33 results on '"Erbek, Selim Sermed"'
Search Results
2. The relationship between smoking and nasal polyposis
- Author
-
ERBEK, SELİM SERMED, ERBEK, SEVDA, ÇAKMAK, ÖZCAN, and BUDAKOĞLU, IŞIL İREM
- Published
- 2008
3. Reliability and validity of the Turkish version of the Rhinosinusitis Disability Index
- Author
-
ERBEK, SEVDA, ERBEK, SELİM SERMED, BUDAKOĞLU, IŞIL İREM, AKGÜN, HEDİYE SEVAL, and ÇAKMAK, ÖZCAN
- Published
- 2007
4. Larinks kanseri cerrahi tedavi sonuçlarımız
- Author
-
Erbek, Selim Sermed and Diğer
- Subjects
Surgery-otorhinolaryngologic ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Laryngeal neoplasms - Abstract
larinks kanseri cerrahi tedavi sonuçlarımız ÖZET Sağlık Bakanlığı Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği'nde 1987-1995 yıllan arasında cerrahi tedavi uygulanan ve en az 1 yıl takip edilebilen 66 olgu tanı, tedavi ve prognoz yönünden değerlendirilmiştir. Olguların 65 'i erkek idi. Yaş ortalaması 54.3+9.4 idi. Olguların % 97'sinde uzun süreli sigara kullanımı mevcut idi. Olguların tamamında ses kısıklığı şikayeti vardı. Olguların %77.3' ü kırsal kökenli olup sosyokültürel düzeyleri düşüktü. Olguların % 63.6' sı supraglottik, % 25.8' i glottik, % 10.6' sı transglottik yerleşimli idi. Lezyonlann % 98.5'i yassı hücrli karsinom, % 1.5' i verrüköz karsinom idi. Olguların %22.8'i evre I, % 24.2' si evre n, % 24.2'si evre m, % 28.8' i evre IV idi. Olgulara primer tümöre yönelik ilk tedavi olarak % 71.2 oranında total larinjektomi uygulandı. Glottik kanserlerin % 70.6'sına vertikal larinjektomi, supraglottik kanserlerin %16.7'sine supraglottik larinjektomi uygulandı. Transglottik kanserlerin tamamına total larinjektomi uygulandı. Olgulardan 51 'ine, 9'u bilateral olmak üzere 53 radikal boyun diseksiyonu, 7 fonksiyonel boyun diseksiyonu uygulandı. Takipte olguların % 18.2'sinde nüks, % 10.6'smda metastaz saptandı. Oniki olgu larinks kanseri nedeniyle kaybedildi. Beş yıllık sürvi oranımız % 63.6'dır. özet 70 78
- Published
- 1996
5. Nazal polipli hastalarda kırmızı kan hücresi dağılım genişliği
- Author
-
TOPAL, Özgül and ERBEK, Selim Sermed
- Subjects
Enflamasyon,nazal polip,kırmızı kan hücresi dağılım genişliği ,Inflammation,nasal polyp,red blood cell distribution width - Abstract
Amaç: Bu çalışmada nazal polipli NP hastaların kırmızı kan hücresi dağılım genişliği KKDG seviyeleri değerlendirildi ve enflamatuvar bir parametre olarak önemi ve hastalık şiddeti ile muhtemel ilişkisi araştırıldı.Hastalar ve Yöntemler: Ocak 2003 - Eylül 2016 tarihleri arasında 139 NP hastası 87 erkek, 52 kadın; ort. yaş 46.6 yıl; dağılım 22-87 yıl ve nazal septal rekonstrüksiyon cerrahisi olmuş 80 kontrol hastası 59 erkek, 21 kadın; ort. yaş 30.3 yıl; dağılım 17-64 yıl bu retrospektif kontrollü çalışmaya dahil edildi. Polip evresi, bilgisayarlı tomografi BT skoru, periferik kanda eozinofil sayısı, total serum immünoglobulin E IgE ve KKDG verileri tıbbi kayıtlardan elde edildi.Bulgular: Elli altı NP’li hastada %40.28 KKDG normal değerlerin üzerindeydi. Ortalama KKDG, NP’li grupta %15.3906±1.41805, kontrol grubunda ise %14.6413±0.83191 idi. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu p, Objectives: This study aims to evaluate the red blood cell distribution width RDW levels of patients with nasal polyposis NP , and investigate its value as an inflammatory parameter and possible correlation with the severity of the disease. Patients and Methods: Between January 2003 and September 2016, a total of 139 NP patients 87 males, 52 females; mean age 46.6 years; range 22 to 87 years and 80 controls 59 males, 21 females; mean age 30.3 years; range 17 to 64 years , who underwent nasal septal reconstruction surgery, were included in this retrospective controlled study. Data including polyp stage, computed tomography CT score, number of eosinophils in peripheral blood, total serum immunoglobulin E IgE and RDW were obtained from medical records. Results: Red blood cell distribution width was above normal values in 56 NP patients 40.28% . Mean RDW was 15.3906±1.41805% in NP group and 14.6413±0.83191% in the control group. The difference was statistically significant between the two groups p
6. Koklear implantlı çocuklarda uzun dönem vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyel yanıtları
- Author
-
TOPAL, Mustafa, TOPAL, Özgül, ERBEK, Selim Sermed, and ERBEK, Hatice Seyra
- Subjects
Cochlear implant,vestibular evoked myogenic potentials,vestibular system ,Koklear implant,vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyeller,vestibüler sistem - Abstract
Amaç: Bu çalışmada koklear implant cerrahisi uygulanan hastalarda vestibüler sistemin işlevleri vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyeller VEMP üzerinden uzun dönemde değerlendirildi.Hastalar ve Yöntemler: Çalışmamıza koklear implant cerrahisi sonrası en az bir yıldır takip edilen 18 yaş altı 35 hasta 19 erkek, 16 kız; ort. yaş 13.0±3.6 yıl; dağılım 5-18 yıl dahil edildi. Kontrol grubu, öyküsünde vestibüler sistemle ilgili herhangi bir yakınması olmayan 35 gönüllü 18 yaş altı sağlıklı birey 21 erkek, 14 kız; ort. yaş 14.6±3.2 yıl; dağılım 5-18 yıl içerdi. Çalışma ve kontrol grubunun her iki kulaklarından elde edilen servikal ve oküler VEMP yanıtları gruplar arasında karşılaştırıldı.Bulgular: Koklear implantlı çocuklarda servikal VEMP dalgası elde edilme oranları ameliyat edilen ve karşı taraf kulaklar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermedi p=0.802 . Koklear implantlı çocuklarda ameliyat edilen ve karşı taraf kulaklar arasında oküler VEMP dalgası elde edilme oranlarında da anlamlı bir farklılık yoktu p=0.078 . Kontrol grubundaki çocukların kulaklarında servikal VEMP ve oküler VEMP dalgaları, implantlı hastaların hem ameliyat edilen hem karşı taraf kulaklarına kıyasla anlamlı olarak daha yüksek oranda elde edildi p, Objectives: This study aims to evaluate the long-term functions of vestibular system via vestibular evoked myogenic potentials VEMPs in patients who were administered cochlear implant surgery. Patients and Methods: Our study included 35 patients aged under 18 years 19 males, 16 females; mean age 13.0±3.6 years; range 5 to 18 years who were followed-up for at least one year after cochlear implant surgery. Control group included 35 voluntary individuals aged under 18 years 21 males, 14 females; mean age 14.6±3.2 years; range 5 to 18 years , who had no history of any complaint related to the vestibular system. Cervical and ocular VEMP responses acquired in both ears of study and control groups were compared between the groups. Results: Rates of cervical VEMP wave acquisition in children with cochlear implants did not show any significant difference between the operated and opposite side ears p=0.802 . In children with cochlear implants, there was also no significant difference between the operated and opposite side ears in terms of rates of ocular VEMP wave acquisition p=0.078 . In the ears of children in the control group, cervical VEMP and ocular VEMP waves were acquired at significantly higher rates compared to those in both operated and opposite side ears of children with implants p
7. Marangozlarda işitmenin elektrofizyolojik testlerle değerlendirilmesi
- Author
-
Budak, Buse, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Subjects
Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
Marangozlar mesleki yaşamlarında devamlı olarak 82 – 100 dB ses şiddetindeki gürültüye maruz kalmaktadırlar. Marangozhanelerdeki maruz kaldıkları ses şiddeti, marangozhanede bulunduğu yer ve kullandığı alete göre iç kulağa zarar verici seviyelere çıkmaktadır. Çalışmamızın amacı; Marangozlarda işitmenin odyometri, transient uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) testi ile detaylı olarak incelemektir. Çalışmaya 31 marangoz, sürekli ve/veya ani gürültüye maruz kalmamış 31 kişi kontrol grubu olmak üzere toplam 62 kişi alınmıştır. İşitme eşikleri ölçümünden sonra her iki grubun uyarılmış otoakustik emisyon testiyle ölçümü yapılmıştır.Marangozların yaş ortalaması 44.58 ± 10.33, kontrol grubunun yaş ortalaması 41.84 ± 8.65 olup istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p=0.262). Marangoz ve kontrol grubunun sağ ve sol kulak saf ses işitme eşiklerini karşılaştırdığımızda, tüm frekanslarda marangozlarda anlamlı düşüş olduğu saptanmıştır (p
- Published
- 2020
8. D vitamini eksikliği olan hastalarda saf ses odyometri, multifrekans timpanometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) testleri ile işitmenin değerlendirilmesi
- Author
-
Çayirgan, Tuğçe, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Vitamin D deficiency ,Audiometry ,Acoustic impedance tests ,Hearing ,Visual evoked potentials ,Voice ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Vitamin D ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
Amaç : D vitamini, yağda eriyen vitaminler arasında yer alan ve uygun biyolojik ortamlardavücut tarafından sentezlenebilen, hem hormon hem de hormon öncüleri olan bir çeşitsteroldür. Kalsiyum , fosfor metabolizması ve kemik mineralizasyonunda önemli rol oynadığıbilinmektedir. D vitamini yetersizliği ve eksikliğinin, kardiyovasküler hastalıklar, kanser,metabolik hastalıklar, otoimmün hastalıklarla ve daha bir çok hastalıkla ilişkisi bulunmuştur.Daha önce D vitamini eksikliğinde işitme kaybını gösteren çalışmalar sınırlıdır. Bu nedenlebu çalışmada D vitamini eksikliğinin işitme kaybı üzerinde etkisi daha detaylı testlerlearaştırılacaktır. Bu şekilde D vitaminin iç kulak ve işitme sistemi üzerine etkisinin ortayaçıkarılması beklenmektedir.Bireyler ve Yöntem :Çalışmaya son 6 ay içinde yaptırdığı biyokimyasal analizler sonucu D vitamini eksikliği tanısıalmış 30 birey ve D vitamini yeterliliği tanısı almış 30 birey olmak üzere 18 - 60 yaş arası ikigrup hasta alınmıştır. Çalışmaya dahil edilme kriterleri şöyle belirlenmiştir ; çalışmadan önceherhangi bir odyolojik rahatsızlık hikayesi olmayanlar, açık ve ya kapalı kafa travma öyküsüolmayanlar, D vitamini eksikliği tanısından sonra D vitamini takviyesi almaya başlamayanlar.Kontrol grubuna ise otoskopik muayenesi normal, ve son 6 ay içinde yaptırdığı testsonuçlarına göre D vitamini seviyeleri 26,02 ng/mL ve üzeri olan bireyler alınmıştır. Eldeedilen verilerin analizi için IBM Statistics SPSS17 istatistik programı kullanılmıştır.Bulgular : Çalışmaya katılan D vitamini eksikliği tanısı almış bireylerin yaşortalaması 32,30 ± 11,74 yıl olarak bulunmuştur. D vitamini yeterliliği tanısı almışbireylerin ise yaş ortalaması 39,70 ± 14,47 yıl olarak bulunmuştur. D vitaminieksikliği tanısı almış bireylerin ortalama D vitamini miktarı 12,28 ± 5,27 ng / mL ikenÇalışmaya katılan tüm bireyler için normal tip timpanogram saptanmıştır (Tip A).Odyogram ve TEOAE sonuçlarına bakıldığında hem sağ hem de sol kulak için testedilen hiçbir frekansta istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır.Sonuç : Elde ettiğimiz bulgular D vitamini eksikliğinin saf ses odyometri ve TEOAEtestleriyle tespit edilen bir işitsel disfonksiyon varlığına yol açtığını göstermemektedir.Anahtar Kelimeler : D vitamini , Multifrekans Timpanometri , Geçici UyarılmışOtoakustik Emisyon (TEOAE) , Saf Ses Odyometri Objective : Vitamin D is a both fat-soluble vitamin and hormone and hormone precursorsterols which can be synthesized endogenoulsy in suitable conditions. It is known to play animportant role in calcium , phophorus metabolism and bone mineralization. Vitamin Ddeficiency have been associated with cardiovascular diseases , cancer, metabolic diseases,autoimmune diseases and many other diseases.Previous studies showing hearing loss in vitamin D deficiency are limited. Therefore, in thisstudy, the effect of vitamin D deficiency on hearing loss will be investigated with moredetailed tests. Expected to find out the effect of vitamin D in the inner ear hearing functions inthis way.Individuals and Methods: As a result of the biochemical analyzes performed in the last 6months, 30 individuals diagnosed with vitamin D deficiency and 30 individuals are diagnosedwith vitamin D adequacy were included in the study. Inclusion criteria for participants are asfollows ; those with a history of any audiological disease before the study are excluded,people with a history of open or closed head injury are excluded, those who start takingvitamin D supplements after diagnosis of vitamin D deficiency are excluded.In the control group, individuals with normal otoscopic examination, no history of headinjury, and vitamin D levels above 26,02 ng / mL were included in the last 6 months. IBMStatistics SPSS 17 statistical program was used for the analysis of the data obtained.Results: The average age of individuals who is diagnosed with vitamin D deficiency is 32,30± 11,74 years. The average age of individuals who is diagnosed with vitamin D adequacy is70 ± 14,47 years. The average level of vitamin D in individuals who is diagnosed withvitamin D deficiency is 12,28 ± 5,27 ng / mL and the average level of vitamin D inindividuals who is diagnosed with vitamin D adequacy is 31,14 ± 3,79 ng/ mL . Allindividuals who is participated in this study has normal type tympanogram (Type A) . Asconclusion of pure tone audiometry and TEOAE results, no statistically significant differencewas found in any frequency tested for both right and left ear.Conclusion : Our findings do not show that vitamin D deficiency leads to the presence ofauditory dysfunction that can be detected by pure tone audiometry and TEOAE tests.Key Words: Vitamin D deficiency, TEOAE, Multifrekans Tympanometry, Pure ToneAudiometry 56
- Published
- 2019
9. Normal işiten yetişkinlerde geniş bant timpanometri ölçüm değerlerinin geleneksel timpanogram ölçümleri ile karşılaştırılması
- Author
-
Ocak, Emre, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Acoustic impedance tests ,Hearing ,Volume ,Ear diseases ,Adults ,Audiology ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Compliance - Abstract
Amaç: Timpanometri orta kulak esnekliğinin (kompliyans),dış kulak kanalındaki basınç değişikliğine,bağlı olarak ölçülmesidir. Klasik timpanometri sıklıkla 226 Hertz (Hz) probe tonla uygulanmaktadır. 226 Hz ile 8000 Hz arasındaki tüm frekansları kapsayan ve dar bant klik uyaran,ile elde edilen yüzlerce timpanogramın üç boyutlu (3D) analizini sağlayan yöntem ise,geniş bant timpanometri (GBT) olarak isimlendirilmiştir. Bu çalışmada GBT ile elde edilen 3 boyutlu veriler içerisinden çıkartılacak 226 ve 1000 Hz timpanogramların geleneksel yöntemlerle elde edilen 226 Hz ve 1000 Hz timpanogramlar ile karşılaştırılması amaçlanmaktadır.Metodoloji: Bu çalışma herhangi bir otolojik şikayeti olmayan gönüllü sağlıklı bireyler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Her katılımcıya saf ses odyometri, otoakustik emisyon, klasik 226 Hz ve1000 Hz timpanometri ve GBT yapılmıştır. Her bir kulak için timpanometrik tepe basıncı (TTB), kompliyans ve kulak kanalı hacimleri (Vol) ölçülmüştür. Klasik timpanometri ve GBT'de ölçülen bu parametreler sağ ve sol kulaklar için ayrı ayrı değerlendirilmiş ve iki cihazdan alınan sonuçlar istatistiksel olarak karşılaştırılmıştır.Sonuçlar: Çalışmaya 18-40 yaş aralığında 62 sağlıklı birey (124 kulak) katılmıştır. 226 Hz'de timpanometrik tepe basıncı için her iki cihazın ölçüm sonuçları istatistiksel olarak benzerdir. 1000 Hz'de timpanometrik tepe basıncı için her iki cihazın ölçüm sonuçları farklıdır. 226 Hz'de kompliyans için her iki cihazın ölçüm sonuçları istatistiksel farklıdır. 1000 Hz'de kompliyans için her iki cihazın ölçüm sonuçları istatistiksel olarak benzerdir. Gerek 226 Hz gerekse 1000 Hz'de kulak kanalı hacmi için her iki cihazın ölçüm sonuçları istatistiksel olarak benzerdir.Tartışma: Konvansiyonel timpanometre ile geniş bant timpanometre arasında kompliyans ve timpanometrik tepe basıncı parametreleri arasında frekans bazında farklılıklar olduğu dikkati çekmiştir. Geniş bant timpanometrinin konvansiyonel timpanometriye çeşitli üstünlükleri bulunmakla birlikte daha yaygın kullanımı için farklı etnisite ve yaş gruplarından daha fazla normatif veri toplanması gerektiğini düşünüyoruz. Aim: Tympanometry is the measurement of middle ear elasticity (compliance),due to pressure changes in the outer ear canal. Classical tympanometry is often performed with 226 Hertz (Hz) probe tone. Broadband tympanometry (GBT), which covers all frequencies between 226 Hz and 8000 Hz, provides three-dimensional (3D) analysis of,hundreds of tympanograms obtained with narrow-band click stimuli. In this study, it is aimed to compare 226 and 1000 Hz tympanograms to be extracted from 3D data obtained by GBT with 226 Hz and 1000 Hz tympanograms obtained by conventional methods.Methodology: This study was conducted on healthy volunteers without any otological complaints. Each participant received pure tone audiometry, otoacoustic emission, classical 226 Hz and 1000 Hz tympanometry and GBT. Tympanometric peak pressure (TTB), compliance, and ear canal volumes (Vol) were measured for each ear. These parameters, measured in classical tympanometry and GBT, were evaluated separately for the right and left ears and the results obtained from the two devices were compared statistically.Results: The study included 62 healthy individuals (124 ears) aged 18-40 years. The measurement results of both devices for tympanometric peak pressure at 226 Hz were statistically similar. The measurement results of the two devices for the tympanometric peak pressure at 1000 Hz are different. The measurement results of both devices for compliance at 226 Hz are statistically different. The measurement results of both devices for compliance at 1000 Hz are statistically similar. The measurement results of both devices for ear canal volume at both 226 Hz and 1000 Hz were statistically similar.Conclusion: It was noted that there were differences in frequency and compliance between conventional tympanometry and broadband tympanometer and compliance and tympanometric peak pressure parameters. Although broadband tympanometry has several advantages over conventional tympanometry, we think that more normative data should be collected from different ethnicities and age groups for its more widespread use. 49
- Published
- 2019
10. 65 yaş ve üzeri kişilerde sensörinöral işitme kaybının, video baş itme testi bulguları ile karşılatırılması
- Author
-
Köseoğlu, Habibe, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
AMAÇ: Çalışmamızın amacı 65 yaş ve üzeri bireylerde sensörinöral işitme kaybını video baş itme testi bulguları ile değerlendirmek.GEREÇ- YÖNTEM: Hastalar vHIT kazanç değerlerinin yaş ile ilişkisinin değerlendirilmesi amacıyla 65-74yaş ve 75-85 yaş olarak iki gruba ayrıldı. Çalışmaya, 65- 74 yaş arası 36 hasta (18 kadın, 18 erkek), 75-85 yaş arası 24 hasta (12 kadın, 12 erkek) dahil edildi. Aynı hasta grubu sensörinöral işitme kaybı derecesine göre; 1.Grup (26 dB -55 dB hafif, orta derece işitme kaybı ), 2.Grup (56 dB- >90 dB orta, ileri ve çok ileri derece işitme kaybı) olmak üzere iki gruba ayrıldı ve her hastaya vHIT uygulandı.BULGULAR: Yaşı 75-85 aralığında olan grupta, yaş aralığı 65-74 olan gruba göre vHIT kazanç değerleri hem sağ hem de sol kulak için istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur (p0.05).SONUÇ: Çalışmanın sonuçları, ileri yaşlarda sensorinöral işitme kaybı kadar vestibülooküler refleks kazançlarında da bozulma olduğunu düşündürmektedir. Ancak bu bozulma sensorinöral işitme kaybı derecesi ile ilişkili değildir. OBJECTIVE: To evaluate sensorineural hearing loss in patients 65 years and older with video head impulse test findings.METHOD: The patient were divided into two groups as 65-74 years and 75-85 years age in order to evaluate the relationship between vHIT gain values and age. 36 patients aged 65-74 years (18women, 18 men) and 24 patient aged 75-84 years (12 women, 12 men) were included in the study. According to same patient groups sensorineural hearing loss level. 1.Group (26 dB – 55dB mild to moderate hearing loss), 2.Group (55 dB – 90 dB modarate to severe hearing loss) two groups were formed and each patient underwent vHIT.RESULTS: In the 75-85 age group, the vHIT gain value was compared to the 65-74 age group; for both ear, it was statistically significantly lower (p0.05).RESULTS: The results of the study implies that sensorineural hearing loss as well as vestibulocular reflex gains are impaired in older ages. However, this deterioration has not affected the degree of sensorineural hearing loss. 80
- Published
- 2019
11. Vitiligolu hastalarda işitsel değerlendirme
- Author
-
Gezici, Ayşe, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Tinnitus ,Audiometry ,Hearing ,Vitiligo ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
Ayşe GEZİCİ. Vitiligolu Hastalarda İşitsel Değerlendirme. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Odyoloji Yüksek Lisans Tezi. 2018. Vitiligo, cildin herhangi bir bölgesinde oluşan ve sınırlı, beyaz lekelerle seyreden bir pigmentasyon bozukluğu hastalığıdır. Çalışmamızın amacı; vitiligolu hastalarda iç kulak ve efferent işitme sistemini saf ses odyometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile incelemektir. Çalışmaya 31 vitiligo hastası ve 32 sağlıklı birey olmak üzere toplam 63 kişi dahil edilmiştir. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometri ile işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun geçici uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi, kontrolateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band KAS verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür.Vitiligo hastalarının yaş ortalaması 36,81±8,36, kontrol grubunun yaş ortalaması 37,44±7,67 olup, istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0,756). Bireylerin tamamında timpanogram sonuçları normal sınırlarda bulundu. 125Hz-16000Hz frekansları arasında vitiligo hastaları ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, bütün frekanslarda vitiligo hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p
- Published
- 2018
12. Motosiklet kullanan bireylerde pozisyonel testler, vemp testi, statik ve dinamik denge skorlarının değerlendirilmesi
- Author
-
Tığlı, Kıvanç, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Vestibule ,Pozisyonel testler ,Equilibrium ,Tests ,Posture ,Kulak Burun ve Boğaz ,Statik denge ,Vestibular function tests ,Dynamic balancing ,Motorcycles ,Hearing ,Vemp Testi ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Evoked potentials-auditory ,Motosiklet ,Static balance ,Dinamik denge - Abstract
ÖZETKıvanç Tığlı. Motosiklet Kullanan Bireylerde Pozisyonel Testler, VEMP Testi, Statik ve Dinamik Denge Skorlarının Değerlendirilmesi. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Yüksek Lisans Tezi. 2018.Motosiklet kullanımının işitme üzerine negatif etkileri daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Bu çalışmanın amacı motosiklet kullanan kişilerde vestibüler sistemdeki olası değişiklikleri araştırmaktır. Çalışmamıza Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalında motosiklet kullanan ve kullanmayan toplam 60 sağlıklı birey alınmıştır. Çalışmaya katılan tüm bireylere kulak burun boğaz muayenesi, pozisyonel testler, VEMP testi, statik ve dinamik denge testleri yapılmıştır. Motosiklet kullanan katılımcıların yaş ortalamaları 39.76 ± 9.46, kullanmayan bireylerin yaş ortalaması ise 31.96 ± 7.03'dir. Motosiklet kullanan bireyler motosiklete 14.36 ± 8.12 yıl ve haftada 5.03 ± 1.90 gün bindiklerini belirtmişlerdir. Motosiklet kullanan bireylerde yapılan statik denge ölçümü skoru 212.70 ± 188.80 iken; kullanmayan bireylerde skor 164.10 ± 81.57 olarak ölçülmüştür. İki grup arasında elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Motosiklet kullanan bireylerde yapılan dinamik denge ölçümü skoru 1598.96 ± 533.66 olarak belirlenmiştir. Motosiklet kullanmayan bireylerde yapılan dinamik denge ölçümü skoru 1595.00 ± 451.79 olarak belirlenmiştir. İki grup arasında elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Her iki gruba da yapılan pozisyonel testlerde herhangi bir patoloji (nistagmus, baş dönmesi) saptanmamıştır. Motosiklet kullanan bireylerde sol kulak cVEMP n1 dalgası latansı 25.51±3.24 iken, motosiklet kullanmayan bireylerde latans 23.45±2.83 olarak saptanmıştır (p0.05). The dynamic balance measurement score for individuals using motorcycles was 1598.96 ± 533.66. The dynamic balance measurement score for individuals without motorcycles was determined as 1595.00 ± 451.79. The results obtained between the two groups were not statistically significant (p>0.05). No pathology (nystagmus, dizziness) was detected in the positional tests performed on both groups. In motorcycle-using individuals, the left ear oVEMP n1 wave was 25.51 ± 3.24, while the non-motorized individuals were 23.45 ± 2.83 (p
- Published
- 2018
13. Vokal kord nodülü olan hastalarda ses kalitesi ve stres düzeylerinin incelenmesi
- Author
-
Eroğlu, Merve, Erbek, Selim Sermed, and Odyoloji ve Konuşma Bozuklukları Anabilim Dalı
- Subjects
Stress management ,Nodüle ,Voice ,Voice analysis ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Acoustic ,Kulak Burun ve Boğaz ,Stress ,Vocal cords ,Laryngeal neoplasms - Abstract
Vokal kord nodülleri, ses problemlerinin içinde en sık karşılaşılan iyi huylu lezyonlardır. Çoğunlukla kadınlarda ve çocuklarda görülmekle birlikte, sesini profesyonel olarak kullananlarda ve vokal hijyenin korunması için yapılması gerekenlere dikkat etmeyenlerde de görülme ihtimali yüksektir. Ayrıca kişilerin karakter özellikleri, psikolojik durumları ve stres gibi aşırı kas gerilimine sebep olabilecek faktörler de vokal kord nodülü oluşumunda etkili olabilmektedir. Bu çalışmada, stres ile vokal kord nodülü arasındaki ilişkinin ortaya konması amaçlanmıştır. Araştırmaya, ses kısıklığı şikayeti ile Adana Seyhan Başkent Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'na Haziran 2017-Ekim 2017 tarihleri arasında başvuran 31 hasta ile ses şikayeti olmayan ve larengeal muayenesi normal 31 gönüllü dahil edilmiştir. Katılan tüm bireylere larengeal muayene yapılmıştır. Daha sonra aerodinamik değerlendirme yapılarak Maksimum Fonasyon Zamanı ve s/z oranları hesaplanmış, tarafımızca hazırlanan kişisel bilgi formu doldurtulmuştur. Bireylerin ses problemlerini kendilerinin değerlendirmesi için Ses Handikap İndeksi (SHİ), stres düzeylerini belirleyebilmek içinse Algılanan Stres Ölçeği (ASÖ) ve Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (SBÇTÖ) uygulanmıştır. Son olarak da Computerized Speech Labratory (CSL) programında yer alan Multi Dimensional Voice Parameters (MDVP) akustik analiz programı ile ses analizi yapılmıştır.Çalışma sonucunda, SHİ'nin tüm bölümlerinde, s/z oranlarında, SBÇTÖ'nün alt bölümlerinden biri olan Etkisiz Başa Çıkma Yöntemleri'nde ve MDVP'nin Mutlak Jitter (Jita), Yüzde Jitter (Jitt), Gürültü - Harmonik Oranı (NHR), Yüzde Shimmer (Shim), Mutlak Shimmer (ShdB), Frekans-Tremor Şiddet İndeksi (FTRI), Amplitüd Tremor Şiddet İndeksi (ATRI), Amplitüd Maksimum Varyasyonu (vAm), Ses Türbülans İndeksi (VTI) parametrelerinde vokal kord nodülü olanlarda olmayanlara göre anlamlı farklılık gözlenmiştir (p
- Published
- 2018
14. Osteoporozun rezonans frekans değerleri üzerine etkisi
- Author
-
Baytaroğlu, Berk, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Multifrekans timpanometri ,Rezonans frekansı ,Acoustic impedance tests ,Osteoporoz ,Osteoporosis-postmenopausal ,Middle ear ,Osteoporosis ,Postmenopozal osteoporoz ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Bone density - Abstract
ÖZETBerk BAYTAROĞLU, Osteoporozun Rezonans Frekans Değerleri Üzerine Etkisi. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Odyoloji Programı Yüksek Lisans Tezi, 2018Çalışmamızda postmenopozal osteoporoz hastalarında kemiğin hacmindeki mineral yoğunluğunun azalmasının orta kulak kemikçiklerini etkileyeceği düşünülerek multifrekans timpanometriyle rezonans frekanslarına bakılması amaçlanmıştır.Bu amaçla, Başkent Üniversitesi Kulak-Burun-Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Ünitesi'nde, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı tarafından Postmenopozal Osteoporoz Hastalığı tanısı ile izlenen 45-65 yaşları arasında 32 gönüllü katılımcı ile yaş uyumlu 32 sağlıklı gönüllü katılımcı yer almıştır. Katılımcıların saf ses ortalamaları hesaplanmış sonrasında immitansmetrik testleri yapılmıştır. Tüm katılımcıların her iki kulaklarından (128 kulak) birden alınan rezonans frekans değerleri değerlendirilmeye alınmıştır. Postmenopozal osteoporozlu hastaların yaş ortalaması 59,20±4,53, kontrol grubunun yaş ortalaması 57,11±5,27 olup fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,53). Postmenopozal osteoporozlu hastalar ile kontrol grubu saf ses ortalamaları karşılaştırıldığında postmenopozal osteoporozlu hastaların saf ses ortalamaları daha yüksek olarak hesaplandı. Bu sonuç istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p0,05).Anahtar Kelimeler: Rezonans Frekansı, Multifrekans Timpanometri, Osteoporoz, Postmenopozal Osteoporoz ABSTRACTBerk BAYTAROĞLU, Effect of osteoporosis on Resonance Frequency. Başkent University Institute of Health Sciences, Audiology Master's Thesis, 2018In our study, it was aimed to examine the resonance frequencies of these patients with multifrequency tympanometry considering the decrease of mineral density in the unit volume of the postmenopausal osteoporosis patients will affect the middle ear ossicles.For this purpose, 32 volunteers (64 ears) participated in the otoscopic examination of 45-65 years of age with the diagnosis of Postmenopausal Osteoporosis Patient by Physical Therapy and Rehabilitation Department at the Audiology Unit of the Department of Otorhinolaryngology, Baskent University, Age and Sex 32 (64 ears) healthy volunteers participated. Immunansmetric tests were performed after participating in an otoscopic examination by an ENT specialist. Resonance frequency values taken from both ears (128 ears) of all participants were taken into consideration.The mean age of the patients with postmenopausal osteoporosis was 59.20 ± 4.53, the mean age of the control group was 57.11 ± 5.27 and the difference was not statistically significant (p = 0.53). Pure tone averages of patients with postmenopausal osteoporosis were calculated to be higher than control group. This result was statistically significant (p
- Published
- 2018
15. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniğinde koklear implant uygulanan hastaların retrospektif analizi
- Author
-
İynen, İsmail, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Complications ,Etiology ,Ear diseases ,Cochlear implants ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Cochlea ,Cochlear diseases - Abstract
Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür eşliğinde tartışmaktır.Plan: Retprospektif çalışma.Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası incelenerek yapıldı.Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları, koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların 34'ü (%39,5) kız, 52'si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81'ine sağ kulağa 5'ine sol kulağa koklear implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı. Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama 11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir hastamızda temporal BT'de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4 hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced Bionics takıldığı tespit edildi.Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir. Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.ÖZETİsmail İYNEN. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği'nde Koklear İmplant Uygulanan Hastaların Retrospektif Analizi. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Konuşma Ses BozukluklarıYüksek Lisans Tezi. Ankara, 2017.Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür eşliğinde tartışmaktır.Plan: Retprospektif çalışma.Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası incelenerek yapıldı.Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları, koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların 34'ü (%39,5) kız, 52'si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81'ine sağ kulağa 5'ine sol kulağa koklear implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı. Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama 11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir hastamızda temporal BT'de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4 hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced Bionics takıldığı tespit edildi.Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir. Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.Anahtar kelimeler: Koklear implant; etyoloji; komplikasyon ÖZETİsmail İYNEN. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği'nde Koklear İmplant Uygulanan Hastaların Retrospektif Analizi. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Konuşma Ses BozukluklarıYüksek Lisans Tezi. Ankara, 2017.Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür eşliğinde tartışmaktır.Plan: Retprospektif çalışma.Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası incelenerek yapıldı.Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları, koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların 34'ü (%39,5) kız, 52'si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81'ine sağ kulağa 5'ine sol kulağa koklear implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı. Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama 11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir hastamızda temporal BT'de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4 hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced Bionics takıldığı tespit edildi.Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir. Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.Anahtar kelimeler: Koklear implant; etyoloji; komplikasyon ÖZETİsmail İYNEN. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği'nde Koklear İmplant Uygulanan Hastaların Retrospektif Analizi. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Konuşma Ses BozukluklarıYüksek Lisans Tezi. Ankara, 2017.Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür eşliğinde tartışmaktır.Plan: Retprospektif çalışma.Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası incelenerek yapıldı.Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları, koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların 34'ü (%39,5) kız, 52'si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81'ine sağ kulağa 5'ine sol kulağa koklear implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı. Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama 11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir hastamızda temporal BT'de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4 hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced Bionics takıldığı tespit edildi.Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir. Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.Anahtar kelimeler: Koklear implant; etyoloji; komplikasyon ÖZETİsmail İYNEN. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği'nde Koklear İmplant Uygulanan Hastaların Retrospektif Analizi. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Konuşma Ses BozukluklarıYüksek Lisans Tezi. Ankara, 2017.Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür eşliğinde tartışmaktır.Plan: Retprospektif çalışma.Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası incelenerek yapıldı.Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları, koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların 34'ü (%39,5) kız, 52'si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81'ine sağ kulağa 5'ine sol kulağa koklear implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı. Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama 11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir hastamızda temporal BT'de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4 hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced Bionics takıldığı tespit edildi.Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir. Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.Anahtar kelimeler: Koklear implant; etyoloji; komplikasyon ÖZETİsmail İYNEN. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği'nde Koklear İmplant Uygulanan Hastaların Retrospektif Analizi. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Konuşma Ses BozukluklarıYüksek Lisans Tezi. Ankara, 2017.Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür eşliğinde tartışmaktır.Plan: Retprospektif çalışma.Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası incelenerek yapıldı.Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları, koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların 34'ü (%39,5) kız, 52'si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81'ine sağ kulağa 5'ine sol kulağa koklear implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı. Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama 11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir hastamızda temporal BT'de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4 hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced Bionics takıldığı tespit edildi.Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir. Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.Anahtar kelimeler: Koklear implant; etyoloji; komplikasyon ÖZETİsmail İYNEN. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği'nde Koklear İmplant Uygulanan Hastaların Retrospektif Analizi. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Odyoloji Konuşma Ses BozukluklarıYüksek Lisans Tezi. Ankara, 2017.Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür eşliğinde tartışmaktır.Plan: Retprospektif çalışma.Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası incelenerek yapıldı.Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları, koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların 34'ü (%39,5) kız, 52'si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81'ine sağ kulağa 5'ine sol kulağa koklear implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı. Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama 11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir hastamızda temporal BT'de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4 hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced Bionics takıldığı tespit edildi.Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir. Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.Anahtar kelimeler: Koklear implant; etyoloji; komplikasyon Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür eşliğinde tartışmaktır.Plan: Retprospektif çalışma.Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası incelenerek yapıldı.Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları, koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar değerlendirilmiştir.Bulgular: Hastaların 34'ü (%39,5) kız, 52'si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81'ine sağ kulağa 5'ine sol kulağa koklear implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı. Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama 11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir hastamızda temporal BT'de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4 hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced Bionics takıldığı tespit edildi.Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir. Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.Anahtar kelimeler: Koklear implant; etyoloji; komplikasyon Objective: The cochlear implant is an electronic device that enables the perception of sounds by converting mechanical sound energy into electrical signals and transferring them directly to the cochlea. The purpose of this study is; etiology of hearing loss of patients who underwent cochlear implant surgery, physical examination findings, audiologic findings, hearing loss detection time, rehabilitation status and CT and MR findings of patients. In addition, to discuss the cochlear implant surgery, the implant model used, and the complications which occur in the disease in the light of the literature.Planning: Retrospective studyCenter: Harran University, Medical Faculty, ENT ClinicStudy Group: The study was conducted by examining the files of 86 patients who had cochlear implants in the Department of Otorhinolaryngology, Harran University, Faculty of Medicine, between the years of 2012 and 2016.Method: From the files of the patients; etiology of hearing loss, physical examination findings, audiological findings, hearing loss detection time, parental education status, kinship grade, rehabilitation status, CT and MR findings of patients, cochlear implant surgery type, used implant model and complications were evaluated. Results: 34 (39.5%) of the patients were female and 52 (60.5%) were male. The mean age of our patients was 6.65 (1-64) years. 81 of the patients had the right ear and 5 had the left ear cochlear implant. There were 28 (32.6%) patients who had an anamnesis of hearing loss in their family. There were 53 (61.6%) patients with consanguineous marriages. The average time to detect hearing loss was 11.8 months. When the etiologic causes of those with no hearing loss in their family were examined, 17 (19.9%) patients had environmental reasons. We had no syndromic patients. Twenty-eight nonsyndromic patients were considered to be genetic because of a family history of hearing loss. Forty-one patients were diagnosed as idiopathic without any etiology. Four of our patients had cochlear anomalies. Two of them were Mondini and the other two were cystic cochlea. One patient had partial sclerosis in temporal CT. When the complications that occur in patients were evaluated; 4 patients had intraoperative perilymph leakage, 4 patients had mild vertigo, and 5 patients had postoperative subcutaneous seroma. One patient could not be applied an implant due to intense sclerosis. When examining implant models, Nucleus was found in 59 patients, Med-El in 17 patients and Advanced Bionics in 10 patients.Conclusion: Early detection of children with hearing loss, early auditory rehabilitation of these children, and subsequent cochlear implantation with appropriate disease are very important in the future academic and social life of the person. The role of genetic transmission in childhood sensorineural hearing loss is great, and the most important reason for this is the consanguineous marriages. For this reason, the prevention of consanguineous marriages through education should be the first step in preventing genetic transmission of hearing loss.Key Words: Cochlear implant, etiology, complication. 81
- Published
- 2017
16. Ratlarda takrolimusun işitme sistemi üzerine etkisi
- Author
-
Kekeç, Fatmanur, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Hearing ,Distortion ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Otoacoustic emissions ,Immunosuppressive agents ,Kulak Burun ve Boğaz ,Ototoxicity ,Tacrolimus ,Immunosuppression ,Rats - Abstract
Çalışmamızın amacı; immünosupresif ajanlardan takrolimusun işitme sistemi üzerine etkisinin distorsiyon ürünü ototakustik emisyon (DPOAE) test yöntemi ile araştırmaktır.Çalışmamıza 20 adet, ortalama 250-350 gram ağırlığında, sağlıklı Spraquey Downey erkek ratlar dahil edildi. Ratlar; aynı oda ve eşit koşullarda 12 saat aydınlık 12 saat karanlıkta 20-22°C sıcaklıkta, serbest yemek ve su alabildikleri, arka plan gürültü seviyesinin 50 dB SPL'nin altında olduğu kafeslerin içerisinde barındırıldı. Tüm ratların genel anestezi altında otoskopik muayeneleri yapılıp, dış kulak yolundaki debris ve buşonlar deney öncesinde temizlendi. Genel anestezi, ketamin HCL (Ketalar Ampul, Pfizer, İstanbul) 60mg/kg intraperitoneal ve xylazine HCl (Rompun Ampul, Bayer, İstanbul) 6mg/kg intraperitoneal(ip) verilerek sağlandı. Birinci grup 1mg/kg takrolimus (n=7), ikinci grup 0.1mg/kg takrolimus (n=7) ve üçüncü grup ise (n=6) kontrol grubudur. Çalışmamızda ratlara takrolimus gavaj yoluyla belirlenen dozlarda 30 gün boyunca günde bir kez verilmiştir. Deneye başlamadan önce ratların işitme değerlendirmeleri yapıldı ve testlerde tüm ratların eşiklerinin benzer olduğu bulundu(p>0,005). Daha sonra tüm gruplardaki ratlara 30.günde de DPOAE ölçümleri yapıldı. DPOAE ölçüm sonuçlarının her kulakta farklı çıkabileceği ve birbirinden bağımsız olduğu için tüm deneklerin her iki kulağına birden otoakustik emisyon testi uygulandı.Çalışmamızda takrolimus ilacı verilmeden önce bütün ratlara DPOAE ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Ölçüm sonuçlarına göre tüm ratlarda emisyon elde edilmiş ve benzer özelliklere sahip olduğu saptanmıştır. Her bir grup için takrolimus ilacı verilmeden önce ve verildikten sonraki değerlendirme sonucunda SNR değerlerinde düşme gözlendi (Tablo 1,2,3). Tüm gruplar birbirleriyle karşılaştırıldığında ise, takrolimus ilacı verilmeden önce ve verildikten sonraki DPOAE ölçümlerinde SNR değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlılık göstermedi (Tablo 4,5).Çalışmamızın sonucunda; yapılan tüm DPOAE ölçümlerinden yola çıkarak takrolimusun en azından verilen doz ve sürede işitme sistemi üzerinde toksik bir etkisinin olmadığı ve işitme eşiklerinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim gözlemlenmemiştir. Anahtar Kelimeler: ototoksisite, DPOAE, takrolimus, işitme kaybı The aim of the study is to investigate the effect of tacrolimus – an immunosuppressive agent- on hearing system with distortion product otoacoustic emission (DPOAE) test method.Twenty healthy Spraquey Downey male rats weighing on average 250-350 grams were included to study. Rats were held in cages in the same room and on equal conditions. Background noise level was below 50 dB SPL, the room temperature was 20-22 °C, free water and food were available and light schedule was 12 hours of light and 12 hours of darkness in the room. All rats underwent otoscopic examinations under general anesthesia. Debris and excess ear wax in the external auditory canal of rats were cleaned before the experiment. Intraperitoneal 60 mg/kg of ketamine HCl (Ketalar Ampul, Pfizer, Istanbul) and 6 mg/kg xylazine HCl (Rompun Ampul, Bayer, Istanbul) were used for general anesthesia. There were three groups in the study. The first group was consisted of rats given 1 mg/kg tacrolimus (n=7), the second group included rats given 0,1 mg/kg tacrolimus (n=7) and the third group (n=6) was control group. In our study, rats were given once daily for 30 days at doses determined by tacrolimus gavage. Before the experiment, hearing assessments of all rats were performed and the hearing thresholds of all rats were found to be similar (p> 0,005). The hearing assessments of rats in all groups were studied with DPOAE method on the 30th day of the study. Since the emission results could be different in each ear, otoacoustic emission test was applied to both ears of all rats.DPOAE measurements of all rats were performed prior to administration of tacrolimus. Emissions were obtained in all rats and all were found to be similar as the result of measurements. There were decreases in SNR values after administration of tacrolimus for each group (Table 1, 2, 3). When all groups were compared, the differences between the SNR values obtained from the DPOAE measurements before and after administration of tacrolimus were not statistically significant (Table 4).As the result of our study, DPOAE measurements revealed that there was no statistically significant difference in hearing thresholds between the groups and suggested that tacrolimus at given doses and duration in this study had no toxic effect on hearing system.Key words: ototoxicity, DPOAE, tacrolimus, hearing loss 59
- Published
- 2017
17. Alfa lipoik asitin gürültüye bağlı işitme kaybına karşı koruyucu etkisinin araştırılması
- Author
-
Buyruk, Aytuğ, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Hearing loss-noise induced ,Alfa lipoik asit ,Gürültüye bağlı işitme kaybı ,Lipoic acid ,Animal experimentation ,Rat ,Hearing loss ,Ototoksisite ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Ototoxicity ,Rats - Abstract
Gürültüye bağlı işitme kaybı dünya çapında erişkin popülasyonun işitme kaybının en önemli nedenlerinden biridir. Gürültüye bağlı işitme kaybı orta kulak ve iç kulak yapılarında mekanik hasara yol açabilmekte, koklear kan akımını bozmakta kokleada reaktif oksijen moleküllerini artırmaktadır. Birçok antioksidan molekülün gürültüye bağlı işitme kaybında koruyucu etkisi tesbit edilmiştir. Alfa lipoik asit diabetik nöropatide kullanılan güvenilir bir antioksidandır ve nöroprotektif etkilidir. Çalışmamız gürültü maruziyeti sonrası oluşan otolojik hasara karşı alfa lipoik asitin koruyucu etkisinin test edildiği in vivo kontrollü deneysel bir hayvan çalışmasıdır. Bu çalışma Başkent Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Araştırma Kurulu tarafından onaylanmıştır ve Başkent Üniversitesi hayvan deneyleri laboratuvarında yürütülmüştür. Çalışmaya 24 rat dahil edilmiş, birinci grup sadece gürültü, ikinci grup sadece alfa lipoik asit, üçüncü grup gürültü ve alfa lipoik asit verilen, dördüncü grup da kontrol grubu olacak şekilde ayarlanmıştır. Tüm ratların bazal ABR ölçümleri yapıldıktan sonra alfa lipoik asit grubu ve alfa lipoik asit ve travma grubuna 24 gün boyunca tek doz salin içinde çözünmüş 300mg/kg lipoik asit hergün aynı saatte gavaj yoluyla verilmiştir, yine kontrol grubuna da 300mg/kg salin gavaj yoluyla uygulanmıştır. Bazal ölçümden 3 gün sonra travma ve travma ile birlikte lipoik asit alan iki gruba 107db SPL şiddetinde beyaz gürültü serbest alanda uygulanmıştır. Gürültü maruziyeti sonrası 1. ve 21.gün tüm grupların ABR ölçümleri yapılmıştır. Travma ve travma+ilaç alan grupta gürültü sonrası eşik değerleri yükselmiştir. (p
- Published
- 2017
18. Çocuklarda epilepsi varlığında eferent işitme sisteminin değerlendirilmesi
- Author
-
Aykurt, Ayşe, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Epilepsy ,Hearing ,Seizures ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Otoacoustic emissions ,Kulak Burun ve Boğaz ,Children ,Cochlea - Abstract
Amaç: Bu çalışmanın amacı çocuklarda epilepsi varlığının medial olivokoklear sistem aktivitesi üzerine olan etkilerinin araştırılması, kontralateral supresyon testlerini kullanarak epilepsi tanılı çocuklarda koklea ve efferent işitme sisteminin detaylı incelenmesidir. Yöntem: Başkent Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nöroloji polikliniğine epilepsi tanısı ile başvuran veya yeni epilepsi tanısı alan 5-15 yaş arası 34 hasta (68 kulak) ve aynı yaş aralığında 34 sağlıklı çocuk (68 kulak) alınmıştır. Araştırmaya katılan çocuğun özgeçmişi, soygeçmişi, sosyoekonomik durumu ile ilgili soruların yer aldığı anket uygulanmıştır. Ardından katılımcılara Başkent Üniversitesi Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı'nda otoskopik muayene yapıldıktan sonra Odyoloji, Konuşma, Ses Bozuklukları Ünitesi'nde non-invaziv odyolojik değerlendirilme (saf ses odyometri, konuşma odyometrisi, immitansmetrik değerlendirme, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE), TEOAE ile kontralateral supresyon ölçümü) yapılmıştır.Bulgular: Çalışma kapsamına alınan kontrol grubunun 16 (%47,1) kız, 18 (%52,9) erkek çocuklardan oluşurken, hasta grubu 17 (%50) kız, 17 (%50) erkek çocuktan oluşmaktadır. Ayrıca hasta grubunun yaş ortalaması 10,6, kontrol grubunun yaş ortalaması 10,5 olarak hesaplanmıştır. Hasta grubu ile kontrol grubu arasında sağ ve sol kulakta 20 dB'in altında olup normal işitme sınırları içerisinde bulundu ve istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. İki grup TEOAE sonuçlarını karşılaştırdığımızda, hasta grubuna ait sağ kulakta 2000 Hz, 2800 Hz, 4000 Hz; sol kulakta 1400 Hz, 2000 Hz, 2800 Hz frekanslarda emisyon yanıtları kontrol grubuna göre daha düşük olduğu gözlenmiştir, ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Hasta grubu ile kontrol grubunun sağ ve sol kulak tüm frekanslarda supresyon miktarlarının, sağ kulakta bakılan bütün frekanslarda hasta grubunun kontrol grubuna göre supresyon miktarları düşük olduğu gözlenmiştir, sadece 2000 Hz frekansta istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Sol kulakta bakılan tüm frekanslarda ise hasta grubunun kontrol grubuna göre supresyon miktarları daha düşük olduğu görülmüş ve 1400 Hz frekansta istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Sonuç: Çalışma sonunda elde edilen bulgular epilepsi tanılı hastaların iç kulağının etkilenmediğini düşündürmektedir. Diğer taraftan, epilepsi hastalarında efferent işitme sistemi etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir.Anahtar Kelimeler: çocuklarda epilepsi, efferent işitme sistemi, geçici uyarılmış otoakustik emisyon, kontralateral supresyon Objective: The purpose of this study is to investigate the effects on medial olivococlear system activity in children with epilepsy, a detailed examination of cochlea and efferent auditory system in children with epilepsy using contralateral suppression testsMethods: Thirty-four patients (68 ears) aged between 5 and 15 years who received a diagnosis of epilepsy or new diagnosis of epilepsy at the Pediatric Neurology clinic of Başkent University Hospital and 34 healthy children (68 ears) at the same age were recruited. A questionnaire was applied to the questionnaires regarding the reseach, family history, socioeconomic status of the participant. Following the otoscopic examination at the Department of Otorhinolaryngology at the Başkent University Hospital, at the Audiology, Speech, Voice Disorders Unit Başkent University Hospital, non-invasive audiologic evaluation (pure audio audiometry, speech audiometry, immitansmetric evaluation, transient evoked autacoustic emission (TEOAE), Contralateral supression was measured with TEOAE) were performed. Results: The control group consisted of 16 (47.1%) girls and 18 (52.9%) boys while the patient group consisted of 17 (50%) girls and 17 (50%) boys. In addition, the age group of the patient group was calculated as 10.6 and the age group of the control group as 10.5. Between the patient group and the control group, the right and left ears were below 20 dB and were within normal hearing range and no statistically significant difference was found. When we compared the results of two groups of TEOAE, we found that in the right ear of the patient group, 2000 Hz, 2800 Hz, 4000 Hz; the emission responses at the 1400 Hz, 2000 Hz and 2800 Hz frequencies of the left ear were lower than those of the control group, but not statistically significant. The frequency of suppression at the frequencies of in all frequencies in the right and left ear of the control group, in all frequencies seen in the right ear, the amount of suppression was lower in the patient group than in the control group, only 2000 Hz frequency was statistically significant. In all the frequencies seen in the left ear, the patient group had a lower amount of suppression than the control group, and 1400 Hz frequency was found to be statistically significant. Conclusion: Findings at the end of the study indicate that the inner ear of patients with epilepsy is not affected. On the other hand, epilepsy patients should continue their studies on efferent hearing system affects and disease characteristics that may be associated with these possible influences. Key words: Children with epilepsy, efferent hearing system, transient excited autoacoustic emission, contralateral suppression 57
- Published
- 2017
19. Ratlarda multifrekans timpanometri normalizasyon değerleri (hayvan modeli)
- Author
-
Midik, Şule, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Acoustic impedance tests ,Hearing ,Middle ear ,Ear ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Resonance ,Rats - Abstract
Daha önceki çalışmalarda bazı hayvanlarda orta kulak rezonans frekans (RF) değerleri araştırılmıştır. Ancak ratlarda RF ölçümlerine ait bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu nedenle çalışmamızda ratlarda multifrekans timpanometri (MFT) yapılarak RF değeri ölçümleri alınmıştır. Çalışmamız ile, üniversitemize ait normal değerlere ulaşmak, bu alanda yapılacak ileriki çalışmalara ışık tutmak amaçlanmıştır.Çalışmaya 16 adet dişi, 16 adet erkek, toplam 32 adet (64 adet kulak), 10 aylık, sağlıklı, erişkin, Spraquey Downey cinsinde ratlar alındı. Anestezi altında tüm ratlarda 226 Hz ve üzeri MFT kullanılarak ölçümler yapılmıştır. İlk olarak, 226 Hz probe ton ile, timpanogram grafikleri ve statik admittans değerleri kayıt altına alınmıştır. Sonrasında MFT ölçümü gerçekleştirilmiştir. 200-2000 Hz frekans aralığında orta kulak RF değerleri tespit edilmiştir. Sonuçta; erkek ratlar için ortalama RF değerleri 426,56±193,01 Hz olarak, dişi ratlar için ortalama RF değerleri 496,88±132,55 Hz olarak bulundu. Erkek ve dişi ratların ortalama RF değerlerinin karşılaştırılmasında iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0,061). Bu nedenle, tüm ratlar (64 kulak) için ortalama RF değeri hesaplandı ve 461,7±168,02 Hz olarak bulundu.Bu çalışmada ratlarda orta kulak RF değerlerinin ölçülebileceği görülmüştür. Daha çok sayıda rat çalışmaya dahil edilerek, orta kulak özelliklerinin ve RF ilişkisinin bakıldığı ileri çalışmalara devam edilmelidir.Anahtar kelimeler: mulifrekans timpanometri, rezonans frekans, rat, normalizasyon Middle ear resonance frequency values of some animals has been searched at in earlier studies. However, any studies on the resonance frequency measurements of rats has not been found. So that, in our study resonance frequency (RF) value measurements of rats are taken by using multifrequency typanometric (MTF). With our study, it is aimed to define the normalization values of our university, to lighten the further studies on this subject.Totally 32 Spraquey Downey species, healthy, adult, 10 months old rats 16 of which males and 16 females were recruited in our study. Measurements were done by using MTF at 226 Hz and above on all the rats anesthetized. Firstly, tympanogram charts and static admittance values were recorded by using probe tone at 226 Hz. After that, multifrequency tympanometric measuring was performed. Middle ear resonance frequency value was detected between 200-2000 Hz fequency.Eventually, the mean RF value for the male rats was 426,56±193,01 Hz and the mean RF value for the female rats was 496,88±132,55 Hz. A meaningful difference was not detected on the comparison of the mean RF values of male and female rats (p=0,061). Therefore, mean RF value for all rats (64 ears) was counted and found as 461,7±168,02 Hz.In this study, it is seen that the middle ear RF value of rats can be measured. Further studies on the relation between RF and the middle ear features should be continued by recruiting more rats.Keywords: multifrequency tympanometric, resonance frequency, rat, normalization 55
- Published
- 2016
20. The effect of body mass index to resonance frequency of middle ear
- Author
-
Sözen, Miray, Selim Erbek, Selim, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Multifrekans timpanometri ,Rezonans frekansı ,Acoustic impedance tests ,Vücut kitle indeksi ,Tympanic membrane ,Middle ear ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Resonance ,Body mass index - Abstract
Klasik timpanometrinin orta kulak akustik özelliklerini değerlendirmede yeterli olup olmadığı tartışılmaktadır. Klasik timpanometrilerde sıklıkla 226 Hz prob ton kullanılmaktadır. Multifrekans timpanometri ise, 226 Hz-2000 Hz arasında değişik prob tonlar ile elde edilen timpanogramların analizini sağlayarak, orta kulak direnç ve geçirgenliğini geniş bir frekans yelpazesinde değerlendirebilen avantajlı bir test bataryasıdır. Orta kulak admittansını ve unsurlarını ayrıştırarak inceleyen parametreler sunmaktadır. Multifrekans timpanometrinin sunduğu önemli parametrelerden biri de rezonant frekanstır (RF). Rezonans frekans, timpanik zarın minimum enerjiyle maksimum hareketini sağlayan ve orta kulak tarafından kokleaya en fazla ses enerjisinin iletilebildiği frekanstır. Belli patolojilerin varlığında rezonant frekans değeri sağlıklı ve normal kulaklara nazaran daha alçak veya daha yüksek değerler almaktadır. Multifrekans timpanometri avantajlı bir test olmasına rağmen tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de klinik uygulamada yaygınlaşmamıştır. Multifrekans timpanometri kullanımının yaygınlaşmamasının sebebi yeterli verilerin literatürde henüz yer almamasıdır. Bu amaçla literatüre multifrekans timpanometri hakkında yeni bir bilgi sağlamak için vücut kitle indeksine göre orta kulağın rezonans frekansı değerinin değişip değişmediği, değiştiyse ne yönde değiştiği araştırılmıştır. Çalışmada Başkent Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı ve Odyoloji, Konuşma ve Ses Bozuklukları Ünitesi'nde işitme kaybı şikayeti olmayan ve otoskopik muayenesi normal olan 18-40 yaşları arasında 78 gönüllü (156 kulak) katılımcı yer almıştır. Bir KBB uzmanı tarafından otoskopik muayenesi yapılan katılımcılara saf ses odyometrisi uygulanarak işitme eşikleri ölçülmüş ve sonrasında immitansmetrik ölçümleri yapılmıştır. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri Grason Stadler (GSI) Tympstar Version 2 elektroakustik immitansmetre kullanılarak yapılmıştır. Tüm katılımcıların, her iki kulağından (156 kulak) birden alınan rezonans frekansı değerleri değerlendirmeye alınmıştır. VKİ'ne göre 25 kg/m2 olmak üzere üç gruba ayrılan katılımcıların rezonans frekansı değerleri araştırılmıştır. VKİ 25 kg/m2 olan kişilerin rezonans frekansı ortalaması 771,15±112,61 Hz olarak bulunmuştur. VKİ 25 kg/m2 ile 18,5-24,9 kg/m2 / VKİ >25 kg/m2 olan kişiler arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Bu veriler ışığında orta kulak rezonans frekansı değeri bakılan kişilerin VKİ değeri de göz önünde bulundurulmalıdır. Whether the classic tympanometry is sufficent for the assessment of acoustic properties of middle ear has been a debate issue. In classic tympanometries, 226 Hz is frequently utilized as probe tone. Through providing the analyses of tymponagrams reaped between 226 Hz and 2000 Hz, multifrequency tympanometry is an adventageous test battery that can assess the resistance and permeability of middle ear in a wide range. Multifrequency tympanometry provides parameters through parsing tympanum admittance and its elements. One of the significant parameters supplied by the multifrequency tympanometry is resonant frequency (RF). Resonance frequency, allowing maximum movement with minimum energy and maximum frequency of the tympanic membrane sound energy can be transmitted by the middle ear to the cochlea. In case of the presence of specific pathologies, resonant frequency values can be lower or higher compared to healthy and normal ears. Although multifrequency tympanometry is a favourable test, it has not been clinically utilized around the world as in the case of our country. The reason behind the lackness of widespread use of multifrequency tympanometry is the absence of sufficent data in this scientific literature of this field.In accordance with this purpose, to provide a novel information to the literature, in relation with body mass index, whether the resonance frequency of the middle ear changes or not; and if so, its extent has been studied. In this study, 78 volunteers (156 ears) have taken place as participants who does not have any hearing loss only having normal autoscopic conditions at the Otorhinolaryngology Department and Audiology, Speech and Voice Disorders Unit of Baskent University. Following the autoscopic examination by an otolarygologist, participants' sound thresholds are measured by benefiting pure tone audiometry and then their immitancemetric measurements have been fulfilled. Immitancemetric measurements of the participants have been performed using Grason Stadler (GSI) Tympstar Version 2 electro-acoustic immitancemeter. Resonance frequency differences obtained from all of the participants (156 ears) have been taken into evaluation. According to their BMIs, the resonance frequency of participants, trichotomized as 25 kg/m2, have been studied. It has been found out that people who have BMI 25 kg/m2 have a resonance frequency average as 771,15±112,61. Although no meaningful resonance frequency difference has been found out on people who have BMI 25 kg/m2 and 18,5-24,9 kg/m2 / BMI >25 kg/m2. In light of data provided, BMI data should be taken into notice of the people whose middle ear resonance frequency values are examined. 78
- Published
- 2016
21. Koklear implant(biyonik kulak) cerrahisi sonrası uzun dönem vestibüler fonksiyonların vestibüler uyarılmış kas cevapları ile değerlendirilmesi
- Author
-
Topal, Mustafa, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Surgery-otorhinolaryngologic ,Postoperative complications ,Complications ,Cochlear implants ,Surgery ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Vestibular function tests - Abstract
Amaç: Koklear implant cerrahisi gerek ameliyat sırasında gerekse ameliyat sonrası erken ve geç dönemde önemli komplikasyonları olabilen bir cerrahidir. Bunlar arsında vestibüler sistem şikayetleri özel öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı koklear implant cerrahisi uygulanan hastalarda uzun dönemde vestibüler sistemin çalışmasını değerlendirmektir.Plan: Prospektif, kontrol gruplu, klinik çalışma.Yer: Konya Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB KliniğiHastalar: Çalışmamıza 18 yaş altı takip edilen ve koklear implant uygulandıktan sonra bir yıl geçen 35 hasta ve hikayesinde vestibüler sistemle ilgili herhangi bir yakınması olmayan 35 gönüllü 18 yaş altı sağlıklı kişi dahil edildi.Yöntem: Çalışmaya dahil edilen koklear implantlı hasta ve sağlıklı gruba, her iki kulaklarına servikal ve oküler VEMP yapılarak gruplar arası karşılaştırıldı.Bulgular: Koklear implantlı çocuklarda cVEMP dalgası elde edilme oranları ve P1 latansları opere edilen ve karşı kulak arasında istatistiksel anlamlı bir fark göstermedi (sırasıyla p=0,802 ve p=0,123). Diğer taraftan kontrol grubu kulaklarda cVEMP dalgası implantlı olgularda hem opere taraf hem de karşı kulak ile karşılaştırıldığında anlamlı olarak yüksek oranda elde edildi. P1 latans değerlerinin karşılaştırılmasında ise opere taraf değerleri kontrol grubuna göre anlamlı oranda kısa bulunurken (p=0,046), karşı kulak ile sağlıklı çocukların kulaklarının karşılaştırılmasında iki grup arasında fark yoktu (p=0,746). Servikal VEMP bulgularına benzer şekilde, koklear implantlı çocuklarda oVEMP dalgası elde edilme oranları ve P1 latansları opere edilen ve karşı kulak arasında anlamlı bir fark yoktu (sırasıyla p=0,078 ve p=0,851). Kontrol grubu kulaklarda oVEMP dalgası implantlı olgularda hem opere taraf hem de karşı kulak ile karşılaştırıldığında anlamlı olarak yüksek oranda elde edildi. N1 latans değerlerinin karşılaştırılmasında ise iki grup arasında fark yoktu (p>0,05).Sonuç: Hastaların operasyon öncesi mevcut olan kohlear etkilenim kadar vestibüler son organda da etkilenmelerin olması, cerrahi sırasında hasar oluşması denge sorunlarının oluşmasında önemli nedenler olarak görünmektedir. Semptomların önemli bir kısmı geçici ve orta şiddette olmaktadır. Tedavide uygun egsersizler ve medikal tedavi ile şikayetlerde büyük oranda azalma ya da kaybolma sağlanmaktadır. Anahtar kelimeler: koklear implant; komplikasyon; vemp; Objective: Cochlear implantation is an operation in which important complications can take place in both peroperative, early and late postperative periods. Among these vestibular complaints have special consideration. The aim of tis study was to evaluate the long therm functions of vestibular system in patients underwent cochlear implantation surgery. Planing : Prospective, controlled clinical study.Center: Başkent University, Faculty of Medicine, Otolaryngology Deparment, KonyaStudy Group:Thirty five patients under 18 years old with cochlear implantation after after at least a year from the operation were included to the study. Contro group included 35 voluntary patients under 18 years who had no complaint about vestibular system.Method : Cervical and ocular VEMP vestibular evoked myogenic patentials testing were achieved in both control and cochlear implantation groups. Results were compared between the groups. Results: Rate of Existence of cVEMP and P1 latency in children with implants did not significontly differ in between the operated and non operated ears(p=0,802 and p=0,123 respedively). On the other hand in control group, c VEMP significonly was highly achiaevable compared to both operated and non operated ears of children with cochlear implants. P1 latancies of operated ears were significontly shorter than the contro group(p=0,046). There were no significont difference between the P1 latancies of control group and non operated ears of study group(p=0,746). As c VEMPS, rate of existence of o VEMP and P1 latancies in children with cochlear implants did not significontly diffe in between the operated nonoperated ears(respectively p=0,078 and p=0,851). In control group, o VEMP was significontly high achievable compaierd to both operated and nonoperated ears of children with cochlear implantation. There were no statisticaly significont difference between n1 latencies of the two groups (p>0,05). Conclusion : Possible vestibular and organ impairments of the patients as in cochlear functions and possible vestibular damage during the operation are important factors about postoperative vestibular functions. Most of the symptomps are transient and moderate. With propriate physical exercises and madical therapy considerable improvement can be achieved in vestibular complaints. 55
- Published
- 2016
22. Özel öğrenme güçlüğü olan ilkokul çocuklarının işitsel fonksiyonlarının incelenmesi
- Author
-
Demirel Aksoy, Emine, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Hearing tests ,Hearing pathways ,Primary school students ,Learning disorders ,Learning difficulty ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
Amaç: Bu çalışmada, özellikle okul çağındaki çocuklarda, özel öğrenme güçlüğü tanısı koymak için psikiyatrik, medikal ve psiko-pedogojik durumun kapsamlı olarak incelenmesini içermenin gerekliliğinin yanı sıra işitsel değerlendirmenin önemini ortaya koymak amaçlanmıştır.Yöntem: Çalışmaya Mayıs-Haziran 2016 aylarında Özel Emine Demirel Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nde kamu hastanelerinden yada üniversite hastanelerinden engelli sağlık kurulu raporu ile özel öğrenme güçlüğü teşhisi almış kayıtlı 6-10 yaş arası 30 çocuk hasta grubuna ve Mayıs-Haziran 2016 aylarında Özel Yeni Bilim Ilkokulu'nda eğitim alan 'Gesell Gelişim Figürleri Testi' , 'Bender Gestalt Görsel Motor Algılama Testi' ile özel öğrenme güçlüğü olmadığı tespit edilmiş 6-10 yaş arası 30 çocuk kontrol grubuna alınmıştır. Grupların hepsine öncelikle bir KBB uzmanı tarafından otoskopik muayene yapılmış ve gerekli olduğu durumlarda dış kulak yolunda bulunan buşon temizlenmiştir. Muayeneden geçen bireylere daha sonra Saf Ses Odyometri, Konuşma Odyometrisi, Akustik İmmitansmetrik İnceleme, Geçici Uyarılmış Otoakustik Emisyon (TEOAE) Ölçümü ve TEOAE ile MOK Refleks Ölçümü uygulanarak odyolojik değerlendirmeler yapıldı. Demografik veriler ve ölçümlerden elde edilen veriler SPSS 23.0 (IBM Corparation, Armonk, New York, United States) programı kullanıldı. Verilerin analizinde ANOVA Test, Kruskal Wallis Testi, Pearson Korelasyon ve Ki-Kare test istatistiği kullanıldı. Değişkenler %95 güven düzeyinde incelenmiş olup p değeri 0,05 ten küçük anlamlı kabul edildi.Bulgular: Çalışmamızda yer alan kontrol grubunun %46'sı kızlardan, %53,3'ü erkeklerden oluşurken, hasta grubunun ise %26,7'si kızlardan, %73,3'ü erkeklerden oluşmaktadır. Ayrıca kontrol grubunun ortalama yaşı 7,66 ±0,92 yıl ve hasta grubunun ise ortalama yaşı 8,26 ± 1,05'dir. Hasta ve kontrol grubu hastaların sağ ve sol kulağa ait işitme seviyesi bütün frekanslarda işitme eşikleri kontrol grubunda daha iyi bulunmuştur. Bu fark sağ kulakta 1000 Hz ve 2000 Hz hariç bütün frekanslar için istatistiksel olarak anlamlı olurken, sol kulakta bu fark 500 Hz ve 2000 Hz hariç bütün frekanslar için istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. 'Reproduktivite' kontrol grubu olgularda sağ kulakta 79,70±4,35 ve sol kulakta 77,63±4,22 olarak hesaplanırken, hasta grubunda yer alan olgularda veriler sağ kulakta 67,40±5,26 ve sol kulakta 67,13±4,92 olarak olarak bulunmuştur. Hasta ve kontrol gruplarının sağ kulağa ait TEOAE ve Supresyonlu TEOAE amplitüd değerleri her iki grup arasında 1000 Hz ve 2800 Hz'de aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmazken 1400 Hz,2000 Hz ve 4000 Hz'de her iki grup arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu belirlendi. Sol kulakta ise her iki grup arasında sadece 1000 Hz'de aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmazken 1400 Hz, 2000 Hz, 2800 Hz ve 4000 Hz'de her iki grup arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu saptandı. Her iki grubun sağ ve sol kulak da SUPSNR verilerinde iki grup arasında 1000 Hz, 2000 Hz ve 2800 Hz aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmazken, 1400 Hz ve 4000 Hz her iki grup arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu belirlendi.Sonuç: Çalışma sonucunda özel öğrenme güçlüğü olan çocuklarda işitsel fonksiyonların bozuk olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen bu verilerin, literatür ile uyumlu olduğu görülmüştür.Anahtar kelimeler: Özel Öğrenme Güçlüğü, Koklear Fonksiyon,işitsel fonksiyon Objective: In this study, especially in school-age children, psychiatric for diagnosing specific learning disability, medical and psycho-pedagogical as well the situation of inclusion to be studied in detail the requirements as aimed to demonstrate the importance of the visual assessment.Methods: The study in the May-June 2016 month Special Emine Demirel Special Education and Rehabilitation Center public hospitals or university hospitals impaired health report with specific learning difficulties to diagnose received registered 6-10 years old 30 child patients and May-June 2016 months special New Science Primary School in the field of education 'Gesell Developmental Test Figures', 'Bender Visual Motor Gestalt Test' with specific learning difficulties between 6-10 years old have been found to be 30 children were the control group. otoscopic examination by an otolaryngologist all the priorities of the group and made the plug of the outer ear which has been cleaned where necessary. then the examination of the individual pure tone audiometry, speech audiometry, acoustic İmmitansmetrik Review, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) applying the MOC reflex measurements with measurement and TEOAE audiological evaluations were performed. Demographic data and data obtained from measurements using SPSS 23.0 (IBM Corporation, Armonk, New York, United States) program was used. In data analysis ANOVA test, Kruskal-Wallis test, Pearson correlation test and chi-square statistics were used. The variables were analyzed in the 95% confidence level and p-value less than 0.05 was considered significant ones.Results: 46% of the control group patients in our study area, the URL of women, are composed of 53.3% men, 26.7% of patients were female, 73.3% consists of men. In addition, a control group of patients with a mean age of 7.66 ± 0.92 years and the average age of the patients was 8.26 ± 1.05 in patients. Patient Ear and Hearing Aide Level of the right and left of the control group patients in the control group were better hearing thresholds at all frequencies. This difference is statistically significant, while all frequencies except for 1000 Hz and 2000 Hz in the right ear, left ear, this difference was statistically significant for all frequencies except the 500 Hz and 2,000 Hz. 'Reproductivity' cases in the control group 79.70 ± 4.35 in the right ear and left ear was calculated as 77.63 ± 4.22, in cases where data on patients in the right ear, left ear 67.40 ± 5.26 and 67.13 ± It was found to be 4.92. Patient and of the right ear of the control group TEOAE and suppression of TEOAE amplitude values between the two groups at 1000 Hz and 2800 Hz between statstically significant relationship there was no 1400 Hz, 2000 Hz and 4000 Hz was determined that no significant relationship between the two groups . On the left ear in both groups only between 1000 Hz there was no significant relationship between statstically as 1400 Hz, 2000 Hz, 2800 Hz and 4000 Hz was found a statistically significant relationship between the two groups. 1000 between the two groups on the right and left ear contains the Supsa data in two groups Hz, 2000 Hz and 2800 Hz between statstically significant relationship is absent, 1400 Hz and 4000 Hz was determined that there is a significant relationship between the two groups.Conclusion: The auditory function in children with specific learning difficulties in the results of the study were found to be defective. The obtained data were shown to be consistent with the literature.Keywords: Specific Learning Difficulties, Cochlear Function,Auditory Function 75
- Published
- 2016
23. Over-hydration and dehydration middle ear resonance effect of frequency and inner ear distortion product otoacoustic emissions: Animal experiment
- Author
-
Hançer, Hale, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Dehydration ,Acoustic impedance tests ,Osmolar concentration ,Ear-inner ,Middle ear ,Hydration ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Otoacoustic emissions ,Rehydration ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
HANÇER, Hale. Aşırı Hidrasyon ve Dehidrasyonun Orta Kulak Rezonans Frekansı ve İç Kulak Distorsiyon Ürünü Otoakustik Emisyon Değerlerine Etkisi: Hayvan ModeliAMAÇ: İnsan vücudunun en önemli bileşimi olan su ve onun içeriği, vücuttaki dokuların ve hücrelerin işlevlerini yerine getirebilmesi için hayati öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı dehidrate ve aşırı hidrate edilen ratların orta kulak ve iç kulak akustik özelliklerinde oluşacak değişimlerin multifrekans timpanometri (MFT) ve distorsiyon ürünü otoakustik emisyon (DPOAE) ile değerlendirmektir.GEREÇ- YÖNTEM: Çalışmamız, 24 adet erkek cinsiyette Sprague Dawey cinsi rat üzerinde yapılmıştır. Ratların genel anestezi altında otoskopik muayeneleri yapıldıktan sonra, kan örnekleri alınmış, kiloları, multifrekans timpanometri ile orta kulak rezonans frekansı değerleri ve distorsiyon ürünü otoakustik emisyon değerleri ölçülmüştür. Daha sonra ratlar dehidrasyon grubu, aşırı hidrasyon grubu ve kontrol grubu olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. 72 saat sonra tüm ölçümler tekrarlanarak sonuçlar karşılaştırılmıştır.BULGULAR: Kilo ve osmolaritenin ilk ölçümlerinde gruplar arası istatistiksel fark saptanmamıştır (p>0,05). Sıvı alımı değişikliği sonrası dehidrasyon grubunda ve aşırı hidrasyon grubunda istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik olurken (p< 0,05), kontrol grubunda anlamlı bir değişiklik olmamıştır (p> 0,05). Aşırı hidrasyon grubunda orta kulak rezonans frekansı değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir artış saptanırken (p= 0,003), dehidrasyon ve kontrol grubunda anlamlı bir değişiklik olmamıştır (p> 0,05). DPOAE SNR (dB) değerlerinde ise dehidrasyon grubu ve kontrol grubunda anlamlı bir değişim olmazken, aşırı hidrasyon grubunun 4004 Hz, 7998 Hz ve 9854 Hz frekanslarındaki dB değişimleri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p< 0,05).SONUÇ: Bu çalışmanın sonuçları ratlarda oluşturulan aşırı hidrasyonun orta kulak rezonans frekansı ve DPOAE değerlerinde değişiklik yapabileceğini göstermiştir. Vücut sıvı alımının orta ve iç kulak fonksiyonları üzerine etkilerini değerlendiren çalışmalara devam edilmesi uygundur.Anahtar Kelimeler; Dehidrasyon, aşırı hidrasyon, osmolarite, orta kulak, multifrekans timpanometri, iç kulak, otoakustik emisyonlarÇalışmamız, Başkent Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurul onayı (DA16/27) alınarak Başkent Üniversitesi Hayvan Deneyleri Laboratuarı' nda gerçekleştirilmiştir. OBJECTIVE: The most important component of human body is water and its ingredients, and these play a vital role for tissues and cells to function properly. This research attempts to determine the changes by using multi frequency tympanometry (MFT) and distortion product otoacoustic emissions (DPOAE) in middle ear and inner ear acoustic properties of the rats which were exposed to dehydration and over-hydration. METHOD: This research had been conducted on 24 male Sprague Dawey rats. Rats under general anesthesia has gone through otoscopic examination, following that, blood samples of the rats has been taken, their weights have been recorded, middle ear resonance frequency and distortion product otoacoustic emissions of the rats have been measured by using multi-frequency tympanometry and DPOAE. After the procedure, the rats have been divided into three groups: (1) Dehyration group, (2) Over-hydration group, and (3) Control group. The same measurements have been redone after 72 hours. RESULTS: There has been no statistical significance considering weight and osmolarity (p>0,05). Following the body fluid intake (over-hydration)/ dehydration, it has been observed that while both dehydration and over-hydration groups shown a significant change (p0,05). In addition, the middle ear resonance frequency values of the over-hydration group has been increased significantly (p>0,0003), however, in dehydration and control groups, such changes has not been detected (p>0,05). Similarly, while DPOAE SNR (dB) values of the dehydration and control groups have not shown any significant change, the over-hydration group has shown statistical significance considering the dB changes at 4004 Hz, 7998 Hz, and 9854 Hz frequencies (p
- Published
- 2016
24. Ratlarda multifrekans timpanometri normalizasyon değerleri (hayvan modeli)
- Author
-
Mıdık, Şule and Erbek, Selim Sermed
- Subjects
Normalizasyon ,Mulifrekans timpanometri ,Rezonans frekansı ,Rat - Abstract
Daha önceki çalışmalarda bazı hayvanlarda orta kulak rezonans frekans (RF) değerleri araştırılmıştır. Ancak ratlarda RF ölçümlerine ait bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu nedenle çalışmamızda ratlarda multifrekans timpanometri (MFT) yapılarak RF değeri ölçümleri alınmıştır. Çalışmamız ile, üniversitemize ait normal değerlere ulaşmak, bu alanda yapılacak ileriki çalışmalara ışık tutmak amaçlanmıştır. Çalışmaya 16 adet dişi, 16 adet erkek, toplam 32 adet (64 adet kulak), 10 aylık, sağlıklı, erişkin, Spraquey Downey cinsinde ratlar alındı. Anestezi altında tüm ratlarda 226 Hz ve üzeri MFT kullanılarak ölçümler yapılmıştır. İlk olarak, 226 Hz probe ton ile, timpanogram grafikleri ve statik admittans değerleri kayıt altına alınmıştır. Sonrasında MFT ölçümü gerçekleştirilmiştir. 200-2000 Hz frekans aralığında orta kulak RF değerleri tespit edilmiştir. Sonuçta; erkek ratlar için ortalama RF değerleri 426,56±193,01 Hz olarak, dişi ratlar için ortalama RF değerleri 496,88±132,55 Hz olarak bulundu. Erkek ve dişi ratların ortalama RF değerlerinin karşılaştırılmasında iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0,061). Bu nedenle, tüm ratlar (64 kulak) için ortalama RF değeri hesaplandı ve 461,7±168,02 Hz olarak bulundu. Bu çalışmada ratlarda orta kulak RF değerlerinin ölçülebileceği görülmüştür. Daha çok sayıda rat çalışmaya dahil edilerek, orta kulak özelliklerinin ve RF ilişkisinin bakıldığı ileri çalışmalara devam edilmelidir. Middle ear resonance frequency values of some animals has been searched at in earlier studies. However, any studies on the resonance frequency measurements of rats has not been found. So that, in our study resonance frequency (RF) value measurements of rats are taken by using multifrequency typanometric (MTF). With our study, it is aimed to define the normalization values of our university, to lighten the further studies on this subject. Totally 32 Spraquey Downey species, healthy, adult, 10 months old rats 16 of which males and 16 females were recruited in our study. Measurements were done by using MTF at 226 Hz and above on all the rats anesthetized. Firstly, tympanogram charts and static admittance values were recorded by using probe tone at 226 Hz. After that, multifrequency tympanometric measuring was performed. Middle ear resonance frequency value was detected between 200-2000 Hz fequency. Eventually, the mean RF value for the male rats was 426,56±193,01 Hz and the mean RF value for the female rats was 496,88±132,55 Hz. A meaningful difference was not detected on the comparison of the mean RF values of male and female rats (p=0,061). Therefore, mean RF value for all rats (64 ears) was counted and found as 461,7±168,02 Hz. In this study, it is seen that the middle ear RF value of rats can be measured. Further studies on the relation between RF and the middle ear features should be continued by recruiting more rats.
- Published
- 2016
25. Romatoid artrit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının değerlendirilmesi
- Author
-
Demir, Serpil, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Audiometry ,Acoustic impedance tests ,Ear-inner ,Middle ear ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Arthritis-rheumatoid ,Evoked potentials ,Otoacoustic emissions ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
Romatoid artrit (RA), CD4 (+) T hücreleri ve monositlerin, damardan inflamasyonlu sinoviyal dokuya ve sinoviyal sıvıya geçmesiyle karakterize, otoimmün bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı; Romatoid artrit hastalarında orta kulak, iç kulak ve eferent işitme sistemini, multifrekans timpanometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile detaylı olarak incelemektir.Çalışmaya 35 romatoid artrit hastası ve 40 sağlıklı birey olmak üzere toplam 75 kişi dahil edilmiştir. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometri ile işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun geçici uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi: kontrolateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band KAS verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür.Romatoid artrit hastalarının yaş ortalaması 44,31±10,4, Kontrol grubunun yaş ortalaması 41,48±12,5 olup fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,293). 125Hz-16000 Hz frekansları arasında romatoid artrit ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, bütün frekanslarda romatoid artrit hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark, sağ kulakta 2000 Hz, 14000 Hz ve 16000 Hz, sol kulakta 16000 Hz frekansları haricinde tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p0,05).Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular, romatoid artrit hastalığında işitsel disfonksiyon varlığını göstermektedir. Romatoid artrit tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi de yapılmalı ve hastalar olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmelidir. Romatoid artrit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir. Rheumatoid arthritis (RA) is an autoimmune disease which is characterized by the passage of primarily CD4 (+) T cells and monocytes into the intravenous inflamed synovial tissue and synovial fluid. The aim of our work was to examine middle ear, inner ear and efferent auditory system by using multifrequency tympanometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) and contralateral suppression test in detail.A total of 75 subjects; 35 patients with rheumatoid arthritis and 40 healthy subjects participated in the study. Immitansmetric measurements of participants were performed, and then their hearing levels were measured applying pure tone audiometry. The evaluation of each group with otoacoustic emission test was performed in two stages: before giving contralateral acoustic stimulation (CAS) and during 70 dB narrow band contralateral acoustic stimulation. Mean age of patients with rheumatoid arthritis was 44,31±10,4, mean age of control group was 41,48±12,5 and the difference between groups was not statistically significant (p=0,293). By comparison pure tone hearing levels between rheumatoid arthritis and control group at 125Hz-16000 Hz frequency, pure tone hearing levels of rheumatoid arthritis patients at all frequencies were higher. These differences were found statistically significant except for 2000 Hz, 14000 Hz and 16000 Hz in right ear, 16000 Hz in left ear (p0,05).As a result, our findings indicate the presence of auditory dysfunction in rheumatoid arthritis. When the rheumatoid arthritis is diagnosed, the patients should be undergo audiologic evaluation and informed about possible pathological involvement. Future studies should continue about middle and inner ear condition in rheumatoid arthritis patients and potential interactions that may be associated with disease characteristics. 71
- Published
- 2016
26. İntratimpanik oksitosin uygulamasının akustik travmaya bağlı iç kulak hasarı üzerine etkisinin araştırılması
- Author
-
Akin Öçal, Fatma Ceyda, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Hearing loss-noise induced ,Tympanic membrane ,Ear-inner ,Evoked potentials-auditory-brain stem ,Ear diseases ,Hearing loss ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Otoacoustic emissions ,Kulak Burun ve Boğaz ,Audiometry-evoked response ,Noise ,Oxytocin - Abstract
Gürültüye bağlı işitme kaybına (GBİK) yol açan hücresel mekanizmalar günümüzde henüz netliğe kavuşmamıştır. GBİK, korti organındaki dış tüy hücrelerinin (DTH) apopitozisine yol açar. Reaktif oksijen radikalleri (ROS),DTH'lerinde apopitotik sinyali başlatır. Sonuç olarak kokleada ROS'lerinin aşırı birikmesi ve eşlik eden inflamasyon akustik travmada esas rol oynar.Dolayısıyla ROS azaltıcı, antioksidan ve antiinflamatuar ilaçlar GBİK'larında kullanılabilir. Bu çalışmanın amacı antioksidan ve antiinflamatuar etkinliği olan oksitosinin (OT) akustik travmaya bağlı iç kulak hasarını önleyip önlemediğinin araştırılmasıdır. Bu amaçla çalışmaya dahil edilen 28 adet rat ,yedişer ratdan oluşan dört gruba ayrıldı. (1.Gürültü grubu, 2.Kontrol grubu, 3. Gürültü+ Oksitosin grubu, 4.Oksitosin grubu).Genel anestezi altında öncelikle bütün ratlara DPOAE (amplitüd ve Sinyal/Gürültü oranı (SNR))ve beraberinde ABR (Auditory Brainstem Response) testi uygulandı. 3. ve 4. gruba bazal ölçümler sonrası 1., 2., 4., 6., 8. ve 10. gün intratimpanik oksitosin uygulandı. 1.ve 3.gruba ise bazal ölçümler sonrası 3.gün 15 saat süreyle 107 dB SPL şiddetindebeyaz gürültü ile akustik travma verildi. Daha sonra bazal ölçüm sonrası bütün gruplara 4.,10. ve 24. günlerde DPOAE ve ABR yapıldı.Grup 1'de, travma öncesine göre travma sonrası 1,7. ve 21. günlerde ABR eşiklerinde istatistiksel olarak anlamlı yükselme görüldü. Grup 3'de akustik travma öncesine göre,travma sonrası 1.günde ABR eşikleri istatistiksel olarak anlamlı yüksek izlenirken (p=0,001), akustik travma öncesi ile travma sonrası 7. ve 21. günlerde ABR eşikleri arasında istatistiksel fark gözlenmedi (sırayla p=0,564, 0,655). Grup 4'de ise yapılan 4 ölçüm arasında ABR eşikleri bakımından istatistiksel fark izlenmedi (p=0,101). Grup 1'de bazal DPOAE amplitüd değerlerine (1191, 3359, 4755, 6728 ve 9511 frekanslarında)ve SNR oranlarına (1191, 2001, 3359, 4755, 6728, 9511frekansları) göre travma sonrası 1,7 ve 21. günlerdeki değerler istatistiksel olarak anlamlı kötü izlendi (p0,05).Bu çalışma ile intratimpanik oksitosinin gürültüye bağlı iç kulak hasarını tedavi etmede yararlı olabileceği gözlenmiş olup,literatürde bununla ilgili herhangi bir yayın bulunmamaktadır. The cellular mechanisms leading to noise-induced hearing loss (NIHL) are not clear yet. NIHL leads to death by apopitosis of the outer hair cell (OHC) of the organ of Corti. The reactive oxygen species (ROS) are the starting apoptotic signal in the OHC. Consequently, excess accumulation of ROS and accompanying inflammation in the cochlea are the basis of NIHL. Thus, ROS quenchers, antioxidants and anti-inflammatory drugs can be used at NIHL. The aim of this study is to investigate if oxytocin that has both antioxidant and antiinflamatory activity can prevent the ototoxicity related to NIHL.Twenty-eight rats were divided into 4 groups. (1.Noise group, 2.Control group, 3.Noise+Oxytocin group, 4.Oxytocin group). Baseline distortion product otoacoustic emission (DPOAE) (amplitude and Signal/ Noise Ratio (SNR)) and auditory brainstem response (ABR) testing were performed on all rats under general anesthesia. Following baseline measurement intratympanic oxytocin was administered on the 1st, 2nd, 4th, 6th, 8th and 10th days to group 3 and 4. After baseline measurements group 1 and 3 were exposed to acoustic trauma using 107 dBSPL white noise for 15 hours. Beside the baseline measurements,DPOAE and ABR testing were performed in all groups on the 4th, 10th and 24th days.In the first group, the ABR threshold value increased significantly after acoustic trauma exposureon the 1st, 7th and 21st days (p=0,000) compared withbaseline measurements. In the third group, compared with baseline measurementsthe mean ABR threshold increased significantly on the 1st day after acoustic trauma (p=0,001). No significant differences were detected between the the baseline and on the 7th and 21st days ABR thresholds (respectively p=0,564, 0,655). In group four, no significant differences were observed in ABR thresholds between the baseline measurements and measurements taken on the 1st, 7th and 21st days (p=0,101). In the first group statistically significant differences were observed between DPOAE amplitude (in the 1191, 3359, 4755, 6728 ve 9511 frequency) and SNR (in the 1191, 2001, 3359, 4755, 6728, 9511frequency) values measured before and on the 1st, 7th and 21st days after exposure to acoustic trauma (p0,05).This is the first study in the literatüre to investigate the relationship between intratympanic oxytocin and acoustic trauma in rats, and the first to show the therapeutic effect of oxytocin on damage caused by acoustic trauma. 64
- Published
- 2016
27. Ankilozan spondilit hastalarında işitmenin odyometri multifrekans timpanometri testi ve geçici uyarılmış otoakustik testleriyle değerlendirilmesi
- Author
-
Acar, Nurcan, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Spondylitis-ankylosing ,Hearing ,Audiometry ,Acoustic impedance tests ,Ear diseases ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Evoked potentials-auditory ,Kulak Burun ve Boğaz - Abstract
Ankilozan spondilit (AS); etiyolojisi henüz bilinmeyen, özellikle omurga ile sakroiliak eklemleri etkileyen, göz, kalp, akciğer, böbrek ve bağırsak gibi organların tutulumuna bağlı klinik bulguların da eşlik edebildiği, kronik sistemik inflamatuar bir hastalıktır. Çalışmamızın amacı; ankilozan spondilit hastalarında orta kulak, iç kulak ve eferent işitme sistemini, multifrekans timpanometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE) ve kontralateral supresyon testi ile detaylı olarak incelemektir.Çalışmaya 33 AS, 36 sağlıklı kişi olmak üzere toplam 69 kişi alınmıştır. Katılımcıların immitansmetrik ölçümleri yapıldıktan sonra saf ses odyometrisi uygulanarak işitme eşikleri ölçülmüştür. Daha sonra her iki grubun uyarılmış otoakustik emisyon testiyle değerlendirmesi: kontralateral akustik stimülasyon (KAS) verilmeden önce ve 70 dB dar band kontralateral akustik stimülasyon verilirken olacak şekilde iki aşamalı olarak ölçülmüştür.Ankilozan spondilit hastalarının yaş ortalaması 41,58±7,7, kontrol grubunun yaş ortalaması 38,19±8,7 olup, fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,086). 125Hz-16000 Hz frekansları arasında ankilozan spondilit ve kontrol grubu saf ses işitme eşikleri karşılaştırıldığında, bütün frekanslarda AS hastalarının saf ses işitme eşikleri daha yüksek olarak bulundu. Bu fark, sağ kulakta 2000 Hz, 4000 Hz ve 10000 Hz, sol kulakta 2000 Hz ve 10000 Hz frekansları haricinde tüm frekanslarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p0,05). Otoakustik emisyon testiyle yapılan değerlendirmede, iki grup TEOAE sonuçları karşılaştırıldığında ankilozan spondilitli hastalardan alınan emisyon yanıtları kontrol grubuna göre 1000Hz, 2000Hz ve 4000Hz frekanslarında istatistiksel olarak anlamlı düşük saptandı (p0,05).Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular göstermektedir ki, AS hastalığında iç kulak bir hedef organ olabilmektedir. Ankilozan spondilit tanısı konulduğunda hastaların odyolojik değerlendirmesi de yapılmalı ve hastalar olası otolojik tutulum hakkında bilgilendirilmelidir. Ankilozan spondilit hastalarında orta ve iç kulak fonksiyonlarının etkilenimi ve bu olası etkilenimler ile ilişkili olabilecek hastalık özelliklerine yönelik çalışmalara devam edilmelidir.Anahtar Kelimeler: Ankilozan spondilit, odyometri, geçici uyarılmış otoakustik emisyon (TEOAE), multifrekans timpanometri Ankylosing spondylitis (AS) is a chronic systemic inflammatory disease that etiology is yet known, especially effect spine and sacroiliac joints, also may be accompanied the clinical findings due to the involvement of organs such as eye, heart, lung, kidney and intestine. The aim of our work was to examine middle ear, inner ear and efferent auditory system by using multifrequency tympanometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE) and contralateral suppression test in detail.A total of 69 subjects; 33 patients with AS and 36 healthy subjects participated in the study. Immitansmetric measurements of participants were performed, and then their hearing levels were measured applying pure tone audiometry. The evaluation of each group with otoacoustic emission test was performed in two stages: before giving contralateral acoustic stimulation (CAS) and during 70 dB narrow band contralateral acoustic stimulation. Mean age of patients with ankylosing spondylitis was 41,58±7,7, mean age of control group was 38,19±8,7 and the difference between groups was not statistically significant (p=0,086). By comparison pure tone hearing levels between ankylosing spondylitis and control group at 125Hz-16000 Hz frequency, pure tone hearing levels of AS patients at all frequencies were higher. These differences were found statistically significant except 2000 Hz, 4000 Hz and 10000 Hz in right ear, 2000 Hz and 10000 Hz in left ear (p0,05). When compared two groups' TEOAE results, emission results received from ankylosing spondylitis patients were statistically significantly lower than control group at 1000Hz, 2000Hz and 4000Hz frequencies by using otoacoustic emission test (p0,05).As a result, our findings indicate that inner ear in ankylosing spondylitis may be target organ. When the ankylosing spondylitis is diagnosed, the patients should be undergo audiologic evaluation and informed about possible pathological involvement. Future studies should continue about middle and inner ear condition in ankylosing spondylitis patients and potential interactions that may be associated with disease characteristics.Key words: Ankylosing Spondylitis, audiometry, transient evoked otoacoustic emission (TEOAE), multifrequency tympanometry. 58
- Published
- 2016
28. Üzüm çekirdeği yağı ve deksametazon'un akustik travma uygulanan ratların kokleası üzerine etkilerinin elektrofizyolojik olarak değerlendirilmesi (deneysel çalışma)
- Author
-
Görüş, Evrim, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Electrophysiology ,Hearing loss-noise induced ,Grape ,Grape seeds ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Acoustic ,Otoacoustic emissions ,Kulak Burun ve Boğaz ,Dexamethasone ,Cochlea - Abstract
Bu çalışmanın amacı, akustik travma sonrası oral üzüm çekirdeği yağı kullanımının, intraperitoneal deksametazon kullanımına karşı bir üstünlüğünün olup olmadığını distorsiyon ürünü otoakustik emisyon (DPOAE) test yöntemi ile araştırmaktır.Çalışmaya 24 adet yaş ortalaması 12 ay ve ortalama ağırlıkları 250 gr olan Sprague Downey cinsi dişi rat dahil edilmiştir. Ratların genel anestezi altında otoskopik muayeneleri ve DPOAE testleri yapılarak akustik travma öncesi işitme eşikleri saptanmıştır. Daha sonra 103 dB SPL şiddetinde beyaz gürültü serbest alanda 12 saat boyunca uygulanarak, akustik travma oluşturuldu. Akustik travma sonrası 24 adet rat, her grupta 8 rat olmak üzere üç gruba ayrıldı. Birinci gruptaki ratlara travma sonrası 2. saatte ve takiben 21 gün boyunca gavaj yolu ile, günde 1 kez 150 mg/kg/gün üzüm çekirdeği yağı verildi. İkinci gruptaki ratlara intraperitoneal yolla 125 µg/kg/gün deksametazon 14 gün boyunca uygulandı. Üçüncü grup ise kontrol grubu olarak belirlendi, herhangi bir ilaç uygulaması yapılmadı. Deney sırasında deksametazon uygulanan ve kontrol ratlardan birer tane ex oldu. Akustik travma öncesi, 1, 7 ve 21. günler olmak üzere toplam 4 kez DPOAE ölçümleri yapıldı. Gruplar kendi aralarında karşılaştırıldığında akustik travma öncesi ve 1. günde DPOAE değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Yedinci ve 21. gün yapılan ölçümlerde üzüm çekirdeği uygulanan grup ve kontrol grubunun değerleri 1. gün yapılan ölçümlere göre anlamlı derecede düşük saptandı (p0,05). Deksametazon uygulanan grupta DPOAE değerleri, 7. ve 21. gün ölçümlerinde üzüm çekirdeği yağı verilen ratlar ve kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p0.05). According to the measurements made on 7th and 21st days, the values of the first (given grape seed oil) and control groups were detected significantly lower than the values of 1st day (p0,05). DPOAE values of the dexamethasone group measured on 7th and 21st days were found significantly higher than the values of the first and control groups (p
- Published
- 2016
29. Üzüm çekirdeği yağı ve deksametazon'un akustik travma uygulanan ratların kokleası üzerine etkilerin elektrofizyolojik olarak değerlendirilmesi
- Author
-
Görüş, Evrim and Erbek, Selim Sermed
- Subjects
Akustik travma ,Deksametazon ,Üzüm çekirdeği yağı ,DPOAE - Abstract
Bu çalıĢmanın amacı, akustik travma sonrası oral üzüm çekirdeği yağı kullanımının, intraperitoneal deksametazon kullanımına karĢı bir üstünlüğünün olup olmadığını distorsiyon ürünü otoakustik emisyon (DPOAE) test yöntemi ile araĢtırmaktır. ÇalıĢmaya 24 adet yaĢ ortalaması 12 ay ve ortalama ağırlıkları 250 gr olan Sprague Downey cinsi diĢi rat dahil edilmiĢtir. Ratların genel anestezi altında otoskopik muayeneleri ve DPOAE testleri yapılarak akustik travma öncesi iĢitme eĢikleri saptanmıĢtır. Daha sonra 103 dB SPL Ģiddetinde beyaz gürültü serbest alanda 12 saat boyunca uygulanarak, akustik travma oluĢturuldu. Akustik travma sonrası 24 adet rat, her grupta 8 rat olmak üzere üç gruba ayrıldı. Birinci gruptaki ratlara travma sonrası 2. saatte ve takiben 21 gün boyunca gavaj yolu ile, günde 1 kez 150 mg/kg/gün üzüm çekirdeği yağı verildi. Ġkinci gruptaki ratlara intraperitoneal yolla 125 μg/kg/gün deksametazon 14 gün boyunca uygulandı. Üçüncü grup ise kontrol grubu olarak belirlendi, herhangi bir ilaç uygulaması yapılmadı. Deney sırasında deksametazon uygulanan ve kontrol ratlardan birer tane ex oldu. Akustik travma öncesi, 1, 7 ve 21. günler olmak üzere toplam 4 kez DPOAE ölçümleri yapıldı. Gruplar kendi aralarında karĢılaĢtırıldığında akustik travma öncesi ve 1. günde DPOAE değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Yedinci ve 21. gün yapılan ölçümlerde üzüm çekirdeği uygulanan grup ve kontrol grubunun değerleri 1. gün yapılan ölçümlere göre anlamlı derecede düĢük saptandı (p0,05). Deksametazon uygulanan grupta DPOAE değerleri, 7. ve 21. gün ölçümlerinde üzüm çekirdeği yağı verilen ratlar ve kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p0.05). According to the measurements made on 7th and 21st days, the values of the first (given grape seed oil) and control groups were detected significantly lower than the values of 1st day (p0,05). DPOAE values of the dexamethasone group measured on 7th and 21st days were found significantly higher than the values of the first and control groups (p
- Published
- 2016
30. Üzüm çekirdeği özünün farklı dozlarının akustik travma uygulanan ratların kokleası üzerine etkilerinin elektrofizyolojik olarak değerlendirilmesi
- Author
-
Zeybek, Saniye Merve, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Plant extract ,Electrophysiology ,Hearing loss-noise induced ,Hearing ,Grape ,Grape seeds ,Hearing loss ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Antioxidants ,Rats ,Cochlea - Abstract
Çalışmadaki amacımız, oral üzüm çekirdeği özü kullanımının farklı dozlarının koklear tüylü hücrelere olan etkilerini araştırmaktır. Çalışmamız 24 adet yaş ortalaması 12 ay ve ortalama ağırlıkları 300 gr olan Sprague Downey cinsi dişi rat üzerinde uygulanmıştır. Ratların genel anestezi altında otoskopik muayeneleri ve DPOAE testleri yapılarak akustik travma öncesi işitme eşikleri saptanmıştır. Ölçüm sonrasında ratlara sessiz kabinde 103 dB SPL şiddetinde beyaz bant gürültü serbest alanda 4 saat boyunca verilerek, akustik travma yaratıldı. Akustik travma sonrası ratlar her grupta 8 rat olmak üzere üç gruba ayrıldı. Birinci gruptaki ratlar kontrol grubu olarak belirlendi, herhangi bir ilaç uygulaması yapılmadı. İkinci gruptaki ratlara travma sonrası 2. saatte ve takiben 10 gün boyunca gavaj yolu ile, günde 1 kez 150 mg/kg/gün üzüm çekirdeği ekstresi verildi. Üçüncü gruptaki ratlara ise travma sonrası 2. saatte ve takiben 10 gün boyunca gavaj yolu ile, günde 1 kez 250 mg/kg/gün üzüm çekirdeği ekstresi verildi. Toplam akustik travma öncesi, akustik travma sonrası 1. ve 10.günler olmak üzere 3 kez DPOAE ölçümleri yapıldı. Akustik travma öncesi ve travma sonrası ilk ölçümlerde DPOAE SNR değerlerinde anlamlı farklılık bulunmuştur (p0,05).Çalışmamızın sonunda akustik travma modelimiz ile geçici işitme kaybı meydana gelmiş, üzüm çekirdeği ekstresinin tedavi edici etkisi gösterilememiştir.Anahtar Sözcükler: akustik travma, üzüm çekirdeği ekstresi, DPOAE, SNR, antioksidan The aim of this study is to research how different doses of oral use of grape seed extract effects cochlear hair cells.Our experimental study was based on 24 Sprague Downey female rats with mean age 12 months and mean of weight 300 gr. Otoscopic examinations and distortion product otoacoustic emissions (DPOAE) tests were done under general anesthesia and hearing thresholds were obtained prior to acoustic trauma. Afterwards rats were exposed to white band noise of 4 kHz with an intensity level of 103 dB in a sound-proof testing booth. To create on acoustic trauma. After acoustic trauma, rats were divided into three groups; the control group (n:8), the study group 1 (n:8, grape seed extract, 150 mg/kg/day, 10 day), the study group 2 (n:8, grape seed extract, 250 mg/kg/day, 10 day). Grape seed extract was given by gavage. Totaly three times DPOAE test result were measured; in pre trauma, post trauma day 1, 10. Pre trauma and post trauma first day, there was significant statistically difference between the DPOAE SNR results two measurement (p 0,05).After the end of study , we wasn't show that grape seed extract therapeutic effect against acoustic trauma cause of the lack of time acoustic trauma. Key Words: Acoustic Trauma, grape seed extract, DPOAE, SNR, antioxidan 76
- Published
- 2016
31. Fibromiyalji hastalarında odyo-vestibüler bulgular
- Author
-
Tuncer, Mehbube, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Vestibule ,Fibromyalgia ,Acoustic impedance tests ,Tympanic membrane ,Pharynx ,Audiology ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Evoked potentials-auditory ,Evoked potentials ,Kulak Burun ve Boğaz ,Vestibular function tests - Abstract
Fibromiyalji sendromu (FMS), yaygın ağrılarla karakterize, etyolojisi kesin olarak bilinmeyen kronik bir hastalıktır. Bu hastalarda sıkça otolojik şikayetler olmaktadır. Bu çalışmanın amacı, fibromyalji hastalarında detaylı odyovestibüler değerlendirmenin yapılmasıdır. Çalışmaya Başkent Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı'nda tanısı konulmuş 20-60 yaş aralığındaki fibromiyalji hastaları ve aynı yaş grubundaki sağlıklı bireyler alınmıştır. Çalışmaya katılan tüm bireylere tam odyolojik değerlendirme, multifrekans timpanometri, Transient Otoakustik Emisyon (TEOAE), okuler ve servikal Vestibüler Uyarılmış Miyojenik Potansiyeller (VEMP) testleri uygulanmıştır.Fibromiyaljili hastaların yaş ortalaması 45,48+9,15; kontrol grubunun yaş ortalaması 43,03+7,3 idi. Hastaların ağrı süresi minimum 1 yıl, maksimum 20 yıl, ortalama 4,71±4,4 yıl olarak belirlendi. Fibromiyalji hastalarının sağ ve sol kulak saf ses işitme eşikleri kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (p0,005). Sinyal gürültü oranı değerlerinde sağ kulak 1000Hz ve 4000 Hz hariç tüm frekanslarda iki grup arasında anlamlı fark bulunamadı (p>0.05). Kontrol grubundaki tüm katılımcılarda cVEMP dalgaları elde edildi. Hasta grubunda 5 olguda sağ kulakta, 4 olguda sol kulakta cVEMP dalgaları elde edilemedi (p0,005). There was not a significant difference in signal-noise ratios values except 1000Hz and 4000 Hz in right ear between two groups (p>0,005). CVEMP waves were obtained in all controls. CVEMP waves could not be obtained in 5 right ears and 4 left ears of the patients (p
- Published
- 2015
32. Ratlarda akustik travma sonrası çörek otu yağı uygulamasının elektrofizyolojik etkilerinin araştırılması: Deneysel çalışma
- Author
-
Çulhaoğlu, Belde, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı
- Subjects
Electrophysiology ,Hearing ,Nigella sativa L ,Hearing loss-functional ,Plant oils ,Hearing loss ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Kulak Burun ve Boğaz ,Noise ,Rats ,Nigella - Abstract
Akustik travma sık karşılaşılan işitme kaybı nedenlerindendir. Tedavisinde farklı ajanlar kullanılmasıyla birlikte fikir birliğine varılamamıştır. Çalışmamızın amacı çörek otu yağının akustik travmada etkilerini Auditory Brainstem Response `İşitsel Beyin Sapı Cevapları` yöntemini kullanarak değerlendirmektir.Çalışmamız 20 adet yaş ortalaması 12 ay ve ortalama ağırlıkları 250 gr olan Sprague Downey cinsi dişi rat üzerinde deneysel araştırma olarak tamamlanmıştır. Ratlar genel anestezi altında otoskopik muayeneleri ve ABR testleri yapılarak akustik travma öncesi işitme eşikleri saptanmıştır. Daha sonra sessiz kabinde 12 saat süre ile 4 kHz'de 107 dB şiddetinde beyaz bant gürültü verilerek akustik travma yaratıldı. Travma sonrası 1. gün ABR ile işitme eşikleri tekrar ölçüldü. Ratlar her bir grupta 10 adet olmak üzere ilaç ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayrıldı. 4. gün ölçümler tekrarlandı işitme eşikleri iki grup arasında karşılaştırıldı. Akustik travma öncesi yapılan testler sonucunda tüm ratların eşikleri benzer olarak bulundu (p> 0,005). Akustik travma sonrasındaki ilk ölçümlerde tüm ratlarda eşiklerin yükseldiği, her iki grupta eşikler arasında istatistiksel fark olmadığı saptandı (p=0,979). Çörek otu uygulamasının ardından 4. Günde yapılan ölçümlerde ise kontrol grubunun işitme eşiklerinin çalışma grubuna göre daha yüksek olduğu saptandı (p=0,03). Çalışmamızın sonucunda çörek otu yağının kullanımının akustik travmada yararlı olabileceği saptanmıştır. Bu bulgular ışığında çörek otu kullanımının dozu, süresi ve uygulama sıklığı açısından yapılacak ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Sözcükler: Akustik travma, Çörek Otu Yağı, ABR, Eşik Tayini Acoustic trauma is a common reason for hearing loss. Even though different agents are used, there is still no consensus on the medical treatment. The aim of this study was to evaluate the effect of nigella sativa oil usage on acoustic trauma by using Auditory Brainstem evoked potential measurement.Our experimental study was based on 20 Sprague Downey female rats with mean age of 12 months and mean of weight 250 gr. Otoscopic examinations and Auditory Brainstem Response (ABR) tests were done under general anesthesia and hearing thresholds were obtained prior to acoustic trauma. Afterwards rats were exposed to white band noise of 4 kHz with an intensity level of 107 dB in a sound-proof testing booth. To create on acoustic trauma. In post trauma day 1; ABR test results and hearing thresholds were measured. Then rats were divided into two groups; the study group (n: 10, nigella sativa oil) and the control group (n: 10). On post trauma day 4; ABR retest was performed again and results were compared.Prior to the acoustics trauma, hearing threshold results of the the rats were similar (p> 0,005). After the acoustic trauma, hearing thresholds was increased and there was no significant statistically difference between the thresholds between two groups (p=0,979). After nigella sativa oil implementation of 4th day, hearing thresholds of control group was higher than the study group (p=0, 03).It was found that nigella sativa oil might have a positive effect against acoustic trauma. However, it is further studies concerning nigella sativa oil usage dose, period and sequence are needed.Key Words: Acoustic Trauma, nigella sativa oil, ABR, Threshold 68
- Published
- 2015
33. Adenoid ve tonsil dokularında fraktalkin ve reseptörünün ekspresyonu
- Author
-
Koçlu Hetemoğlu, Elif, Erbek, Selim Sermed, and Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı
- Subjects
Palatine tonsil ,respiratory system ,Kulak Burun ve Boğaz ,Fractalkine ,Polymerase chain reaction ,stomatognathic diseases ,Tonsillitis ,stomatognathic system ,Restriction fragment length polymorphisms ,Adenoids ,otorhinolaryngologic diseases ,Genetics ,Gene expression ,Genetik ,Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat) ,Polymorphism-genetic ,Tonsillectomy - Abstract
Kronik tonsillit palatin tonsillerin tekrarlayıcı persistan enfeksiyonudur. Tonsiller hipertrofi ise enfektif sürecin her zaman eşlik etmediği palatin tonsillerin hipertrofisi ile karakterize bir süreçtir. Bu iki hastalık aynı dokuda farklı patofizyolojik mekanizmalar ile gelişen tablolardır. Fraktalkin vücutta pek çok inflamatuar süreçte rol alan kemokin ailesi üyesi bir moleküldür. Bu çalışmanın amacı hipertrofik tonsil, kronik tonsillit ve adenoid örneklerinde fraktalkin ve reseptörünün ekspresyon miktarlarının karşılaştırılmasıdır. Bu çalışma, Başkent Üniversitesi Kulak Burun Boğaz ve Tıbbi Genetik Anabilim Dalları tarafından ortak yürütüldü. Prospektif, nonrandomize kontrollü klinik çalışma olarak tasarlandı. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Yerel Etik Kurulu tarafından onaylandı. Hastalardan ve ailelerinden aydınlatılmış onam alındı. Kronik tonsillit ya da tonsil hipertrofisi sebebi ile tonsillektomi ve adenoidektomi yapılan toplam 97 doku çalışmaya dahil edildi. Gruplar birbiri ile benzer sayıda hastalardan oluşturuldu. Bu dokulardan elde edilen RNA, cDNA'ya çevrilerek Real Time Polimerase Chain Reaction (RT-PCR) tekniği ile fraktalkin ile reseptörünün ekspresyon düzeyleri belirlendi ve dokular arası karşılaştırma yapıldı. Ayrıca dokulardan izole edilen DNA, PCR reaksiyonu ile çoğaltıldı ve Restriction Fragment Length Polymorfhism (RFLP) yöntemi ile fraktalkin resptörünün c.839C>T (T280M) polimorfizm varlığı araştırılarak, polimorfizm ile dokudaki ekspresyon düzeyi arasındaki ilişki incelendi. Dokuların 56 sı erkek, 41 i kız çocuklarına aitti ve yaş ortalaması 5.94±2.95 olarak saptandı. Hipertrofik tonsil ve kronik tonsillit gruplarında fraktalkin ligandının ekspresyonu arasında anlamlı fark saptanmazken, fraktalkin reseptörü ekspresyonu hipertrofik tonsil grubunda anlamlı oranda yüksek bulundu (pT (T280M) polymorphizm of fractalkin receptor were investigated with Restriction Fragment Length Polymorfhism (RFLP) technique. Then relationship between polymorphizm and the expression level of fractalkine receptor was investigated. There were 56 boys' and 41 girls' tissue participated in the study. The average age was 5.94±2.95. There were not significant differences for fractalkine ligand expression between hypertrophic tonsils and chronic tonsillitis groups. Fractalkine receptor expression were significantly higher in the hypertrophic tonsil group (p
- Published
- 2015
Catalog
Discovery Service for Jio Institute Digital Library
For full access to our library's resources, please sign in.