Search

Bu araştırmanın amacı, dans eğitimi alan üniversite öğrencileri ile dans eğitimi almayan üniversite öğrencileri arasındaki zihinsel dayanıklılık ve beden algılarında oluşabilecek farklılığın incelenmesidir. Araştırma yarı deneme modellerinden kontrol gruplu öntest-sontest modeli temel alınarak desenlenmiştir. Çalışmanın amacına uygun olarak deney grubunu Selçuk Üniversitesi Dilek Sabancı Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları (tiyatro-Şan) bölümünde öğrenim gören 30'u kadın, 20'i ise erkek olmak üzere toplam 50 öğrenci kontrol grubunu da aynı sayıda oluşturmuştur. Araştırmada deney grubunda 12 haftalık dans etkinliği uygulaması kontrol grubunda ise bu süreç zarfında herhangi bir program uygulanmamıştır. Araştırma öncesinde deney ve kontrol gruplarına ön-test olarak beden algısı ölçeği ve zihinsel dayanıklılık ölçeği uygulanmıştır. Aynı ölçme araçları her iki gruba da son-test olarak da uygulanmıştır. Haftada 3 kez 2'şer saat olarak gerçekleştirilen dans egzersizlerinde; Bolero ve vals egzersizleri, ısınma, temel adım çalışması, ritm çalışması, partnerle birlikte çalışma, koreografik çalışma etkinlikleri yapılmıştır. Öntest-Sontest uygulamaları deney ve kontrol gruplarında eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmanın verilerini toplamak için araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formunun yanı sıra, Zihinsel dayanıklılık ölçeği ve Bedensel Algı Ölçeği kullanılmıştır. Grupların psikolojik dayanıklılık ve beden algısı ölçeği puanlarını karşılaştırmak için Parametrik testlerden İlişkisiz Örneklem t test ve İlişkili Örneklem t testi teknikleri kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre deney ve kontrol gruplarının zihinsel dayanıklılık ve beden algısı ölçeğinin bütününde öntest puanları arasında anlamlı farklar bulunamamıştır. Bununla birlikte son test puanlarında gerçekleştirilen deneysel işlemler sonucu deney grubundaki katılımcılar anlamlı düzeyde yüksek zihinsel dayanıklılık elde etmişlerdir. Yine deney grubunun kendi içerisinde gerçekleştirilen öntest-sontest karşılaştırmalarında başlangıç düzeyine kıyasla yüksek zihinsel dayanıklılığa ulaştıkları görülmüştür. Bununla birlikte kontrol grubunun öntest-sontest zihinsel dayanıklılıklarında anlamlı bir değişim ya da fark ortaya çıkmamıştır. Çalışmada bir diğer karşılaştırma ise deney ve kontrol gruplarının sontest beden algıları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre deney grubundaki deneklerin beden algısı alt boyutlarına ilişkin son test puanlarının görünüş değerlendirme, beden alanlarında doyum ve toplam beden algılarında anlamlı farklar bulunmuştur. Bununla birlikte fiziksel yeterliliğin yönelimi, sağlık değerlendirilmesi ve sağlık yönelimi sontest puanlarında deney ve kontrol grupları arasında anlamlı farklar bulunamamıştır. Genel olarak öntest-sontest karşılaştırması yapıldığında deney grubunun kendi içerinse yüksek ve olumlu beden algısı düzeyine sahip olduğu görülmüştür. Araştırma bulgularına dayalı olarak özelde dans genelde spor ve fiziksel aktivite yoluyla beden algısı ve zihinsel dayanıklılığın geliştirilmesi konusunda önerilerde bulunulmuştur., The aim of this research is to examine the differences that may occur in mental endurance and body image between university students who receive dance education and those who do not. The research was designed according to the pretest-posttest model with a control group, which is one of the semi-experimental models. In accordance with the purpose of the study, a total of 50 students, 30 female and 20 male, studying at Selçuk University Dilek Sabancı State Conservatory Performing Arts (theatre-Singing) department, formed the experimental group, and the control group consisted of the same number. In the study, 12-week dance activity was applied in the experimental group, and no program was applied during this period in the control group. Before the research, body image scale and mental toughness scale were applied to the experimental and control groups as a pre-test. The same measurement tools were applied to both groups as a post-test. In dance exercises performed for 2 hours 3 times a week; Bolero and waltz exercises, warm-up, basic step work, rhythm work, working with a partner, choreographic work activities were carried out. Pretest-Posttest applications were carried out simultaneously in the experimental and control groups. In addition to the personal information form developed by the researcher, Mental Endurance Scale and Body Perception Scale were used to collect the data of this study.In order to compare the psychological resilience and body image scale scores of the groups, Parametric tests Unrelated Sample t test and Related Sample t test techniques were used. According to the research findings, no significant differences were found between the pretest scores of the experimental and control groups in the whole of the mental endurance and body image scale. However, as a result of the experimental procedures performed on the post-test scores, the participants in the experimental group achieved significantly higher mental toughness. Again, in the pretest-posttest comparisons carried out within the experimental group, it was observed that they reached higher mental resilience compared to the initial level. However, there was no significant change or difference in the pretest-posttest mental toughness of the control group. Another comparison in the study was carried out on the posttest body image of the experimental and control groups. According to the findings of the study, significant differences were found in the post-test scores of the subjects in the experimental group regarding the sub-dimensions of body perception, in terms of appearance evaluation, satisfaction in body areas, and total body perception. However, no significant differences were found between the experimental and control groups in the physical adequacy orientation, health assessment and health orientation posttest scores. In general, when the pretest-posttest comparison was made, it was seen that the experimental group had a high and positive body perception level for itself. Based on the research findings, suggestions were made on the development of body image and mental endurance through dance, sports and physical activity in particular.

This study is conducted to analyze the differences in the alexithymia scores of university students who do and do not do sports. In total, 365 university students participated voluntarily in the study. 189 (106 men and 83 women) of them were licensed for at least 2 years in a team or individual sports branches, and 176 (98 men and 78 women) of them did not do sports. In order to reach the data of the study, the personal information form which is developed by researchers, and the Toronto alexithymia scale with 20 questions developed by Bagby et al. in 1994 (2) and adapted into Turkish by Güleç et al.(10) have been used. According to the results of the research, no significant differences were found in the total alexithymia scores and the sub-dimensions of Difficulty in Recognizing Emotions, Difficulty in Expressing Emotions, and Extraverted Thinking in accordance of the gender of university students who do and do not do sports.

What is the impact on intranational trade and regional economic outcomes when the quality and lane capacity of an existing paved road network is expanded significantly? This paper investigates this question for the case of Turkey, which undertook a large-scale public investment in roads during the 2000s. Using spatially disaggregated data on road upgrades and domestic transactions, the paper estimates a large positive impact of reduced travel times on trade as well as local manufacturing employment and wages. A quantitative exercise using a workhorse model of spatial equilibrium implies heterogeneous effects across locations, with aggregate real income gains reaching 2–3 percent in the long run. Reductions in travel times increased the local employment-to-population ratio but had no effect on local population. The model is extended by endogenizing the labor supply decision to capture this finding. The model-implied elasticity of employment rates to travel time reductions captures about one-third of the empirical elasticity.

Avrupa Birliğinin Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası rolü üzerine başlayan en önemi tartışmalardan birini Soğuk Savaş Sonrası dönemde Avrupa Birliğinin dış politikada geleneksel aktörler gibi hareket etmediği ve norm belirleyici ve teşvik edici rolü olduğu iddiası üzerine inşa edilen Normatif Güç Avrupa yaklaşımı oluşturmaktadır. Normatif Güç Avrupa kavramı, aynı zamanda Avrupa Birliği Temsilcileri tarafından da oldukça kabul görmüş ve benimsenmiştir. Ancak, uluslararası sistemin anarşik yapısı aktör davranışlarını önemli ölçüde kısıtlayıcı etkiye sahip olmakta ve karar vermede önemli bir belirleyici olarak yer alabilmektedir. Bu tez, Avrupa Birliği'nin hangi ölçüye kadar normatif bir güç olduğunun ve uluslararası sistemin yapısal kısıtlamalarının Avrupa Birliği dış politikasında nerede kendisini hissettirmeye başladığının Suriye krizi üzerinden bir analizini sunmayı amaçlamaktadır.Bu minvalde, ilk olarak Normatif Güç Avrupa ve Realist Güç Avrupa kavramları ışığında teorik bir çerçeve çizilecektir. Daha sonra, Avrupa Birliği'nin Orta Doğu'ya yönelik dış politikası, Suriye ile kriz öncesi ilişkileri ve Suriye krizinin kronolojik sıraya göre önemli gelişmelerine yönelik vermiş oduğu yanıtlar ele alınacaktır. Ardından, Avrupa Birliği'nin krizin önemli gelişmelerine vermiş olduğu söz konusu yanıtlar, Normatif Güç Avrupa ve Realist Güç Avrupa yaklaşımlarının bakış açılarından değerlendirilecektir. Son olarak, elde edilen bulgular, `Avrupa Birliği dünya politikasında nasıl bir kimliğe sahiptir?` sorusuna yanıt oluşturmak için kullanılacaktır. One of the most important of debates over the role of the EU in post-Cold War period has been the Normative Power Europe which is built on the idea that the EU does not act as traditional actors in terms of foreign policy and has a norm-setter and promoter role in post-Cold War period. The Normative Power Europe concept has been highly embraced by the EU Representatives, as well. However, the anarchic structure of the system can limit the actions of actors and acts as an important determinant in decision-making. This thesis aims to analyze to what extent the EU acts a normative power and where the restrains of the structure of the international system begins in EU foreign policy through Syria crisis. Therefore, firstly a theoretical framework will be laid out in light of Normative Power Europe and Realist Power Europe. In the next chapter, EU foreign policy towards the Middle East, the EU-Syria relations prior to the crisis and EU reactions to the key development of the Syrian crisis in its chronological order will be covered. This will be followed by the analysis of the EU reactions to the key developments of the crisis through the lenses of Normative Power Europe and the Realist Power Europe. Finally, the findings will be use to make a deduction for the question of `what kind of identity does the EU have as an international actor in the world politics?`. 140

Lavandula angustifolia Mill. (L. officinalis Chaix) (lavanta) bitkisinin bilimsel çalışmalarla da kanıtlanmış olan özellikle santral sinir sistemi üzerine gözlenen aktiviteleri ile benzer amaçlarla kullanılan sentetik ilaçların yan etki ve tolerans gelişimi gibi ortaya çıkabilecek negatif etkileri nedeniyle tedavi edici olarak kullanımı halk arasında sıkça görülmektedir. Bu geleneksel kullanım yetersiz ve/veya yanlış bilgiler nedeniyle, bitkinin gerek toplanma gerek saklanma ve gerekse satış sırasında uygun koşulların sağlanmaması sonucunda kullanım esnasında istenmeyen etki görülmesi veya istenen etkisinin ortaya çıkmaması gibi durumlara yol açmaktadır. Bitkinin ülkemizde satışı aktar ve eczanelerden yapıldığı düşünülerek güvenilirliklerinin tespiti amacıyla buralardan alınan örnekler üzerinde Avrupa Farmakopesi 7.0'a göre uygunluk testleri gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar; laboratuvar çalışmaları ile elde edilen veri, tablo ve fotoğraflarla desteklenerek sunulmuştur. Bununla birlikte lavantanın bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış biyolojik aktiviteleri ile ilgili yerli ve yabancı birçok makale ve bilimsel kaynak incelenmiş ve taranan literatürden edinilen verilerden konu ile ilgili derleme yapılmıştır. Özellikle santral sinir sistemi bileşenleri üzerine ve premenstrüel sendrom ile dismenore durumunda şikayetleri giderici aktivitesi gözlenen bitkinin ayrıca anksiyete giderici etkinliği özellikle dikkat çekicidir. The activities proved by scientifical studies especially on the central nervous system and the possibility of negative effects like side effects and tolerance development of the synthetic drugs that are using for treatment makes Lavandula angustifolia Mill. (L. officinalis Chaix) (Lavender) a useful treatment agent in folk medicine. But this conventional usage causes many unwanted effects or not to get the desired effects because of the insufficient or wrong knowledge about the drog and because of not providing the appropriate conditions when harvesting, storing and selling to the customers. In our country the selling of the herbal drogs like Lavandula officinalis are made by from pharmacies and from pharmacies and mostly herbalists. As we know that some tests about their reliability according to European Pharmacopoeia 7.0 are studied on the samples bought from there. Results are supported with datas, tables and photos gathered from laboratory studies which are made for the lavenders reliability.Also many national and international articles and scientifical sources about the scientifically proven activities of Lavender are analysed and a compilation made with the datas gathered from the literature. Especially the activities on the central nervous system components, on the elimination of the complaints in premenstrual syndrom and dysmenorrhea and anti-anxiety avtivities are the ones foreground. 168

Tezimizin konusunu sürekli eser sözleşmeleri oluşturmaktadır. Çalışmamıza konu sürekli eser sözleşmeleri çok farklı şekillerde hem günlük hayatta hem ticari hayatta karşılaşılan bir sözleşme türüdür. Bununla birlikte sürekli eser sözleşmeleri konusu yeterince incelenmemiştir. Bu sebeple sürekli eser sözleşmeleri tez konumuz olarak seçilmiştir. Çalışmamızda sürekli eser sözleşmesi kavramı, münferit ve çerçeve sözleşme üzerinde durularak incelenmiştir. Münferit sözleşmeler yönünden eser sözleşmesine has hükümler inceleme konusu yapılmıştır. Çerçeve sözleşme yönünden ise eser sözleşmesine has kuralların ne ölçüde uygun düştüğü ve sürekli ilişki olmasına özel durumlar inceleme konusu yapılmıştır. The subject of this thesis is the continuing freelance contracts. The subject of continuing freelance contracts in our study is in one of many different ways encountered in both daily and commercial life. However, the issue of continuing freelance contracts has not been sufficiently studied. For this reason, continuing freelance contracts have been chosen as our thesis topic.In our study, continuing freelance contracts was analysed emphasis of individual and general agreements. In terms of individual freelance contracts, the provisions of the freelance contracts have been examined. In terms of the general agreements, the extent to which the rules specific to the freelance contract are appropriate and the special cases that are permanent relations, are examined. 183

This study uses a unique dataset to provide the first comprehensive test of the theory of export financing. We extend the existing literature by drawing attention to the theoretical and empirical relationship between the extent of competition in the export market and the choice of financing terms. Our dataset covers the universe of Turkey's exports disaggregated by product, destination, and financing terms for the period 2004-2011. Our identification strategy takes advantage of an exogenous shock, namely, the end of the Multi-Fibre Arrangement (MFA), a system of bilateral quotas governing the global trade in textiles and clothing until January 1, 2005. The analysis, based on a difference-in-differences approach, suggests that exporter-financed exports to the European Union disproportionately increased, relative to importer or bank-financed exports, in the post-MFA period in products where Turkish competitors initially faced binding quotas. As Turkey was not bound by EU quotas before the end of the MFA, these results are consistent with an increase in competition pushing Turkish exporters to offer trade financing. Our results also support the other theoretical predictions. They indicate that the prevalence of exporter-financed exports (relative to exports on other financing terms) increases with the institutional quality in the importing country, with this effect being stronger for differentiated products. Exporter-financed exports are also more likely to be destined for countries with a less efficient banking sector.

Poor domestic transportation infrastructure in developing countries is often cited as an important impediment for accessing international markets. Yet, evidence on how transportation infrastructure improvements affect the volume and composition of exports is scarce. Drawing on the large-scale public investment in expressways undertaken in Turkey during the 2000s, this paper contributes to our understanding of how internal trade costs affect regional exports and specialization. Two results emerge. First, we estimate that this road infrastructure project accounts for 15 percent of the export increase from interior regions, generating a 10-year discounted stream of additional export revenues that amount to between 9 and 14 percent of the value of the investment. Second, while the exports of all industries within a given region increase in response to improvements in connectivity to the international gateways of the country, the magnitude of this increase is larger the more time sensitive an industry is. Accordingly, we also observe an increase in the regional employment and revenue shares of such industries. Our results support the hypothesis that internal trade costs can be a determinant of international specialization and comparative advantage.

Amaç: Ön Çapraz Bağ ( ÖÇB ) ameliyatlı olgularda güncellik kazanan uzaklık mesafeli tekadım sıçrama, uzaklık mesafeli 3 adım sıçrama, çapraz sıçrama testleri ve Cincinnati diz skoruuygulamalarının, bir hafta ara ile 2 kez test edilerek testlerin kendi içindeki güvenirliğininarastırılmasıdır.Gereç ve Yöntem: ÖÇB ameliyatı olmus, 6. ayını tamamlamıs ve ortopedik rehabilitasyonuyapılmıs alınma kriterlerine uygun 16 olgu çalısmaya dahil edilmistir. Bir hafta ara ile tekadım sıçrama, üç adım sıçrama, çapraz sıçrama testleri ile Cincinnati Knee Rating System( CKRS ) ve Cincinnati Sports Activity Scale ( CSAS ) uygulanarak testlerin test-tekrar testile güvenirliğine bakılmıstır.Bulgular: CKRS'nin intraclass correlation coefficient ( ICC ) değeri 0.88, CSAS'nin 1.00,tek adım sırçama testinin ICC'si 0.95, üç adım sıçrama testinin ICC'si 0.96, çapraz sıçramatestinin ise ICC'si 0.97 olarak bulundu. Çalısmamız olgularında bacak simetri indeksi tekadım sıçrama testinin birinci ölçümünde % 97.4, ikinci ölçümünde % 91.2; üç adım sıçramatestinin birinci ölçümünde % 94.3, ikinci ölçümünde % 91.5; çapraz sıçrama testinin birinciölçümünde % 93.3, ikinci ölçümünde % 93.1 olarak saptandı.Sonuç: ÖÇB ameliyatlı olgularda CKRS, CSAS ve fonksiyonel sıçrama testlerinden uzaklıkölçümlü tek adım sıçrama, üç adım sıçrama, çapraz sıçrama testleri yüksek derecedegüvenirlik içerdi. Sonraki çalısmalarda bu testlerin geçerliliğine de bakılmasının ve ÖÇB'liolgulara izokinetik testlerin yapılamadığı kosullarda adı geçen testlerin sonuçlarının ortopedikrehabilitasyon kliniğinde kanıta dayalı kullanılmasının yararlı olacağını düsünmekteyiz. Purpose: Examine the intratester reliability of the Cincinnati Knee Rating System and singleleg hop for distance, triple hop test, crossover hop tests in subjects following anterior cruciate(ACL) reconstruction on two testing occasions, performed one week apart.Materials and Methods: Sixteen patients, who had undergone ACL reconstruction sixmonths before the tests and followed orthopedics rehabilitation participated in this study.Examine the test-retests reliability of the a single leg hop test, triple hop test, crossover hoptest and CKRS, Cincinnati Sports Activity Scale ( CSAS ) performed one week apart.Results: Intraclass correlation coefficients ( ICCs ) were 0.88 for CKRS, 1.00 for CSAS,0.95 for single leg hop test, 0.96 for triple hop tests, 0.97 for crossover hop test. The limbsymmetry scores for the single leg hop tests were found as 97.4% for the first measurementand 91.2% for the second measurement; for triple hop test; 94.3% for the first measurement,91.5% for the second measurement; for crossover hop test 93.3% for the first measurementand 93.1% for the second measurement.Conclusion: The results showed that CKRS, CSAS and a single leg hop tests, triple hop tests,crossover hop tests provide higher reliability for patients undergoing rehabilitation followingACL reconstruction. Future research should be determine the validity of these tests and, ifisokinetic tests can not do, we think about these tests may use in orthopedic rehabilitationafter ACL reconstruction based on evidence based data. 59

This study argues that the ability to mitigate risks associated with international trade is particularly important at times of heightened uncertainty, such as the economic crisis caused by the Covid-19 pandemic. Risk mitigation can be achieved through letters of credit (LCs), trade finance instruments providing guarantees to trading partners. As their use varies across products, exports of some products are more resilient than others during times of increased uncertainty. This situation reverses in times of financial crises when distressed banks may limit the supply of LCs. Our analysis using data on US and EU-15 exports during the Covid crisis and the Global Financial Crisis provides empirical support for these hypotheses. © 2021, International Monetary Fund.

This study documents a substantial decline in the exports of major trading nations taking place in March 2020 Accounting for product-specific seasonality and annual trends, the data suggest a drop by 38 per cent in France, about a quarter in Turkey and Germany, and 12 per cent in the US, relative to their historical averages Detailed export data from Turkey, disaggregated by financing terms, show another striking pattern Flows using bank intermediation which eliminates or reduces the risk of non-payment or non-arrival of prepaid goods, such as letters of credit or documentary collection, appear to have been much more resilient to the current downturn relative to flows using other financing terms These findings suggest that access to trade finance is vital during times of heightened uncertainty © The Author(s) 2020 Published by Oxford University Press For permissions please e-mail: journals permissions@oup com

The literature has documented how firms adjust to increased competitive pressures arising from globalization. This paper demonstrates a new margin of adjustment, namely, provision of trade credit. A simple model predicts that an increase in competitive pressures will lead exporters to provide trade credit and lower prices and that the price adjustment will be attenuated by trade credit provision. These predictions are tested in the context of an exogenous shock, the end of the Multi-Fiber Arrangement (MFA), a quota system governing trade in textiles and clothing until the end-2004. The analysis focuses on Turkey which was not subject to quotas in the EU and thus faced an increase in competition after the quotas on China had been removed. The results suggest that in the post-MFA period Turkish exports of products with binding MFA quotas prior to the shock saw an increase in the provision of trade credit and a drop in prices relative to the other products. There is also evidence that provision of trade credit generated a dampening effect on the price response to the increase in competition.