA. The methanol extract of S. khuzestanica showed a good concentration-dependent cytotoxicity. Finally, IC50=47.00a±1.21?g/mL, ethanol, and water extract had apoptotic effect in MCF-7 cell line. Discussion: MCF-7 was detected as the most sensitive cell line therefore further studies should be done on this plant extract as a potential anticancer agent against breast cancer. Amaç: Antimikrobiyal etki gösteren doğal ürünler, mikroorganizmaların direncine neden olan sentetik antibiyotiklerin kullanımını ortadan kaldırmak için araştırılmaktadır. Bu çalışmada, Satureja khuzestanica bitkisinin antibakteriyel, antioksidan aktivitesi ve çeşitli kanser hücre hatlarında sitotoksik ve apoptotik etkisi araştırılmıştır. Yöntem: Tek tek bileşenler, literatürden bilinen bileşiklere atıfta bulundukları özdeş alıkonma endeksleri ile tanımlanmıştır. S. khuzestanica'nın (25 ve 50 mg / mL) metanol ve etanol özütünün dört Gram-pozitif ve dört Gram-negatif bakteri üzerindeki etkisi belirlendi. Bitki özütlerinin 2,2-difenil-l-pikrilhidrazil (DPPH) radikaline karşı antioksidan aktiviteleri hesaplandı. Özütlerin plazmid DNA üzerine etkisi agaroz jel elektroforezi ile analiz edildi. Ayrıca, özütlerin MCF-7, DLD-1, osteosarkom ve fibroblast hücre hatları üzerinde üzerinde sitotoksik aktiviteleri araştırıldı. Son olarak, gerçek zamanlı PZR ile özütlerin kaspaz-3, Bax ve Bcl-2'nin gen ifadesi üzerine etkisi araştırıldı. Bulgular: Bizim sonuçlarımız, her iki özütünün de hem Gram-negatif (Escherichia coli ATCC 35218) hem de pozitif (Bacillus subtilis ATCC 6633) bakterilere karşı iyi bir inhibitör aktivite gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, S. khuzestanica'nın metanol özütünü kuvvetli bir antioksidan aktivitesine sahip olduğu bulunmuştur (IC50 = 37.0 ± 0.3 ?g / mL). Özütler plazmid DNA üzerinde güçlü bir etki göstermiştir. S. khuzestanica'nın metanol özütü konsantrasyon bağımlı güçlü sitotoksik aktivite göstermiştir. Son olarak, IC50, 47.00a ± 1.21?g / mL olarak hesaplanmış, etanol ve su özütü MCF-7 hücre hattında apoptotik etki göstermiştir. Sonuç: MCF-7 en hassas hücre hattı olarak tespit edilmiştir. Meme kanserine karşı potansiyel antikanser ajan olarak ileri çalışmalar yapılması önerilmektedir.

Objective: Diabates mellitus, is a chronic metabolic disorder accompanied by an increase in oxidative stress. Ischemia-reperfusion injury is a cascade of events initiated by tissue ischemia. The cellular damage produced by reperfusion leads to an active inflammatory response. This study was performed to investigate the effect of picroside II on myocardial ischemiareperfusion injury in rats with streptozotocin-induced diabetes. Methods: Animals were equally (n:6) divided for five groups as follows; Control (C), diabetes [D], diabetes+picroside II [DP], diabetes+I/R [DIR], and diabetes+I/R+ picroside II [DIRP]. In DIR group, a left anterior descending artery branch was occluded for 60 minutes, the reperfused for 120 minutes. In DIRP group, picroside II was administrated via 10 mg/kg intraperitoneal route 30 minutes before ligating the left anterior descending artery. At the end of the study, myocardial tissues were taken for total oxidant status and total antioxidant status level determinations. Results: Total oxidant status levels were significantly higher in DIR group, when compared with C, DP, and DIRP groups (p:0.001, p:0.019, and p:0.031, respectively). Total antioxidant status levels were significantly higher in DIR group, when compared with C, DP, and DIRP groups (p:0.006, p:0.024, and p:0.007, respectively). Conclusion: These results indicate that administration of picroside II may have protective effects against I/R injury., Amaç: Diyabetes mellitus, oksidatif stres artışının eşlik ettiği kronik metabolik bir hastalıktır. İskemi-reperfüzyon (İ/R) hasarı doku iskemisi tarafından başlatılan olayların bir kaskadıdır. Reperfüzyon sonucunda oluşan hücre hasarı inflamatuar yanıtı aktive eder. Bu çalışma, Streptozosin kaynaklı diyabeti olan ratlarda miyokard İ/R hasarı üzerine Pikrozid II’nin etkisini araştırmak amacıyla yapıldı. Yöntem: Hayvanlar, beş gruba (n=6) olacak şekilde ayrıldı; Kontrol grubu (K), Diyabet grubu [D], Diyabet + Pikrozid II grubu [DP], Diyabet + İ/R grubu [DİR] ve Diyabet + İ/R + Pikrozid II grubu [DİRP]. DİR grubunda, sol ön inen arter dalı iskemi amaçlı 60 dakika süre ile kapatılmış ardından reperfüzyon için akım sağlanarak 120 dakika beklenmiştir. DİRP grubuna sol ön inen arter dalı kapatılmadan 30 dakika önce Pikrozid II, 10 mg/kg olmak üzere intraperitoneal olarak verildi. Çalışmanın sonunda, miyokard doku örnekleri total oksidan durum ve total antioksidan durum seviyesinin ölçülmesi için alındı. Bulgular: Toplam oksidan durum seviyeleri DİR grubunda, diğer gruplarla karşılaştırıldığında (K, DP, DİRP) anlamlı yüksek bulunmuştur (sırasıyla p:0.001, p:0.019, ve p:0.031). Total antioksidan durum seviyeleri DİR grubunda, diğer gruplarla karşılaştırıldığında (K, DP, DİRP ) anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (sırasıyla p:0.006, p:0.024, ve p:0.007). Sonuç: Bu bulgular Pikrozid II’nin İ/R hasarına karşı koruyucu etkiye sahip olabileceğini göstermektedir.

Pilomatricoma is a benign skin tumor of hair matrix cells. The head and neck is the most commonly affected site of the body. This article describes 41 year-old man who referred to our clinic with an asymptomatic, slow-growing mass on the right retroauricular, suboccipital region. The tumor was excised and histopathologically diagnosed as pilomatricoma. Because of its frequency and predilection of head and neck region, otolaryngologists should be familiar of this tumor. Pilomatrikoma, kıl folliküllerinin matriks hücrelerinden köken alan benign deri tümörleridir. Bu tümörün en sık görüldüğü yerleşim yeri baş ve boyun bölgesidir. Bu yazıda, 41 yaşında sağ retroauriküler, suboccipital bölgede semptomsuz, yavaş büyüyen kitle ile başvuran bir hasta tarif edilmektedir. Bu tümör çıkarılarak histopatolojik incelemeye gönderilmiş ve pilomatrikoma tanısı almıştır. Baş ve boyun bölgesinde sık görülme eğilimi nedeniyle kulak burun boğaz hekimlerinin bu tümörün klinik sunumunun bilincinde olması ve baş boyun kitlelerinin ayırıcı tanısında bu tümörleri akla getirmesi önerilmektedir.