İslam ülkelerinde, İslamcı muhalefetin tarihi, emperyalist ve sömürgeci faaliyetlerin ortaya çıkmaya başladığı dönemlere dayanmaktadır. Batı’nın İslam coğrafyasına yönelik emperyalist ve sömürgeci politikaları neticesinde suni sınırların çizilmesi, bağımsız devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte kurulan yeni düzende işbaşına gelen/getirilen yönetimlerin Batı’nın güdümünde ve laik bir yönetim karakterine sahip olması (ya da İslamcı muhalifler tarafından böyle olduğu kabul edilmesi), İslam dünyasının birçok ülkesinde İslamcı muhalif grupların temel itiraz noktasını oluşturmaktadır. Bu nedenle birçok İslamcı muhalif grup, Batı güdümündeki bu laik yönetimlerin devrilip yerlerine şeriata dayalı bir yönetimin gelmesi gerektiğine inanmaktaydı. İslam dünyasında bu hedefle kurulan muhalif hareketler için dönüm noktalarından birisi Ayetullah Hümeyni liderliğinde İran’da gerçekleşen İslam Devrimi’ydi. İran’da 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi; Mısır, Pakistan ve Afganistan başta olmak üzere birçok Müslüman ülkede, laik ve seküler yönetimlere karşı yürütülen muhalefet için ayrı bir motivasyon kaynağı olmuştur. İran İslam Devrimi’nin başarıyla sonuçlanması, bir taraftan benzer hedeflerle faaliyet yürüten oluşumlara motivasyon sağlamış; diğer taraftan da aynı hedefler çerçevesinde faaliyet yürütecek yeni teo-politik hareketlerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. İran İslam Devriminin yaratmış olduğu motivasyonun etkili olduğu ülkelerden birisi de şüphesiz Türkiye olmuştur. Türkiye’de İslamcı muhalefetin dozu artmış ve bazı teo-politik hareketler ortaya çıkmıştır. Söz konusu gruplardan biri de Türkiye Hizbullah’ı olmuştur. Hizbullah, Türkiye’deki laik sistemin değiştirilip yerine şeriata dayalı bir yönetimin kurulması gerektiği fikrini benimsemiştir. Bu kapsamda Türkiye’deki yönetim tarzının şeriata uygun olmadığı (tağuti) gerekçesiyle oy kullanarak bu sisteme dâhil olunmaması gerektiğini belirtmiştir. Ancak süreç içerisinde Hizbullah’ın hareket metodu ve söylemlerinde bazı değişimler yaşanmıştır. Hizbullah, 1990- 2000 yılları arasında kamuoyunda şiddet ile özdeşleşen bir yapı haline gelmiştir. Türkiye Hizbullahı, 2002 yılında silahlı eylemleri bıraktığını duyurduktan sonra, sivilleşme çabaları kapsamında daha sonra ismi Mustazaflar Hareketi olarak değişen bir dernek kurmuştur. Söz konusu bu dernek, 2010 yılında Hizbullah ile ilişkili olduğu gerekçesiyle kapatıldı. 2012 yılına gelindiğinde, Hizbullah, “Hür Dava Partisi” adında bir parti kurarak siyaset arenasına dahil oldu. Ortaya çıktığı ilk zamanlarda Türkiye’deki mevcut yönetim sistemini reddeden ve bu sistemle hiçbir şekilde ilişki içerisinde olmamayı salık veren Hizbullah’ın süreç içerisinde bu tavrında değişikliğe gittiği görülmektedir. İlk zamanlarında oy kullanmayı bile kabul etmeyen Hizbullah’ın, parti kurmak suretiyle, süreç içerisinde bir dönüşüm yaşandığı görülmektedir. Daha önce oy kullanmanın haram olduğunu ifade eden Hizbullah, Hür Dava Partisi adındaki siyasi yapılanma ile mevcut sistemin içerisinde yer almaya başlamıştır. İşte bu çalışma, Türkiye Hizbullahı’nın süreç içerisindeki siyasal dönüşümünü ele almaktadır. Dokümantasyon metodunun kullanıldığı çalışmanın kaynaklarını, Hizbullah hareketinin içerisinde bulunmuş ve daha sonra Dernek ve Partinin farklı kademelerinde görev almış olan kişilerin demeçleri, parti ve dernek tüzükleri, konuyla ilgili yapılmış çalışmalar ve Hizbullah’ın yayınlamış olduğu manifesto oluşturmaktadır. Çalışmada Hizbullah’ın kuruluş süreci ve siyaset anlayışı ele alındıktan sonra 2002 yılında başlayan legalleşme çabaları ve 2012 yılında siyasi bir parti kurmaya uzanan süreç ele alınmıştır. Çalışma sonucunda Hizbullah’ın mevcut siyasal yapıya karşı tavrının süreç içerisinde değişikliğe uğradığı tespit edilmiştir. Hizbullah’ın yaşadığı bu dönüşümün bir ılımlaşma olarak değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır. The history of the Islamist opposition in Islamic countries dates back to the times when imperialist and colonial activities began to emerge. In the new order which is established as a result of the emergence of independent states, the secular character of the administrations that came to power under the control of the West and artificial borders which are drawn as a result of the imperialist and colonialist policies of the West towards the Islamic geography constitute the main objection point of Islamist opposition groups in many countries of the Islamic world. For this reason, many Islamist opposition groups believed that these Western-led secular governments should be overthrown and replaced by an administration based on sharia. The Iranian Islamic Revolution in Iran in 1979 has been a separate source of motivation for the opposition to secular and laicistic governments in many Muslim countries, especially in Egypt, Pakistan, and Afghanistan. The successful conclusion of the Islamic Revolution in Iran, on the one hand, provided motivation for organizations operating with similar goals; on the other hand, it was influential in the emergence of new theo-political movements that would operate within the framework of the same goals. Undoubtedly, Turkey was one of the countries where the motivation created by the Iranian Islamic Revolution was effective. The dose of Islamist opposition has increased in Turkey and some theo-political movements have emerged. One of these groups was the Turkish Hezbollah. Hezbollah adopted the idea that the secular system in Turkey should be changed and replaced by an administration based on sharia. In this context, they stated that people must not contribute this system by voting because the administration order in Turkey does not comply with the sharia. However, there have been some changes in Hezbollah's method of action and discourse in the process. Between 1990 and 2000, Hezbollah became a group identified with violence in public opinion. After Turkey's Hezbollah announced that it stopped armed actions in 2002, it established an association, which later changed to the Mustazaflar Movement, as part of its demilitarization efforts. This association was shut down in 2010 because it was associated with Hezbollah. Hezbollah became involved in the political arena by founding a party called Hür Dava Partisi (Free Cause Party) in 2012. It is seen that Hezbollah, which rejected the current administrative system in Turkey in the early periods and advised people not to be in this system, changed its attitude in the process. It is seen that Hezbollah, which was against voting in its early days, experienced a transformation in the process by founding a party. Hezbollah, which previously stated that voting was haram, started to take place in the current system with the political structure called the Hür Dava Partisi. This study deals with the political transformation of Turkish Hezbollah in the process. In the study, in which the documentation method was used, the establishment process of Hezbollah and its understanding of politics is explained, and the legalization efforts that started in 2002 and the process leading to the establishment of a political party in 2012 are discussed. As a result of the study, it has been determined that Hezbollah's attitude towards the current political structure has changed in the process. It has been concluded that this transformation experienced by Hezbollah can be evaluated as a moderation